Abdulkadir MENEK
Köşe Yazarı
Abdulkadir MENEK
 

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AYASOFYA(II)

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">II. Selim d&ouml;neminde Ayasofya Camisi i&ccedil;in Mimar Sinan g&ouml;revlendirilir. Ve Cami ile &ccedil;evresi &ccedil;ok geniş kapsamlı bir tamir, tahkim ve tadilattan ge&ccedil;irilir. Geniş bir &ccedil;evre d&uuml;zenlemesi yapılır. D&ouml;rd&uuml;nc&uuml; minare de III. Murat&rsquo;ın Padişahlığı d&ouml;neminde Mimar Sinan tarafından yapılır. 1608 yılında Mimar Dalgı&ccedil; Ahmet Ağa tarafından &ccedil;ok geniş kapsamlı bir iyileştirme &ccedil;alışmasının yapıldığı bilinmektedir. 1739 yılında ise Sultan I. Mahmut tarafından Ayasofya&rsquo;da, okuma salonu ve kitapların saklandığı b&ouml;l&uuml;mlerin bulunduğu b&uuml;y&uuml;k bir k&uuml;t&uuml;phane yaptırılmıştır. Buradaki beş bin adet kitap 1968 yılında S&uuml;leymaniye K&uuml;t&uuml;phanesine devredilmiştir.<br /> 1743 yılında yine Sultan I. Mahmut tarafından fakir ve kimsesizlere yemek dağıtılması amacıyla caminin kuzeydoğu tarafına bir imarethane yaptırılmıştır. 1847 yılında ise Sultan Abd&uuml;lmecid tarafından b&uuml;y&uuml;k bir tamirat &ccedil;alışması başlatılmış ve caminin kuzey tarafına da bir medrese inşa ettirilmiştir. 1894 yılında meydana gelen deprem sırasında Ayasofya Camisi &ouml;nemli oranda hasar g&ouml;rm&uuml;ş, 1895 yılında ise Sultan II. Abd&uuml;lhamit&rsquo;in emriyle yeniden elden ge&ccedil;irilmiştir. Ayasofya Camisi m&uuml;ze haline getirildikten sonra da farklı zamanlarda restorasyon &ccedil;alışmaları yapılmıştır.<br /> 1 Haziran 1453 tarihinde bir Cuma g&uuml;n&uuml; ibadete a&ccedil;ılarak, 481 yıl s&uuml;re ile kesintisiz bu kutsi vazifeyi yerine getiren ve İstanbul&rsquo;un İslamlaşmasının bir nişanesi h&uuml;km&uuml;ne ge&ccedil;en Ayasofya Camisi&rsquo;nin, 24 Kasım 1934 tarihli bir kararname ile camiden m&uuml;zeye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lmesi konusu, bug&uuml;n bile b&uuml;t&uuml;n y&ouml;nleriyle aydınlatılmamıştır.<br /> Ayasofya&rsquo;nın Cami olmaktan &ccedil;ıkarılıp m&uuml;zeye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lmesi konusunun Lozan&rsquo;da konuşulduğu ve bununla ilgili bir karar alınarak gizli maddeler arasına konulduğu hususu, bug&uuml;ne kadar &ccedil;ok sayıda kişi tarafından bir iddia olarak ortaya atılmıştır. Ancak konu ile ilgili olarak meselenin esas i&ccedil;y&uuml;z&uuml;, bug&uuml;ne kadar net bir şekilde aydınlatılamamıştır.<br /> Başbakan İsmet İn&ouml;n&uuml;&rsquo;n&uuml;n teklifi ve Cumhurbaşkanı Kemal Atat&uuml;rk&rsquo;&uuml;n onayı ile verilen m&uuml;zeye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rme kararı, ancak 1 Şubat 1935 tarihinden itibaren y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe girmiştir. Bu kararnamenin sahte olduğuna dair bir&ccedil;ok husus da, halen konuşulmaya devam edilmektedir. Zaten Ayasofya Camisinin imam kadrosu hi&ccedil;bir zaman lağvedilmemiştir ve bug&uuml;n bile kadrolu imamı mevcuttur.<br /> Ayasofya Camii&#39;nin m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi konusundaki Vakıflar Genel M&uuml;d&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;&rsquo;n&uuml;n 04.11.1934 tarih ve 94041 sayılı teklifinde &lsquo;&rsquo;Şark &acirc;lemini sevindirmek ve beşeriyete yeni bir ilim m&uuml;essesesi kazandırmak i&ccedil;in m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi&rsquo;&rsquo; teklif edildiği belirtilmekte ise de, Genel M&uuml;d&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n b&ouml;yle bir yetkisi bulunmamaktadır.<br /> Ayasofya&rsquo;nın cami iken m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi ile ilgili olarak alındığı s&ouml;ylenen kararnamenin de sahte olduğu konusunda ciddi ş&uuml;pheler mevcuttur. Zaten vakıf malı olarak tescil edilen bir m&uuml;lk&uuml;n, bu şekilde bir tasarrufa tabi kılınması da hukuki olarak m&uuml;mk&uuml;n değildir. Bu kararnameye atılan &lsquo;Atat&uuml;rk&rsquo;&rsquo; imzasının da şekli, bu kuşkuları kuvvetlendiren başka bir delil olarak araştırmacılar tarafından ifade edilmektedir.<br /> Ayrıca Soyadı Kanunu y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe girmeden &uuml;&ccedil; g&uuml;n &ouml;nce, bu kararnameye atılan &lsquo;&rsquo;Atat&uuml;rk&rsquo;&rsquo; imzasının da hukuki olarak ge&ccedil;erli olmadığı ifade edilmektedir. Soyadı Kanunu, 27 Kasım 1934 tarihli Resmi Gazete &rsquo;de yayınlanarak y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe girmiştir. Ayrıca bu kararın, Resmi Gazete ile Mevzuat dergisinde yayınlanmamış olması da, bu konudaki kuşkuları g&uuml;&ccedil;lendirmektedir.<br /> Ayasofya&rsquo;nın ibadete a&ccedil;ılması i&ccedil;in Milletvekili olarak g&ouml;rev yaptığı yıllarda 2 kez TBMM&rsquo;ye kanun teklifi veren T&uuml;rk Tarih Kurumu&rsquo;nun eski başkanı Prof. Dr. Yusuf Hala&ccedil;oğlu, burada kullanılan Atat&uuml;rk imzasının sahte olduğu konusunda ısrarla g&ouml;r&uuml;ş ifade eden ilim adamlarının başında gelmektedir.&nbsp; Yusuf Hala&ccedil;oğlu&rsquo;nun Milliyet&rsquo;te yayınlanan a&ccedil;ıklamalarında şu g&ouml;r&uuml;şlere yer verildi. &lsquo;&rsquo;Ayasofya&rsquo;nın m&uuml;ze haline getirilmesi i&ccedil;in hazırlanan kararname sahtedir. S&ouml;z konusu kararname hi&ccedil;bir zaman Resmi Gazete&rsquo;de yayımlanmadı. Tarih ve sayı numaraları da yok. A&ccedil;ık bir hukuksuzluk var. Atat&uuml;rk&rsquo;e ait olduğu s&ouml;ylenen ıslak imza sahte. Mustafa Kemal Paşa, Atat&uuml;rk &uuml;nvanını almadan &ouml;nce kararnameye Atat&uuml;rk imzası atılmış. Ancak soyadı kanunundan sonraki imzaları ile kararnamedeki imzası birbirine hi&ccedil; benzemiyor. 1934&rsquo;te avludaki mozaiklerin ortaya &ccedil;ıkarılması i&ccedil;in 9 kişilik heyet kuruldu. O d&ouml;nem Ayasofya&rsquo;nın etrafı d&uuml;kk&acirc;nlarla dolu ve &ccedil;evresi harap haldeydi. 1931&rsquo;de &ccedil;evre d&uuml;zenlemelerine başlandı. 1934&rsquo;de sıva tozları nedeniyle halılar s&ouml;k&uuml;l&uuml;nce kısa bir s&uuml;reliğine ibadete kapatıldığı duyuruldu. Atat&uuml;rk&rsquo;&uuml;n &ouml;l&uuml;m&uuml;ne kadar a&ccedil;ılması geciktirildi. Sonrasında ise sahte imza dayanak yapılarak m&uuml;zeye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;ld&uuml;.&rsquo;&rsquo;(1)<br /> Ayasofya Camisinin m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi ile ilgili s&uuml;re&ccedil; hakkında ilgin&ccedil; bazı bilgiler de Yazar Yıldıray Oğur tarafından yayınlandı. Yıldıray Oğur, bu konunun en &ouml;nemli uzmanlarından olan Prof. Dr. Semavi Eyice ile yapmış olduğu r&ouml;portajda, konu ile ilgili olarak edindiği ve Prof. Dr. Yusuf Hala&ccedil;oğlu&rsquo;dan farklı bazı g&ouml;r&uuml;şlerin de yer aldığı bilgileri şu şekilde okuyucularına aktardı:<br /> &quot;Ayasofya&rsquo;nın m&uuml;zeye &ccedil;evrilme kararının nasıl alındığını iki yıl &ouml;nce kaybettiğimiz T&uuml;rkiye&rsquo;nin en &ouml;nemli Bizantologlarından ve Ayasofya uzmanlarından Prof. Dr. Semavi Eyice, 2016&rsquo;da yaptığımız r&ouml;portajda ş&ouml;yle anlatmıştı:<br /> &ldquo;Muzaffer Ramazanoğlu&rsquo;nun Ayasofya M&uuml;d&uuml;r&uuml; olduğu zamanda bir tane Ayasofya Hatıra Defteri diye kocaman bir defter yapıldı. Bu defterin birinci sayfasına da ilk hatırayı Atat&uuml;rk zamanında Milli Eğitim Bakanı olan zat el yazısıyla yazdı. Diyor ki orada: Atat&uuml;rk bir akşam sofrasında yanındakilere &lsquo;Ayasofya&rsquo;yı m&uuml;zeleştirsek ne dersiniz&rsquo; diye sordu. Malum yanındaki zevat, şak şak şak alkış, oldu da bitti maşallah. Diyor ki: &lsquo;Ertesi g&uuml;n Atat&uuml;rk&rsquo;&uuml;n arzusu bu merkezde diyerek Vakıflar İdaresine Milli Eğitim&rsquo;den ilk yazıyı yazdık. Ayasofya&rsquo;yı derhal cami teşkilatından &ccedil;ıkarıp, m&uuml;zelere derhal teslim edin&rsquo; diye. Ben noktası virg&uuml;l&uuml;ne kadar bu defterin kopyasını aldım o zaman. Şimdi bu defter kayıp, bulamıyorlar...&rdquo;<br /> Ger&ccedil;ekten de s&uuml;reci başlatan 25 Ağustos 1934&rsquo;de Milli Eğitim Bakanı Abidin &Ouml;zmen&rsquo;in aldığı bir emri Başbakanlığa bildiren yazısı olmuştu:<br /> &ldquo;Aldığım b&uuml;y&uuml;k şifahi emir &uuml;zerine Ayasofya Camii&rsquo;nin m&uuml;ze haline konması i&ccedil;in icap eden tetkikata başlanması hakkında verilen emrin bir suretini arz eylerim efendim.&rdquo;<br /> Hemen bir komisyon oluşturulmuş, hazırlıklara başlanmış, nihayet 24 Kasım 1934 g&uuml;n&uuml; de altında Reisicumhur Mustafa Kemal Atat&uuml;rk, Başbakan İsmet İn&ouml;n&uuml;, İktisat Vekili Celal Bayar ve diğer bakanların imzasının olduğu &ldquo;Eşsiz bir mimarlık sanat abidesi olan İstanbul&rsquo;daki Ayasofya Camisi&rsquo;nin tarih&icirc; vaziyeti itibarıyla m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi b&uuml;t&uuml;n Şark &acirc;lemini sevindireceği, insanlığa yeni bir ilim m&uuml;essesesi kazandıracağı cihetle bunun m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi...&rdquo; diye başlayan bir kararnameyle Ayasofya m&uuml;zeye &ccedil;evrilmişti.<br /> 10 Aralık 1934 g&uuml;n&uuml; dış parmaklıklarına &ldquo;M&uuml;ze tamir ve tasnif sonuna kadar kapalıdır&rdquo; tabelası asılan Ayasofya, 1 Şubat 1935 g&uuml;n&uuml; m&uuml;ze olarak ilk ziyaret&ccedil;ilerini kabul etmeye başladı.<br /> M&uuml;zenin ilk ziyaret&ccedil;ilerinden biri de Atat&uuml;rk olmuştu.&quot; (2)<br /> Bu karar ile birlikte Ayasofya Cami&rsquo;sinin duvarlarını s&uuml;sleyen Lafzullah, Peygamberimiz(A.S.V) ve d&ouml;rt halifenin isimleri yazılı bulunan tablolar duvarlardan indirilerek dışarı &ccedil;ıkarılmak istenmiş, ancak kapıdan sığmadığı i&ccedil;in dışarıya &ccedil;ıkarılamamışlardır.<br /> Yahya Kemal Beyatlı, Osmanlı Devleti&rsquo;nin iki manevi temelinin Ayasofya&rsquo;da okunan ezan ile Topkapı Sarayı&rsquo;nın Hırka-yı Saadet Dairesi&rsquo;nde okunan Kur&rsquo;an olduğunu ş&ouml;ylece ifade etmektedir:<br /> &rsquo;&rsquo; Bir g&uuml;n Ayasofya minaresinden ezan okunduğunu işittim. 857 (Miladi 1453) senesinin o sabahından beri asırlarca g&uuml;nde beş defa okunmuş olan bu ezan, hal-i vaki idi. Bu ezanı dinlerken Fatih&rsquo;i asıl manasıyla ilk defa idrak ettim.<br /> &lsquo;&rsquo;Yine bir g&uuml;n padişahların Topkapı Sarayında Revan K&ouml;şk&uuml;n&uuml; ziyaret ediyordum. Uzaktan Kur&rsquo;an okunuyordu. Yavaş yavaş sese doğru yaklaşırken nereden geldiğini ziyaretimde rehber olan zata sordum. Dedi ki: &rsquo;Hırka-i Saadet Dairesinden geliyor&rsquo;<br /> &lsquo;&rsquo;Peygamberimizin hırkasını sakladığımız cennet gibi yeşil odanın T&uuml;rkk&acirc;ri penceresinin &ouml;n&uuml;nde durduk. İ&ccedil;eride iki hafız vardı. Biri ellerini kavuşturmuş, g&ouml;zlerini yummuş, oturuyordu; diğeri diz &ccedil;&ouml;km&uuml;ş, m&uuml;sterih ve y&uuml;ksek bir sesle okuyordu. Rehberime sordum:<br /> &lsquo;Hırka-i Saadet &ouml;n&uuml;nde Kur&rsquo;an ne zaman okunur?&rsquo; Dedi ki: &rsquo;D&ouml;rt asırdan beri her saat geceli g&uuml;nd&uuml;zl&uuml;. Yavuz Sultan Selim&rsquo;in Hırka-i Saadeti Mısır&rsquo;da getirip bu odadaki mevkiine koyduğundan beri kırk hafız n&ouml;betle Kur&rsquo;an okur. T&uuml;rk tarihinde bir dakika bile buradaki Kur&rsquo;an sesi kesilmemiştir.&rsquo;<br /> &lsquo;&rsquo;Gezintilerimde bir hakikat keşfettim. Bu devletin iki manevi temeli vardır: Fatih&rsquo;in Ayasofya minaresinden okuttuğu ezan ki, hala okunuyor. Selim&rsquo;in Hırka-i Saadet &ouml;n&uuml;nde okuttuğu Kur&rsquo;an ki, hala okunuyor. (3)</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Abd&uuml;lkadir MENEK&nbsp;<br /> <br /> 1-Milliyet, 10.06.2020<br /> 2-Yıldıray Oğur, Karar, 08.06.2020<br /> 3- Yahya Kemal Beyatlı, Aziz İstanbul, Sayfa:120</div>
Ekleme Tarihi: 14 Haziran 2020 - Pazar

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AYASOFYA(II)

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">II. Selim d&ouml;neminde Ayasofya Camisi i&ccedil;in Mimar Sinan g&ouml;revlendirilir. Ve Cami ile &ccedil;evresi &ccedil;ok geniş kapsamlı bir tamir, tahkim ve tadilattan ge&ccedil;irilir. Geniş bir &ccedil;evre d&uuml;zenlemesi yapılır. D&ouml;rd&uuml;nc&uuml; minare de III. Murat&rsquo;ın Padişahlığı d&ouml;neminde Mimar Sinan tarafından yapılır. 1608 yılında Mimar Dalgı&ccedil; Ahmet Ağa tarafından &ccedil;ok geniş kapsamlı bir iyileştirme &ccedil;alışmasının yapıldığı bilinmektedir. 1739 yılında ise Sultan I. Mahmut tarafından Ayasofya&rsquo;da, okuma salonu ve kitapların saklandığı b&ouml;l&uuml;mlerin bulunduğu b&uuml;y&uuml;k bir k&uuml;t&uuml;phane yaptırılmıştır. Buradaki beş bin adet kitap 1968 yılında S&uuml;leymaniye K&uuml;t&uuml;phanesine devredilmiştir.<br /> 1743 yılında yine Sultan I. Mahmut tarafından fakir ve kimsesizlere yemek dağıtılması amacıyla caminin kuzeydoğu tarafına bir imarethane yaptırılmıştır. 1847 yılında ise Sultan Abd&uuml;lmecid tarafından b&uuml;y&uuml;k bir tamirat &ccedil;alışması başlatılmış ve caminin kuzey tarafına da bir medrese inşa ettirilmiştir. 1894 yılında meydana gelen deprem sırasında Ayasofya Camisi &ouml;nemli oranda hasar g&ouml;rm&uuml;ş, 1895 yılında ise Sultan II. Abd&uuml;lhamit&rsquo;in emriyle yeniden elden ge&ccedil;irilmiştir. Ayasofya Camisi m&uuml;ze haline getirildikten sonra da farklı zamanlarda restorasyon &ccedil;alışmaları yapılmıştır.<br /> 1 Haziran 1453 tarihinde bir Cuma g&uuml;n&uuml; ibadete a&ccedil;ılarak, 481 yıl s&uuml;re ile kesintisiz bu kutsi vazifeyi yerine getiren ve İstanbul&rsquo;un İslamlaşmasının bir nişanesi h&uuml;km&uuml;ne ge&ccedil;en Ayasofya Camisi&rsquo;nin, 24 Kasım 1934 tarihli bir kararname ile camiden m&uuml;zeye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lmesi konusu, bug&uuml;n bile b&uuml;t&uuml;n y&ouml;nleriyle aydınlatılmamıştır.<br /> Ayasofya&rsquo;nın Cami olmaktan &ccedil;ıkarılıp m&uuml;zeye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;lmesi konusunun Lozan&rsquo;da konuşulduğu ve bununla ilgili bir karar alınarak gizli maddeler arasına konulduğu hususu, bug&uuml;ne kadar &ccedil;ok sayıda kişi tarafından bir iddia olarak ortaya atılmıştır. Ancak konu ile ilgili olarak meselenin esas i&ccedil;y&uuml;z&uuml;, bug&uuml;ne kadar net bir şekilde aydınlatılamamıştır.<br /> Başbakan İsmet İn&ouml;n&uuml;&rsquo;n&uuml;n teklifi ve Cumhurbaşkanı Kemal Atat&uuml;rk&rsquo;&uuml;n onayı ile verilen m&uuml;zeye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rme kararı, ancak 1 Şubat 1935 tarihinden itibaren y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe girmiştir. Bu kararnamenin sahte olduğuna dair bir&ccedil;ok husus da, halen konuşulmaya devam edilmektedir. Zaten Ayasofya Camisinin imam kadrosu hi&ccedil;bir zaman lağvedilmemiştir ve bug&uuml;n bile kadrolu imamı mevcuttur.<br /> Ayasofya Camii&#39;nin m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi konusundaki Vakıflar Genel M&uuml;d&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;&rsquo;n&uuml;n 04.11.1934 tarih ve 94041 sayılı teklifinde &lsquo;&rsquo;Şark &acirc;lemini sevindirmek ve beşeriyete yeni bir ilim m&uuml;essesesi kazandırmak i&ccedil;in m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi&rsquo;&rsquo; teklif edildiği belirtilmekte ise de, Genel M&uuml;d&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n b&ouml;yle bir yetkisi bulunmamaktadır.<br /> Ayasofya&rsquo;nın cami iken m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi ile ilgili olarak alındığı s&ouml;ylenen kararnamenin de sahte olduğu konusunda ciddi ş&uuml;pheler mevcuttur. Zaten vakıf malı olarak tescil edilen bir m&uuml;lk&uuml;n, bu şekilde bir tasarrufa tabi kılınması da hukuki olarak m&uuml;mk&uuml;n değildir. Bu kararnameye atılan &lsquo;Atat&uuml;rk&rsquo;&rsquo; imzasının da şekli, bu kuşkuları kuvvetlendiren başka bir delil olarak araştırmacılar tarafından ifade edilmektedir.<br /> Ayrıca Soyadı Kanunu y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe girmeden &uuml;&ccedil; g&uuml;n &ouml;nce, bu kararnameye atılan &lsquo;&rsquo;Atat&uuml;rk&rsquo;&rsquo; imzasının da hukuki olarak ge&ccedil;erli olmadığı ifade edilmektedir. Soyadı Kanunu, 27 Kasım 1934 tarihli Resmi Gazete &rsquo;de yayınlanarak y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe girmiştir. Ayrıca bu kararın, Resmi Gazete ile Mevzuat dergisinde yayınlanmamış olması da, bu konudaki kuşkuları g&uuml;&ccedil;lendirmektedir.<br /> Ayasofya&rsquo;nın ibadete a&ccedil;ılması i&ccedil;in Milletvekili olarak g&ouml;rev yaptığı yıllarda 2 kez TBMM&rsquo;ye kanun teklifi veren T&uuml;rk Tarih Kurumu&rsquo;nun eski başkanı Prof. Dr. Yusuf Hala&ccedil;oğlu, burada kullanılan Atat&uuml;rk imzasının sahte olduğu konusunda ısrarla g&ouml;r&uuml;ş ifade eden ilim adamlarının başında gelmektedir.&nbsp; Yusuf Hala&ccedil;oğlu&rsquo;nun Milliyet&rsquo;te yayınlanan a&ccedil;ıklamalarında şu g&ouml;r&uuml;şlere yer verildi. &lsquo;&rsquo;Ayasofya&rsquo;nın m&uuml;ze haline getirilmesi i&ccedil;in hazırlanan kararname sahtedir. S&ouml;z konusu kararname hi&ccedil;bir zaman Resmi Gazete&rsquo;de yayımlanmadı. Tarih ve sayı numaraları da yok. A&ccedil;ık bir hukuksuzluk var. Atat&uuml;rk&rsquo;e ait olduğu s&ouml;ylenen ıslak imza sahte. Mustafa Kemal Paşa, Atat&uuml;rk &uuml;nvanını almadan &ouml;nce kararnameye Atat&uuml;rk imzası atılmış. Ancak soyadı kanunundan sonraki imzaları ile kararnamedeki imzası birbirine hi&ccedil; benzemiyor. 1934&rsquo;te avludaki mozaiklerin ortaya &ccedil;ıkarılması i&ccedil;in 9 kişilik heyet kuruldu. O d&ouml;nem Ayasofya&rsquo;nın etrafı d&uuml;kk&acirc;nlarla dolu ve &ccedil;evresi harap haldeydi. 1931&rsquo;de &ccedil;evre d&uuml;zenlemelerine başlandı. 1934&rsquo;de sıva tozları nedeniyle halılar s&ouml;k&uuml;l&uuml;nce kısa bir s&uuml;reliğine ibadete kapatıldığı duyuruldu. Atat&uuml;rk&rsquo;&uuml;n &ouml;l&uuml;m&uuml;ne kadar a&ccedil;ılması geciktirildi. Sonrasında ise sahte imza dayanak yapılarak m&uuml;zeye d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;ld&uuml;.&rsquo;&rsquo;(1)<br /> Ayasofya Camisinin m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi ile ilgili s&uuml;re&ccedil; hakkında ilgin&ccedil; bazı bilgiler de Yazar Yıldıray Oğur tarafından yayınlandı. Yıldıray Oğur, bu konunun en &ouml;nemli uzmanlarından olan Prof. Dr. Semavi Eyice ile yapmış olduğu r&ouml;portajda, konu ile ilgili olarak edindiği ve Prof. Dr. Yusuf Hala&ccedil;oğlu&rsquo;dan farklı bazı g&ouml;r&uuml;şlerin de yer aldığı bilgileri şu şekilde okuyucularına aktardı:<br /> &quot;Ayasofya&rsquo;nın m&uuml;zeye &ccedil;evrilme kararının nasıl alındığını iki yıl &ouml;nce kaybettiğimiz T&uuml;rkiye&rsquo;nin en &ouml;nemli Bizantologlarından ve Ayasofya uzmanlarından Prof. Dr. Semavi Eyice, 2016&rsquo;da yaptığımız r&ouml;portajda ş&ouml;yle anlatmıştı:<br /> &ldquo;Muzaffer Ramazanoğlu&rsquo;nun Ayasofya M&uuml;d&uuml;r&uuml; olduğu zamanda bir tane Ayasofya Hatıra Defteri diye kocaman bir defter yapıldı. Bu defterin birinci sayfasına da ilk hatırayı Atat&uuml;rk zamanında Milli Eğitim Bakanı olan zat el yazısıyla yazdı. Diyor ki orada: Atat&uuml;rk bir akşam sofrasında yanındakilere &lsquo;Ayasofya&rsquo;yı m&uuml;zeleştirsek ne dersiniz&rsquo; diye sordu. Malum yanındaki zevat, şak şak şak alkış, oldu da bitti maşallah. Diyor ki: &lsquo;Ertesi g&uuml;n Atat&uuml;rk&rsquo;&uuml;n arzusu bu merkezde diyerek Vakıflar İdaresine Milli Eğitim&rsquo;den ilk yazıyı yazdık. Ayasofya&rsquo;yı derhal cami teşkilatından &ccedil;ıkarıp, m&uuml;zelere derhal teslim edin&rsquo; diye. Ben noktası virg&uuml;l&uuml;ne kadar bu defterin kopyasını aldım o zaman. Şimdi bu defter kayıp, bulamıyorlar...&rdquo;<br /> Ger&ccedil;ekten de s&uuml;reci başlatan 25 Ağustos 1934&rsquo;de Milli Eğitim Bakanı Abidin &Ouml;zmen&rsquo;in aldığı bir emri Başbakanlığa bildiren yazısı olmuştu:<br /> &ldquo;Aldığım b&uuml;y&uuml;k şifahi emir &uuml;zerine Ayasofya Camii&rsquo;nin m&uuml;ze haline konması i&ccedil;in icap eden tetkikata başlanması hakkında verilen emrin bir suretini arz eylerim efendim.&rdquo;<br /> Hemen bir komisyon oluşturulmuş, hazırlıklara başlanmış, nihayet 24 Kasım 1934 g&uuml;n&uuml; de altında Reisicumhur Mustafa Kemal Atat&uuml;rk, Başbakan İsmet İn&ouml;n&uuml;, İktisat Vekili Celal Bayar ve diğer bakanların imzasının olduğu &ldquo;Eşsiz bir mimarlık sanat abidesi olan İstanbul&rsquo;daki Ayasofya Camisi&rsquo;nin tarih&icirc; vaziyeti itibarıyla m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi b&uuml;t&uuml;n Şark &acirc;lemini sevindireceği, insanlığa yeni bir ilim m&uuml;essesesi kazandıracağı cihetle bunun m&uuml;zeye &ccedil;evrilmesi...&rdquo; diye başlayan bir kararnameyle Ayasofya m&uuml;zeye &ccedil;evrilmişti.<br /> 10 Aralık 1934 g&uuml;n&uuml; dış parmaklıklarına &ldquo;M&uuml;ze tamir ve tasnif sonuna kadar kapalıdır&rdquo; tabelası asılan Ayasofya, 1 Şubat 1935 g&uuml;n&uuml; m&uuml;ze olarak ilk ziyaret&ccedil;ilerini kabul etmeye başladı.<br /> M&uuml;zenin ilk ziyaret&ccedil;ilerinden biri de Atat&uuml;rk olmuştu.&quot; (2)<br /> Bu karar ile birlikte Ayasofya Cami&rsquo;sinin duvarlarını s&uuml;sleyen Lafzullah, Peygamberimiz(A.S.V) ve d&ouml;rt halifenin isimleri yazılı bulunan tablolar duvarlardan indirilerek dışarı &ccedil;ıkarılmak istenmiş, ancak kapıdan sığmadığı i&ccedil;in dışarıya &ccedil;ıkarılamamışlardır.<br /> Yahya Kemal Beyatlı, Osmanlı Devleti&rsquo;nin iki manevi temelinin Ayasofya&rsquo;da okunan ezan ile Topkapı Sarayı&rsquo;nın Hırka-yı Saadet Dairesi&rsquo;nde okunan Kur&rsquo;an olduğunu ş&ouml;ylece ifade etmektedir:<br /> &rsquo;&rsquo; Bir g&uuml;n Ayasofya minaresinden ezan okunduğunu işittim. 857 (Miladi 1453) senesinin o sabahından beri asırlarca g&uuml;nde beş defa okunmuş olan bu ezan, hal-i vaki idi. Bu ezanı dinlerken Fatih&rsquo;i asıl manasıyla ilk defa idrak ettim.<br /> &lsquo;&rsquo;Yine bir g&uuml;n padişahların Topkapı Sarayında Revan K&ouml;şk&uuml;n&uuml; ziyaret ediyordum. Uzaktan Kur&rsquo;an okunuyordu. Yavaş yavaş sese doğru yaklaşırken nereden geldiğini ziyaretimde rehber olan zata sordum. Dedi ki: &rsquo;Hırka-i Saadet Dairesinden geliyor&rsquo;<br /> &lsquo;&rsquo;Peygamberimizin hırkasını sakladığımız cennet gibi yeşil odanın T&uuml;rkk&acirc;ri penceresinin &ouml;n&uuml;nde durduk. İ&ccedil;eride iki hafız vardı. Biri ellerini kavuşturmuş, g&ouml;zlerini yummuş, oturuyordu; diğeri diz &ccedil;&ouml;km&uuml;ş, m&uuml;sterih ve y&uuml;ksek bir sesle okuyordu. Rehberime sordum:<br /> &lsquo;Hırka-i Saadet &ouml;n&uuml;nde Kur&rsquo;an ne zaman okunur?&rsquo; Dedi ki: &rsquo;D&ouml;rt asırdan beri her saat geceli g&uuml;nd&uuml;zl&uuml;. Yavuz Sultan Selim&rsquo;in Hırka-i Saadeti Mısır&rsquo;da getirip bu odadaki mevkiine koyduğundan beri kırk hafız n&ouml;betle Kur&rsquo;an okur. T&uuml;rk tarihinde bir dakika bile buradaki Kur&rsquo;an sesi kesilmemiştir.&rsquo;<br /> &lsquo;&rsquo;Gezintilerimde bir hakikat keşfettim. Bu devletin iki manevi temeli vardır: Fatih&rsquo;in Ayasofya minaresinden okuttuğu ezan ki, hala okunuyor. Selim&rsquo;in Hırka-i Saadet &ouml;n&uuml;nde okuttuğu Kur&rsquo;an ki, hala okunuyor. (3)</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Abd&uuml;lkadir MENEK&nbsp;<br /> <br /> 1-Milliyet, 10.06.2020<br /> 2-Yıldıray Oğur, Karar, 08.06.2020<br /> 3- Yahya Kemal Beyatlı, Aziz İstanbul, Sayfa:120</div>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.