MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

Ahlaklı Toplum İnşasına Siyasi Bakış

Ahlaklı Toplum İnşasına Siyasi Bakış Öncelikle ümeralar (idareciler) ve ulemalar (alimler) dinin, adaletin, hak ve hukukun, barışın, kardeşliğin, birliğin beraberliğin sözünü yapmayacak, önce kendi nefislerinden başlayarak tabana kadar yayacaklar. Kendileri uygulamazsa tabana ne kadar emrederse emretsin olmaz. Çünkü bir aracın ön tekerleği nereden giderse arka tekerleği oradan gider. Bunun yanında ülkemizin güçlü, refah ve ahlak düzeyinin yüksek olmasını istiyorsak önce manevi değerlerimize sahip çıkmak zorundayız. İçi boş bir çuval ayakta durmaz. Çuvalı ayakta dik tutan içine doldurulan malzemedir. Ülkeleri veya insanları bilhassa gençliği var eden, geleceğe dönük hedefleri ve davalarıdır. Dava ile dik durulur, onunla yürünür. Bebekleri anaları, yiğitleri davaları doğurur. Bu açıdan insanların bir bedeni, birde ruhu vardır. Ruh olmayınca beden ölür, ruhsuz beden başa bela olur. Bu nedenle onu imha etmek gerekir. İmha edilmediğinde kokuşur, çevreye pis kokular yayarak bulaşıcı hastalık üretir, orada yaşayan canlılar aciz olur, yayılan kokulardan çevre yaşanmaz hale gelir. Bu sebeple de ölü beden, toplumların inanç sistemlerine göre ya toprağa gömülür ya da yakılır. Toplumlarda benzer şekilde maddi ve manevi iki özellikten meydana gelir. Ruhun olmadığında bedenin işe yaramayacağı gibi, manevi özellik olmadığında da maddi özellik işe yaramaz. Bizim toplumumuzun ruhu imandır, ahlaktır, tevhittir, kula kul olma değil hakka kul olmadır. Bu özellikler genç nesillere formal ve informal şekilde henüz çocuk yaşta, yürümeye yeni başladığında verilmeye çalışılır. Buda verilen eğitimin muhtevasıyla ilgilidir. Eğitimle gerçekleşir.    Eğitim sistemimizi, müfredatımızı, öğretmenlerimizin eğitimini ve eğitim kurumlarımızın ortamını manevi değerler üzerine inşa edebilirsek, o zaman ahlaklı bir toplum oluşturmaya başlamışız demektir. Benzer şekilde radyo, televizyon, sinema, kısaca sosyal medya, gazete ve diğer yayın organlarını kullanarak okuma yazma bilmeyen insanlara dahi ahlak eğitimi verilebilir. Yüz elli (150) yıldır eğitim sistemimizde ve eğitim kurumlarımızda ahlak inşa etmek yerine, ecdadımızdan kalma ne varsa bozmaya yönelik çalışmalar yapılmıştır. Müslümanların manevi değerlerini ortadan kaldırmak için bu kadar çaba sarf etmeye rağmen tamamen başaramadılar, başaramayacaklar da. Çünkü iman, akide ve manevi değerler; bu ümmetin köklerinde var. Bunu hiçbir zaman tamamen yok edemezler. Kendilerini aydın zanneden bazı güruh buna gericilik diyebilirler. Varsın desinler, “it ulur kervan yürür” kabilinden bakmak gerekir. Ama bu değerlerin kökleri o kadar derinlerdedir ki, bilinçli hiçbir toplumda bu değerleri yok etmek mümkün olmayacaktır. Ülkemizde diğer dinlerin mensupları da kendi dini değerlerine saygılı insanlardır. Her din az veya çok bireysel ahlak oluşturulmasına önem vermektedirler. Aslımıza döner, taklitçiliği bırakırsak, ne olduğumuzun farkına varırsak, eğitim sistemimizi kadim değerlerimize göre tanzim edebilirsek her alanda layık olduğumuz yeri alırız. Ülkemizde yaşayan diğer din mensupları da hangi dinden olursa olsun ahlaklı, dindar insan yetiştirmenin taraftarı olduğunu düşünüyorum. Eğer biz bu bozuk düzene son verip de düzeltmek için sadece on yıl canla başla çalışabilirsek, inanıyorum ki yüz elli yıldır çektiğimiz çileler bitmiş olur. Kısaca tüm bu yazdıklarımdan hareketle, önder konumda olanlara, siyasetçilerimize, eğitimcilerimize, entelektüel camiaya, duyarlı olanlara bu önemli konuyu aklıselim ile düşünmelerini temenni ediyorum. Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek üstadın dediği gibi, toplumları parasızlık değil, ahlaksızlık batırır. Bilge Kral Aliya “savaşlar meydanlarda kaybedilmez, savaşalar düşmana benzeyince kaybedilir” demektedir. Üstat Sezai Karkoç’ da “işi boş kaleyi kimse savunmaz” der. Rahmetli Profesör Dr. Necmettin Erbakan’ da yıllarca “önce ahlak ve maneviyat”  diyerek bu anlayışı siyasi hareketinin sloganı haline getirmiştir.  Bu toplum madde ve mana gibi iki özellikten meydana gelir: Biri madde biri manadır. Mana olmadan maddenin bir anlamı yoktur, mana toplumlar için motor güçtür. Mana, madde olmadan da ben varım diyebilmek, ölüme meydan okuyabilmektir. Dünya tarihinde Müslümanlar kazandığı hiçbir zaferi maddi açıdan güçlü olduğu için değil, maddi gücü ayakta tutacak manevi dinamiklere sahip oldukları için kazanmışlardır. Mana olmadan maddenin bir önemi yoktur, madde herkeste olabilir. Bizde herkeste olmayan bir şey olması lazım,  o şeyde bizden koparılan bir şey. İşte mana (manevi) bu şeydir.  Prof. Dr. Naki ERDEMİR Hak ve Kardeşlik Hareketi Gnl. Bşk.  
Ekleme Tarihi: 19 Nisan 2021 - Pazartesi

Ahlaklı Toplum İnşasına Siyasi Bakış

Ahlaklı Toplum İnşasına Siyasi Bakış Öncelikle ümeralar (idareciler) ve ulemalar (alimler) dinin, adaletin, hak ve hukukun, barışın, kardeşliğin, birliğin beraberliğin sözünü yapmayacak, önce kendi nefislerinden başlayarak tabana kadar yayacaklar. Kendileri uygulamazsa tabana ne kadar emrederse emretsin olmaz. Çünkü bir aracın ön tekerleği nereden giderse arka tekerleği oradan gider. Bunun yanında ülkemizin güçlü, refah ve ahlak düzeyinin yüksek olmasını istiyorsak önce manevi değerlerimize sahip çıkmak zorundayız. İçi boş bir çuval ayakta durmaz. Çuvalı ayakta dik tutan içine doldurulan malzemedir. Ülkeleri veya insanları bilhassa gençliği var eden, geleceğe dönük hedefleri ve davalarıdır. Dava ile dik durulur, onunla yürünür. Bebekleri anaları, yiğitleri davaları doğurur. Bu açıdan insanların bir bedeni, birde ruhu vardır. Ruh olmayınca beden ölür, ruhsuz beden başa bela olur. Bu nedenle onu imha etmek gerekir. İmha edilmediğinde kokuşur, çevreye pis kokular yayarak bulaşıcı hastalık üretir, orada yaşayan canlılar aciz olur, yayılan kokulardan çevre yaşanmaz hale gelir. Bu sebeple de ölü beden, toplumların inanç sistemlerine göre ya toprağa gömülür ya da yakılır. Toplumlarda benzer şekilde maddi ve manevi iki özellikten meydana gelir. Ruhun olmadığında bedenin işe yaramayacağı gibi, manevi özellik olmadığında da maddi özellik işe yaramaz. Bizim toplumumuzun ruhu imandır, ahlaktır, tevhittir, kula kul olma değil hakka kul olmadır. Bu özellikler genç nesillere formal ve informal şekilde henüz çocuk yaşta, yürümeye yeni başladığında verilmeye çalışılır. Buda verilen eğitimin muhtevasıyla ilgilidir. Eğitimle gerçekleşir.    Eğitim sistemimizi, müfredatımızı, öğretmenlerimizin eğitimini ve eğitim kurumlarımızın ortamını manevi değerler üzerine inşa edebilirsek, o zaman ahlaklı bir toplum oluşturmaya başlamışız demektir. Benzer şekilde radyo, televizyon, sinema, kısaca sosyal medya, gazete ve diğer yayın organlarını kullanarak okuma yazma bilmeyen insanlara dahi ahlak eğitimi verilebilir. Yüz elli (150) yıldır eğitim sistemimizde ve eğitim kurumlarımızda ahlak inşa etmek yerine, ecdadımızdan kalma ne varsa bozmaya yönelik çalışmalar yapılmıştır. Müslümanların manevi değerlerini ortadan kaldırmak için bu kadar çaba sarf etmeye rağmen tamamen başaramadılar, başaramayacaklar da. Çünkü iman, akide ve manevi değerler; bu ümmetin köklerinde var. Bunu hiçbir zaman tamamen yok edemezler. Kendilerini aydın zanneden bazı güruh buna gericilik diyebilirler. Varsın desinler, “it ulur kervan yürür” kabilinden bakmak gerekir. Ama bu değerlerin kökleri o kadar derinlerdedir ki, bilinçli hiçbir toplumda bu değerleri yok etmek mümkün olmayacaktır. Ülkemizde diğer dinlerin mensupları da kendi dini değerlerine saygılı insanlardır. Her din az veya çok bireysel ahlak oluşturulmasına önem vermektedirler. Aslımıza döner, taklitçiliği bırakırsak, ne olduğumuzun farkına varırsak, eğitim sistemimizi kadim değerlerimize göre tanzim edebilirsek her alanda layık olduğumuz yeri alırız. Ülkemizde yaşayan diğer din mensupları da hangi dinden olursa olsun ahlaklı, dindar insan yetiştirmenin taraftarı olduğunu düşünüyorum. Eğer biz bu bozuk düzene son verip de düzeltmek için sadece on yıl canla başla çalışabilirsek, inanıyorum ki yüz elli yıldır çektiğimiz çileler bitmiş olur. Kısaca tüm bu yazdıklarımdan hareketle, önder konumda olanlara, siyasetçilerimize, eğitimcilerimize, entelektüel camiaya, duyarlı olanlara bu önemli konuyu aklıselim ile düşünmelerini temenni ediyorum. Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek üstadın dediği gibi, toplumları parasızlık değil, ahlaksızlık batırır. Bilge Kral Aliya “savaşlar meydanlarda kaybedilmez, savaşalar düşmana benzeyince kaybedilir” demektedir. Üstat Sezai Karkoç’ da “işi boş kaleyi kimse savunmaz” der. Rahmetli Profesör Dr. Necmettin Erbakan’ da yıllarca “önce ahlak ve maneviyat”  diyerek bu anlayışı siyasi hareketinin sloganı haline getirmiştir.  Bu toplum madde ve mana gibi iki özellikten meydana gelir: Biri madde biri manadır. Mana olmadan maddenin bir anlamı yoktur, mana toplumlar için motor güçtür. Mana, madde olmadan da ben varım diyebilmek, ölüme meydan okuyabilmektir. Dünya tarihinde Müslümanlar kazandığı hiçbir zaferi maddi açıdan güçlü olduğu için değil, maddi gücü ayakta tutacak manevi dinamiklere sahip oldukları için kazanmışlardır. Mana olmadan maddenin bir önemi yoktur, madde herkeste olabilir. Bizde herkeste olmayan bir şey olması lazım,  o şeyde bizden koparılan bir şey. İşte mana (manevi) bu şeydir.  Prof. Dr. Naki ERDEMİR Hak ve Kardeşlik Hareketi Gnl. Bşk.  
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.