Müzisyen Seher Dilovan: Aslında her bir türkü, kendi başına bir tarih kitabı

<p>İsvi&ccedil;re&#39;nin Cenevre kentinde yaşamına devam eden halk m&uuml;ziği sanat&ccedil;ısı&nbsp;Seher Dilovan, &quot;Şehir, kırsaldaki o tadı, o duyguları bozdu ve t&uuml;rk&uuml;lerin s&ouml;zleri değişmeye başladı. T&uuml;rk&uuml;lerin s&ouml;zleri şehirleşmeye başladı. S&ouml;zler fabrikasyon olmaya başladı. O y&uuml;zden biz, belki de bir Mahsuni&#39;nin veya Aşık Veysel&#39;in tadını alamaz olduk.&quot; dedi.</p> <p>&quot;Ayvacı&quot;, &quot;Vur Eller Oynasın&quot;, &quot;Seher Yeli&quot;, &quot;Sabret G&ouml;n&uuml;l&quot;, &quot;Yıkılası Karlı Dağlar&quot; ve &quot;T&uuml;rk&uuml;lerle Yeniden&quot; adlı alb&uuml;mlere imza atan sanat&ccedil;ı, AA muhabirine yaptığı a&ccedil;ıklamada, t&uuml;rk&uuml;lerin kendisi i&ccedil;in &ouml;nemine, yeni &ccedil;alışmalarına ve t&uuml;rk&uuml;lerin halk k&uuml;lt&uuml;r&uuml;ndeki yerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.</p> <p>M&uuml;ziğe olan ilgisinin annesi sayesinde ortaya &ccedil;ıktığını s&ouml;yleyen Dilovan, &quot;Annemin sesiyle b&uuml;y&uuml;d&uuml;m diyebilirim. Sıra dışı bir anneydi, bizi s&uuml;rekli m&uuml;ziğe, spora, halk oyunlarına y&ouml;nlendirirdi. Ankara Devlet Konservatuvarına girmem i&ccedil;in ısrarla m&uuml;cadele verdi. Ben de sınavlara girdim. Bale b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; kazandım ama bir yıl okudum. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; o sene annem ve babam boşandı. &Uuml;z&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;m i&ccedil;in anneme rica ettim, beni okuldan aldı. Fakat bu sefer, 15 yaşında Ankara Radyosunun sınavını kazandım. Aslında kız kardeşim niyetliydi radyoya girmeye. Ben &ouml;ylesine denemek i&ccedil;in girmiştim benim kısmetimmiş, kazandım. Aynı zamanda &uuml;niversiteye de gittim. Gazi &Uuml;niversitesi Tarih B&ouml;l&uuml;m&uuml;nde okudum. B&ouml;ylece 15 yaşından itibaren sahneye &ccedil;ıkmaya başladım.&quot; diye konuştu.</p> <div class="col-12 videoembed" style="box-sizing: border-box; position: relative; width: 791px; min-height: 1px; padding: 0px; flex: 0 0 100; max-width: 100; color: rgb(33, 37, 41); font-family: GothamNarrow-Book; font-size: 16px; margin-bottom: 10px !important;"> <div class="row" style="box-sizing: border-box; display: flex; flex-wrap: wrap; margin-right: 0px; margin-left: 0px; width: 791px;"> <h2>&nbsp;</h2> </div> </div> <p>Seher Dilovan, Yaşar Kekova ile vefatından &ouml;nce alb&uuml;m anlaşması yaptığını aktararak, şunları kaydetti:</p> <p>&quot;Radyo evinden Zafer bey beni Yaşar Kekova ile tanıştırdı. Ben de annem ve kız kardeşimle İstanbul&#39;a gittim. Hi&ccedil; unutmuyorum, Etiler&#39;de Arı St&uuml;dyosu vardı. İ&ccedil;eri girdim, kulakları &ccedil;ınlasın Orhan Gencebay kayıt yapıyor, ben de k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir gen&ccedil; kız. İlk kez bir kayıt yapacağız, karar verecekler, alb&uuml;m yapıp yapmamaya. Zor bir t&uuml;rk&uuml; s&ouml;yledim. Gencebay da dinledi. Beğendiğini zannediyorum hal ve tavırlarından. Kayıttan sonra Zafer Dalgı&ccedil; ile Kekova&#39;nın konuşmalarını işittim, Kekova &#39;Yapalım mı?&#39; diye sordu. Dalgı&ccedil;&#39;ın cevabını hi&ccedil; unutmuyorum; &#39;Abi yapıyorsan yap. Yoksa ben kendi imkanlarımla yapacağım.&#39; dedi. İmzaları attık fakat gel g&ouml;r ki alb&uuml;m&uuml;n &ccedil;ıkmasına bir ay kala Yaşar Kekova bir cinayete kurban gitti. Benim ilk alb&uuml;m &ouml;ylece kalmıştı.&quot;</p> <h3>&quot;T&uuml;rk&uuml;lerin s&ouml;zleri şehirleşmeye başladı&quot;</h3> <p>Halk m&uuml;ziğine medya tarafından ge&ccedil;mişte daha &ccedil;ok ilgi g&ouml;sterildiğinin altını &ccedil;izen Dilovan, &quot;Televizyonlar veya radyolar eskiden &ccedil;ok itibar g&ouml;sterirdi. Ger&ccedil;i o zamanlar şimdiki gibi t&uuml;rk&uuml; &uuml;reten gen&ccedil;lerimiz kırsaldan kopmamış, şehirli ozanlar haline gelmemişti. Halen daha o toprağın kokusu, o doğanın havası &uuml;stlerindeydi. O y&ouml;relerin kendine has acıları, sevin&ccedil;leri, d&uuml;ğ&uuml;nleri, o duygular, halen onların bulunduğu b&ouml;lgedeydi ve onlar onunla besleniyordu. Ama sonra bunların bir kısmını kaybettik, bir kısmı da şehirlere geldi, şehirli ozanlar oldu. Şehir, kırsaldaki o tadı, o duyguları bozdu ve t&uuml;rk&uuml;lerin s&ouml;zleri değişmeye başladı. T&uuml;rk&uuml;lerin s&ouml;zleri şehirleşmeye başladı. S&ouml;zler fabrikasyon olmaya başladı. O y&uuml;zden biz, belki de bir Mahsuni&#39;nin veya Aşık Veysel&#39;in tadını alamaz olduk.&quot; değerlendirmesinde bulundu.</p> <p>Sanat&ccedil;ı Dilovan, T&uuml;rk halk m&uuml;ziğinin &ccedil;ok zengin bir i&ccedil;eriğe sahip olduğuna vurgu yaparak, yeni nesil gen&ccedil; sanat&ccedil;ıların farklı t&uuml;rlerle t&uuml;rk&uuml;leri birleştirme denemelerine, &ouml;z&uuml;ne zarar verilmedik&ccedil;e karşı olmadığını s&ouml;yledi.</p> <p>&Ouml;zellikle 1990&#39;lı yıllarda gazinoların da kapanmasıyla &#39;t&uuml;rk&uuml; bar&#39; denilen bir formun ortaya &ccedil;ıktığını aktaran Dilovan, s&ouml;zlerini ş&ouml;yle s&uuml;rd&uuml;rd&uuml;:</p> <p>&quot;Hatırlıyorum, 1990&#39;lı yılların ortaları, t&uuml;rk&uuml; barlar a&ccedil;ılmaya başlamıştı. Barları tercih etmeyen ama t&uuml;rk&uuml; de dinlemek isteyen insanların arayışından &ccedil;ıktı. Bunu fırsata &ccedil;eviren insanlar &#39;t&uuml;rk&uuml; bar&#39; adı altında ucube bir isim yaratıp bu işletmeleri a&ccedil;tılar. İnsanlar gidip t&uuml;rk&uuml;ler dinledi, halaylar &ccedil;ekti ama iş &ccedil;ığırından &ccedil;ıkıp dejenere oldu. Yani k&uuml;&ccedil;&uuml;k birer gazino benzeri yerler olmaya başladı. Biliyorsunuz t&uuml;rk&uuml; y&ouml;reden y&ouml;reye farklı ağızlarla okunabilir. Benim o d&ouml;nem bir tespitim vardı, &#39;t&uuml;rk&uuml; bar ağzı&#39; diyordum bunlara. Kadınların bile kaba kaba t&uuml;rk&uuml;leri okuduğu, yorumladığı değişik dejenere olmuş bir formdu. Ajite bir yorum &ccedil;ıktı. T&uuml;rk&uuml;leri &ccedil;ok bilmeyen gen&ccedil; nesil burada yanlış t&uuml;rk&uuml;leri yanlış &ouml;ğrendi.&quot;</p> <h3>&quot;T&uuml;rk&uuml;, kendi başına bir tarih kitabıdır&quot;</h3> <p>Seher Dilovan, t&uuml;rk&uuml;lerin s&ouml;zl&uuml; tarih olarak da k&uuml;lt&uuml;rel bir &ouml;nemi olduğuna dikkati &ccedil;ekerek, &quot;Aslında her bir t&uuml;rk&uuml;, kendi başına bir tarih kitabıdır. Yani siz Karacaoğlan veya Dadaloğlu&#39;na baktığınızda, aslında &uuml;lkenin bir d&ouml;nem tarihini onların ağzından melodik bir şekilde veya s&ouml;zl&uuml; olarak okuyup anlayabiliyorsunuz. Bir nevi aslında sanki birinci elden bir kaynak bize bu şekilde aktarılmış gibi. &Ccedil;ok kıymetli. Bunu iyi değerlendirmek, buna iyi bakmak lazım. &Uuml;lkenin ge&ccedil;mişini, o zamanki yaşam koşullarını, tarzını, d&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n&uuml;, derneğini, cenazesini anlamak aslında &ccedil;ok kıymetli. Bu kadar derin bir yapıyı, hi&ccedil;bir g&uuml;&ccedil; b&ouml;yle birdenbire &ccedil;&ouml;pe atamaz, bir yere atamaz. Ne kadar g&ouml;r&uuml;n&uuml;r olmasa da Anadolu, Anadolu&#39;dur. Anadolu&#39;ya gittiğinizde hala t&uuml;rk&uuml; dinlenir, bağlama &ccedil;alınır. O değişmez. Burada acı olan medyanın buna bu kadar yer vermemesi.&quot; diye konuştu.</p> <p>Cenevre&#39;de yaşadığı i&ccedil;in T&uuml;rkiye&#39;ye iş durumuna g&ouml;re gelip gittiğini kaydeden sanat&ccedil;ı, gelecek planları arasında bug&uuml;ne kadar eksik bıraktığını d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; T&uuml;rk halk m&uuml;ziğini yurt dışında da temsil etmeye odaklanacağına değindi.</p> <p>Dilovan, gurbetin verdiği vatan &ouml;zlemini hafifletmek adına YouTube kanalı a&ccedil;arak hayranlarıyla paylaşımlarını arttırdığını dile getirerek, &quot;Ben de &ccedil;ağa ayak uydurmaya başladım. Hatta ge&ccedil; bile kaldım. Bundan 4- 5 sene &ouml;nce yapmam gerekirdi. Daha ilk videodan yarım milyona yakın izlenme aldı, şaşırdım a&ccedil;ık&ccedil;ası. Videolarımı kurgulamayı &ouml;ğrenmeye &ccedil;alışıyorum. G&uuml;zel gidiyor yani herkesi kanalıma bekliyorum. Her cuma T&uuml;rkiye saatiyle 22:30&#39;da canlı yayınım var.&quot; dedi.​​​​​​​</p>