Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Baba Oruç ve Barbaros Kardeşler

  Baba Oruç ve Barbaros Kardeşler “Barbaroslar Akdeniz’in Kılıcı” isimli dizi film devlet televizyonu olan TRT’de yayına girdi. Türkiye’nin en yetenekli sanatçılarının yer aldığı bu dizi film için çok büyük emek verilmiş. Bu nedenle TRT’ye, sanatçılara, yapımcı ve yönetmene çok teşekkür ediyorum. Müslüman ülkelerde Ertuğrul Bey, Osman Gazi ve Sultan Alp Arslan gibi diziler çok beğenilmektedir. Uzun süre Mısır’da kaldığım için en azından Arap ülkelerindeki etkilerini bizzat müşahede ettim. Cezayir başta olmak üzere çeşitli Arap ülkeleri bu dizileri yayınlayarak çok büyük bir seyirci kitlesini ekran başına kilitliyorlar. Çünkü bir yüzyıl boyunca sömürgeciliğin etkisi ile yaşamış oldukları eziklik duygusu; bu filmler sayesinde ortadan kalkıyor. Osman Gazi, haçlı askerlerini doğradıkça birçok Müslüman zevkten dört köşe oluyor. Bunu bizzat gördüm.  Birkaç defa beni evlerine davet eden Mısırlı cami arkadaşlarım bu dizileri kendi evlerinde birlikte izlememi istediler. Bu bahane ile çok güzel dostluklar kurdum ve ben de merakla bütün Müslümanların gurur kaynağı olan bu Türk cengâverlerini merakla izledim. Denizcilik tarihi ve Osmanlı bahriyesi ile ilgili çok sayıda makale yazmış birisiyim. Ayrıca “Amiral Zheng He”, “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli üç kitabım var. Bu nedenle Barbaros kardeşlerin maceralarının anlatıldığı bu dizi; çok dikkatimi çekti. İnşallah ilk bölümde olduğu gibi diğer bölümler de halkımızın dikkatini çekecek şekilde güzel sahnelerle dolu olur. Bu vesile ile bazı önemli gördüğüm hususları arz etmek istiyorum. Öncelikle bu televizyon dizileri ile ilgili teknik bilgiler vermek gerekiyor. Son kısımda ise Baba Oruç da denilen Oruç Gaziyi neden bu lakabın verildiğini anlatayım. Öncelikle bu televizyon dizileri bir belgesel film değildir. Bir senaryo üzerine kurgulanmıştır. İzleyicilerin heyecanla takip etmesi için gerçek hayattan farklı olarak çeşitli kurgu ve hikâyelerin ilave edildiği bu dizi filmlerde çok sayıda yanlışlıklar bulunabilir. Oruç Reis, Hızır Hayrettin Paşa gibi hayatlarının neredeyse tamamının büyük maceralar ile dolu olduğu kahramanların gerçek hayat hikâyelerini ekranlara taşımak çok büyük masraflara ve teknik zorluklara yol açabilmektedir. Örneğin Preveze deniz zaferi ki; Hızır Hayrettin Paşa’nın yaptığı onlarca savaştan sadece bir tanesidir. Bunun televizyon ekranlarına taşınması milyarlarca lira masrafa yol açabilecektir. Bu nedenle televizyon ekipleri birçok sinema hilesine başvurarak gerçek hayata benzetmeye çalışmaktadırlar. Animasyon tekniklerinin kullanılması nedeni ile kendilerini çok fazla kınamamak gerekiyor. Diğer bir örnek hatta yaşamış olduğum en büyük sürpriz şudur: “Barbaroslar ve Akdeniz’in Kılıcı” isimli dizi filmin ilk bölümünde kürekli gemiler yer almıyordu. Halbuki 16. Yüzyılda yük gemilerinin bir kısmı ve onları koruyan savaş gemilerinin neredeyse tamamı kürekli gemilerdi. Savaş esirleri hapishanelerden ziyade kürek mahkûmu yani “forsa” olarak kullanılırdı. Oruç Reis’de kardeşi İlyas’ın şehit olduğu deniz savaşında esir düşmüş ve yıllarca forsa olarak Hıristiyan gemilerinde çalışmıştı. Hızır Reis ağabeyi Oruç’u kurtarmak için çok büyük paralar harcamış fakat kendisini forsalıktan kurtaramamıştı. Sonunda Oruç reis bir yolunu bulup kürek mahkumu olarak çalıştığı gemiden kaçmayı başarmıştı. Keza Türklerin en büyük denizcilerinden bir tanesi olan Turgut Reis ki; Hristiyanlar kendisine “ejder” manasına gelen “Dragut” ismini vermişlerdir. Bu büyük denizci dahi hayatının bir bölümünde forsa olmuştur. Hızır Hayrettin Paşa kendisi için büyük paralar ödemiş ve onu kurtarmıştır. Libya’nın başkenti Trablus’taki kabrini ziyaret etmiştim. Bir levhada Hızır Hayrettin Paşa şunu söylediği yazmaktadır: “Denizcilikte benden yeğdir”  İşte bu büyük denizcilerin hikayelerinin dizi film şeklinde televizyon kanallarında yayınlanması sadece ülkemizde değil bütün Müslüman devletlerde çok önemli moral motivasyon etkisi sağlamaktadır. Gerçek hikayeleri ise bu dizilerdeki senaryodan kat kat güzeldir. İspanya’da engizisyon mahkemelerinden sonra bütün Müslümanlar katledilmiş 800 yıllık Endülüs Uygarlığı yok edilmişti. Bu nedenle Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında Akdeniz’de devamlı bir savaş vardı. Türk leventleri bazı Türk kaptanların emrinde Müslümanların namuslarını korumaya çalışıyorlardı. Bu nedenle bu cengaver Türk yiğitlerine “korsan” yakıştırması doğru değildir. Hollywood ve Batılı film yapımcıların tarihi baştan başa değiştirerek kendilerini üstün tutan Müslümanları ise küçük düşüren senaryolarına karşı bu diziler gerçeklerin ortaya çıkmasında da büyük bir öneme sahiptir. Müslümanların her sahada yüzyıllar boyunca iman gücü ve teknolojik üstünlük sayesinde dünyanın hâkimi olmasını bırakın Avrupalıları, kendi vatandaşlarımıza bile anlatamadık. Hala Müslümanları vahşi ve barbar olarak gören zihniyet bütün dünyada etkin ve güçlüdür. Film endüstrisi ve medya eliyle yapılan propagandalar ile “İslam düşmanlığı” ve “İslamofobi” her yere yayılmıştır. Gerçek ise asla böyle değildir. Örneğin dünyanın en büyük sivil katliamlarının yaşandığı Birinci ve İkinci Dünya savaşları Batılı ülkelerin doymak bilmeyen ekonomik hırsları yüzünden gerçekleşmiştir. Ne Afrikalılar ne de Asyalı halklar insanlığın utancı olan bu savaşları çıkarmamıştır. Yazımın son bölümünde Türklerin en büyük cengaver ve yiğitlerinden Oruç Reis’e; “neden Baba Oruç denildiğini?” anlatarak son vereyim: Oruç Reis, Cezayir Beyi olduğu bir zamanda İspanyol işgalindeki Fas’a bir sefer düzenlemişti. Binlerce İspanyol’un kuşattığı Tlemsen’den çıkarak bir avuç askeri ile savaşmaya devam ediyordu. Sonunda 340 leventi ile birlikte bir ırmağın kenarına geldi. Köprüyü yıkarak kendisini kurtarabilirdi. Lâkin ırmağın öte tarafında leventlerin feryadını duymuştu. Askerlerini öyle çok severdi ki hani bir baba evlâdını nasıl sever, aynen onun gibiydi. Geri döndü. Hâlbuki askerlik mesleği şunu icap ettirirdi. Cezayir’e gelip tekrar kuvvet kazanarak yoldaşlarının öcünü almak lazımdı. Lâkin Oruç Reis’e leventleri: “Baba Oruç” derlerdi. Şanlı Gazi, leventlerine kıyamadı. Tek kolu ile kendisinden sayıca çok fazla olan İspanyol askerlerinin üzerine atıldı ve savaşarak ağabeyi İshak Bey gibi Fas topraklarında şehit düştü, vesselam…  Dr. Vehbi Kara  
Ekleme Tarihi: 21 Eylül 2021 - Salı

Baba Oruç ve Barbaros Kardeşler

  Baba Oruç ve Barbaros Kardeşler “Barbaroslar Akdeniz’in Kılıcı” isimli dizi film devlet televizyonu olan TRT’de yayına girdi. Türkiye’nin en yetenekli sanatçılarının yer aldığı bu dizi film için çok büyük emek verilmiş. Bu nedenle TRT’ye, sanatçılara, yapımcı ve yönetmene çok teşekkür ediyorum. Müslüman ülkelerde Ertuğrul Bey, Osman Gazi ve Sultan Alp Arslan gibi diziler çok beğenilmektedir. Uzun süre Mısır’da kaldığım için en azından Arap ülkelerindeki etkilerini bizzat müşahede ettim. Cezayir başta olmak üzere çeşitli Arap ülkeleri bu dizileri yayınlayarak çok büyük bir seyirci kitlesini ekran başına kilitliyorlar. Çünkü bir yüzyıl boyunca sömürgeciliğin etkisi ile yaşamış oldukları eziklik duygusu; bu filmler sayesinde ortadan kalkıyor. Osman Gazi, haçlı askerlerini doğradıkça birçok Müslüman zevkten dört köşe oluyor. Bunu bizzat gördüm.  Birkaç defa beni evlerine davet eden Mısırlı cami arkadaşlarım bu dizileri kendi evlerinde birlikte izlememi istediler. Bu bahane ile çok güzel dostluklar kurdum ve ben de merakla bütün Müslümanların gurur kaynağı olan bu Türk cengâverlerini merakla izledim. Denizcilik tarihi ve Osmanlı bahriyesi ile ilgili çok sayıda makale yazmış birisiyim. Ayrıca “Amiral Zheng He”, “Bahriyede 15 Yıl” ve “Altı Ayda Altı Kıta” isimli üç kitabım var. Bu nedenle Barbaros kardeşlerin maceralarının anlatıldığı bu dizi; çok dikkatimi çekti. İnşallah ilk bölümde olduğu gibi diğer bölümler de halkımızın dikkatini çekecek şekilde güzel sahnelerle dolu olur. Bu vesile ile bazı önemli gördüğüm hususları arz etmek istiyorum. Öncelikle bu televizyon dizileri ile ilgili teknik bilgiler vermek gerekiyor. Son kısımda ise Baba Oruç da denilen Oruç Gaziyi neden bu lakabın verildiğini anlatayım. Öncelikle bu televizyon dizileri bir belgesel film değildir. Bir senaryo üzerine kurgulanmıştır. İzleyicilerin heyecanla takip etmesi için gerçek hayattan farklı olarak çeşitli kurgu ve hikâyelerin ilave edildiği bu dizi filmlerde çok sayıda yanlışlıklar bulunabilir. Oruç Reis, Hızır Hayrettin Paşa gibi hayatlarının neredeyse tamamının büyük maceralar ile dolu olduğu kahramanların gerçek hayat hikâyelerini ekranlara taşımak çok büyük masraflara ve teknik zorluklara yol açabilmektedir. Örneğin Preveze deniz zaferi ki; Hızır Hayrettin Paşa’nın yaptığı onlarca savaştan sadece bir tanesidir. Bunun televizyon ekranlarına taşınması milyarlarca lira masrafa yol açabilecektir. Bu nedenle televizyon ekipleri birçok sinema hilesine başvurarak gerçek hayata benzetmeye çalışmaktadırlar. Animasyon tekniklerinin kullanılması nedeni ile kendilerini çok fazla kınamamak gerekiyor. Diğer bir örnek hatta yaşamış olduğum en büyük sürpriz şudur: “Barbaroslar ve Akdeniz’in Kılıcı” isimli dizi filmin ilk bölümünde kürekli gemiler yer almıyordu. Halbuki 16. Yüzyılda yük gemilerinin bir kısmı ve onları koruyan savaş gemilerinin neredeyse tamamı kürekli gemilerdi. Savaş esirleri hapishanelerden ziyade kürek mahkûmu yani “forsa” olarak kullanılırdı. Oruç Reis’de kardeşi İlyas’ın şehit olduğu deniz savaşında esir düşmüş ve yıllarca forsa olarak Hıristiyan gemilerinde çalışmıştı. Hızır Reis ağabeyi Oruç’u kurtarmak için çok büyük paralar harcamış fakat kendisini forsalıktan kurtaramamıştı. Sonunda Oruç reis bir yolunu bulup kürek mahkumu olarak çalıştığı gemiden kaçmayı başarmıştı. Keza Türklerin en büyük denizcilerinden bir tanesi olan Turgut Reis ki; Hristiyanlar kendisine “ejder” manasına gelen “Dragut” ismini vermişlerdir. Bu büyük denizci dahi hayatının bir bölümünde forsa olmuştur. Hızır Hayrettin Paşa kendisi için büyük paralar ödemiş ve onu kurtarmıştır. Libya’nın başkenti Trablus’taki kabrini ziyaret etmiştim. Bir levhada Hızır Hayrettin Paşa şunu söylediği yazmaktadır: “Denizcilikte benden yeğdir”  İşte bu büyük denizcilerin hikayelerinin dizi film şeklinde televizyon kanallarında yayınlanması sadece ülkemizde değil bütün Müslüman devletlerde çok önemli moral motivasyon etkisi sağlamaktadır. Gerçek hikayeleri ise bu dizilerdeki senaryodan kat kat güzeldir. İspanya’da engizisyon mahkemelerinden sonra bütün Müslümanlar katledilmiş 800 yıllık Endülüs Uygarlığı yok edilmişti. Bu nedenle Müslümanlar ve Hıristiyanlar arasında Akdeniz’de devamlı bir savaş vardı. Türk leventleri bazı Türk kaptanların emrinde Müslümanların namuslarını korumaya çalışıyorlardı. Bu nedenle bu cengaver Türk yiğitlerine “korsan” yakıştırması doğru değildir. Hollywood ve Batılı film yapımcıların tarihi baştan başa değiştirerek kendilerini üstün tutan Müslümanları ise küçük düşüren senaryolarına karşı bu diziler gerçeklerin ortaya çıkmasında da büyük bir öneme sahiptir. Müslümanların her sahada yüzyıllar boyunca iman gücü ve teknolojik üstünlük sayesinde dünyanın hâkimi olmasını bırakın Avrupalıları, kendi vatandaşlarımıza bile anlatamadık. Hala Müslümanları vahşi ve barbar olarak gören zihniyet bütün dünyada etkin ve güçlüdür. Film endüstrisi ve medya eliyle yapılan propagandalar ile “İslam düşmanlığı” ve “İslamofobi” her yere yayılmıştır. Gerçek ise asla böyle değildir. Örneğin dünyanın en büyük sivil katliamlarının yaşandığı Birinci ve İkinci Dünya savaşları Batılı ülkelerin doymak bilmeyen ekonomik hırsları yüzünden gerçekleşmiştir. Ne Afrikalılar ne de Asyalı halklar insanlığın utancı olan bu savaşları çıkarmamıştır. Yazımın son bölümünde Türklerin en büyük cengaver ve yiğitlerinden Oruç Reis’e; “neden Baba Oruç denildiğini?” anlatarak son vereyim: Oruç Reis, Cezayir Beyi olduğu bir zamanda İspanyol işgalindeki Fas’a bir sefer düzenlemişti. Binlerce İspanyol’un kuşattığı Tlemsen’den çıkarak bir avuç askeri ile savaşmaya devam ediyordu. Sonunda 340 leventi ile birlikte bir ırmağın kenarına geldi. Köprüyü yıkarak kendisini kurtarabilirdi. Lâkin ırmağın öte tarafında leventlerin feryadını duymuştu. Askerlerini öyle çok severdi ki hani bir baba evlâdını nasıl sever, aynen onun gibiydi. Geri döndü. Hâlbuki askerlik mesleği şunu icap ettirirdi. Cezayir’e gelip tekrar kuvvet kazanarak yoldaşlarının öcünü almak lazımdı. Lâkin Oruç Reis’e leventleri: “Baba Oruç” derlerdi. Şanlı Gazi, leventlerine kıyamadı. Tek kolu ile kendisinden sayıca çok fazla olan İspanyol askerlerinin üzerine atıldı ve savaşarak ağabeyi İshak Bey gibi Fas topraklarında şehit düştü, vesselam…  Dr. Vehbi Kara  
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.