Mahir ADIBEŞ
Köşe Yazarı
Mahir ADIBEŞ
 

BU MEKTUB SANA

BU MEKTUB SANA Hafız, bu mektubu sana yazdım. Biliyorum kraldan daha kralcı olan bazı kimseler okuyunca bana kızacaklar hatta bağırıp çağırıp hakaret edecekler lakin benim hiçbir art niyetim yok, bu sadece bir durum tespiti. Son zamanlarda çok içime kapandım, sıkıldım, sana açmak istedim. Eğer vaktin olduysa aynı şeylere sen de şahit olmuşsundur. Hani başın çok kalabalık, pek vaktin olmaz, vakit ayıramazsın ya… Susmaya vicdanım el vermedi Hafız. İnanın tamamen iyi niyetli bir mektup... Hafız, bir gün tebdili kıyafet giyip halkın arasına karış. İnsanların gittiği yerleri dolaş; pazar yerleri, kasap, bakkal, manav, manifatura, lokanta, beyaz eşya dükkânı, sebze hali, hayvan pazarı vesaire… Oralarda konuşulanlara, söylenenlere, sohbetlere kulak ver. Gördüklerine dikkatli bak. İnsanların davranışlarını incele. O insanlardan biriymiş gibi davran. Hiçbir kaybın olmaz emin olun. Mal, para hırsı senin kulaklarını sağır, gözlerini kör etmiş; göremiyorsun duymuyorsun. Yoksa bu kadar ilgisiz kalamazsın. Ben bugün öyle yaptım! Her zamanki gibi iş yerinden ayrılıp halkın içine karışıp üç büyük dükkân dolaştım. İlk ikisinde tozşeker yok, üçüncüsünde ise çok az kalmış, fiyatı yüksek ama biraz sonda orada da kalmaz. Vakit öğlen ile ikindi arası; yani daha akşama çok var. Üstelik bu ay ramazan ayı. Ayçiçek yağında yedi günde üç kere zamlı etiket değiştiğini gördüm üstelik devletin satış dükkânında. Anladım ki bu ülkede zenginin tuzu kuru ne oluyorsa dar gelirliye oluyor. Zengin kendini korumaya almış, ne olsa yağ ekmek mecburi tüketilecek; insan ya yiyecek ya da acından geberecek!.. Bu aziz mübarek ramazan günü ikindi vakti senin de aynı yerlerde dolaşmaya çıkmanı tavsiye ederim. Bir saatini bizim burada bir fırın var oraya ayır. Fırın kapısının sağ tarafına bir plastik sandalye duruyor, boşsa kimseye sormadan otur. Burada gelip gidenleri seyret. Ben sürekli ekmeğimi aynı yerden alıyorum; orada yaklaşık iki-üç dakika zamanım geçiyor. Her üç günde bir farklı birilerine rastlıyorum. Siz orada bir saat oturursanız çok kişiye rastlayacaksınız. Bunlar dilenci değil, ezik-sıkılgan tavırlarından belli! O insanların kısık sesini duyacaksın: -Askıda ekmek var mı? -Bayat ekmek var mı? -Elli kuruşum eksik, iki ekmek verir misiniz, yoksa bir ekmek ver? -Pide alayım dedim, anamın canı çekmiş ama çok pahalı! Ne acımasız bir dönemde yaşıyoruz değil mi? Çocuklar, yaşlı kadınlar-erkekler utana sıkıla, tereddütlü, gözleri yere bakarak sessizce söylüyorlar. Ben bunlara sık sık rastlıyorum eminim siz de karşılaşacaksınız. Onların kısık sesini duymak istemiyorsanız, duymazsınız, birçoğu gibi! Gördüklerim şunlar: Çocukların boynu bükük, yaşlılar utanarak, tereddütlü... Bir insan için ne zor bir durum, düşünüyor musunuz?.. Aynı fırından ekmek alan ensesi kalın zengin adamın, yüksek topuklu kadının, pahalı araba binenin onları gördüğü-duyduğu yok. Onu duyan fırıncı ve birkaç duyarlı insan, yetmiyor! Yaşlı kadın, hayırsever birinin ikram ettiği pideye üç-beş defa teşekkür etti. “Helal olsun abla, hata sende değil bizde!” dedim alçak sesle. Neden öğle dediğimi belki anlamadı bile. Hafız, durum bu! Uzun zamandır sana yazmayı düşünüyordum, içimde dert olmuştu, seninle paylaştım. Ne düşünürsen düşün…. Saygılarımla. Mahir Adıbeş
Ekleme Tarihi: 16 Nisan 2022 - Cumartesi

BU MEKTUB SANA

BU MEKTUB SANA Hafız, bu mektubu sana yazdım. Biliyorum kraldan daha kralcı olan bazı kimseler okuyunca bana kızacaklar hatta bağırıp çağırıp hakaret edecekler lakin benim hiçbir art niyetim yok, bu sadece bir durum tespiti. Son zamanlarda çok içime kapandım, sıkıldım, sana açmak istedim. Eğer vaktin olduysa aynı şeylere sen de şahit olmuşsundur. Hani başın çok kalabalık, pek vaktin olmaz, vakit ayıramazsın ya… Susmaya vicdanım el vermedi Hafız. İnanın tamamen iyi niyetli bir mektup... Hafız, bir gün tebdili kıyafet giyip halkın arasına karış. İnsanların gittiği yerleri dolaş; pazar yerleri, kasap, bakkal, manav, manifatura, lokanta, beyaz eşya dükkânı, sebze hali, hayvan pazarı vesaire… Oralarda konuşulanlara, söylenenlere, sohbetlere kulak ver. Gördüklerine dikkatli bak. İnsanların davranışlarını incele. O insanlardan biriymiş gibi davran. Hiçbir kaybın olmaz emin olun. Mal, para hırsı senin kulaklarını sağır, gözlerini kör etmiş; göremiyorsun duymuyorsun. Yoksa bu kadar ilgisiz kalamazsın. Ben bugün öyle yaptım! Her zamanki gibi iş yerinden ayrılıp halkın içine karışıp üç büyük dükkân dolaştım. İlk ikisinde tozşeker yok, üçüncüsünde ise çok az kalmış, fiyatı yüksek ama biraz sonda orada da kalmaz. Vakit öğlen ile ikindi arası; yani daha akşama çok var. Üstelik bu ay ramazan ayı. Ayçiçek yağında yedi günde üç kere zamlı etiket değiştiğini gördüm üstelik devletin satış dükkânında. Anladım ki bu ülkede zenginin tuzu kuru ne oluyorsa dar gelirliye oluyor. Zengin kendini korumaya almış, ne olsa yağ ekmek mecburi tüketilecek; insan ya yiyecek ya da acından geberecek!.. Bu aziz mübarek ramazan günü ikindi vakti senin de aynı yerlerde dolaşmaya çıkmanı tavsiye ederim. Bir saatini bizim burada bir fırın var oraya ayır. Fırın kapısının sağ tarafına bir plastik sandalye duruyor, boşsa kimseye sormadan otur. Burada gelip gidenleri seyret. Ben sürekli ekmeğimi aynı yerden alıyorum; orada yaklaşık iki-üç dakika zamanım geçiyor. Her üç günde bir farklı birilerine rastlıyorum. Siz orada bir saat oturursanız çok kişiye rastlayacaksınız. Bunlar dilenci değil, ezik-sıkılgan tavırlarından belli! O insanların kısık sesini duyacaksın: -Askıda ekmek var mı? -Bayat ekmek var mı? -Elli kuruşum eksik, iki ekmek verir misiniz, yoksa bir ekmek ver? -Pide alayım dedim, anamın canı çekmiş ama çok pahalı! Ne acımasız bir dönemde yaşıyoruz değil mi? Çocuklar, yaşlı kadınlar-erkekler utana sıkıla, tereddütlü, gözleri yere bakarak sessizce söylüyorlar. Ben bunlara sık sık rastlıyorum eminim siz de karşılaşacaksınız. Onların kısık sesini duymak istemiyorsanız, duymazsınız, birçoğu gibi! Gördüklerim şunlar: Çocukların boynu bükük, yaşlılar utanarak, tereddütlü... Bir insan için ne zor bir durum, düşünüyor musunuz?.. Aynı fırından ekmek alan ensesi kalın zengin adamın, yüksek topuklu kadının, pahalı araba binenin onları gördüğü-duyduğu yok. Onu duyan fırıncı ve birkaç duyarlı insan, yetmiyor! Yaşlı kadın, hayırsever birinin ikram ettiği pideye üç-beş defa teşekkür etti. “Helal olsun abla, hata sende değil bizde!” dedim alçak sesle. Neden öğle dediğimi belki anlamadı bile. Hafız, durum bu! Uzun zamandır sana yazmayı düşünüyordum, içimde dert olmuştu, seninle paylaştım. Ne düşünürsen düşün…. Saygılarımla. Mahir Adıbeş
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.