AB stratejik körlüğünü aşabilecek mi?

<p>&nbsp;</p> <p>T&uuml;rkiye&rsquo;nin&nbsp;Avrupa Birliği&rsquo;ne (AB) &uuml;yelik ser&uuml;veni 1959 yılında Birliğin &ouml;nc&uuml;l&uuml; Avrupa Ekonomik Topluluğu&rsquo;na (AET) ortaklık başvurusuyla başladı. Bu ser&uuml;venin aradan ge&ccedil;en 61 yıla rağmen h&acirc;l&acirc; &uuml;yelikle sonu&ccedil;lanmamış olması her fırsatta dile getirilen bir husus. Bu s&uuml;re i&ccedil;erisinde aralarında eski Varşova Paktı &uuml;yesi &uuml;lkeler olmak &uuml;zere onlarca &uuml;lke &uuml;yelik m&uuml;zakerelerine başlayıp &uuml;ye olmasına rağmen T&uuml;rkiye halen AB&rsquo;nin kapısında bekliyor. T&uuml;rkiye-AB ilişkilerinin inişli &ccedil;ıkışlı tarihine bakıldığında ilk g&ouml;ze &ccedil;arpan, T&uuml;rkiye&rsquo;nin başka hi&ccedil;bir &uuml;ye ya da aday &uuml;lkeye benzemeyen bir muameleye tabi tutulduğu ger&ccedil;eğidir.</p> <p>Avrupa&rsquo;daki&nbsp;muhafazak&acirc;r ve aşırı sağcı &ccedil;evreler&nbsp;T&uuml;rkiye&rsquo;nin farklı bir k&uuml;lt&uuml;re sahip olmasını gerek&ccedil;e g&ouml;stererek T&uuml;rkiye&rsquo;ye imtiyazlı ortaklık &ouml;nerisinde bulunmaktalar. Buradan a&ccedil;ık&ccedil;a anlıyoruz ki T&uuml;rkiye sek&uuml;ler bir devlet olmasına rağmen bu &ccedil;evreler tarafından n&uuml;fusunun &ccedil;oğunun M&uuml;sl&uuml;man olması ve İslami k&uuml;lt&uuml;r&uuml; nedeniyle a&ccedil;ık&ccedil;a Avrupa&rsquo;nın &ouml;tekisi olarak konumlandırılıyor. Dolayısıyla 83 milyonluk n&uuml;fusu ile T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB&rsquo;ye &uuml;ye olması sadece birlik i&ccedil;erisindeki g&uuml;&ccedil; dengelerini ciddi olarak değiştirecek olması bakımından değil aynı zamanda AB&rsquo;nin kimliğini yeniden tanımlamasını gerektirecek kadar b&uuml;y&uuml;k bir meydan okuma olarak g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor. AB&rsquo;yi Hristiyan-Yahudi k&uuml;lt&uuml;r&uuml; temelinde y&uuml;kselen bir birlik olarak g&ouml;ren bu &ccedil;evrelerin İslam&rsquo;ın ve M&uuml;sl&uuml;manların Avrupa tarihinin ve M&uuml;sl&uuml;man g&ouml;&ccedil;menler &uuml;zerinden de bug&uuml;n&uuml;n bir par&ccedil;ası oldukları ger&ccedil;eğini g&ouml;rmezden geldikleri a&ccedil;ık. Dolayısıyla T&uuml;rkiye&rsquo;nin &uuml;ye olduğu bir AB ister istemez daha kapsayıcı bir AB haline gelecektir. Aşırı sağın her ge&ccedil;en g&uuml;n y&uuml;kseldiği AB&rsquo;nin bilhassa bug&uuml;n b&ouml;yle bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml;me a&ccedil;ık olmadığı ortada. T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB&rsquo;ye &uuml;yelik s&uuml;recinin &ouml;n&uuml;ndeki en temel sorun da bu.</p> <p>&nbsp;</p> <p>T&uuml;rkiye-AB ilişkileriyle ilgili &uuml;retilen literat&uuml;re Avrupa merkezci ve kolaycı bir yaklaşım h&acirc;kim durumda. İlişkiler genelde T&uuml;rkiye&rsquo;nin i&ccedil; siyasetinde yaşanan gelişmeler &uuml;zerinden analiz edilerek T&uuml;rkiye&rsquo;nin neyi doğru ya da yanlış yaptığı g&uuml;ndeme getirilmek suretiyle T&uuml;rkiye&rsquo;nin &ouml;n&uuml;ne ev &ouml;devleri konulmakta. Halbuki t&uuml;m ikili ilişkilerde olduğu gibi T&uuml;rkiye-AB ilişkilerini etkileyen fakt&ouml;rler &uuml;&ccedil; d&uuml;zlemde incelenmeli: T&uuml;rkiye&rsquo;de yaşanan i&ccedil; siyasi gelişmeler, AB&rsquo;de yaşanan i&ccedil; siyasi gelişmeler ve uluslararası sistemde yaşanan değişimler. Aday bir &uuml;lke olmasından dolayı T&uuml;rkiye ile AB arasında asimetrik bir ilişki bulunuyor. Bu asimetriden dolayı da AB&rsquo;de yaşanan i&ccedil; gelişmelerin T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB&rsquo;ye adaylık s&uuml;recine etkisi genelde g&ouml;z ardı ediliyor. Bu hik&acirc;yenin T&uuml;rkiye&rsquo;yle ilgili tarafı &ccedil;ok&ccedil;a yazıldı &ccedil;izildi. &Uuml;zerinde yeterince durulmayan konu ise uluslararası sistem ve AB&rsquo;de yaşanan değişimlerin ilişkiler &uuml;zerindeki etkileri.</p> <h3>Uluslararası sistemde yaşanan değişimler</h3> <p>İkili ilişkileri etkileyen en temel unsurun uluslararası sistemin yapısı ve bu sistemde yaşanan değişimler olduğu a&ccedil;ıktır. Uluslararası sistem a&ccedil;ısından bakılacak olursa; son 30 yılda Soğuk Savaşın sona ermesi, ter&ouml;rle savaş doktrininin ortaya &ccedil;ıkması, &Ccedil;in&rsquo;in y&uuml;kselişi ve son olarak yeni tip koronavir&uuml;s (Kovid-19) pandemisi gibi ciddi kırılmalar ve g&uuml;&ccedil; kaymalarının yaşandığı g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor. Bug&uuml;n Soğuk Savaşın sonra ermesinden bu yana 30, T&uuml;rkiye&rsquo;nin &uuml;yelik m&uuml;zakerelerine başlamasından bu yana ise 15 yıl ge&ccedil;miş durumda. Bu s&uuml;re i&ccedil;erisinde yepyeni bir T&uuml;rkiye ve AB ortaya &ccedil;ıktı. Ne T&uuml;rkiye eski T&uuml;rkiye ne de AB eski AB&rsquo;dir. Zira her iki akt&ouml;r ve uluslararası sistem statik değil epeyce dinamik bir s&uuml;re&ccedil;ten ge&ccedil;iyor.</p> <p>Soğuk Savaş sonrası d&ouml;nemde tarihin sonunun ilan edildiği ve ABD&rsquo;nin h&acirc;kim olduğu bir d&uuml;nya d&uuml;zeninden bug&uuml;n &ccedil;ok kutuplu bir d&uuml;nya d&uuml;zenine gidildiğine dair ciddi emareler var. Dolayısıyla yeni bir d&uuml;nya kurulduğu a&ccedil;ık; Kovid-19 pandemisinin ise bu d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m&uuml; daha da hızlandırması bekleniyor. Etrafı krizler ve i&ccedil; savaşlarla &ccedil;evrili olan ve bu krizlerin &uuml;rettiği g&ouml;&ccedil;, m&uuml;lteciler ve ter&ouml;r tarafından istikrarı tehdit edilen AB, belirsizliklerle dolu bu uluslararası sistemde kendisine nasıl bir rol bi&ccedil;iyor? AB&rsquo;nin ABD&rsquo;nin d&uuml;zenleyici rol&uuml;ne ilanihaye g&uuml;venemeyeceği Trump d&ouml;neminde a&ccedil;ık&ccedil;a ortaya &ccedil;ıkmış oldu. Bu a&ccedil;ılardan bakıldığında &ccedil;evresindeki krizleri şekillendirmek ya da en azından dondurmak i&ccedil;in AB, T&uuml;rkiye gibi bir akt&ouml;rle işbirliği yapmak zorunda. B&uuml;t&uuml;n bunlara rağmen AB&rsquo;nin T&uuml;rkiye ile ilişkilerine stratejik bir k&ouml;rl&uuml;ğ&uuml;n h&acirc;kim olduğu g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor. AB, T&uuml;rkiye ile ilişkilerini h&acirc;l&acirc; sadece &uuml;yelik perspektifi &ccedil;er&ccedil;evesindeki asimetrik ilişki &uuml;zerinden s&uuml;rd&uuml;rmek istemekte, bundan dolayı da &ccedil;evresinde ortaya &ccedil;ıkan krizlere hızlı cevap &uuml;retememekte ve yeni şartlara adapte olamamakta. Dış politika ve g&uuml;venlik a&ccedil;ısından birlik adeta kısmi bir fel&ccedil; i&ccedil;erisinde.</p> <p>&nbsp;</p> <h3>İlişkilerin ana taşıyıcısı T&uuml;rkiye&#39;nin &uuml;yelik hedefi</h3> <p>Soğuk Savaş sonrasında b&uuml;t&uuml;n bunlar olup biterken Avrupa siyasetinde de &ccedil;ok hızlı bir d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m yaşandı. &Ccedil;ok k&uuml;lt&uuml;rl&uuml;l&uuml;ğ&uuml;n bittiği ilan edildi, aşırı sağcı partiler normalleşti ve AB&rsquo;nin genişlemesiyle ilgili bir yorgunluk hali ortaya &ccedil;ıktı. Neticesinde 1990&rsquo;ların ve 2000&rsquo;lerin s&uuml;rekli genişleyen ve entegrasyonunu derinleştiren AB, 2009 ekonomik krizi sonrasında g&uuml;n ge&ccedil;tik&ccedil;e i&ccedil;ine kapanmaya ve etrafına duvarlar &ouml;rmeye başladı. B&ouml;yle bir AB&rsquo;nin, kendisinden istenen t&uuml;m şartları yerine getirse dahi T&uuml;rkiye&rsquo;yi &uuml;ye olarak kabul etmesi i&ccedil;inde bulunduğu karmaşadan dolayı bir hayli zor g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor.</p> <p>B&uuml;t&uuml;n bunlara rağmen bug&uuml;n gelinen noktada T&uuml;rkiye ve AB ekonomi, g&uuml;venlik, g&ouml;&ccedil; ve m&uuml;lteciler gibi bir&ccedil;ok a&ccedil;ıdan karşılıklı bağımlılık ilişkisi i&ccedil;inde. Bundan dolayı da her iki akt&ouml;r birbirlerine sırtlarını d&ouml;nme l&uuml;ks&uuml;ne sahip değiller. Bu mecburiyet ve T&uuml;rkiye&rsquo;nin uzun vadeli olarak AB&rsquo;ye &uuml;yeliği stratejik bir hedef olarak tanımlamış olması m&uuml;zakereler dondurulmuş olmasına rağmen bug&uuml;n ilişkilerin ana taşıyıcısı haline gelmiş durumda. Bu mecburiyetin tam manasıyla bir stratejik iş birliğine evrildiğini s&ouml;ylemek pek m&uuml;mk&uuml;n değil. Stratejik bir işbirliğine evrilmese dahi T&uuml;rkiye ve AB&rsquo;nin ideolojik &ouml;nyargıları ya da irrasyonel korkuları bir kenara bırakarak maksimum d&uuml;zeyde işbirliği yapmaları her iki akt&ouml;r&uuml;n de &ccedil;ıkarları a&ccedil;ısından en rasyonel yol. G&uuml;mr&uuml;k Birliği ve vize liberalizasyonu bu noktada &ouml;n plana &ccedil;ıkıyor. G&uuml;mr&uuml;k Birliği&rsquo;nin modernizasyonu, pandemi sonrası d&ouml;nemde her iki tarafa ciddi ekonomik faydalar sağlayacaktır. Vize liberalizasyonu ise insani d&uuml;zlemde ilişkileri yoğunlaştırarak AB&rsquo;nin son d&ouml;nemde zarar g&ouml;ren imajını onarmasına ve T&uuml;rkiye&rsquo;nin &uuml;yelik hedefini s&uuml;rd&uuml;rmesine &ccedil;ok olumlu bir katkı sağlayacaktır.</p>