Mahir ADIBEŞ
Köşe Yazarı
Mahir ADIBEŞ
 

BİRDE KÖPEĞE SORALIM

BİRDE KÖPEĞE SORALIM İnsanlar hep özgürlükten bahseder ya, hayvanlar da hür yaratılmıştır. Kendiniz hürriyetten bahsederken hayvanları köleleştirmeye hakkınız var mı? O zaman kendin için yapılmasını istemediğini başkası için de yapma. İnsan merhametliyse, her şeye karşı merhametlidir ister insan olsun isterse hayvan, nebatat. İnsan zalim, sapıksa bütün yaratılanlara karşı öyledir; insanı da incitir, hayvanı da incitir. Bu kimseler havaya, suya, toprağa, tabiata karşıda zalim olurlar. Hayvanları istemedikleri ortamda yaşamaya zorlamak onlara yapılan bir zulümdür. Hiçbir bülbül kafeste yaşamayı tercih etmez… Bu benim fikrim, belki de yanılıyorum. Köpeklere sordunuz mu? “Ey köpek oğlu köpek seni evime alacağım, boynuna tasma takacağım, benimle birlikte yaşayacaksın. Birçok ihtiyacını karşılayacağım,” diye. Köpek kabul etti mi? Bilmiyorsanız ne hakkınız var onu evinize almaya? Bu olay bütün hayvanlar için geçerlidir. Emin olun hayvanlar bunu kabul etmez. Mesela; kurt, aslan, keklik v.s. Akvaryuma hapsetmezseniz balıklar da kabul etmez. Nankörlük insanlar için geçerli bir meziyet, hayvanlara iftira atmamak gerek. Tamam, daha önce batı ülkelerinde başlayan yalnızlığı giderme hastalığı bizde de salgın haline geldi. Toplumun çoğu kabullenmese de yasalar onların lehine; hayvanlar insana köle yapılıyor. Yasalar, lanet olsun o yasaları insanlar yapıyor! Hayvanlar yasa yapmıyorlar. Eşek istediği yerde anırır, horoz öter, köpek ısırır, kedi tırnaklar bunlar bir mevzuata bağlı olmaz. Sizce? Aslında hayvanların hepsi tabiatta hür olarak yaşamak isterler. Hatta sokaklarda insanların arasında yaşamak bile istemezler. Yalnız hazırcı bazı hayvanlar, köpek gibi, bu işe erken uyum sağlar ve hatta bazı şaklabanlıklar yaparak da insanlara kendilerini sevdirirler. Hiçbir köpek, kedi, fare, kuş öptün diye mutlu olmaz. Asalak yaşamaya alıştığından artık bu hali kabullenmiş görünür. Zamanla hayvan özelliklerini kaybeder. Kolaya kaçmak, hazırcı ne derseniz deyin. Hayır, bunlar bir karşılıklı çıkar ilişkisi değil! Kangal köpeğinin sürüyü saldırılardan koruması, eşeğin yük taşımaya karşılık kış, yaz boğazını doyurması sayılabilir. Buraya kadar her şey normal görünüyor. İşin gerçeği hayvanların tabiatta hür olarak yaşamasıdır. Şehirlerde başıboş hayvanların dolaşmasının birçok sakıncası vardır; hastalık, ısırma vakaları, trafik kazaları gibi. Medeni bir ülkeye bu görüntüler yakışmıyor. Bu durum insanın insanlık değerlerinden uzaklaşıp, hayvanlık değerlerinin öne çıkması olarak sayabiliriz. Daha çok maneviyattan uzak yaşayanlarda görülmektedir. İnsanlar isterse yabanda götürüp hayvanlara yiyecek, su verebilirler. Bu bir ahlaki durumdur, maneviyata dayanır. Yalnız bir köpeği eve alıp, tasma takıp, boğazını doyuruyorum diye esir yaşatmak aynı şey değil. Sizin ona reva gördüğünüz bu durumu köpek doğuştan kabullenmedi. İnsan onu yavaş yavaş arızalı duygularına alet etti. Köpeklerle olan bu birlikte yaşama zaman ile akrabalığa dönüşmüş bulunmaktır. Bu hal, aile yapısının yeni bir aileye dönüşmüş şeklidir. Bunun için kelimelerde de kayma olmaktadır. Mesela; babacım, annecim, kızım, oğlum, yavrum, vefat kelimelerini köpekler için kullanılır olması. Bu aile anlayışının bizlere direttiği sonuç böyle oldu. Yazılan bir dilekçede, “Köpeğim vefat etti. Onu defnetmek istiyorum…” Sözünü okuduğumda çok yadırgamıştım. Benim çocuğum bir köpeğe “babacım” desin istemem hatta asla kabul etmem. İnsanlar, insanlar arasında yalnızlaşıyor. Yalnızlıklarını değişik hayvanları evlerine alarak maskelemeye çalışıyorlar. Bu durum zamanla insanlar arasında uzaklaşmaya sebep olacak. Zamanımızda geniş aile yapısı böyle bir hale dönüşmüş durumda. Mahir Adıbeş
Ekleme Tarihi: 19 Haziran 2022 - Pazar

BİRDE KÖPEĞE SORALIM

BİRDE KÖPEĞE SORALIM İnsanlar hep özgürlükten bahseder ya, hayvanlar da hür yaratılmıştır. Kendiniz hürriyetten bahsederken hayvanları köleleştirmeye hakkınız var mı? O zaman kendin için yapılmasını istemediğini başkası için de yapma. İnsan merhametliyse, her şeye karşı merhametlidir ister insan olsun isterse hayvan, nebatat. İnsan zalim, sapıksa bütün yaratılanlara karşı öyledir; insanı da incitir, hayvanı da incitir. Bu kimseler havaya, suya, toprağa, tabiata karşıda zalim olurlar. Hayvanları istemedikleri ortamda yaşamaya zorlamak onlara yapılan bir zulümdür. Hiçbir bülbül kafeste yaşamayı tercih etmez… Bu benim fikrim, belki de yanılıyorum. Köpeklere sordunuz mu? “Ey köpek oğlu köpek seni evime alacağım, boynuna tasma takacağım, benimle birlikte yaşayacaksın. Birçok ihtiyacını karşılayacağım,” diye. Köpek kabul etti mi? Bilmiyorsanız ne hakkınız var onu evinize almaya? Bu olay bütün hayvanlar için geçerlidir. Emin olun hayvanlar bunu kabul etmez. Mesela; kurt, aslan, keklik v.s. Akvaryuma hapsetmezseniz balıklar da kabul etmez. Nankörlük insanlar için geçerli bir meziyet, hayvanlara iftira atmamak gerek. Tamam, daha önce batı ülkelerinde başlayan yalnızlığı giderme hastalığı bizde de salgın haline geldi. Toplumun çoğu kabullenmese de yasalar onların lehine; hayvanlar insana köle yapılıyor. Yasalar, lanet olsun o yasaları insanlar yapıyor! Hayvanlar yasa yapmıyorlar. Eşek istediği yerde anırır, horoz öter, köpek ısırır, kedi tırnaklar bunlar bir mevzuata bağlı olmaz. Sizce? Aslında hayvanların hepsi tabiatta hür olarak yaşamak isterler. Hatta sokaklarda insanların arasında yaşamak bile istemezler. Yalnız hazırcı bazı hayvanlar, köpek gibi, bu işe erken uyum sağlar ve hatta bazı şaklabanlıklar yaparak da insanlara kendilerini sevdirirler. Hiçbir köpek, kedi, fare, kuş öptün diye mutlu olmaz. Asalak yaşamaya alıştığından artık bu hali kabullenmiş görünür. Zamanla hayvan özelliklerini kaybeder. Kolaya kaçmak, hazırcı ne derseniz deyin. Hayır, bunlar bir karşılıklı çıkar ilişkisi değil! Kangal köpeğinin sürüyü saldırılardan koruması, eşeğin yük taşımaya karşılık kış, yaz boğazını doyurması sayılabilir. Buraya kadar her şey normal görünüyor. İşin gerçeği hayvanların tabiatta hür olarak yaşamasıdır. Şehirlerde başıboş hayvanların dolaşmasının birçok sakıncası vardır; hastalık, ısırma vakaları, trafik kazaları gibi. Medeni bir ülkeye bu görüntüler yakışmıyor. Bu durum insanın insanlık değerlerinden uzaklaşıp, hayvanlık değerlerinin öne çıkması olarak sayabiliriz. Daha çok maneviyattan uzak yaşayanlarda görülmektedir. İnsanlar isterse yabanda götürüp hayvanlara yiyecek, su verebilirler. Bu bir ahlaki durumdur, maneviyata dayanır. Yalnız bir köpeği eve alıp, tasma takıp, boğazını doyuruyorum diye esir yaşatmak aynı şey değil. Sizin ona reva gördüğünüz bu durumu köpek doğuştan kabullenmedi. İnsan onu yavaş yavaş arızalı duygularına alet etti. Köpeklerle olan bu birlikte yaşama zaman ile akrabalığa dönüşmüş bulunmaktır. Bu hal, aile yapısının yeni bir aileye dönüşmüş şeklidir. Bunun için kelimelerde de kayma olmaktadır. Mesela; babacım, annecim, kızım, oğlum, yavrum, vefat kelimelerini köpekler için kullanılır olması. Bu aile anlayışının bizlere direttiği sonuç böyle oldu. Yazılan bir dilekçede, “Köpeğim vefat etti. Onu defnetmek istiyorum…” Sözünü okuduğumda çok yadırgamıştım. Benim çocuğum bir köpeğe “babacım” desin istemem hatta asla kabul etmem. İnsanlar, insanlar arasında yalnızlaşıyor. Yalnızlıklarını değişik hayvanları evlerine alarak maskelemeye çalışıyorlar. Bu durum zamanla insanlar arasında uzaklaşmaya sebep olacak. Zamanımızda geniş aile yapısı böyle bir hale dönüşmüş durumda. Mahir Adıbeş
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.