Mahir ADIBEŞ
Köşe Yazarı
Mahir ADIBEŞ
 

Bizim Mahallenin İnsanları: ARICI SÜLEYMAN AMCA

<p><strong>Yunus G&ouml;n&uuml;ll&uuml; Adam:</strong></p> <p>Bunlar bizim mahallenin insanları!.. Bizim, sizin ne fark eder, &uuml;lkemizin insanları. G&ouml;z&uuml; tok, kanaatk&acirc;r, g&ouml;nl&uuml; zengin insanlar. Adeta tuğlaların arasındaki har&ccedil; gibiler, nesilleri birbirine yakın tutmak i&ccedil;in varlar. Bazısı fırıncı bazısı &ccedil;ifti, berber, marangoz vesaire ne iş yaparsa yapsın severek yapan insanlar. Onlar bizim hafızamız, sesimiz, aksakallılarımız, g&ouml;n&uuml;l dostlarımız&hellip;</p> <p>Her mahallede b&ouml;yle insanlar vardır. Farkında bile olunmaz, onların kıymeti &ouml;lmeden &ouml;nce bilinsin istiyoruz. Sevinince g&uuml;lmezler, &uuml;z&uuml;l&uuml;nce belli etmezler, sıkıştırmayınca konuşmazlar. Onlar i&ccedil;in davranışları, yaptıkları &ouml;nemli değil, tabi halleri. &ldquo;Konuşacak bir şey yok ki işte geldik gidiyoruz,&rdquo; diyorlar.</p> <p>&Ccedil;iğli K&ouml;yi&ccedil;i Mahallesi, zamanında b&uuml;y&uuml;k bir k&ouml;ym&uuml;ş. Ekilen tarlalar ve hayvancılık varmış. Meyve bah&ccedil;eleri, zeytinlikler etrafta bolmuş. Şehirleşme y&uuml;ksek binalarla &ccedil;evresini sarmış ama merkeze dokunamamış h&acirc;l&acirc; sokaklar dar, esnaf eski k&uuml;&ccedil;&uuml;k d&uuml;kk&acirc;nlarda iş yapıyor. Uzaktan ge&ccedil;enler el sallayarak selam verir. G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde etrafta ne mera kalmış ne de bağ-bah&ccedil;e.</p> <p>&ldquo;Benim kimseye k&ouml;t&uuml;l&uuml;ğ&uuml;m dokunmadı,&rdquo; diyerek s&ouml;ze başlıyor S&uuml;leyman Amca, &ldquo;evim biraz &ouml;tede, sabah geliyorum akşama kadar buradayım. Kahveye gitmem, beni arayan burada bulur&hellip;&rdquo; derken yolun kenarında bal, polen, kabak, ebeg&uuml;meci, fasulye, ısırgan v.s. sattığı yeri kastediyor. Bazen arıların yanına gidiyormuş. Bah&ccedil;eye sulamak i&ccedil;in gece, sebzeleri, otları toplamak i&ccedil;in sabah erkenden kalkıp işleri hallediyormuş.</p> <p>Namaz vakti yaklaşınca yolun karşısında &Ccedil;ay Mahallesi Camisinin şadırvanında abdestini alıp ezanla birlikte camiye giriyor. İnşaatlarda kullanılan el arabasını tezg&acirc;h yapmış. Arabanın &uuml;zerinde sattığı &uuml;r&uuml;nler &ouml;ğlece duruyor, yanında kimseler yok. Bir karton kutu i&ccedil;erisinde a&ccedil;ıkta bozuk paralar&hellip; &ldquo;Sen yokken paraları, balları alan olmuyor mu?&rdquo; diye soruyorum, g&uuml;l&uuml;ms&uuml;yor; &ldquo;Alsın be, ihtiyacı varsa helal olsun&hellip;&rdquo; diyor, Yunus g&ouml;n&uuml;ll&uuml; adam. Ne tezg&acirc;hın &uuml;zerindeki bozuk paraları sayıyor ne de arabanın &uuml;zerindeki bal kavanozlarını.</p> <p>S&uuml;leyman Yıldız, İzmir &Ccedil;iğli, K&ouml;yi&ccedil;i Mahallesinde ik&acirc;met etmektedir. Mahalle sakinleri tarafından tanılan ve saygı duyulan biri. &ldquo;Burada herkes birbirini tanır,&rdquo; diyor. Elinden geldiğince &ccedil;evresine yardımı dokunuyor. Yetmiş beş yaşa g&ouml;re hen&uuml;z din&ccedil; duruyor. O K&ouml;yi&ccedil;i Mahallesinin Arıcı S&uuml;leyman Amcası. Sarışın, uzun boylu, pehlivan yapılı adam; başında p&uuml;sk&uuml;ll&uuml; fesi ve kareli g&ouml;mleği ile nerede g&ouml;rsen tanırsın. Azdan ağarmış sa&ccedil;ları, kaşları, sakalına rağmen onun y&uuml;z&uuml;nde hi&ccedil; derin izlere rastlamazsın. O sempatik g&ouml;r&uuml;nt&uuml;s&uuml;n&uuml;, g&uuml;ler y&uuml;z&uuml;n&uuml; herkese g&ouml;steriyor.</p> <p>Sokaktan ge&ccedil;en yaşlı adamlar, kadınlar alacağını tezg&acirc;htan aldıktan sonra, &ldquo;Parasını sonra veririm&rdquo; ya da &ldquo;g&ouml;nderirim,&rdquo; deyip sırtını d&ouml;n&uuml;p gidiyor. &ldquo;Parayı getiriyorlar mı?&rdquo; diye sorduğumda, &ldquo;Ne olacak yani, sonradan verir,&rdquo; diyor umursamadan.</p> <p><strong>Biz T&uuml;rk&rsquo;&uuml;z:</strong></p> <p>Yugoslavya muhaciri olduğundan, &ldquo;Boşnak mısın?&rdquo; diye sorunca kızdı, y&uuml;z&uuml;me sert bir bakış fırlattı, &ldquo;Yok be biz T&uuml;rk&rsquo;&uuml;z. Bizim orada T&uuml;rk&ccedil;e konuşlanır. T&uuml;rk&ccedil;e bizim ana dilimiz. Başka dil bilmeyiz,&rdquo; dedi. Ben mahcup oldum. &ldquo;Geliş sebebiniz neydi?&rdquo; Başını iki yana salladı, &ldquo;&Ccedil;ocuklar!.. &Ccedil;ocukların eğitimi&hellip; Orada okutsak din, dil &ouml;ğrenemeyeceklerdi. Başka sebep yoktu&hellip;&rdquo; diye anlattı. S&uuml;leyman Amca, katıksız bir Osmanlı, M&uuml;sl&uuml;man yani T&uuml;rk; dil-din onun i&ccedil;in varlığının sebebi.</p> <p>S&uuml;leyman Yıldız 1944 yılında Yugoslavya&rsquo;nın &Uuml;sk&uuml;p&rsquo;te doğmuş. Askerliğini Mostar&rsquo;da yapmış. Doğduğu şehirde evlenmiş, iki &ccedil;ocuğu olmuş. 1970 yılında annesinden, babasından, kardeşlerinden ayrılarak kayınpederiyle birlikte T&uuml;rkiye&rsquo;ye g&ouml;&ccedil;m&uuml;şler. Burada akrabaları varmış. Manisa Akhisar&rsquo;da akrabalarının yanında d&ouml;rt ay kaldıktan sonra İzmir&rsquo;e gelip &Ccedil;iğliye yerleşmiş. &ldquo;T&uuml;rkiye&rsquo;ye geldikten sonra hayat kolaylaştı,&rdquo; diyor. &ldquo;O zaman Tariş depoları yapılıyordu orada işe girdim. Sonra inşaatlarda &ccedil;alıştım, demir, kaynak işini &ouml;ğrendim&hellip;&rdquo; &Ccedil;ok g&uuml;zel hatıraları var, o g&uuml;nleri yaşayarak anlattı. İki &ccedil;ocuğu da T&uuml;rkiye&rsquo;de doğmuş. Bir kız &uuml;&ccedil; erkek &ccedil;ocukları varmış. Yıllar &ouml;nce sigortadan emekliye ayrılmış.</p> <p>&ldquo;Anam &ouml;lene kadar &Uuml;sk&uuml;p&rsquo;teki k&ouml;ye gidip geldim. Anamdan sonra artık gitmedim,&rdquo; derken fark ettirmemek i&ccedil;in uğraşıyor ama y&uuml;z&uuml;nde ince &ccedil;izgiler titriyor.</p> <p><strong>Ne Arı Kaldı Ne De Koyun Kuzu:</strong></p> <p>&Ccedil;iğli K&ouml;yi&ccedil;i Mahallesinde d&ouml;rt katlı bir ev yapmışlar. &Ccedil;ocuklarıyla beraber aynı binada oturuyormuş. &ldquo;Arsayı m&uuml;teahhitte vermediniz mi?&rdquo; diye sordum. &ldquo;Yok vermedik, kendimiz yaptık. M&uuml;teahhitte verenlerin arsası elden gitti sonunda tek bir daireleri kaldı. Tarlalarında koyun, sığır, tavuk besliyorlardı artık onu da yapamıyorlar. Buralar şehir oldu, hayvan beslemeye m&uuml;saade etmezler. Bizim arıları da şik&acirc;yet etmişler&hellip;&rdquo;</p> <p>Yaklaşık yirmi yıl &ouml;nce arıcılığa başlamış. Evinin yakınında komşusunun bah&ccedil;esine koymuş kovanları. O bah&ccedil;e otuz-kırk yıldır kendi elindeymiş. &ldquo;Bah&ccedil;enin sahibi de muhacirdi. Bana bıraktı, arayıp sormaz. İşte orada oyalanıyoruz, ee nolacak vakit b&ouml;yle ge&ccedil;iyor,&rdquo; diyerek, arkasından ekliyor, &ldquo;hangi işte &ccedil;alışırsan &ccedil;alış hakkını veriyorsan geliri olur.&rdquo; Komşusu bah&ccedil;eyi emanet edip gitmiş. S&uuml;leyman Amca, bah&ccedil;eye sahip oluyor. İncir ağa&ccedil;ları var, salatalık ekiyor, az miktarda kabak, fasulye, biber, patlıcan yetiştiriyor. &Uuml;rettiklerini K&ouml;yi&ccedil;i Mahallesinin merkezinde &Ccedil;ay Mahallesi Camisinin tam karşısında k&ouml;şede satmaya getiriyor.</p> <p>İnşaatlarda kullanılan el arabasının i&ccedil;erisinde, mevsimine g&ouml;re &uuml;rettiklerini her g&uuml;n caminin karşısında beton elektrik direğinin yanındaki k&ouml;şeye koyuyor. K&uuml;&ccedil;&uuml;k bir iskemlesi var. Arabasının &uuml;zerinde sattığı, kendi &uuml;retimi olan arı &uuml;r&uuml;nleri, bal ve polenlere etiket yapıştırmış. S&uuml;leyman amca hile hurda bilmez. Yunus g&ouml;n&uuml;ll&uuml; bir adam, dedik ya herkes ona g&uuml;veniyor. Arı dağda bayırda ne buluyorsa balı ondan yapıyor. Polen de kendi topladığı kadar şişelere koyup satıyor. Bahar ve sonbaharda bah&ccedil;ede yabani olarak ısırgan ve ebeg&uuml;meci &ccedil;ıkıyor. Balın, polenin yanında o otları getiriyor. Mevsiminde &ccedil;ıkan dut tezgahta g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Yazın hıyar, biber oluyor. Sebzelerde tek kullandığı koyun g&uuml;bresi; ila&ccedil; ve fenni g&uuml;bre yok. Onun i&ccedil;in g&ouml;r&uuml;nt&uuml;s&uuml; hoş olmayan sebzelerin lezzeti &ccedil;ok iyi, bilenler satın alıyor. Sonbahar da kabak, Ekim ayında taze fasulye &ccedil;ıkıyor. S&uuml;leyman amcanın el arabasının &uuml;zerinde zaman zaman bunları g&ouml;rmek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r.</p> <p>Yoldan ge&ccedil;en biri sesleniyor, &ldquo;Bana iki kilo fasulye ayır d&ouml;n&uuml;ş&uuml; alayım&hellip;&rdquo; Anlaşıldı mevsim Sonbahar.</p> <p>Her g&uuml;n evden y&uuml;klenip getirip k&ouml;şedeki yerine, duvarın dibine yerleşir. Akşama kadar satış yapıyor; gelenle gidenle sohbet ediyor. &ldquo;Evde dursam yapacak bir iş yok, can sıkıntısı,&rdquo; diye anlatıyor. O g&uuml;n satacağı kadar kabağı soyup poşetliyor. &ldquo;Her zaman satış olur mu?&rdquo; &ldquo;Her zaman aynı olmaz. Nasip neyse o kadar. Fasulye, kabak satılır. Bal seyrek, ara sıra da polen satılır&hellip;&rdquo;</p> <p>İlk zamanlar oraya gelip gidenlerin akrabası olduğunu sanmıştım. Ka&ccedil; defa sohbet ederken &ccedil;ayımız, tatlımız, b&ouml;reğimiz geldi. Yurttaki &ccedil;ocuklara &uuml;cretsiz bal g&ouml;nderdiğine şahit oldum. İşte b&ouml;yle kazanmış, &ldquo;Arıcı S&uuml;leyman amca&rdquo; unvanını. Ne zaman k&ouml;şedeki yerine gelmese g&ouml;zler onu arar. Bir g&uuml;n &ccedil;ıkıp gelince, &ldquo;Arıların yanına gitmiştim,&rdquo; diye anlatır.</p> <p>&ldquo;Arı &ccedil;ok g&uuml;zel bir şey ama bundan sonra kim yapacak?..&rdquo; derken, yaşlandığını ima etti sanırım. Bir de mahalleden arıları şik&acirc;yet etmişler, sanırım bu olay onun canını sıktı. Bu konu &uuml;zerine konuşmadı. Yalnız &ldquo;Haklılar artık buralar şehir oldu. Tarlalarını kat karşılığı verenler şimdi buralardan gitmek zorunda kalıyor. Tarlayı verirken d&uuml;ş&uuml;necektin. Verimli topraklar şimdi beton yığını ne arı kalır ne de koyun kuzu&hellip;&rdquo; Arıları yirmi yıldır koyduğu bah&ccedil;esinden kaldırıp on kilometre uzağa g&ouml;t&uuml;rm&uuml;ş. Artık her g&uuml;n uğrayamıyor yanlarına&hellip;</p> <p>S&uuml;leyman Amcanın &ccedil;ok dostu, arkadaşı, tanıyanı var, bunu orada onun k&uuml;&ccedil;&uuml;k iskemlesine oturup konuşurken anladım. Selam vermeden yoldan ge&ccedil;en yok. Bal almak i&ccedil;in, Harmandalından, Karşıyaka&rsquo;dan gelenler oluyor. Bence burada bal bahane, S&uuml;leyman Amca ile sohbet etmek i&ccedil;in gelen onun eskiden beri arkadaşları.</p> <p>Getirilen bir selamın onu ne kadar mutlu ettiğini g&ouml;rd&uuml;m&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p><strong>Mahir Adıbeş</strong></p>
Ekleme Tarihi: 16 Mart 2020 - Pazartesi

Bizim Mahallenin İnsanları: ARICI SÜLEYMAN AMCA

<p><strong>Yunus G&ouml;n&uuml;ll&uuml; Adam:</strong></p> <p>Bunlar bizim mahallenin insanları!.. Bizim, sizin ne fark eder, &uuml;lkemizin insanları. G&ouml;z&uuml; tok, kanaatk&acirc;r, g&ouml;nl&uuml; zengin insanlar. Adeta tuğlaların arasındaki har&ccedil; gibiler, nesilleri birbirine yakın tutmak i&ccedil;in varlar. Bazısı fırıncı bazısı &ccedil;ifti, berber, marangoz vesaire ne iş yaparsa yapsın severek yapan insanlar. Onlar bizim hafızamız, sesimiz, aksakallılarımız, g&ouml;n&uuml;l dostlarımız&hellip;</p> <p>Her mahallede b&ouml;yle insanlar vardır. Farkında bile olunmaz, onların kıymeti &ouml;lmeden &ouml;nce bilinsin istiyoruz. Sevinince g&uuml;lmezler, &uuml;z&uuml;l&uuml;nce belli etmezler, sıkıştırmayınca konuşmazlar. Onlar i&ccedil;in davranışları, yaptıkları &ouml;nemli değil, tabi halleri. &ldquo;Konuşacak bir şey yok ki işte geldik gidiyoruz,&rdquo; diyorlar.</p> <p>&Ccedil;iğli K&ouml;yi&ccedil;i Mahallesi, zamanında b&uuml;y&uuml;k bir k&ouml;ym&uuml;ş. Ekilen tarlalar ve hayvancılık varmış. Meyve bah&ccedil;eleri, zeytinlikler etrafta bolmuş. Şehirleşme y&uuml;ksek binalarla &ccedil;evresini sarmış ama merkeze dokunamamış h&acirc;l&acirc; sokaklar dar, esnaf eski k&uuml;&ccedil;&uuml;k d&uuml;kk&acirc;nlarda iş yapıyor. Uzaktan ge&ccedil;enler el sallayarak selam verir. G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde etrafta ne mera kalmış ne de bağ-bah&ccedil;e.</p> <p>&ldquo;Benim kimseye k&ouml;t&uuml;l&uuml;ğ&uuml;m dokunmadı,&rdquo; diyerek s&ouml;ze başlıyor S&uuml;leyman Amca, &ldquo;evim biraz &ouml;tede, sabah geliyorum akşama kadar buradayım. Kahveye gitmem, beni arayan burada bulur&hellip;&rdquo; derken yolun kenarında bal, polen, kabak, ebeg&uuml;meci, fasulye, ısırgan v.s. sattığı yeri kastediyor. Bazen arıların yanına gidiyormuş. Bah&ccedil;eye sulamak i&ccedil;in gece, sebzeleri, otları toplamak i&ccedil;in sabah erkenden kalkıp işleri hallediyormuş.</p> <p>Namaz vakti yaklaşınca yolun karşısında &Ccedil;ay Mahallesi Camisinin şadırvanında abdestini alıp ezanla birlikte camiye giriyor. İnşaatlarda kullanılan el arabasını tezg&acirc;h yapmış. Arabanın &uuml;zerinde sattığı &uuml;r&uuml;nler &ouml;ğlece duruyor, yanında kimseler yok. Bir karton kutu i&ccedil;erisinde a&ccedil;ıkta bozuk paralar&hellip; &ldquo;Sen yokken paraları, balları alan olmuyor mu?&rdquo; diye soruyorum, g&uuml;l&uuml;ms&uuml;yor; &ldquo;Alsın be, ihtiyacı varsa helal olsun&hellip;&rdquo; diyor, Yunus g&ouml;n&uuml;ll&uuml; adam. Ne tezg&acirc;hın &uuml;zerindeki bozuk paraları sayıyor ne de arabanın &uuml;zerindeki bal kavanozlarını.</p> <p>S&uuml;leyman Yıldız, İzmir &Ccedil;iğli, K&ouml;yi&ccedil;i Mahallesinde ik&acirc;met etmektedir. Mahalle sakinleri tarafından tanılan ve saygı duyulan biri. &ldquo;Burada herkes birbirini tanır,&rdquo; diyor. Elinden geldiğince &ccedil;evresine yardımı dokunuyor. Yetmiş beş yaşa g&ouml;re hen&uuml;z din&ccedil; duruyor. O K&ouml;yi&ccedil;i Mahallesinin Arıcı S&uuml;leyman Amcası. Sarışın, uzun boylu, pehlivan yapılı adam; başında p&uuml;sk&uuml;ll&uuml; fesi ve kareli g&ouml;mleği ile nerede g&ouml;rsen tanırsın. Azdan ağarmış sa&ccedil;ları, kaşları, sakalına rağmen onun y&uuml;z&uuml;nde hi&ccedil; derin izlere rastlamazsın. O sempatik g&ouml;r&uuml;nt&uuml;s&uuml;n&uuml;, g&uuml;ler y&uuml;z&uuml;n&uuml; herkese g&ouml;steriyor.</p> <p>Sokaktan ge&ccedil;en yaşlı adamlar, kadınlar alacağını tezg&acirc;htan aldıktan sonra, &ldquo;Parasını sonra veririm&rdquo; ya da &ldquo;g&ouml;nderirim,&rdquo; deyip sırtını d&ouml;n&uuml;p gidiyor. &ldquo;Parayı getiriyorlar mı?&rdquo; diye sorduğumda, &ldquo;Ne olacak yani, sonradan verir,&rdquo; diyor umursamadan.</p> <p><strong>Biz T&uuml;rk&rsquo;&uuml;z:</strong></p> <p>Yugoslavya muhaciri olduğundan, &ldquo;Boşnak mısın?&rdquo; diye sorunca kızdı, y&uuml;z&uuml;me sert bir bakış fırlattı, &ldquo;Yok be biz T&uuml;rk&rsquo;&uuml;z. Bizim orada T&uuml;rk&ccedil;e konuşlanır. T&uuml;rk&ccedil;e bizim ana dilimiz. Başka dil bilmeyiz,&rdquo; dedi. Ben mahcup oldum. &ldquo;Geliş sebebiniz neydi?&rdquo; Başını iki yana salladı, &ldquo;&Ccedil;ocuklar!.. &Ccedil;ocukların eğitimi&hellip; Orada okutsak din, dil &ouml;ğrenemeyeceklerdi. Başka sebep yoktu&hellip;&rdquo; diye anlattı. S&uuml;leyman Amca, katıksız bir Osmanlı, M&uuml;sl&uuml;man yani T&uuml;rk; dil-din onun i&ccedil;in varlığının sebebi.</p> <p>S&uuml;leyman Yıldız 1944 yılında Yugoslavya&rsquo;nın &Uuml;sk&uuml;p&rsquo;te doğmuş. Askerliğini Mostar&rsquo;da yapmış. Doğduğu şehirde evlenmiş, iki &ccedil;ocuğu olmuş. 1970 yılında annesinden, babasından, kardeşlerinden ayrılarak kayınpederiyle birlikte T&uuml;rkiye&rsquo;ye g&ouml;&ccedil;m&uuml;şler. Burada akrabaları varmış. Manisa Akhisar&rsquo;da akrabalarının yanında d&ouml;rt ay kaldıktan sonra İzmir&rsquo;e gelip &Ccedil;iğliye yerleşmiş. &ldquo;T&uuml;rkiye&rsquo;ye geldikten sonra hayat kolaylaştı,&rdquo; diyor. &ldquo;O zaman Tariş depoları yapılıyordu orada işe girdim. Sonra inşaatlarda &ccedil;alıştım, demir, kaynak işini &ouml;ğrendim&hellip;&rdquo; &Ccedil;ok g&uuml;zel hatıraları var, o g&uuml;nleri yaşayarak anlattı. İki &ccedil;ocuğu da T&uuml;rkiye&rsquo;de doğmuş. Bir kız &uuml;&ccedil; erkek &ccedil;ocukları varmış. Yıllar &ouml;nce sigortadan emekliye ayrılmış.</p> <p>&ldquo;Anam &ouml;lene kadar &Uuml;sk&uuml;p&rsquo;teki k&ouml;ye gidip geldim. Anamdan sonra artık gitmedim,&rdquo; derken fark ettirmemek i&ccedil;in uğraşıyor ama y&uuml;z&uuml;nde ince &ccedil;izgiler titriyor.</p> <p><strong>Ne Arı Kaldı Ne De Koyun Kuzu:</strong></p> <p>&Ccedil;iğli K&ouml;yi&ccedil;i Mahallesinde d&ouml;rt katlı bir ev yapmışlar. &Ccedil;ocuklarıyla beraber aynı binada oturuyormuş. &ldquo;Arsayı m&uuml;teahhitte vermediniz mi?&rdquo; diye sordum. &ldquo;Yok vermedik, kendimiz yaptık. M&uuml;teahhitte verenlerin arsası elden gitti sonunda tek bir daireleri kaldı. Tarlalarında koyun, sığır, tavuk besliyorlardı artık onu da yapamıyorlar. Buralar şehir oldu, hayvan beslemeye m&uuml;saade etmezler. Bizim arıları da şik&acirc;yet etmişler&hellip;&rdquo;</p> <p>Yaklaşık yirmi yıl &ouml;nce arıcılığa başlamış. Evinin yakınında komşusunun bah&ccedil;esine koymuş kovanları. O bah&ccedil;e otuz-kırk yıldır kendi elindeymiş. &ldquo;Bah&ccedil;enin sahibi de muhacirdi. Bana bıraktı, arayıp sormaz. İşte orada oyalanıyoruz, ee nolacak vakit b&ouml;yle ge&ccedil;iyor,&rdquo; diyerek, arkasından ekliyor, &ldquo;hangi işte &ccedil;alışırsan &ccedil;alış hakkını veriyorsan geliri olur.&rdquo; Komşusu bah&ccedil;eyi emanet edip gitmiş. S&uuml;leyman Amca, bah&ccedil;eye sahip oluyor. İncir ağa&ccedil;ları var, salatalık ekiyor, az miktarda kabak, fasulye, biber, patlıcan yetiştiriyor. &Uuml;rettiklerini K&ouml;yi&ccedil;i Mahallesinin merkezinde &Ccedil;ay Mahallesi Camisinin tam karşısında k&ouml;şede satmaya getiriyor.</p> <p>İnşaatlarda kullanılan el arabasının i&ccedil;erisinde, mevsimine g&ouml;re &uuml;rettiklerini her g&uuml;n caminin karşısında beton elektrik direğinin yanındaki k&ouml;şeye koyuyor. K&uuml;&ccedil;&uuml;k bir iskemlesi var. Arabasının &uuml;zerinde sattığı, kendi &uuml;retimi olan arı &uuml;r&uuml;nleri, bal ve polenlere etiket yapıştırmış. S&uuml;leyman amca hile hurda bilmez. Yunus g&ouml;n&uuml;ll&uuml; bir adam, dedik ya herkes ona g&uuml;veniyor. Arı dağda bayırda ne buluyorsa balı ondan yapıyor. Polen de kendi topladığı kadar şişelere koyup satıyor. Bahar ve sonbaharda bah&ccedil;ede yabani olarak ısırgan ve ebeg&uuml;meci &ccedil;ıkıyor. Balın, polenin yanında o otları getiriyor. Mevsiminde &ccedil;ıkan dut tezgahta g&ouml;r&uuml;n&uuml;yor. Yazın hıyar, biber oluyor. Sebzelerde tek kullandığı koyun g&uuml;bresi; ila&ccedil; ve fenni g&uuml;bre yok. Onun i&ccedil;in g&ouml;r&uuml;nt&uuml;s&uuml; hoş olmayan sebzelerin lezzeti &ccedil;ok iyi, bilenler satın alıyor. Sonbahar da kabak, Ekim ayında taze fasulye &ccedil;ıkıyor. S&uuml;leyman amcanın el arabasının &uuml;zerinde zaman zaman bunları g&ouml;rmek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r.</p> <p>Yoldan ge&ccedil;en biri sesleniyor, &ldquo;Bana iki kilo fasulye ayır d&ouml;n&uuml;ş&uuml; alayım&hellip;&rdquo; Anlaşıldı mevsim Sonbahar.</p> <p>Her g&uuml;n evden y&uuml;klenip getirip k&ouml;şedeki yerine, duvarın dibine yerleşir. Akşama kadar satış yapıyor; gelenle gidenle sohbet ediyor. &ldquo;Evde dursam yapacak bir iş yok, can sıkıntısı,&rdquo; diye anlatıyor. O g&uuml;n satacağı kadar kabağı soyup poşetliyor. &ldquo;Her zaman satış olur mu?&rdquo; &ldquo;Her zaman aynı olmaz. Nasip neyse o kadar. Fasulye, kabak satılır. Bal seyrek, ara sıra da polen satılır&hellip;&rdquo;</p> <p>İlk zamanlar oraya gelip gidenlerin akrabası olduğunu sanmıştım. Ka&ccedil; defa sohbet ederken &ccedil;ayımız, tatlımız, b&ouml;reğimiz geldi. Yurttaki &ccedil;ocuklara &uuml;cretsiz bal g&ouml;nderdiğine şahit oldum. İşte b&ouml;yle kazanmış, &ldquo;Arıcı S&uuml;leyman amca&rdquo; unvanını. Ne zaman k&ouml;şedeki yerine gelmese g&ouml;zler onu arar. Bir g&uuml;n &ccedil;ıkıp gelince, &ldquo;Arıların yanına gitmiştim,&rdquo; diye anlatır.</p> <p>&ldquo;Arı &ccedil;ok g&uuml;zel bir şey ama bundan sonra kim yapacak?..&rdquo; derken, yaşlandığını ima etti sanırım. Bir de mahalleden arıları şik&acirc;yet etmişler, sanırım bu olay onun canını sıktı. Bu konu &uuml;zerine konuşmadı. Yalnız &ldquo;Haklılar artık buralar şehir oldu. Tarlalarını kat karşılığı verenler şimdi buralardan gitmek zorunda kalıyor. Tarlayı verirken d&uuml;ş&uuml;necektin. Verimli topraklar şimdi beton yığını ne arı kalır ne de koyun kuzu&hellip;&rdquo; Arıları yirmi yıldır koyduğu bah&ccedil;esinden kaldırıp on kilometre uzağa g&ouml;t&uuml;rm&uuml;ş. Artık her g&uuml;n uğrayamıyor yanlarına&hellip;</p> <p>S&uuml;leyman Amcanın &ccedil;ok dostu, arkadaşı, tanıyanı var, bunu orada onun k&uuml;&ccedil;&uuml;k iskemlesine oturup konuşurken anladım. Selam vermeden yoldan ge&ccedil;en yok. Bal almak i&ccedil;in, Harmandalından, Karşıyaka&rsquo;dan gelenler oluyor. Bence burada bal bahane, S&uuml;leyman Amca ile sohbet etmek i&ccedil;in gelen onun eskiden beri arkadaşları.</p> <p>Getirilen bir selamın onu ne kadar mutlu ettiğini g&ouml;rd&uuml;m&hellip;</p> <p>&nbsp;</p> <p><strong>Mahir Adıbeş</strong></p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.