Abdulkadir MENEK
Köşe Yazarı
Abdulkadir MENEK
 

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AYASOFYA (V)

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Bedi&uuml;zzaman Hazretleri, vefatına yakın yıllarda yapmış olduğu bir Ankara ziyaretinin m&uuml;him sebepleri arasında Ayasofya&rsquo;nın yeniden ibadete a&ccedil;ılması i&ccedil;in yetkililer ile g&ouml;r&uuml;şmek ve bu &ouml;nemli konuya verdiği &ouml;nemi bir kez daha iletmek olduğunu şu ifadelerle a&ccedil;ıklamaktadır:<br /> &ldquo;Ankara&rsquo;ya bu defa geldiğimin m&uuml;him bir sebebi, İsl&acirc;miyet&rsquo;e cidd&icirc; taraftar Dahiliye Vekili Namık Gedik&rsquo;i g&ouml;rmek ve İsl&acirc;miyet&rsquo;in kahramanı olan Adnan Bey&rsquo;e ve Tevfik İleri gibi m&uuml;him zatlara bir hakikati s&ouml;ylemektir ki: &ldquo;Hem Demokrat&rsquo;a Ezan-ı Muhammed&icirc; gibi &ccedil;ok kuvvet vermek ve Ris&acirc;le-i Nur&rsquo;un neşrine m&uuml;saadesi gibi &ccedil;ok taraftar olmak ve &acirc;lem-i İsl&acirc;m&rsquo;ı, hatta bir kısım Hıristiyan Devletlerini de memnun etmek i&ccedil;in, Ayasofya&rsquo;yı m&uuml;zahrefattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Ben ise; bu mesele i&ccedil;in, otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı i&ccedil;in Namık Gedik&rsquo;i g&ouml;rmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zatların hatırı i&ccedil;in başka yere gitmedim.&rdquo;(1)<br /> Burada Bedi&uuml;zzaman Hazretleri &ccedil;ok &ouml;nem verdiği &uuml;&ccedil; &ouml;nemli hususa vurgu yapmakta ve adeta bunların bir emanet olarak takip edilmesini tavsiye etmektedir.&nbsp; Bunlardan birinci husus, ezanın yeniden aslı gibi okunması hususudur ki, Adnan Menderes ve Demokrat Parti h&uuml;k&uuml;meti, b&uuml;t&uuml;n husumet ve tepkileri &uuml;zerine &ccedil;ekmek pahasına, ilk icraat olarak bunu ger&ccedil;ekleştirmiş ve bu milletin g&ouml;nl&uuml;nde kıyamete kadar muhabbet ve duaya vesile olmaya devam edecek şekilde bu b&uuml;y&uuml;k icraata imza atmıştır.<br /> Risale-i Nur&rsquo;ların serbestisinin resmen ilan edilmesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından neşredilmesi hususu da Bedi&uuml;zzaman Hazretlerinin &ouml;nem verdiği ve takip ettiği ikinci &ouml;nemli konu olarak dikkati &ccedil;ekmektedir. Bu konu i&ccedil;in talebelerinden Isparta Milletvekili Tahsin Tola&rsquo;yı g&ouml;revlendirmiş ve O da Başbakan Adnan Menderes ile g&ouml;r&uuml;şerek bu hususu kendisine iletmiştir. Başbakan Adnan Menderes, Diyanet İşleri Başkanı Eyy&uuml;p Sabri Hayırlıoğlu ile g&ouml;r&uuml;şmesi i&ccedil;in Tahsin Tola&rsquo;yı g&ouml;revlendirmiş, yapılan g&ouml;r&uuml;şmelerde konu m&uuml;zakere edilmiş, o zamanlar devlette &ccedil;ok etkili konumlarda bulunan mason zihniyetin engellemeleri sonucu Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu neşriyat ger&ccedil;ekleşememiştir. Fakat yine bu d&ouml;nemde Tahsin Tola&rsquo;nın da b&uuml;y&uuml;k desteği ile b&uuml;t&uuml;n Risale-i Nur K&uuml;lliyatı Ankara&rsquo;da matbaada basılarak serbest bir şekilde milletimizin istifadesine sunulmuştur. (2)<br /> Risale-i Nur K&uuml;lliyatında su&ccedil; unsuru olmadığı hususu, TBMM&rsquo;nde resmi olarak ilk defa Merhum Turgut &Ouml;zal h&uuml;k&uuml;metinin Adalet Bakanı Necat Eldem tarafından 1985 yılında ilan edildi. 12 Eyl&uuml;l h&uuml;k&uuml;metinde Adalet Bakanı olarak g&ouml;rev yapan Milliyet&ccedil;i Demokrasi Partisi Kahramanmaraş Milletvekili Rıfat Beyazıt&rsquo;ın, 19 Ocak 1985 tarihli Milliyet&rsquo;te &ccedil;ıkan &ldquo;Kararı Siz Verin&rdquo; başlıklı Risale-i Nur il&acirc;nı &uuml;zerine Başbakan Turgut &Ouml;zal&rsquo;ın cevaplaması talebiyle sunduğu soru &ouml;nergesine cevap veren Adalet Bakanı Necat Eldem, &ldquo;Risale-i Nur&rsquo;da su&ccedil; unsuru yoktur.&rdquo; diyerek resmen serbestiyetini ilan etmiş oldu.<br /> Risale-i Nur&rsquo;ların devlet eliyle neşri hususu, Bedi&uuml;zzaman Hazretlerinin hayatta olan talebelerinin 2012 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptıkları g&ouml;r&uuml;şme esnasında g&uuml;ndeme gelmiş, Başbakan Erdoğan&rsquo;ın verdiği talimat sonucu, o zaman Diyanet İşleri Başkanlığı g&ouml;revini y&uuml;r&uuml;ten Prof. Dr. Mehmet G&ouml;rmez&rsquo;in de b&uuml;y&uuml;k gayretleri sonucu Risale-i Nur K&uuml;lliyat&rsquo;ına d&acirc;hil olan bazı kitaplar Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları arasında neşredilmiştir.<br /> Bilindiği gibi 1991 se&ccedil;imlerinin ardından S&uuml;leyman Demirel başkanlığındaki DYP ile Erdal İn&ouml;n&uuml; başkanlığındaki SHP koalisyon h&uuml;k&uuml;meti kurdular. İşte bu d&ouml;nemde Ayasofya ile ilgili olarak ilgin&ccedil; bir gelişme yaşandı. DYP Isparta Milletvekili Ertekin Durut&uuml;rk, Ayasofya&rsquo;nın cami olarak ibadete a&ccedil;ılması i&ccedil;in Meclis&rsquo;e bir kanun teklifi verdi. Ama bu kez karşısında S&uuml;leyman Demirel başkanlığındaki h&uuml;k&uuml;met, teklifi g&uuml;ndeme bile almadı.<br /> DYP-SHP h&uuml;k&uuml;meti adına, Meclis&rsquo;te verilen soru &ouml;nergelerine verilen cevaplarda Ayasofya&rsquo;nın neden camiye &ccedil;evrilemeyeceği ş&ouml;yle a&ccedil;ıklanmıştı:&nbsp; &quot;Ayasofya Camii, 24 Kasım 1934 tarihli ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla m&uuml;zeye &ccedil;evrilmiş olup, K&uuml;lt&uuml;r ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu h&uuml;k&uuml;mlerine g&ouml;re de korunması gerekli k&uuml;lt&uuml;r varlığıdır. Eski eser olması itibariyle, &ouml;zelliklerinin bozulmaması i&ccedil;in, halen restorasyonu yapılan Ayasofya Camiinin i&ccedil; duvarlarında eşsiz değerde freskler bulunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında badana ile kapatılan bu freskler, m&uuml;ze olarak kullanmaya başlanılacağı sırada, uzmanlar tarafından yapılan dikkatli ve titiz &ccedil;alışmalar sonunda tekrar ortaya &ccedil;ıkarılmıştır. İbadete a&ccedil;ılması halinde -İslam Dinine g&ouml;re- fresklerin yeniden kapatılması, korunması gereken değerlerin bir daha ele ge&ccedil;emeyecek şekilde yok olmasına neden olacaktır. Camilerin bol olduğu İstanbul&#39;da, &ccedil;ok sayıda turistin yurdumuzu ziyaret etmesine ve Hıristiyan &acirc;leminin geniş ilgisinin &ccedil;ekilmesine neden olan Ayasofya&rsquo;nın camiye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lmesi, İstanbul Şehrine ibadet y&ouml;n&uuml;nden hi&ccedil;bir katkı sağlamayacağı gibi, korunmaya değer &ouml;zelliklerin de kaybolmasına neden olacaktır.&quot;<br /> Fakat Isparta Milletvekili Ertekin Durut&uuml;rk konunun peşini bırakmadı. 1994 yılında &uuml;lke yerel se&ccedil;imlere doğru giderken bir kere daha Ayasofya&rsquo;nın cami olarak a&ccedil;ılması ile ilgili teklifi Meclis&rsquo;e getirdi. Demirel &Ccedil;ankaya&rsquo;da, Genel Başkan &Ccedil;iller ise ABD gezisindeydi. Teklif, ANAP, DYP ve Refah Partili milletvekillerinin desteğini alarak s&uuml;rpriz bir şekilde Meclis g&uuml;ndemine alındı. 1934&rsquo;den sonra Ayasofya&rsquo;nın yeniden cami olarak ibadete a&ccedil;ılmasına en &ccedil;ok yaklaşıldığı an buydu. Ama destek sayısı 150&rsquo;de kaldı. Eğer 9 milletvekili daha destek verseydi, Ayasofya&rsquo;nın camiye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lmesi teklifi kabul edilecekti.&nbsp;<br /> Son yıllarda Ayasofya konusu yeniden hararetli bir şekilde g&uuml;ndeme gelmeye başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 26.03.2019 tarihinde İstanbul&rsquo;da d&uuml;zenlenen Trabzonlular Buluşmasında yaptığı konuşmada, Ayasofya&rsquo;nın Cami olarak a&ccedil;ılabileceğinin işaretlerini vermiş ve şu ifadeleri kullanmıştı: &quot;Dediler ki Ayasofya ile ilgili olarak, hala &uuml;cretli olarak mı girilecek?&#39; Ben de kendilerine dedim ki... Hayır Ayasofya&#39;ya girişi &uuml;cretsiz hale getirebiliriz. Ve sadece &uuml;cretsiz hale getirmek değil. Se&ccedil;imlerden sonra Ayasofya&#39;yı tekrar aslına r&uuml;cu ettiririz. Bu ne demektir? Yani Ayasofya&#39;yı m&uuml;ze olmaktan &ccedil;ıkarıp Ayasofya&#39;yı cami ismiyle m&uuml;semma hale getiririz.&rsquo;&rsquo;<br /> İstanbul&rsquo;un Fethinin 567. Yıld&ouml;n&uuml;m&uuml; m&uuml;nasebetiyle Ayasofya&rsquo;da kutlamalar esnasında Fetih Suresinin okunması ve ardından mealinin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından aktarılması, bu konuda yapılacak &ccedil;alışmaları adeta ateşleyen bir konu olarak kamuoyunun g&uuml;ndemine oturdu. Bu kutlamalar vatandaşlarımızın b&uuml;y&uuml;k bir ekseriyeti tarafından takdir ve tebrik ile karşılanırken, Yunanistan tarafından g&ouml;sterilen şiddetli tepkiler de dikkati &ccedil;ekti. Dışişleri Bakanı Mevl&uuml;t &Ccedil;avuşoğlu, katıldığı bir TV programında bir soru &uuml;zerine Yunanistan&rsquo;ın tavrına sert tepki g&ouml;stererek şu ifadeleri kullandı: &lsquo;&rsquo;Ayasofya T&uuml;rkiye Cumhuriyetinin m&uuml;lk&uuml;d&uuml;r ve fethedilmiştir. T&uuml;rkiye Cumhuriyetinde ezanın ya da Kur&rsquo;an-ı Kerim&rsquo;in nerede okunacağına biz başka birine mi soracağız?&rsquo;&rsquo;<br /> Osmanlı Devletinin Avrupa ve Balkanlar&rsquo;dan &ccedil;ekilmesi ile birlikte geride bıraktığı cami, ibadethane ve medreselerin akıbeti, Avrupa devletlerinin bu konuda hi&ccedil;bir şekilde s&ouml;z s&ouml;yleme haklarının olmadığının a&ccedil;ık bir g&ouml;stergesidir. Bu s&uuml;recin ardından bu &uuml;lkelerde bulunan binlerce Cami ve ibadethane ya yıkılmış, ya Kiliseye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lm&uuml;ş veya başka ama&ccedil;larla kullanılmaya başlanmıştır. Selanik başta olmak &uuml;zere Batı Trakya&rsquo;da &ccedil;ok sayıda caminin başına gelen hazin akıbet, &ccedil;ok &ouml;nemli bir konu olarak &ouml;n&uuml;m&uuml;zde durmaktadır. Osmanlı bakiyesi olan topraklarda, &ccedil;ok az sayıda Cami bu vasfını koruyabilmiş ve bunlardan &ouml;nemli bir kısmı da son yıllarda yapılan &ccedil;alışma ve restorasyonlar ile yeniden asıl h&uuml;viyetlerine d&ouml;nd&uuml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r.<br /> Avrupa&rsquo;da bu şekilde tahrip edilen veya başka şekillere d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;len camilerle ilgili olarak bazı &ccedil;alışmalar da yapılmıştır. Bu geniş konuya burada değinmemiz m&uuml;mk&uuml;n değildir. Ancak &ccedil;ok &ouml;nemli bir &ouml;rneği burada belirtmekte fayda g&ouml;r&uuml;yoruz. İspanya&rsquo;da End&uuml;l&uuml;s Emevileri tarafından yapılan Kurtuba Camisinin, M&uuml;sl&uuml;manların buradan ayrılmasından sonra başına gelenler, tam bir utan&ccedil; sayfası olarak tarihe ge&ccedil;miştir. 785 yılında temeli atılan ve bir yıl i&ccedil;inde ibadete a&ccedil;ılan Kurtuba Cami, daha sonraki yıllarda defalarca genişletildi ve yeni b&ouml;lmeler eklendi. D&uuml;nyanın her tarafından en kıymetli malzemeler getirilerek şaheser bir hale getirildi.<br /> Yirmi kapısı bulunan caminin &ouml;n&uuml;nde &ouml;zel portakal bah&ccedil;eleri kurulmuş, her tarafta bah&ccedil;eler, havuzlar, fıskiyeler, &ccedil;eşmeler, M&uuml;sl&uuml;manların abdest alabilmesi i&ccedil;in pek &ccedil;ok şadırvan yapılmıştı. İşlemeler ve &ccedil;ok nefis yazı motifleriyle kaplı olan camiye giren insanlar hayranlıklarını gizleyemiyorlardı. Geceleyin binlerce g&uuml;m&uuml;ş kandillerden, fışkıran renkli ışıklar camiyi aydınlatıyordu. Camiyi aydınlatan 7425 kandilin yarısının senenin normal g&uuml;nlerinde; tamamının ise Ramazan ve bayram g&uuml;nlerinde yandığını, bunun i&ccedil;in 24.000 okka zeytinyağı sarf edildiğini; ayrıca camiye g&uuml;zel koku vermek i&ccedil;in, her sene 120 okka amber ve &ouml;dağacı yakıldığını kaynaklar bildirmektedir.<br /> Hıristiyan İspanyollar, 1492 (H. 897)&rsquo;de End&uuml;l&uuml;s Devleti&rsquo;ni yıkıp, Kurtuba&rsquo;ya girince, ilk iş olarak bu camiye saldırdılar. Atlarıyla girip, buraya sığınan savunmasız M&uuml;sl&uuml;manları acımasızca katlettiler. Bu mabette sergilenen vahşetin sonucu, caminin kapılarından kan akmaya başladı. Daha sonra altın minber ile fildişinden yapılmış rahleleri paylaştılar. Sonraki g&uuml;nlerde camide bulunan bazı b&ouml;l&uuml;mleri tamamen yıkarak burayı bir katedrale d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rd&uuml;ler. Bug&uuml;n bu eşsiz yapı, b&uuml;y&uuml;k bir tahribata uğratılmış bir şekilde Cordoba Katedrali olarak faaliyet g&ouml;stermeye devam etmektedir. O d&ouml;nemde sadece Kurtuba&rsquo;da 600 civarında cami bulunuyordu ve hemen hemen tamamı, bu b&uuml;y&uuml;k vahşetten nasibini aldı. Bu &ccedil;arpıcı &ouml;rnek tek başına, Ayasofya i&ccedil;in g&ouml;sterilen &ouml;zen ve hassasiyet de g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alınınca kimsenin s&ouml;z s&ouml;ylemeye hakkının olmadığı a&ccedil;ık bir şekilde ortaya sermektedir.&nbsp;<br /> Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 4 Haziran 2020 tarihinde yapılan Ak Parti MYK Toplantısında, Ayasofya ile ilgili olarak &ccedil;alışma yapılması talimatını verdi. Bu arada Danıştay, Ayasofya&rsquo;nın camiden m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi ile ilgili olarak alınan Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle a&ccedil;ılan davayı g&uuml;ndemine alarak 2 Temmuz&rsquo;da g&ouml;r&uuml;şme kararı aldı. TRT&rsquo;de katıldığı bir canlı yayın programında Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konu ile ilgili olarak g&ouml;r&uuml;şlerini şu şekilde ifade etti: &ldquo;Biz bir hukuk devleti olarak Danıştay&rsquo;ın vereceği kararı bekliyoruz. Danıştay kararını verdikten sonra atılması gereken adımlar atılır.&rdquo; Şimdi g&ouml;zler 2 Temmuz&rsquo;da Danıştay&rsquo;ın Ayasofya ile ilgili olarak alacağı karara &ccedil;evrilmiş durumda. Belki Cumhurbaşkanı, bir kararname ile Ayasofya&rsquo;yı yeniden asli h&uuml;viyetine kavuşturabilir ve bug&uuml;nk&uuml; y&ouml;netim sistemi ile bu da m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Fakat konunun bir mahkeme kararının ardından alınmasının &ccedil;ok daha doğru olduğu da ş&uuml;phe g&ouml;t&uuml;rmez bir hakikattir.<br /> Bu m&uuml;barek mabedin yeniden cami olarak m&uuml;minlerin hizmetine sunulması, &uuml;lkemize musallat olmuş şer şebekeler ve dehşetli komiteler ile birlikte, manevi musibet ve belaların def edilmesi i&ccedil;in manevi bir kalkan vazifesi g&ouml;receğine olan inancımızı ifade etmek istiyoruz.&nbsp; Bug&uuml;ne kadar milletin &ouml;n&uuml;ne prangalarla konulmuş ve zincirlenmiş bir&ccedil;ok kapının a&ccedil;ılması i&ccedil;in b&uuml;y&uuml;k bir cesaretle kararlar alan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve h&uuml;k&uuml;metimizden b&ouml;yle bir icraatta bulunmalarını istemek, bu &uuml;lkeyi seven ve m&uuml;min olan herkesin de bir vazifesidir. M&uuml;sl&uuml;man milletimizin de dualarla beklediği en b&uuml;y&uuml;k hasretlerinden birisi, bu şekilde ger&ccedil;ekleşecektir.<br /> Hatta bu a&ccedil;ılışın 15 Temmuz g&uuml;n&uuml; ger&ccedil;ekleşmesi halinde, FET&Ouml;&rsquo;y&uuml; kullanarak bu milletin iradesine el koymak isteyen ve geleceğimizi karatmak emelinde olan, milletimizin azim ve iradesi karşısında b&uuml;y&uuml;k bir şamar yiyen bu millet ve bu devletin d&uuml;şmanlarına karşı, bu aziz milletin m&uuml;kemmel, kalıcı ve hakiki bir cevabı olarak tarihteki muhteşem yerini alacaktır. Belki de Ayasofya&rsquo;dan Kud&uuml;s&rsquo;e doğru uzanacak bir b&uuml;y&uuml;k f&uuml;tuhat dalgasının da başlangıcını teşkil edecektir.&nbsp;&nbsp;<br /> Biz de bu vazifenin ehemmiyet ve manevi b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n idrakinde olan vatandaşlar olarak Ayasofya&rsquo;nın bir an &ouml;nce manevi zincirlerden ve bu elim h&uuml;z&uuml;nden kurtarılmasını istiyor ve bekliyoruz.</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Abd&uuml;lkadir MENEK&nbsp;<br /> <br /> 1-Emirdağ Lahikası II, Sayfa:236<br /> 2-İhsan Atasoy, Ali İhsan Tola, Nesil Yayınları, Sayfa:54-55</div>
Ekleme Tarihi: 24 Haziran 2020 - Çarşamba

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AYASOFYA (V)

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Bedi&uuml;zzaman Hazretleri, vefatına yakın yıllarda yapmış olduğu bir Ankara ziyaretinin m&uuml;him sebepleri arasında Ayasofya&rsquo;nın yeniden ibadete a&ccedil;ılması i&ccedil;in yetkililer ile g&ouml;r&uuml;şmek ve bu &ouml;nemli konuya verdiği &ouml;nemi bir kez daha iletmek olduğunu şu ifadelerle a&ccedil;ıklamaktadır:<br /> &ldquo;Ankara&rsquo;ya bu defa geldiğimin m&uuml;him bir sebebi, İsl&acirc;miyet&rsquo;e cidd&icirc; taraftar Dahiliye Vekili Namık Gedik&rsquo;i g&ouml;rmek ve İsl&acirc;miyet&rsquo;in kahramanı olan Adnan Bey&rsquo;e ve Tevfik İleri gibi m&uuml;him zatlara bir hakikati s&ouml;ylemektir ki: &ldquo;Hem Demokrat&rsquo;a Ezan-ı Muhammed&icirc; gibi &ccedil;ok kuvvet vermek ve Ris&acirc;le-i Nur&rsquo;un neşrine m&uuml;saadesi gibi &ccedil;ok taraftar olmak ve &acirc;lem-i İsl&acirc;m&rsquo;ı, hatta bir kısım Hıristiyan Devletlerini de memnun etmek i&ccedil;in, Ayasofya&rsquo;yı m&uuml;zahrefattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Ben ise; bu mesele i&ccedil;in, otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı i&ccedil;in Namık Gedik&rsquo;i g&ouml;rmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zatların hatırı i&ccedil;in başka yere gitmedim.&rdquo;(1)<br /> Burada Bedi&uuml;zzaman Hazretleri &ccedil;ok &ouml;nem verdiği &uuml;&ccedil; &ouml;nemli hususa vurgu yapmakta ve adeta bunların bir emanet olarak takip edilmesini tavsiye etmektedir.&nbsp; Bunlardan birinci husus, ezanın yeniden aslı gibi okunması hususudur ki, Adnan Menderes ve Demokrat Parti h&uuml;k&uuml;meti, b&uuml;t&uuml;n husumet ve tepkileri &uuml;zerine &ccedil;ekmek pahasına, ilk icraat olarak bunu ger&ccedil;ekleştirmiş ve bu milletin g&ouml;nl&uuml;nde kıyamete kadar muhabbet ve duaya vesile olmaya devam edecek şekilde bu b&uuml;y&uuml;k icraata imza atmıştır.<br /> Risale-i Nur&rsquo;ların serbestisinin resmen ilan edilmesi ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından neşredilmesi hususu da Bedi&uuml;zzaman Hazretlerinin &ouml;nem verdiği ve takip ettiği ikinci &ouml;nemli konu olarak dikkati &ccedil;ekmektedir. Bu konu i&ccedil;in talebelerinden Isparta Milletvekili Tahsin Tola&rsquo;yı g&ouml;revlendirmiş ve O da Başbakan Adnan Menderes ile g&ouml;r&uuml;şerek bu hususu kendisine iletmiştir. Başbakan Adnan Menderes, Diyanet İşleri Başkanı Eyy&uuml;p Sabri Hayırlıoğlu ile g&ouml;r&uuml;şmesi i&ccedil;in Tahsin Tola&rsquo;yı g&ouml;revlendirmiş, yapılan g&ouml;r&uuml;şmelerde konu m&uuml;zakere edilmiş, o zamanlar devlette &ccedil;ok etkili konumlarda bulunan mason zihniyetin engellemeleri sonucu Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bu neşriyat ger&ccedil;ekleşememiştir. Fakat yine bu d&ouml;nemde Tahsin Tola&rsquo;nın da b&uuml;y&uuml;k desteği ile b&uuml;t&uuml;n Risale-i Nur K&uuml;lliyatı Ankara&rsquo;da matbaada basılarak serbest bir şekilde milletimizin istifadesine sunulmuştur. (2)<br /> Risale-i Nur K&uuml;lliyatında su&ccedil; unsuru olmadığı hususu, TBMM&rsquo;nde resmi olarak ilk defa Merhum Turgut &Ouml;zal h&uuml;k&uuml;metinin Adalet Bakanı Necat Eldem tarafından 1985 yılında ilan edildi. 12 Eyl&uuml;l h&uuml;k&uuml;metinde Adalet Bakanı olarak g&ouml;rev yapan Milliyet&ccedil;i Demokrasi Partisi Kahramanmaraş Milletvekili Rıfat Beyazıt&rsquo;ın, 19 Ocak 1985 tarihli Milliyet&rsquo;te &ccedil;ıkan &ldquo;Kararı Siz Verin&rdquo; başlıklı Risale-i Nur il&acirc;nı &uuml;zerine Başbakan Turgut &Ouml;zal&rsquo;ın cevaplaması talebiyle sunduğu soru &ouml;nergesine cevap veren Adalet Bakanı Necat Eldem, &ldquo;Risale-i Nur&rsquo;da su&ccedil; unsuru yoktur.&rdquo; diyerek resmen serbestiyetini ilan etmiş oldu.<br /> Risale-i Nur&rsquo;ların devlet eliyle neşri hususu, Bedi&uuml;zzaman Hazretlerinin hayatta olan talebelerinin 2012 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptıkları g&ouml;r&uuml;şme esnasında g&uuml;ndeme gelmiş, Başbakan Erdoğan&rsquo;ın verdiği talimat sonucu, o zaman Diyanet İşleri Başkanlığı g&ouml;revini y&uuml;r&uuml;ten Prof. Dr. Mehmet G&ouml;rmez&rsquo;in de b&uuml;y&uuml;k gayretleri sonucu Risale-i Nur K&uuml;lliyat&rsquo;ına d&acirc;hil olan bazı kitaplar Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları arasında neşredilmiştir.<br /> Bilindiği gibi 1991 se&ccedil;imlerinin ardından S&uuml;leyman Demirel başkanlığındaki DYP ile Erdal İn&ouml;n&uuml; başkanlığındaki SHP koalisyon h&uuml;k&uuml;meti kurdular. İşte bu d&ouml;nemde Ayasofya ile ilgili olarak ilgin&ccedil; bir gelişme yaşandı. DYP Isparta Milletvekili Ertekin Durut&uuml;rk, Ayasofya&rsquo;nın cami olarak ibadete a&ccedil;ılması i&ccedil;in Meclis&rsquo;e bir kanun teklifi verdi. Ama bu kez karşısında S&uuml;leyman Demirel başkanlığındaki h&uuml;k&uuml;met, teklifi g&uuml;ndeme bile almadı.<br /> DYP-SHP h&uuml;k&uuml;meti adına, Meclis&rsquo;te verilen soru &ouml;nergelerine verilen cevaplarda Ayasofya&rsquo;nın neden camiye &ccedil;evrilemeyeceği ş&ouml;yle a&ccedil;ıklanmıştı:&nbsp; &quot;Ayasofya Camii, 24 Kasım 1934 tarihli ve 2/1589 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla m&uuml;zeye &ccedil;evrilmiş olup, K&uuml;lt&uuml;r ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu h&uuml;k&uuml;mlerine g&ouml;re de korunması gerekli k&uuml;lt&uuml;r varlığıdır. Eski eser olması itibariyle, &ouml;zelliklerinin bozulmaması i&ccedil;in, halen restorasyonu yapılan Ayasofya Camiinin i&ccedil; duvarlarında eşsiz değerde freskler bulunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu zamanında badana ile kapatılan bu freskler, m&uuml;ze olarak kullanmaya başlanılacağı sırada, uzmanlar tarafından yapılan dikkatli ve titiz &ccedil;alışmalar sonunda tekrar ortaya &ccedil;ıkarılmıştır. İbadete a&ccedil;ılması halinde -İslam Dinine g&ouml;re- fresklerin yeniden kapatılması, korunması gereken değerlerin bir daha ele ge&ccedil;emeyecek şekilde yok olmasına neden olacaktır. Camilerin bol olduğu İstanbul&#39;da, &ccedil;ok sayıda turistin yurdumuzu ziyaret etmesine ve Hıristiyan &acirc;leminin geniş ilgisinin &ccedil;ekilmesine neden olan Ayasofya&rsquo;nın camiye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lmesi, İstanbul Şehrine ibadet y&ouml;n&uuml;nden hi&ccedil;bir katkı sağlamayacağı gibi, korunmaya değer &ouml;zelliklerin de kaybolmasına neden olacaktır.&quot;<br /> Fakat Isparta Milletvekili Ertekin Durut&uuml;rk konunun peşini bırakmadı. 1994 yılında &uuml;lke yerel se&ccedil;imlere doğru giderken bir kere daha Ayasofya&rsquo;nın cami olarak a&ccedil;ılması ile ilgili teklifi Meclis&rsquo;e getirdi. Demirel &Ccedil;ankaya&rsquo;da, Genel Başkan &Ccedil;iller ise ABD gezisindeydi. Teklif, ANAP, DYP ve Refah Partili milletvekillerinin desteğini alarak s&uuml;rpriz bir şekilde Meclis g&uuml;ndemine alındı. 1934&rsquo;den sonra Ayasofya&rsquo;nın yeniden cami olarak ibadete a&ccedil;ılmasına en &ccedil;ok yaklaşıldığı an buydu. Ama destek sayısı 150&rsquo;de kaldı. Eğer 9 milletvekili daha destek verseydi, Ayasofya&rsquo;nın camiye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lmesi teklifi kabul edilecekti.&nbsp;<br /> Son yıllarda Ayasofya konusu yeniden hararetli bir şekilde g&uuml;ndeme gelmeye başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 26.03.2019 tarihinde İstanbul&rsquo;da d&uuml;zenlenen Trabzonlular Buluşmasında yaptığı konuşmada, Ayasofya&rsquo;nın Cami olarak a&ccedil;ılabileceğinin işaretlerini vermiş ve şu ifadeleri kullanmıştı: &quot;Dediler ki Ayasofya ile ilgili olarak, hala &uuml;cretli olarak mı girilecek?&#39; Ben de kendilerine dedim ki... Hayır Ayasofya&#39;ya girişi &uuml;cretsiz hale getirebiliriz. Ve sadece &uuml;cretsiz hale getirmek değil. Se&ccedil;imlerden sonra Ayasofya&#39;yı tekrar aslına r&uuml;cu ettiririz. Bu ne demektir? Yani Ayasofya&#39;yı m&uuml;ze olmaktan &ccedil;ıkarıp Ayasofya&#39;yı cami ismiyle m&uuml;semma hale getiririz.&rsquo;&rsquo;<br /> İstanbul&rsquo;un Fethinin 567. Yıld&ouml;n&uuml;m&uuml; m&uuml;nasebetiyle Ayasofya&rsquo;da kutlamalar esnasında Fetih Suresinin okunması ve ardından mealinin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından aktarılması, bu konuda yapılacak &ccedil;alışmaları adeta ateşleyen bir konu olarak kamuoyunun g&uuml;ndemine oturdu. Bu kutlamalar vatandaşlarımızın b&uuml;y&uuml;k bir ekseriyeti tarafından takdir ve tebrik ile karşılanırken, Yunanistan tarafından g&ouml;sterilen şiddetli tepkiler de dikkati &ccedil;ekti. Dışişleri Bakanı Mevl&uuml;t &Ccedil;avuşoğlu, katıldığı bir TV programında bir soru &uuml;zerine Yunanistan&rsquo;ın tavrına sert tepki g&ouml;stererek şu ifadeleri kullandı: &lsquo;&rsquo;Ayasofya T&uuml;rkiye Cumhuriyetinin m&uuml;lk&uuml;d&uuml;r ve fethedilmiştir. T&uuml;rkiye Cumhuriyetinde ezanın ya da Kur&rsquo;an-ı Kerim&rsquo;in nerede okunacağına biz başka birine mi soracağız?&rsquo;&rsquo;<br /> Osmanlı Devletinin Avrupa ve Balkanlar&rsquo;dan &ccedil;ekilmesi ile birlikte geride bıraktığı cami, ibadethane ve medreselerin akıbeti, Avrupa devletlerinin bu konuda hi&ccedil;bir şekilde s&ouml;z s&ouml;yleme haklarının olmadığının a&ccedil;ık bir g&ouml;stergesidir. Bu s&uuml;recin ardından bu &uuml;lkelerde bulunan binlerce Cami ve ibadethane ya yıkılmış, ya Kiliseye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lm&uuml;ş veya başka ama&ccedil;larla kullanılmaya başlanmıştır. Selanik başta olmak &uuml;zere Batı Trakya&rsquo;da &ccedil;ok sayıda caminin başına gelen hazin akıbet, &ccedil;ok &ouml;nemli bir konu olarak &ouml;n&uuml;m&uuml;zde durmaktadır. Osmanlı bakiyesi olan topraklarda, &ccedil;ok az sayıda Cami bu vasfını koruyabilmiş ve bunlardan &ouml;nemli bir kısmı da son yıllarda yapılan &ccedil;alışma ve restorasyonlar ile yeniden asıl h&uuml;viyetlerine d&ouml;nd&uuml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r.<br /> Avrupa&rsquo;da bu şekilde tahrip edilen veya başka şekillere d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;len camilerle ilgili olarak bazı &ccedil;alışmalar da yapılmıştır. Bu geniş konuya burada değinmemiz m&uuml;mk&uuml;n değildir. Ancak &ccedil;ok &ouml;nemli bir &ouml;rneği burada belirtmekte fayda g&ouml;r&uuml;yoruz. İspanya&rsquo;da End&uuml;l&uuml;s Emevileri tarafından yapılan Kurtuba Camisinin, M&uuml;sl&uuml;manların buradan ayrılmasından sonra başına gelenler, tam bir utan&ccedil; sayfası olarak tarihe ge&ccedil;miştir. 785 yılında temeli atılan ve bir yıl i&ccedil;inde ibadete a&ccedil;ılan Kurtuba Cami, daha sonraki yıllarda defalarca genişletildi ve yeni b&ouml;lmeler eklendi. D&uuml;nyanın her tarafından en kıymetli malzemeler getirilerek şaheser bir hale getirildi.<br /> Yirmi kapısı bulunan caminin &ouml;n&uuml;nde &ouml;zel portakal bah&ccedil;eleri kurulmuş, her tarafta bah&ccedil;eler, havuzlar, fıskiyeler, &ccedil;eşmeler, M&uuml;sl&uuml;manların abdest alabilmesi i&ccedil;in pek &ccedil;ok şadırvan yapılmıştı. İşlemeler ve &ccedil;ok nefis yazı motifleriyle kaplı olan camiye giren insanlar hayranlıklarını gizleyemiyorlardı. Geceleyin binlerce g&uuml;m&uuml;ş kandillerden, fışkıran renkli ışıklar camiyi aydınlatıyordu. Camiyi aydınlatan 7425 kandilin yarısının senenin normal g&uuml;nlerinde; tamamının ise Ramazan ve bayram g&uuml;nlerinde yandığını, bunun i&ccedil;in 24.000 okka zeytinyağı sarf edildiğini; ayrıca camiye g&uuml;zel koku vermek i&ccedil;in, her sene 120 okka amber ve &ouml;dağacı yakıldığını kaynaklar bildirmektedir.<br /> Hıristiyan İspanyollar, 1492 (H. 897)&rsquo;de End&uuml;l&uuml;s Devleti&rsquo;ni yıkıp, Kurtuba&rsquo;ya girince, ilk iş olarak bu camiye saldırdılar. Atlarıyla girip, buraya sığınan savunmasız M&uuml;sl&uuml;manları acımasızca katlettiler. Bu mabette sergilenen vahşetin sonucu, caminin kapılarından kan akmaya başladı. Daha sonra altın minber ile fildişinden yapılmış rahleleri paylaştılar. Sonraki g&uuml;nlerde camide bulunan bazı b&ouml;l&uuml;mleri tamamen yıkarak burayı bir katedrale d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rd&uuml;ler. Bug&uuml;n bu eşsiz yapı, b&uuml;y&uuml;k bir tahribata uğratılmış bir şekilde Cordoba Katedrali olarak faaliyet g&ouml;stermeye devam etmektedir. O d&ouml;nemde sadece Kurtuba&rsquo;da 600 civarında cami bulunuyordu ve hemen hemen tamamı, bu b&uuml;y&uuml;k vahşetten nasibini aldı. Bu &ccedil;arpıcı &ouml;rnek tek başına, Ayasofya i&ccedil;in g&ouml;sterilen &ouml;zen ve hassasiyet de g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alınınca kimsenin s&ouml;z s&ouml;ylemeye hakkının olmadığı a&ccedil;ık bir şekilde ortaya sermektedir.&nbsp;<br /> Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 4 Haziran 2020 tarihinde yapılan Ak Parti MYK Toplantısında, Ayasofya ile ilgili olarak &ccedil;alışma yapılması talimatını verdi. Bu arada Danıştay, Ayasofya&rsquo;nın camiden m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi ile ilgili olarak alınan Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle a&ccedil;ılan davayı g&uuml;ndemine alarak 2 Temmuz&rsquo;da g&ouml;r&uuml;şme kararı aldı. TRT&rsquo;de katıldığı bir canlı yayın programında Cumhurbaşkanı Erdoğan bu konu ile ilgili olarak g&ouml;r&uuml;şlerini şu şekilde ifade etti: &ldquo;Biz bir hukuk devleti olarak Danıştay&rsquo;ın vereceği kararı bekliyoruz. Danıştay kararını verdikten sonra atılması gereken adımlar atılır.&rdquo; Şimdi g&ouml;zler 2 Temmuz&rsquo;da Danıştay&rsquo;ın Ayasofya ile ilgili olarak alacağı karara &ccedil;evrilmiş durumda. Belki Cumhurbaşkanı, bir kararname ile Ayasofya&rsquo;yı yeniden asli h&uuml;viyetine kavuşturabilir ve bug&uuml;nk&uuml; y&ouml;netim sistemi ile bu da m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Fakat konunun bir mahkeme kararının ardından alınmasının &ccedil;ok daha doğru olduğu da ş&uuml;phe g&ouml;t&uuml;rmez bir hakikattir.<br /> Bu m&uuml;barek mabedin yeniden cami olarak m&uuml;minlerin hizmetine sunulması, &uuml;lkemize musallat olmuş şer şebekeler ve dehşetli komiteler ile birlikte, manevi musibet ve belaların def edilmesi i&ccedil;in manevi bir kalkan vazifesi g&ouml;receğine olan inancımızı ifade etmek istiyoruz.&nbsp; Bug&uuml;ne kadar milletin &ouml;n&uuml;ne prangalarla konulmuş ve zincirlenmiş bir&ccedil;ok kapının a&ccedil;ılması i&ccedil;in b&uuml;y&uuml;k bir cesaretle kararlar alan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve h&uuml;k&uuml;metimizden b&ouml;yle bir icraatta bulunmalarını istemek, bu &uuml;lkeyi seven ve m&uuml;min olan herkesin de bir vazifesidir. M&uuml;sl&uuml;man milletimizin de dualarla beklediği en b&uuml;y&uuml;k hasretlerinden birisi, bu şekilde ger&ccedil;ekleşecektir.<br /> Hatta bu a&ccedil;ılışın 15 Temmuz g&uuml;n&uuml; ger&ccedil;ekleşmesi halinde, FET&Ouml;&rsquo;y&uuml; kullanarak bu milletin iradesine el koymak isteyen ve geleceğimizi karatmak emelinde olan, milletimizin azim ve iradesi karşısında b&uuml;y&uuml;k bir şamar yiyen bu millet ve bu devletin d&uuml;şmanlarına karşı, bu aziz milletin m&uuml;kemmel, kalıcı ve hakiki bir cevabı olarak tarihteki muhteşem yerini alacaktır. Belki de Ayasofya&rsquo;dan Kud&uuml;s&rsquo;e doğru uzanacak bir b&uuml;y&uuml;k f&uuml;tuhat dalgasının da başlangıcını teşkil edecektir.&nbsp;&nbsp;<br /> Biz de bu vazifenin ehemmiyet ve manevi b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n idrakinde olan vatandaşlar olarak Ayasofya&rsquo;nın bir an &ouml;nce manevi zincirlerden ve bu elim h&uuml;z&uuml;nden kurtarılmasını istiyor ve bekliyoruz.</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Abd&uuml;lkadir MENEK&nbsp;<br /> <br /> 1-Emirdağ Lahikası II, Sayfa:236<br /> 2-İhsan Atasoy, Ali İhsan Tola, Nesil Yayınları, Sayfa:54-55</div>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.