Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Hutbenin Arapça Okunmasının Hikmetleri

<p>Cuma hutbesinin makamı, ihtar ve ikaz yeri olmasındandır. Yoksa nazari ve siyasi veya dinin detay konularının talim edildiği bir makam, mevkii değildir. &Ouml;ncelikle bu hususun dikkatlice anlaşılması gereklidir.</p> <p>İhtar ve ikazda da tafsil ve izaha ihtiya&ccedil; hasıl olmaz, kısa ve &ouml;z bir şekilde okuması ve anlaşılması esastır. En etkili ve h&uuml;lasa ifade ise; ayet ve hadislerin orijinal şekli ile yani Arap&ccedil;a zikredilmesidir.</p> <p>Bu sebeple Cuma hutbelerinde ayet ve hadislerin zikredilmesi k&acirc;fi g&ouml;r&uuml;lmektedir. Bunun dışında yapılan izahlar, a&ccedil;ıklamalar &ccedil;ok da makbul değildir. Hatta bidat olarak g&ouml;ren insanlar dahi mevcuttur.</p> <p>Bu konuda dikkatli olunması gereklidir. Zira bidatın olması, Cuma namazının sıhhatine zarar vermez, sadece sevabını azaltır. Cuma namazında hutbede l&uuml;zumsuz d&uuml;nya işlerinin okunmasını bahane ederek Cuma namazı terk edilemez. Hadislerde bu konuya dikkat &ccedil;ekilerek Cuma namazının &ouml;nemi zikredilmiştir.</p> <p>&Ouml;rneğin &ldquo;Birtakım insanlar ya Cuma namazını terk etmeyi bırakırlar yahut da Allah onların kalplerini m&uuml;h&uuml;rler, artık gafillerden olurlar&rdquo; ve &ldquo;Her kim &ouml;nemsemediği i&ccedil;in &uuml;&ccedil; Cumayı terk ederse, Allah onun kalbini m&uuml;h&uuml;rler&rdquo; hadisleri ikaz edici birunsurdur.</p> <p>Cuma hutbesinin Arap&ccedil;a okunmasının hikmetlerini anlamak i&ccedil;in ilk aklımıza gelen hususlardan birka&ccedil; tanesini şu şekilde sıralayabiliriz. Elbette bunun daha bir&ccedil;ok hikmeti vardır. Sadece bu maddeler k&acirc;fi bir izahı vermez:</p> <ol> <li>Cuma hutbesi İslam &acirc;leminin bir şiarı bir sembol&uuml;d&uuml;r. &Uuml;mmetin ortak bir parolası h&uuml;km&uuml;ndedir. Tıpkı ezan ve kamet gibi, &uuml;mmetin ve dinin dili de Arap&ccedil;a olunca, Arap&ccedil;a okunması &uuml;mmet arasında birlik i&ccedil;in elzemdir.</li> <li>Cuma hutbesi dinin zaruri ve muhkem olan meselelerinin ihtar ve ikaz edildiği bir makamdır. Yoksa nazari ve teferruatın talim ve ders verildiği bir makam değildir. Bu y&uuml;zden, Allah kelamı ile yapılan ihtar ve ikaz, T&uuml;rk&ccedil;e veya başka bir dilde yapılan vaazdan daha etkili ve m&uuml;essirdir.</li> <li>Dinin teferruat ve nazariyatını insanlar on beş yirmi dakikalık Cuma hutbesinden &ouml;ğrenemez. Onların talimi ve &ouml;ğrenilmesi başka vasıtalara verilmiştir. Medrese ve okullar gibi.</li> <li>Allah&rsquo;ın bir kelimesindeki haşmet ve m&uuml;essiriyet, insanların bir kitabına bedeldir. Bu y&uuml;zden, zikir ve ihtar makamı olan hutbede; Allah ve Resul&uuml;n&uuml;n kelamını okumak daha manidardır.</li> <li>M&uuml;sl&uuml;manların, hutbede okunan ayet ve hadislerin mealini &ouml;ğrenmesi zor değildir. Kısacık d&uuml;nya hayatı i&ccedil;in y&uuml;zlerce, binlerce kelime ezberleyen, &ouml;ğrenen adam, ebedi hayatının lazımı olan ayet ve hadislerin mealini &ouml;ğrenmemesi mazeret değildir. Bizim tembelliğimiz ve keyfimiz i&ccedil;in ibadetin şekli değiştirilemez, manası bozulamaz. Kaldı ki, hutbe de, namaz gibi bir ibadettir, yoksa vaaz ve talim makamı değildir.</li> <li>Arap dilinin farkı; &ccedil;ok zengin ve cami bir dil olmasıdır. Aynı zamanda beliğ ve fasih bir dildir. D&uuml;nya dilleri i&ccedil;inde hi&ccedil;bir dil, zenginlik ve beyan keskinliğinde Arap&ccedil;aya yetişemiyor. Bunu dil bilimcileri kati delilleri ile ispat ediyorlar. Mesela, T&uuml;rk&ccedil;ede y&uuml;z bin kelime varsa, Arap&ccedil;ada milyonu ge&ccedil;iyor. Gramer a&ccedil;ısından da Arap&ccedil;a &ccedil;ok zengin bir dildir. En &ouml;nemli unsur da Kuran&rsquo;ın orijinal dili olması, Allah&rsquo;ın iradesi ile se&ccedil;ilmiş olmasıdır.</li> </ol> <p>Bu konuda Lemaat isimli eserinde konuya a&ccedil;ıklık getiren Bedi&uuml;zzaman ş&ouml;yle ifade etmektedir:</p> <p>&ldquo;Kur&#39;&acirc;n &acirc;yine ister, vekil istemez. &Uuml;mmetteki cumhuru, hem avamın umumu, burhandan ziyade mehazdaki kudsiyet şevk-i itaat verir, sevk eder imtisale. Şeriat, y&uuml;zde doksanı m&uuml;sellem&acirc;t-ı şer&rsquo;i, zaruriy&acirc;t-ı din&icirc; birer elmas s&uuml;tundur. İ&ccedil;tihad&icirc;, hil&acirc;f&icirc;, fer&#39;&icirc; olan mes&acirc;il, y&uuml;zde ancak on olur. Doksan elmas s&uuml;tunu, on altının sahibi. Kesesine koyamaz, ona t&acirc;bi kılamaz. Elmasların madeni, Kur&#39;&acirc;n ve hem hadistir. Onun malı; oradan her zaman istemeli.<br /> Kitaplar, i&ccedil;tihadlar Kur&#39;&acirc;n&#39;ın &acirc;yinesi, yahut d&uuml;rb&uuml;n olmalı. G&ouml;lge, vekil istemez o Şems-i Mu&#39;cizbeyan&rdquo;</p> <p>Mehazın kutsiyeti &ccedil;ok &ouml;nemlidir. Bu nedenle Allah&rsquo;ın emirlerine itaat m&uuml;mk&uuml;n olur. Aksi takdirde g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde olduğu gibi Cuma hutbelerinin T&uuml;rk&ccedil;e okunması insanları etkilemek bir yana hutbe esnasında uyuklamasına yol a&ccedil;maktadır. &Ouml;zellikle namaz konusunda &uuml;lkemizde yaşanan olumsuz durumun bu a&ccedil;ıdan ele alınması gereklidir.</p> <p>Bu konudaki bir başka eserinde &ccedil;ok veciz bir şekilde şu ifadelere rastlamak m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r:</p> <p>&quot;Sual: Av&acirc;m-ı n&acirc;s Arab&icirc;den haberdar değildir; fehmedemez. Cevap: Av&acirc;m-ı n&acirc;s, zaruriyat ve m&uuml;sellemat-ı diniyeye muhta&ccedil;tır. Ve hutbe makamı da bu gibi h&uuml;k&uuml;mlerin tebliği i&ccedil;indir. Bu h&uuml;k&uuml;mler kisve-i Arabiye i&ccedil;inde tafsilen değilse de icm&acirc;len av&acirc;m-ı n&acirc;sa mal&ucirc;m ve m&acirc;ruftur. Maahaza, lisan-ı Arabta bulunan şeh&acirc;met, y&uuml;kseklik, meziyet, satvet diğer lisanlarda yoktur.&quot;</p> <p>Her h&uuml;km&uuml;n v&uuml;cuda gelmesi bir illete binaen olduğu gibi bir maslahata da tabidir. Fakat maslahat yani faydalı olması illet olmasını gerektirmez. Belki sadece tercih edilmesi i&ccedil;in bir sebeptir.</p> <p>G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde insanlar d&uuml;nya &uuml;zerinde yoğunlaşmış ahreti unutmuşlardır. H&acirc;lbuki d&uuml;nyadaki maslahatlar g&uuml;zel işler ahirete vesile olması y&uuml;z&uuml;nden &ouml;nemlidir. Yoksa sadece d&uuml;nyaya nazar etmek; sonsuz hayatı d&uuml;ş&uuml;nmemek gafletten başka bir şey değildir.</p> <p>Arap&ccedil;a ibareler insanı daha fazla etkilemekte ve ibadetlerin yapılmasında daha &ccedil;ok etkili olmaktadır. Bu konuda Lemaat isimli eserinde Bedi&uuml;zzaman ş&ouml;yle demektedir:</p> <p>&quot;T&acirc;lim-i nazariyattan ziyade, tezkir-i m&uuml;sellem&acirc;ta ihtiya&ccedil; var. Zaruriy&acirc;t-ı din&icirc;, m&uuml;sellem&acirc;t-ı şer&rsquo;i, kul&ucirc;blerde h&acirc;sıldır, ihtar ile huzuru, tezkir ile şuuru. Matlup da h&acirc;sıl olur. İbare-i Arab&icirc; daha ulv&icirc; ediyor tezkiri, hem ihtarı. Onun i&ccedil;in Cumada hutbe-i Arabiye, zaruriy&acirc;tı ihtar, m&uuml;sellem&acirc;tı tezkir, maalkif&acirc;ye olur onun tarz-ı tezkiri. Nazariy&acirc;tı t&acirc;lim onda maksud değildir. Hem İsl&acirc;m&rsquo;ın vicdan&icirc; simasında şu Arab&icirc; ibare bir nakş-ı vahdettir; kabul etmez teksiri.</p> <p>Bu konuda İslam &acirc;limlerinin ve &ouml;zellikle de&nbsp;Bedi&uuml;zzaman ifadeleri &ccedil;ok &ouml;nemlidir. İşte hutbenin Arap&ccedil;a olmasının hikmetlerinden sadece birka&ccedil; tanesini yukarıda ifade ettik. H&acirc;lbuki daha bir&ccedil;ok madde dahi sayılabilir.</p> <p>Salat, savm, tevhid, n&uuml;b&uuml;vvet gibi temel İslami kavramları bilmeyen insanların M&uuml;sl&uuml;man olduklarından s&ouml;z etmesi, kendisini kandırmaktan başka bir şey değildir.</p> <p>Gayrim&uuml;slimler gibi yaşayıp &ouml;len birisinin imanla dirilmesi m&uuml;mk&uuml;n değildir. Unutmamak gerekir ki hadiste&nbsp;<em>&ldquo;</em><em>Nasıl yaşarsanız &ouml;yle</em>&nbsp;&ouml;l&uuml;r ve<em>&nbsp;<em>nasıl &ouml;l&uuml;rseniz &ouml;yle dirilirsiniz</em>&rdquo;</em>&nbsp;(Aliyy&uuml;lk&acirc;r&icirc;, Mirk&acirc;t&uuml;&#39;l-mef&acirc;t&icirc;h 1/332, 7/375, 8/431) denilmektedir. Ruz-i mahşerde Allah&rsquo;ın huzuruna vardığımızda nasıl yaşamış isek aynı şekilde diriltileceğimizi unutmamak lazımdır.</p> <p>Bu konuda yani bazı dini terimlerin Arap&ccedil;a orijinalinden &ouml;ğrenilmesinin zorluğuna dair sorulan &ldquo;Biz T&uuml;rk milletindeniz, Arap&ccedil;a bilmiyoruz; bu y&uuml;zden Kuran&rsquo;ın lafızlarını T&uuml;rk&ccedil;eye terc&uuml;me edelim, yani ibadet dilimiz T&uuml;rk&ccedil;e olsun ki ibadetlerimizi rahatla yapalım&hellip;&rdquo; suallere şu şekilde cevap vermek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r:</p> <p>Kuran lafızlarının ve Peygamber Aleyhissalat&uuml; Vesselamın tesbihatı ve l&acirc;fızları cansız bir elbise değil, adeta cesedin cildi gibi hayattardır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu lafızlar zamanla cilt olmuştur. Libas değiştirilir; fakat cilt değişse v&uuml;cuda zarardır. Belki namazda ve ezandaki gibi lafızlar m&uuml;barektir. Alem ve sembol ise değiştirilmez!</p> <p>Hem S&uuml;bh&acirc;nallah diyen, hangi milletten olursa olsun, Cen&acirc;b-ı Hakkı takdis ettiğini anlar. İşte bu kadar s&ouml;z kafidir.</p> <p>İşte cilt h&uuml;km&uuml;ndeki l&acirc;fızlar k&acirc;fi gelir. Bilhassa o Arap&ccedil;a l&acirc;fızlar ile, kel&acirc;mullah ve tekell&uuml;m-i İl&acirc;h&icirc; olduğunu hatırlamakla daim&icirc; bir feyze medardır. İşte, şu h&acirc;let g&ouml;steriyor ki, ezan gibi ve namazın tesbih&acirc;tı gibi ve her vakit tekrar edilen Fatiha ve S&ucirc;re-i İhl&acirc;s gibi hakaikleri başka lisanla ifade etmek &ccedil;ok zararlıdır! &Ccedil;&uuml;nk&uuml; membaı daim&icirc; olan elf&acirc;z-ı İl&acirc;hiye ve Nebeviye kaybolduktan sonra, o daim&icirc; let&acirc;ifin daim&icirc; hisseleri de kaybolur.</p> <p>Hem her harfin en az on sevabı zayi olması ve huzur-u daim&icirc; b&uuml;t&uuml;n namazda herkes i&ccedil;in devam etmediğinden, gaflet i&ccedil;inde, terc&uuml;me vasıtasıyla insanların tabirleri ayetlerin ruhuna zarar vermesine sebep olur. Evet, nasıl İmam-i &Acirc;zam demiş: L&acirc;il&acirc;heillallah, tevhide alem ve isimdir! Biz de deriz: Kelim&acirc;t-ı tesbihiye ve zikriyenin, hususan ezanda ve namazda olanların ekseriyet-i mutlakası, alem ve isim h&uuml;km&uuml;ne ge&ccedil;mişler!</p> <p>B&uuml;t&uuml;n &ouml;mr&uuml;n&uuml; İsl&acirc;miyet&rsquo;le ge&ccedil;iren ve kafasını binler m&acirc;l&acirc;y&acirc;niyatla dolduran adamlar,<br /> bir iki haftada, hayat-ı ebediyesinin anahtarı olan, şu kelim&acirc;t-ı m&uuml;barekenin me&acirc;l-i icm&acirc;l&icirc;sini &ouml;ğrenmemesine nasıl mazur olabilirler?.nasıl M&uuml;sl&uuml;man olurlar?..nasıl &lsquo;akıllı adam&rsquo; denilirler? Ve &ouml;yle heriflerin tembelliklerinin hatırı i&ccedil;in o nur menbalarının mahfazalarını bozmak k&acirc;r-ı akıl değildir, vesselam&hellip;</p> <p>Dr. Vehbi KARA&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 13 Haziran 2020 - Cumartesi

Hutbenin Arapça Okunmasının Hikmetleri

<p>Cuma hutbesinin makamı, ihtar ve ikaz yeri olmasındandır. Yoksa nazari ve siyasi veya dinin detay konularının talim edildiği bir makam, mevkii değildir. &Ouml;ncelikle bu hususun dikkatlice anlaşılması gereklidir.</p> <p>İhtar ve ikazda da tafsil ve izaha ihtiya&ccedil; hasıl olmaz, kısa ve &ouml;z bir şekilde okuması ve anlaşılması esastır. En etkili ve h&uuml;lasa ifade ise; ayet ve hadislerin orijinal şekli ile yani Arap&ccedil;a zikredilmesidir.</p> <p>Bu sebeple Cuma hutbelerinde ayet ve hadislerin zikredilmesi k&acirc;fi g&ouml;r&uuml;lmektedir. Bunun dışında yapılan izahlar, a&ccedil;ıklamalar &ccedil;ok da makbul değildir. Hatta bidat olarak g&ouml;ren insanlar dahi mevcuttur.</p> <p>Bu konuda dikkatli olunması gereklidir. Zira bidatın olması, Cuma namazının sıhhatine zarar vermez, sadece sevabını azaltır. Cuma namazında hutbede l&uuml;zumsuz d&uuml;nya işlerinin okunmasını bahane ederek Cuma namazı terk edilemez. Hadislerde bu konuya dikkat &ccedil;ekilerek Cuma namazının &ouml;nemi zikredilmiştir.</p> <p>&Ouml;rneğin &ldquo;Birtakım insanlar ya Cuma namazını terk etmeyi bırakırlar yahut da Allah onların kalplerini m&uuml;h&uuml;rler, artık gafillerden olurlar&rdquo; ve &ldquo;Her kim &ouml;nemsemediği i&ccedil;in &uuml;&ccedil; Cumayı terk ederse, Allah onun kalbini m&uuml;h&uuml;rler&rdquo; hadisleri ikaz edici birunsurdur.</p> <p>Cuma hutbesinin Arap&ccedil;a okunmasının hikmetlerini anlamak i&ccedil;in ilk aklımıza gelen hususlardan birka&ccedil; tanesini şu şekilde sıralayabiliriz. Elbette bunun daha bir&ccedil;ok hikmeti vardır. Sadece bu maddeler k&acirc;fi bir izahı vermez:</p> <ol> <li>Cuma hutbesi İslam &acirc;leminin bir şiarı bir sembol&uuml;d&uuml;r. &Uuml;mmetin ortak bir parolası h&uuml;km&uuml;ndedir. Tıpkı ezan ve kamet gibi, &uuml;mmetin ve dinin dili de Arap&ccedil;a olunca, Arap&ccedil;a okunması &uuml;mmet arasında birlik i&ccedil;in elzemdir.</li> <li>Cuma hutbesi dinin zaruri ve muhkem olan meselelerinin ihtar ve ikaz edildiği bir makamdır. Yoksa nazari ve teferruatın talim ve ders verildiği bir makam değildir. Bu y&uuml;zden, Allah kelamı ile yapılan ihtar ve ikaz, T&uuml;rk&ccedil;e veya başka bir dilde yapılan vaazdan daha etkili ve m&uuml;essirdir.</li> <li>Dinin teferruat ve nazariyatını insanlar on beş yirmi dakikalık Cuma hutbesinden &ouml;ğrenemez. Onların talimi ve &ouml;ğrenilmesi başka vasıtalara verilmiştir. Medrese ve okullar gibi.</li> <li>Allah&rsquo;ın bir kelimesindeki haşmet ve m&uuml;essiriyet, insanların bir kitabına bedeldir. Bu y&uuml;zden, zikir ve ihtar makamı olan hutbede; Allah ve Resul&uuml;n&uuml;n kelamını okumak daha manidardır.</li> <li>M&uuml;sl&uuml;manların, hutbede okunan ayet ve hadislerin mealini &ouml;ğrenmesi zor değildir. Kısacık d&uuml;nya hayatı i&ccedil;in y&uuml;zlerce, binlerce kelime ezberleyen, &ouml;ğrenen adam, ebedi hayatının lazımı olan ayet ve hadislerin mealini &ouml;ğrenmemesi mazeret değildir. Bizim tembelliğimiz ve keyfimiz i&ccedil;in ibadetin şekli değiştirilemez, manası bozulamaz. Kaldı ki, hutbe de, namaz gibi bir ibadettir, yoksa vaaz ve talim makamı değildir.</li> <li>Arap dilinin farkı; &ccedil;ok zengin ve cami bir dil olmasıdır. Aynı zamanda beliğ ve fasih bir dildir. D&uuml;nya dilleri i&ccedil;inde hi&ccedil;bir dil, zenginlik ve beyan keskinliğinde Arap&ccedil;aya yetişemiyor. Bunu dil bilimcileri kati delilleri ile ispat ediyorlar. Mesela, T&uuml;rk&ccedil;ede y&uuml;z bin kelime varsa, Arap&ccedil;ada milyonu ge&ccedil;iyor. Gramer a&ccedil;ısından da Arap&ccedil;a &ccedil;ok zengin bir dildir. En &ouml;nemli unsur da Kuran&rsquo;ın orijinal dili olması, Allah&rsquo;ın iradesi ile se&ccedil;ilmiş olmasıdır.</li> </ol> <p>Bu konuda Lemaat isimli eserinde konuya a&ccedil;ıklık getiren Bedi&uuml;zzaman ş&ouml;yle ifade etmektedir:</p> <p>&ldquo;Kur&#39;&acirc;n &acirc;yine ister, vekil istemez. &Uuml;mmetteki cumhuru, hem avamın umumu, burhandan ziyade mehazdaki kudsiyet şevk-i itaat verir, sevk eder imtisale. Şeriat, y&uuml;zde doksanı m&uuml;sellem&acirc;t-ı şer&rsquo;i, zaruriy&acirc;t-ı din&icirc; birer elmas s&uuml;tundur. İ&ccedil;tihad&icirc;, hil&acirc;f&icirc;, fer&#39;&icirc; olan mes&acirc;il, y&uuml;zde ancak on olur. Doksan elmas s&uuml;tunu, on altının sahibi. Kesesine koyamaz, ona t&acirc;bi kılamaz. Elmasların madeni, Kur&#39;&acirc;n ve hem hadistir. Onun malı; oradan her zaman istemeli.<br /> Kitaplar, i&ccedil;tihadlar Kur&#39;&acirc;n&#39;ın &acirc;yinesi, yahut d&uuml;rb&uuml;n olmalı. G&ouml;lge, vekil istemez o Şems-i Mu&#39;cizbeyan&rdquo;</p> <p>Mehazın kutsiyeti &ccedil;ok &ouml;nemlidir. Bu nedenle Allah&rsquo;ın emirlerine itaat m&uuml;mk&uuml;n olur. Aksi takdirde g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde olduğu gibi Cuma hutbelerinin T&uuml;rk&ccedil;e okunması insanları etkilemek bir yana hutbe esnasında uyuklamasına yol a&ccedil;maktadır. &Ouml;zellikle namaz konusunda &uuml;lkemizde yaşanan olumsuz durumun bu a&ccedil;ıdan ele alınması gereklidir.</p> <p>Bu konudaki bir başka eserinde &ccedil;ok veciz bir şekilde şu ifadelere rastlamak m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r:</p> <p>&quot;Sual: Av&acirc;m-ı n&acirc;s Arab&icirc;den haberdar değildir; fehmedemez. Cevap: Av&acirc;m-ı n&acirc;s, zaruriyat ve m&uuml;sellemat-ı diniyeye muhta&ccedil;tır. Ve hutbe makamı da bu gibi h&uuml;k&uuml;mlerin tebliği i&ccedil;indir. Bu h&uuml;k&uuml;mler kisve-i Arabiye i&ccedil;inde tafsilen değilse de icm&acirc;len av&acirc;m-ı n&acirc;sa mal&ucirc;m ve m&acirc;ruftur. Maahaza, lisan-ı Arabta bulunan şeh&acirc;met, y&uuml;kseklik, meziyet, satvet diğer lisanlarda yoktur.&quot;</p> <p>Her h&uuml;km&uuml;n v&uuml;cuda gelmesi bir illete binaen olduğu gibi bir maslahata da tabidir. Fakat maslahat yani faydalı olması illet olmasını gerektirmez. Belki sadece tercih edilmesi i&ccedil;in bir sebeptir.</p> <p>G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde insanlar d&uuml;nya &uuml;zerinde yoğunlaşmış ahreti unutmuşlardır. H&acirc;lbuki d&uuml;nyadaki maslahatlar g&uuml;zel işler ahirete vesile olması y&uuml;z&uuml;nden &ouml;nemlidir. Yoksa sadece d&uuml;nyaya nazar etmek; sonsuz hayatı d&uuml;ş&uuml;nmemek gafletten başka bir şey değildir.</p> <p>Arap&ccedil;a ibareler insanı daha fazla etkilemekte ve ibadetlerin yapılmasında daha &ccedil;ok etkili olmaktadır. Bu konuda Lemaat isimli eserinde Bedi&uuml;zzaman ş&ouml;yle demektedir:</p> <p>&quot;T&acirc;lim-i nazariyattan ziyade, tezkir-i m&uuml;sellem&acirc;ta ihtiya&ccedil; var. Zaruriy&acirc;t-ı din&icirc;, m&uuml;sellem&acirc;t-ı şer&rsquo;i, kul&ucirc;blerde h&acirc;sıldır, ihtar ile huzuru, tezkir ile şuuru. Matlup da h&acirc;sıl olur. İbare-i Arab&icirc; daha ulv&icirc; ediyor tezkiri, hem ihtarı. Onun i&ccedil;in Cumada hutbe-i Arabiye, zaruriy&acirc;tı ihtar, m&uuml;sellem&acirc;tı tezkir, maalkif&acirc;ye olur onun tarz-ı tezkiri. Nazariy&acirc;tı t&acirc;lim onda maksud değildir. Hem İsl&acirc;m&rsquo;ın vicdan&icirc; simasında şu Arab&icirc; ibare bir nakş-ı vahdettir; kabul etmez teksiri.</p> <p>Bu konuda İslam &acirc;limlerinin ve &ouml;zellikle de&nbsp;Bedi&uuml;zzaman ifadeleri &ccedil;ok &ouml;nemlidir. İşte hutbenin Arap&ccedil;a olmasının hikmetlerinden sadece birka&ccedil; tanesini yukarıda ifade ettik. H&acirc;lbuki daha bir&ccedil;ok madde dahi sayılabilir.</p> <p>Salat, savm, tevhid, n&uuml;b&uuml;vvet gibi temel İslami kavramları bilmeyen insanların M&uuml;sl&uuml;man olduklarından s&ouml;z etmesi, kendisini kandırmaktan başka bir şey değildir.</p> <p>Gayrim&uuml;slimler gibi yaşayıp &ouml;len birisinin imanla dirilmesi m&uuml;mk&uuml;n değildir. Unutmamak gerekir ki hadiste&nbsp;<em>&ldquo;</em><em>Nasıl yaşarsanız &ouml;yle</em>&nbsp;&ouml;l&uuml;r ve<em>&nbsp;<em>nasıl &ouml;l&uuml;rseniz &ouml;yle dirilirsiniz</em>&rdquo;</em>&nbsp;(Aliyy&uuml;lk&acirc;r&icirc;, Mirk&acirc;t&uuml;&#39;l-mef&acirc;t&icirc;h 1/332, 7/375, 8/431) denilmektedir. Ruz-i mahşerde Allah&rsquo;ın huzuruna vardığımızda nasıl yaşamış isek aynı şekilde diriltileceğimizi unutmamak lazımdır.</p> <p>Bu konuda yani bazı dini terimlerin Arap&ccedil;a orijinalinden &ouml;ğrenilmesinin zorluğuna dair sorulan &ldquo;Biz T&uuml;rk milletindeniz, Arap&ccedil;a bilmiyoruz; bu y&uuml;zden Kuran&rsquo;ın lafızlarını T&uuml;rk&ccedil;eye terc&uuml;me edelim, yani ibadet dilimiz T&uuml;rk&ccedil;e olsun ki ibadetlerimizi rahatla yapalım&hellip;&rdquo; suallere şu şekilde cevap vermek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r:</p> <p>Kuran lafızlarının ve Peygamber Aleyhissalat&uuml; Vesselamın tesbihatı ve l&acirc;fızları cansız bir elbise değil, adeta cesedin cildi gibi hayattardır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu lafızlar zamanla cilt olmuştur. Libas değiştirilir; fakat cilt değişse v&uuml;cuda zarardır. Belki namazda ve ezandaki gibi lafızlar m&uuml;barektir. Alem ve sembol ise değiştirilmez!</p> <p>Hem S&uuml;bh&acirc;nallah diyen, hangi milletten olursa olsun, Cen&acirc;b-ı Hakkı takdis ettiğini anlar. İşte bu kadar s&ouml;z kafidir.</p> <p>İşte cilt h&uuml;km&uuml;ndeki l&acirc;fızlar k&acirc;fi gelir. Bilhassa o Arap&ccedil;a l&acirc;fızlar ile, kel&acirc;mullah ve tekell&uuml;m-i İl&acirc;h&icirc; olduğunu hatırlamakla daim&icirc; bir feyze medardır. İşte, şu h&acirc;let g&ouml;steriyor ki, ezan gibi ve namazın tesbih&acirc;tı gibi ve her vakit tekrar edilen Fatiha ve S&ucirc;re-i İhl&acirc;s gibi hakaikleri başka lisanla ifade etmek &ccedil;ok zararlıdır! &Ccedil;&uuml;nk&uuml; membaı daim&icirc; olan elf&acirc;z-ı İl&acirc;hiye ve Nebeviye kaybolduktan sonra, o daim&icirc; let&acirc;ifin daim&icirc; hisseleri de kaybolur.</p> <p>Hem her harfin en az on sevabı zayi olması ve huzur-u daim&icirc; b&uuml;t&uuml;n namazda herkes i&ccedil;in devam etmediğinden, gaflet i&ccedil;inde, terc&uuml;me vasıtasıyla insanların tabirleri ayetlerin ruhuna zarar vermesine sebep olur. Evet, nasıl İmam-i &Acirc;zam demiş: L&acirc;il&acirc;heillallah, tevhide alem ve isimdir! Biz de deriz: Kelim&acirc;t-ı tesbihiye ve zikriyenin, hususan ezanda ve namazda olanların ekseriyet-i mutlakası, alem ve isim h&uuml;km&uuml;ne ge&ccedil;mişler!</p> <p>B&uuml;t&uuml;n &ouml;mr&uuml;n&uuml; İsl&acirc;miyet&rsquo;le ge&ccedil;iren ve kafasını binler m&acirc;l&acirc;y&acirc;niyatla dolduran adamlar,<br /> bir iki haftada, hayat-ı ebediyesinin anahtarı olan, şu kelim&acirc;t-ı m&uuml;barekenin me&acirc;l-i icm&acirc;l&icirc;sini &ouml;ğrenmemesine nasıl mazur olabilirler?.nasıl M&uuml;sl&uuml;man olurlar?..nasıl &lsquo;akıllı adam&rsquo; denilirler? Ve &ouml;yle heriflerin tembelliklerinin hatırı i&ccedil;in o nur menbalarının mahfazalarını bozmak k&acirc;r-ı akıl değildir, vesselam&hellip;</p> <p>Dr. Vehbi KARA&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.