Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Hutbe Ne Zamandan Beri Türkçe Okunuyor?

<p>Osmanlı devletinde ilk defa T&uuml;rk&ccedil;e hutbenin ne zaman okunduğuna dair farklı tarihlere işaret edilse de bu konuda gazetelerde &ccedil;ıkan haberlere bakarak bazı sonu&ccedil;lara varmak m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Ali Suavi, 1870&rsquo;te Ulum Gazetesi&rsquo;nde yazdığı&nbsp;&ldquo;Zamane Hutbesi&rdquo;&nbsp;başlıklı bir makalesinde bu konuya dikkat &ccedil;ekmiştir.</p> <p>Muallim Naci ise, Medrese Hatıraları&rsquo;nda hutbelerin sonunda okunan Nahl Suresi&rsquo;nin 90. Ayeti&rsquo;ni aktararak: &ldquo;Şu makaleyi yazmakla her Cuma g&uuml;n&uuml; hutbe dinleyip hatibin en sonra ne dediğini olsun anlamak arzusunda bulunan ihvan-ı dine k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir hizmet arz etmiş olmaktan&rdquo; bahsetmişti.</p> <p><strong>Hutbeler konusunda dikkat &ccedil;eken &ouml;nemli bir girişimi ise Omsklu Niyazi Mehmet S&uuml;leymanof yapmıştır. Kendi okuduğu hutbelerden oluşan &ldquo;T&uuml;rk&icirc; Hutbeler&rdquo; adlı kitabını Orenburg&rsquo;daki Vakit Matbaası&rsquo;nda 1910&rsquo;da iki cilt h&acirc;linde bastırmıştı.&nbsp;</strong>Rusya M&uuml;sl&uuml;manları arasında bu hutbeler b&uuml;y&uuml;k yankı uyandırmış ve&nbsp;<strong>Osmanlı basınına da konu olmuştu.</strong></p> <p><strong>Osmanlı Devletinde Dr. Mefail Hızlı&rsquo;nın belirttiğine g&ouml;re 1911 yılında Bursa&rsquo;da ilk kez bir Cuma hutbesi T&uuml;rk&ccedil;e okunmuştu.&nbsp;</strong>H&uuml;d&acirc;vendig&acirc;r Camii&rsquo;nde hatip &ouml;nce hutbeyi Arap&ccedil;a olarak aktarmış, daha sonra &ouml;ğ&uuml;t-nasihat kısımlarını T&uuml;rk&ccedil;e olarak cemaate anlatmıştı.</p> <p>Bu olay, hutbeyi veren hatip tarafından kaleme alınarak Sırat-ı M&uuml;stakim Mecmuası&rsquo;nda yayınlanmıştı.&nbsp;<strong>Bu bilgiye g&ouml;re; daha eski veya başka bir tarihi kayıt-vesika ortaya &ccedil;ıkana kadar bu uygulama bir ilk olma &ouml;zelliği taşımaktadır.</strong></p> <p>Bu konudaki bir başka bilgi ise Hasan Basri &Ccedil;antay&rsquo;ın&nbsp;<strong>&ldquo;Karasi Gazetesi&rdquo;nin 20-124, 12 Zilkade 1334/ 10 Eyl&uuml;l 1916 tarihli n&uuml;shasında &ldquo;G&uuml;zel bir hutbe&rdquo;&nbsp;</strong>başlıklı makale-haberde yer almaktadır. Haberde: &ldquo;&hellip;<strong>haber aldığımıza g&ouml;re ge&ccedil;en Cuma, (Balıkesir) İbrahim Bey Cami-i Şerifinde Hafız İsmail Efendi Arap&ccedil;a hutbeyi m&uuml;teakib olarak, hem de gayet selis ve a&ccedil;ık bir lisan ile vaz u nasihatte bulunmuş&rdquo;&nbsp;</strong>denilerek T&uuml;rk&ccedil;e nasihat kısımlarının kabul g&ouml;r&uuml;p yayılmasında b&uuml;y&uuml;k faydalar olacağı ifade edilmiştir.</p> <p><strong>Ne kadar devam ettirildiği konusunda kesin bir bilgi bulunmayan T&uuml;rk&ccedil;e hutbe iradının &ouml;rneklerinden birisi de Cumhuriyet&rsquo;in ilanı &ouml;ncesinde, 24 Kasım 1922&rsquo;de İstanbul Fatih Camii&rsquo;nde Ayet-Hadis, Allah&rsquo;a &ouml;vg&uuml;, Peygambere de dua kısımları hari&ccedil;;</strong>&nbsp;Kırşehir Milletvekili M&uuml;fit Kurutluoğlu tarafından yapılmıştı.</p> <p>Cumhuriyet&rsquo;in ilanından sonra ise yaygınlaştırılması hedeflenen T&uuml;rk&ccedil;e hutbe okunması teşebb&uuml;sleri s&uuml;rm&uuml;ş ve bu konudaki ilk resmi faaliyet<strong>,&nbsp;<strong>1927 yılında Diyanet İşleri Reisi Rıfat B&ouml;rek&ccedil;i</strong>&rsquo;nin</strong>&nbsp;imzasıyla y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe giren talimatla olmuştu. Bu talimatla Hutbelerin ayet ve hadis metinleri dışında kalan b&ouml;l&uuml;mlerinin T&uuml;rk&ccedil;e okunması istenmişti.</p> <p>B&uuml;t&uuml;n bu gayretlere karşı İslam alimleri &ccedil;eşitli eserlerinde hutbenin Arap&ccedil;a okunması gerektiğine işaret etmiştir. Hubab isimli eserinde ş&ouml;yle ifade etmiştir:</p> <p>&quot;Mesel&acirc;, bazı gafiller, hutbenin T&uuml;rk&ccedil;e okunmasını istihsan ediyorlar ki, halkın bilhassa siyas&icirc; ahvalden haberleri olsun. H&acirc;lbuki bu gibi ahval-i siyasiye yalandan, hileden, şeytan&icirc; fikirlerden h&acirc;li değildir. Hutbe makamı ise, ahk&acirc;m-ı İl&acirc;hiyenin tebliği i&ccedil;in ittihaz edilmiş bir makamdır.&quot;</p> <p><strong>1932 yılının Ramazan ayından itibaren uygulamaya konulan &ldquo;dinde reform, ibadetin T&uuml;rk&ccedil;eleştirilmesi&rdquo; girişimleriyle birlikte&nbsp;</strong>Ocak ayında ilk prova Dolmabah&ccedil;e Sarayı&rsquo;nda yapılmıştır. Cumhurbaşkanı&rsquo;nın emriyle Hafız Yaşar Okur, ilk T&uuml;rk&ccedil;e Kuran&rsquo;ı Yerebatan Camii&rsquo;nde okumuş ve bunu Fatih Camii&rsquo;ndeki T&uuml;rk&ccedil;e ezan takip etmişti.&nbsp;</p> <p><strong>Bazı kaynaklarda ge&ccedil;tiği şekliyle &ldquo;T&uuml;rk&ccedil;e Hutbe&rdquo; de 5 Şubat 1932 g&uuml;n&uuml; İstanbul S&uuml;leymaniye Camii&rsquo;nde okunmuştu. Sadeddin Kaynak&rsquo;ın bu konudaki ifadeleri şu şekildedir:</strong></p> <p><strong>&ldquo;Fatih Camii&rsquo;nde ilk defa olarak T&uuml;rk&ccedil;e Kur&rsquo;an okudum. Bunu m&uuml;teakip, T&uuml;rk&ccedil;e hutbeye sıra gelmişti.</strong>&nbsp;Cumhurbaşkanı: &ldquo;Haydi bakalım. T&uuml;rk&ccedil;e hutbeyi de S&uuml;leymaniye Camii&rsquo;nde mukabele oku! Amma okuyacağını &ouml;nce tertip et, bir g&ouml;reyim&rdquo; dedi. Yazdım verdim. Beğendi. Fakat: &ldquo;Paşam, bende hitabet kabiliyeti yok. Bu başka iş, hafızlığa benzemez&rdquo; dedim. &ldquo;Zarar yok, tecr&uuml;be edelim&rdquo; buyurdu. Bunun &uuml;zerine tekrar sordum: &ldquo;Hutbeye &ccedil;ıkarken sarık saracak mıyım? &ldquo;Hayır, sarığı bırak&hellip; Benim gibi başı a&ccedil;ık ve fraklı!&rdquo; Ne diyeyim inkıl&acirc;p yapılıyor, peki dedim. O g&uuml;n hınca hın&ccedil; dolmuş S&uuml;leymaniye Camii&rsquo;nde cemaat arasına karışmış y&uuml;z elli de sivil polis vardı. Bu tedbirin isabetli olduğu &ccedil;ok ge&ccedil;meden anlaşıldı. Ben T&uuml;rk&ccedil;e hutbeyi okur okumaz, kalabalık arasından bilahare Arap olduğu anlaşılan biri sesini y&uuml;kselterek: Bu namaz olmadı, diye bağırdı&rdquo; demiştir.</p> <p>Bu aktarılan bilgiler ve&nbsp;<strong>T&uuml;rk&ccedil;e Hutbe, Akşam Gazetesi&rsquo;nin 4788 numaralı ve 6 Ocak 1932 tarihli n&uuml;shasında ş&ouml;yle ge&ccedil;mektedir:</strong></p> <p><strong>&ldquo;</strong>D&uuml;n S&uuml;leymaniye Camii&rsquo;nde ilk defa olarak tamamıyla T&uuml;rk&ccedil;e hutbe okunmuştur. S&uuml;leymaniye Camii T&uuml;rk&ccedil;e hutbe dinlemek isteyen binlerce kişi ile dolmuştu. Kalabalıktan camiye girmeğe muvaffak olamayanlar karın altında dışarıda bekleşiyorlardı. On bin kişi kadar alacağı tahmin edilen S&uuml;leymaniye Camii&rsquo;nde d&uuml;n en aşağı 20 bin kişi vardı, beş bin kişi kadar da dışarıda bekliyordu. İ&ccedil; ve dış ezanlar okunduktan sonra Hafız Sadeddin Bey minbere &ccedil;ıkmış ve: &ldquo;Ey cemaat! Başlangıcı ile hutbesini okumuştur. Hafız Sadeddin Bey hutbe arasında ge&ccedil;en b&uuml;t&uuml;n duaları da gene T&uuml;rk&ccedil;e olarak okumuştur. Hutbe esnasında ve hutbe bittikten sonra g&uuml;zel sesli bir&ccedil;ok hafızlar (T&uuml;rk&ccedil;e) tekbirler getirmişlerdir.&rdquo; Satırlarıyla yer almıştı.</p> <p><strong>Bu bilgiler olduk&ccedil;a m&uuml;balağalıdır. Ayrıca 1911 ile 1922 yıllarında T&uuml;rk&ccedil;e hutbe okunduğu ve 1928 yılında ikinci baskısı yapılan Diyanet İşleri Reisliği&rsquo;nin hazırladığı &ldquo;T&uuml;rk&ccedil;e Hutbe&rdquo; isimli kitap g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alınacak olursa&nbsp;</strong>bazı kaynaklarda ve &ouml;zellikle de internette yer aldığı şekliyle<strong>&nbsp;<strong>&ldquo;ilk T&uuml;rk&ccedil;e hutbenin 5 Şubat 1932&rsquo;de S&uuml;leymaniye Camii&rsquo;nde okunduğu&rdquo; bilgisi doğru değildir. Bununla birlikte ge&ccedil;mişteki uygulamaların aksine</strong>&nbsp;</strong>&ldquo;Ayet&rdquo; ,&ldquo;Hadis-i Şerifler&rdquo;, &ldquo;Allah&rsquo;ı medh &uuml; sena&rdquo;, &ldquo;Peygamber&rsquo;e salat &uuml; selam&rdquo; ve &ldquo;Duaları&rdquo;nın da yani Rıfat B&ouml;rek&ccedil;i&rsquo;nin ifadesiyle &ldquo;hutbelerin &ldquo;Zikrullah&rdquo;, salat &uuml; selam gibi, erkanı m&uuml;ştemil olan ve lisan-ı dini olan Arabi ile eda edilen erkan-ı hutbe&rdquo; kısmının da&nbsp;<strong>b&uuml;t&uuml;n olarak T&uuml;rk&ccedil;e okunmuş olması a&ccedil;ısından ilk olduğunu s&ouml;ylemek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r.</strong></p> <p><strong>Bu makaleyi yazmaktan maksat neredeyse b&uuml;t&uuml;n milletin yanlış bildiği bir hususu</strong>&nbsp;d&uuml;zeltmeye &ccedil;alışmaktır. İnsanlar eskiden beri hutbenin T&uuml;rk&ccedil;e olduğunu zannetmektedirler. Halbuki hutbe Karahanlılar, Sel&ccedil;uklu, Osmanlı devrinde hep Arap&ccedil;a okunmuştur. Fakat siyasi m&uuml;lahazalarla halkın etkilenmesini sağlamak i&ccedil;in T&uuml;rk&ccedil;e hutbeler başlamıştır.</p> <p>T&uuml;rkiye Cumhuriyetinde de 1932&rsquo;ye kadar hutbe Arap&ccedil;a okunmuştur, vesselam&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Dr. Vehbi KARA&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 11 Haziran 2020 - Perşembe

Hutbe Ne Zamandan Beri Türkçe Okunuyor?

<p>Osmanlı devletinde ilk defa T&uuml;rk&ccedil;e hutbenin ne zaman okunduğuna dair farklı tarihlere işaret edilse de bu konuda gazetelerde &ccedil;ıkan haberlere bakarak bazı sonu&ccedil;lara varmak m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Ali Suavi, 1870&rsquo;te Ulum Gazetesi&rsquo;nde yazdığı&nbsp;&ldquo;Zamane Hutbesi&rdquo;&nbsp;başlıklı bir makalesinde bu konuya dikkat &ccedil;ekmiştir.</p> <p>Muallim Naci ise, Medrese Hatıraları&rsquo;nda hutbelerin sonunda okunan Nahl Suresi&rsquo;nin 90. Ayeti&rsquo;ni aktararak: &ldquo;Şu makaleyi yazmakla her Cuma g&uuml;n&uuml; hutbe dinleyip hatibin en sonra ne dediğini olsun anlamak arzusunda bulunan ihvan-ı dine k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir hizmet arz etmiş olmaktan&rdquo; bahsetmişti.</p> <p><strong>Hutbeler konusunda dikkat &ccedil;eken &ouml;nemli bir girişimi ise Omsklu Niyazi Mehmet S&uuml;leymanof yapmıştır. Kendi okuduğu hutbelerden oluşan &ldquo;T&uuml;rk&icirc; Hutbeler&rdquo; adlı kitabını Orenburg&rsquo;daki Vakit Matbaası&rsquo;nda 1910&rsquo;da iki cilt h&acirc;linde bastırmıştı.&nbsp;</strong>Rusya M&uuml;sl&uuml;manları arasında bu hutbeler b&uuml;y&uuml;k yankı uyandırmış ve&nbsp;<strong>Osmanlı basınına da konu olmuştu.</strong></p> <p><strong>Osmanlı Devletinde Dr. Mefail Hızlı&rsquo;nın belirttiğine g&ouml;re 1911 yılında Bursa&rsquo;da ilk kez bir Cuma hutbesi T&uuml;rk&ccedil;e okunmuştu.&nbsp;</strong>H&uuml;d&acirc;vendig&acirc;r Camii&rsquo;nde hatip &ouml;nce hutbeyi Arap&ccedil;a olarak aktarmış, daha sonra &ouml;ğ&uuml;t-nasihat kısımlarını T&uuml;rk&ccedil;e olarak cemaate anlatmıştı.</p> <p>Bu olay, hutbeyi veren hatip tarafından kaleme alınarak Sırat-ı M&uuml;stakim Mecmuası&rsquo;nda yayınlanmıştı.&nbsp;<strong>Bu bilgiye g&ouml;re; daha eski veya başka bir tarihi kayıt-vesika ortaya &ccedil;ıkana kadar bu uygulama bir ilk olma &ouml;zelliği taşımaktadır.</strong></p> <p>Bu konudaki bir başka bilgi ise Hasan Basri &Ccedil;antay&rsquo;ın&nbsp;<strong>&ldquo;Karasi Gazetesi&rdquo;nin 20-124, 12 Zilkade 1334/ 10 Eyl&uuml;l 1916 tarihli n&uuml;shasında &ldquo;G&uuml;zel bir hutbe&rdquo;&nbsp;</strong>başlıklı makale-haberde yer almaktadır. Haberde: &ldquo;&hellip;<strong>haber aldığımıza g&ouml;re ge&ccedil;en Cuma, (Balıkesir) İbrahim Bey Cami-i Şerifinde Hafız İsmail Efendi Arap&ccedil;a hutbeyi m&uuml;teakib olarak, hem de gayet selis ve a&ccedil;ık bir lisan ile vaz u nasihatte bulunmuş&rdquo;&nbsp;</strong>denilerek T&uuml;rk&ccedil;e nasihat kısımlarının kabul g&ouml;r&uuml;p yayılmasında b&uuml;y&uuml;k faydalar olacağı ifade edilmiştir.</p> <p><strong>Ne kadar devam ettirildiği konusunda kesin bir bilgi bulunmayan T&uuml;rk&ccedil;e hutbe iradının &ouml;rneklerinden birisi de Cumhuriyet&rsquo;in ilanı &ouml;ncesinde, 24 Kasım 1922&rsquo;de İstanbul Fatih Camii&rsquo;nde Ayet-Hadis, Allah&rsquo;a &ouml;vg&uuml;, Peygambere de dua kısımları hari&ccedil;;</strong>&nbsp;Kırşehir Milletvekili M&uuml;fit Kurutluoğlu tarafından yapılmıştı.</p> <p>Cumhuriyet&rsquo;in ilanından sonra ise yaygınlaştırılması hedeflenen T&uuml;rk&ccedil;e hutbe okunması teşebb&uuml;sleri s&uuml;rm&uuml;ş ve bu konudaki ilk resmi faaliyet<strong>,&nbsp;<strong>1927 yılında Diyanet İşleri Reisi Rıfat B&ouml;rek&ccedil;i</strong>&rsquo;nin</strong>&nbsp;imzasıyla y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe giren talimatla olmuştu. Bu talimatla Hutbelerin ayet ve hadis metinleri dışında kalan b&ouml;l&uuml;mlerinin T&uuml;rk&ccedil;e okunması istenmişti.</p> <p>B&uuml;t&uuml;n bu gayretlere karşı İslam alimleri &ccedil;eşitli eserlerinde hutbenin Arap&ccedil;a okunması gerektiğine işaret etmiştir. Hubab isimli eserinde ş&ouml;yle ifade etmiştir:</p> <p>&quot;Mesel&acirc;, bazı gafiller, hutbenin T&uuml;rk&ccedil;e okunmasını istihsan ediyorlar ki, halkın bilhassa siyas&icirc; ahvalden haberleri olsun. H&acirc;lbuki bu gibi ahval-i siyasiye yalandan, hileden, şeytan&icirc; fikirlerden h&acirc;li değildir. Hutbe makamı ise, ahk&acirc;m-ı İl&acirc;hiyenin tebliği i&ccedil;in ittihaz edilmiş bir makamdır.&quot;</p> <p><strong>1932 yılının Ramazan ayından itibaren uygulamaya konulan &ldquo;dinde reform, ibadetin T&uuml;rk&ccedil;eleştirilmesi&rdquo; girişimleriyle birlikte&nbsp;</strong>Ocak ayında ilk prova Dolmabah&ccedil;e Sarayı&rsquo;nda yapılmıştır. Cumhurbaşkanı&rsquo;nın emriyle Hafız Yaşar Okur, ilk T&uuml;rk&ccedil;e Kuran&rsquo;ı Yerebatan Camii&rsquo;nde okumuş ve bunu Fatih Camii&rsquo;ndeki T&uuml;rk&ccedil;e ezan takip etmişti.&nbsp;</p> <p><strong>Bazı kaynaklarda ge&ccedil;tiği şekliyle &ldquo;T&uuml;rk&ccedil;e Hutbe&rdquo; de 5 Şubat 1932 g&uuml;n&uuml; İstanbul S&uuml;leymaniye Camii&rsquo;nde okunmuştu. Sadeddin Kaynak&rsquo;ın bu konudaki ifadeleri şu şekildedir:</strong></p> <p><strong>&ldquo;Fatih Camii&rsquo;nde ilk defa olarak T&uuml;rk&ccedil;e Kur&rsquo;an okudum. Bunu m&uuml;teakip, T&uuml;rk&ccedil;e hutbeye sıra gelmişti.</strong>&nbsp;Cumhurbaşkanı: &ldquo;Haydi bakalım. T&uuml;rk&ccedil;e hutbeyi de S&uuml;leymaniye Camii&rsquo;nde mukabele oku! Amma okuyacağını &ouml;nce tertip et, bir g&ouml;reyim&rdquo; dedi. Yazdım verdim. Beğendi. Fakat: &ldquo;Paşam, bende hitabet kabiliyeti yok. Bu başka iş, hafızlığa benzemez&rdquo; dedim. &ldquo;Zarar yok, tecr&uuml;be edelim&rdquo; buyurdu. Bunun &uuml;zerine tekrar sordum: &ldquo;Hutbeye &ccedil;ıkarken sarık saracak mıyım? &ldquo;Hayır, sarığı bırak&hellip; Benim gibi başı a&ccedil;ık ve fraklı!&rdquo; Ne diyeyim inkıl&acirc;p yapılıyor, peki dedim. O g&uuml;n hınca hın&ccedil; dolmuş S&uuml;leymaniye Camii&rsquo;nde cemaat arasına karışmış y&uuml;z elli de sivil polis vardı. Bu tedbirin isabetli olduğu &ccedil;ok ge&ccedil;meden anlaşıldı. Ben T&uuml;rk&ccedil;e hutbeyi okur okumaz, kalabalık arasından bilahare Arap olduğu anlaşılan biri sesini y&uuml;kselterek: Bu namaz olmadı, diye bağırdı&rdquo; demiştir.</p> <p>Bu aktarılan bilgiler ve&nbsp;<strong>T&uuml;rk&ccedil;e Hutbe, Akşam Gazetesi&rsquo;nin 4788 numaralı ve 6 Ocak 1932 tarihli n&uuml;shasında ş&ouml;yle ge&ccedil;mektedir:</strong></p> <p><strong>&ldquo;</strong>D&uuml;n S&uuml;leymaniye Camii&rsquo;nde ilk defa olarak tamamıyla T&uuml;rk&ccedil;e hutbe okunmuştur. S&uuml;leymaniye Camii T&uuml;rk&ccedil;e hutbe dinlemek isteyen binlerce kişi ile dolmuştu. Kalabalıktan camiye girmeğe muvaffak olamayanlar karın altında dışarıda bekleşiyorlardı. On bin kişi kadar alacağı tahmin edilen S&uuml;leymaniye Camii&rsquo;nde d&uuml;n en aşağı 20 bin kişi vardı, beş bin kişi kadar da dışarıda bekliyordu. İ&ccedil; ve dış ezanlar okunduktan sonra Hafız Sadeddin Bey minbere &ccedil;ıkmış ve: &ldquo;Ey cemaat! Başlangıcı ile hutbesini okumuştur. Hafız Sadeddin Bey hutbe arasında ge&ccedil;en b&uuml;t&uuml;n duaları da gene T&uuml;rk&ccedil;e olarak okumuştur. Hutbe esnasında ve hutbe bittikten sonra g&uuml;zel sesli bir&ccedil;ok hafızlar (T&uuml;rk&ccedil;e) tekbirler getirmişlerdir.&rdquo; Satırlarıyla yer almıştı.</p> <p><strong>Bu bilgiler olduk&ccedil;a m&uuml;balağalıdır. Ayrıca 1911 ile 1922 yıllarında T&uuml;rk&ccedil;e hutbe okunduğu ve 1928 yılında ikinci baskısı yapılan Diyanet İşleri Reisliği&rsquo;nin hazırladığı &ldquo;T&uuml;rk&ccedil;e Hutbe&rdquo; isimli kitap g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alınacak olursa&nbsp;</strong>bazı kaynaklarda ve &ouml;zellikle de internette yer aldığı şekliyle<strong>&nbsp;<strong>&ldquo;ilk T&uuml;rk&ccedil;e hutbenin 5 Şubat 1932&rsquo;de S&uuml;leymaniye Camii&rsquo;nde okunduğu&rdquo; bilgisi doğru değildir. Bununla birlikte ge&ccedil;mişteki uygulamaların aksine</strong>&nbsp;</strong>&ldquo;Ayet&rdquo; ,&ldquo;Hadis-i Şerifler&rdquo;, &ldquo;Allah&rsquo;ı medh &uuml; sena&rdquo;, &ldquo;Peygamber&rsquo;e salat &uuml; selam&rdquo; ve &ldquo;Duaları&rdquo;nın da yani Rıfat B&ouml;rek&ccedil;i&rsquo;nin ifadesiyle &ldquo;hutbelerin &ldquo;Zikrullah&rdquo;, salat &uuml; selam gibi, erkanı m&uuml;ştemil olan ve lisan-ı dini olan Arabi ile eda edilen erkan-ı hutbe&rdquo; kısmının da&nbsp;<strong>b&uuml;t&uuml;n olarak T&uuml;rk&ccedil;e okunmuş olması a&ccedil;ısından ilk olduğunu s&ouml;ylemek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r.</strong></p> <p><strong>Bu makaleyi yazmaktan maksat neredeyse b&uuml;t&uuml;n milletin yanlış bildiği bir hususu</strong>&nbsp;d&uuml;zeltmeye &ccedil;alışmaktır. İnsanlar eskiden beri hutbenin T&uuml;rk&ccedil;e olduğunu zannetmektedirler. Halbuki hutbe Karahanlılar, Sel&ccedil;uklu, Osmanlı devrinde hep Arap&ccedil;a okunmuştur. Fakat siyasi m&uuml;lahazalarla halkın etkilenmesini sağlamak i&ccedil;in T&uuml;rk&ccedil;e hutbeler başlamıştır.</p> <p>T&uuml;rkiye Cumhuriyetinde de 1932&rsquo;ye kadar hutbe Arap&ccedil;a okunmuştur, vesselam&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Dr. Vehbi KARA&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.