Mehmet Nuri BİNGÖL
Köşe Yazarı
Mehmet Nuri BİNGÖL
 

Örtülü Gıybete “İstişare” Kulpu

Örtülü Gıybete “İstişare” Kulpu “İstişare” mefhumu ferdî, ailevî ve içtimaî meselelerimizin hâllinde vazgeçilmez bir yere sahiptir. Kur’an’ın emri ve Efendimiz’in (aleyhissalâtü vesselam) da sünneti elbet. “Şûrâ” ve “meşveret” kelimeleri istişareyle aynı manada kullanılır, halbuki şura devletle alakalıdır. Aileleri, kurumları, şirketleri, toplulukları ve devletleri ayakta tutacak çok hayati bir müessesedir istişare. Böyle bir ehemmiyeti haiz ve ibadet olan bir amelin elbette kendine göre âdâbı, erkânı ve usûlü vardır; olmalıdır. Evvela, istişare kavga etmek, tartışmak ve birbirini acımasızca tenkit etmek değildir. Hakaretle muhatabını incitmek hiç değildir. Zira “tartışmak”, kavga etmek, çatışmak, karşıdakinin hukukuna saygı göstermemek demektir. Hele istişare için “lobi” yapmanın adını koymada zorlanıyorum. Mevzuya hakimiyet için “ilmi” hazırlık yapmak ayrı bir husustur ama ferdi olarak... İstişare insanlar arasındaki fikir alışverişidir. Duygu ve düşüncelerini, kavl-i leyyin (yumuşak söz) ile ve medeni bir üslupla ifade etmek istişarenin en mühim şartlarındandır. Bulunduğu meclise kendi düşüncelerini dayatma, başka düşüncelere hayat hakkı tanımama, diğer insanların kanaatlerini sormama şûrâ adabından mahrumiyetin tezahürüdür. Hele “sadakat budur” diye kestirip atmak ne sünneti Resulullah’a (asm), ne de “meslek-i hakikat”a sığar. İstişarelerde sadece doğrular değil, yanlışlar, kusurlar ve hatalar da konuşulur. Burada incitici olmama, sui zanlara sebebiyet vermeme, heyetin aklında yeni soru işaretleri oluşturmama ve istişare yapıyoruz derken gıybete girmeme şiarımız olmalıdır. Mesela bir istişare meclisinde herhangi bir şahısla alakalı değerlendirme yapılıyorsa “Falan şahıs, filan iş için uygun mudur?” sorusuna cevap aranır sadece. Ancak söz konusu vazife için ileri derecede İngilizce bilme şartı varsa ve eğer bahsi geçen kişinin o işe yetecek seviyede bir İngilizce’si yoksa onun hakkında bu kadar bilgi vermek yeterlidir. Bunun dışında onun değişik kusur ve noksanlarından bahsetmek doğru değildir. “O zaten tembel bir arkadaştır, karakter itibariyle de biraz gıcıktır. Ayrıca şahsımla meselesi var” gibi fazladan bir değerlendirme gıybettir. İstişarelerde dikkat etmemiz gereken bir diğer husus da şudur; diyelim ki bir şirketin Genel Müdürü, birim müdürleriyle istişare yapıyor. Elinde, müdürlerden birinin altında çalışan bir elemanla ilgili olumsuz bir bilgi var. Genel Müdür, personelin o hatasını, ayıbını, kusurunu gündeme getirmek istiyor. Eğer o problemi, o şahsın birim müdürüyle bire bir görüşüp halledebilecekse onu umuma mal etmesi ve herkesin öğreneceği şekilde gündeme getirmesi gıybettir. Çünkü o personelin problemi sadece birim müdürünü ve genel müdürü ilgilendirir. Diğer müdürlerin o kişinin probleminden haberdar olmalarının herhangi bir maslahatı yoktur. Ancak Genel Müdür, benzer problemlerin başka birimlerde yaşanmasını mani olmak ve geliştirilecek tedbirleri istişareye sunmak istiyorsa o takdirde ilgili personelin ismini anmadan sadece problemi gündeme getirmesi yeterlidir. Aksi davranışlar, heyetteki herkesi sui zanna ve gıybete sevk eder. O kişi daha sonraki dönemlerde hatasını düzeltse bile pek çok insanın zihninde, o istişaredeki bahsiyle yer eder. Bu da o insanın şahsiyetine karşı büyük bir hakaret ve incitme demektir. Yukarıda zikrettiğimiz misaldeki Genel Müdür, hassasiyet gösterip o şahsın birim müdürüyle meseleyi görüşürken, bir başkasının o konuşmalara kulak kabartması da “tecessüs” haramını işlemesi demektir. Hele hele, ısrarla bahsedilen şahsın kim olduğunu sorup öğrenmeye çalışması bu haramı katmerleştirir. Her işini istişare ederek yapmakla mükellef olan güzide insanların, bunu yaparken kılı kırk yararcasına dikkatli davranmaları ve bir feyiz ve bereket atmosferi olan istişare toplantılarını gıybet meclislerine dönüştürmemeleri gerekiyor. Not: Üstad’ın “ekbarü-kebair” dediği de böyle topluca yapılan ( şahıs adıyla) gıybet oluyor. Eh, neticesi hayırlı ise denilirse, Zembilli Ali Efendi’nin Kanuni’ye verdiği cevaptan daha keskin bir bir cevaba benzer. “Yüz tane de istişare adında toplu gıybet ( ekberül-kebair) yapsan, bu ettiğini temizleyemezsin!” Şahsın has ismi belirtilmeden yapılana gıybet diyen tek bir (selef aliminin) ilmihal ya da tefsir gösterilemez. Uhuvvet Risalesinin son kısmında izah buyurulduğu gibi… Mehmet Nuri Bingöl
Ekleme Tarihi: 30 Ağustos 2021 - Pazartesi

Örtülü Gıybete “İstişare” Kulpu

Örtülü Gıybete “İstişare” Kulpu “İstişare” mefhumu ferdî, ailevî ve içtimaî meselelerimizin hâllinde vazgeçilmez bir yere sahiptir. Kur’an’ın emri ve Efendimiz’in (aleyhissalâtü vesselam) da sünneti elbet. “Şûrâ” ve “meşveret” kelimeleri istişareyle aynı manada kullanılır, halbuki şura devletle alakalıdır. Aileleri, kurumları, şirketleri, toplulukları ve devletleri ayakta tutacak çok hayati bir müessesedir istişare. Böyle bir ehemmiyeti haiz ve ibadet olan bir amelin elbette kendine göre âdâbı, erkânı ve usûlü vardır; olmalıdır. Evvela, istişare kavga etmek, tartışmak ve birbirini acımasızca tenkit etmek değildir. Hakaretle muhatabını incitmek hiç değildir. Zira “tartışmak”, kavga etmek, çatışmak, karşıdakinin hukukuna saygı göstermemek demektir. Hele istişare için “lobi” yapmanın adını koymada zorlanıyorum. Mevzuya hakimiyet için “ilmi” hazırlık yapmak ayrı bir husustur ama ferdi olarak... İstişare insanlar arasındaki fikir alışverişidir. Duygu ve düşüncelerini, kavl-i leyyin (yumuşak söz) ile ve medeni bir üslupla ifade etmek istişarenin en mühim şartlarındandır. Bulunduğu meclise kendi düşüncelerini dayatma, başka düşüncelere hayat hakkı tanımama, diğer insanların kanaatlerini sormama şûrâ adabından mahrumiyetin tezahürüdür. Hele “sadakat budur” diye kestirip atmak ne sünneti Resulullah’a (asm), ne de “meslek-i hakikat”a sığar. İstişarelerde sadece doğrular değil, yanlışlar, kusurlar ve hatalar da konuşulur. Burada incitici olmama, sui zanlara sebebiyet vermeme, heyetin aklında yeni soru işaretleri oluşturmama ve istişare yapıyoruz derken gıybete girmeme şiarımız olmalıdır. Mesela bir istişare meclisinde herhangi bir şahısla alakalı değerlendirme yapılıyorsa “Falan şahıs, filan iş için uygun mudur?” sorusuna cevap aranır sadece. Ancak söz konusu vazife için ileri derecede İngilizce bilme şartı varsa ve eğer bahsi geçen kişinin o işe yetecek seviyede bir İngilizce’si yoksa onun hakkında bu kadar bilgi vermek yeterlidir. Bunun dışında onun değişik kusur ve noksanlarından bahsetmek doğru değildir. “O zaten tembel bir arkadaştır, karakter itibariyle de biraz gıcıktır. Ayrıca şahsımla meselesi var” gibi fazladan bir değerlendirme gıybettir. İstişarelerde dikkat etmemiz gereken bir diğer husus da şudur; diyelim ki bir şirketin Genel Müdürü, birim müdürleriyle istişare yapıyor. Elinde, müdürlerden birinin altında çalışan bir elemanla ilgili olumsuz bir bilgi var. Genel Müdür, personelin o hatasını, ayıbını, kusurunu gündeme getirmek istiyor. Eğer o problemi, o şahsın birim müdürüyle bire bir görüşüp halledebilecekse onu umuma mal etmesi ve herkesin öğreneceği şekilde gündeme getirmesi gıybettir. Çünkü o personelin problemi sadece birim müdürünü ve genel müdürü ilgilendirir. Diğer müdürlerin o kişinin probleminden haberdar olmalarının herhangi bir maslahatı yoktur. Ancak Genel Müdür, benzer problemlerin başka birimlerde yaşanmasını mani olmak ve geliştirilecek tedbirleri istişareye sunmak istiyorsa o takdirde ilgili personelin ismini anmadan sadece problemi gündeme getirmesi yeterlidir. Aksi davranışlar, heyetteki herkesi sui zanna ve gıybete sevk eder. O kişi daha sonraki dönemlerde hatasını düzeltse bile pek çok insanın zihninde, o istişaredeki bahsiyle yer eder. Bu da o insanın şahsiyetine karşı büyük bir hakaret ve incitme demektir. Yukarıda zikrettiğimiz misaldeki Genel Müdür, hassasiyet gösterip o şahsın birim müdürüyle meseleyi görüşürken, bir başkasının o konuşmalara kulak kabartması da “tecessüs” haramını işlemesi demektir. Hele hele, ısrarla bahsedilen şahsın kim olduğunu sorup öğrenmeye çalışması bu haramı katmerleştirir. Her işini istişare ederek yapmakla mükellef olan güzide insanların, bunu yaparken kılı kırk yararcasına dikkatli davranmaları ve bir feyiz ve bereket atmosferi olan istişare toplantılarını gıybet meclislerine dönüştürmemeleri gerekiyor. Not: Üstad’ın “ekbarü-kebair” dediği de böyle topluca yapılan ( şahıs adıyla) gıybet oluyor. Eh, neticesi hayırlı ise denilirse, Zembilli Ali Efendi’nin Kanuni’ye verdiği cevaptan daha keskin bir bir cevaba benzer. “Yüz tane de istişare adında toplu gıybet ( ekberül-kebair) yapsan, bu ettiğini temizleyemezsin!” Şahsın has ismi belirtilmeden yapılana gıybet diyen tek bir (selef aliminin) ilmihal ya da tefsir gösterilemez. Uhuvvet Risalesinin son kısmında izah buyurulduğu gibi… Mehmet Nuri Bingöl
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.