HALİL KÖPRÜCÜOĞLU
Köşe Yazarı
HALİL KÖPRÜCÜOĞLU
 

Dertsiz ve mesut bir garibi dinlemek ister misiniz?

<p><span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">BEN Salihli Kurşunlu Kaplıcaları yolunda garip bir &ccedil;i&ccedil;eğim. Adımı ben de bilmiyorum. Belki pek &ccedil;oklarınız da bilemezler. Ama ben varım ve hayattayım.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bana &ccedil;ok rutubetli bir ortamda vazife verilmiş. Zaten beni g&ouml;rseniz bu aşırı sulak zeminde, g&uuml;neşsiz yerde esasen olduk&ccedil;a zayıf ve halsiz bir halde oluşumun sebebini de anlarsınız. Yol kenarında olmam sebebiyle de oynayan &ccedil;ocuklar, nezaketsiz ve dikkatsiz b&uuml;y&uuml;kler beni ve arkadaşlarımı sık sık &ccedil;iğnerler. Pek &ccedil;ok arkadaşım hayata veda ettiler. Hem de hayata doymadan!</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">En &ccedil;ok ağrıma giden benim bu &ccedil;amur deryası ve g&uuml;bre artıkları i&ccedil;erisinde harika renk ve şekillerle arz-ı endam etmemi insanların g&ouml;rmemeleri, taktir etmemeleri. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; vazifemin en b&uuml;y&uuml;k kısmı onların beni g&ouml;rmeleri; benden, sanatıma, oradan &uuml;zerimdeki sıfat ve isimlere; en sonra da beni yaradan Sanatkara uzanan bir tefekk&uuml;rle ilgili. İnsanlar buna Tevhit hakikati diyorlar.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Garipliğimden, adımın bile olmayışından, berbat bir zeminde &ccedil;ok zayıf bir halde bulunuşumdan bahsettim ama, dahası da var. Akıl, şuur, ilim, irade gibi vasıflara da sahip değilim. İstesem de bir adım bile atamam. Beni koparmaya veya ezmeye kalksalar itiraz edemem, kendimi koruyamam. &Ccedil;ok muhta&ccedil; vaziyette ama buna karşılık ayni zamanda da &ccedil;ok aciz bir durumdayım. Esasen hi&ccedil;bir ihtiyacımı kendi kendime temin etmem de m&uuml;mk&uuml;n değil.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Ancak sizin rızk olarak vasıflandırdığınız şeyler i&ccedil;in bilemediğim, akıl erdiremediğim m&uuml;thiş cihazlarla donatıldığımı, hayata gelince fark ettim. İnsanlar benim rızk temini i&ccedil;in yaptığımı varsaydıkları Foto Sentezin form&uuml;llerini yazan bir ilim adamına milyarlarca dolar verip Nobel Armağanı ile m&uuml;kafatlandırmışlar. Fakat ben &ccedil;ok a&ccedil;ık&ccedil;a itiraf ediyorum ki insan ve hayvanların artıkları kabul edilen karbondioksit benim bu foto sentezimde ana madde olarak ayarlanmış, &ccedil;ok miktarda bulunuyor ve ayağıma kadar adeta servis yapılarak arz ediliyor. Okyanuslardan havaya bindirilip g&ouml;nderilen, y&uuml;z milyarlarca galaksilerdeki y&uuml;z milyarlarca yıldızda ve bunlar etrafında d&ouml;nen sayısız gezegenlerin hi&ccedil; birinde bulunmayan harika sıvı su, kolayca &uuml;st&uuml;me akıtılıyor. Benim bu Fotosentezde de inanın hi&ccedil;bir dahlim yok</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Hele insanların k&ouml;k dedikleri bir organım var ki anlatamam. En sert toprağı bile onunla delebiliyorum. İpek kadar ince ve nazik u&ccedil;ları sizi aldatmasın, bazı arkadaşlarım onunla kayaları bile delebiliyorlar. Ge&ccedil;enlerde bir grup insan yanımda bu meseleyi konuşurken bir Peygamberden bahsettiler. Galiba o Peygamber as&acirc;sıyla Yaratıcısının izniyle, mucize olarak kayaları delip su &ccedil;ıkarmış. Benim O&rsquo;ndan hi&ccedil; farkım yokmuş ! Halbuki ben O&rsquo;nun okuduğu Ayeti, lisan-ı halimle okuyarak bu h&acirc;le mahzar oluyorum.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">O zaman Foto Sentez yapmamı da b&ouml;yle değerlendirmeliler. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; kendini en akıllı varlık g&ouml;ren insanlar, hatta onların ilim sahibi olanları bile bunu yapamazken benim foto sentez yapmamı nasıl d&uuml;ş&uuml;nebiliyorlar, neden doğru değerlendirmiyorlar acaba.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Benim bu maharetli k&ouml;klerimin hemen yanındaki koca koca ağa&ccedil;ların o kalın k&ouml;klerini, pek &ccedil;ok soydaşımın her tarafı kaplayan k&ouml;klerini de g&ouml;rseniz bana &ccedil;ok acırsınız. Hatta bu kadar fazla ve g&uuml;&ccedil;l&uuml; k&ouml;k&uuml;n yanında muvaffak olmamın m&uuml;mk&uuml;n olamayacağını tevehh&uuml;m etmekte haklı olabilirsiniz. Fakat hi&ccedil; de &ouml;yle olmuyor. Her şeye rağmen benim k&ouml;klerim de toprağın derinliklerine iniyor. Lazım olan maddeleri, suyla birlikte kolayca oralardan, adeta l&uuml;tfedilmiş depolardan alıp ta yapraklarıma kadar g&ouml;nderiyorlar. G&ouml;nderiyorlar diyorum, &ccedil;&uuml;nk&uuml; yemin ederim benim bunlara hi&ccedil; aklım ermiyor. Zaten aklım da yok ama ! Odun-Soymuk boruları denilen bir &ccedil;ok ince iletim borularıyla her tarafıma hatlar &ccedil;ekilmiş; ben devamlı b&uuml;y&uuml;mekteyim ve yeni borular da devamlı d&ouml;şeniyorlar.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Yazları v&uuml;cudumdaki nem u&ccedil;up gitmesin diye yapraklarımdaki g&ouml;zenek h&uuml;creleri adeta fotoselli cihazlar gibi pencerelerini kapatıp benim i&ccedil;in hayat&icirc; olan rutubeti tutmamı sağlıyorlar. Bazı arkadaşlarımın ise, yaprak &ccedil;evrelerini ince ince t&uuml;yc&uuml;klerle donatmışlar. Onlar sayesinde sıcak ve soğuğa karşı adeta termos gibi korunuyorlar. Onları ben &ccedil;ok iyi tanıyorum. Bunları onlar asla yapamazlar.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">İnsanlar yaptıkları binalara daha sonra ek kat ilave edemiyorlar. Etmeleri i&ccedil;in temel, kolon ve kiriş denilen yapının &ouml;nemli b&ouml;l&uuml;mlerini, yeni planın statik hesaplarına g&ouml;re ekler yapmaları gerekiyor. Bu da ancak pek &ccedil;ok masrafla belki bazen yapılabilirken benim akranlarım b&uuml;t&uuml;n bitkilerin kolon ve kirişleri mahiyetinde olan sel&uuml;lozik kolonlar her an değiştirilerek b&uuml;y&uuml;me ve gelişmeyle orantılı olarak m&uuml;thiş hesaplarla daima tazelenebiliyorlar. Bir akrabam olan domates &ccedil;ubukları bile r&uuml;zgarlı yerlerde olurlarsa sel&uuml;lozik yapıları diğer aile fertlerinden &ccedil;ok farklı oluveriyor. Hayret etmemek m&uuml;mk&uuml;n değil.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Hatta duyduğuma g&ouml;re inşaat m&uuml;hendisi denilen insanlar, yaptıkları bir yapının tabandaki genişliğin, ancak 10-11 katı kadar yukarıya &ccedil;ıkabilen inşaatlar yapabiliyorlarmış. &Ccedil;ok tuhafıma gitti. Benim uzak bir akrabam olan Buğdaylar, insanların inşaat ilmine meydan okuyarak en alt kalınlığının, tam 500 katı y&uuml;kseğine &ccedil;ıkan bir nev&icirc; inşaat sayılan saplar yapabiliyorlar. Hatta bu inşa edilen saplar hemen hemen yere deyecek kadar da sallanarak tekrar d&uuml;zelebiliyorlar. Bu m&uuml;hendis denilen akıllı varlıklar b&ouml;yle sallanan binalar yapabiliyorlar mı. Sanmam. Ama bunu bizimkiler de yapamazlar. Biz sadece yapılanlara mahzarız.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&Ccedil;ekirdeklerimizin, dallarımızın yaptığı sanılan her şey de hep ayni şekilde değerlendirilmeli. Yoksa insana yakışmayan akıl dışı bir hal olur.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bizim yapraklarımızın yerleşmesi ile alakalı olarak Ziraata Fak&uuml;ltelerinde &ldquo;Yaprak Mucizesi&rdquo; diye ders veriliyormuş. Erzurum&rsquo;daki &Uuml;niversitede g&ouml;revli bir Ziraat M&uuml;hendisinden duymuştum. Ama bu mucizeyi bizlere verişlerini h&acirc;l&acirc; hi&ccedil; anlayamadım.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&Ccedil;ıkan her dal ve dalcığımızın &ccedil;ıktığı b&ouml;l&uuml;mlerimiz, daha kalın dalla irtibatının sağlam olması i&ccedil;in, kainatın yaratılmasıyla birlikte bizlerde olan, Etriye Sıklaştırması denen bir sisteme, insanlar da belli bir tarihten beri &ouml;nem veriyorlarmış. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; depremlerde filan binalar hep kolon-kiriş birleşme yerlerinden harap oluyormuş. Oralarda, demir bağlantılar &uuml;zerine sarılan tellerin mesafeleri 7-8 santime kadar indiriliyormuş artık. Bize bakıp ders de alamamışlar. Enaniyet onlara &ccedil;ok şeyler kaybettirmiş.Yazık.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bir de b&uuml;t&uuml;n &ouml;zelliklerimizi tohumlarımıza aktarabilme &ouml;zelliğimiz de bize hediye edilmiş. Her h&uuml;cremiz tane tane artarken her birinin i&ccedil;ine elli bin cilt kitap tutarında yazılım ekleniyormuş. Bunlara RNA mı DNA mı, bir şey deyip, bir isim vererek adileştirmek istiyorlar ama, siz sakın aldanmayın. Bu iş o kadar basit değil. Rengimiz, şeklimiz, k&ouml;k ve odun soymuk borularımıza kadar b&uuml;t&uuml;n &ouml;zelliklerimizi en ince detaylarına kadar, gelecek neslimize aktarabiliyormuşuz ki, vallahi bizim bundan da hi&ccedil; haberimiz yok.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bazı arkadaşlarıma tuhaf şekilli tohumlar verilmiş. Yere d&uuml;şerken tohumun &uuml;st&uuml;nde daha hafif ama tohum yere deyince adeta vida gibi &uuml;stte d&ouml;nerek tohumu toprağa yerleştiren bir mekanizmaları var. Bazı akrabalarımızın ise binlere tohuma adeta ince t&uuml;yc&uuml;klerden paraş&uuml;tler takılmış. R&uuml;zgar onlara &ccedil;arptığında u&ccedil;uşarak, havaya binerek &ccedil;ok uzaklara gitme melekesi kazandırılmış. Hatta, uzaktan dedemiz sayılan Palamut ağacının tohumlarının, yere, yan olarak g&ouml;m&uuml;lmesi gerekiyormuş. Bu sebeple onlar; ceviz, fındık gibi yuvarlak değil de, biraz uzunca, Pelit denilen tohumlar şeklinde şekillendirilmişler. Hayret!</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bizi Yaradan hem &ccedil;ok merhametli, hem de &ccedil;ok &Acirc;dil. Her şeye lazım olan b&uuml;t&uuml;n &ouml;zellikleri kazandırıyor. Yaratışında adalet hakim, merhamet hakim&hellip;</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bizim b&uuml;t&uuml;n tohumlarımızın i&ccedil;inde embriyon diye adlandırdıkları bir cihazımız var ki o belli uygun bir zeminde, hemen uyanır, canlanır. Bitki olup da k&ouml;klere kavuşuncaya kadar, tohumlarımız i&ccedil;inde ona da rızk olacak b&uuml;t&uuml;n maddeler yeterli miktarda depolanmıştır. Bir de bitki arkadaşlarımızın o kadar &ccedil;ok tohumları olur ki onların hepsinin bazı ilim adamlarının (!) dediği gibi, nesillerinin devamı i&ccedil;in kullanmayacağını siz de bilirsiniz. Tabi ki b&uuml;t&uuml;n bu fazlalıklar, bize g&ouml;re, hep insanların istifadesi i&ccedil;in, nimetlere kolayca ulaşabilmeleri i&ccedil;in ayarlanmış.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Hep s&ouml;yledim ama yine tekrar etmem lazım. İnanın ne ben ne arkadaşlarım b&uuml;t&uuml;n bunların hi&ccedil; birini yapamayız. Zaten &ccedil;ok basit bir hayatımız var ve basit maddelerden meydana gelmişiz. Bizler b&uuml;t&uuml;n bu bildiklerimizle, ilmi ve kudreti sonsuz, &ccedil;ok merhametli bir Zatın, bizi ve b&uuml;t&uuml;n canlıları bu tarzda yaptığına, ruh-u canımızla inanıyoruz. Bu inan&ccedil; doğrultusunda da hayatımızı şekillendiriyoruz.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Yani başta s&ouml;ylediğimiz acz ve fakrımızdan, bazen ezilivermemizden, bazen &ccedil;abuk &ouml;lmekten, bazen bir b&ouml;cek tarafından tiftiklenmekten &ccedil;ok fazla etkilenmiyor, &uuml;z&uuml;lm&uuml;yoruz. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu bildiklerimiz, O Yaratıcının, Rahman ve Rahim olduğunu, Hak&icirc;m ve &Acirc;dil olduğunu, bize teredd&uuml;ts&uuml;z anlattığı i&ccedil;in; O, ne yaparsa yapsın, hi&ccedil; itiraz etmeyiz. O&rsquo;na ve her yaptığına razıyız. Sadece verilen vazifeleri yapar, neticeyi hi&ccedil; d&uuml;ş&uuml;nmeyiz. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; netice O&rsquo;na aittir. Başarısız da olsak &ccedil;ok telaşlanmayız.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Hem b&ouml;yle bir Zatın eseri olmak, O&rsquo;nun isim ve sıfatlarına m&acirc;kes olmak &ouml;yle bir y&uuml;ksek makamdır ki hi&ccedil;bir şey bu tecellilere ayine olmanın yerini tutamaz.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bizi bazen hayvanlar yerken hemen b&uuml;t&uuml;n arkadaşlarımız Hayvan mertebesine &ccedil;ıkacakları i&ccedil;in d&uuml;ğ&uuml;n bayram yaparlar. Hele insanlara ve hele hele M&uuml;minlere yeyecek olursak; bunu, Yaratıcımızı m&uuml;şahedeye kadar gidecek bir yola adım atmak gibi telakki ettiğimizden, inanın kendimizden ge&ccedil;eriz. Aldığımız lezzeti size anlatmak imkansızdır. Belki &ccedil;ok akıllılarınız, tefekk&uuml;r&uuml; iyice geliştirenleriniz; bizim yokluk yerine, varlığa sahip oluşumuzdan; taş yerine canlılığın ilk basamağı da olsa bitkiliğe nail oluşumuzdan aldığımız o mukaddes lez&acirc;izi ancak anlarlar. Esasen siz de bu m&acirc;n&acirc;ları yaşarsanız, o zaman ancak idrak edebilirsiniz. İşte biz, bu tarzımız ve d&uuml;ş&uuml;ncelerimiz sayesinde DERTSİZ ve &ccedil;ok MESUDUZ.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Eğer idrakli bir &ccedil;i&ccedil;ek olarak, tam kalbime karşı bir kalp bulabilseydim, daha &ccedil;ok anlatacaklarım vardı. İnşallah, pek &ccedil;ok insan, m&acirc;n&acirc;-yı Harfiyle bakmayı &ouml;ğrenir de, belgesellerde bizim anlatmak istediğimiz her şeyi &ouml;ğrenirler. Ancak insanlar, uzun yazı okuyamıyorlar. Canları sıkılıyor. TV. Dizileri ve ma&ccedil; gibi şeyleri daha &ccedil;ok beğeniyorlar. Halbuki onların Peygamberleri ki -Bizim dedelerimiz de O ASM.&rsquo;a kainata teşrifinde, bizlerin de, her şeyin de hakikatini insanlara ve her varlığa &ccedil;ok a&ccedil;ık bir tarzda ifade ettiği i&ccedil;in hoş&acirc;medi ettiklerinden, bizim d&uuml;nyamızda O Zatın &ccedil;ok ehemmiyeti vardır- &ldquo;Bir saat tefekk&uuml;r&uuml;n bir sene nafile ibadetten hayırlı olduğunu&rdquo; s&ouml;ylemiştir. Hatta insan olup, O&rsquo;nun S&uuml;nnetine r&acirc;m olmak i&ccedil;in, asırlarca, halden hale ge&ccedil;erek &ccedil;alışan &ccedil;ok fedailerimiz vardır.Tarihimiz bunların kahramanlıklarıyla doludur. Gelecek nesillerimizin belki hemen hepsi, bu davanın m&uuml;davimleri olacağına size garanti verebilirim.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bizimle muhatap olanlardan, yaratıcımızın ismini hatırlayarak ilişki kurmak isteriz ki bu bizim en &ouml;nemli hakkımızdır. Bunun i&ccedil;in başlangı&ccedil;ta sadece Bismillah deseler k&acirc;fidir. Muhatabiyetin sonunda da basit, fakat &ccedil;ok kapsamlı bir s&ouml;z de bekleriz, Elhamd&uuml;lill&acirc;h! Bunların &ouml;nemini, bunlarla neler kazandığınızı siz insanlar, bir bilseydiniz, s&ouml;ylemeyi hi&ccedil; ihmal etmezdiniz. Mesela burada elma yerken Elhamd&uuml;lillah derseniz, Cennette de Elhamd&uuml;lillah&rsquo;ı elma olarak yeyebilirdiniz. Bizden s&ouml;ylemesi.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Hatta bu arada bizim i&ccedil;in &ccedil;ok &ouml;nemli olduğu i&ccedil;in s&ouml;ylemem lazım gelen bir husus daha var. Bazen yenen yemek veya sofraya d&ouml;k&uuml;len yiyecek par&ccedil;aları olan arkadaşlarım, asırlarca &ccedil;alışıp da, tam insan mertebesine &ccedil;ıkacak iken, artık olarak &ccedil;&ouml;pe gittiklerinde &ouml;ld&uuml;r&uuml;lm&uuml;ş gibi, katledilmiş gibi &ccedil;ok &uuml;z&uuml;l&uuml;yorlar. Bu sebeple sizin arkadaşlarınız olan o insanlara &ccedil;ok kızıyorlar. Huzur-u mahşerde, onların iki yakalarından tutup, Yaratıcıya davacı olacaklar. Bunu hi&ccedil; unutmayın. O g&uuml;n onlar, avukatlarımızın iddialarından asla kurtulamayacaklar.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Ama o S&uuml;nnet takip&ccedil;ilerinin, en k&uuml;&ccedil;&uuml;k par&ccedil;aları bile, insan mertebesine &ccedil;ıkarmak i&ccedil;in artık da olsa, değerlendirmeleri; Yaratıcısına h&uuml;rmeten, yiyecek s&uuml;nnetlemeleri var ya, ona, hepimiz biteriz vallahi. O işi, mesela Bekir Berk gibi en l&uuml;ks lokantalarda bile yapanlar ve yaptığının hikmetini de pervasızca ve nez&acirc;hatle anlatmayı yapabilenler lehinde, inşallah kıyamette şahitlik yapacağız. Nimetlere h&uuml;rmetinin m&uuml;kafatını hakkıyla alabilmeleri i&ccedil;in b&uuml;t&uuml;n soyumuz, mahşer mahkemesinde hazır olacağız.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Dediğim gibi şimdi siz &ccedil;ok sıkılmışsınızdır. Ben de beni dinleyecekleri buluncaya kadar, lisan-ı halimle, &ouml;mr&uuml;m&uuml;n sonuna kadar, Rabbimin isimlerini yansıtmaya devam edeceğim. İsterse beni hi&ccedil; anlamasınlar. İsterse bu m&acirc;n&acirc;ları &ccedil;ok kısa bir s&uuml;re ilan edeyim. Her şeye razıyım. O&rsquo;nun isimlerine bir an bile m&acirc;kes olsam, bu bana yeter de artar bile.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Ya siz kendiniz i&ccedil;in nasıl d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorsunuz? İsterseniz iyi bir değerlendirme yapın.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bizim gibi d&uuml;ş&uuml;nmeniz temennisiyle hoş&ccedil;a ve imanla kalın inşallah.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">H.K&ouml;pr&uuml;c&uuml;oğlu</span></p>
Ekleme Tarihi: 24 Şubat 2020 - Pazartesi

Dertsiz ve mesut bir garibi dinlemek ister misiniz?

<p><span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">BEN Salihli Kurşunlu Kaplıcaları yolunda garip bir &ccedil;i&ccedil;eğim. Adımı ben de bilmiyorum. Belki pek &ccedil;oklarınız da bilemezler. Ama ben varım ve hayattayım.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bana &ccedil;ok rutubetli bir ortamda vazife verilmiş. Zaten beni g&ouml;rseniz bu aşırı sulak zeminde, g&uuml;neşsiz yerde esasen olduk&ccedil;a zayıf ve halsiz bir halde oluşumun sebebini de anlarsınız. Yol kenarında olmam sebebiyle de oynayan &ccedil;ocuklar, nezaketsiz ve dikkatsiz b&uuml;y&uuml;kler beni ve arkadaşlarımı sık sık &ccedil;iğnerler. Pek &ccedil;ok arkadaşım hayata veda ettiler. Hem de hayata doymadan!</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">En &ccedil;ok ağrıma giden benim bu &ccedil;amur deryası ve g&uuml;bre artıkları i&ccedil;erisinde harika renk ve şekillerle arz-ı endam etmemi insanların g&ouml;rmemeleri, taktir etmemeleri. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; vazifemin en b&uuml;y&uuml;k kısmı onların beni g&ouml;rmeleri; benden, sanatıma, oradan &uuml;zerimdeki sıfat ve isimlere; en sonra da beni yaradan Sanatkara uzanan bir tefekk&uuml;rle ilgili. İnsanlar buna Tevhit hakikati diyorlar.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Garipliğimden, adımın bile olmayışından, berbat bir zeminde &ccedil;ok zayıf bir halde bulunuşumdan bahsettim ama, dahası da var. Akıl, şuur, ilim, irade gibi vasıflara da sahip değilim. İstesem de bir adım bile atamam. Beni koparmaya veya ezmeye kalksalar itiraz edemem, kendimi koruyamam. &Ccedil;ok muhta&ccedil; vaziyette ama buna karşılık ayni zamanda da &ccedil;ok aciz bir durumdayım. Esasen hi&ccedil;bir ihtiyacımı kendi kendime temin etmem de m&uuml;mk&uuml;n değil.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Ancak sizin rızk olarak vasıflandırdığınız şeyler i&ccedil;in bilemediğim, akıl erdiremediğim m&uuml;thiş cihazlarla donatıldığımı, hayata gelince fark ettim. İnsanlar benim rızk temini i&ccedil;in yaptığımı varsaydıkları Foto Sentezin form&uuml;llerini yazan bir ilim adamına milyarlarca dolar verip Nobel Armağanı ile m&uuml;kafatlandırmışlar. Fakat ben &ccedil;ok a&ccedil;ık&ccedil;a itiraf ediyorum ki insan ve hayvanların artıkları kabul edilen karbondioksit benim bu foto sentezimde ana madde olarak ayarlanmış, &ccedil;ok miktarda bulunuyor ve ayağıma kadar adeta servis yapılarak arz ediliyor. Okyanuslardan havaya bindirilip g&ouml;nderilen, y&uuml;z milyarlarca galaksilerdeki y&uuml;z milyarlarca yıldızda ve bunlar etrafında d&ouml;nen sayısız gezegenlerin hi&ccedil; birinde bulunmayan harika sıvı su, kolayca &uuml;st&uuml;me akıtılıyor. Benim bu Fotosentezde de inanın hi&ccedil;bir dahlim yok</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Hele insanların k&ouml;k dedikleri bir organım var ki anlatamam. En sert toprağı bile onunla delebiliyorum. İpek kadar ince ve nazik u&ccedil;ları sizi aldatmasın, bazı arkadaşlarım onunla kayaları bile delebiliyorlar. Ge&ccedil;enlerde bir grup insan yanımda bu meseleyi konuşurken bir Peygamberden bahsettiler. Galiba o Peygamber as&acirc;sıyla Yaratıcısının izniyle, mucize olarak kayaları delip su &ccedil;ıkarmış. Benim O&rsquo;ndan hi&ccedil; farkım yokmuş ! Halbuki ben O&rsquo;nun okuduğu Ayeti, lisan-ı halimle okuyarak bu h&acirc;le mahzar oluyorum.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">O zaman Foto Sentez yapmamı da b&ouml;yle değerlendirmeliler. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; kendini en akıllı varlık g&ouml;ren insanlar, hatta onların ilim sahibi olanları bile bunu yapamazken benim foto sentez yapmamı nasıl d&uuml;ş&uuml;nebiliyorlar, neden doğru değerlendirmiyorlar acaba.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Benim bu maharetli k&ouml;klerimin hemen yanındaki koca koca ağa&ccedil;ların o kalın k&ouml;klerini, pek &ccedil;ok soydaşımın her tarafı kaplayan k&ouml;klerini de g&ouml;rseniz bana &ccedil;ok acırsınız. Hatta bu kadar fazla ve g&uuml;&ccedil;l&uuml; k&ouml;k&uuml;n yanında muvaffak olmamın m&uuml;mk&uuml;n olamayacağını tevehh&uuml;m etmekte haklı olabilirsiniz. Fakat hi&ccedil; de &ouml;yle olmuyor. Her şeye rağmen benim k&ouml;klerim de toprağın derinliklerine iniyor. Lazım olan maddeleri, suyla birlikte kolayca oralardan, adeta l&uuml;tfedilmiş depolardan alıp ta yapraklarıma kadar g&ouml;nderiyorlar. G&ouml;nderiyorlar diyorum, &ccedil;&uuml;nk&uuml; yemin ederim benim bunlara hi&ccedil; aklım ermiyor. Zaten aklım da yok ama ! Odun-Soymuk boruları denilen bir &ccedil;ok ince iletim borularıyla her tarafıma hatlar &ccedil;ekilmiş; ben devamlı b&uuml;y&uuml;mekteyim ve yeni borular da devamlı d&ouml;şeniyorlar.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Yazları v&uuml;cudumdaki nem u&ccedil;up gitmesin diye yapraklarımdaki g&ouml;zenek h&uuml;creleri adeta fotoselli cihazlar gibi pencerelerini kapatıp benim i&ccedil;in hayat&icirc; olan rutubeti tutmamı sağlıyorlar. Bazı arkadaşlarımın ise, yaprak &ccedil;evrelerini ince ince t&uuml;yc&uuml;klerle donatmışlar. Onlar sayesinde sıcak ve soğuğa karşı adeta termos gibi korunuyorlar. Onları ben &ccedil;ok iyi tanıyorum. Bunları onlar asla yapamazlar.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">İnsanlar yaptıkları binalara daha sonra ek kat ilave edemiyorlar. Etmeleri i&ccedil;in temel, kolon ve kiriş denilen yapının &ouml;nemli b&ouml;l&uuml;mlerini, yeni planın statik hesaplarına g&ouml;re ekler yapmaları gerekiyor. Bu da ancak pek &ccedil;ok masrafla belki bazen yapılabilirken benim akranlarım b&uuml;t&uuml;n bitkilerin kolon ve kirişleri mahiyetinde olan sel&uuml;lozik kolonlar her an değiştirilerek b&uuml;y&uuml;me ve gelişmeyle orantılı olarak m&uuml;thiş hesaplarla daima tazelenebiliyorlar. Bir akrabam olan domates &ccedil;ubukları bile r&uuml;zgarlı yerlerde olurlarsa sel&uuml;lozik yapıları diğer aile fertlerinden &ccedil;ok farklı oluveriyor. Hayret etmemek m&uuml;mk&uuml;n değil.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Hatta duyduğuma g&ouml;re inşaat m&uuml;hendisi denilen insanlar, yaptıkları bir yapının tabandaki genişliğin, ancak 10-11 katı kadar yukarıya &ccedil;ıkabilen inşaatlar yapabiliyorlarmış. &Ccedil;ok tuhafıma gitti. Benim uzak bir akrabam olan Buğdaylar, insanların inşaat ilmine meydan okuyarak en alt kalınlığının, tam 500 katı y&uuml;kseğine &ccedil;ıkan bir nev&icirc; inşaat sayılan saplar yapabiliyorlar. Hatta bu inşa edilen saplar hemen hemen yere deyecek kadar da sallanarak tekrar d&uuml;zelebiliyorlar. Bu m&uuml;hendis denilen akıllı varlıklar b&ouml;yle sallanan binalar yapabiliyorlar mı. Sanmam. Ama bunu bizimkiler de yapamazlar. Biz sadece yapılanlara mahzarız.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&Ccedil;ekirdeklerimizin, dallarımızın yaptığı sanılan her şey de hep ayni şekilde değerlendirilmeli. Yoksa insana yakışmayan akıl dışı bir hal olur.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bizim yapraklarımızın yerleşmesi ile alakalı olarak Ziraata Fak&uuml;ltelerinde &ldquo;Yaprak Mucizesi&rdquo; diye ders veriliyormuş. Erzurum&rsquo;daki &Uuml;niversitede g&ouml;revli bir Ziraat M&uuml;hendisinden duymuştum. Ama bu mucizeyi bizlere verişlerini h&acirc;l&acirc; hi&ccedil; anlayamadım.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">&Ccedil;ıkan her dal ve dalcığımızın &ccedil;ıktığı b&ouml;l&uuml;mlerimiz, daha kalın dalla irtibatının sağlam olması i&ccedil;in, kainatın yaratılmasıyla birlikte bizlerde olan, Etriye Sıklaştırması denen bir sisteme, insanlar da belli bir tarihten beri &ouml;nem veriyorlarmış. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; depremlerde filan binalar hep kolon-kiriş birleşme yerlerinden harap oluyormuş. Oralarda, demir bağlantılar &uuml;zerine sarılan tellerin mesafeleri 7-8 santime kadar indiriliyormuş artık. Bize bakıp ders de alamamışlar. Enaniyet onlara &ccedil;ok şeyler kaybettirmiş.Yazık.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bir de b&uuml;t&uuml;n &ouml;zelliklerimizi tohumlarımıza aktarabilme &ouml;zelliğimiz de bize hediye edilmiş. Her h&uuml;cremiz tane tane artarken her birinin i&ccedil;ine elli bin cilt kitap tutarında yazılım ekleniyormuş. Bunlara RNA mı DNA mı, bir şey deyip, bir isim vererek adileştirmek istiyorlar ama, siz sakın aldanmayın. Bu iş o kadar basit değil. Rengimiz, şeklimiz, k&ouml;k ve odun soymuk borularımıza kadar b&uuml;t&uuml;n &ouml;zelliklerimizi en ince detaylarına kadar, gelecek neslimize aktarabiliyormuşuz ki, vallahi bizim bundan da hi&ccedil; haberimiz yok.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bazı arkadaşlarıma tuhaf şekilli tohumlar verilmiş. Yere d&uuml;şerken tohumun &uuml;st&uuml;nde daha hafif ama tohum yere deyince adeta vida gibi &uuml;stte d&ouml;nerek tohumu toprağa yerleştiren bir mekanizmaları var. Bazı akrabalarımızın ise binlere tohuma adeta ince t&uuml;yc&uuml;klerden paraş&uuml;tler takılmış. R&uuml;zgar onlara &ccedil;arptığında u&ccedil;uşarak, havaya binerek &ccedil;ok uzaklara gitme melekesi kazandırılmış. Hatta, uzaktan dedemiz sayılan Palamut ağacının tohumlarının, yere, yan olarak g&ouml;m&uuml;lmesi gerekiyormuş. Bu sebeple onlar; ceviz, fındık gibi yuvarlak değil de, biraz uzunca, Pelit denilen tohumlar şeklinde şekillendirilmişler. Hayret!</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bizi Yaradan hem &ccedil;ok merhametli, hem de &ccedil;ok &Acirc;dil. Her şeye lazım olan b&uuml;t&uuml;n &ouml;zellikleri kazandırıyor. Yaratışında adalet hakim, merhamet hakim&hellip;</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bizim b&uuml;t&uuml;n tohumlarımızın i&ccedil;inde embriyon diye adlandırdıkları bir cihazımız var ki o belli uygun bir zeminde, hemen uyanır, canlanır. Bitki olup da k&ouml;klere kavuşuncaya kadar, tohumlarımız i&ccedil;inde ona da rızk olacak b&uuml;t&uuml;n maddeler yeterli miktarda depolanmıştır. Bir de bitki arkadaşlarımızın o kadar &ccedil;ok tohumları olur ki onların hepsinin bazı ilim adamlarının (!) dediği gibi, nesillerinin devamı i&ccedil;in kullanmayacağını siz de bilirsiniz. Tabi ki b&uuml;t&uuml;n bu fazlalıklar, bize g&ouml;re, hep insanların istifadesi i&ccedil;in, nimetlere kolayca ulaşabilmeleri i&ccedil;in ayarlanmış.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Hep s&ouml;yledim ama yine tekrar etmem lazım. İnanın ne ben ne arkadaşlarım b&uuml;t&uuml;n bunların hi&ccedil; birini yapamayız. Zaten &ccedil;ok basit bir hayatımız var ve basit maddelerden meydana gelmişiz. Bizler b&uuml;t&uuml;n bu bildiklerimizle, ilmi ve kudreti sonsuz, &ccedil;ok merhametli bir Zatın, bizi ve b&uuml;t&uuml;n canlıları bu tarzda yaptığına, ruh-u canımızla inanıyoruz. Bu inan&ccedil; doğrultusunda da hayatımızı şekillendiriyoruz.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Yani başta s&ouml;ylediğimiz acz ve fakrımızdan, bazen ezilivermemizden, bazen &ccedil;abuk &ouml;lmekten, bazen bir b&ouml;cek tarafından tiftiklenmekten &ccedil;ok fazla etkilenmiyor, &uuml;z&uuml;lm&uuml;yoruz. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu bildiklerimiz, O Yaratıcının, Rahman ve Rahim olduğunu, Hak&icirc;m ve &Acirc;dil olduğunu, bize teredd&uuml;ts&uuml;z anlattığı i&ccedil;in; O, ne yaparsa yapsın, hi&ccedil; itiraz etmeyiz. O&rsquo;na ve her yaptığına razıyız. Sadece verilen vazifeleri yapar, neticeyi hi&ccedil; d&uuml;ş&uuml;nmeyiz. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; netice O&rsquo;na aittir. Başarısız da olsak &ccedil;ok telaşlanmayız.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Hem b&ouml;yle bir Zatın eseri olmak, O&rsquo;nun isim ve sıfatlarına m&acirc;kes olmak &ouml;yle bir y&uuml;ksek makamdır ki hi&ccedil;bir şey bu tecellilere ayine olmanın yerini tutamaz.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bizi bazen hayvanlar yerken hemen b&uuml;t&uuml;n arkadaşlarımız Hayvan mertebesine &ccedil;ıkacakları i&ccedil;in d&uuml;ğ&uuml;n bayram yaparlar. Hele insanlara ve hele hele M&uuml;minlere yeyecek olursak; bunu, Yaratıcımızı m&uuml;şahedeye kadar gidecek bir yola adım atmak gibi telakki ettiğimizden, inanın kendimizden ge&ccedil;eriz. Aldığımız lezzeti size anlatmak imkansızdır. Belki &ccedil;ok akıllılarınız, tefekk&uuml;r&uuml; iyice geliştirenleriniz; bizim yokluk yerine, varlığa sahip oluşumuzdan; taş yerine canlılığın ilk basamağı da olsa bitkiliğe nail oluşumuzdan aldığımız o mukaddes lez&acirc;izi ancak anlarlar. Esasen siz de bu m&acirc;n&acirc;ları yaşarsanız, o zaman ancak idrak edebilirsiniz. İşte biz, bu tarzımız ve d&uuml;ş&uuml;ncelerimiz sayesinde DERTSİZ ve &ccedil;ok MESUDUZ.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Eğer idrakli bir &ccedil;i&ccedil;ek olarak, tam kalbime karşı bir kalp bulabilseydim, daha &ccedil;ok anlatacaklarım vardı. İnşallah, pek &ccedil;ok insan, m&acirc;n&acirc;-yı Harfiyle bakmayı &ouml;ğrenir de, belgesellerde bizim anlatmak istediğimiz her şeyi &ouml;ğrenirler. Ancak insanlar, uzun yazı okuyamıyorlar. Canları sıkılıyor. TV. Dizileri ve ma&ccedil; gibi şeyleri daha &ccedil;ok beğeniyorlar. Halbuki onların Peygamberleri ki -Bizim dedelerimiz de O ASM.&rsquo;a kainata teşrifinde, bizlerin de, her şeyin de hakikatini insanlara ve her varlığa &ccedil;ok a&ccedil;ık bir tarzda ifade ettiği i&ccedil;in hoş&acirc;medi ettiklerinden, bizim d&uuml;nyamızda O Zatın &ccedil;ok ehemmiyeti vardır- &ldquo;Bir saat tefekk&uuml;r&uuml;n bir sene nafile ibadetten hayırlı olduğunu&rdquo; s&ouml;ylemiştir. Hatta insan olup, O&rsquo;nun S&uuml;nnetine r&acirc;m olmak i&ccedil;in, asırlarca, halden hale ge&ccedil;erek &ccedil;alışan &ccedil;ok fedailerimiz vardır.Tarihimiz bunların kahramanlıklarıyla doludur. Gelecek nesillerimizin belki hemen hepsi, bu davanın m&uuml;davimleri olacağına size garanti verebilirim.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bizimle muhatap olanlardan, yaratıcımızın ismini hatırlayarak ilişki kurmak isteriz ki bu bizim en &ouml;nemli hakkımızdır. Bunun i&ccedil;in başlangı&ccedil;ta sadece Bismillah deseler k&acirc;fidir. Muhatabiyetin sonunda da basit, fakat &ccedil;ok kapsamlı bir s&ouml;z de bekleriz, Elhamd&uuml;lill&acirc;h! Bunların &ouml;nemini, bunlarla neler kazandığınızı siz insanlar, bir bilseydiniz, s&ouml;ylemeyi hi&ccedil; ihmal etmezdiniz. Mesela burada elma yerken Elhamd&uuml;lillah derseniz, Cennette de Elhamd&uuml;lillah&rsquo;ı elma olarak yeyebilirdiniz. Bizden s&ouml;ylemesi.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Hatta bu arada bizim i&ccedil;in &ccedil;ok &ouml;nemli olduğu i&ccedil;in s&ouml;ylemem lazım gelen bir husus daha var. Bazen yenen yemek veya sofraya d&ouml;k&uuml;len yiyecek par&ccedil;aları olan arkadaşlarım, asırlarca &ccedil;alışıp da, tam insan mertebesine &ccedil;ıkacak iken, artık olarak &ccedil;&ouml;pe gittiklerinde &ouml;ld&uuml;r&uuml;lm&uuml;ş gibi, katledilmiş gibi &ccedil;ok &uuml;z&uuml;l&uuml;yorlar. Bu sebeple sizin arkadaşlarınız olan o insanlara &ccedil;ok kızıyorlar. Huzur-u mahşerde, onların iki yakalarından tutup, Yaratıcıya davacı olacaklar. Bunu hi&ccedil; unutmayın. O g&uuml;n onlar, avukatlarımızın iddialarından asla kurtulamayacaklar.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Ama o S&uuml;nnet takip&ccedil;ilerinin, en k&uuml;&ccedil;&uuml;k par&ccedil;aları bile, insan mertebesine &ccedil;ıkarmak i&ccedil;in artık da olsa, değerlendirmeleri; Yaratıcısına h&uuml;rmeten, yiyecek s&uuml;nnetlemeleri var ya, ona, hepimiz biteriz vallahi. O işi, mesela Bekir Berk gibi en l&uuml;ks lokantalarda bile yapanlar ve yaptığının hikmetini de pervasızca ve nez&acirc;hatle anlatmayı yapabilenler lehinde, inşallah kıyamette şahitlik yapacağız. Nimetlere h&uuml;rmetinin m&uuml;kafatını hakkıyla alabilmeleri i&ccedil;in b&uuml;t&uuml;n soyumuz, mahşer mahkemesinde hazır olacağız.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Dediğim gibi şimdi siz &ccedil;ok sıkılmışsınızdır. Ben de beni dinleyecekleri buluncaya kadar, lisan-ı halimle, &ouml;mr&uuml;m&uuml;n sonuna kadar, Rabbimin isimlerini yansıtmaya devam edeceğim. İsterse beni hi&ccedil; anlamasınlar. İsterse bu m&acirc;n&acirc;ları &ccedil;ok kısa bir s&uuml;re ilan edeyim. Her şeye razıyım. O&rsquo;nun isimlerine bir an bile m&acirc;kes olsam, bu bana yeter de artar bile.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Ya siz kendiniz i&ccedil;in nasıl d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorsunuz? İsterseniz iyi bir değerlendirme yapın.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">Bizim gibi d&uuml;ş&uuml;nmeniz temennisiyle hoş&ccedil;a ve imanla kalın inşallah.</span><br /> <span style="color:rgb(34, 34, 34); font-family:arial,helvetica,sans-serif; font-size:small">H.K&ouml;pr&uuml;c&uuml;oğlu</span></p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.