BOYUMDAN BÜYÜK İŞLER YAPMIYORUM...

KÜLTÜR SANAT 01.11.2021 - 12:29, Güncelleme: 27.10.2022 - 05:59
 

BOYUMDAN BÜYÜK İŞLER YAPMIYORUM...

BOYUMDAN BÜYÜK İŞLER YAPMIYORUM...
BOYUMDAN BÜYÜK İŞLER YAPMIYORUM... Boyundan büyük işlere imza atan pek çok çocuğa tanık olduk, onların hikâyelerini dinledik. Bu çocukların bazısı İbn-i Sina gibi altı yaşında hafız olmuş fen ilimlerinin dâhisiyken bazıları da geleceğin Beethoven’i olacak müzik yeteneğine sahip çocuklardı. Müzik, resim gibi yetenek gerektiren çalışmaların dışında çevrenin de olumlu etkisiyle farklı başarı öyküleri ortaya koymuş pek çok çocuğun olduğu da muhakkak. Bunların bir kısmı bir şekilde kamuoyuna mâl olurken bir kısmından kimsenin haberi olmasa da başarılı çalışmalar yapmaya devam ediyorlar. Lakin bu çocuklardan önemli bir kısmını ise hiç kimse fark edemeden heba olup gidiyorlar. Yetenekleri, ilgileri farklı olsa da her çocuk bir cevherdir yeter ki usta eller onlara dokusun. Usta eller derken başta ebeveynler olmak üzere okul ve çevre faktörü… Gerçi cevherden anlamayan ellerde ise o da başka mesele... Tabiri caizse “elinden tutulan” her çocuk “boyundan büyük işler” yapabilir. Yeter ki zamanın marazlarıyla onlara engel olmadan doğru yollar açılsın. Onlar o yolda yürüme kudretine sahiplerdir diyerek henüz sekiz yaşında iken üçüncü kitabını yayınlamaya hazırlanan Rânâ Yılmaz ila yaptığımız söyleşiye geçelim. Biraz kendinizden bahseder misiniz? Rânâ Yılmaz: ilkokul üçüncü sınıf öğrencisiyim; okula İzmir Karşıyaka’da bulunan Ali Kaya İlkokulunda başladım, Tokat Yunus Emre İlkokulunda devam ediyorum. Üç kardeşin en büyüğüyüm, ablayım. Eylül 2013 doğumluyum. Kitap yazmak fikri nereden çıktı, nasıl gelişti? Bu fikir benden çıkmadı, benim üstüme kaldı. El mecbur başladım ama insan bir şeyi başarınca ondaki haz müthiş… Ben bu hazzı aldım bir kere… Devamı var diyorsunuz? Doğrusu yazmayı çok da sevmiyorum ama kitapları elime aldığımda çok değişik bir duygu yaşadım bunu mutluluk olarak ifade etmek doğru tanımlama olmaz. Bir daha yazmam derken üçüncü kitap için kolları sıvadım. Biraz süreçten bahseder misin? Biraz önce mecburiyetten başladım dedim. Şöyle ki: iki yıldır genel olarak eğitim-öğretim çevrimiçi olarak yapılıyor. Bu sürecin ilk dönemlerinde hepimiz korona virüsten çok korkmuştuk dışarı çıkmak yasaktı, yasak olmasa bile dışarı çıkarsak virüsün bizi yakalayacak bir öcü olduğunu düşünüyordum. O ilk dönemler evden çıkamayınca yazmaya başladık, başladık diyorum çünkü sürecin bir ucunda öğretmenim, diğer ucunda annem ve babam vardı. Daha sonra iş babamla benim üstümde kaldı. Nasıl oldu bu? Yüz yüze eğitime ara verilince ilkokul öğrencileri için öğretmenlerimizin yaptığı en iyi öğretim metodu bizlere bolca kitap okutturmak ve yazdırmak oldu. Yazma işi de böyle başladı. Öğretmenim sınıfın tüm öğrencilerinden kendi kurguları olan bir masal yazmalarını istedi, bu rutin ödev bizim evde kitap yazımına dönüştü. Daha doğrusu ben ve annem ödevimi hazırlayabilmemiz için babamdan masal yazmam konusunda bana yardım etmesini istedik, bu ödev konusu işleri bu boyuta getirdi. İşin başlama süreci böyle gelişti. Daha detaylı olarak Boyumdan Büyük İşler adlı biyografi/ anı türündeki kitabımda bu konuya genişçe yer verdim. Aile desteği aldınız yani? Konu ödev sınırlarını aşıp da kitap yazmak ve yayımlatmak fikrine kayınca babam, bu işe sahip çıktı. Yazdıklarımı kontrol etti, yeni sözcüklerle yazdıklarıma destek oldu. Bu destek başta annem olarak pek çok kişinin eleştirisine sebep oldu. Annem hikâyemi okuyunca “Bilal! Bu hikâyeyi okuyanlar bu dili bu kızcağızın yazdığına nasıl inansınlar?” diye tepki gösterince babam; “ne var bunda? Her kitabın bir editörü olur, ben de bazı küçük katkılarla kızıma editörlük yaptım” dedi. Bu konu hâlâ evimizde annemle babam arasında güncel bir tartışma… Kitaplarınızda da çok fazla deyim ve atasözüne yer vermişsiniz. Üç beş sayfayla başladığınız şey nasıl oldu da nasıl yola çıktınız? Üç beş sayfadan yüz sayfalık bir kitap nasıl ortaya çıktı? Yazmak uzun uğraş gerektiren bir iş; babamın bizi uyutmak isterken anlattığı hikâyeleri yazmakla işe başladık, çoğul ifadeler kullanıyorum çünkü işin bir ucunda babam hep vardı. Üç beş sayfa el yazısı metinle yola çıktık. Bizim kervan yolda düzüldü. Deyim ve özlü sözlere gelince bu da babamdan miras diyelim… Babam da benim yaşımdayken çok fazla mesel, temsil ve atasözü kullanan “çokbilmiş” biriymiş. Demek ki bu durum öğrenilen bir şey… İnsan gördüğünü, duyduğunu öğreniyor. Üç beş sayfadan nasıl yüz sayfalık bir kitap çıktı derseniz bu da yazar olmanın sırrı diyebilirim. Bu iş balın tadını bilmeyene balı anlatmak gibi bir şey olur. Bir söyleşimde bunu açıklamak istemiştim ama yeterince açıklayamamıştım. Bu işe yetenek desek açıklayıcı olur mu? Hayır. Yetenek daha farklı bir şey; ben müzik kursuna da gidiyorum piyano ve gitar eğitimi alıyorum. Bu enstrümanları kullanmayı da kısmen öğrendim ama doğuştan gelen bir müzik kulağım yok. Bu kulağın olmasını bir yetenek, ya da Allah’ın bir lütfu diyebiliriz. Yazmak ise disiplinli bir çabadan başka bir şey değil diye düşünüyorum. Bunu biraz açar mısın? Okuma-yazma bilen herkes yazabilir. Önemli olan yazılanların okurunun olması. Bunu başarırsanız Kitaplarınız satarsa demek ki okumaya değer bir üslubunuz, iyi bir konunuz, onu anlatan yeterli bir söz dağarcığınız var demektir. Sizin kitaplarınız satıyor mu, durum nedir? Onu zaman gösterecek henüz bunu söylemek için erken fakat yayınevi üçüncü kitabı basmak için acele ediyor. Aldığım okur mektupları da beni yazmaya teşvik ediyor. Sekiz yaşında birinin yazar olmasına yönelik ikna olmadığım konular var… Benim vazifem sizi ikna etmek değil, olursunuz ya da olmazsınız. Lakin size söylediğim gibi nasıl ki siz bu söyleşiyi yayınlamadan önce pek çok düzeltme, ekleme-çıkarma yapıyorsunuz. Birilerine okutuyorsunuz hataları var mı diye kontrol ettiriyorsunuz biz de bunları yapıyoruz. Zaten ailemin bu konuda bana verdiği desteği, babamın bu konudaki çabalarını söyledim daha ne söyleyeyim bilemedim doğrusu. Söylemek istediğiniz başka şeyler var mı? Süreç içinde bize destek olan Kutlu Yayınevine, Kutlu Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Gökbey Uluç’a teşekkürlerimizi sunuyorum. Son soru benden olsun yazmaya devam edecek misiniz? Bu sorular beni yazmaya teşvik ediyor. Üçüncü kitabım zannımca yılbaşından önce yayımlanmış olur.
BOYUMDAN BÜYÜK İŞLER YAPMIYORUM...
BOYUMDAN BÜYÜK İŞLER YAPMIYORUM... Boyundan büyük işlere imza atan pek çok çocuğa tanık olduk, onların hikâyelerini dinledik. Bu çocukların bazısı İbn-i Sina gibi altı yaşında hafız olmuş fen ilimlerinin dâhisiyken bazıları da geleceğin Beethoven’i olacak müzik yeteneğine sahip çocuklardı. Müzik, resim gibi yetenek gerektiren çalışmaların dışında çevrenin de olumlu etkisiyle farklı başarı öyküleri ortaya koymuş pek çok çocuğun olduğu da muhakkak. Bunların bir kısmı bir şekilde kamuoyuna mâl olurken bir kısmından kimsenin haberi olmasa da başarılı çalışmalar yapmaya devam ediyorlar. Lakin bu çocuklardan önemli bir kısmını ise hiç kimse fark edemeden heba olup gidiyorlar. Yetenekleri, ilgileri farklı olsa da her çocuk bir cevherdir yeter ki usta eller onlara dokusun. Usta eller derken başta ebeveynler olmak üzere okul ve çevre faktörü… Gerçi cevherden anlamayan ellerde ise o da başka mesele... Tabiri caizse “elinden tutulan” her çocuk “boyundan büyük işler” yapabilir. Yeter ki zamanın marazlarıyla onlara engel olmadan doğru yollar açılsın. Onlar o yolda yürüme kudretine sahiplerdir diyerek henüz sekiz yaşında iken üçüncü kitabını yayınlamaya hazırlanan Rânâ Yılmaz ila yaptığımız söyleşiye geçelim. Biraz kendinizden bahseder misiniz? Rânâ Yılmaz: ilkokul üçüncü sınıf öğrencisiyim; okula İzmir Karşıyaka’da bulunan Ali Kaya İlkokulunda başladım, Tokat Yunus Emre İlkokulunda devam ediyorum. Üç kardeşin en büyüğüyüm, ablayım. Eylül 2013 doğumluyum. Kitap yazmak fikri nereden çıktı, nasıl gelişti? Bu fikir benden çıkmadı, benim üstüme kaldı. El mecbur başladım ama insan bir şeyi başarınca ondaki haz müthiş… Ben bu hazzı aldım bir kere… Devamı var diyorsunuz? Doğrusu yazmayı çok da sevmiyorum ama kitapları elime aldığımda çok değişik bir duygu yaşadım bunu mutluluk olarak ifade etmek doğru tanımlama olmaz. Bir daha yazmam derken üçüncü kitap için kolları sıvadım. Biraz süreçten bahseder misin? Biraz önce mecburiyetten başladım dedim. Şöyle ki: iki yıldır genel olarak eğitim-öğretim çevrimiçi olarak yapılıyor. Bu sürecin ilk dönemlerinde hepimiz korona virüsten çok korkmuştuk dışarı çıkmak yasaktı, yasak olmasa bile dışarı çıkarsak virüsün bizi yakalayacak bir öcü olduğunu düşünüyordum. O ilk dönemler evden çıkamayınca yazmaya başladık, başladık diyorum çünkü sürecin bir ucunda öğretmenim, diğer ucunda annem ve babam vardı. Daha sonra iş babamla benim üstümde kaldı. Nasıl oldu bu? Yüz yüze eğitime ara verilince ilkokul öğrencileri için öğretmenlerimizin yaptığı en iyi öğretim metodu bizlere bolca kitap okutturmak ve yazdırmak oldu. Yazma işi de böyle başladı. Öğretmenim sınıfın tüm öğrencilerinden kendi kurguları olan bir masal yazmalarını istedi, bu rutin ödev bizim evde kitap yazımına dönüştü. Daha doğrusu ben ve annem ödevimi hazırlayabilmemiz için babamdan masal yazmam konusunda bana yardım etmesini istedik, bu ödev konusu işleri bu boyuta getirdi. İşin başlama süreci böyle gelişti. Daha detaylı olarak Boyumdan Büyük İşler adlı biyografi/ anı türündeki kitabımda bu konuya genişçe yer verdim. Aile desteği aldınız yani? Konu ödev sınırlarını aşıp da kitap yazmak ve yayımlatmak fikrine kayınca babam, bu işe sahip çıktı. Yazdıklarımı kontrol etti, yeni sözcüklerle yazdıklarıma destek oldu. Bu destek başta annem olarak pek çok kişinin eleştirisine sebep oldu. Annem hikâyemi okuyunca “Bilal! Bu hikâyeyi okuyanlar bu dili bu kızcağızın yazdığına nasıl inansınlar?” diye tepki gösterince babam; “ne var bunda? Her kitabın bir editörü olur, ben de bazı küçük katkılarla kızıma editörlük yaptım” dedi. Bu konu hâlâ evimizde annemle babam arasında güncel bir tartışma… Kitaplarınızda da çok fazla deyim ve atasözüne yer vermişsiniz. Üç beş sayfayla başladığınız şey nasıl oldu da nasıl yola çıktınız? Üç beş sayfadan yüz sayfalık bir kitap nasıl ortaya çıktı? Yazmak uzun uğraş gerektiren bir iş; babamın bizi uyutmak isterken anlattığı hikâyeleri yazmakla işe başladık, çoğul ifadeler kullanıyorum çünkü işin bir ucunda babam hep vardı. Üç beş sayfa el yazısı metinle yola çıktık. Bizim kervan yolda düzüldü. Deyim ve özlü sözlere gelince bu da babamdan miras diyelim… Babam da benim yaşımdayken çok fazla mesel, temsil ve atasözü kullanan “çokbilmiş” biriymiş. Demek ki bu durum öğrenilen bir şey… İnsan gördüğünü, duyduğunu öğreniyor. Üç beş sayfadan nasıl yüz sayfalık bir kitap çıktı derseniz bu da yazar olmanın sırrı diyebilirim. Bu iş balın tadını bilmeyene balı anlatmak gibi bir şey olur. Bir söyleşimde bunu açıklamak istemiştim ama yeterince açıklayamamıştım. Bu işe yetenek desek açıklayıcı olur mu? Hayır. Yetenek daha farklı bir şey; ben müzik kursuna da gidiyorum piyano ve gitar eğitimi alıyorum. Bu enstrümanları kullanmayı da kısmen öğrendim ama doğuştan gelen bir müzik kulağım yok. Bu kulağın olmasını bir yetenek, ya da Allah’ın bir lütfu diyebiliriz. Yazmak ise disiplinli bir çabadan başka bir şey değil diye düşünüyorum. Bunu biraz açar mısın? Okuma-yazma bilen herkes yazabilir. Önemli olan yazılanların okurunun olması. Bunu başarırsanız Kitaplarınız satarsa demek ki okumaya değer bir üslubunuz, iyi bir konunuz, onu anlatan yeterli bir söz dağarcığınız var demektir. Sizin kitaplarınız satıyor mu, durum nedir? Onu zaman gösterecek henüz bunu söylemek için erken fakat yayınevi üçüncü kitabı basmak için acele ediyor. Aldığım okur mektupları da beni yazmaya teşvik ediyor. Sekiz yaşında birinin yazar olmasına yönelik ikna olmadığım konular var… Benim vazifem sizi ikna etmek değil, olursunuz ya da olmazsınız. Lakin size söylediğim gibi nasıl ki siz bu söyleşiyi yayınlamadan önce pek çok düzeltme, ekleme-çıkarma yapıyorsunuz. Birilerine okutuyorsunuz hataları var mı diye kontrol ettiriyorsunuz biz de bunları yapıyoruz. Zaten ailemin bu konuda bana verdiği desteği, babamın bu konudaki çabalarını söyledim daha ne söyleyeyim bilemedim doğrusu. Söylemek istediğiniz başka şeyler var mı? Süreç içinde bize destek olan Kutlu Yayınevine, Kutlu Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Gökbey Uluç’a teşekkürlerimizi sunuyorum. Son soru benden olsun yazmaya devam edecek misiniz? Bu sorular beni yazmaya teşvik ediyor. Üçüncü kitabım zannımca yılbaşından önce yayımlanmış olur.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.