Cevahir AYDIN
Köşe Yazarı
Cevahir AYDIN
 

"Ol" der, Hayr Olur

İnsan.. Kâinatın fihristesi, özeti hükmünde olan muhteşem canlı. Âlemde cereyan eden tüm hadiselerin kendisiyle ilişkili olduğu yaratılmışların en kıymetlisi.. Vahye muhatap olan, Rabb ile irtibat kuran, Rabb'den (cc) uhrevi hayatı için gönderilen elçiler ve kutsal kaynaklar aracılığıyla tiyolar alarak sonsuzluk yolculuğuna hazır edilen eşref-i mahlukat.. İnsan, bu konumunu muhafaza etmek için kâniatı, içindekileri ve dahi kendisini yaratana teslimiyeti sayesinde Batıl'dan ayrılır, Hakk'tan yana saf tutar.. Teslimiyet ve vazife şuuruyla hayatını sürdürdüğünde; sebepler dairesinde cereyan eden her hadisenin, kendisini Rabbine daha da yaklaştırdığına, tuttuğu safa daha da kenetlediğine hayatıyla şahit olur. Bu yakınlık ve bağlılık ile hadiseler karşısında artık Yunus misali terennüm eder: Hoştur bana senden gelen, İster hırka, ister kefen, Ya taze gül yahut diken, Kahrın da hoş lütfunda hoş. Gelse celalinden cefa, Yahut cemalinden vefa, İkisi de cana safa, Kahrın da hoş lütfunda hoş. ... "Hak gelir, Batıl Zail Olur" Hadiseleri okuyuşu mü'mince olduğundan, yaratma, takdir etme ve hükmetme konusunda  (hâşâ) Rabbine eksiklik addetmez,  O'na ortaklar koşmaz. Hicr Suresi 86. ayetini hayatında sürekli diri tutar: اِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلَّاقُ الْعَل۪يمُ İnne rabbeke huve-l ḣallâku-l’alîm (Elbette senin Rabbin mükemmel yaratan ve her şeyi hakkıyla bilendir.) Kendi yaşadığı, muhatap olduğu 'her hadisenin ya kendisi veyahut hadise içerisindeki aktörlerin' kâniatın sahibininin dilemesiyle karşısına çıktığının bilinciyle teselli bulur. Öylesine değil, rast gele hiç değil, bir takdir ile yaşadığının  bilinciyle şuurlu bir fert olarak hayatını sürdürür. ... İnne rabbeke huve-l ḣallâku-l’alîm Elbette senin Rabbin mükemmel yaratan ve her şeyi hakkıyla bilendir.(Hicr Suresi/86.ayet) Bu ayetin tefsirinde, yaratma bahsi önceki ayetle birlikte değerlendirilmiş, hadiselere mü'mince bakış şöyle anlatılmıştır: "Göklerin, yerin ve aralarında bulunan her şeyin بِالْحَقِّ (bi’l-hakk) “hak ile” yaratılması: -Bâtıl ve boş yere, abes olsun diye değil, -Haksızlıkla değil, -Allah Teâlâ tarafından derin sebepler ve ince hikmetlere dayanılarak yerli yerince yaratılmıştır. -Hepsi adâlet ve hak ile ayaktadır ve hususi haklara sahiptir. Bütün bu hakların korunması Allah Teâlâ’nın kulları üzerindeki hakkıdır. Dolayısıyla bütün kâinat hak üzere kurulduğu ve Peygamber de hakkı tebliğ ettiği için, Peygamber ve ona iman edenler mutlaka başarıya ulaşacaklardır. Hakkın karşısında bâtılın safında yer alanlar da bazı geçici, göstermelik başarılar elde etseler bile neticede mutlaka mağlup olacaklardır. O halde hak yolda yürürken bir takım zorluklar ve engellere takılmamalı; sabırlı, metin ve cesur olmalı; Yüce Hakk’a güvenerek mücadeleye devam etmelidir. Çünkü tüm kâinat hakka dost, bâtıla düşmandır. Bu sebeple hak kalıcı, bâtıl yok olucudur. Allah yaratıcıdır; istediği her şeyi yaratır. Bizim zorluk ve eziyetlere olan sabrımız, müsamahamız, iyi ve güzel muamelemize karşılık nice hayırlar yaratır. Hakka düşman olanları giderir, tasfiye eder ve yerlerine hakkı tutup kaldıracak nesiller getirir. O her şeyi hakkiyle bilendir. Bu sebeple O’na güvenmek, işleri O’na havale etmek ve O’nun verdiği hükme razı olmak en emin yoldur. İşte, tüm mâna ve maksatları Fâtiha sûresinde hülâsa edilen Kur’an-ı Azîm, öncelikle Allah’ı tanıtmak, sonra da O’na kulluğun esaslarını öğretmek üzere gelmiştir.."
Ekleme Tarihi: 05 Aralık 2022 - Pazartesi

"Ol" der, Hayr Olur

İnsan..

Kâinatın fihristesi, özeti hükmünde olan muhteşem canlı.

Âlemde cereyan eden tüm hadiselerin kendisiyle ilişkili olduğu yaratılmışların en kıymetlisi..

Vahye muhatap olan, Rabb ile irtibat kuran, Rabb'den (cc) uhrevi hayatı için gönderilen elçiler ve kutsal kaynaklar aracılığıyla tiyolar alarak sonsuzluk yolculuğuna hazır edilen eşref-i mahlukat..

İnsan, bu konumunu muhafaza etmek için kâniatı, içindekileri ve dahi kendisini yaratana teslimiyeti sayesinde Batıl'dan ayrılır, Hakk'tan yana saf tutar..

Teslimiyet ve vazife şuuruyla hayatını sürdürdüğünde; sebepler dairesinde cereyan eden her hadisenin, kendisini Rabbine daha da yaklaştırdığına, tuttuğu safa daha da kenetlediğine hayatıyla şahit olur.

Bu yakınlık ve bağlılık ile hadiseler karşısında artık Yunus misali terennüm eder:

Hoştur bana senden gelen,
İster hırka, ister kefen,
Ya taze gül yahut diken,
Kahrın da hoş lütfunda hoş.

Gelse celalinden cefa,
Yahut cemalinden vefa,
İkisi de cana safa,
Kahrın da hoş lütfunda hoş.

...

"Hak gelir, Batıl Zail Olur"

Hadiseleri okuyuşu mü'mince olduğundan, yaratma, takdir etme ve hükmetme konusunda  (hâşâ) Rabbine eksiklik addetmez,  O'na ortaklar koşmaz.

Hicr Suresi 86. ayetini hayatında sürekli diri tutar:

اِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلَّاقُ الْعَل۪يمُ

İnne rabbeke huve-l ḣallâku-l’alîm (Elbette senin Rabbin mükemmel yaratan ve her şeyi hakkıyla bilendir.)

Kendi yaşadığı, muhatap olduğu 'her hadisenin ya kendisi veyahut hadise içerisindeki aktörlerin' kâniatın sahibininin dilemesiyle karşısına çıktığının bilinciyle teselli bulur.

Öylesine değil, rast gele hiç değil, bir takdir ile yaşadığının  bilinciyle şuurlu bir fert olarak hayatını sürdürür.

...

İnne rabbeke huve-l ḣallâku-l’alîm
Elbette senin Rabbin mükemmel yaratan ve her şeyi hakkıyla bilendir.(Hicr Suresi/86.ayet)

Bu ayetin tefsirinde, yaratma bahsi önceki ayetle birlikte değerlendirilmiş, hadiselere mü'mince bakış şöyle anlatılmıştır:

"Göklerin, yerin ve aralarında bulunan her şeyin بِالْحَقِّ (bi’l-hakk) “hak ile” yaratılması:

-Bâtıl ve boş yere, abes olsun diye değil,
-Haksızlıkla değil,
-Allah Teâlâ tarafından derin sebepler ve ince hikmetlere dayanılarak yerli yerince yaratılmıştır.
-Hepsi adâlet ve hak ile ayaktadır ve hususi haklara sahiptir.

Bütün bu hakların korunması Allah Teâlâ’nın kulları üzerindeki hakkıdır.

Dolayısıyla bütün kâinat hak üzere kurulduğu ve Peygamber de hakkı tebliğ ettiği için, Peygamber ve ona iman edenler mutlaka başarıya ulaşacaklardır. Hakkın karşısında bâtılın safında yer alanlar da bazı geçici, göstermelik başarılar elde etseler bile neticede mutlaka mağlup olacaklardır.

O halde hak yolda yürürken bir takım zorluklar ve engellere takılmamalı; sabırlı, metin ve cesur olmalı; Yüce Hakk’a güvenerek mücadeleye devam etmelidir.

Çünkü tüm kâinat hakka dost, bâtıla düşmandır. Bu sebeple hak kalıcı, bâtıl yok olucudur.

Allah yaratıcıdır; istediği her şeyi yaratır. Bizim zorluk ve eziyetlere olan sabrımız, müsamahamız, iyi ve güzel muamelemize karşılık nice hayırlar yaratır.

Hakka düşman olanları giderir, tasfiye eder ve yerlerine hakkı tutup kaldıracak nesiller getirir. O her şeyi hakkiyle bilendir.

Bu sebeple O’na güvenmek, işleri O’na havale etmek ve O’nun verdiği hükme razı olmak en emin yoldur.

İşte, tüm mâna ve maksatları Fâtiha sûresinde hülâsa edilen Kur’an-ı Azîm, öncelikle Allah’ı tanıtmak, sonra da O’na kulluğun esaslarını öğretmek üzere gelmiştir.."

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.