Emine AYDEMİR
Köşe Yazarı
Emine AYDEMİR
 

HZ PİR MEVLANA CELALLEDDİN RUMİ VE ŞEBİ ARUS

7-17 Aralık Şebi Arus törenlerine ve Hz Pir’e ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlere ev sahipliği yapıyor Konya’mız. Şebi Arus ne demektir? cevabına geçmeden önce biraz Hz Pir’den bahsedelim.   Yaşadığım sürece, Kuran’ın kulu, kölesiyim.   Ben Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) yolunun toprağıyım.   Sözlerimden bundan başka bir şey nakleden olursa, Ben o nakledenden de, o sözden de şikayetçiyim (1) der Hz Pir Mevlana Celaleddin Rumi.   Öyle bir Rasulullah (s.a.v) aşkı vardır ki ailede, bunu isimlerden bile görmek mümkündür: Hz Pir’in adı Muhammed’dir. Babasının adı da Muhammed’dir. Hz Pir’in oğlunun adı da Muhammed’dir.    En meşhur lakabı Mevlana: “Bizim efendimiz” manasına gelir ki halkın, sevdikleri veli zatları bu isimle yad ettikleri bilinmektedir. Rumi;  diyarı Rum’a, yani Anadolu’ya mensup demektir. Konya’da yerleştiği için kendisine verilmiş bir isimdir. Lakabı Celaleddin’dir. Bundan başka Hüdavendigar ve Mevlevi lakabı ile de yad edilir.   Hz Pir’in oğlu Muhammed Sultan Veled hz buyuruyor ki, “Babam namazın zevkinden bazen saatlerce secdede ve rükuda kaldığından dolayı imamlık makamına geçmek istemezdi. Namaz onun Allah (c.c.) ile sohbetiydi. Bazen namaz içinde bazen de namazdan sonraki şükür secdesinde gözyaşlarına boğulur, secde ettiği yer su dökülmüş gibi tamamen ıslanırdı. Hatta secdede iken böyle ağlar vaziyette bazen baygınlık geçirir, soğuk kış sabahlarında yerdeki o su buz tutar, mübarek yüzü ve sakalı buz zemine yapışmış halde kalırdı. Ona canla başla hizmet eden dervişler ılık suyla veya nefesle o buzları çözdürürler, hala kendinden geçmiş vaziyette (yani istiğrak halinde) bulunan Cenabı Pir’i hep beraber alıp hücresindeki döşeğe uzatırlardı.”(2)    Arifler derler ki; en büyük keramet, Resulu Ekrem (s.a.v)’in ahlakı üzere bulunmaktır. Hz Pir Mevlana devrinde yaşayan yüzlerce insan, Mevlana Celaleddin Rumi hz’nin, Efendimiz’in (s.a.v) ahlakına sahip olduğunu, ibadet taat ile sünnet üzere ömrünü ihya ettiğine şahit olmuştur. Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Kelam’da üstün yeteneklere ve bilgiye sahip olan Hz Pir, vaazları, medresedeki dersleri ve eserleri ile insanları irşad etmiştir. Hz Pir’in gönlündeki ilahi aşk, onun tüm coğrafyalarda tanınmasına vesile olmuştur.   Sabırlı, yumuşak huylu, merhametli, hüsnü zan sahibi ve aynı zamanda adaletli olan Hz Pir’in gönlünde zerre kadar dünyaya meyil yoktu. Çok cömertti. Sofrası ve sohbeti herkese açıktı. Düşkünlere, kimsesizlere, yolda kalmışlara dünyevi ve uhrevi kol kanat gererdi.    Hocası Şems Tebrizi hz ne çok derin bir saygı ve muhabbet duyardı, onun içindir ki yetiştirdiği tüm talebeleri de Hz Şems’e aynı şekilde derin bir muhabbet duyarlar.   Zaman zaman Hz Pir’e iftira atanları, fütursuzca eleştirenleri görüyoruz. Öncelikle Hz Pir’i çok iyi tanımak için İslam dinini çok iyi hazmetmiş olmak, fetva verecek kadar fıkhı bilmek lazımdır. Kuranı Kerim’i çok iyi bilmek, hadisi şeriflerin üstadı olmak gereklidir. Tasavvufun allamesi olmak, tasavvuf terminolojisini çok iyi kavramak lazımdır..    Hz Pir’in eserlerini çok geniş bir şekilde incelemiş olan İranlı alim Hadi-i Hariri, “Mesnevinin 6000 beyti Kur’an ayetleriyle ilgilidir, Mesnevi –i Manevi bu ayetlerin tefsiri hükmündedir.” der.    Yine Batılı bir alim, “Mesnevi’den Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve hadisi şerifleriyle ilgili bilgiler toplansa ve bir kitap haline getirilse, Avrupalıların hasretle beklediği, Efendimiz (s.a.v)’i en can alıcı ve çarpıcı noktalarıyla derinden anlatan muhteşem bir siyer kitabı olurdu.” der.   Tahran üniversitesinde rektörlük yapmış, Prof. Seyyid Hüsayin Nasr’da; “İran edebiyatında Mesnevi-i Manevi kadar muazzam başka bir eser yok. Enbiya kıssalarını o kadar güzel toplamış ve anlatmış ki bir enbiyalar tarihi çıkabilir eserinden. Evliyaullah’ın hayatıyla ilgili o kadar güzel noktaları yakalayan olaylar naklediyor ki oradan da mükemmel bir evliya menakıbı kitabı çıkabilir.” diyor. (3)   Hz Pir’in kırk senelik müridi Feridun Bin Ahmed hz ‘nin ifadesi: Hz Mevlana Efendimiz’in sözleri zahir görünüşüyle şiirdir. Ancak baştanbaşa Kuran tefsiri ve hadis şerhi yani tevhiddir. Bazen onların sırları, hakikatleridir bazen de manalardır, tevhid sulukunun kaidelerini açıklamadır.   Aşk Eri Hz Mevlana, söz üstadıdır. İfadelerindeki derinlik, duygu ve edebi sanatları tam anlamıyla tercüme etmek imkansız olduğu için eksik ya da yanlış okuyoruz. Bunun için Şerhler bize yardımcı olmaktadır.   Mevlana hz’nin ölümle ilgili bir gazeli şöyledir: Vefat ettiğim zaman, tabutum yürürken, Ben de dünyanın gamı, derdi var sanma! İnsan bu dünyadan ayrılıp daha güzel bir yere giderken, arkasına bakar mı?  Tabutum yürürken, benim için ağlama, gözyaşı dökme! Sakın ‘yazık yazık’ deyip durma! İnsan böyle fani alemden kalkıp da baki aleme gidince yazık denmez. Şeytanın tuzağına düştüğü zaman yazık denir.     Benim cenazemi gördüğün zaman ‘el firak, el firak’ deme! Çünkü benim için kavuşmak buluşmak mutluluk o zaman olacak. Rabbime kavuşacağım, ne diye ‘ayrılık’ diyorsun?..   Güneş ve ay, akşamları sana batıyor görünür ama aslında o öbür aleme doğmadır, parlamadır. İnsanın konulduğu kabir de hapis gibi görünür ama canın kurtuluş yeridir. Can, asıl bu kafeste hapistir!   Hangi tane toprağa düştü de yeniden bitmedi? İnsan tanesi için neden telaş ediyorsun?.. O da yere konulan tohumun büyüdüğü, bittiği gibi, öbür tarafta tekrar bir başka hayata başlıyor..   Ömrümün özeti şu üç sözdür diyor Hz Pir: Hamdım, Piştim, Yandım.   1273 yılının sonbaharıydı o günler.. Konya’da sık sık depremler oluyor, halk sokaklara dökülüyor, gecelerini çadırlarda geçiriyorlardı. Gene büyük bir deprem olmuş, yer yerinden oynamıştı. Hz Mevlâna o gün:   — Korkmayınız, yerin karnı acıktı. Son günlerde yağlı bir lokma istiyor.. İnşallah muradına çabuk vasıl olur da siz de üzüntüden kurtulursunuz… demişti. Bu sözlerden birkaç gün sonra hastalandı. Vasiyetinde şöyle buyurdu:   Size; gizlide ve açıkta Allah’tan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı, isyan ve günahları terk etmeyi, oruç tutmayı, namaza devam etmeyi, şehvetten kaçınmayı, halkın eza ve cefasına katlanmayı, aptal ve cahillerle oturup kalkmamayı, Allah’tan korkan güzel davranışlı ve olgun kişilerle beraber olmayı, vasiyet ediyorum. Çünkü insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. Sözün en hayırlısı da az ve öz olanıdır. Hamd Allah’a mahsustur. Tevhid ehline selam olsun.   Yine; “Ölümümüzden sonra mezarımızı yeryüzünde aramayın. Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir.” buyurmaktadır. Hz Pir Mevlana, ölümü gerçek sevgiliyle buluşma, bir olma olarak görmüştü. Bu nedenle canı, canana teslim ettiği 17 Aralık 1273 tarihi, Şeb-i Arus (vuslat, düğün gecesi) olarak anılmıştır.   Sadrettin Konevi hz, Hz Pir’in vasiyeti üzerine cenaze namazı kıldıracağı sırada bayılmış, ayıldığı zaman ise melekler ordusunun saf tutarak namaza iştirak ettiklerini gördüğünü söylemiştir.   Gayrimüslimler “Biz Musa’nın, İsa’nın ve bütün Peygamberlerin hakikatini onun sözlerinden anlayıp öğrendik” diyerek hz Mevlana’yı vuslat gecesinde yalnız bırakmamışlardır.   Rabbimiz, Hz Pir Mevlana Celaleddin Rumi Efendimize bahşettiğin Aşk’tan, ilimden, feyzden bizleri de nasiplendir. Şefaatlerine nail eyle. Aminnn Muhabbetle.   Kaynaklar: (1) Hz Mevlana, 1311 numaralı Rubai (2) 18 beyit dinle/ M.Fatih Çıtlak (3) Tarihi ve Tasavvufi Şahsiyetler/ M. Esad Coşan
Ekleme Tarihi: 13 Aralık 2022 - Salı

HZ PİR MEVLANA CELALLEDDİN RUMİ VE ŞEBİ ARUS

7-17 Aralık Şebi Arus törenlerine ve Hz Pir’e ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlere ev sahipliği yapıyor Konya’mız. Şebi Arus ne demektir? cevabına geçmeden önce biraz Hz Pir’den bahsedelim.
 
Yaşadığım sürece, Kuran’ın kulu, kölesiyim.
 
Ben Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) yolunun toprağıyım.
 
Sözlerimden bundan başka bir şey nakleden olursa,
Ben o nakledenden de, o sözden de şikayetçiyim (1) der Hz Pir Mevlana Celaleddin Rumi.
 
Öyle bir Rasulullah (s.a.v) aşkı vardır ki ailede, bunu isimlerden bile görmek mümkündür: Hz Pir’in adı Muhammed’dir. Babasının adı da Muhammed’dir. Hz Pir’in oğlunun adı da Muhammed’dir. 
 
En meşhur lakabı Mevlana: “Bizim efendimiz” manasına gelir ki halkın, sevdikleri veli zatları bu isimle yad ettikleri bilinmektedir.
Rumi;  diyarı Rum’a, yani Anadolu’ya mensup demektir. Konya’da yerleştiği için kendisine verilmiş bir isimdir.
Lakabı Celaleddin’dir. Bundan başka Hüdavendigar ve Mevlevi lakabı ile de yad edilir.
 
Hz Pir’in oğlu Muhammed Sultan Veled hz buyuruyor ki, “Babam namazın zevkinden bazen saatlerce secdede ve rükuda kaldığından dolayı imamlık makamına geçmek istemezdi. Namaz onun Allah (c.c.) ile sohbetiydi. Bazen namaz içinde bazen de namazdan sonraki şükür secdesinde gözyaşlarına boğulur, secde ettiği yer su dökülmüş gibi tamamen ıslanırdı. Hatta secdede iken böyle ağlar vaziyette bazen baygınlık geçirir, soğuk kış sabahlarında yerdeki o su buz tutar, mübarek yüzü ve sakalı buz zemine yapışmış halde kalırdı. Ona canla başla hizmet eden dervişler ılık suyla veya nefesle o buzları çözdürürler, hala kendinden geçmiş vaziyette (yani istiğrak halinde) bulunan Cenabı Pir’i hep beraber alıp hücresindeki döşeğe uzatırlardı.”(2) 
 
Arifler derler ki; en büyük keramet, Resulu Ekrem (s.a.v)’in ahlakı üzere bulunmaktır. Hz Pir Mevlana devrinde yaşayan yüzlerce insan, Mevlana Celaleddin Rumi hz’nin, Efendimiz’in (s.a.v) ahlakına sahip olduğunu, ibadet taat ile sünnet üzere ömrünü ihya ettiğine şahit olmuştur. Tefsir, Hadis, Fıkıh ve Kelam’da üstün yeteneklere ve bilgiye sahip olan Hz Pir, vaazları, medresedeki dersleri ve eserleri ile insanları irşad etmiştir. Hz Pir’in gönlündeki ilahi aşk, onun tüm coğrafyalarda tanınmasına vesile olmuştur.
 
Sabırlı, yumuşak huylu, merhametli, hüsnü zan sahibi ve aynı zamanda adaletli olan Hz Pir’in gönlünde zerre kadar dünyaya meyil yoktu. Çok cömertti. Sofrası ve sohbeti herkese açıktı. Düşkünlere, kimsesizlere, yolda kalmışlara dünyevi ve uhrevi kol kanat gererdi.
 
 Hocası Şems Tebrizi hz ne çok derin bir saygı ve muhabbet duyardı, onun içindir ki yetiştirdiği tüm talebeleri de Hz Şems’e aynı şekilde derin bir muhabbet duyarlar.
 
Zaman zaman Hz Pir’e iftira atanları, fütursuzca eleştirenleri görüyoruz. Öncelikle Hz Pir’i çok iyi tanımak için İslam dinini çok iyi hazmetmiş olmak, fetva verecek kadar fıkhı bilmek lazımdır. Kuranı Kerim’i çok iyi bilmek, hadisi şeriflerin üstadı olmak gereklidir. Tasavvufun allamesi olmak, tasavvuf terminolojisini çok iyi kavramak lazımdır.. 
 
Hz Pir’in eserlerini çok geniş bir şekilde incelemiş olan İranlı alim Hadi-i Hariri, “Mesnevinin 6000 beyti Kur’an ayetleriyle ilgilidir, Mesnevi –i Manevi bu ayetlerin tefsiri hükmündedir.” der. 
 
Yine Batılı bir alim, “Mesnevi’den Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve hadisi şerifleriyle ilgili bilgiler toplansa ve bir kitap haline getirilse, Avrupalıların hasretle beklediği, Efendimiz (s.a.v)’i en can alıcı ve çarpıcı noktalarıyla derinden anlatan muhteşem bir siyer kitabı olurdu.” der.
 
Tahran üniversitesinde rektörlük yapmış, Prof. Seyyid Hüsayin Nasr’da; “İran edebiyatında Mesnevi-i Manevi kadar muazzam başka bir eser yok. Enbiya kıssalarını o kadar güzel toplamış ve anlatmış ki bir enbiyalar tarihi çıkabilir eserinden. Evliyaullah’ın hayatıyla ilgili o kadar güzel noktaları yakalayan olaylar naklediyor ki oradan da mükemmel bir evliya menakıbı kitabı çıkabilir.” diyor. (3)
 
Hz Pir’in kırk senelik müridi Feridun Bin Ahmed hz ‘nin ifadesi: Hz Mevlana Efendimiz’in sözleri zahir görünüşüyle şiirdir. Ancak baştanbaşa Kuran tefsiri ve hadis şerhi yani tevhiddir. Bazen onların sırları, hakikatleridir bazen de manalardır, tevhid sulukunun kaidelerini açıklamadır.
 
Aşk Eri Hz Mevlana, söz üstadıdır. İfadelerindeki derinlik, duygu ve edebi sanatları tam anlamıyla tercüme etmek imkansız olduğu için eksik ya da yanlış okuyoruz. Bunun için Şerhler bize yardımcı olmaktadır.
 
Mevlana hz’nin ölümle ilgili bir gazeli şöyledir:
Vefat ettiğim zaman, tabutum yürürken, Ben de dünyanın gamı, derdi var sanma! İnsan bu dünyadan ayrılıp daha güzel bir yere giderken, arkasına bakar mı? 
Tabutum yürürken, benim için ağlama, gözyaşı dökme! Sakın ‘yazık yazık’ deyip durma! İnsan böyle fani alemden kalkıp da baki aleme gidince yazık denmez. Şeytanın tuzağına düştüğü zaman yazık denir.  
 
Benim cenazemi gördüğün zaman ‘el firak, el firak’ deme! Çünkü benim için kavuşmak buluşmak mutluluk o zaman olacak. Rabbime kavuşacağım, ne diye ‘ayrılık’ diyorsun?..
 
Güneş ve ay, akşamları sana batıyor görünür ama aslında o öbür aleme doğmadır, parlamadır. İnsanın konulduğu kabir de hapis gibi görünür ama canın kurtuluş yeridir. Can, asıl bu kafeste hapistir!
 
Hangi tane toprağa düştü de yeniden bitmedi? İnsan tanesi için neden telaş ediyorsun?.. O da yere konulan tohumun büyüdüğü, bittiği gibi, öbür tarafta tekrar bir başka hayata başlıyor..
 
Ömrümün özeti şu üç sözdür diyor Hz Pir: Hamdım, Piştim, Yandım.
 
1273 yılının sonbaharıydı o günler.. Konya’da sık sık depremler oluyor, halk sokaklara dökülüyor, gecelerini çadırlarda geçiriyorlardı. Gene büyük bir deprem olmuş, yer yerinden oynamıştı. Hz Mevlâna o gün:
 
— Korkmayınız, yerin karnı acıktı. Son günlerde yağlı bir lokma istiyor.. İnşallah muradına çabuk vasıl olur da siz de üzüntüden kurtulursunuz… demişti. Bu sözlerden birkaç gün sonra hastalandı. Vasiyetinde şöyle buyurdu:
 
Size; gizlide ve açıkta Allah’tan korkmayı, az yemeyi, az uyumayı, az konuşmayı, isyan ve günahları terk etmeyi, oruç tutmayı, namaza devam etmeyi, şehvetten kaçınmayı, halkın eza ve cefasına katlanmayı, aptal ve cahillerle oturup kalkmamayı, Allah’tan korkan güzel davranışlı ve olgun kişilerle beraber olmayı, vasiyet ediyorum. Çünkü insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. Sözün en hayırlısı da az ve öz olanıdır. Hamd Allah’a mahsustur. Tevhid ehline selam olsun.
 
Yine; “Ölümümüzden sonra mezarımızı yeryüzünde aramayın. Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir.” buyurmaktadır.
Hz Pir Mevlana, ölümü gerçek sevgiliyle buluşma, bir olma olarak görmüştü. Bu nedenle canı, canana teslim ettiği 17 Aralık 1273 tarihi, Şeb-i Arus (vuslat, düğün gecesi) olarak anılmıştır.
 
Sadrettin Konevi hz, Hz Pir’in vasiyeti üzerine cenaze namazı kıldıracağı sırada bayılmış, ayıldığı zaman ise melekler ordusunun saf tutarak namaza iştirak ettiklerini gördüğünü söylemiştir.
 
Gayrimüslimler “Biz Musa’nın, İsa’nın ve bütün Peygamberlerin hakikatini onun sözlerinden anlayıp öğrendik” diyerek hz Mevlana’yı vuslat gecesinde yalnız bırakmamışlardır.
 
Rabbimiz, Hz Pir Mevlana Celaleddin Rumi Efendimize bahşettiğin Aşk’tan, ilimden, feyzden bizleri de nasiplendir. Şefaatlerine nail eyle. Aminnn
Muhabbetle.
 
Kaynaklar:
(1) Hz Mevlana, 1311 numaralı Rubai
(2) 18 beyit dinle/ M.Fatih Çıtlak
(3) Tarihi ve Tasavvufi Şahsiyetler/ M. Esad Coşan
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.