Neden kimse Fransa'yı ve Macron'u anlamıyor!

<p>Bu yılın Temmuz ayında Devlet Bakanı Marlene Schiappa&rsquo;nın &ldquo;Siyasal İslam&rdquo; diye bahsettiği, sonra &ldquo;Radikal İslam&rsquo;a savaş&rdquo; diye g&ouml;r&uuml;nen, bir ara &ldquo;cemaat&ccedil;ilik&rdquo; tartışmaları i&ccedil;inde ele alınan, 2 Ekim&rsquo;de&nbsp;Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron&nbsp;tarafından &ldquo;Ayrılık&ccedil;ı İslamcılık&rdquo; diye nitelendirilen, 6 Ekim&rsquo;de İ&ccedil;işleri Bakanı Gerald Darmanin&rsquo;nin &ldquo;Cumhuriyet&ccedil;i Prensipleri ve Laikliği G&uuml;&ccedil;lendirme&rdquo; diye isimlendirdiği ve nihai adıyla &ldquo;Cumhuriyet&ccedil;i Prensipleri G&uuml;&ccedil;lendiren Yasa Tasarısı&rdquo; 9 Aralık&rsquo;ta Bakanlar Kurulu&rsquo;nda kabul edildi. B&ouml;ylece Fransa&rsquo;da esasen onlarca yıldır devam eden M&uuml;sl&uuml;man karşıtlığı, 2015&rsquo;te başlayan ve bu yıl da devam eden karikat&uuml;r hadiselerinden sonra, 54 maddelik yasa tasarısıyla iyice kıvam alıp, ete kemiğe b&uuml;r&uuml;n&uuml;p kurumsallaşma yolunda. Fakat adında artık ne &ldquo;laiklik&rdquo; ne &ldquo;İslam&rdquo; ne de &ldquo;İslamcılık&rdquo; var! Esası ve hedefi aynı kalmakla birlikte, &ouml;nce M&uuml;sl&uuml;man &uuml;lkelerin liderlerinden ve medyasından, sonra ABD&rsquo;den ve uluslararası &ouml;rg&uuml;tlerden, İngiliz ve Amerikan medyasından tepki geldik&ccedil;e, yasa tasarısının adının da değişikliğe uğradığı g&ouml;r&uuml;l&uuml;yor.</p> <p>Karikat&uuml;rlerle başlayan bu s&uuml;re&ccedil; karşısında M&uuml;sl&uuml;man &uuml;lkeler boykot &ccedil;ağrısında bulundu; ABD&rsquo;nin Dini &Ouml;zg&uuml;rl&uuml;kler &Ouml;zel Temsilcisi B&uuml;y&uuml;kel&ccedil;i Sam Brownback ise Fransa&rsquo;daki dini &ouml;zg&uuml;rl&uuml;kler konusunda endişeli olduklarını s&ouml;yledi. Diğer taraftan Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Y&uuml;ksek Komiseri Michelle Bachelet yasa tasarısının Afrika k&ouml;kenliler ve diğer azınlıklar i&ccedil;in olumsuz etkisinden ve M&uuml;sl&uuml;manları &ldquo;fişleme&rdquo; olasılığından endişe duyduğunu belirtti. Uluslararası Af &Ouml;rg&uuml;t&uuml; de &ldquo;Fransa&rsquo;daki ter&ouml;r karşıtı &ouml;nlemler insan hakları endişesi oluşturuyor&rdquo; başlıklı raporunda, ter&ouml;r saldırılarını şiddetle kınarken Macron ve h&uuml;k&uuml;metini, Fransız M&uuml;sl&uuml;manlara karşı &ouml;teden beri devam eden karalama kampanyalarını iki katına &ccedil;ıkarmakla eleştirdi. Ayrıca &ccedil;ok sayıda M&uuml;sl&uuml;man derneğe ve camilere yapılan baskınların ve akabinde gelen kapatmaların, bu mek&acirc;nların &ldquo;ter&ouml;r&uuml; m&uuml;dafaa&rdquo; ettiği gibi muğlak bir iddiayla gerek&ccedil;elendirildiği, Fransa&rsquo;nın bu noktada da dernekleşme &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;ne dair uluslararası insan hakları yasalarına uymadığı vurgulandı. Batılı devlet adamlarından doğrudan bir eleştiri geldiği g&ouml;zlenmedi ama İngiliz ve Amerikan medyasının en prestijli yayın organlarında Fransa&rsquo;yı, Macron&rsquo;u ve y&ouml;netimini &ccedil;ok a&ccedil;ık ve sert bir &uuml;slupla İslamofobik olmakla su&ccedil;layan pek &ccedil;ok makale ve analiz yayımlandı.</p> <p>Fransa Cumhurbaşkanı Macron b&uuml;t&uuml;n bu tepkilere karşı, hem kendisinin hem de &uuml;lkesinin anlaşılmadığını, kendilerine iftira edildiğini, s&ouml;zlerinin &ccedil;arpıtıldığını &ouml;ne s&uuml;rerek savunmaya ge&ccedil;ti. Alışılmışın tersine ikide bir yabancı basına &ouml;zel m&uuml;lakatlar verdi, bazen doğrudan m&uuml;dahale etti, gazetelerin edit&ouml;rlerine mektup g&ouml;nderdi, bazen de telefon etti! İlk olarak 31 Ekim&rsquo;de Politico Europe&rsquo;da Fransız akademisyen Farhad Khosrokhavar&rsquo;ın &ldquo;Tehlikeli din Laiklik&rdquo; başlıklı makalesi &ouml;nce yayımlanıp sonra kaldırıldı. Khosrokhavar sans&uuml;r edilen fakat hem Amerikan basınında hem de Arap basınında yayımlanan yazısında, &ldquo;Neden Almanya, İngiltere, İtalya, hatta Danimarka&rsquo;da benzer ter&ouml;r olayları yaşanmıyor?&rdquo; sorusunu sorup cevaben ş&ouml;yle diyordu: &ldquo;Nedeni basit: laikliğin aşırı yorumuna, dine ve dini değerlere k&uuml;f&uuml;r (blaspheme) &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; eklenince, marjinalleştirilmiş bir azınlık da radikalizmi besler hale geliyor. Radikal laiklikle dini radikallik &ouml;l&uuml;mc&uuml;l bir dansa teslim oluyor. Kışkırtmaya karşı kışkırtma! Ve toplum cehenneme taşınıyor&rdquo;. Yazının Elysee Sarayı&rsquo;nın baskılarıyla kaldırıldığı iddialarına karşılık olarak, tarihinde ilk kez bir yazıyı sans&uuml;r eden Politico Europe&rsquo;un gerek&ccedil;esi, yazının &ldquo;konjonkt&uuml;re uygun olmamasıydı&rdquo;! Politico Europe edit&ouml;r&uuml; Stephen Brown yazıdaki bir hatadan s&ouml;z etmedi; sadece makalenin &ldquo;uygun olmayan bir zamanda&rdquo; yayımlandığını s&ouml;yledi. Fakat yazısını kendisine bir a&ccedil;ıklama yapmadan kaldırdığı i&ccedil;in yazardan &ouml;z&uuml;r diledi.</p> <p>M&uuml;sl&uuml;man &uuml;lkelerdeki siyaset&ccedil;ilerin, din adamlarının ve medyanın eleştirileri ve &ouml;zellikle Fransız mallarına y&ouml;nelik boykot &ccedil;ağrılarına cevaben Macron &ouml;nce 31 Ekim&rsquo;de El-Cezire&rsquo;ye konuştu. Aylardır her konuşmasında yaptığı gibi tekrarladı: &ldquo;&Ouml;ncelikle, bu aralar &ccedil;oğu kez işittiğim yanlış anlamalara karşı s&ouml;ylemek isterim ki &uuml;lkemizin hi&ccedil;bir dinle problemi yoktur ve herkes dinini &ouml;zg&uuml;rce tatbik eder. M&uuml;sl&uuml;manlara y&ouml;nelik bir damgalama/yaftalama yok&rdquo;. Fransa&rsquo;da ifade &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; dahilinde dine hakaret ve k&uuml;f&uuml;r &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n &ccedil;ok &ouml;nemli ve muhafaza edilmesi gereken bir hak olduğunu savunurken ise Macron şunları s&ouml;yledi: &ldquo;Kişisel olarak, bunun uyandırabileceği duyguları anlayabiliyorum, saygı duyuyorum; fakat rol&uuml;m&uuml;n ne olduğunu anlamanıza ihtiyacım var. Benim rol&uuml;m, şu anda yaptığım gibi, s&uuml;kuneti sağlamak, ama aynı zamanda yasalarla tanınan hakları korumaktır. Bu karikat&uuml;rleri Fransız cumhurbaşkanı ya da Fransız h&uuml;k&uuml;meti yapmadı, bu yayın organları da resmi yayın organları değil. Burada kilit nokta, benim bu &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; korumakla g&ouml;revli olmam. Son haftalarda karikat&uuml;rler hakkında &ccedil;ok şey s&ouml;ylendi ve bazıları onaylamayabilir ki bu gayet iyi. Dahası, Fransa&rsquo;daki veya ifade &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n olduğu diğer &uuml;lkelerdeki insanlar i&ccedil;in de aynı şey ge&ccedil;erli ve ben buna karşı &ccedil;ıkan ve &lsquo;buna katılmıyoruz&rsquo; diyenlerin olmasını doğal buluyorum&rdquo;.</p> <p>Halbuki hen&uuml;z hukuki zemini yokken dahi, Fransa&rsquo;da karikat&uuml;rleri eleştirmek, kınamak fiilen yasak. Cumhurbaşkanı karikat&uuml;rleri eleştirenleri ter&ouml;re destek vermekle, ter&ouml;r&uuml; meşrulaştırmakla mahk&ucirc;m ediyor. Diğer taraftan İ&ccedil;işleri Bakanı Gerald Darmanin 18 Kasım&rsquo;da Europe 1 radyosuna verdiği r&ouml;portajda şu a&ccedil;ıklamada bulundu: &ldquo;Yarın bir ebeveyn &ouml;ğretmene gidip bu karikat&uuml;rleri derslerde g&ouml;stermemesini talep ederse, bu cezai bir su&ccedil; olacak. S&ouml;z konusu veli yabancıysa yargı&ccedil; &uuml;lkeyi terk etmesini isteyebilecek&rdquo;. Ayrıca cumhurbaşkanının savunmasına ve yasa projesinin ismine bakılırsa, M&uuml;sl&uuml;manların bu karikat&uuml;rleri ve benzerlerini reddetme hakkı olmaması bir yana, bir nevi kucaklaması isteniyor! Ki daha şimdiden, 6 Kasım&rsquo;da kendilerine karikat&uuml;rler g&ouml;sterilen 10 yaşında d&ouml;rt &ccedil;ocuk, karikat&uuml;rleri sevmediklerini ve &ccedil;ok k&ouml;t&uuml; olduğunu ifade etmeleri &uuml;zerine aileleriyle birlikte 11 saat sorguya &ccedil;ekildiler. Louis Pasteur İlk&ouml;ğretim Okulu&rsquo;nun d&ouml;rt &ouml;ğrencisi, &ouml;ğretmenleri tarafından polise ihbar edildiler; ter&ouml;rizme destek su&ccedil;lamasıyla evlerine eş zamanlı baskınlar d&uuml;zenlendi ve sorguya &ccedil;ekildiler. Yani karikat&uuml;rlere karşı reaksiyonunuz &ldquo;radikal İslamcı&rdquo; ya da &ldquo;ayrılık&ccedil;ı İslamcı&rdquo; olup olmadığınızın testine d&ouml;n&uuml;şt&uuml;!</p> <p>Neredeyse her soru &uuml;zerine &mdash;bazen de sorulmadan&mdash; s&ouml;zlerinin &ccedil;arpıtıldığını yineleyen Macron, &ouml;nemli bir konuda daha yanlış anlaşıldığını s&ouml;yledi: &ldquo;Arap medyasında ve sosyal medyada Fransa cumhurbaşkanının, yani Fransa&rsquo;nın İslam&rsquo;la sorunu var diye yazıyorlar. Hayır bizim İslam&rsquo;la hi&ccedil;bir problemimiz yok&rdquo;. Halbuki daha 2 Ekim&rsquo;de Mureaux&rsquo;daki &ldquo;Ayrılık&ccedil;ı İslamcılıkla M&uuml;cadele&rdquo; başlıklı konuşmasında, bizzat kendisi &ldquo;İslam b&uuml;t&uuml;n d&uuml;nyada krizde&rdquo; dedi ve d&uuml;nyanın d&ouml;rt k&ouml;şesinden tepkiler yağdı. Ama El-Cezire&rsquo;ye konuşurken &ldquo;70 dakikalık bir konuşmada &ccedil;er&ccedil;evesinden &ccedil;ıkarıldı bu c&uuml;mle&rdquo; dedi! Esasen c&uuml;mle tam da cumhurbaşkanının bakış a&ccedil;ısının &ccedil;er&ccedil;evesine uygun &ccedil;ıkmıştı ağzından ve yine konuşmanın &ccedil;er&ccedil;evesine uygun olarak b&uuml;t&uuml;n d&uuml;nya basınında başlığa taşınmıştı. Cumhurbaşkanı aynı konuşmada &ldquo;İslam&rsquo;ın kendisini aydınlanmaya&rdquo; &ccedil;ağırmıştı. Diğer taraftan r&ouml;portajda, Fransa&rsquo;da laikliğin devlet ve kilise ayrılığı prensibine dayandığını, devletin din karşısında tarafsız olduğunu ve dinle meşgul olmadığını, onu ne finanse ettiğini ne de d&uuml;zenlediğini s&ouml;yledi; ama Fransa&rsquo;nın yıllardır &ldquo;Fransa İslam&rsquo;ı&rdquo; icat etmeye &ccedil;alıştığı da bir sır değil. Devlet dine doğrudan m&uuml;dahale ettiği gibi, cumhurbaşkanının &ldquo;ayrılık&ccedil;ılıkla m&uuml;cadelesinin&rdquo; bir ve&ccedil;hesi de zaten bu. Bu gayretin ilk emaresi eski Başbakan Dominique De Villepin&rsquo;le g&ouml;r&uuml;nd&uuml;, Sarkozy&rsquo;yle netleşti ve son iki yıldır Macron bu projeyi nihayet ger&ccedil;ekleştirmek i&ccedil;in bir dizi &ccedil;alışma yaptı. Uzun m&uuml;lakatından ve bakanlarının da verdiği tepkilerden anlaşıldığı &uuml;zere, Fransa Cumhurbaşkanı&rsquo;nın &ccedil;ok rahatsız olduğu bir hadise de M&uuml;sl&uuml;man &uuml;lkelerde Fransız mallarına karşı boykot kararı alınması oldu. Aslında tam da hararetle savunduğu ifade &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n bir &ccedil;eşidi olan boykot i&ccedil;in &ldquo;utan&ccedil; verici ve kabul edilemez&rdquo; dedi.</p> <p>Emmanuel Macron El-Cezire&rsquo;nin ardından 20 Kasım&rsquo;da Jeune Afrique&rsquo;e verdiği m&uuml;lakatta &ldquo;Arap &uuml;lkelerinde ve Afrika&rsquo;da kendisinin ve Fransa&rsquo;nın &ccedil;ok yanlış anlaşılmasının&rdquo; sebebini &ldquo;T&uuml;rkiye ve M&uuml;sl&uuml;man Kardeşler&rsquo;in yanlış bilgiler yayarak etkileme kapasitelerine&rdquo; bağladıysa da, diğer beyan ve eylemlerinden anlaşıldığı &uuml;zere, Fransa&rsquo;yı ve cumhurbaşkanını yanlış anlayan sadece onlar değildi! Cumhurbaşkanı İngiliz ve Amerikan medyalarının en b&uuml;y&uuml;k ve en prestijli yayın organları tarafından da &ccedil;ok sert şekilde eleştirildi ve Macron onlara cumhurbaşkanı sıfatıyla savaş a&ccedil;tı. Savaşına Manş denizinin &ouml;te tarafından başladı, 4 Kasım&rsquo;da Financial Times&rsquo;a mektup yazdı: Gazetede yayımlanan Mehreen Khan imzalı &ldquo;Macron&rsquo;un İslam&icirc; ayrılık&ccedil;ılıkla savaşı Fransa&rsquo;yı ancak daha fazla b&ouml;ler&rdquo; başlıklı yazıya tepki g&ouml;sterdi. Yazıda Macron&rsquo;un se&ccedil;im kaygılarıyla M&uuml;sl&uuml;manları hedef g&ouml;stererek bir korku iklimi meydana getirdiği, ter&ouml;rizmden aynı derecede nefret eden M&uuml;sl&uuml;man &ccedil;oğunluğu yabancılaştırdığı savunuluyordu. Macron mektubuna &ldquo;Fransa İslamcı ayrılık&ccedil;ılıkla m&uuml;cadele ediyor asla İslam&rsquo;la değil&rdquo; diye başlayıp &ldquo;Financial Times gibi bir gazetenin, G7 &uuml;lkesi ve BM G&uuml;venlik Konseyi (BMGK) daim&icirc; &uuml;yesi bir &uuml;lkenin devlet başkanının a&ccedil;ık&ccedil;a ifade ettiği g&ouml;r&uuml;şlerini &ccedil;arpıtabileceğinin hayal dahi edilemeyeceğini&rdquo; yazdı. Anlaşılan, Macron&rsquo;a g&ouml;re geri kalan &uuml;lkeler her neyse, ama gazete yedi ya da hi&ccedil; değilse beş &uuml;lke liderinin s&ouml;zlerini asla &ccedil;arpıtamazdı. Halbuki Financial Times&rsquo;daki yazı G7 &uuml;lkesi ve BMGK daim&icirc; &uuml;yesi Fransa liderinin s&ouml;zlerini &ccedil;arpıtmış da sayılmazdı. Gazeteci başlıkta onun &ldquo;Ayrılık&ccedil;ı İslamcılık&rdquo; ifadesine karşılık &ldquo;İslam&icirc; ayrılık&ccedil;ılık&rdquo; ifadesini kullanmıştı. Ama zaten &ldquo;zurnanın zırt dediği&rdquo; yer de burasıydı: Macron&rsquo;un ve yasa projesinin M&uuml;sl&uuml;manlara savaş a&ccedil;tığı y&ouml;n&uuml;ndeki yorumlar zaten tam da bu sebeple, onun dini pratikle radikalliği birbirine karıştırmasından, hatta &ccedil;oğu zaman aynı g&ouml;rmesinden kaynaklanıyordu. Pek&acirc;l&acirc; &ldquo;İslam&icirc;&rdquo; ifadesi de kullanılabilirdi; &ccedil;&uuml;nk&uuml; yazının konu edindiği konuşmada Macron, okul kantinlerinde helal yemek talebini dahi ayrılık&ccedil;ılıkla izah ediyordu. H&uuml;k&uuml;metinin bakanları tarafından, &ccedil;ocuklarına refakat etmek &uuml;zere okul &ouml;nlerine gelen velilerin baş&ouml;rt&uuml;s&uuml;n&uuml;n dahi yasaklanmasının tartışıldığı bir &uuml;lkenin cumhurbaşkanıydı Macron.</p> <p>Financial Times&rsquo;a yolladığı bu uzun mektubunda, Fransa&rsquo;daki ter&ouml;r saldırılarını anlattı ve y&uuml;zlerce kişinin ellerine bı&ccedil;ak alıp her an Fransızları kesmesi korkusunun yaşandığını iddia etti; &ldquo;Gidin g&ouml;r&uuml;n; bazı semtlerde 3-4 yaşındaki kız &ccedil;ocuklarını erkek &ccedil;ocuklarından ayırıp &uuml;stelik pe&ccedil;eyle dolaştırıyorlar, onlara kin aşılıyorlar&rdquo; dedi. Sonu&ccedil;ta, Khan&rsquo;ın yazısı gazeteden kaldırıldı, onun yerine Macron&rsquo;un gazetenin edit&ouml;rl&uuml;ğ&uuml;ne yazdığı mektup yayımlandı. Macron&rsquo;a cevap 5 Kasım&rsquo;da The Independent&rsquo;tan geldi. Gazete Fransa&rsquo;da pe&ccedil;enin 2011&rsquo;den beri yasak olduğunu, Cumhurbaşkanı&rsquo;nın bahsettiği kızlara dair tek bir iz, bir fotoğraf ya da bir soruşturma bulunmadığını vurgularken, Fransız yazar Nadia Henni-Moulai&rsquo;in s&ouml;zlerine yer verdi: &ldquo;M&ouml;sy&ouml; Macron Fransa&rsquo;daki M&uuml;sl&uuml;manlara dair yalan haberler yaymak i&ccedil;in İngiliz medyasını kullanıyor&rdquo;. 8 Kasım&rsquo;da Macron&rsquo;a cevaben The Guardian&rsquo;da yayınlanan Kenan Malik imzalı bir diğer yazı &ldquo;Fanatiklerin eleştirileri sans&uuml;r etme hakkı yok. Ama Emmanuel Macron&rsquo;un da&rdquo; diyordu.</p> <p>Macron Fransa&rsquo;daki ter&ouml;r saldırılarını meşrulaştırmakla itham ettiği ABD basınından da m&uuml;şteki oldu. New York Times&rsquo;ta, Macron&rsquo;un 2 Ekim&rsquo;deki &ldquo;Ayrılık&ccedil;ı İslamcılık&rdquo; konuşması ve ardından Samuelle Paty cinayetinden sonra, 26 Ekim&rsquo;de &ldquo;Entegrasyonun İflası&rdquo;, 31 Ekim&rsquo;de &ldquo;Fransa &ouml;nlemeye &ccedil;alışırken İslamcı ter&ouml;rizmi besliyor mu?&rdquo;, 27 Ekim&rsquo;deWashington Post&rsquo;ta &ldquo;Fransa sistematik ırk&ccedil;ılıkla savaşmak yerine İslam&rsquo;ı reforme etmek mi istiyor&rdquo; başlıklı yazılar yayımlandı. Sosyal medyada ise Associated Press (AP) Twitter hesabında konuya ilişkin haberini &ldquo;Fransa neden İslam d&uuml;nyasında &ouml;fkeyi k&ouml;r&uuml;kl&uuml;yor?&rdquo; sorusuyla duyurdu. New Yorker muhabiri Alexandra Schwartz Macron&rsquo;un sıklıkla seslendirdiği &ldquo;Laiklik kimseyi &ouml;ld&uuml;rmedi&rdquo; mesajına, &ldquo;Hatırlatma: Stalin ve Mao&rdquo; mesajıyla Twitter &uuml;zerinden yanıt verdi. Washington Post&rsquo;un g&ouml;r&uuml;ş yazıları sayfasının baş edit&ouml;r&uuml; Karen Attiah ise Twitter hesabından &ldquo;Macron M&uuml;sl&uuml;man &ccedil;ocuklara kimlik numaraları vermeyi planlıyor&rdquo; yazdı. Gazeteciler gelen tepkiler &uuml;zerine mesajlarını sildiler ama Fransa&rsquo;yı eleştirmeyi s&uuml;rd&uuml;rd&uuml;ler.</p> <p>Fransa Cumhurbaşkanı b&uuml;t&uuml;n bu yazılara karşı kişisel savaşını Atlantik&rsquo;in &ouml;te yakasına kaydırdı. &Ouml;nce New York Times&rsquo;tan gazeteci Ben Smith&rsquo;i telefonla aradı. Smith ise 15 Kasım&rsquo;da &ldquo;Macron Amerikan Medyasına Karşı&rdquo; başlıklı bir yazı yazarak Fransız cumhurbaşkanının Amerikan basınına y&ouml;nelik şik&acirc;yet konularını sıraladı: &ldquo;&Ouml;nyargımız, ırk&ccedil;ılık takıntımız, ter&ouml;rizm konusundaki g&ouml;r&uuml;şlerimiz ve kuşatılmış Cumhuriyeti ile bir anlığına bile olsa dayanışmamızı ifade etme konusundaki isteksizliğimiz!&rdquo; Smith alaycı bir &uuml;slupla devam etti: &ldquo;Cumhurbaşkanı perşembe &ouml;ğleden sonra, Elysee Sarayı&rsquo;ndaki altın ofisinden bunlardan şik&acirc;yet etmek &uuml;zere beni aradı. Amerikan basınının, ifade &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml; dahilinde karikat&uuml;rleri g&ouml;steren Samuel Patty&rsquo;nin başının kesilmesiyle başlayan bir dizi saldırıyı ger&ccedil;ekleştirenler yerine Fransız entegrasyon sistemini kınamayı tercih ettiğini s&ouml;yledi&rdquo;.</p> <p>&nbsp;</p> <p>Anlaşılan Macron M&uuml;sl&uuml;man &uuml;lkelerin medyasından daha fazla İngiliz-Amerikan medyasına kızgındı. Zira aynı yazıda aktarıldığına g&ouml;re ş&ouml;yle demişti: &ldquo;Değerlerimizi paylaşan &uuml;lkelerden olduğuna inandığım pek &ccedil;ok gazetede, yani Aydınlanma ve Fransız Devrimi&rsquo;nin v&acirc;risi olan bir &uuml;lkede, gazetecilerin &lsquo;Esas sorun Fransa&rsquo;nın ırk&ccedil;ı ve İslamofobik olması&rsquo; diye yazdıklarını g&ouml;r&uuml;nce, artık kuruluş ilkeleri kayboldu diyorum&rdquo;. Smith Macron&rsquo;un &ouml;fkesine maruz kalan medya &ouml;rneklerini sıraladı ve her birine cevap verirken Washington Post&rsquo;un Paris Muhabiri James McAuley&rsquo;nin yazısını da &ouml;rnek verdi. Fransa&rsquo;nın şik&acirc;yetlerinin, yayımlanan fikir yazılarının da &ouml;tesine ge&ccedil;tiğini, h&uuml;k&uuml;met politikalarını temkinli bir dille sorgulayan gazeteciliği dahi hedef aldığını yazdı. McAuley&rsquo;in &ldquo;Sistematik ırk&ccedil;ılıkla savaşmak yerine, İslam&rsquo;ı reforme etmek istiyor&rdquo; ve &ldquo;Fransız M&uuml;sl&uuml;manlarının yabancılaşmasını ele almak yerine, Fransız h&uuml;k&uuml;meti d&uuml;nyada iki milyardan fazla barış&ccedil;ıl &uuml;yesiyle bin 400 yıllık bir inancın pratiğini etkilemeyi hedefliyor&rdquo; g&ouml;r&uuml;şleri cumhurbaşkanının tepkisini &ccedil;ekmişti.</p> <p>Ben Smith&rsquo;in ardından, 12 Aralık&rsquo;ta James McAuley, Le Monde gazetesinde yayımlanan yazısıyla Macron&rsquo;a cevap verdi. McAuley Smith&rsquo;e nispetle &ccedil;ok daha yumuşak bir &uuml;slupla kaleme aldığı yazısında, Macron&rsquo;un &mdash;&ouml;zellikle yurt dışındaki imajına &ccedil;ok duyarlı bir siyaset&ccedil;i olarak&mdash; kendisi de dahil Amerikalı gazetecileri, k&uuml;lt&uuml;rel &ouml;nyargılarını yansıtmakla su&ccedil;layıp savaş a&ccedil;tığını yazdı. Macron&rsquo;un &ldquo;Avrupa modelinin, &ouml;zellikle de Fransız modelinin ne olduğu konusunda bir t&uuml;r yanlış anlaşılma var&rdquo; ifadesine karşılık &ldquo;Tam tersini s&ouml;yleyebilirim: Fransız modelini anlıyoruz ve onun evrensel idealinin geleceğinden korkuyoruz&rdquo; dedi. Amerikalı gazeteci, &uuml;lkede birlik ihtiyacının en &ccedil;ok hissedildiği bir ortamda, Macron&rsquo;un bakanlarının deme&ccedil;lerinin &ccedil;ok tedirgin edici olduğunu, zira İslamcılık ve M&uuml;sl&uuml;manlığın karıştırıldığını, M&uuml;sl&uuml;man azınlığın tecrit edilip ve yaftalandığını yazdı. Diğer taraftan karikat&uuml;rlerin dev &ouml;rneklerinin Toulouse ve Montpellier&rsquo;de kamu binalarına asılmasını eleştirerek, devletin ifade &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml; savunmasıyla meselelere taraf olması arasında &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k bir fark olduğunu vurguladı. Fransız elitlerinde de &ldquo;İslam&rdquo; ve &ldquo;İslamcılık&rdquo; arasındaki fark hakkında yaygın bir kafa karışıklığı olduğuna dikkate &ccedil;eken Amerikalı gazeteci, Fransa&rsquo;da baş&ouml;rt&uuml; takan, helal et yiyen, aynı zamanda hukuka ve evrenselci projeye saygılı, m&uuml;kemmel bir cumhuriyet&ccedil;i olunabileceğinin d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lemediğini ve durumun &ldquo;ya biridir ya da &ouml;teki&rdquo; şeklinde ele alındığını s&ouml;yledi.</p> <p>B&uuml;t&uuml;n bu &ouml;rnekler g&ouml;steriyor ki ortada Macron&rsquo;u da &uuml;lkesinin M&uuml;sl&uuml;manlara y&ouml;nelttiği savaşı da yanlış anlayan olmadığı gibi, s&uuml;reci izleyen herkes meseleyi doğru anlamış. &Uuml;stelik bunu anlayanlar sadece sert eleştiriler y&ouml;neltenlerden ibaret de değil. Almanya&rsquo;da aşırı sağcı Almanya İ&ccedil;in Alternatif (AfD) partisi de &ldquo;darısı başımıza&rdquo; mealinde bir a&ccedil;ıklama yaparak Fransa&rsquo;yı takdir etti. Hatta M&uuml;sl&uuml;man d&uuml;şmanlığının uzun yıllardır tepeden aşağıya n&uuml;fuz ettirildiği bu ortamda ister istemez vazife &ccedil;ıkaranlar da devletin mesajlarını doğru anlıyor. Fransız Kamuoyu Araştırmaları Enstit&uuml;s&uuml;&rsquo;n&uuml;n (IFOP) ge&ccedil;en yıl yaptığı araştırmaya g&ouml;re, Fransa&rsquo;da M&uuml;sl&uuml;manların y&uuml;zde 42&rsquo;si dinlerine dair ayrımcılık yaşıyor; bu durum baş&ouml;rt&uuml;s&uuml;z M&uuml;sl&uuml;man kadınlarda y&uuml;zde 46, baş&ouml;rt&uuml;l&uuml; kadınlarda ise y&uuml;zde 60 oranında.</p> <p>[Uzun yıllar Paris&#39;te gazetecilik yapan Belkıs Kılı&ccedil;kaya 2009&rsquo;dan bu yana T&uuml;rk televizyonlarında i&ccedil; ve dış siyaset &uuml;zerine programlar hazırlayıp sunmaktadır]</p>