MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

Bayramınız mübarek olsun

BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN Koruyan, kollayan ve bağışlayıcılığı bol olan Allah’ın ismi ile başlarım. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi af ve mağfireti tüm kardeşlerimin üzerine olsun. Değerli Kardeşlerim! Elhamdülillah Bir bayramı daha idrak ettik. Bayramlar, sadece Ramazan ve Kurban bayramı ile sınırlı değildir. Müslüman olmak, doğru ve tahkiki bir imana sahip olmak bayramdır. Hayatta olmak, sağlık ve afiyette olmak bayramdır. Dostlarla beraber olmak bir bayramdır. İyi insanlar arasında olmak da bir bayramdır. İnsanlara iyilik yapmak, onları sevindirmek, bir sıkıntısını gidermek bayramdır. Çünkü Allah-ü Teâlâ ona nafile hac ve umre sevabı veriyor. Yani Allah-ü Teâlâ kullarına çok kazansınlar, çok kar etsinler, çok karlı çıksınlar diye ufak bahaneler yaratıyor. Birisi, Allah dostu bir zata demiş ki: Efendim, benim hayatım berbat, benim hayatım kaymış; bu vaziyet karşısında bu kul nasıl kurtulur? O mübarek zat şöyle cevap vermiş: “Gemi sahile çıkınca, yalnız kaptanını çıkarmaz, geminin içinde kim varsa çıkarır. Sen bindiğin gemiye bak. Sen gemide olmaya bak. Öyle ikinci kaptan olmuş, çapacı olmuş hiç mühim değil. Bu gemi Rasulullah’ın (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in gemisidir. Bu gemiye girebilmenin anahtarı da; “Lâ ilâhe illallah” diyebilmektir. Ebu Cehil bunu söyleyebilseydi, Hz. Ömer (R.anh) olurdu. Hakkı, doğruyu kabul etmek, öyle kolay değil. Tâ 1400 seneden beri bu mücadele devam ediyor. Hatta Hz. Âdem’den beri bu mücadele devam ediyor. Ecdadımız; Osmanlılar, Selçuklular diyar-ı küfre, küffara dünya ve ahiret saadetini götürmek için gittiler. Biliyorlardı ki, dünya ve ahiret huzurunun esası bu kelimededir. Dolayısıyla maksatları dünyalık veya bir kuru kavga veyahut da toprak davası ve de hükümran olmak sevdası da değildir. İslamiyet’i doğru olarak öğrenebilmek ve yaşayabilmek bayramdır. Çünkü dinin iki ana temeli vardır: Biri öğrenmek, diğeri öğretmek. İnsanın başına ne gelirse cahilliğinden gelir. Bugün bütün dünyadaki müslümanların başına gelen sıkıntıların en önemli sebebi budur. Hz. Ali (R. Anh), “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” buyurmuş. Bir kelime öğretene, 100 umre sevabı veriliyor. Zaten bu mevzuda hadis-i şerif var. Peygamber efendimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem), “Ümmetim fesada uğradığı zaman, (bozulduğu zaman) bir sünnetimi ihya edene yüz şehit sevabı var” buyuruyor. Ya bu vacip olursa, ya bu bir farz olursa, hele hele iman olursa, kaç yüz şehit sevabı verilir, varın siz hesap edin. Dinimizi kimden, nasıl öğreneceğiz? Peygamber (Sallallâhu aleyhi vesellem) efendimiz buyurdu ki: “Allah-ü Teâlâ'nın çok sevdiği kimse, dinini öğrenen ve başkalarına öğretendir. Dininizi İslâm âlimlerinin ağızlarından öğrenin” Bugün, yetkili ve ehil din âlimleri azaldığı için, dini gerçek İslâm âlimlerinin kitaplarından öğrenmelidir. İlim, amel, ihlas ve takva sahibi olan Müslümana “İslâm âlimi” denir... Bu üçünden biri noksan olup da, kendini âlim tanıtana “kötü din adamı, yobaz” denir. Gerçek İslâm âlimi, dinin örneği ve bekçisidir. Kötü (İslâm'ı yaşamayan) din adamı, yobaz, şeytanın yardımcısıdır. Şeytandan nasıl kaçıyorsak, yardımcısından da öyle kaçmamız lazımdır. Yoksa hem dünyamız, hem de ahiretimiz mahvolur. Bugün böyle kimselerin yüzünden milyonlarca insan dinden çıkmaktadır. Nimetlerin kıymetini bilmek, şükrünü yapabilmek de bayramdır. Eğer bir müslüman kendini değiştirmezse Allah-ü Teâlâ verdiği nimetleri değiştirmez. Allah-ü Teâlâ'nın nimetini anmak, şükretmek lazım. Nimetin şükrü yapılmazsa, Allah-ü Teâlâ bizden alır, başkasına verir. Bunun için, elimizdeki nimetlerin kıymetini çok iyi bilmemiz lazımdır. Zamanımızdaki çekilen sıkıntıların bir sebebi de bu. Her an Allah-ü Teâlâ feyz gönderiyor, sayısız nimetler gönderiyor. Fakat insanın nefsi ve şeytanı engeldir bu nimetlere. Dört yüz hadis-i şerifin özeti, şu dört hakikattir: 1- Dünyaya güvenme! 2- Mala aldanma! 3- Mideni doldurma! 4- Cahil olma! Bu dünya hayal, ahiret ise bakidir. Ona göre çalışmak lazımdır. Ölünce uyanılacak ve hakikatler görülecek. Uzun vadeli programları bırakıp, günümüzü iyi değerlendirmeliyiz. Dünya üç günden ibarettir. Dün, bugün ve yarın. Dün geçti. Yarına ulaşıp ulaşamayacağımızı bilmiyoruz. Geriye, bugün kalıyor. Bunun için, bugünlerin çok iyi değerlendirilmesi lazımdır. “Deli için her gün bayram” demişler. Çünkü yaptıklarından mesul değil. Peki ya bizler? Daha nice bayramlara huzur içinde, hep beraber kavuşmak dua ve dileği ile. Fahri URHAN
Ekleme Tarihi: 03 Temmuz 2023 - Pazartesi

Bayramınız mübarek olsun

BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN Koruyan, kollayan ve bağışlayıcılığı bol olan Allah’ın ismi ile başlarım. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi af ve mağfireti tüm kardeşlerimin üzerine olsun. Değerli Kardeşlerim! Elhamdülillah Bir bayramı daha idrak ettik. Bayramlar, sadece Ramazan ve Kurban bayramı ile sınırlı değildir. Müslüman olmak, doğru ve tahkiki bir imana sahip olmak bayramdır. Hayatta olmak, sağlık ve afiyette olmak bayramdır. Dostlarla beraber olmak bir bayramdır. İyi insanlar arasında olmak da bir bayramdır. İnsanlara iyilik yapmak, onları sevindirmek, bir sıkıntısını gidermek bayramdır. Çünkü Allah-ü Teâlâ ona nafile hac ve umre sevabı veriyor. Yani Allah-ü Teâlâ kullarına çok kazansınlar, çok kar etsinler, çok karlı çıksınlar diye ufak bahaneler yaratıyor. Birisi, Allah dostu bir zata demiş ki: Efendim, benim hayatım berbat, benim hayatım kaymış; bu vaziyet karşısında bu kul nasıl kurtulur? O mübarek zat şöyle cevap vermiş: “Gemi sahile çıkınca, yalnız kaptanını çıkarmaz, geminin içinde kim varsa çıkarır. Sen bindiğin gemiye bak. Sen gemide olmaya bak. Öyle ikinci kaptan olmuş, çapacı olmuş hiç mühim değil. Bu gemi Rasulullah’ın (Sallallâhu aleyhi vesellem)'in gemisidir. Bu gemiye girebilmenin anahtarı da; “Lâ ilâhe illallah” diyebilmektir. Ebu Cehil bunu söyleyebilseydi, Hz. Ömer (R.anh) olurdu. Hakkı, doğruyu kabul etmek, öyle kolay değil. Tâ 1400 seneden beri bu mücadele devam ediyor. Hatta Hz. Âdem’den beri bu mücadele devam ediyor. Ecdadımız; Osmanlılar, Selçuklular diyar-ı küfre, küffara dünya ve ahiret saadetini götürmek için gittiler. Biliyorlardı ki, dünya ve ahiret huzurunun esası bu kelimededir. Dolayısıyla maksatları dünyalık veya bir kuru kavga veyahut da toprak davası ve de hükümran olmak sevdası da değildir. İslamiyet’i doğru olarak öğrenebilmek ve yaşayabilmek bayramdır. Çünkü dinin iki ana temeli vardır: Biri öğrenmek, diğeri öğretmek. İnsanın başına ne gelirse cahilliğinden gelir. Bugün bütün dünyadaki müslümanların başına gelen sıkıntıların en önemli sebebi budur. Hz. Ali (R. Anh), “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” buyurmuş. Bir kelime öğretene, 100 umre sevabı veriliyor. Zaten bu mevzuda hadis-i şerif var. Peygamber efendimiz (Sallallâhu aleyhi vesellem), “Ümmetim fesada uğradığı zaman, (bozulduğu zaman) bir sünnetimi ihya edene yüz şehit sevabı var” buyuruyor. Ya bu vacip olursa, ya bu bir farz olursa, hele hele iman olursa, kaç yüz şehit sevabı verilir, varın siz hesap edin. Dinimizi kimden, nasıl öğreneceğiz? Peygamber (Sallallâhu aleyhi vesellem) efendimiz buyurdu ki: “Allah-ü Teâlâ'nın çok sevdiği kimse, dinini öğrenen ve başkalarına öğretendir. Dininizi İslâm âlimlerinin ağızlarından öğrenin” Bugün, yetkili ve ehil din âlimleri azaldığı için, dini gerçek İslâm âlimlerinin kitaplarından öğrenmelidir. İlim, amel, ihlas ve takva sahibi olan Müslümana “İslâm âlimi” denir... Bu üçünden biri noksan olup da, kendini âlim tanıtana “kötü din adamı, yobaz” denir. Gerçek İslâm âlimi, dinin örneği ve bekçisidir. Kötü (İslâm'ı yaşamayan) din adamı, yobaz, şeytanın yardımcısıdır. Şeytandan nasıl kaçıyorsak, yardımcısından da öyle kaçmamız lazımdır. Yoksa hem dünyamız, hem de ahiretimiz mahvolur. Bugün böyle kimselerin yüzünden milyonlarca insan dinden çıkmaktadır. Nimetlerin kıymetini bilmek, şükrünü yapabilmek de bayramdır. Eğer bir müslüman kendini değiştirmezse Allah-ü Teâlâ verdiği nimetleri değiştirmez. Allah-ü Teâlâ'nın nimetini anmak, şükretmek lazım. Nimetin şükrü yapılmazsa, Allah-ü Teâlâ bizden alır, başkasına verir. Bunun için, elimizdeki nimetlerin kıymetini çok iyi bilmemiz lazımdır. Zamanımızdaki çekilen sıkıntıların bir sebebi de bu. Her an Allah-ü Teâlâ feyz gönderiyor, sayısız nimetler gönderiyor. Fakat insanın nefsi ve şeytanı engeldir bu nimetlere. Dört yüz hadis-i şerifin özeti, şu dört hakikattir: 1- Dünyaya güvenme! 2- Mala aldanma! 3- Mideni doldurma! 4- Cahil olma! Bu dünya hayal, ahiret ise bakidir. Ona göre çalışmak lazımdır. Ölünce uyanılacak ve hakikatler görülecek. Uzun vadeli programları bırakıp, günümüzü iyi değerlendirmeliyiz. Dünya üç günden ibarettir. Dün, bugün ve yarın. Dün geçti. Yarına ulaşıp ulaşamayacağımızı bilmiyoruz. Geriye, bugün kalıyor. Bunun için, bugünlerin çok iyi değerlendirilmesi lazımdır. “Deli için her gün bayram” demişler. Çünkü yaptıklarından mesul değil. Peki ya bizler? Daha nice bayramlara huzur içinde, hep beraber kavuşmak dua ve dileği ile. Fahri URHAN
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.