GÖRÜŞ – AB kendi geleceği için Türkiye ile ilişkilerini düzeltmeli

<p>T&uuml;rkiye Avrupa ile y&uuml;zyıllardır komşudur ve aynı coğrafyayı paylaşmaktadır.&nbsp;T&uuml;rkiye&nbsp;Cumhuriyeti de uluslararası sistemde siyasi tercihini Batı&rsquo;dan yana kullanmış ve Batı&rsquo;nın t&uuml;m uluslararası &ouml;rg&uuml;tlerinde yer almıştır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma &Ouml;rg&uuml;t&uuml; (OECD), Avrupa Konseyi ve Kuzey Atlantik Anlaşması &Ouml;rg&uuml;t&uuml; (NATO) &uuml;yeliği bunların en başta gelenleridir. Buna paralel olarak, 1963 yılında (hen&uuml;z AB&rsquo;ye d&ouml;n&uuml;şmeden &ouml;nce) Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile ortaklık anlaşması imzalanmış ve 1987&rsquo;de topluluğa tam &uuml;yelik başvurusu yapılmıştır.&nbsp;Avrupa Birliği&nbsp;(AB) ile b&uuml;t&uuml;nleşme hedefine y&ouml;nelik olarak 1996 yılında G&uuml;mr&uuml;k Birliği anlaşması imzalanmış ve 3 Ekim 2005&rsquo;te ise tam &uuml;yelik m&uuml;zakereleri başlamıştır.</p> <p>T&uuml;rkiye&rsquo;nin Batılılaşma tercihi g&uuml;n&uuml;m&uuml;ze kadar AB tarafından farklı algılanmış ve T&uuml;rkiye-AB m&uuml;zakereleri yapısal olarak &ldquo;asimetrik&rdquo; kalmıştır. AB T&uuml;rkiye&rsquo;nin &uuml;yelik isteğini &ldquo;vazge&ccedil;ilmez&rdquo; sandığı i&ccedil;in, T&uuml;rkiye&rsquo;nin siyasi ve ekonomik sorunlarını bahane ederek s&uuml;rekli T&uuml;rkiye&rsquo;den tavizler koparmaya &ccedil;alışmıştır. Somut &ouml;rnekler vermek gerekirse, T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB&rsquo;ye tam &uuml;yelik i&ccedil;in başvurduğu 1987 yılından beri, Avrupa Konseyi raporları ve T&uuml;rkiye hakkında yayınlanan t&uuml;m yıllık raporlarda, &uuml;yelik s&uuml;reci ile Kıbrıs meselesi arasında organik bir bağ kurulmuştur. T&uuml;rkiye&rsquo;nin bu konuda ne kadar hassas olduğu bilinmesine rağmen, Kıbrıs&rsquo;taki &ccedil;&ouml;z&uuml;ms&uuml;zl&uuml;ğ&uuml;n en b&uuml;y&uuml;k sorumlusu olarak T&uuml;rkiye işaret edilmiş ve T&uuml;rkiye&rsquo;den hem s&uuml;rece katkıda bulunması hem de&nbsp;G&uuml;ney Kıbrıs Rum Y&ouml;netimi&rsquo;ni (GKRY) tanıması istenmiştir.</p> <p>T&uuml;rkiye&rsquo;nin &uuml;yelik m&uuml;zakereleri, T&uuml;rkiye&rsquo;ye &ouml;zel &ccedil;ifte standartlar ve paradokslarla doludur. T&uuml;rkiye G&uuml;mr&uuml;k Birliği anlaşmasını AB&rsquo;ye &uuml;ye olmadan imzalayan tek &uuml;lkedir. Bu anlaşma uyarınca T&uuml;rkiye, AB&rsquo;nin diğer &uuml;lkelerle imzaladığı dış ticaret anlaşmaları, ekonomi politikaları ve g&uuml;mr&uuml;k anlaşmalarına, karar verme mekanizmalarında yer alamayacak olmasına rağmen, uymak zorunda kalmıştır. &Uuml;stelik T&uuml;rkiye Avrupa&rsquo;dan gelen t&uuml;m malların g&uuml;mr&uuml;k ve vergisini kaldırırken, T&uuml;rkiye&rsquo;nin AB &uuml;lkelerine karşı g&ouml;rece &uuml;st&uuml;n olduğu alanlar olan tarım ve tekstil G&uuml;mr&uuml;k Birliği anlaşmasının dışında bırakılmıştır. Ayrıca T&uuml;rkiye, 1973 Ek Protokol&uuml;&rsquo;nde yer alan ve G&uuml;mr&uuml;k Birliği anlaşmasıyla y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe gireceği teyit edilen maddi yardım ve iş&ccedil;ilerin serbest dolaşım haklarından da mahrum bırakılmıştır.</p> <p>2005 yılında imzalanan ve m&uuml;zakere s&uuml;recinin en temel belgesi olma &ouml;zelliğini taşıyan ve katılım m&uuml;zakerelerine ilişkin ilkeleri, esasları, usulleri ve m&uuml;zakere fasıllarını belirleyen &ldquo;T&uuml;rkiye i&ccedil;in M&uuml;zakere &Ccedil;er&ccedil;eve Belgesi Anlaşması&rdquo;nda da daha &ouml;nceki hi&ccedil;bir aday &uuml;lke i&ccedil;in bahsedilmeyen &ouml;zel ifadelere yer verilmiştir. Bunlardan en &ccedil;arpıcı olanları, m&uuml;zakerelerin AB tarafından tek taraflı olarak herhangi bir zaman askıya alınabileceği, T&uuml;rkiye&rsquo;nin m&uuml;zakere s&uuml;recinin a&ccedil;ık u&ccedil;lu olacağı ve tam &uuml;yelikle sonu&ccedil;lanma garantisi i&ccedil;ermediğidir. Bu anlaşmada AB&rsquo;nin T&uuml;rkiye&rsquo;ye karşı &ccedil;ifte standart i&ccedil;eren en &ccedil;arpıcı maddesi ise T&uuml;rkiye&rsquo;nin olası &uuml;yeliği ger&ccedil;ekleşse bile, &uuml;yelikten sonra belirli bir zaman serbest dolaşım, yapısal politikalar ve tarım politikalarında kısıtlamalara maruz kalabileceği, hatta T&uuml;rk vatandaşlarına serbest dolaşım, kalıcı ikametg&acirc;h ve &ccedil;alışma izinleriyle ilgili &ldquo;kalıcı&rdquo; kısıtlamalar konabileceğinin belirtilmesidir. AB&rsquo;nin en temel &ouml;zg&uuml;rl&uuml;kleriyle bile &ccedil;elişen bu ifadelerin M&uuml;zakere &Ccedil;er&ccedil;eve Belgesi anlaşmasında yer alması epey d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;r&uuml;c&uuml;d&uuml;r. AB s&uuml;recini bir maratona benzetirsek, T&uuml;rkiye ne kadar iyi koşarsa koşsun, AB&rsquo;li hakemler bitiş &ccedil;izgisini devamlı ileriye taşıyarak bu yarışı hi&ccedil; bitirmeme gayretindedirler.</p> <p>G&uuml;n&uuml;m&uuml;ze gelirsek, T&uuml;rkiye‐AB ilişkilerindeki en temel sorun, GKRY&rsquo;nin AB &uuml;yesi olmasıyla birlikte, AB&rsquo;nin artık tam anlamıyla bir &ldquo;taraf&rdquo; olmasıdır. GKRY ve Yunanistan AB&rsquo;nin Kıbrıs politikalarını manip&uuml;le etmekte ve AB&rsquo;ye &uuml;ye olmayan T&uuml;rkiye ve Kuzey Kıbrıs T&uuml;rk Cumhuriyeti AB&rsquo;nin &ldquo;&ouml;tekisi&rdquo; durumuna itilmektedir. Bu nedenle Yunanistan&rsquo;ın ve GKRY&rsquo;nin Doğu Akdeniz&rsquo;deki yayılmacı siyaseti ve T&uuml;rkiye&rsquo;nin uluslararası anlaşmalardan doğan haklı talepleri g&ouml;rmezden gelinmekte, T&uuml;rkiye hidrokarbon &ccedil;alışmaları nedeniyle kınanmakta ve hatta etkileri sınırlı olsa da AB yaptırımlarıyla karşı karşıya bırakılmaktadır.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Madalyonun diğer y&uuml;z&uuml;nden baktığımızda, T&uuml;rkiye pek &ccedil;ok a&ccedil;ıdan &ouml;nemli ve stratejik bir &uuml;lkedir. Ger&ccedil;ek anlamda tek M&uuml;sl&uuml;man ve demokratik &uuml;lke olmasının yanı sıra, aynı zamanda AB &uuml;yelik s&uuml;recini s&uuml;rd&uuml;ren tek İslam &uuml;lkesidir. Zengin tarihi ve k&uuml;lt&uuml;rel yapısı, Avrupa ve Asya arasında k&ouml;pr&uuml; &uuml;lke olması, d&uuml;nyanın &ouml;nemli hidrokarbon yataklarının ve ge&ccedil;iş yollarının &uuml;zerinde bir enerji koridoru olması, yadsınamaz askeri g&uuml;c&uuml; ve son zamanlarda etkisi iyice g&ouml;r&uuml;len diplomatik etkinliği, T&uuml;rkiye&rsquo;yi en &ouml;nemli b&ouml;lgesel g&uuml;&ccedil; durumuna getirmiştir. T&uuml;rkiye&rsquo;nin artan jeopolitik, siyasi ve ekonomik g&uuml;c&uuml;ne rağmen AB&rsquo;nin T&uuml;rkiye&rsquo;yi h&acirc;l&acirc; eski kalıplarla değerlendirmeye &ccedil;alışması, T&uuml;rkiye&rsquo;den &ccedil;ok AB&rsquo;nin geleceğini ilgilendiren bir sorundur.</p> <p>&ldquo;Farklı olanların&rdquo; birbirine saygı duymasına en &ccedil;ok ihtiya&ccedil; duyduğumuz bu zamanlarda, T&uuml;rkiye ile ilişkileri AB&rsquo;nin b&ouml;lge siyasetinde oynayacağı rol&uuml; de belirleyecektir. Akdeniz ve Orta Doğu&rsquo;da yaşanan gelişmeler bu iddianın doğruluğunu bir kere daha ortaya koymuştur.&nbsp;B&ouml;lgesel sorunların (yasadışı g&ouml;&ccedil;, uluslararası ter&ouml;rizm, k&uuml;lt&uuml;rel, kimliksel ve &ccedil;evresel sorunlar, işsizlik, y&uuml;kselen ırk&ccedil;ılık vs.) &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;nde, T&uuml;rkiye olmadan AB&rsquo;nin başarılı olması m&uuml;mk&uuml;n değildir. G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde AB&rsquo;nin kendi g&uuml;venliği i&ccedil;in en &ccedil;ok &ouml;nem verdiği iki konu g&ouml;&ccedil;menler ve enerji transferi konusudur. Suriye&rsquo;den gelen az sayıda g&ouml;&ccedil;menin bile se&ccedil;im sonu&ccedil;larını doğrudan etkilediği Avrupa&rsquo;nın, hassas olduğu bu en &ouml;nemli sorunun anahtarı bile T&uuml;rkiye&rsquo;nin elindedir. Bug&uuml;n T&uuml;rkiye&rsquo;de bulunan ve sayıları beş milyonun &uuml;zerinde olduğu tahmin edilen Suriyeli g&ouml;&ccedil;menleri hukuki yollarla barındıran T&uuml;rkiye, yasal ve yasal olmayan g&ouml;&ccedil;e izin vermesi halinde, Avrupa&rsquo;da b&uuml;y&uuml;k bir kaos olacağı kesindir. Yine en b&uuml;y&uuml;k sorunlarından biri olan Libya&rsquo;dan gelecek m&uuml;lteci akınını engellenmesini ve Libya&rsquo;dan Avrupa&rsquo;ya akan doğalgaz ve petrol ticaretinin sekteye uğramamasını ama&ccedil;layan Berlin Konferansı bile, T&uuml;rkiye&rsquo;nin Rusya ile yaptığı fikir birliğinin ve T&uuml;rkiye&rsquo;nin Libya&rsquo;ya asker g&ouml;nderme kararının bir sonucudur.</p> <p>AB&rsquo;nin T&uuml;rkiye&rsquo;ye en &ccedil;ok ihtiya&ccedil; duyduğu alanlardan biri de g&uuml;venlik konusudur. Hen&uuml;z d&uuml;zenli bir ordusu bile olmayan AB&rsquo;nin, ilerisi i&ccedil;in de b&ouml;lgede s&ouml;z sahibi olacak askeri bir g&uuml;&ccedil; oluşturması pek m&uuml;mk&uuml;n g&ouml;r&uuml;nm&uuml;yor. Bu bağlamda, en azından yakın bir geleceğe kadar AB&rsquo;nin savunmasının NATO ve ABD&rsquo;nin inisiyatifinde kalacağı kesindir. &Uuml;stelik Birliğin en &ouml;nemli askeri g&uuml;c&uuml; olan Birleşik Krallık&rsquo;ın da ayrılması ve Trump&rsquo;un &quot;&ouml;nce Amerika&quot; siyaseti ile AB &uuml;zerinde kurmak istediği baskı, Birlik a&ccedil;ısından durumu daha da karamsar hale getirmektedir.&nbsp;Bu şartlar altında imk&acirc;n ve kabiliyetleri son derece sınırlı olan, askeri b&uuml;t&ccedil;e ve egemenlik tartışmalarının hi&ccedil; bitmeyeceği AB&rsquo;nin, T&uuml;rkiye ile birlikte hareket etmezse, bırakın d&uuml;nya siyasetini, b&ouml;lgesel siyasette bile etkin bir rol oynayabilmesi son derece g&uuml;&ccedil; g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor.</p> <p>B&uuml;t&uuml;n bu sorunlar gelip Doğu Akdeniz&rsquo;deki hidrokarbon m&uuml;cadelesine dayanıyor. Avrupa&rsquo;ya ulaşacak en ucuz ve en g&uuml;venli enerji hatları hi&ccedil; kuşkusuz yine T&uuml;rkiye&rsquo;den ge&ccedil;mektedir. &Ouml;zellikle T&uuml;rk Akımı ve TANAP hatlarıyla b&ouml;lgedeki enerji koridoru olma rol&uuml;n&uuml; iyice pekiştiren T&uuml;rkiye&rsquo;nin siyasi ve ekonomik istikrarı Avrupa i&ccedil;in de hayati derecede &ouml;nemlidir. Durum bu kadar a&ccedil;ıkken, Rum ve Yunan ikilisinin manip&uuml;lasyonlarıyla AB&rsquo;nin T&uuml;rkiye&rsquo;nin Doğu Akdeniz&rsquo;de uluslararası hukuktan doğan haklarını savunmasına ve varlığını korumasına y&ouml;nelik &ccedil;alışmalarına engel olmak istemesi, Birliğin yukarıda altını &ccedil;izdiğimiz kendi &ccedil;ıkarlarıyla &ccedil;elişmektedir. T&uuml;rkiye&rsquo;nin haklarına saygı g&ouml;stermek ve iki akt&ouml;r arasındaki işbirliği, AB&rsquo;nin b&ouml;lgesel etkinliğini de artıracaktır.</p> <p>Sonu&ccedil; olarak T&uuml;rkiye siyasi, askeri, ekonomik, jeostratejik olarak ve enerji alanında AB tarafından g&ouml;z ardı edilemeyecek kadar &ouml;nemli bir &uuml;lkedir. AB&rsquo;nin Rum ve Yunanistan tarafından manip&uuml;le edilen taraflı duruşu, Birliğin kendi ayağına kurşun sıkması anlamına gelmektedir. Siyasi &ccedil;ıkarları ve hedefleri kabiliyetinin &ccedil;ok &ouml;tesine ge&ccedil;en ve Brexit sonrası daha da alevlenen AB&rsquo;nin geleceğinde ve uluslararası siyasette oynayacağı rolde, Birliğin T&uuml;rkiye ile olan ilişkileri belirleyici olacaktır.</p> <p>[Prof. Dr. H&uuml;seyin Işıksal Yakın Doğu &Uuml;niversitesi Uluslararası İlişkiler B&ouml;l&uuml;m&uuml; &ouml;ğretim &uuml;yesidir]</p>