Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

AĞABEYİM ( İktibas)

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Daha k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir &ccedil;ocukken, bıkmadan her soruma sabırla cevap vererek ilk &ouml;ğretmenim olan(rahmetli ablamla birlikte-mekanı cennet olsun),sonradan ger&ccedil;ekten t&uuml;m &ouml;ğrencilerinin sevdiği bir &ouml;ğretmen olan, kardeşi olmakla iftihar ettiğim, yazar-edebiyat&ccedil;ı değerli ağabeyim Mehmet Nuri Bing&ouml;l&#39;&uuml;n kısa bir biyografisine rastlayınca, dostlarımla paylaşmak istedim.<br /> &nbsp; Kıymetli ağabeyim, h&uuml;rmetle ellerinden &ouml;p&uuml;yorum. Bu arada, anam nisan diyorsa nisandır. N&uuml;fus c&uuml;zdanı anamdan daha iyi bilecek değil ya!&nbsp; :)<br /> &quot;S&Uuml;RG&Uuml;NDEKİ &Ccedil;E&Ccedil;ENYA&rdquo;, &ldquo;NUR &Uuml;STAD&rdquo; (Kitap) &ldquo;YOKUŞTA TIRMANIŞ&rdquo;, &ldquo; SARP UFUKLAR&rdquo;, &ldquo;YOKUŞ&rdquo; (Tefrika), &ldquo; Tarık Buğra&rsquo;nın Romanları &Uuml;zerine&rdquo;, &ldquo; &ldquo;G&Ouml;N&Uuml;L .........&rdquo; ( Yayınlanmamış eser) YAZARI M. Nuri Bing&ouml;l&rsquo;&uuml;n Kısa Biyografisi<br /> <br /> Şanlıurfa- Birecik&rsquo;te doğmaktan iftihar eden yazar, validesinin beyanına g&ouml;re 1961 yılının bir Nisan ayında, n&uuml;fus c&uuml;zdanına g&ouml;re ise 1961 yılının Ağustos 10&rsquo;unda doğduğunu s&ouml;yl&uuml;yor ve ş&ouml;yle devam ediyor:<br /> &ldquo; İlkokula 6. Yaşımda Dumlupınar ilkokulunda başladım. İlk &ouml;ğretmenimin diğer arkadaşlarıma okuma-yazma &ouml;ğretmek i&ccedil;in ter d&ouml;kerken ben bana verilen epeyce ileri sınıflar i&ccedil;in olan bir hikaye kitabını okuduğumu hatırlarım. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; okuma yazmayı okula başladığım yılın yazında &ouml;ğrenmiştim ve &acirc;ma olan d&uuml;kkan komşumuza spor-toto tahminlerini rahatlıkla okuyordum. Babamın terzi d&uuml;kkanı vardı ve hayat pencerelerimden biri de orası olmuştur. Beşinci sınıfa ge&ccedil;tiğim yıl babamın iş ve iş&ccedil;i bulma kurumundan Almanya&rsquo;ya iş&ccedil;i olarak gidenlerin i&ccedil;inde adı &ccedil;ıkmıştı. &Uuml;&ccedil; yıl sonra da annemi ve kardeşlerimi yanına aldırırken ben okumayı se&ccedil;miştim. Bu belki de hakiki manada okur-yazar olmamın da yolunu a&ccedil;mıştı; maddi yalnızlığı kitapların dostluğuna yaslanmakla silme yolunu a&ccedil;mıştı.&rdquo;<br /> Ortaokul ve Lise&rsquo;yi &ndash; o zamanlar her iki okul birdi- Birecik Lisesindel okuduğunu s&ouml;yl&uuml;yor. Okul &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;l&uuml;ğ&uuml;n&uuml; yarım puanla ka&ccedil;ırmıştı.Şimdi bile iftihar ettiği halin 1977 yılında T&uuml;bitak Kimya yarışmasında b&ouml;lge II. Olan ekibin bir &uuml;yesi olmasıydı. Hedefini Lise 2&rsquo;de iken se&ccedil;mişti. Edebiyat okuyacaktı o. Bunda belki de aynı yılda bir &ldquo;ulusal&rdquo; gazetenin edebiyat ekinin yarışmasında 3. Olup eserinin de orada yayınlanmasının b&uuml;y&uuml;k rol&uuml; olmuştu. Psikolojik yanı ağır basan hikayenin m&uuml;sveddesini &ndash;şimdi kaybettiğini diyor- okuyunca hazince g&uuml;l&uuml;msediğini s&ouml;yl&uuml;yor. Daha sonra mezuniyetine kadar iki hikayesi ve birka&ccedil; &ccedil;ala-kalem şiiri de yayınlanınca kararı daha da pekişti.<br /> &ldquo; Hi&ccedil; unutmam. Mezun olduğun 78&rsquo;de yaptığım &Uuml;niversite tercihlerinin yedi tanesi Edebiyat fak&uuml;ltesiydi. En başa &ndash;eşantiyon nevinden- birka&ccedil; fenle alakalı b&ouml;l&uuml;mden sonra İstanbul Edebiyat Fak&uuml;ltesi&rsquo;nin T&uuml;rkoloji B&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; tercih etmiştim. Giriş İmtihanından sonra Lise 2. olan arkadaşımla beraber T&uuml;rkiye seyahatına &ccedil;ıktık. &Ouml;nce Adana, sonra Ankara ve İzmir&rsquo;den sonra İstanbul&rsquo;a vardık. Sağolsunlar, hemşehriler bizi iyi ağırladılar. Onların rehberliğinde o şehirleri dolaştık. Ankara&rsquo;da arkadaşım Veteriner Fak&uuml;ltesine gitti yalnıbaşına, bense İstanbul&rsquo;da Edebiyat Fak&uuml;ltesine&hellip; İkimiz de ziyaret ettiğimiz bu okulları kazandık.&rdquo;<br /> İstanbul&rsquo;da hem okuyor, hem de bir edebiyat dergisinin yazıişlerinde g&ouml;n&uuml;ll&uuml; olarak &ccedil;alışıyordu. Fak&uuml;lte 2 ve 3. Sınıflarda ise dergiyi Ahmet &Ccedil;etin isimli bir dostuyla beraber, dergiyi &ccedil;ıkaran ekibin yazıişlerine bakmaya başladı. Bu sırada &ldquo;ulusal&rdquo; bir gazetede hikaye ve makaleler yayınlıyordu. Fak&uuml;lte 4. Sınıfının son s&ouml;mestrinde Hocası Mehmed Kaplan&rsquo;la &ldquo; Tarık Buğra&rsquo;nın Romanları &uuml;zerine Bir Tahlil Denemesi&rdquo; başlıklı tezini &ccedil;alışırken şu makaleyi yazmıştı.<br /> &ldquo;Bir Portre: Prof. Dr. Mehmet Kaplan<br /> &ldquo;O devre ait b&uuml;t&uuml;n vesikalar apa&ccedil;ık olarak g&ouml;sterir ki İstikl&acirc;l Savaşı&rsquo;nın kazanılmasında milli istikl&acirc;l fikri kadar, dinin de b&uuml;y&uuml;k rol&uuml; olmuştur. T&uuml;rk halkı bazı sathi aydınlara rağmen, bu g&uuml;n de ŞEHADETLERİ DİNİN TEMELİ OLAN ezanın ebedi olarak inlemesini candan istemektedir. Şundan hi&ccedil; ş&uuml;phe etmemek lazımdır: T&uuml;rkiye&rsquo;de dini yıkan T&uuml;rk milletini de yıkar. Dini anlayan ve y&uuml;celten, onu - T&uuml;rk milletini ve devletini- ebediyete kadar yaşatır.&rdquo; Edebiyatın İ&ccedil;inden adlı eserindeki İstikl&acirc;l Marşı&rsquo;nı tahlil eden makalesinde Rahmetlik Prof. Dr. Mehmet KAPLAN bu ifadeleri kullanırken, hem g&ouml;nl&uuml;ndeki değerler silsilesini a&ccedil;ığa vuruyor, hem de BAZI SATHİ AYDINLARA rağmen b&uuml;y&uuml;k bir ger&ccedil;eğe parmak basıyor.<br /> Edebiyat Fak&uuml;ltesi son sınıfa kadar Kaplan Hoca ile meslek ve imtihanlar i&ccedil;in derslerini dinlemenin, edebi tahlil ve kıymetlendirmelerini okumanın dışında &uuml;nsiyetim yoktu. Okulu bitireceğim yıl, edebiyatımızda yer edinmiş, &ldquo;kıymet-i harbiyesi&rdquo; g&ouml;r&uuml;lm&uuml;ş herhangi bir romancıyı inceleme arzumu &ouml;ğrenince, asistanı Dr. İnci Engin&uuml;n ile, bana Tarık BUĞRA&rsquo;nın romanlarını tahlil edip etmek istemediğimi sordurtmuştu. Kabul edince, muhterem KAPLAN Hoca ile iki s&ouml;mestr s&uuml;recek bir &ccedil;alışma zemini bulmuştum. Bu sayede hem onun, hem de onun BUĞRA &uuml;zerindeki aydınlatıcı etkisini kavrama imk&acirc;nına kavuştum.<br /> Edebi meselelerde Avrupa&rsquo;yı mutlaka bilmemiz gerektiğini belirtmekle birlikte, edebiyatımızda asıl ve &ouml;z olarak kendi milletimizin, i&ccedil; i&ccedil;e yaşadığımız halkın, memleketimizin, hatta y&ouml;remizin ele alınmasını, kendimi milletimize &ouml;zg&uuml; hayatımız &uuml;zerinde d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lmesi l&uuml;zumunu her zaman vurgulardı. Bu &ccedil;eşit fikirlerini bazen ders verirken şifahi olarak, bazen de makalelerinde yazılı olarak dile getirirdi. Eğer - g&uuml;n&uuml;n birinde- bir milli edebiyat g&ouml;r&uuml;necekse k&uuml;lt&uuml;r d&uuml;nyamızda, bunun yolunun halkımızın kendi motifleriyle s&uuml;slenmiş kilimleri gibi olan hususi hayatını kavramak ve bunu edebi eserlerde nakış nakış işlemek olacağını ısrarla savunurdu.<br /> Bitirme tezi &ccedil;alışmamda ele aldığım ilk roman, Buğra&rsquo;nın &ldquo;Siyah Kehribar&rdquo;ıydı. S&ouml;z konusu eserdeki olay 1940&rsquo;ların İtalya&rsquo;sında ge&ccedil;iyordu. Temel kişiliğin dışındaki b&uuml;t&uuml;n şahsiyetler İtalyan&rsquo;dı. Eserde bulunan b&uuml;t&uuml;n yerler İtalya&rsquo;ya aitti. Eseri &ldquo; tahlil metoduna g&ouml;re&rdquo; inceleyerek hazırladığım metni Kaplan Hoca&rsquo;ya g&ouml;t&uuml;r&uuml;p kitapların ve el yazma n&uuml;shaların &uuml;st &uuml;ste yığıldığı Fak&uuml;lte&rsquo;deki odasında ona okuduğumda, yazısından başını kaldırıp g&ouml;zl&uuml;klerinin &uuml;zerinden bana bakmış ve:<br /> &ldquo;Yazında romanın eksik yanlarını hi&ccedil; tenkit etmemişsin.&rdquo; demişti. &ldquo;Nuri, tıpkı bende olduğu gibi, romanı okuyunca sende de tuhaf bir yabancılık hissi doğmadı mı?&rdquo;<br /> &ldquo;Evet efendim,&rdquo;dedim; &ldquo;bunu duydum ama yazara h&uuml;rmetimden dolayı yazımda belirtmedim.&rdquo;<br /> G&uuml;l&uuml;mseyip karşılık verdi:<br /> &ldquo;Bu romanı Tarık&rsquo;ın elinden alıp okuduğumda, eserde BİZE ait hi&ccedil;bir desen bulamamış, millet&ccedil;e hissettiğimiz ortak duygulara rastlayamamıştım. Bunu hem Tarık&rsquo;ın kendisine, hem de kitabı tenkit eden bir makalemde de b&uuml;t&uuml;n edebiyat d&uuml;nyasına izah etmiştim. Bence T&uuml;rk edebiyat&ccedil;ılarının yapmaları gereken ilk davranış, en başta bizi ve &ccedil;evremizi anlatmaktır; insanımızın yapısını, hayat tarzı ve telakkisini, memleketimizin şart ve zaruretlerini g&ouml;z ardı etmemektir. Bu meseleler &uuml;zerinde d&uuml;ş&uuml;nmeye alışmak, milli bir edebiyatın teşkili i&ccedil;in zaruridir.&rdquo;<br /> Daha sonra Buğra&rsquo;nın d&uuml;zyazı eserlerini incelerken bir yazısında, K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K AĞA romanındaki yerli atmosferin, Prof. Mehmet Kaplan&rsquo;ın bu tenkidinin etkisi ile meydana geldiğinin itirafını bulmuştum. &Ouml;yle ki bu eleştiriden sonra tam &uuml;&ccedil; yıl hi&ccedil;bir romana başlayamamış Buğra. (D&uuml;şman Kazanmak Sanatı)<br /> Kaplan Hoca roman ve hik&acirc;ye t&uuml;rlerinde olayın, meydana geldiği şartlardan &ldquo;m&uuml;cerret&rdquo; olarak işlenmesini devamlı tenkit eder, olayı devir ve hadiselerin temel dinamiklerinden kopuk olarak ele almanın bir yığın sakıncasından bahsederdi; bunları, o hadiseleri yaşayan kişilerin &ldquo; ferdi&rdquo; (bireysel) duygu, karakter, miza&ccedil;, maddi ve manevi &ldquo; saikler&rdquo;ini (g&uuml;d&uuml;lenmelerini) unutmadan anlatılmasını &ccedil;ok uygun bulurdu. Ona birka&ccedil; hik&acirc;ye denememi g&ouml;sterdiğimde, yine bir takım g&ouml;r&uuml;şlerini &ouml;ğrenme fırsatına kavuşmuştum. &ldquo; K&ouml;lelik Duvarı &Ouml;r&uuml;l&uuml;rken&rdquo; başlıklı uzun hik&acirc;yemi bana okutunca (kendisi de bir yandan el yazması bir n&uuml;shayı Latin asıllı harf sistemine &ccedil;eviriyordu) şunları s&ouml;ylediğini hep hatırlarım:<br /> &ldquo;Bu g&uuml;zel yapıyı ve &uuml;slubu devam ettirmekle birlikte, uzun konuşmayı bırakıp, daha geniş m&acirc;nalı kelimeler se&ccedil;ip, hik&acirc;ye denemenin daha &ouml;zl&uuml; olmasını ne &ccedil;ok isterdim.</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Mehmet Nuri BİNG&Ouml;L&nbsp;</div>
Ekleme Tarihi: 17 Haziran 2020 - Çarşamba

AĞABEYİM ( İktibas)

<div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Daha k&uuml;&ccedil;&uuml;k bir &ccedil;ocukken, bıkmadan her soruma sabırla cevap vererek ilk &ouml;ğretmenim olan(rahmetli ablamla birlikte-mekanı cennet olsun),sonradan ger&ccedil;ekten t&uuml;m &ouml;ğrencilerinin sevdiği bir &ouml;ğretmen olan, kardeşi olmakla iftihar ettiğim, yazar-edebiyat&ccedil;ı değerli ağabeyim Mehmet Nuri Bing&ouml;l&#39;&uuml;n kısa bir biyografisine rastlayınca, dostlarımla paylaşmak istedim.<br /> &nbsp; Kıymetli ağabeyim, h&uuml;rmetle ellerinden &ouml;p&uuml;yorum. Bu arada, anam nisan diyorsa nisandır. N&uuml;fus c&uuml;zdanı anamdan daha iyi bilecek değil ya!&nbsp; :)<br /> &quot;S&Uuml;RG&Uuml;NDEKİ &Ccedil;E&Ccedil;ENYA&rdquo;, &ldquo;NUR &Uuml;STAD&rdquo; (Kitap) &ldquo;YOKUŞTA TIRMANIŞ&rdquo;, &ldquo; SARP UFUKLAR&rdquo;, &ldquo;YOKUŞ&rdquo; (Tefrika), &ldquo; Tarık Buğra&rsquo;nın Romanları &Uuml;zerine&rdquo;, &ldquo; &ldquo;G&Ouml;N&Uuml;L .........&rdquo; ( Yayınlanmamış eser) YAZARI M. Nuri Bing&ouml;l&rsquo;&uuml;n Kısa Biyografisi<br /> <br /> Şanlıurfa- Birecik&rsquo;te doğmaktan iftihar eden yazar, validesinin beyanına g&ouml;re 1961 yılının bir Nisan ayında, n&uuml;fus c&uuml;zdanına g&ouml;re ise 1961 yılının Ağustos 10&rsquo;unda doğduğunu s&ouml;yl&uuml;yor ve ş&ouml;yle devam ediyor:<br /> &ldquo; İlkokula 6. Yaşımda Dumlupınar ilkokulunda başladım. İlk &ouml;ğretmenimin diğer arkadaşlarıma okuma-yazma &ouml;ğretmek i&ccedil;in ter d&ouml;kerken ben bana verilen epeyce ileri sınıflar i&ccedil;in olan bir hikaye kitabını okuduğumu hatırlarım. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; okuma yazmayı okula başladığım yılın yazında &ouml;ğrenmiştim ve &acirc;ma olan d&uuml;kkan komşumuza spor-toto tahminlerini rahatlıkla okuyordum. Babamın terzi d&uuml;kkanı vardı ve hayat pencerelerimden biri de orası olmuştur. Beşinci sınıfa ge&ccedil;tiğim yıl babamın iş ve iş&ccedil;i bulma kurumundan Almanya&rsquo;ya iş&ccedil;i olarak gidenlerin i&ccedil;inde adı &ccedil;ıkmıştı. &Uuml;&ccedil; yıl sonra da annemi ve kardeşlerimi yanına aldırırken ben okumayı se&ccedil;miştim. Bu belki de hakiki manada okur-yazar olmamın da yolunu a&ccedil;mıştı; maddi yalnızlığı kitapların dostluğuna yaslanmakla silme yolunu a&ccedil;mıştı.&rdquo;<br /> Ortaokul ve Lise&rsquo;yi &ndash; o zamanlar her iki okul birdi- Birecik Lisesindel okuduğunu s&ouml;yl&uuml;yor. Okul &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;l&uuml;ğ&uuml;n&uuml; yarım puanla ka&ccedil;ırmıştı.Şimdi bile iftihar ettiği halin 1977 yılında T&uuml;bitak Kimya yarışmasında b&ouml;lge II. Olan ekibin bir &uuml;yesi olmasıydı. Hedefini Lise 2&rsquo;de iken se&ccedil;mişti. Edebiyat okuyacaktı o. Bunda belki de aynı yılda bir &ldquo;ulusal&rdquo; gazetenin edebiyat ekinin yarışmasında 3. Olup eserinin de orada yayınlanmasının b&uuml;y&uuml;k rol&uuml; olmuştu. Psikolojik yanı ağır basan hikayenin m&uuml;sveddesini &ndash;şimdi kaybettiğini diyor- okuyunca hazince g&uuml;l&uuml;msediğini s&ouml;yl&uuml;yor. Daha sonra mezuniyetine kadar iki hikayesi ve birka&ccedil; &ccedil;ala-kalem şiiri de yayınlanınca kararı daha da pekişti.<br /> &ldquo; Hi&ccedil; unutmam. Mezun olduğun 78&rsquo;de yaptığım &Uuml;niversite tercihlerinin yedi tanesi Edebiyat fak&uuml;ltesiydi. En başa &ndash;eşantiyon nevinden- birka&ccedil; fenle alakalı b&ouml;l&uuml;mden sonra İstanbul Edebiyat Fak&uuml;ltesi&rsquo;nin T&uuml;rkoloji B&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; tercih etmiştim. Giriş İmtihanından sonra Lise 2. olan arkadaşımla beraber T&uuml;rkiye seyahatına &ccedil;ıktık. &Ouml;nce Adana, sonra Ankara ve İzmir&rsquo;den sonra İstanbul&rsquo;a vardık. Sağolsunlar, hemşehriler bizi iyi ağırladılar. Onların rehberliğinde o şehirleri dolaştık. Ankara&rsquo;da arkadaşım Veteriner Fak&uuml;ltesine gitti yalnıbaşına, bense İstanbul&rsquo;da Edebiyat Fak&uuml;ltesine&hellip; İkimiz de ziyaret ettiğimiz bu okulları kazandık.&rdquo;<br /> İstanbul&rsquo;da hem okuyor, hem de bir edebiyat dergisinin yazıişlerinde g&ouml;n&uuml;ll&uuml; olarak &ccedil;alışıyordu. Fak&uuml;lte 2 ve 3. Sınıflarda ise dergiyi Ahmet &Ccedil;etin isimli bir dostuyla beraber, dergiyi &ccedil;ıkaran ekibin yazıişlerine bakmaya başladı. Bu sırada &ldquo;ulusal&rdquo; bir gazetede hikaye ve makaleler yayınlıyordu. Fak&uuml;lte 4. Sınıfının son s&ouml;mestrinde Hocası Mehmed Kaplan&rsquo;la &ldquo; Tarık Buğra&rsquo;nın Romanları &uuml;zerine Bir Tahlil Denemesi&rdquo; başlıklı tezini &ccedil;alışırken şu makaleyi yazmıştı.<br /> &ldquo;Bir Portre: Prof. Dr. Mehmet Kaplan<br /> &ldquo;O devre ait b&uuml;t&uuml;n vesikalar apa&ccedil;ık olarak g&ouml;sterir ki İstikl&acirc;l Savaşı&rsquo;nın kazanılmasında milli istikl&acirc;l fikri kadar, dinin de b&uuml;y&uuml;k rol&uuml; olmuştur. T&uuml;rk halkı bazı sathi aydınlara rağmen, bu g&uuml;n de ŞEHADETLERİ DİNİN TEMELİ OLAN ezanın ebedi olarak inlemesini candan istemektedir. Şundan hi&ccedil; ş&uuml;phe etmemek lazımdır: T&uuml;rkiye&rsquo;de dini yıkan T&uuml;rk milletini de yıkar. Dini anlayan ve y&uuml;celten, onu - T&uuml;rk milletini ve devletini- ebediyete kadar yaşatır.&rdquo; Edebiyatın İ&ccedil;inden adlı eserindeki İstikl&acirc;l Marşı&rsquo;nı tahlil eden makalesinde Rahmetlik Prof. Dr. Mehmet KAPLAN bu ifadeleri kullanırken, hem g&ouml;nl&uuml;ndeki değerler silsilesini a&ccedil;ığa vuruyor, hem de BAZI SATHİ AYDINLARA rağmen b&uuml;y&uuml;k bir ger&ccedil;eğe parmak basıyor.<br /> Edebiyat Fak&uuml;ltesi son sınıfa kadar Kaplan Hoca ile meslek ve imtihanlar i&ccedil;in derslerini dinlemenin, edebi tahlil ve kıymetlendirmelerini okumanın dışında &uuml;nsiyetim yoktu. Okulu bitireceğim yıl, edebiyatımızda yer edinmiş, &ldquo;kıymet-i harbiyesi&rdquo; g&ouml;r&uuml;lm&uuml;ş herhangi bir romancıyı inceleme arzumu &ouml;ğrenince, asistanı Dr. İnci Engin&uuml;n ile, bana Tarık BUĞRA&rsquo;nın romanlarını tahlil edip etmek istemediğimi sordurtmuştu. Kabul edince, muhterem KAPLAN Hoca ile iki s&ouml;mestr s&uuml;recek bir &ccedil;alışma zemini bulmuştum. Bu sayede hem onun, hem de onun BUĞRA &uuml;zerindeki aydınlatıcı etkisini kavrama imk&acirc;nına kavuştum.<br /> Edebi meselelerde Avrupa&rsquo;yı mutlaka bilmemiz gerektiğini belirtmekle birlikte, edebiyatımızda asıl ve &ouml;z olarak kendi milletimizin, i&ccedil; i&ccedil;e yaşadığımız halkın, memleketimizin, hatta y&ouml;remizin ele alınmasını, kendimi milletimize &ouml;zg&uuml; hayatımız &uuml;zerinde d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lmesi l&uuml;zumunu her zaman vurgulardı. Bu &ccedil;eşit fikirlerini bazen ders verirken şifahi olarak, bazen de makalelerinde yazılı olarak dile getirirdi. Eğer - g&uuml;n&uuml;n birinde- bir milli edebiyat g&ouml;r&uuml;necekse k&uuml;lt&uuml;r d&uuml;nyamızda, bunun yolunun halkımızın kendi motifleriyle s&uuml;slenmiş kilimleri gibi olan hususi hayatını kavramak ve bunu edebi eserlerde nakış nakış işlemek olacağını ısrarla savunurdu.<br /> Bitirme tezi &ccedil;alışmamda ele aldığım ilk roman, Buğra&rsquo;nın &ldquo;Siyah Kehribar&rdquo;ıydı. S&ouml;z konusu eserdeki olay 1940&rsquo;ların İtalya&rsquo;sında ge&ccedil;iyordu. Temel kişiliğin dışındaki b&uuml;t&uuml;n şahsiyetler İtalyan&rsquo;dı. Eserde bulunan b&uuml;t&uuml;n yerler İtalya&rsquo;ya aitti. Eseri &ldquo; tahlil metoduna g&ouml;re&rdquo; inceleyerek hazırladığım metni Kaplan Hoca&rsquo;ya g&ouml;t&uuml;r&uuml;p kitapların ve el yazma n&uuml;shaların &uuml;st &uuml;ste yığıldığı Fak&uuml;lte&rsquo;deki odasında ona okuduğumda, yazısından başını kaldırıp g&ouml;zl&uuml;klerinin &uuml;zerinden bana bakmış ve:<br /> &ldquo;Yazında romanın eksik yanlarını hi&ccedil; tenkit etmemişsin.&rdquo; demişti. &ldquo;Nuri, tıpkı bende olduğu gibi, romanı okuyunca sende de tuhaf bir yabancılık hissi doğmadı mı?&rdquo;<br /> &ldquo;Evet efendim,&rdquo;dedim; &ldquo;bunu duydum ama yazara h&uuml;rmetimden dolayı yazımda belirtmedim.&rdquo;<br /> G&uuml;l&uuml;mseyip karşılık verdi:<br /> &ldquo;Bu romanı Tarık&rsquo;ın elinden alıp okuduğumda, eserde BİZE ait hi&ccedil;bir desen bulamamış, millet&ccedil;e hissettiğimiz ortak duygulara rastlayamamıştım. Bunu hem Tarık&rsquo;ın kendisine, hem de kitabı tenkit eden bir makalemde de b&uuml;t&uuml;n edebiyat d&uuml;nyasına izah etmiştim. Bence T&uuml;rk edebiyat&ccedil;ılarının yapmaları gereken ilk davranış, en başta bizi ve &ccedil;evremizi anlatmaktır; insanımızın yapısını, hayat tarzı ve telakkisini, memleketimizin şart ve zaruretlerini g&ouml;z ardı etmemektir. Bu meseleler &uuml;zerinde d&uuml;ş&uuml;nmeye alışmak, milli bir edebiyatın teşkili i&ccedil;in zaruridir.&rdquo;<br /> Daha sonra Buğra&rsquo;nın d&uuml;zyazı eserlerini incelerken bir yazısında, K&Uuml;&Ccedil;&Uuml;K AĞA romanındaki yerli atmosferin, Prof. Mehmet Kaplan&rsquo;ın bu tenkidinin etkisi ile meydana geldiğinin itirafını bulmuştum. &Ouml;yle ki bu eleştiriden sonra tam &uuml;&ccedil; yıl hi&ccedil;bir romana başlayamamış Buğra. (D&uuml;şman Kazanmak Sanatı)<br /> Kaplan Hoca roman ve hik&acirc;ye t&uuml;rlerinde olayın, meydana geldiği şartlardan &ldquo;m&uuml;cerret&rdquo; olarak işlenmesini devamlı tenkit eder, olayı devir ve hadiselerin temel dinamiklerinden kopuk olarak ele almanın bir yığın sakıncasından bahsederdi; bunları, o hadiseleri yaşayan kişilerin &ldquo; ferdi&rdquo; (bireysel) duygu, karakter, miza&ccedil;, maddi ve manevi &ldquo; saikler&rdquo;ini (g&uuml;d&uuml;lenmelerini) unutmadan anlatılmasını &ccedil;ok uygun bulurdu. Ona birka&ccedil; hik&acirc;ye denememi g&ouml;sterdiğimde, yine bir takım g&ouml;r&uuml;şlerini &ouml;ğrenme fırsatına kavuşmuştum. &ldquo; K&ouml;lelik Duvarı &Ouml;r&uuml;l&uuml;rken&rdquo; başlıklı uzun hik&acirc;yemi bana okutunca (kendisi de bir yandan el yazması bir n&uuml;shayı Latin asıllı harf sistemine &ccedil;eviriyordu) şunları s&ouml;ylediğini hep hatırlarım:<br /> &ldquo;Bu g&uuml;zel yapıyı ve &uuml;slubu devam ettirmekle birlikte, uzun konuşmayı bırakıp, daha geniş m&acirc;nalı kelimeler se&ccedil;ip, hik&acirc;ye denemenin daha &ouml;zl&uuml; olmasını ne &ccedil;ok isterdim.</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">&nbsp;</div> <div style="color: rgb(34, 34, 34); font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">Mehmet Nuri BİNG&Ouml;L&nbsp;</div>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.