HALİL KÖPRÜCÜOĞLU
Köşe Yazarı
HALİL KÖPRÜCÜOĞLU
 

RİSALE-İ NUR MÜMİNLERİ, KUR’AN, SÜNNET VE İSLÂM’IN TEMEL ESERLERİNE BAĞLAR! (1)

<p>(Herkes Kur&rsquo;an&rsquo;dan direkt istifade edilebilir mi?)</p> <p>1-Bir Beyefendi, sohbete gittiği bir dershanede, Kur&rsquo;an g&ouml;remediğini(!) s&ouml;yl&uuml;yor. Acaba sohbet ettiği salonda, kullandığı masada bulunmuyor olmasın! Ben, yarım asırdır, pek &ccedil;ok yerde y&uuml;zlerce dershanemize gittim, ziyaret ettim, derslere, sohbetlere, seminerlere katıldım. Oralarda, onlarca Kur&rsquo;an ve c&uuml;zlerinin bulunduğunu, hatta hemen her yerde harika planlamalarla k&uuml;&ccedil;&uuml;k program listeleri dağıtılarak c&uuml;zlerin paylaşıldığını, haftalık hatimler yapıldığını; &uuml;&ccedil; aylarda ve Ramazan&rsquo;da bunların d&ouml;nerli g&uuml;nl&uuml;k hatimlere d&ouml;nd&uuml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;n&uuml; bizzat m&uuml;şahede ettim. Şu anda ben de haftalık, aylık hatimlerden aldığım c&uuml;zlerimi pek &ccedil;ok Nur Talebesi gibi okumaya &ccedil;alışıyorum. Onlarca hatim listelerini arz edebilirim. Farklı fikirler ortaya koyan birka&ccedil; arkadaşımız, bu realiteye rağmen, bazen g&ouml;remediği (!) Kur&rsquo;an&rsquo;ı, bazen &ccedil;ok azınlıkta birka&ccedil; maksadını aşan davranış ve kelamları olan, m&uuml;frit halli insanın hallerini, bazen bir başka sebebi vesile kılarak, bizlerle ilgili aynı konuda daha ağır iddialarını yazıya d&ouml;k&uuml;p umuma ilan ediyorlar!</p> <p>Nur Talebeleri Kur&rsquo;an&rsquo;dan, tefsirden, mealden, hadisten, siyerden vb. temel kaynaklardan asla mesafeli, uzak durmazlar. &ldquo;Onlara ihtiya&ccedil; yok&rdquo; demezler. Nurları &ccedil;ok sever, &ccedil;ok okurlar; hemen b&uuml;t&uuml;n meselelerine Nurlardan cevap, izah bulurlar, amma, ifrat edip asla Risale-i Nur&rsquo;u, okunacak tek eser olarak g&ouml;rmezler. Bunun aksini s&ouml;yleyenlerin iddiaları ger&ccedil;eği yansıtmıyor!</p> <p>2-&Uuml;stadımız Bedi&uuml;zzaman Hazretleri bizlerin &ccedil;ok ama &ccedil;ok &ouml;nem verip pek &ccedil;ok kalbi, akli problerimizde, her iman&icirc; meselede m&uuml;racaat ettiğimiz ve &ccedil;ok okuduğumuz k&uuml;lliyatında, bu konuda eserlerinin ayrı bir yol değil, Kur&rsquo;an&rsquo;ın Cadde-i K&uuml;brasında bulunan yine onun caddelerinden bir cadde olduğunu ş&ouml;yle anlatır:&quot;Neden senin Kur&#39;&acirc;n&#39;dan yazdığın S&ouml;zlerde bir kuvvet, bir tesir var ki, m&uuml;fessirlerin ve &acirc;riflerin s&ouml;zlerinde nadiren bulunur? Bazen bir satırda bir sahife kadar kuvvet var; bir sahifede bir kitap kadar tesir bulunuyor.&quot;&ldquo;<br /> &hellip; Şeref, i&#39;c&acirc;z-ı Kur&#39;&acirc;n&#39;a ait olduğundan ve bana ait olmadığından, bil&acirc;perv&acirc; derim: Ekseriyet itibarıyla &ouml;yledir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml;, yazılan S&ouml;zler (Risale-i Nur K&uuml;lliyatı) Tasavvur değil, TASDİKTİR.Teslim değil, İMANDIR. Marifet değil, ŞEHADETTİR, ŞUHUDDUR.Taklit değil, TAHKİKTİR. İltizam değil, İZ&#39;ANDIR.Tasavvuf değil, HAKİKATTİR. D&acirc;v&acirc; değil, d&acirc;v&acirc; i&ccedil;inde BURHANDIR. Şu sırrın hikmeti budur ki: Eski zamanda, es&acirc;s&acirc;t-ı imaniye mahfuzdu, teslim kav&icirc; idi. Teferruatta, &acirc;riflerin marifetleri delilsiz de olsa, beyanatları makbul idi, k&acirc;fi idi. Fakat şu zamanda, dal&acirc;let-i fenniye elini es&acirc;s&acirc;ta ve erk&acirc;na uzatmış olduğundan, her derde l&acirc;yık dev&acirc;yı ihsan eden Hak&icirc;m-i Rah&icirc;m olan Z&acirc;t-ı Z&uuml;lcel&acirc;l, Kur&#39;&acirc;n-ı Ker&icirc;min en parlak mazhar-ı i&#39;c&acirc;zından olan temsil&acirc;tından bir şulesini, acz ve zaafıma, fakr ve ihtiyacıma merhameten, hizmet-i Kur&#39;&acirc;n&#39;a ait yazılarıma ihsan etti.Felill&acirc;hilhamd, sırr-ı temsil d&uuml;rb&uuml;n&uuml;yle, en uzak hakikatler gayet yakın g&ouml;sterildi. Hem sırr-ı temsil cihet&uuml;&#39;l-vahdetiyle, en dağınık meseleler toplattırıldı.Hem sırr-ı temsil merdiveniyle, en y&uuml;ksek hakaike kolaylıkla yetiştirildi. Hem sırr-ı temsil penceresiyle, hakaik-i gaybiyeye, es&acirc;s&acirc;t-ı İsl&acirc;miyeye, şuhuda yakın bir yak&icirc;n-i imaniye h&acirc;sıl oldu. Akıl ile beraber vehim ve hayal, hatt&acirc; nefis ve hev&acirc; teslime mecbur olduğu gibi, şeytan dahi teslim-i sil&acirc;ha mecbur oldu.&nbsp;</p> <p>Elhasıl, yazılarımda ne kadar g&uuml;zellik ve tesir bulunsa, ancak TEMSİL&Acirc;T-I KUR&#39;&Acirc;NİYENİN leme&acirc;tındandır. Benim hissem, yalnız şiddet-i ihtiyacımla taleptir ve gayet aczimle tazarruumdur. Dert benimdir, dev&acirc; KUR&#39;&Acirc;N&#39;INDIR.&rdquo; (Mektubat, 530)</p> <p>Evet, &ldquo;Risale-i Nur dava değil dava i&ccedil;inde b&uuml;rhandır.&rdquo; Dava doğrudan doğruya İman ve Kur&rsquo;an davası olduğu i&ccedil;in; Risale-i Nur okuyanlar, Nur Talebeleri, Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ı daha ziyade bizleri Kur&rsquo;an ve S&uuml;nnet&rsquo;e bağladığı i&ccedil;in &ccedil;ok severler. Risale-i Nur&rsquo;a da onun i&ccedil;in &ccedil;ok bağlıdırlar.&nbsp;</p> <p>Nur Talebeliği demek, bug&uuml;n aynen Res&ucirc;l-&uuml; Ekrem (asm) Efendimiz zamanında Sahabe-i Kiram hazer&acirc;tı, imana, İslam&rsquo;a, dine nasıl hizmet etmiş ise, işte o hizmetin bu zamandaki bir numunesidir. İslam&rsquo;ın ilk yıllardaki hikmetli tebliğ hassasiyeti, &ouml;ncelikleri, insanların perişaniyetleri aynen bu &acirc;hirzamanda da g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alınarak Nurlarda da Mekke d&ouml;neminde olduğu gibi daha ziyade İman Hakikatleri &ouml;ncelenmiştir.&nbsp;</p> <p>Hem de Nurculuk demek, Risale-i Nuru okuyanlara verilen bir isimdir. Risale-i Nur mesleği ise Cadde-i K&uuml;bra-i Kur&rsquo;an&rsquo;iyedir. Y&acirc;ni doğrudan doğruya iman, doğrudan doğruya İslamiyet, doğrudan doğruya Kur&rsquo;an yoludur. İnsan Risale-i Nuru okuduğu zaman Kur&rsquo;an yolu nasıldır, İslam yolu nasıldır onu &ouml;ğrenir.Netice itibariyle Risale-i Nur Kur&rsquo;an ve iman nurunu ve Peygamberimiz Hz. Muhammed&rsquo;in (asm) S&uuml;nnet-i Seniyyesi yolunu g&ouml;steren bir Rehber-i Ekmeldir. Yoksa başka mesleklerde olduğu gibi hususi bir meşrep, hususi bir mezhep değildir. İslamiyet i&ccedil;erisinde hususi bir meslek, mezhep de değildir. Doğrudan doğruya İslamiyet&rsquo;i g&ouml;sterir.&nbsp;</p> <p>Hem, biz Nur Ş&acirc;kirtleri &ouml;yle bir Şahs-ı M&acirc;nevinin &ndash;yazılı metinler olması da &ouml;nemlidir- kudreti ve hıfzı altındayız ki bu kudreti ve kuvveti, b&uuml;t&uuml;n d&uuml;nyanın dinsizleri, maddi kuvvetleri, atomları, f&uuml;zeleri ve haksız muterizler toplansa yine mağlup edemezler ve edememişlerdir. Bulutlar bomba yağdırsa, denizler bombalarla toplar fırlatsa, yerler yanardağlar fışkırtsa asrımızın Hizbullah ve Hizb-&uuml;l Kur&rsquo;anı olan Nur Şakirdlerini ve Şahs-ı Manevilerini yine mağlup edemezler ve edemeyeceklerdir. Bu sır ve bu hakikatlerin h&uuml;km&uuml;yle ve Risale-i Nurdaki harika ilmi kuvvet ve kudretledir ki bug&uuml;n Risale-i Nurun b&uuml;t&uuml;n d&uuml;nyadaki İslam&rsquo;a hizmeti, en h&acirc;kim ve h&uuml;k&uuml;mran bir devrini ve safhasını idrak etmektedir.&nbsp;</p> <p>Nurlarda Kur&rsquo;an&rsquo;ın Rabbimizin kelamı olduğu, onun, d&ouml;rt temel meselesi, Tevhid, N&uuml;b&uuml;vvet, Haşir, İbadet ve Adalet o kadar sarahatle, o kadar vuk&ucirc;fiyetle ortaya konur ki bu asrın fehmine ve ihtiyacına daha uygun olduğuna, dikkatle okursanız, siz de kanaat getirebilirsiniz.</p> <p>&Uuml;stadımız, medresenin malı olan ve doksan &acirc;det olduğu s&ouml;ylenen temel eserleri okuyup ezberlemiş, o &Uuml;stadlarının birikimleriyle, tefsir, hadis, fıkıh, siyer gibi konularda y&uuml;ksek bir ilme sahip olmuş bir M&uuml;ceddittir.</p> <p>Bakın, bu ahirzamanın insanları olan bizlere, eserleri i&ccedil;in, nasıl hitap ediyor:&ldquo;Şu zamanın memesinden bizimle s&uuml;t emen ve g&ouml;zleri arkada maziye bakan ve tasavvuratları kendileri gibi hakikatsiz ve ayrılmış olan bu &ccedil;ocuklar, varsınlar, şu kitabın hakaikini hayal tevehh&uuml;m etsinler. Zira ben biliyorum ki, şu kitabın mes&acirc;ili HAKİKAT olarak sizde tahakkuk edecektir.&nbsp;</p> <p>&rdquo;&ldquo;Ey muhataplarım! Ben &ccedil;ok bağırıyorum. Zira asr-ı s&acirc;lis-i aşrın (yani on &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; asrın) minaresinin başında durmuşum; sureten meden&icirc; ve&nbsp; dinde l&acirc;kayt ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları camiye d&acirc;vet ediyorum. İşte ey iki hayatın ruhu h&uuml;km&uuml;nde olan İsl&acirc;miyeti bırakan iki ayaklı mezar-ı m&uuml;teharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısında durmayınız. Mezar sizi bekliyor, &ccedil;ekiliniz. T&acirc; ki, hakikat-i İsl&acirc;miyeyi hakkıyla k&acirc;inat &uuml;zerinde temevv&uuml;c-s&acirc;z edecek olan NESL-İ CEDİD gelsin!&rdquo; (Tarih&ccedil;e. 111)</p> <p>Bunu, asrında b&uuml;t&uuml;n ulemaya ispat etmiştir. Bunların bizzat &ouml;ğretilmesi vazifesini bihakkın yapmış, tahsil ettirmek i&ccedil;in medresesinde ter d&ouml;km&uuml;şt&uuml;r. Bu asrın fehmine, b&uuml;t&uuml;n temel iman, Kur&rsquo;an, s&uuml;nnete ve b&uuml;t&uuml;n İslam&rsquo;a yapılan itiraz ve h&uuml;cumlara cevapları; nefis ve şeytanın ortaya koyduğu, koyabileceği meselelere izahları, kutsi kaynaklardan, 14 asrın ulemasının eserlerinden, bizlere Nur K&uuml;lliyatıyla sunmuştur.</p> <p>Talebeleri de onun takip&ccedil;ileri olarak bu k&uuml;lliyattaki Kur&rsquo;an ve S&uuml;nnetin d&ouml;rt temel meselesini, Moğolistan&rsquo;dan, Himalayalara, Amerika&rsquo;dan İspanya&rsquo;ya kadar d&uuml;nyanın her tarafında hayatlarının en b&uuml;y&uuml;k davası olarak İman ve Kur&rsquo;an&rsquo;ın en temel esaslarını, iki cihanın saadet prensiplerini sunmaya, anlatmaya muvaffakiyetle devam ettiler, ediyorlar.</p> <p>Evet, Nur Talebeleri, &ldquo;&Uuml;mmet-i Muhammediyeyi sahil-i sel&acirc;mete &ccedil;ıkaran bir sefine-i Rabbaniyenin hademeleri&rdquo; olarak &ccedil;alışırlar.Bizler, aşk derecesinde Kur&rsquo;an ve S&uuml;nnete bağlı m&uuml;minler olmayı Risale-i Nurlarla kazandık. Hem &Uuml;stadımız da &ccedil;ok &ouml;nemli bir temel m&acirc;n&acirc; olduğu i&ccedil;in, Nurların kendi malı olmadığını, tamamen Kur&rsquo;an&rsquo;ın malı olduğunu da &ndash;yukarıda da anlatıldığı gibi- s&ouml;yleyerek bu manaya tekrar tekrar dikkat &ccedil;eker.</p> <p>3-Hem Kur&rsquo;an o beyefendinin masasında olmayabilir! Veya bilmeyenler onun &uuml;st&uuml;ne sehven, dikkatsizlikten başka kitap koymasınlar diye sohbet masasına bırakılmamış da olabilir. Belki kitaplığın &uuml;st&uuml;nde duruyordur. Belki diğer odalardan birinde muhafaza ediliyordur. Veya &ldquo;Kur&rsquo;an yoktu&rdquo; diyen arkadaşımız g&ouml;rmemiş, g&ouml;rememiştir. &ldquo;Ben g&ouml;rmedim&rdquo; dese belki haklı olabilirdi. Hem yokluğun ispatı zordur. Bakın, &Uuml;stadımız ne diyor bu konuda: &ldquo;&hellip;umum&icirc; meselelerde ispata karşı nefyin kıymeti yoktur ve kuvveti pek azdır. Mesel&acirc;, Ramazan-ı Şer&icirc;fin başında hil&acirc;li g&ouml;rmek hususunda, iki &acirc;mi şahit hil&acirc;li ispat etseler ve binlerle eşraf ve &acirc;limler &ldquo;G&ouml;rmedik&rdquo; deyip nefyetseler, onların nefiyleri kıymetsiz ve kuvvetsizdir.&hellip;<br /> Nefiyde ise, bir olsa bin olsa farkları yoktur; herkes kendi başına kalır, infir&acirc;d&icirc; olur. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ispat eden harice bakar ve nefs&uuml;lemre g&ouml;re h&uuml;kmeder. &Ccedil;&uuml;nk&uuml;, hususi olmayan ve has bir yere bakmayan bir nefiy ispat edilmez, meşhur bir d&uuml;sturdur. Mesel&acirc;, bir şeyi d&uuml;nyada var diye ben ispat etsem, sen de &ldquo;D&uuml;nyada yok&rdquo; desen, benim bir işaretimle kolayca ispat edilebilen o şeyin, sen nefyini, yani ademini ispat etmek i&ccedil;in, b&uuml;t&uuml;n d&uuml;nyayı aramak ve taramak ve g&ouml;stermek belki ge&ccedil;miş zamanların her tarafını dahi g&ouml;rmek l&acirc;zım geliyor. Sonra &ldquo;Yoktur, vuku bulmamıştır&rdquo; diyebilirsin.Madem nefiy ve ink&acirc;r edenler nefs&uuml;lemre bakmazlar; belki kendi nefislerine ve akıllarına ve g&ouml;zlerine bakıp h&uuml;kmediyorlar.&nbsp;<br /> &hellip;.Herkes &ldquo;Ben g&ouml;rm&uuml;yorum, benim yanımda ve itikadımda yoktur&rdquo;, diyebilir. Yoksa &ldquo;V&acirc;kide yoktur&rdquo; diyemez. Eğer dese&mdash;hususan umum k&acirc;inata bakan iman meselelerinde&mdash;d&uuml;nya kadar b&uuml;y&uuml;k bir yalan olur ki, doğru diyemez ve doğrultulmaz. Elhasıl: İspatta netice birdir, v&acirc;hiddir; tesan&uuml;d olur. Nefiyde ise bir değildir, m&uuml;teaddittir.Ya, yanımda ve nazarımda veya itikadımda gibi kayıtların herkese g&ouml;re taadd&uuml;d&uuml;yle neticeler dahi taadd&uuml;t eder; daha tesan&uuml;d olmaz. (Lem&rsquo;alar, 141)</p> <p>Ayrıca ben, Anadolu&rsquo;da veya &uuml;lkenin herhangi bir yerinde, Avrupa&rsquo;da, daha geniş anlamıyla b&uuml;t&uuml;n Batı&rsquo;daki, farklı meşreplerimize ait y&uuml;zlerce, binlerce dershanelerimizde, Kur&rsquo;an&rsquo;ın, c&uuml;zlerinin onlarcasının bulunduğunu bizzat g&ouml;rd&uuml;m, g&ouml;sterebilirim.</p> <p>4-Fakat Kur&rsquo;an&rsquo;dan ve Hadisten direkt istifade ettiğini d&uuml;ş&uuml;nen (!) bazı arkadaşlar, hemen herkesin, &acirc;deta tefsir yapmasını, hadislerden m&acirc;n&acirc; &ccedil;ıkarıp, izahlar, şerhler yapacak bir istifadeye &ccedil;ağırıyor! Fakihlik yapıp &Acirc;yat ve Hadislerden &ouml;l&ccedil;&uuml;ler &ccedil;ıkartmak istercesine a&ccedil;ık bir muhali talep ediyorlar. Benim kanaatimce bu hatalı iddiaya hi&ccedil; gerek yok.&nbsp;<br /> Nur Talebeleri olarak bizler evlerimizde, bilgisayarlarımızda 2-3 tefsir, birka&ccedil; Hadis K&uuml;lliyatı, fıkıh takımları, d&ouml;rt beş &ndash;makbul- ilmihal bulundurarak; ihtiya&ccedil; olduğunda, zaman planlamamızda m&uuml;sait olunca, ailemizle bile, onlardan m&uuml;talaalar yaparız. Şahsen benim k&uuml;t&uuml;phanemde ve bilgisayarımda on bir adet meal bulunuyor.</p> <p>5-Ancak toplumun b&uuml;y&uuml;k kısmı gibi, bizler de ilahiyat dışındaki tahsilliler olarak yaşıyoruz. Mesleğimizi, &ouml;ğretmenliğimizi, memurluğumuzu, ticaret veya tarım işlerimizi yapmak yanında, evlad-ı iyalimizle ilgili vazifeleri de ifa ediyoruz. Bizler, eğitimi yıllar s&uuml;recek Arap&ccedil;a dilini, &ccedil;ok ağır olan gramerini, Arap&ccedil;a&rsquo;yı iyice &ouml;ğrenince yapılabilecek usul-&uuml; tefsir, usul&uuml; hadis, usul&uuml; fıkıh gibi temel ilimleri vb. kısaca &acirc;let ilimlerini, &Acirc;li İlimleri nasıl ve ne kadar zamanda tahsil edebiliriz? Etsek bile bunları &ouml;ğrenen, bilen pek &ccedil;ok ilim sahibinin yapamadığı, eslaf-ı &Icirc;zamın her meseleyi halletmeleri sebebiyle, ihtiya&ccedil; da duyulmadığı, Kur&rsquo;anın yeni tefsirini, Hadislerin yeni şerh ve izahlarını yapabilir miyiz?Evet, bu ilimleri tahsil etmiş, bunları okutup icazet vermiş muhterem mollalarımız bile, -ki bunlardan onlarcasını bizzat g&ouml;rd&uuml;m, hala beraber yaşıyor, hizmet-i imaniye ve Kur&rsquo;an&rsquo;iyede &acirc;ciz&acirc;ne onlarla beraber koşturuyoruz.- Onlar bile yeniden bir tefsir yapmaya, Hadis yorumlamaya, fıkh&icirc; &ouml;l&ccedil;&uuml;ler &ccedil;ıkarmaya &ccedil;alışmıyorlar. Belki birikimleriyle ge&ccedil;mişin şemsleri, kamerleri h&uuml;km&uuml;ndeki o m&uuml;barek ulemadan, Arap&ccedil;a ve ilahiyat birikimleriyle daha kolay aktarımlar yapıyorlar.&nbsp;</p> <p>Asırlar i&ccedil;erisinde, Kur&rsquo;an&rsquo;ın b&uuml;t&uuml;n y&ouml;nleriyle binlerce tefsiri yazılmış. Hadis k&uuml;lliyatlarının herkes&ccedil;e kabul g&ouml;rm&uuml;ş, sıhhatleri kabul edilmiş n&uuml;shaları, bunların şerh ve izahları ortada duruyor! Yeniden yazılacak temel manalara ait eserleri yazmak da herkese nasip olamaz, olmaz. Hem &Uuml;stadımıza g&ouml;re bu işi artık ancak ilm&icirc; bir heyet yapabilir. Ancak istif&acirc;de edebileceğimiz eserler de -haklı olarak- ge&ccedil;miş asırların seviye ve ihtiya&ccedil;larına g&ouml;re yazılmış, yazdırılmış. O asırlara vazifeli g&ouml;nderilen M&uuml;cedditler, Mehdi misal harika &uuml;stadlar, daha ziyade bel&acirc;gatın gereği olarak, mukteza-i h&acirc;le uyarak asırlarındaki muhataplarını, dertlerini, ihtiya&ccedil;larını esas almışlar. Pek &ccedil;ok insanın Arap&ccedil;a&rsquo;nın ağır gramerini bile aşamadan &ldquo;Tefsir ve hadis &ccedil;alışması yapacağız, m&uuml;tal&acirc;alarda bulunacağız&rdquo; diye talebelik halleriyle Emsile, Bina ile -kusura bakmayın ama- yıllardır oyalanıp (!) durduklarını defalarca g&ouml;rd&uuml;m.&nbsp;</p> <p>Eskiden medreselerde &ouml;ğrenim g&ouml;renlerin, Arap&ccedil;a &ouml;ğrenmek i&ccedil;in okudukları, gramer konularına ilişkin, s&ouml;z dizini ve c&uuml;mle yapısını anlatan ilk kitaplardan birinin adı &quot;Bina&quot;dır. (diğeri de fiil &ccedil;ekimlerini anlatan &quot;Emsile.&quot;) Başlangı&ccedil;ta her &ouml;ğrenci bu Bina dersini okur. Ancak zamanla bu derslerin ağırlığı sebebiyle, &ouml;ğrenciler d&ouml;k&uuml;lmeye başlar. Ya da şu veya bu sebeple &ouml;ğrenim yarıda kalır. Yeniden başlandığında elbette ki yine &quot;Bina&quot; okunurdu. Hatta &ldquo;Benim oğlum bina okur, d&ouml;ner d&ouml;ner yine okur!&rdquo; lafı, belki de atas&ouml;z&uuml; b&ouml;yle ortaya &ccedil;ıkmıştır. Atas&ouml;zleri de binlerce hadiseyle ortaya &ccedil;ıkan kanun değerinde fikirlerdir. Ben de buna defalarca şahit oldum ve maalesef olmaya da devam ediyorum. Ateş olmadan duman &ccedil;ıkmazmış&hellip; Hatta Berlin&rsquo;de aylarca, parayla tuttukları bir Arap&ccedil;a hocasıyla &ccedil;alıştıktan sonra bu işin &ouml;yle kolay ve kısa zamanlarla olamadığını kabul edip &ccedil;ok zaman kaybettiklerini anlayarak 8-10 ay sonra vazge&ccedil;tiklerini de bizzat m&uuml;şahede ettim. Arap Fars mezunu hatta ilahiyat tahsili yapmış ka&ccedil; arkadaşımın da bu tahsilleriyle bile bu işleri kısa zamanda beceremediklerini, daha &ouml;nce yazılmış tefsir vb. temel islam&icirc; eserlere m&uuml;racaatla yetindiklerine şahidim. Hatta bu kutsi kaynaklardan direkt istifade ettiklerini (!) sanıp umum Nur Talebeleri i&ccedil;in aksini s&ouml;yleyen arkadaşlarımız, birka&ccedil; tefsir, meal vb. temel kaynaklardan nakil ve hatta, onlara okudukları Risale-i Nurlardan yorum ekleyip aktarmayı &ldquo;Kur&rsquo;an&rsquo;dan direkt istifade etmek&rdquo; sanıyorlar, diye d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum. Fakat bu realiteye rağmen hi&ccedil; gereği yokken, Risaleleri anlamamış&ccedil;asına, din d&uuml;şmanlarının eline AB gibi kendini ilahiyat Prof.&rsquo;u sanan Nur d&uuml;şmanlarından daha ileri, asılsız, hikmetsiz, iddiada bulunanlara, Allah insaf versin!İlahiyat&ccedil;ılar bile artık branşlaşmış, tefsirciler, hadis&ccedil;iler, fıkıh uleması vb. pek &ccedil;ok dala ayrılmış ve sadece kendi alanlarında ilerlemeye, ufuklarını genişletmeye ve o sahada dersler vermeye &ccedil;alışıyorlar. Herkesi, b&uuml;t&uuml;n ilim dallarına &ccedil;ağırmak ne kadar doğru olur ki! Fakat elbette ilahiyat sahasını se&ccedil;miş olanlar, hele bu alanda kariyer yapacakların ısrarla ve vukufiyetle bu temel ilimleri tahsil etmeleri her t&uuml;rl&uuml; m&uuml;lahazanın ve takdirin &uuml;zerindedir.&nbsp;</p> <p>Onlara asla ve kat&rsquo;a başarıları i&ccedil;in tebrik ve dua etmekten başka s&ouml;z s&ouml;yleme hakkımız da olamaz. Aksine o ilimlere yeterince vukufiyet kazanmayanların teşvik edilmesi taraftarıyız. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; İHL&rsquo;lerde son sınıfların Arap&ccedil;a derslerine hoca bulunamadığını ben Milli Eğitim de &ccedil;alışırken şahit oldum&hellip;<br /> (Devamı var)</p> <p>Halil K&Ouml;PR&Uuml;C&Uuml;OĞLU</p>
Ekleme Tarihi: 11 Mart 2021 - Perşembe

RİSALE-İ NUR MÜMİNLERİ, KUR’AN, SÜNNET VE İSLÂM’IN TEMEL ESERLERİNE BAĞLAR! (1)

<p>(Herkes Kur&rsquo;an&rsquo;dan direkt istifade edilebilir mi?)</p> <p>1-Bir Beyefendi, sohbete gittiği bir dershanede, Kur&rsquo;an g&ouml;remediğini(!) s&ouml;yl&uuml;yor. Acaba sohbet ettiği salonda, kullandığı masada bulunmuyor olmasın! Ben, yarım asırdır, pek &ccedil;ok yerde y&uuml;zlerce dershanemize gittim, ziyaret ettim, derslere, sohbetlere, seminerlere katıldım. Oralarda, onlarca Kur&rsquo;an ve c&uuml;zlerinin bulunduğunu, hatta hemen her yerde harika planlamalarla k&uuml;&ccedil;&uuml;k program listeleri dağıtılarak c&uuml;zlerin paylaşıldığını, haftalık hatimler yapıldığını; &uuml;&ccedil; aylarda ve Ramazan&rsquo;da bunların d&ouml;nerli g&uuml;nl&uuml;k hatimlere d&ouml;nd&uuml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;n&uuml; bizzat m&uuml;şahede ettim. Şu anda ben de haftalık, aylık hatimlerden aldığım c&uuml;zlerimi pek &ccedil;ok Nur Talebesi gibi okumaya &ccedil;alışıyorum. Onlarca hatim listelerini arz edebilirim. Farklı fikirler ortaya koyan birka&ccedil; arkadaşımız, bu realiteye rağmen, bazen g&ouml;remediği (!) Kur&rsquo;an&rsquo;ı, bazen &ccedil;ok azınlıkta birka&ccedil; maksadını aşan davranış ve kelamları olan, m&uuml;frit halli insanın hallerini, bazen bir başka sebebi vesile kılarak, bizlerle ilgili aynı konuda daha ağır iddialarını yazıya d&ouml;k&uuml;p umuma ilan ediyorlar!</p> <p>Nur Talebeleri Kur&rsquo;an&rsquo;dan, tefsirden, mealden, hadisten, siyerden vb. temel kaynaklardan asla mesafeli, uzak durmazlar. &ldquo;Onlara ihtiya&ccedil; yok&rdquo; demezler. Nurları &ccedil;ok sever, &ccedil;ok okurlar; hemen b&uuml;t&uuml;n meselelerine Nurlardan cevap, izah bulurlar, amma, ifrat edip asla Risale-i Nur&rsquo;u, okunacak tek eser olarak g&ouml;rmezler. Bunun aksini s&ouml;yleyenlerin iddiaları ger&ccedil;eği yansıtmıyor!</p> <p>2-&Uuml;stadımız Bedi&uuml;zzaman Hazretleri bizlerin &ccedil;ok ama &ccedil;ok &ouml;nem verip pek &ccedil;ok kalbi, akli problerimizde, her iman&icirc; meselede m&uuml;racaat ettiğimiz ve &ccedil;ok okuduğumuz k&uuml;lliyatında, bu konuda eserlerinin ayrı bir yol değil, Kur&rsquo;an&rsquo;ın Cadde-i K&uuml;brasında bulunan yine onun caddelerinden bir cadde olduğunu ş&ouml;yle anlatır:&quot;Neden senin Kur&#39;&acirc;n&#39;dan yazdığın S&ouml;zlerde bir kuvvet, bir tesir var ki, m&uuml;fessirlerin ve &acirc;riflerin s&ouml;zlerinde nadiren bulunur? Bazen bir satırda bir sahife kadar kuvvet var; bir sahifede bir kitap kadar tesir bulunuyor.&quot;&ldquo;<br /> &hellip; Şeref, i&#39;c&acirc;z-ı Kur&#39;&acirc;n&#39;a ait olduğundan ve bana ait olmadığından, bil&acirc;perv&acirc; derim: Ekseriyet itibarıyla &ouml;yledir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml;, yazılan S&ouml;zler (Risale-i Nur K&uuml;lliyatı) Tasavvur değil, TASDİKTİR.Teslim değil, İMANDIR. Marifet değil, ŞEHADETTİR, ŞUHUDDUR.Taklit değil, TAHKİKTİR. İltizam değil, İZ&#39;ANDIR.Tasavvuf değil, HAKİKATTİR. D&acirc;v&acirc; değil, d&acirc;v&acirc; i&ccedil;inde BURHANDIR. Şu sırrın hikmeti budur ki: Eski zamanda, es&acirc;s&acirc;t-ı imaniye mahfuzdu, teslim kav&icirc; idi. Teferruatta, &acirc;riflerin marifetleri delilsiz de olsa, beyanatları makbul idi, k&acirc;fi idi. Fakat şu zamanda, dal&acirc;let-i fenniye elini es&acirc;s&acirc;ta ve erk&acirc;na uzatmış olduğundan, her derde l&acirc;yık dev&acirc;yı ihsan eden Hak&icirc;m-i Rah&icirc;m olan Z&acirc;t-ı Z&uuml;lcel&acirc;l, Kur&#39;&acirc;n-ı Ker&icirc;min en parlak mazhar-ı i&#39;c&acirc;zından olan temsil&acirc;tından bir şulesini, acz ve zaafıma, fakr ve ihtiyacıma merhameten, hizmet-i Kur&#39;&acirc;n&#39;a ait yazılarıma ihsan etti.Felill&acirc;hilhamd, sırr-ı temsil d&uuml;rb&uuml;n&uuml;yle, en uzak hakikatler gayet yakın g&ouml;sterildi. Hem sırr-ı temsil cihet&uuml;&#39;l-vahdetiyle, en dağınık meseleler toplattırıldı.Hem sırr-ı temsil merdiveniyle, en y&uuml;ksek hakaike kolaylıkla yetiştirildi. Hem sırr-ı temsil penceresiyle, hakaik-i gaybiyeye, es&acirc;s&acirc;t-ı İsl&acirc;miyeye, şuhuda yakın bir yak&icirc;n-i imaniye h&acirc;sıl oldu. Akıl ile beraber vehim ve hayal, hatt&acirc; nefis ve hev&acirc; teslime mecbur olduğu gibi, şeytan dahi teslim-i sil&acirc;ha mecbur oldu.&nbsp;</p> <p>Elhasıl, yazılarımda ne kadar g&uuml;zellik ve tesir bulunsa, ancak TEMSİL&Acirc;T-I KUR&#39;&Acirc;NİYENİN leme&acirc;tındandır. Benim hissem, yalnız şiddet-i ihtiyacımla taleptir ve gayet aczimle tazarruumdur. Dert benimdir, dev&acirc; KUR&#39;&Acirc;N&#39;INDIR.&rdquo; (Mektubat, 530)</p> <p>Evet, &ldquo;Risale-i Nur dava değil dava i&ccedil;inde b&uuml;rhandır.&rdquo; Dava doğrudan doğruya İman ve Kur&rsquo;an davası olduğu i&ccedil;in; Risale-i Nur okuyanlar, Nur Talebeleri, Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ı daha ziyade bizleri Kur&rsquo;an ve S&uuml;nnet&rsquo;e bağladığı i&ccedil;in &ccedil;ok severler. Risale-i Nur&rsquo;a da onun i&ccedil;in &ccedil;ok bağlıdırlar.&nbsp;</p> <p>Nur Talebeliği demek, bug&uuml;n aynen Res&ucirc;l-&uuml; Ekrem (asm) Efendimiz zamanında Sahabe-i Kiram hazer&acirc;tı, imana, İslam&rsquo;a, dine nasıl hizmet etmiş ise, işte o hizmetin bu zamandaki bir numunesidir. İslam&rsquo;ın ilk yıllardaki hikmetli tebliğ hassasiyeti, &ouml;ncelikleri, insanların perişaniyetleri aynen bu &acirc;hirzamanda da g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alınarak Nurlarda da Mekke d&ouml;neminde olduğu gibi daha ziyade İman Hakikatleri &ouml;ncelenmiştir.&nbsp;</p> <p>Hem de Nurculuk demek, Risale-i Nuru okuyanlara verilen bir isimdir. Risale-i Nur mesleği ise Cadde-i K&uuml;bra-i Kur&rsquo;an&rsquo;iyedir. Y&acirc;ni doğrudan doğruya iman, doğrudan doğruya İslamiyet, doğrudan doğruya Kur&rsquo;an yoludur. İnsan Risale-i Nuru okuduğu zaman Kur&rsquo;an yolu nasıldır, İslam yolu nasıldır onu &ouml;ğrenir.Netice itibariyle Risale-i Nur Kur&rsquo;an ve iman nurunu ve Peygamberimiz Hz. Muhammed&rsquo;in (asm) S&uuml;nnet-i Seniyyesi yolunu g&ouml;steren bir Rehber-i Ekmeldir. Yoksa başka mesleklerde olduğu gibi hususi bir meşrep, hususi bir mezhep değildir. İslamiyet i&ccedil;erisinde hususi bir meslek, mezhep de değildir. Doğrudan doğruya İslamiyet&rsquo;i g&ouml;sterir.&nbsp;</p> <p>Hem, biz Nur Ş&acirc;kirtleri &ouml;yle bir Şahs-ı M&acirc;nevinin &ndash;yazılı metinler olması da &ouml;nemlidir- kudreti ve hıfzı altındayız ki bu kudreti ve kuvveti, b&uuml;t&uuml;n d&uuml;nyanın dinsizleri, maddi kuvvetleri, atomları, f&uuml;zeleri ve haksız muterizler toplansa yine mağlup edemezler ve edememişlerdir. Bulutlar bomba yağdırsa, denizler bombalarla toplar fırlatsa, yerler yanardağlar fışkırtsa asrımızın Hizbullah ve Hizb-&uuml;l Kur&rsquo;anı olan Nur Şakirdlerini ve Şahs-ı Manevilerini yine mağlup edemezler ve edemeyeceklerdir. Bu sır ve bu hakikatlerin h&uuml;km&uuml;yle ve Risale-i Nurdaki harika ilmi kuvvet ve kudretledir ki bug&uuml;n Risale-i Nurun b&uuml;t&uuml;n d&uuml;nyadaki İslam&rsquo;a hizmeti, en h&acirc;kim ve h&uuml;k&uuml;mran bir devrini ve safhasını idrak etmektedir.&nbsp;</p> <p>Nurlarda Kur&rsquo;an&rsquo;ın Rabbimizin kelamı olduğu, onun, d&ouml;rt temel meselesi, Tevhid, N&uuml;b&uuml;vvet, Haşir, İbadet ve Adalet o kadar sarahatle, o kadar vuk&ucirc;fiyetle ortaya konur ki bu asrın fehmine ve ihtiyacına daha uygun olduğuna, dikkatle okursanız, siz de kanaat getirebilirsiniz.</p> <p>&Uuml;stadımız, medresenin malı olan ve doksan &acirc;det olduğu s&ouml;ylenen temel eserleri okuyup ezberlemiş, o &Uuml;stadlarının birikimleriyle, tefsir, hadis, fıkıh, siyer gibi konularda y&uuml;ksek bir ilme sahip olmuş bir M&uuml;ceddittir.</p> <p>Bakın, bu ahirzamanın insanları olan bizlere, eserleri i&ccedil;in, nasıl hitap ediyor:&ldquo;Şu zamanın memesinden bizimle s&uuml;t emen ve g&ouml;zleri arkada maziye bakan ve tasavvuratları kendileri gibi hakikatsiz ve ayrılmış olan bu &ccedil;ocuklar, varsınlar, şu kitabın hakaikini hayal tevehh&uuml;m etsinler. Zira ben biliyorum ki, şu kitabın mes&acirc;ili HAKİKAT olarak sizde tahakkuk edecektir.&nbsp;</p> <p>&rdquo;&ldquo;Ey muhataplarım! Ben &ccedil;ok bağırıyorum. Zira asr-ı s&acirc;lis-i aşrın (yani on &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; asrın) minaresinin başında durmuşum; sureten meden&icirc; ve&nbsp; dinde l&acirc;kayt ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları camiye d&acirc;vet ediyorum. İşte ey iki hayatın ruhu h&uuml;km&uuml;nde olan İsl&acirc;miyeti bırakan iki ayaklı mezar-ı m&uuml;teharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısında durmayınız. Mezar sizi bekliyor, &ccedil;ekiliniz. T&acirc; ki, hakikat-i İsl&acirc;miyeyi hakkıyla k&acirc;inat &uuml;zerinde temevv&uuml;c-s&acirc;z edecek olan NESL-İ CEDİD gelsin!&rdquo; (Tarih&ccedil;e. 111)</p> <p>Bunu, asrında b&uuml;t&uuml;n ulemaya ispat etmiştir. Bunların bizzat &ouml;ğretilmesi vazifesini bihakkın yapmış, tahsil ettirmek i&ccedil;in medresesinde ter d&ouml;km&uuml;şt&uuml;r. Bu asrın fehmine, b&uuml;t&uuml;n temel iman, Kur&rsquo;an, s&uuml;nnete ve b&uuml;t&uuml;n İslam&rsquo;a yapılan itiraz ve h&uuml;cumlara cevapları; nefis ve şeytanın ortaya koyduğu, koyabileceği meselelere izahları, kutsi kaynaklardan, 14 asrın ulemasının eserlerinden, bizlere Nur K&uuml;lliyatıyla sunmuştur.</p> <p>Talebeleri de onun takip&ccedil;ileri olarak bu k&uuml;lliyattaki Kur&rsquo;an ve S&uuml;nnetin d&ouml;rt temel meselesini, Moğolistan&rsquo;dan, Himalayalara, Amerika&rsquo;dan İspanya&rsquo;ya kadar d&uuml;nyanın her tarafında hayatlarının en b&uuml;y&uuml;k davası olarak İman ve Kur&rsquo;an&rsquo;ın en temel esaslarını, iki cihanın saadet prensiplerini sunmaya, anlatmaya muvaffakiyetle devam ettiler, ediyorlar.</p> <p>Evet, Nur Talebeleri, &ldquo;&Uuml;mmet-i Muhammediyeyi sahil-i sel&acirc;mete &ccedil;ıkaran bir sefine-i Rabbaniyenin hademeleri&rdquo; olarak &ccedil;alışırlar.Bizler, aşk derecesinde Kur&rsquo;an ve S&uuml;nnete bağlı m&uuml;minler olmayı Risale-i Nurlarla kazandık. Hem &Uuml;stadımız da &ccedil;ok &ouml;nemli bir temel m&acirc;n&acirc; olduğu i&ccedil;in, Nurların kendi malı olmadığını, tamamen Kur&rsquo;an&rsquo;ın malı olduğunu da &ndash;yukarıda da anlatıldığı gibi- s&ouml;yleyerek bu manaya tekrar tekrar dikkat &ccedil;eker.</p> <p>3-Hem Kur&rsquo;an o beyefendinin masasında olmayabilir! Veya bilmeyenler onun &uuml;st&uuml;ne sehven, dikkatsizlikten başka kitap koymasınlar diye sohbet masasına bırakılmamış da olabilir. Belki kitaplığın &uuml;st&uuml;nde duruyordur. Belki diğer odalardan birinde muhafaza ediliyordur. Veya &ldquo;Kur&rsquo;an yoktu&rdquo; diyen arkadaşımız g&ouml;rmemiş, g&ouml;rememiştir. &ldquo;Ben g&ouml;rmedim&rdquo; dese belki haklı olabilirdi. Hem yokluğun ispatı zordur. Bakın, &Uuml;stadımız ne diyor bu konuda: &ldquo;&hellip;umum&icirc; meselelerde ispata karşı nefyin kıymeti yoktur ve kuvveti pek azdır. Mesel&acirc;, Ramazan-ı Şer&icirc;fin başında hil&acirc;li g&ouml;rmek hususunda, iki &acirc;mi şahit hil&acirc;li ispat etseler ve binlerle eşraf ve &acirc;limler &ldquo;G&ouml;rmedik&rdquo; deyip nefyetseler, onların nefiyleri kıymetsiz ve kuvvetsizdir.&hellip;<br /> Nefiyde ise, bir olsa bin olsa farkları yoktur; herkes kendi başına kalır, infir&acirc;d&icirc; olur. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ispat eden harice bakar ve nefs&uuml;lemre g&ouml;re h&uuml;kmeder. &Ccedil;&uuml;nk&uuml;, hususi olmayan ve has bir yere bakmayan bir nefiy ispat edilmez, meşhur bir d&uuml;sturdur. Mesel&acirc;, bir şeyi d&uuml;nyada var diye ben ispat etsem, sen de &ldquo;D&uuml;nyada yok&rdquo; desen, benim bir işaretimle kolayca ispat edilebilen o şeyin, sen nefyini, yani ademini ispat etmek i&ccedil;in, b&uuml;t&uuml;n d&uuml;nyayı aramak ve taramak ve g&ouml;stermek belki ge&ccedil;miş zamanların her tarafını dahi g&ouml;rmek l&acirc;zım geliyor. Sonra &ldquo;Yoktur, vuku bulmamıştır&rdquo; diyebilirsin.Madem nefiy ve ink&acirc;r edenler nefs&uuml;lemre bakmazlar; belki kendi nefislerine ve akıllarına ve g&ouml;zlerine bakıp h&uuml;kmediyorlar.&nbsp;<br /> &hellip;.Herkes &ldquo;Ben g&ouml;rm&uuml;yorum, benim yanımda ve itikadımda yoktur&rdquo;, diyebilir. Yoksa &ldquo;V&acirc;kide yoktur&rdquo; diyemez. Eğer dese&mdash;hususan umum k&acirc;inata bakan iman meselelerinde&mdash;d&uuml;nya kadar b&uuml;y&uuml;k bir yalan olur ki, doğru diyemez ve doğrultulmaz. Elhasıl: İspatta netice birdir, v&acirc;hiddir; tesan&uuml;d olur. Nefiyde ise bir değildir, m&uuml;teaddittir.Ya, yanımda ve nazarımda veya itikadımda gibi kayıtların herkese g&ouml;re taadd&uuml;d&uuml;yle neticeler dahi taadd&uuml;t eder; daha tesan&uuml;d olmaz. (Lem&rsquo;alar, 141)</p> <p>Ayrıca ben, Anadolu&rsquo;da veya &uuml;lkenin herhangi bir yerinde, Avrupa&rsquo;da, daha geniş anlamıyla b&uuml;t&uuml;n Batı&rsquo;daki, farklı meşreplerimize ait y&uuml;zlerce, binlerce dershanelerimizde, Kur&rsquo;an&rsquo;ın, c&uuml;zlerinin onlarcasının bulunduğunu bizzat g&ouml;rd&uuml;m, g&ouml;sterebilirim.</p> <p>4-Fakat Kur&rsquo;an&rsquo;dan ve Hadisten direkt istifade ettiğini d&uuml;ş&uuml;nen (!) bazı arkadaşlar, hemen herkesin, &acirc;deta tefsir yapmasını, hadislerden m&acirc;n&acirc; &ccedil;ıkarıp, izahlar, şerhler yapacak bir istifadeye &ccedil;ağırıyor! Fakihlik yapıp &Acirc;yat ve Hadislerden &ouml;l&ccedil;&uuml;ler &ccedil;ıkartmak istercesine a&ccedil;ık bir muhali talep ediyorlar. Benim kanaatimce bu hatalı iddiaya hi&ccedil; gerek yok.&nbsp;<br /> Nur Talebeleri olarak bizler evlerimizde, bilgisayarlarımızda 2-3 tefsir, birka&ccedil; Hadis K&uuml;lliyatı, fıkıh takımları, d&ouml;rt beş &ndash;makbul- ilmihal bulundurarak; ihtiya&ccedil; olduğunda, zaman planlamamızda m&uuml;sait olunca, ailemizle bile, onlardan m&uuml;talaalar yaparız. Şahsen benim k&uuml;t&uuml;phanemde ve bilgisayarımda on bir adet meal bulunuyor.</p> <p>5-Ancak toplumun b&uuml;y&uuml;k kısmı gibi, bizler de ilahiyat dışındaki tahsilliler olarak yaşıyoruz. Mesleğimizi, &ouml;ğretmenliğimizi, memurluğumuzu, ticaret veya tarım işlerimizi yapmak yanında, evlad-ı iyalimizle ilgili vazifeleri de ifa ediyoruz. Bizler, eğitimi yıllar s&uuml;recek Arap&ccedil;a dilini, &ccedil;ok ağır olan gramerini, Arap&ccedil;a&rsquo;yı iyice &ouml;ğrenince yapılabilecek usul-&uuml; tefsir, usul&uuml; hadis, usul&uuml; fıkıh gibi temel ilimleri vb. kısaca &acirc;let ilimlerini, &Acirc;li İlimleri nasıl ve ne kadar zamanda tahsil edebiliriz? Etsek bile bunları &ouml;ğrenen, bilen pek &ccedil;ok ilim sahibinin yapamadığı, eslaf-ı &Icirc;zamın her meseleyi halletmeleri sebebiyle, ihtiya&ccedil; da duyulmadığı, Kur&rsquo;anın yeni tefsirini, Hadislerin yeni şerh ve izahlarını yapabilir miyiz?Evet, bu ilimleri tahsil etmiş, bunları okutup icazet vermiş muhterem mollalarımız bile, -ki bunlardan onlarcasını bizzat g&ouml;rd&uuml;m, hala beraber yaşıyor, hizmet-i imaniye ve Kur&rsquo;an&rsquo;iyede &acirc;ciz&acirc;ne onlarla beraber koşturuyoruz.- Onlar bile yeniden bir tefsir yapmaya, Hadis yorumlamaya, fıkh&icirc; &ouml;l&ccedil;&uuml;ler &ccedil;ıkarmaya &ccedil;alışmıyorlar. Belki birikimleriyle ge&ccedil;mişin şemsleri, kamerleri h&uuml;km&uuml;ndeki o m&uuml;barek ulemadan, Arap&ccedil;a ve ilahiyat birikimleriyle daha kolay aktarımlar yapıyorlar.&nbsp;</p> <p>Asırlar i&ccedil;erisinde, Kur&rsquo;an&rsquo;ın b&uuml;t&uuml;n y&ouml;nleriyle binlerce tefsiri yazılmış. Hadis k&uuml;lliyatlarının herkes&ccedil;e kabul g&ouml;rm&uuml;ş, sıhhatleri kabul edilmiş n&uuml;shaları, bunların şerh ve izahları ortada duruyor! Yeniden yazılacak temel manalara ait eserleri yazmak da herkese nasip olamaz, olmaz. Hem &Uuml;stadımıza g&ouml;re bu işi artık ancak ilm&icirc; bir heyet yapabilir. Ancak istif&acirc;de edebileceğimiz eserler de -haklı olarak- ge&ccedil;miş asırların seviye ve ihtiya&ccedil;larına g&ouml;re yazılmış, yazdırılmış. O asırlara vazifeli g&ouml;nderilen M&uuml;cedditler, Mehdi misal harika &uuml;stadlar, daha ziyade bel&acirc;gatın gereği olarak, mukteza-i h&acirc;le uyarak asırlarındaki muhataplarını, dertlerini, ihtiya&ccedil;larını esas almışlar. Pek &ccedil;ok insanın Arap&ccedil;a&rsquo;nın ağır gramerini bile aşamadan &ldquo;Tefsir ve hadis &ccedil;alışması yapacağız, m&uuml;tal&acirc;alarda bulunacağız&rdquo; diye talebelik halleriyle Emsile, Bina ile -kusura bakmayın ama- yıllardır oyalanıp (!) durduklarını defalarca g&ouml;rd&uuml;m.&nbsp;</p> <p>Eskiden medreselerde &ouml;ğrenim g&ouml;renlerin, Arap&ccedil;a &ouml;ğrenmek i&ccedil;in okudukları, gramer konularına ilişkin, s&ouml;z dizini ve c&uuml;mle yapısını anlatan ilk kitaplardan birinin adı &quot;Bina&quot;dır. (diğeri de fiil &ccedil;ekimlerini anlatan &quot;Emsile.&quot;) Başlangı&ccedil;ta her &ouml;ğrenci bu Bina dersini okur. Ancak zamanla bu derslerin ağırlığı sebebiyle, &ouml;ğrenciler d&ouml;k&uuml;lmeye başlar. Ya da şu veya bu sebeple &ouml;ğrenim yarıda kalır. Yeniden başlandığında elbette ki yine &quot;Bina&quot; okunurdu. Hatta &ldquo;Benim oğlum bina okur, d&ouml;ner d&ouml;ner yine okur!&rdquo; lafı, belki de atas&ouml;z&uuml; b&ouml;yle ortaya &ccedil;ıkmıştır. Atas&ouml;zleri de binlerce hadiseyle ortaya &ccedil;ıkan kanun değerinde fikirlerdir. Ben de buna defalarca şahit oldum ve maalesef olmaya da devam ediyorum. Ateş olmadan duman &ccedil;ıkmazmış&hellip; Hatta Berlin&rsquo;de aylarca, parayla tuttukları bir Arap&ccedil;a hocasıyla &ccedil;alıştıktan sonra bu işin &ouml;yle kolay ve kısa zamanlarla olamadığını kabul edip &ccedil;ok zaman kaybettiklerini anlayarak 8-10 ay sonra vazge&ccedil;tiklerini de bizzat m&uuml;şahede ettim. Arap Fars mezunu hatta ilahiyat tahsili yapmış ka&ccedil; arkadaşımın da bu tahsilleriyle bile bu işleri kısa zamanda beceremediklerini, daha &ouml;nce yazılmış tefsir vb. temel islam&icirc; eserlere m&uuml;racaatla yetindiklerine şahidim. Hatta bu kutsi kaynaklardan direkt istifade ettiklerini (!) sanıp umum Nur Talebeleri i&ccedil;in aksini s&ouml;yleyen arkadaşlarımız, birka&ccedil; tefsir, meal vb. temel kaynaklardan nakil ve hatta, onlara okudukları Risale-i Nurlardan yorum ekleyip aktarmayı &ldquo;Kur&rsquo;an&rsquo;dan direkt istifade etmek&rdquo; sanıyorlar, diye d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum. Fakat bu realiteye rağmen hi&ccedil; gereği yokken, Risaleleri anlamamış&ccedil;asına, din d&uuml;şmanlarının eline AB gibi kendini ilahiyat Prof.&rsquo;u sanan Nur d&uuml;şmanlarından daha ileri, asılsız, hikmetsiz, iddiada bulunanlara, Allah insaf versin!İlahiyat&ccedil;ılar bile artık branşlaşmış, tefsirciler, hadis&ccedil;iler, fıkıh uleması vb. pek &ccedil;ok dala ayrılmış ve sadece kendi alanlarında ilerlemeye, ufuklarını genişletmeye ve o sahada dersler vermeye &ccedil;alışıyorlar. Herkesi, b&uuml;t&uuml;n ilim dallarına &ccedil;ağırmak ne kadar doğru olur ki! Fakat elbette ilahiyat sahasını se&ccedil;miş olanlar, hele bu alanda kariyer yapacakların ısrarla ve vukufiyetle bu temel ilimleri tahsil etmeleri her t&uuml;rl&uuml; m&uuml;lahazanın ve takdirin &uuml;zerindedir.&nbsp;</p> <p>Onlara asla ve kat&rsquo;a başarıları i&ccedil;in tebrik ve dua etmekten başka s&ouml;z s&ouml;yleme hakkımız da olamaz. Aksine o ilimlere yeterince vukufiyet kazanmayanların teşvik edilmesi taraftarıyız. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; İHL&rsquo;lerde son sınıfların Arap&ccedil;a derslerine hoca bulunamadığını ben Milli Eğitim de &ccedil;alışırken şahit oldum&hellip;<br /> (Devamı var)</p> <p>Halil K&Ouml;PR&Uuml;C&Uuml;OĞLU</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.