Burhan Bozgeyik
Köşe Yazarı
Burhan Bozgeyik
 

İşte Hâl-i Pürmelâlimiz

İşte Hâl-i Pürmelâlimiz Ahmet Haşim, “O Belde” şiirinde; “Melâli anlamayan nesle âşina değiliz” der. İşi gücü eğlenmek, keyfetmek olan nesil “melâl”i ne bilsin? Şimdi eminim Z kuşağı “Melal ne?” diyecektir. Belki de başlığımıza bakıp yazıyı okumayacaktır. Zira “hâl-i pürmelâlimiz”i anlamayacaktır. Öyleyse işe şu yeni neslin anlamadığı kelimelerden başlayalım: Melal: Hüzün, keder, yorgunluk demek. Şâir daha ziyade “keder” mânâsında kullanmış. Hâl: Durum, vaziyet demek. Pürmelâl: “Keder dolu” demek. Yazımızın başlığının kelime kelime açıklaması böyle. Ahmet Haşim, “Melali anlamayan nesle âşina değiliz” derken, “Kederi, hüznü bilmeyenlerle işimiz olmaz. Sıkıntıyı, hüznü anlamayan gençlere tanıdık değiliz” demek istemiş. Bugün arefe… Hacılarımız Arafat’ta vakfede. Yarın Kurban Bayramı. Yani İslâm âlemi için çok mühim günler. Ne var ki Hicrî 1443 yılının bu Zilhicce günlerinde, aklı başındaki bütün Müslümanlar derin elem ve keder içerisinde. “Üzülecek ne var?” diyenlere “kederlerimizden” birazını sıralayalım: Kâbe-i Muazzama, yani Beytullah, Allahu Azimüşşân’ın binbir isminin tecellisine mazhar kutlu mekân. Bu mekânda Mültezem yani, Kâbe’nin kapısının eşiği var, Hacerü’l-Esved (Gerçekte ismi Hacerü’l-es’ad’dır –en saadetli taş-) var. Rükn-ü Yemani var. Hatim var. Bunlarla ilgili hadis-i şerifler var. Sevgili Peygamberimiz (asm) Mültezem’e yapışıp duâ etmiş, Hacerü’l-Esved’i öpmüş. Eskiden beri hacılarımız Kâbe’yi görünce çok sevdiklerine sarılır gibi sarılır, gözyaşı dökerlerdi. Mültezem’e yapışıp duâ ederlerdi. Haccın, umrenin lezzeti böyle tadılırdı. Şimdiyse Kâbe’ye dokunmak yasak. Etrafına şu nefret edilecek plastik engelleri koymuşlar. Kâbe’ye bu engelleri koyanlar, hanım polislerin yüzündeki peçeyi açmışlar. Hacı arkadaşlar haber verdi, Mekke’de ilk defa başı açık, kısa kollu bayanlar görülmüş. Riyad’da 700 bin kişilik kadın-erkek karışık konser düzenleyenler bakalım, mukaddes beldelerimize daha neler yapacak? De gel de hüzünlenme… İneğe tapanların Hindistan’daki Müslümanlara yaptıkları ortada. Kudüs’te, Filistin’in her yerinde, Gazze’de İsrail  askerinin, polisinin yaptıkları ortada. Yemen’den, Arakan’dan mazlum Müslümanların feryatları yükselmekte. De gel de kederlenme… Dikkat buyurun, dünyanın hiçbir yerinde Allah’ın hükümleri uygulanmıyor. Buna İslâm ülkeleri dahil. De gel de hüzünlenme… Hırsızlar, arsızlar, zâlimler şımardıkça şımardı. Bu azgınlığa dur diyen yok. De gel de hüzünlenme… Bundan yüz yıl önce yurdumuz küffârın işgâline mâruz kalmıştı. O zaman devletin payitahtı olan İstanbul, ilk başşehir olan Bursa ve cennet yurdumuzun dört bir yanı işgâl altındaydı. Tıpkı günümüzde olduğu gibi aklı başında her Müslüman “pürmelâl” içerisindeydi. Mehmet Âkif merhum, yurdumuz bu durumdayken şen şakrak ötmeye devam eden bülbüle sitem eder. “Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin / Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?” der ve Bülbülün şahsında, “Köy yanar kahpe taranır” misali, vurdumduymazlara söyleyeceğini söyler. Yüreğindeki yangını dile getirir: “Ne haybettir ki, vahdetgâhı dinin, devrilip taş taş / Sürünsün şimdi milyonlarla me’vasız (evsiz) kalan dindaş / Yıkılmış hânumânlar yerde işkenceyle kıvransın; / Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın! / Dolaşsın sonra, İslâm’ın haremgâhında nâ-mahrem… / Benim hakkım, sus ey bülbül senin hakkın değil mâtem.” Sizi bilmem. Şu bin yıllık İslâm yurdunda, Allah’ın haram kıldığı ne varsa hepsinin alenen işlenmesi, çarşı-pazarın ecnebi diyarı görüntüsü vermesi, hayasızlığın yaygınlaşması bana hüzün veriyor. On binlerin, yüz binlerin tuttuğu takımın durumu ile yakından ilgilenmesi, “Müslümanım” diyenlerin, Allah’ın hükümlerinin hiç hesaba alınmamasını dert etmemesi bana hüzün veriyor. Bayrammış… Bu nasıl bayram? Kur’an’ın ahkâmının hiçbir yerde uygulanmadığı bir dünyada bayram gelmiş neyime… Yine de formaliteyi yerine getirelim ve “melâli anlayan nesle” âşina olduğumuzu belirtip, o neslin bayramını kutlayalım… Burhan Bozgeyik
Ekleme Tarihi: 08 Temmuz 2022 - Cuma

İşte Hâl-i Pürmelâlimiz

İşte Hâl-i Pürmelâlimiz Ahmet Haşim, “O Belde” şiirinde; “Melâli anlamayan nesle âşina değiliz” der. İşi gücü eğlenmek, keyfetmek olan nesil “melâl”i ne bilsin? Şimdi eminim Z kuşağı “Melal ne?” diyecektir. Belki de başlığımıza bakıp yazıyı okumayacaktır. Zira “hâl-i pürmelâlimiz”i anlamayacaktır. Öyleyse işe şu yeni neslin anlamadığı kelimelerden başlayalım: Melal: Hüzün, keder, yorgunluk demek. Şâir daha ziyade “keder” mânâsında kullanmış. Hâl: Durum, vaziyet demek. Pürmelâl: “Keder dolu” demek. Yazımızın başlığının kelime kelime açıklaması böyle. Ahmet Haşim, “Melali anlamayan nesle âşina değiliz” derken, “Kederi, hüznü bilmeyenlerle işimiz olmaz. Sıkıntıyı, hüznü anlamayan gençlere tanıdık değiliz” demek istemiş. Bugün arefe… Hacılarımız Arafat’ta vakfede. Yarın Kurban Bayramı. Yani İslâm âlemi için çok mühim günler. Ne var ki Hicrî 1443 yılının bu Zilhicce günlerinde, aklı başındaki bütün Müslümanlar derin elem ve keder içerisinde. “Üzülecek ne var?” diyenlere “kederlerimizden” birazını sıralayalım: Kâbe-i Muazzama, yani Beytullah, Allahu Azimüşşân’ın binbir isminin tecellisine mazhar kutlu mekân. Bu mekânda Mültezem yani, Kâbe’nin kapısının eşiği var, Hacerü’l-Esved (Gerçekte ismi Hacerü’l-es’ad’dır –en saadetli taş-) var. Rükn-ü Yemani var. Hatim var. Bunlarla ilgili hadis-i şerifler var. Sevgili Peygamberimiz (asm) Mültezem’e yapışıp duâ etmiş, Hacerü’l-Esved’i öpmüş. Eskiden beri hacılarımız Kâbe’yi görünce çok sevdiklerine sarılır gibi sarılır, gözyaşı dökerlerdi. Mültezem’e yapışıp duâ ederlerdi. Haccın, umrenin lezzeti böyle tadılırdı. Şimdiyse Kâbe’ye dokunmak yasak. Etrafına şu nefret edilecek plastik engelleri koymuşlar. Kâbe’ye bu engelleri koyanlar, hanım polislerin yüzündeki peçeyi açmışlar. Hacı arkadaşlar haber verdi, Mekke’de ilk defa başı açık, kısa kollu bayanlar görülmüş. Riyad’da 700 bin kişilik kadın-erkek karışık konser düzenleyenler bakalım, mukaddes beldelerimize daha neler yapacak? De gel de hüzünlenme… İneğe tapanların Hindistan’daki Müslümanlara yaptıkları ortada. Kudüs’te, Filistin’in her yerinde, Gazze’de İsrail  askerinin, polisinin yaptıkları ortada. Yemen’den, Arakan’dan mazlum Müslümanların feryatları yükselmekte. De gel de kederlenme… Dikkat buyurun, dünyanın hiçbir yerinde Allah’ın hükümleri uygulanmıyor. Buna İslâm ülkeleri dahil. De gel de hüzünlenme… Hırsızlar, arsızlar, zâlimler şımardıkça şımardı. Bu azgınlığa dur diyen yok. De gel de hüzünlenme… Bundan yüz yıl önce yurdumuz küffârın işgâline mâruz kalmıştı. O zaman devletin payitahtı olan İstanbul, ilk başşehir olan Bursa ve cennet yurdumuzun dört bir yanı işgâl altındaydı. Tıpkı günümüzde olduğu gibi aklı başında her Müslüman “pürmelâl” içerisindeydi. Mehmet Âkif merhum, yurdumuz bu durumdayken şen şakrak ötmeye devam eden bülbüle sitem eder. “Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin / Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?” der ve Bülbülün şahsında, “Köy yanar kahpe taranır” misali, vurdumduymazlara söyleyeceğini söyler. Yüreğindeki yangını dile getirir: “Ne haybettir ki, vahdetgâhı dinin, devrilip taş taş / Sürünsün şimdi milyonlarla me’vasız (evsiz) kalan dindaş / Yıkılmış hânumânlar yerde işkenceyle kıvransın; / Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın! / Dolaşsın sonra, İslâm’ın haremgâhında nâ-mahrem… / Benim hakkım, sus ey bülbül senin hakkın değil mâtem.” Sizi bilmem. Şu bin yıllık İslâm yurdunda, Allah’ın haram kıldığı ne varsa hepsinin alenen işlenmesi, çarşı-pazarın ecnebi diyarı görüntüsü vermesi, hayasızlığın yaygınlaşması bana hüzün veriyor. On binlerin, yüz binlerin tuttuğu takımın durumu ile yakından ilgilenmesi, “Müslümanım” diyenlerin, Allah’ın hükümlerinin hiç hesaba alınmamasını dert etmemesi bana hüzün veriyor. Bayrammış… Bu nasıl bayram? Kur’an’ın ahkâmının hiçbir yerde uygulanmadığı bir dünyada bayram gelmiş neyime… Yine de formaliteyi yerine getirelim ve “melâli anlayan nesle” âşina olduğumuzu belirtip, o neslin bayramını kutlayalım… Burhan Bozgeyik
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.