Emine IPEK
Köşe Yazarı
Emine IPEK
 

GERÇEK AŞK VARMIDIR?

GERÇEK AŞK VARMIDIR? Basit bir soru gibi görünse de herkese göre değişen cevaplar çıkacaktır. Yok diyenler... Var diyenler... Bazıları için aşk 21 günlüktür diyenler. Kimileri için aşk 90 günlüktür diyenler. Bana göre ise gerçek aşk ölümsüzdür. Aşka saat, gün, ay, yıl biçiliyor. Onlar aşk değil hevestir, sadece anlık, geçici heves... "Aşk yürekten olmalı ki, yürekten hissedilmeli ki aşk olsun." Buyurun o zaman gerçek aşkı, gerçek aşkın dilinden dinleyelim İkinci baharda gelen aşk... Bir gün bir sohbet de bir şey dikkatimi çekti. İnsanlar konuşurken, sohbet ederken pamuk mu pamuk, tonton bir ninem bir köşede sessizce sadece konuşulanları dinliyor, ara ara tebessüm ediyor. Lâkin bu güzel annemizin asil ve kendinden emin bir duruşu vardı. Bu benim çok dikkatimi çekti, dedim ki: -Teyzeciğim neden sen hiç konuşmuyorsun? ve dedi ki: -Bazen susup dinlemek, konuşmaktan daha çok şey anlatır, anlayana yavrucuğum. Bu cevap, duruşu ile dikkatimi celb eden annemize olan merakımı daha çok çekmiş bu pamuk anneyi içten içe çok sevmiştim. Usulca yanına sokulup; -Teyzeciğim biraz konuşalım mı? Ben seni çok sevdim. O kadar huzurlu, o kadar mutlusun ki âdeta gözlerinin içi gülüyor. Bunun sebebi nedir? diye sordum. Bu huzuru merak etmiştim... O da beni sevmiş olmalı ki, ellerimi elinin içine aldı. Gözlerimin içine bakarak kısacık hayatının özetini anlattı bana. Buyrun...! Benim, çok genç yaşta eşim vefat etti ve uzunca bir süre yalnız kaldım, yalnız yaşadım. Çocuklarımı büyüttüm, okuttum evlendirdim ve sonrasın da şöyle kendimi bir dinledim... Çocuklarım büyüyüp, yuvalarını kurup herkes kendi hayatını yaşamaya başladığında içimde kocaman bir boşluğun varlığını hissettim. Basit, tarifi olan bir boşluk değildi bu, hiç dolmamış bir boşluk. Tarifi olmayan bir boşluk. Neler yaşamışım, nasıl yaşamışım, ne kadar boş bir hayat yaşamışım onu fark ettim. Haa pişman mısın derseniz asla pişman değilim. Bu bir kaderdir. Bunu yaşamam gerekiyormuş, yaşadım ama bir daha geriye bakmadım. Önüme bakmak istedim. Bundan sonraki hayatımı sadece kendim için yaşamak istedim, yaşım kaç olursa olsun kendim için nasıl mutlu olacaksam onu yaşayacağım dedim. Söz vermiştim kendime ama inanın aşk aklımın ucundan geçmiyordu... Ve bir gün ara ara parka yürüyüşe çıktığımda karşıma birisi çıktı. Bizim mahallemizden değildi. Tanımadığım birisiydi. Bir an göz göze geldik. -Merhaba dedi. Selamlaştık ve bu bir tesadüf müydü, tevafuk muydu bilmiyorum. Bunu siz söyleyin... O saatten sonra her yürüyüşe çıktığımda artık onu görüyordum, sohbet ediyor ve birlikte yürüyorduk. Ama kalbime bir şeyler oluyordu, sanki yüreğimi bir sıcaklık kaplıyordu, yüreğime söz geçiremiyordum. Sanki ben engel oldukça o daha büyüyor büyüyordu. Bu durumu kendime yakıştıramıyordum.Yaşım 60 olmuştu, bana yakışmazdı. Ama bir yandan da öyle bir huzur, öyle bir mutluluk vardı ki içimdeki yaşım sanki 25 veya 30 idi. İçimdeki mutluluğun, huzurun tarifi yoktu. Bir yanım çocuk, bir yanım yetişkin idi. O nasıl güzel bir duyguydu. Bazen şaşırıyor, bazen çok mutlu oluyorum, bazen de utanıyordum. Ben de anlayamıyordum neler oluyordu bana..! Kendime yakıştıramadım, dedim ki kendime "sen şaşırdın mı, kaç yaşındasın, bu nedir? Bu kalp çarpıntısı nedir, neyin nesidir? Ben engel olmak istedikçe o daha büyüdü, büyüdü kocaman oldu yüreğimde. Sözüm geçmiyordu artık, engel olamıyordum. Kendim bile kendime yakıştıramaz iken; çocuklarım, çevrem, bir başkası bunu duyunca ne diyecekti? O kadar çok, o kadar çok utanıyordum ki; kendime bile bunu itiraf edemiyordum. Sonra bir gün düşündüm, dedim ki. Neden utanıyorum ki, bu yürek Rabbim'e ait. Bu yüreğe bu aşkı Rabbim koydu, ben suçlumuyum bu da bir kader, buna kim karışabilir, kim engel olabilirdi ki. "Allah bu aşkı yüreğime koydu ise elbet vardır bir sebebi" dedim. Biraz rahatladım ve sonra çekinerek çocuklarıma anlattım. Sağolsunlar kabullendiler. -Senin hayatın anne. Yaşın kaç olursa olsun mutlu olmak seni de hakkın anne, dediler. Bu sözler beni daha mutlu etmiş ve cesaretlendirmişti. Ama çevremde birçok insan kabullenemedi. Bunu birçok insandan duydum bu yaştan sonra bu yaştan sonra ne aşkmış be gibi sözleri. Evet, gerçekten bu yaştan sonra ki aşk, aşk gibi aşktı. Ben şunu anladım, önceki eşimle de severek evlenmiştim ilk evliliğimde ama o aşk değilmiş sadece bir birimize duyduğumuz bir heves ve saygı imiş. Ben gerçek aşkı şimdi tanıdım, şimdi yaşadım. Yaklaşık 10 yıla yaklaşacak evliliğimiz inanın birbirimizin gözlerine bakarken birbirimizin ne söyleyeceğini anlıyoruz. Ne o bensiz, ne de ben onsuz yapamıyoruz. Ne o benim saçımı okşamadan, gözlerimin içine bakmadan uyuyabilir, nede ben. Hâlâ ilk gördüğüm an gibi kalbim atıyor yüzüne baktığım anda... Ve onunda gözlerimin içine baktığında o an gibi kalp atışını duyuyorum... Ve ben şu an hissettiğim yaştayım.. Yani 40 yaşındayım çok ama çok mutluyum. Küçücük yuvamız da kocaman sevgi, aşk dolu yüreğimizle kocaman dünyamızda mutluyuz. Peki bu aşk değilse nedir... ...... İşte yürekten ölümüne gerçek aşk. Ve bu dağ yüreklerin bir de dileği vardı. Ölümleri bir birine çok yakın olsun istiyorlardı... Veee Vefat ettiler.. Önce kadın. Bir hafta sonra eşi vefat etti. Bu nasıl güzel bir aşktır, duadır, kabul olan dilektir. Diliyorum ki gerçek aşkların yolu bunun gibi gerçek aşklara çıksın... Rabbim tüm yüreği güzel, yürekten seven insanlara böyle ölümsüz aşklar nasip etsin. İnşallah. Emine İpek
Ekleme Tarihi: 13 Kasım 2021 - Cumartesi

GERÇEK AŞK VARMIDIR?

GERÇEK AŞK VARMIDIR? Basit bir soru gibi görünse de herkese göre değişen cevaplar çıkacaktır. Yok diyenler... Var diyenler... Bazıları için aşk 21 günlüktür diyenler. Kimileri için aşk 90 günlüktür diyenler. Bana göre ise gerçek aşk ölümsüzdür. Aşka saat, gün, ay, yıl biçiliyor. Onlar aşk değil hevestir, sadece anlık, geçici heves... "Aşk yürekten olmalı ki, yürekten hissedilmeli ki aşk olsun." Buyurun o zaman gerçek aşkı, gerçek aşkın dilinden dinleyelim İkinci baharda gelen aşk... Bir gün bir sohbet de bir şey dikkatimi çekti. İnsanlar konuşurken, sohbet ederken pamuk mu pamuk, tonton bir ninem bir köşede sessizce sadece konuşulanları dinliyor, ara ara tebessüm ediyor. Lâkin bu güzel annemizin asil ve kendinden emin bir duruşu vardı. Bu benim çok dikkatimi çekti, dedim ki: -Teyzeciğim neden sen hiç konuşmuyorsun? ve dedi ki: -Bazen susup dinlemek, konuşmaktan daha çok şey anlatır, anlayana yavrucuğum. Bu cevap, duruşu ile dikkatimi celb eden annemize olan merakımı daha çok çekmiş bu pamuk anneyi içten içe çok sevmiştim. Usulca yanına sokulup; -Teyzeciğim biraz konuşalım mı? Ben seni çok sevdim. O kadar huzurlu, o kadar mutlusun ki âdeta gözlerinin içi gülüyor. Bunun sebebi nedir? diye sordum. Bu huzuru merak etmiştim... O da beni sevmiş olmalı ki, ellerimi elinin içine aldı. Gözlerimin içine bakarak kısacık hayatının özetini anlattı bana. Buyrun...! Benim, çok genç yaşta eşim vefat etti ve uzunca bir süre yalnız kaldım, yalnız yaşadım. Çocuklarımı büyüttüm, okuttum evlendirdim ve sonrasın da şöyle kendimi bir dinledim... Çocuklarım büyüyüp, yuvalarını kurup herkes kendi hayatını yaşamaya başladığında içimde kocaman bir boşluğun varlığını hissettim. Basit, tarifi olan bir boşluk değildi bu, hiç dolmamış bir boşluk. Tarifi olmayan bir boşluk. Neler yaşamışım, nasıl yaşamışım, ne kadar boş bir hayat yaşamışım onu fark ettim. Haa pişman mısın derseniz asla pişman değilim. Bu bir kaderdir. Bunu yaşamam gerekiyormuş, yaşadım ama bir daha geriye bakmadım. Önüme bakmak istedim. Bundan sonraki hayatımı sadece kendim için yaşamak istedim, yaşım kaç olursa olsun kendim için nasıl mutlu olacaksam onu yaşayacağım dedim. Söz vermiştim kendime ama inanın aşk aklımın ucundan geçmiyordu... Ve bir gün ara ara parka yürüyüşe çıktığımda karşıma birisi çıktı. Bizim mahallemizden değildi. Tanımadığım birisiydi. Bir an göz göze geldik. -Merhaba dedi. Selamlaştık ve bu bir tesadüf müydü, tevafuk muydu bilmiyorum. Bunu siz söyleyin... O saatten sonra her yürüyüşe çıktığımda artık onu görüyordum, sohbet ediyor ve birlikte yürüyorduk. Ama kalbime bir şeyler oluyordu, sanki yüreğimi bir sıcaklık kaplıyordu, yüreğime söz geçiremiyordum. Sanki ben engel oldukça o daha büyüyor büyüyordu. Bu durumu kendime yakıştıramıyordum.Yaşım 60 olmuştu, bana yakışmazdı. Ama bir yandan da öyle bir huzur, öyle bir mutluluk vardı ki içimdeki yaşım sanki 25 veya 30 idi. İçimdeki mutluluğun, huzurun tarifi yoktu. Bir yanım çocuk, bir yanım yetişkin idi. O nasıl güzel bir duyguydu. Bazen şaşırıyor, bazen çok mutlu oluyorum, bazen de utanıyordum. Ben de anlayamıyordum neler oluyordu bana..! Kendime yakıştıramadım, dedim ki kendime "sen şaşırdın mı, kaç yaşındasın, bu nedir? Bu kalp çarpıntısı nedir, neyin nesidir? Ben engel olmak istedikçe o daha büyüdü, büyüdü kocaman oldu yüreğimde. Sözüm geçmiyordu artık, engel olamıyordum. Kendim bile kendime yakıştıramaz iken; çocuklarım, çevrem, bir başkası bunu duyunca ne diyecekti? O kadar çok, o kadar çok utanıyordum ki; kendime bile bunu itiraf edemiyordum. Sonra bir gün düşündüm, dedim ki. Neden utanıyorum ki, bu yürek Rabbim'e ait. Bu yüreğe bu aşkı Rabbim koydu, ben suçlumuyum bu da bir kader, buna kim karışabilir, kim engel olabilirdi ki. "Allah bu aşkı yüreğime koydu ise elbet vardır bir sebebi" dedim. Biraz rahatladım ve sonra çekinerek çocuklarıma anlattım. Sağolsunlar kabullendiler. -Senin hayatın anne. Yaşın kaç olursa olsun mutlu olmak seni de hakkın anne, dediler. Bu sözler beni daha mutlu etmiş ve cesaretlendirmişti. Ama çevremde birçok insan kabullenemedi. Bunu birçok insandan duydum bu yaştan sonra bu yaştan sonra ne aşkmış be gibi sözleri. Evet, gerçekten bu yaştan sonra ki aşk, aşk gibi aşktı. Ben şunu anladım, önceki eşimle de severek evlenmiştim ilk evliliğimde ama o aşk değilmiş sadece bir birimize duyduğumuz bir heves ve saygı imiş. Ben gerçek aşkı şimdi tanıdım, şimdi yaşadım. Yaklaşık 10 yıla yaklaşacak evliliğimiz inanın birbirimizin gözlerine bakarken birbirimizin ne söyleyeceğini anlıyoruz. Ne o bensiz, ne de ben onsuz yapamıyoruz. Ne o benim saçımı okşamadan, gözlerimin içine bakmadan uyuyabilir, nede ben. Hâlâ ilk gördüğüm an gibi kalbim atıyor yüzüne baktığım anda... Ve onunda gözlerimin içine baktığında o an gibi kalp atışını duyuyorum... Ve ben şu an hissettiğim yaştayım.. Yani 40 yaşındayım çok ama çok mutluyum. Küçücük yuvamız da kocaman sevgi, aşk dolu yüreğimizle kocaman dünyamızda mutluyuz. Peki bu aşk değilse nedir... ...... İşte yürekten ölümüne gerçek aşk. Ve bu dağ yüreklerin bir de dileği vardı. Ölümleri bir birine çok yakın olsun istiyorlardı... Veee Vefat ettiler.. Önce kadın. Bir hafta sonra eşi vefat etti. Bu nasıl güzel bir aşktır, duadır, kabul olan dilektir. Diliyorum ki gerçek aşkların yolu bunun gibi gerçek aşklara çıksın... Rabbim tüm yüreği güzel, yürekten seven insanlara böyle ölümsüz aşklar nasip etsin. İnşallah. Emine İpek
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.