Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatı ve kabri

Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatı ve kabri Bu vatanın yetiştirdiği en önemli şahsiyetlerden biri olan Bediüzzaman Said Nursi, içinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayında Urfa’da vefat etmiştir. Yazmış olduğu eserlerle imanımızın güçlenmesine hizmet eden bu zatın kabri; vasiyetine uygun olarak Isparta ilinde sadece birkaç talebesinin bildiği bir yerde bulunmaktadır. Birinci Dünya Savaşında Doğu’da birçok cephede savaştıktan sonra yaralı olarak esir düşen Bediüzzaman, Rusya’da meydana gelen Bolşevik İhtilalinden yararlanarak esir kampından firar etmiş Varşova ve Sofya üzerinden Osmanlı topraklarına avdet etmiştir. Kendisine “Alay Komutanı” olarak göstermiş olduğu başarılarından dolayı şeref madalyası verilmiştir. Osmanlı’nın en zor döneminde İstanbul’da bulunan Bediüzzaman’a ordu temsilcisi olarak “Darül Hikmet-ül İslamiye” üyeliği verilmiştir. Medrese hocası olduğu için “mahreç” unvanı ile bu kurumda görev yapan Bediüzzaman, Mondros Mütarekesinden sonra Batılı ülkeler tarafından işgal edildiği dönemde İstanbul’da önemli vazifeler icra etmiştir. Şeyhülislam’ın milli mücadele aleyhinde vermiş olduğu fetvanın işgal altında olunduğu için “geçersiz sayılması” gerektiğini söyleyen Bediüzzaman, yazmış olduğu “Hutuvvatı Sitte” isimli eserinden dolayı İngiliz işgal güçlerinin “görüldüğü yerde vurulması emri” ile karşılaşmıştır. Buna rağmen milli mücadele için gayret etmeye devam etmiştir. Nihayet Ankara’nın ısrarlı davetleri sonucunda Meclis’e gelmiş ve törenle karşılanmıştır. Ankara’da bazı eserlerini kitaplaştırmış ve Meclis’e beyanname vererek yapılması gereken önemli işleri sıralamıştır. İnşallah bu beyannamesini ve Ankara’dan sonraki hayatını gelecek yazılarımızda ele alacağız. Fakat bu yazımızda daha çok vefatı ve defnedildiği yer üzerinde durmaya çalışacağız. Çünkü bu konuda bilerek veya bilmeyerek çok sayıda yazı yazılmış gerçeklerin rengi değiştirilmeye çalışılmıştır. Bediüzzaman, 23 Mart 1960 günü Ramazan ayının 25. günü vefat etmiştir. Vefatından üç ay geçtikten sonra cenazesi, 27 Mayıs 1960 darbesini yapan albaylar cuntası tarafından; kabri açılarak Isparta’ya askeri uçakla getirilmiş ve buraya defnedilmiştir. Bu işlem esnasında kardeşi Abdülmecid Ünlükul’a zorla dilekçe imzalatılmış ve mezarının yer değiştirilmesine dair belge düzenlenmiştir. Dünyada hiçbir yerde mezarın tahrip edilerek cenazenin bilinmeyen bir yere nakledilmesi gibi çirkin bir muamele belki de hiç yapılmamıştır. Fakat darbe yaparak Başbakan Adnan Menderes’i ve önemli bakanları idam eden böylesine gözü dönmüş bir cuntanın daha yüzlerce skandal icraatı vardır. Bin yıldan beri İslam’ın bayraktarı olan bu milletin başına musallat olan bu darbeci askerlerden böylesine çirkin icraatlar beklenebilir. Bu nedenle yapılan mezar soygunculuğunu ruz-i mahşere havale etmekten başka çaremiz yoktur. Lakin devletin bu skandal olaylara karşı yapması gereken önemli görevler vardır. Her şeyden evvel kırılıp tahrip edilen mezarın bulunduğu yer koruma altına alınarak bir fatiha okumak için düzenlenmek zorundadır. Daha sonra Bediüzzaman’ın aziz hatırasına uygun bir şekilde bizzat devlet tarafından anma etkinlikleri, konferans ve çalıştaylar düzenlenerek bu kahraman vatan evladına karşı devletin vefası ve sorumluluğu yerine getirilmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bediüzzaman’ın en önemli isteği olan Ayasofya’nın tekrar camiye çevrilmesi ve önemli eserlerinin devlet tarafından neşredilmesi nedeniyle ne kadar övgü ile anılsa azdır. Lakin şu ana kadar yapılan icraatların yeterli olmadığını düşünüyorum. Zira bu büyük İslam âliminin hatırasını yaşatmak için yapılması gereken daha çok iş vardır. Buna Osmanlı döneminden beri hayalini kurduğu bir üniversite ile başlanabilir. Çünkü “Medresetüz Zehra” isimli bu proje; Birinci Meclis üyeleri tarafından hatta bizzat o günkü Meclis Başkanı M. Kemal tarafından imzalanmıştır. Fakat bazı kötü niyetli kişiler tarafından ödenek çıkarıldığı halde engellenerek inşa edilememiştir. Yazımızın son bölümünde ise Bediüzzaman’ın kabir yeri ile ilgili çok önemli bir hususa yer vermek istiyorum. Bediüzzaman, hayatta iken kabristanda yapılan ve İslam’a uygun olmayan tutum ve davranışlardan son derece rahatsız oluyordu. Bir mektubunda “Dünyada insanlarla görüşmekten beni men eden ihlas hakikatı, ahirette de kabrimin bilinmemesini iktiza eder…” şeklindeki vasiyeti vardır. Ne ilginçtir ki; bu vasiyeti kendisinden hoşlanmayan darbeci askerler tarafından yerine getirilmiştir. Mezarı, Urfa’dan alınarak Isparta’da bilinmeyen bir yere nakledilmiştir. Yine ne ilginçtir ki; aradan tam dokuz yıl geçtikten sonra bir talebesinin evladı vefat ettikten sonra bu mezar yeri bulunur. Hayatta olan önemli talebelerine haber verilir ve vasiyetine uygun olarak kimsenin bilmediği bir yere yeniden defnedilir. Demek ki bu zat, Allah’ın çok sevdiği bir kul imiş ki; bu isteği vefatından yıllar sonra da olsa yerine getirilmiştir. Allah, Bediüzzaman gibi ilim sahibi ve kahraman zatlardan razı olsun. Böylesine büyük bir zatın eserlerini okuyarak istifade etmeyi hepimize nasip etsin, vesselam… Dr. Vehbi Kara
Ekleme Tarihi: 07 Nisan 2022 - Perşembe

Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatı ve kabri

Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatı ve kabri Bu vatanın yetiştirdiği en önemli şahsiyetlerden biri olan Bediüzzaman Said Nursi, içinde bulunduğumuz mübarek Ramazan ayında Urfa’da vefat etmiştir. Yazmış olduğu eserlerle imanımızın güçlenmesine hizmet eden bu zatın kabri; vasiyetine uygun olarak Isparta ilinde sadece birkaç talebesinin bildiği bir yerde bulunmaktadır. Birinci Dünya Savaşında Doğu’da birçok cephede savaştıktan sonra yaralı olarak esir düşen Bediüzzaman, Rusya’da meydana gelen Bolşevik İhtilalinden yararlanarak esir kampından firar etmiş Varşova ve Sofya üzerinden Osmanlı topraklarına avdet etmiştir. Kendisine “Alay Komutanı” olarak göstermiş olduğu başarılarından dolayı şeref madalyası verilmiştir. Osmanlı’nın en zor döneminde İstanbul’da bulunan Bediüzzaman’a ordu temsilcisi olarak “Darül Hikmet-ül İslamiye” üyeliği verilmiştir. Medrese hocası olduğu için “mahreç” unvanı ile bu kurumda görev yapan Bediüzzaman, Mondros Mütarekesinden sonra Batılı ülkeler tarafından işgal edildiği dönemde İstanbul’da önemli vazifeler icra etmiştir. Şeyhülislam’ın milli mücadele aleyhinde vermiş olduğu fetvanın işgal altında olunduğu için “geçersiz sayılması” gerektiğini söyleyen Bediüzzaman, yazmış olduğu “Hutuvvatı Sitte” isimli eserinden dolayı İngiliz işgal güçlerinin “görüldüğü yerde vurulması emri” ile karşılaşmıştır. Buna rağmen milli mücadele için gayret etmeye devam etmiştir. Nihayet Ankara’nın ısrarlı davetleri sonucunda Meclis’e gelmiş ve törenle karşılanmıştır. Ankara’da bazı eserlerini kitaplaştırmış ve Meclis’e beyanname vererek yapılması gereken önemli işleri sıralamıştır. İnşallah bu beyannamesini ve Ankara’dan sonraki hayatını gelecek yazılarımızda ele alacağız. Fakat bu yazımızda daha çok vefatı ve defnedildiği yer üzerinde durmaya çalışacağız. Çünkü bu konuda bilerek veya bilmeyerek çok sayıda yazı yazılmış gerçeklerin rengi değiştirilmeye çalışılmıştır. Bediüzzaman, 23 Mart 1960 günü Ramazan ayının 25. günü vefat etmiştir. Vefatından üç ay geçtikten sonra cenazesi, 27 Mayıs 1960 darbesini yapan albaylar cuntası tarafından; kabri açılarak Isparta’ya askeri uçakla getirilmiş ve buraya defnedilmiştir. Bu işlem esnasında kardeşi Abdülmecid Ünlükul’a zorla dilekçe imzalatılmış ve mezarının yer değiştirilmesine dair belge düzenlenmiştir. Dünyada hiçbir yerde mezarın tahrip edilerek cenazenin bilinmeyen bir yere nakledilmesi gibi çirkin bir muamele belki de hiç yapılmamıştır. Fakat darbe yaparak Başbakan Adnan Menderes’i ve önemli bakanları idam eden böylesine gözü dönmüş bir cuntanın daha yüzlerce skandal icraatı vardır. Bin yıldan beri İslam’ın bayraktarı olan bu milletin başına musallat olan bu darbeci askerlerden böylesine çirkin icraatlar beklenebilir. Bu nedenle yapılan mezar soygunculuğunu ruz-i mahşere havale etmekten başka çaremiz yoktur. Lakin devletin bu skandal olaylara karşı yapması gereken önemli görevler vardır. Her şeyden evvel kırılıp tahrip edilen mezarın bulunduğu yer koruma altına alınarak bir fatiha okumak için düzenlenmek zorundadır. Daha sonra Bediüzzaman’ın aziz hatırasına uygun bir şekilde bizzat devlet tarafından anma etkinlikleri, konferans ve çalıştaylar düzenlenerek bu kahraman vatan evladına karşı devletin vefası ve sorumluluğu yerine getirilmelidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bediüzzaman’ın en önemli isteği olan Ayasofya’nın tekrar camiye çevrilmesi ve önemli eserlerinin devlet tarafından neşredilmesi nedeniyle ne kadar övgü ile anılsa azdır. Lakin şu ana kadar yapılan icraatların yeterli olmadığını düşünüyorum. Zira bu büyük İslam âliminin hatırasını yaşatmak için yapılması gereken daha çok iş vardır. Buna Osmanlı döneminden beri hayalini kurduğu bir üniversite ile başlanabilir. Çünkü “Medresetüz Zehra” isimli bu proje; Birinci Meclis üyeleri tarafından hatta bizzat o günkü Meclis Başkanı M. Kemal tarafından imzalanmıştır. Fakat bazı kötü niyetli kişiler tarafından ödenek çıkarıldığı halde engellenerek inşa edilememiştir. Yazımızın son bölümünde ise Bediüzzaman’ın kabir yeri ile ilgili çok önemli bir hususa yer vermek istiyorum. Bediüzzaman, hayatta iken kabristanda yapılan ve İslam’a uygun olmayan tutum ve davranışlardan son derece rahatsız oluyordu. Bir mektubunda “Dünyada insanlarla görüşmekten beni men eden ihlas hakikatı, ahirette de kabrimin bilinmemesini iktiza eder…” şeklindeki vasiyeti vardır. Ne ilginçtir ki; bu vasiyeti kendisinden hoşlanmayan darbeci askerler tarafından yerine getirilmiştir. Mezarı, Urfa’dan alınarak Isparta’da bilinmeyen bir yere nakledilmiştir. Yine ne ilginçtir ki; aradan tam dokuz yıl geçtikten sonra bir talebesinin evladı vefat ettikten sonra bu mezar yeri bulunur. Hayatta olan önemli talebelerine haber verilir ve vasiyetine uygun olarak kimsenin bilmediği bir yere yeniden defnedilir. Demek ki bu zat, Allah’ın çok sevdiği bir kul imiş ki; bu isteği vefatından yıllar sonra da olsa yerine getirilmiştir. Allah, Bediüzzaman gibi ilim sahibi ve kahraman zatlardan razı olsun. Böylesine büyük bir zatın eserlerini okuyarak istifade etmeyi hepimize nasip etsin, vesselam… Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.