Mahir ADIBEŞ
Köşe Yazarı
Mahir ADIBEŞ
 

ÇİFTLİĞİN YÖNETİCİSİ: TİLKİ

ÇİFTLİĞİN YÖNETİCİSİ: TİLKİ   Çiftliği Tilki yönetiyor ve çok iyi yönetiyorsa hiçbir hayvan ben tilkinin yönettiği çiftlikte yaşamam demez; aslan, kurt, kartal hariç. Hayvanların sırtları kuru, altları temiz, havadar, istedikleri yiyecekler veriliyor, içtikleri su yeterli ve temizse hayvanlar daha ne ister? İhtiyaçlardan birisi aksamaya başlayınca homurdanmalar, havlamalar, miyavlamalar, melemeler, böğürmeler başlar. Yani her hayvan kendi diliyle ihtiyacını, hakkını ister. Bu gayet makul ve mantıklı bir istektir. “Biz sizin ihtiyaçlarınızı karşılıyoruz, siz de bizim ihtiyaçlarımızı karşılayacaksınız,” demektir. Hayvanların isyan edebilmeleri için tam olarak ne istediklerini bilmeleri gerekir lakin beyinlerini kullanamadıklarından bir türlü eksiği anlayamazlar. Mesele pislik içinde yatıp kalksalar tepki vermezler. Sadece midelerine dokununca ses çıkarırlar. Önce eksiği bulup onu da kâhyaya bir şekilde anlatmalılar. O zaman onları başka hayvanlar çıkarına göre yönlendirir. İşte yönetici Tilki burada kurnazlık yapabilir ya da amacına göre programlar. Hayvanlar yalnız karınları açken bağırıp çağırdığına göre; suyu görene kadar susuzluğa, ölene kadar havasızlığa, ışığı görene kadar karanlığa tepki vermezler. Bir inek günde dört kilo ot yiyebildiği gibi bir kilo ot yiyerek de yaşayabilir. Bu yediği ot miktarı verimini etkiler, yani dört kilo ot yerse sütü bol olur, etlenir. Bir kilo ot verilirse inekten süt alınamaz ve zayıf olur. Şunu demek istiyorum Tilki çiftlikte yaşayan hayvanların yaşama payı ile verim payını birlikte düşünmek zorundadır. Süt vermelerini ve etlenmelerini istemiyorsa sadece az yiyecekle onları yaşatır. Her hâlükârda Tilki kârını, çıkarını ve yönettiği çiftliğin huzurunu düşünür. Hayvanlar midelerinin durumuna göre mutlu ya da mutsuz olduklarından ilgi o tarafa olur. Eğer Tilki çiftlikteki hayvanları yalnız et ve süt için besliyorsa yem karışımını ona göre ayarlaması gerekir. Mesela buzağılara göre bir beslenme, besilik danalara bir beslenme, damızlık danalara ayrı beslenme, süt ineklerine göre de ayrı bir beslenme şekli ayarlamalıdır.  Öküzlerin güçlü kuvvetli olması için daha farklı beslenme şekli uygulamak zorundadır. Yem karışımları keçiye, koyuna göre değişmez sadece ağırlığa göre yemin miktarı değişir. Eğer çiftlikte tavuk, ördek, kaz ya da domuz, at, eşek, kedi, köpek ve diğer hayvanlar varsa yemin içerikleri ona göre ayarlanır. İşte Tilki bu dengeyi iyi sağlayabilirse çiftlikte problem çıkmaz; bütün hayvanlar da mutlu yaşarlar. Tilki’de çok iyi ve her hayvanın saygı duyduğu bir kâhya saygı görür. Görüldüğü gibi çiftlik yönetmek dışarıdan görüldüğü gibi kolay değil. Önce akıllı olmak zorunda ve bu çiftlikteki hayvanlar ile tek tek uğraşacak. Sabırla çok çalışmak gerekir. Gün gelir Tilki yaşlanır. Yerine geçecek bir hayvan yetiştirmeyi düşünebilir. İşte o zaman işin şekli değişir. Yani etli-sütlü, kuvvetli, döğüşken, hızlı koşan değil de akıllı bir hayvan yetiştirmek istemelidir. O zaman bu akıllı hayvan hangisi olacak? Tilki düşünür nasıl birini seçmeli? İşin doğrusu her şey hesap kitap işidir. Bir bakar ki ot yedirdiği bütün hayvanları yönetiyor ama isyan eden ara sıra kedi, köpek! Ara sıra başkaldırsalar da çoğu zaman çıkarları için emir altına girip söyleneni yapıyorlar. Bunlar et seven olsa da aç kalınca tahıl ürünleri, et suyuna bandırılmış otları da yedikleri oluyor. Tilki iyiden iye düşünür; bu çiftliğin geleceği çok önemli… Kurt ile aslan kesinlikle kendi istediklerini yapıyor; asla emir altına girmeyi kabul etmez, ormanlarda yaşar; kurt dağların yükseğinden inmez. Bir de kartal var, tek dünyası uçsuz bucaksız mavi gökler, avını kendi arar bulur. Diğer hayvanların karnı acıkınca kapıya gelirler. O zaman yerine bırakacağı hayvan aklını kullanan, çıkarlarını düşünmeyen bütün çiftlik hayvanlarına faydalı olacak biri olmalı. Kurda teklif eder ama kabul etmez. Aslana teklif eder, “Ben ormanın kralıyım,” der yüzüne bakmaz. Kartal mavi göklere kanat açıp çekip gider. Tilki kendi yavrularından birini yerine bırakmayı aklına kor fakat biri tavukları boğup çiftlikten kaçar öbürü köpekle hiç anlaşamaz. Hayvanların birçoğu yönetime karşı farklı tavırlardadır. Mesele kedi, köpek yiyecek bulamazsa çekip başka kapıya gider. Keçiler ise ses sese katıp isyan eder kayalara çıkıp inmezler. Koyun ile sığırlar bulursa yerler bulamazsa yol gözlerler. Onun için koyun ve sığırlar sürü sayılır, yönetilmesi kolaydır lakin yönetici olamazlar. Bunlar Tilki’nin insafına kalmıştır. Eee Tilki sonuçta yönetici koltuğunda oturmakta, çiftliğin kâhyası! Duygusal, kindar, yanlı düşünemez; bencil, nemelazımcı hiç olamaz. Az çok vicdan sahibi, adalet dağıtan hayvan olmalı. Uzun uzadıya düşünüp taşınır. Varır insanoğlunun yanına. “Bu çiftliği sana bırakayım, istediğin gibi yönet! Sen insansın, akıllısın, vicdanlısın, hak yemezsin, adilsin,” der. İnsan hiç düşünmeden kabul eder. Hem ot hem de et yiyen canlı, hepsiyle kolayca anlaşır. İnsan beynini iyi kullanır, tilki de bu özelliğini biliyordu zaten. Üstelik kendisi kadar da kurnaz, iyi yönetici olur. İnsan, baktı ki can boğazdan geçiyor. Önce bütün hayvanları tek tek tanıdı. Et yiyene et, ot yiyene ot verdi. Hayvanlar halinden memnun, mutlu, insan da gidişattan memnun. Akıllı, güçlü, kuvvetli olacaklara yeterince et, süt, yumurta verir. Süt, et vereceklere ve ağır işlerde çalışanlara ise ot verir. Bir gün anladı ki insanlar hayvanlara benziyor! Kimisi at, eşek, it, kedi; kimisi inek, koyun, keçi tavuk, ördek, kaz; kimisi de kurt, aslan, kartal. İneğe, koyuna, keçiye ihtiyaçlarına göre yemler karıştırdı. Eşek önüne ot koysan ot, saman koysan saman yiyor; ara sıra arpa görünce de çok seviniyor. At kibar bir hayvan ve çok verimli, daha çok arpa seviyor, çiçeği yeni açmış yonca, korunga, fiğ’e bayılıyor. Kedi, köpek insan artıklarıyla idare ediyor; köpek yal yemeye de bayılıyor. Tavuk, ördek, kaz hava açık olduğunda, tarlalarda, dere kenarlarında idare ediyor; harman artıklarıyla kışı geçiriyor. İnsan kendi soyundan olanları çok karışık buldu! Yiyeceğini fazla versen başkaldırıyor, az versen verimden düşüyor, et versen kendini kral sanıyor, ot versen inek oluyor. Konuya bir yerden başlamalıydı. İnsanları çalıştıracağı işe göre sınıflara ayırdı. Önce kendine yakın ailesinden başladı! İnsan kendi ailesine kırmızı et, süt, yumurta ve bal yedirirken, hısım akrabaya kanatlı ve balıketini tavsiye etti; ot yemelerinde de bir sakınca görmedi. Bu gurupları kendine bağlı tuttu. Emrinde çalışacaklara ise daha çok meyve, sebze, ekmek yemelerini önerdi. Bu grup da çok fazla düşünmedi, karınları tok, kalacak yerleri de vardı, hallerinden memnundular. Otyiyenleri inek, koyun gibi sağdı, çalıştırdı; hiç isyan etmediler. Yöneticiye minnet duydular. Bazıları eşeğe benzedi sürekli çalıştı, sırtından yük eksik olmadı. Beyaz et yedirdiklerine at gibi bindi, her tarafa koşturdu, tımar etti. Kırmızı et yedirdiği şehzadeler, prensler, hanım ağalar bazısı tilki, bazısı kurt, bazısı aslan oldu istedikleri gibi çiftliği yönettiler. İnsan sonunda şunu anladı: Otyiyenler, et yiyenlere hizmet edecekler. Bir başka deyimle; et yiyenler otyiyenleri yönetecekler. Önemli Not: Duygu toplumlarında beslenme ve hizmet sakat çocuklara yapılır, sağlamlar ne olsa kendi başının çaresine bakar diyerek özellikle çocukluk yıllarında ihmal edilir. İleriki yıllarda sağlıksız, pısırık sürü toplumları oluşur. Onun için imparatorlukları belli aileler kurmuştur. Diğer insanlar da o ailelerin kurduğu imparatorluklara “bizim devletimiz” derler. Mahir ADIBEŞ
Ekleme Tarihi: 28 Haziran 2021 - Pazartesi

ÇİFTLİĞİN YÖNETİCİSİ: TİLKİ

ÇİFTLİĞİN YÖNETİCİSİ: TİLKİ   Çiftliği Tilki yönetiyor ve çok iyi yönetiyorsa hiçbir hayvan ben tilkinin yönettiği çiftlikte yaşamam demez; aslan, kurt, kartal hariç. Hayvanların sırtları kuru, altları temiz, havadar, istedikleri yiyecekler veriliyor, içtikleri su yeterli ve temizse hayvanlar daha ne ister? İhtiyaçlardan birisi aksamaya başlayınca homurdanmalar, havlamalar, miyavlamalar, melemeler, böğürmeler başlar. Yani her hayvan kendi diliyle ihtiyacını, hakkını ister. Bu gayet makul ve mantıklı bir istektir. “Biz sizin ihtiyaçlarınızı karşılıyoruz, siz de bizim ihtiyaçlarımızı karşılayacaksınız,” demektir. Hayvanların isyan edebilmeleri için tam olarak ne istediklerini bilmeleri gerekir lakin beyinlerini kullanamadıklarından bir türlü eksiği anlayamazlar. Mesele pislik içinde yatıp kalksalar tepki vermezler. Sadece midelerine dokununca ses çıkarırlar. Önce eksiği bulup onu da kâhyaya bir şekilde anlatmalılar. O zaman onları başka hayvanlar çıkarına göre yönlendirir. İşte yönetici Tilki burada kurnazlık yapabilir ya da amacına göre programlar. Hayvanlar yalnız karınları açken bağırıp çağırdığına göre; suyu görene kadar susuzluğa, ölene kadar havasızlığa, ışığı görene kadar karanlığa tepki vermezler. Bir inek günde dört kilo ot yiyebildiği gibi bir kilo ot yiyerek de yaşayabilir. Bu yediği ot miktarı verimini etkiler, yani dört kilo ot yerse sütü bol olur, etlenir. Bir kilo ot verilirse inekten süt alınamaz ve zayıf olur. Şunu demek istiyorum Tilki çiftlikte yaşayan hayvanların yaşama payı ile verim payını birlikte düşünmek zorundadır. Süt vermelerini ve etlenmelerini istemiyorsa sadece az yiyecekle onları yaşatır. Her hâlükârda Tilki kârını, çıkarını ve yönettiği çiftliğin huzurunu düşünür. Hayvanlar midelerinin durumuna göre mutlu ya da mutsuz olduklarından ilgi o tarafa olur. Eğer Tilki çiftlikteki hayvanları yalnız et ve süt için besliyorsa yem karışımını ona göre ayarlaması gerekir. Mesela buzağılara göre bir beslenme, besilik danalara bir beslenme, damızlık danalara ayrı beslenme, süt ineklerine göre de ayrı bir beslenme şekli ayarlamalıdır.  Öküzlerin güçlü kuvvetli olması için daha farklı beslenme şekli uygulamak zorundadır. Yem karışımları keçiye, koyuna göre değişmez sadece ağırlığa göre yemin miktarı değişir. Eğer çiftlikte tavuk, ördek, kaz ya da domuz, at, eşek, kedi, köpek ve diğer hayvanlar varsa yemin içerikleri ona göre ayarlanır. İşte Tilki bu dengeyi iyi sağlayabilirse çiftlikte problem çıkmaz; bütün hayvanlar da mutlu yaşarlar. Tilki’de çok iyi ve her hayvanın saygı duyduğu bir kâhya saygı görür. Görüldüğü gibi çiftlik yönetmek dışarıdan görüldüğü gibi kolay değil. Önce akıllı olmak zorunda ve bu çiftlikteki hayvanlar ile tek tek uğraşacak. Sabırla çok çalışmak gerekir. Gün gelir Tilki yaşlanır. Yerine geçecek bir hayvan yetiştirmeyi düşünebilir. İşte o zaman işin şekli değişir. Yani etli-sütlü, kuvvetli, döğüşken, hızlı koşan değil de akıllı bir hayvan yetiştirmek istemelidir. O zaman bu akıllı hayvan hangisi olacak? Tilki düşünür nasıl birini seçmeli? İşin doğrusu her şey hesap kitap işidir. Bir bakar ki ot yedirdiği bütün hayvanları yönetiyor ama isyan eden ara sıra kedi, köpek! Ara sıra başkaldırsalar da çoğu zaman çıkarları için emir altına girip söyleneni yapıyorlar. Bunlar et seven olsa da aç kalınca tahıl ürünleri, et suyuna bandırılmış otları da yedikleri oluyor. Tilki iyiden iye düşünür; bu çiftliğin geleceği çok önemli… Kurt ile aslan kesinlikle kendi istediklerini yapıyor; asla emir altına girmeyi kabul etmez, ormanlarda yaşar; kurt dağların yükseğinden inmez. Bir de kartal var, tek dünyası uçsuz bucaksız mavi gökler, avını kendi arar bulur. Diğer hayvanların karnı acıkınca kapıya gelirler. O zaman yerine bırakacağı hayvan aklını kullanan, çıkarlarını düşünmeyen bütün çiftlik hayvanlarına faydalı olacak biri olmalı. Kurda teklif eder ama kabul etmez. Aslana teklif eder, “Ben ormanın kralıyım,” der yüzüne bakmaz. Kartal mavi göklere kanat açıp çekip gider. Tilki kendi yavrularından birini yerine bırakmayı aklına kor fakat biri tavukları boğup çiftlikten kaçar öbürü köpekle hiç anlaşamaz. Hayvanların birçoğu yönetime karşı farklı tavırlardadır. Mesele kedi, köpek yiyecek bulamazsa çekip başka kapıya gider. Keçiler ise ses sese katıp isyan eder kayalara çıkıp inmezler. Koyun ile sığırlar bulursa yerler bulamazsa yol gözlerler. Onun için koyun ve sığırlar sürü sayılır, yönetilmesi kolaydır lakin yönetici olamazlar. Bunlar Tilki’nin insafına kalmıştır. Eee Tilki sonuçta yönetici koltuğunda oturmakta, çiftliğin kâhyası! Duygusal, kindar, yanlı düşünemez; bencil, nemelazımcı hiç olamaz. Az çok vicdan sahibi, adalet dağıtan hayvan olmalı. Uzun uzadıya düşünüp taşınır. Varır insanoğlunun yanına. “Bu çiftliği sana bırakayım, istediğin gibi yönet! Sen insansın, akıllısın, vicdanlısın, hak yemezsin, adilsin,” der. İnsan hiç düşünmeden kabul eder. Hem ot hem de et yiyen canlı, hepsiyle kolayca anlaşır. İnsan beynini iyi kullanır, tilki de bu özelliğini biliyordu zaten. Üstelik kendisi kadar da kurnaz, iyi yönetici olur. İnsan, baktı ki can boğazdan geçiyor. Önce bütün hayvanları tek tek tanıdı. Et yiyene et, ot yiyene ot verdi. Hayvanlar halinden memnun, mutlu, insan da gidişattan memnun. Akıllı, güçlü, kuvvetli olacaklara yeterince et, süt, yumurta verir. Süt, et vereceklere ve ağır işlerde çalışanlara ise ot verir. Bir gün anladı ki insanlar hayvanlara benziyor! Kimisi at, eşek, it, kedi; kimisi inek, koyun, keçi tavuk, ördek, kaz; kimisi de kurt, aslan, kartal. İneğe, koyuna, keçiye ihtiyaçlarına göre yemler karıştırdı. Eşek önüne ot koysan ot, saman koysan saman yiyor; ara sıra arpa görünce de çok seviniyor. At kibar bir hayvan ve çok verimli, daha çok arpa seviyor, çiçeği yeni açmış yonca, korunga, fiğ’e bayılıyor. Kedi, köpek insan artıklarıyla idare ediyor; köpek yal yemeye de bayılıyor. Tavuk, ördek, kaz hava açık olduğunda, tarlalarda, dere kenarlarında idare ediyor; harman artıklarıyla kışı geçiriyor. İnsan kendi soyundan olanları çok karışık buldu! Yiyeceğini fazla versen başkaldırıyor, az versen verimden düşüyor, et versen kendini kral sanıyor, ot versen inek oluyor. Konuya bir yerden başlamalıydı. İnsanları çalıştıracağı işe göre sınıflara ayırdı. Önce kendine yakın ailesinden başladı! İnsan kendi ailesine kırmızı et, süt, yumurta ve bal yedirirken, hısım akrabaya kanatlı ve balıketini tavsiye etti; ot yemelerinde de bir sakınca görmedi. Bu gurupları kendine bağlı tuttu. Emrinde çalışacaklara ise daha çok meyve, sebze, ekmek yemelerini önerdi. Bu grup da çok fazla düşünmedi, karınları tok, kalacak yerleri de vardı, hallerinden memnundular. Otyiyenleri inek, koyun gibi sağdı, çalıştırdı; hiç isyan etmediler. Yöneticiye minnet duydular. Bazıları eşeğe benzedi sürekli çalıştı, sırtından yük eksik olmadı. Beyaz et yedirdiklerine at gibi bindi, her tarafa koşturdu, tımar etti. Kırmızı et yedirdiği şehzadeler, prensler, hanım ağalar bazısı tilki, bazısı kurt, bazısı aslan oldu istedikleri gibi çiftliği yönettiler. İnsan sonunda şunu anladı: Otyiyenler, et yiyenlere hizmet edecekler. Bir başka deyimle; et yiyenler otyiyenleri yönetecekler. Önemli Not: Duygu toplumlarında beslenme ve hizmet sakat çocuklara yapılır, sağlamlar ne olsa kendi başının çaresine bakar diyerek özellikle çocukluk yıllarında ihmal edilir. İleriki yıllarda sağlıksız, pısırık sürü toplumları oluşur. Onun için imparatorlukları belli aileler kurmuştur. Diğer insanlar da o ailelerin kurduğu imparatorluklara “bizim devletimiz” derler. Mahir ADIBEŞ
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.