Türkiye-AB ilişkilerinde normalleşme kapısı aralanabilir mi?

<p>Donald Trump d&ouml;neminde ABD&rsquo;nin dış politikasına damga vuran &ouml;ng&ouml;r&uuml;lemezlik hali sadece T&uuml;rkiye-ABD ilişkilerine zarar vermedi, ABD&rsquo;nin Avrupa Birliği (AB) ile olan ilişkileri de son derece tatsız bir d&ouml;nemden ge&ccedil;ti. Elbette bu transatlantik ilişkilerdeki ilk kriz değildi. 2003&rsquo;te de Bush y&ouml;netiminin tek taraflı politikaları Washington ve Br&uuml;ksel&rsquo;in arasını a&ccedil;mış, Robert Kagan&rsquo;ın da bahsettiği gibi transatlantik ortaklar olarak Avrupa ve ABD birbirlerini Kabil ve Bağdat arasında bir yerlerde kaybetmişti.</p> <p>&nbsp;</p> <p>O d&ouml;nem &ldquo;iki Batı&rdquo; dediğimiz tabiri duymaya başlamıştık. Buna g&ouml;re Batı&rsquo;nın k&uuml;resel politikadaki siyasi birliği ABD tarafından bozulmuş, Avrupa da isteyerek veya istemeyerek kendi k&uuml;resel rol&uuml;n&uuml; inşa etmeye başlamıştı. AB-ABD krizi, Trump&rsquo;ın şahsına m&uuml;nhasır eylem ve s&ouml;ylemleriyle daha da derinleşti- bu t&uuml;r bir &ldquo;iki Batı&rdquo; tabirinin &ouml;n&uuml;n&uuml; a&ccedil;madı. Aslında bu farklılık olduk&ccedil;a ilgin&ccedil;, zira Trump 2016&rsquo;da ABD&rsquo;de iktidara gelip Trumpizmin ilk dış politika &ouml;rneklerini verdiğinde Avrupalılar, AB&rsquo;nin &ldquo;k&uuml;resel stratejisini&rdquo; ilan etmekle yani Avrupa&rsquo;nın k&uuml;resel bir akt&ouml;r olduğu iddiasını ortaya atmakla meşguld&uuml;ler. &Uuml;stelik AB kendi tecr&uuml;beleri ışığında &ccedil;ıkarları s&ouml;z konusu olduğunda Washington&rsquo;la olan ilişkilerinde &ouml;zerkliği yani stratejik otonomisini elinde tutmak istiyordu. T&uuml;m bunlara rağmen Trump ABD&rsquo;si karşısında AB, Batılı bir alternatif d&uuml;ş&uuml;nce, hareket zemini &ccedil;ıkarmakta &ccedil;ok zorlandı. &Ouml;ncelikle Trump y&ouml;netiminin Br&uuml;ksel karşıtı uygulayageldiği politikaların AB&rsquo;nin hem askeri hem de siyasi olarak otonom hareket etme kabiliyetini kısıtladığını kabul etmemiz gerekiyor. &Ouml;rneğin, AB&rsquo;nin ABD&rsquo;ye rağmen 2015 N&uuml;kleer Anlaşmasını korumak i&ccedil;in devreye sokmuş olduğu İran&rsquo;a y&ouml;nelik yaptırmaları aşma mekanizmaları (INSTEX dahil olmak &uuml;zere) başarısızlıkla sonu&ccedil;landı. Nitekim Br&uuml;ksel İran&rsquo;la ticaretini s&uuml;rd&uuml;rmek adına Washington menşeli yaptırımları aşmak i&ccedil;in devreye soktuğu INSTEX&rsquo;i sadece bir kere o da Tahran&rsquo;a y&ouml;nelik ila&ccedil; sevkiyatı i&ccedil;in kullanılabildi. İkinci olarak İngiltere&rsquo;nin askeri ve siyasi olarak AB&rsquo;den kopuşu, yani Brexit, Br&uuml;ksel&rsquo;i zaten zorlandığı yumuşak ve sert g&uuml;venlik sorunlarıyla baş etme s&uuml;recinde yalnız başına bıraktı. &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; olarak AB, 27 AB &uuml;lkesini s&ouml;zde değil &ouml;zde aynı dış politika ve g&uuml;venlik g&uuml;ndeminde birleştirmekte &ccedil;ok zorlandı. AB b&uuml;rokrasisi pazarlıkların alanını AB kriterleri &uuml;zerinden daralttık&ccedil;a 27 &uuml;lke arasında ciddi ayrımlar ve g&ouml;r&uuml;ş farklılıkları su y&uuml;z&uuml;ne &ccedil;ıktı. Nitekim AB ge&ccedil;tiğimiz yıllarda ortak g&uuml;venlik ve dış politika alanında doğru d&uuml;zg&uuml;n, sorunları &ccedil;&ouml;zmekte yeterli bir politika &uuml;retmekte başarısız oldu. Ne İran n&uuml;kleer krizinde ne Akdeniz politikasında ne Karabağ meselesinde ne de Israil-Filistin meselesinde AB etkili bir akt&ouml;r olarak ortaya &ccedil;ıktı.</p> <p>&nbsp;</p> <p>&Ouml;zetle, Maastricht Anlaşması&rsquo;ndan bu yana ortak bir dış politika geliştirmek isteyen Br&uuml;ksel, kurumsal olarak aldığı t&uuml;m kararlara rağmen yalpalayıp durdu ve stratejik &ouml;zerkliğinin, ABD&rsquo;den bağımsız dış politika &ccedil;izgisinin altını dolduramadı. Bu y&uuml;zden Br&uuml;ksel&rsquo;deki ruh hali, ABD&rsquo;de daha makul, AB&rsquo;nin isteklerini g&ouml;rmezden gelmeyecek bir y&ouml;netimin olması arzusunu yansıtıyor. 3 Kasım 2020 tarihli ABD Başkanlık se&ccedil;iminde Joe Biden&rsquo;ın se&ccedil;imleri kazanması da bu nedenle AB i&ccedil;in &ouml;nemli bir fırsat olarak algılandı. Ancak 6 Ocak Kongre baskını Biden y&ouml;netiminin &ouml;n&uuml;ndeki sorunları ve ABD&rsquo;deki ayrışmayı a&ccedil;ık hale getirdiği i&ccedil;in ABD&rsquo;nin k&uuml;resel liderliğe geri d&ouml;neceği s&ouml;z&uuml;ne ne kadar g&uuml;venilebileceği bilinmiyor. Sonu&ccedil;ta AB dış politika uyumunu sağlayamayan ancak t&uuml;m yumurtalarını da ABD sepetine koymak istemeyen Br&uuml;ksel&rsquo;in yedek planlara ihtiyacı var. Bu noktada T&uuml;rkiye ile ilişkilerin normalleşmesinin getireceği avantajlar tartışılmaya başlandı bile.</p> <h3>T&uuml;rkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sayfa m&uuml;mk&uuml;n m&uuml;?</h3> <p>T&uuml;rkiye-AB ilişkilerinin inişli &ccedil;ıkışlı olmakla beraber ilerleyen bir ritmi vardır. Ancak son yıllarda AB-T&uuml;rkiye ilişkilerinin bazı AB &uuml;yesi &uuml;lkeler tarafından rehin alınmaya &ccedil;alışıldığını g&ouml;r&uuml;yoruz. G&uuml;ney Kıbrıs Rum Y&ouml;netimi (GKRY) ve Yunanistan&rsquo;ın T&uuml;rkiye&rsquo;ye y&ouml;nelik kara propagandası aslında T&uuml;rkiye karşıtı siyaset &uuml;zerinden G&uuml;ney Lefkoşa ve Atina&rsquo;nın Akdeniz ve Ege&rsquo;de maksimalist taleplerine alan a&ccedil;mayı hedefliyor. Bu propaganda pop&uuml;list nedenlerle zaman zaman Macron Fransası ve Avusturya tarafından da desteklendi. Ancak Ankara&rsquo;yı saldırgan bir politika izlemekle su&ccedil;layarak Atina ve GKRY&rsquo;nin maksimalist iddialarını Birlik politikası haline getirme &ccedil;abası, son d&ouml;nemde ger&ccedil;ekleşen irili ufaklı AB zirve ve toplantılılarının g&ouml;sterdiği &uuml;zere başarıya ulaşmadı. Bu noktada Birliğin muğlak bir form&uuml;l bulduğunu s&ouml;yleyebiliriz. Bir yandan T&uuml;rkiye&rsquo;nin ve dolayısıyla Kuzey Kıbrıs T&uuml;rk Cumhuriyeti&rsquo;nin (KKTC) Akdeniz&rsquo;deki meşru haklarına daha olumlu bakan Macaristan, İspanya, İtalya, Malta ve en &ouml;nemlisi AB D&ouml;nem Başkanı Almanya gibi akt&ouml;rler AB&rsquo;nin T&uuml;rkiye&rsquo;ye karşı yaptırım uygulamasına m&uuml;saade etmeyeceklerini AB &Uuml;yesi G&uuml;ney Avrupa &Uuml;lkeleri Zirvesi&rsquo;nden (Med 7) 10-11 Aralık AB Liderler Zirvesi&rsquo;ne kadar ge&ccedil;en s&uuml;rede farklı zeminlerde g&ouml;sterdiler. Diğer yandan AB T&uuml;rkiye&rsquo;nin meşru haklarının Yunanistan, GKRY gibi akt&ouml;rler tarafından konu edilmesinin &ouml;n&uuml;ne ge&ccedil;erek, Br&uuml;ksel-Ankara ilişkilerinde yeni bir beyaz sayfa a&ccedil;ılmasını sağlayacak nihai adımı atmaktan &ccedil;ekindi ve bir t&uuml;r &ldquo;&ouml;teleme&rdquo; siyasetini benimsedi. Nitekim Aralık&rsquo;ta d&uuml;zenlenen AB Liderler Zirvesi&rsquo;nde de T&uuml;rkiye&rsquo;ye y&ouml;nelik olası bir yaptırım uygulanma fikrinin Mart ayı Birlik zirvesinde yeniden ele alınacağı s&ouml;ylendi.</p> <p>&nbsp;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Bu kısırd&ouml;ng&uuml;y&uuml; kıracak adımın T&uuml;rkiye&rsquo;den geldiğini s&ouml;ylemeliyiz. Transatlantik ilişkilerde olumlu bir beklenti i&ccedil;ine giren ancak 6 Ocak Kongre baskını sonrasında ABD&rsquo;yi bekleyen belirsizlikleri fark eden AB yetkilileri Ankara&rsquo;dan gelen olumlu diplomatik &ccedil;ağrılara yanıt verme fırsatını değerlendirmeye başlamış g&ouml;r&uuml;n&uuml;yorlar. En azından AB &uuml;yesi pek &ccedil;ok &uuml;lkenin T&uuml;rkiye&rsquo;ye y&ouml;nelik s&ouml;ylemlerindeki değişiklik bize AB-T&uuml;rkiye ilişkilerinde Ankara&rsquo;nın a&ccedil;tığı diplomasi hattının &ccedil;alışabileceğini g&ouml;steriyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron&rsquo;un T&uuml;rkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan&rsquo;a yazdığı ve ikili ilişkilerin gelişmesini &ouml;nerdiği son mektubu bu değişimin habercisi.</p> <p>Bu olumlu işaretlerin gelmesinin ABD&rsquo;deki belirsiz siyasi ortam ve T&uuml;rkiye&rsquo;nin diplomasi kapılarını a&ccedil;ması dışında da bir sebebi var. Ankara karşıtlığını merkeze alan politikalar, bu politikaları g&uuml;den akt&ouml;rlere bir kazan&ccedil; getirmedi. Hatta sahanın radikalleşmesi riski, &ouml;zellikle iktisadi ve pandemi kaynaklı sorunlarla boğuşan Fransız halkından alınacak siyasi olur olasılığını Macron a&ccedil;ısından iyice daralttı. Bu arada, Ankara&rsquo;nın Yunanistan&rsquo;ın son zamanlarındaki provokasyonlarına itibar etmeyip, Ege ve Akdeniz&rsquo;deki haklarına halel gelmeyecek bir şekilde &ccedil;oklu diplomasi hamlelerine &ouml;ncelik vermesi de AB i&ccedil;indeki Ankara karşıtlarının elini boşa &ccedil;ıkardı. Son g&uuml;nlerde AB&rsquo;den T&uuml;rkiye&rsquo;ye y&ouml;nelik gelen sıcak mesajların gerisinde Cumhurbaşkanımız Erdoğan&rsquo;ın da ifade ettiği gibi, &lsquo;&lsquo;Ankara&rsquo;nın Doğu Akdeniz&rsquo;den Karabağ&rsquo;a kritik meselelerde ortaya koyduğu g&uuml;&ccedil;l&uuml; irade ile kararlılığının t&uuml;m d&uuml;nyaya g&ouml;sterilmesi yatıyor.&rsquo;&rsquo; Kısaca, AB&rsquo;yi T&uuml;rkiye ile yeniden diyaloğa iten en &ouml;nemli fakt&ouml;r, Ankara&rsquo;nın b&uuml;y&uuml;k bir kararlılıkla g&ouml;zettiği saha-masa dengesi oldu.</p> <p>Değişen atmosferin farkında olan Almanya&rsquo;nın AB i&ccedil;erisinde &ouml;n alarak T&uuml;rkiye&rsquo;nin Yunanistan dahil olmak &uuml;zere AB &uuml;yelerine y&ouml;nelik diplomasi &ccedil;ağrılarına Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas&rsquo;ı Ankara&rsquo;ya g&ouml;ndererek yanıt vermesi olduk&ccedil;a &ouml;nemli. Bu adım, tamamıyla beyaz bir sayfa a&ccedil;ılması i&ccedil;in yeterli olmasa da Cumhurbaşkanı Erdoğan&rsquo;ın &ccedil;eşitli vesilelerle ifade ettiği gibi &ldquo;T&uuml;rkiyesiz Avrupa, Avrupasız da T&uuml;rkiye olamayacağı&rdquo; inancına verilen bir destektir. Keza 21 Ocak tarihinde Dışişleri Bakanı Mevl&uuml;t &Ccedil;avuşoğlu&rsquo;nun Br&uuml;ksel ziyareti &ouml;ncesinde AB Y&uuml;ksek Temsilcisi Josep Borrell, AB-T&uuml;rkiye ilişkilerinin ge&ccedil;en yaza nazaran daha iyi bir durumda olduğunu a&ccedil;ıkladı. Ocak ayı sonunda AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen&rsquo;in T&uuml;rkiye gelmesi beklenirken, 25 Ocak&rsquo;ta da Yunanistan ile istikşafı g&ouml;r&uuml;şmelerin yeniden başlama kararın alınmış olması Ankara ile Br&uuml;ksel arasındaki diplomasi kanalının yeniden hareketlilik kazandığını g&ouml;stermekte.</p> <p>Ancak bu diplomasi trafiğinin &ouml;tesinde T&uuml;rkiye-AB ilişkilerinde yeni d&ouml;nemin başlaması i&ccedil;in Ankara&rsquo;nın beklentileri son derece a&ccedil;ık: G&uuml;mr&uuml;k Birliği&rsquo;nin reform edilmesi, vize serbestiyetinin tanınması, m&uuml;lteci anlaşmasının gerekliliklerinin yerine getirilmesi ve Ankara&rsquo;nın Doğu Akdeniz meselelerinin g&ouml;r&uuml;ş&uuml;lmesi i&ccedil;in kapsayıcı bir konferans toplanması &ouml;nerisinin değerlendirilmesi.</p> <h3>AB&rsquo;nin bir başarı hikayesine ihtiyacı var</h3> <p>Bu aşamada kimse iki taraf arasında kemikleşmiş sorunların bir &ccedil;ırpıda &ccedil;&ouml;z&uuml;lmesi beklemiyor. Bu ger&ccedil;eğe rağmen AB&rsquo;nin T&uuml;rkiye&rsquo;nin kendi g&uuml;venliği a&ccedil;ısından vazge&ccedil;ilmez olduğu ger&ccedil;eğini nihayet idrak etmiş olmasını diliyoruz. Şu bir ger&ccedil;ek ki, ortak dış politika konusunda aralarında uyum yakalayamayan AB &uuml;yelerinin Yunanistan ve destek&ccedil;ilerinin T&uuml;rkiye karşıtı politikalarına şimdilik ge&ccedil;it vermemesi &uuml;mitvar olmamıza sebep oluyor ve bizleri Ankara&rsquo;nın Br&uuml;ksel ile yeni bir diyalog hattı kurma girişiminde doğal olarak cesaretlendiriyor. Tabii AB i&ccedil;inde başta Yunanistan olmak &uuml;zere bu hattı sabote etmek isteyen bir grup &uuml;lke olduğu da biliniyor. Nitekim, istikşafı g&ouml;r&uuml;şmelerin i&ccedil;eriği &uuml;zerinden Atina&rsquo;nın şimdiden T&uuml;rkiye&rsquo;nin sabrını zorlamak istediği bir ger&ccedil;ek. Ancak sahada artık eli olduk&ccedil;a sağlam olan Ankara kararlı bir bi&ccedil;imde AB ile eşit egemenlik &ccedil;er&ccedil;evesinde yeni bir diyalog kurmak i&ccedil;in &ccedil;oktan harekete ge&ccedil;ti. Umalım ki, stratejik otonomi konusunda hayalleri hep ertelenen Br&uuml;ksel de bu yeni aralanan fırsat penceresini değerlendirebilsin ve en azından b&ouml;lgesel politikalar d&uuml;zeyinde etkili ve olumlu sonu&ccedil; &uuml;retebilen bir s&uuml;re&ccedil; başlasın. ABD&rsquo;deki belirsizlik s&uuml;rd&uuml;k&ccedil;e bu t&uuml;r bir başarı hikayesi &uuml;zerinden kendi varlığını ilan etmeye AB&rsquo;nin T&uuml;rkiye&rsquo;den daha fazla ihtiyacı var.</p>