MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

Evliyadan da Eşkiyadan da Sorumlu Müslümanlar!

Evliyadan da Eşkiyadan da Sorumlu Müslümanlar! “Allah’a ibadet edin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya. Elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez (Nisa Suresi 36.Ayet)” Vahiyden de anlaşıldığı, anlaşılacağı üzere Rabbimiz burada bir hiyeraşiye dikkatlerimizi çekiyor. Öncelikle kendisine ibadet ve ortak koşulmamasını telkin ederken, bir birinin varlık sebebi olanlarıda sıralıyor ayetin devamında. Dolayısıyla ağır bir vazife yüklüyor insana. Bunları aynı ayet içerisinde zikretmesi sorumluluğu kat kat artırmakta ve kulluk bilincini perçinlemekte adeta. Rabbimizin insana kendi ruhundan üflemesi neticesinde, beklentiside bi o kadar mühim ve manidar. “Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki; gökyüzündekiler size rahmet etsin“ hadisiyle de pazarlık edercesine vurgu yapılmakta. Her zaman üzerinde vurgu yaptığımız öncelikle herşeyin en mükemmelini bahşeden biricik Rabbimiz Cebrail vasıtasıyla Peygamberine, Peygamberi aracılığıyla da insanoğluna ulaştırdığı vahiyle mükemmel olanı bildirip fıtrata uygunluğu hasebiyle karşılığını da mükemmel olanıyla bekliyor. "O Allah ki yaptığını sağlam yapan, yaptığında hikmet olandır." ayeti çok yerde zikredilir. Bu yazımızda Rabbimizin komşuluğa verdiği kıymet ve sorumluluğumuzu aktarmaya gayret edeceğiz. Yine Kur’an ve sünnet ışığında. Hz Ali (r.a) Şöyle tarif etmiştir komşuyu; birbirlerinin sesini duyacak kadar yakın olan kimseler komşudurlar. Hz Aişe validemiz ise daha uzaklara taşımış; "evin her köşesinden kırkar hanenin komşuluk hakkı bulunduğunu" rivayet etmiştir. Üzerimizde hakları olma bakımından derecelendirecek olursak üçe ayrılıyor. Üzerimizde bir hakkı olanlar: Bunlar gayrimüslimlerdir ve sadece komşuluk hakları vardır. Üzerimizde iki hakkı olanlar: Bunlar Müslümanlardır, hem din kardeşliği, hemde komşuluk hakları vardır. Üzerimizde üç hakkı olanlar. Bunlar akraba olan müslümanlardır, hem din kardeşliği, hem akrabalık, hemde komşuluk hakları mevcuttur. Efendimiz Buyuruyor ki: "Allaha yemin ederim ki bir kimse kendisi için sevdiği şeyi, komşusu ve arkadaşı için sevmedikçe iman etmiş olmaz." İmanımızla sınayan bir imtihan vesilesi. “Kontrol edelim” ne durumdayız. Örneklerini Kur'an kıssalarında okuduk. Peygamberimiz (s.a.v) nin yaşantısından öğrendik. Sahabenin ve tarihte birçok yaşanmışlıkları tevatür yoluyla da olsa duyduk. Hani bir defasında Sevgili Peygamberimiz ( s.a v)ihtiyaç sahibi bir komşusuna verdiği kelleyi benden daha çok ihtiyacı var denilerek yedi komşu dolaşıp tekrar ilk verilene geri gelmesi imanlarının derecesini tescillemekte. Yine Efendimizin Yahudi komşularıyla münasebeti keza öyle. Komşu, arkadaş insan için büyük nimet ve fırsattır elbette. Evi, ocağı, bineği kadar mühim. İyi komşular, iyi komşuluk bulunduğu yeri mamur eder ve birbirinin cennetine vesile olur Allah’ın izniyle. Bir kimse komşusundan beklediğini öncelikle kendisi yapmalı ki hem ecir bakımından, hem de örneklik açısından amaç hasıl olsun. Sorumluluğumuzun ve yükümüzün ağırlığı konusunda bu hadisi şerifi aktarmada da yarar var. Resulümüz, "Komşusunu üzen beni üzmüş olur. Bana eziyet eden Allah'a eziyet etmiş olur. Komşusuyla dövüşen benimle dövüşmüş olur. Benimle dövüşen Allah ile dövüşmüş olur" buyuruyor. Olayın basit bir ilişkiden ibaret olmadığı aşikar. Daha başka Resulumüzün hadislerde de komşuya eziyetin Allah'a yeminle aktardığını görmekteyiz. Yukarıda ayette de zikredildiği üzere komşu, yakın komşu, uzak komşu diye farklı boyutta inceleniyor, üzerimizde en fazla hakkı olanda ayette sayılan özelliklerden en fazlasına sahip olan komşulardır. Hz Aişe annemiz, "Ya Rasulallah bir hediye vereceğim, hangi komşuma vereyim" dediğinde yakın komşuyu işaret etmiştir. Davet edildiği konusunda da, önce davet eden ve yakın komşuyu tavsiye etmiştir. Hani hep söyler dururuz Hz. Ali (r.a) sözünü Kur’an ve sünnet kapı çalmayıda devlet kurmayıda öğretir insana... Komşuluk ilişkilerine de geniş geniş yer verilmiş doğal olarak. Yalnız yine Hz. Ali R.A Rivayetinden "komşu sesinin duyulabildiği yerdir" ifadesiyle bugün yaşadığımız coğrafyada, gerek basın yayın organları gerek sınırların kaldırılması uzak komşuluğuda yakınlaştırmış evimizin içine kadar sesleri çığlıkları girmiştir. Yüreğimizi dağlayıp yangın yerine çevirmekte . Aynı derecede sorumluluğumuz olduğunu düşünecek olursak nicedir halimiz... Gerek siyasi tutarsızlıklar gerek insani yozlaşmalar insanımızı hatta doğa ve tüm canlıları işgal altına almış, her ne kadar çığlıkları duysakta başka bir felaketle üzeri örtülüp, adeta alıştıra alıştıra duyarsızlaştırılıp elimizden hiçbir şey gelmiyor safsatasına inandırılıyoruz. Maalesef ki. Tekvir suresinin kıyamet sahnelerini şiirsel bir dille tasvir ettiği ilk yedi ayetten sonraki, sekiz ve dokuzuncu ayetler konunun önemini bir kez daha ortaya koymakta ve ilk yedi ayetten daha da manidardır sorumluluk açısından ”Diri diri gömülen kıza hangi suçtan gömüldüğü sorulduğu zaman” Onun hesabını soracak olan Rabbimiz günümüzde yaşananların “hiç birgün yok ki vahşet yaşanmasın." “hesabını soracak elbette ve muhatabı bizler olacağız o günün dehşetinden korusun. Kaldı ki yanıbaşımızdaki komşularımızla ilgili sorumluluğumuzun da yerine getirilebilmiş olduğunu söylemek ne kadar çare çözüm üretebiliyoruz tartışılır. En duyarlı olanlardan olduğumuz kanaati ağır bassa bile. Hele ki apartmanlara mahkum edilmişseniz, birde geçim sıkıntısından komşularınız yaşlısı, genci çalşıyorsa vardiyeli, vardiyesiz; apartmanda kimlerin yaşadığını dahi bilemiyorsunuz bu acı tablo yaşanıyor günümüzde. Dolayısıyla komşuluk ilişkileriniz sorumluluklarınız da asrın tuzaklarından nasibini alıyor. Yaygın yerleşimin yerini alan sefertası yerleşim; kabın içinde nelerin olduğunu bal mı, zehir mi taşındığını kamufle ediyor malesef ki.., Aişe annemizin bahsettiği ve bizlerinde çocukluğumuzu tadı damağımızda kalarak yaşadığımız bahçeli komşulu evlerimizi mumla arar olduk; Hatıralar film şeridi gibi geçiyor önümüzden; hep geçmişe özlem duyarak yaşıyoruz. Ah o komşuluklar!!! diye diye. Birbiri için malı canı ortada olan akrabalıklar komşuluklar çıkmıyor aklımızdan. Amcamın henüz yeni doğmuş torunu havale geçiriyor diye rahmetli anneciğimin sıhhıye olan amca oğluna yalınayak haber vermek için koşmasından bahseder büyüklerimiz. Bizler yeni nesillere eli kolu bağlanmış çaresizliğimizi mi anlatacağız, nasıl moral motivasyon olacağız; Velevki ehlimiz evladımızla çırpındık çabaladık karınca misali... Gelecek nesiller neyi yapıp edip aktaracak kendilerinden sonrakilere. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" hadisini nasıl tefsir edeceğiz etrafımızda milyonların aç açık, sokaklarda barınan evsiz barksızlar varken... Kuran ve sünnetten uzak kalışımızın faturasını ümmetçe ödüyoruz; Oysa İslam beş değerin korunmasına büyük önem vermiştir. Kur’an ve sünnete birçok hüküm, talimat ve tavsiyelere yer vermiştir. Bunlar: YAŞAMA HAKKI, DİN, MAL, NESİL VE AKLIN KORUNMASI gereken değerlerdir. Kendi değerlerimizi haklarımızı koruduğumuz gibi etrafımızdaki hak sahiplerinin “komşularımızın” değerlerinide koruyup gözetmeliyiz ki bu Rabbinizin bize yüklediği sorumluluklardır imtihan vesilesidir ve imani bir konudur. Rabbimiz Kur'an ve sünnet ışığında bir hayat nizamı kurmayı, yaşamayı ve yaşatmayı lutfetsin. Vesselam ... Nazile Şanal
Ekleme Tarihi: 30 Ocak 2022 - Pazar

Evliyadan da Eşkiyadan da Sorumlu Müslümanlar!

Evliyadan da Eşkiyadan da Sorumlu Müslümanlar! “Allah’a ibadet edin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya. Elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez (Nisa Suresi 36.Ayet)” Vahiyden de anlaşıldığı, anlaşılacağı üzere Rabbimiz burada bir hiyeraşiye dikkatlerimizi çekiyor. Öncelikle kendisine ibadet ve ortak koşulmamasını telkin ederken, bir birinin varlık sebebi olanlarıda sıralıyor ayetin devamında. Dolayısıyla ağır bir vazife yüklüyor insana. Bunları aynı ayet içerisinde zikretmesi sorumluluğu kat kat artırmakta ve kulluk bilincini perçinlemekte adeta. Rabbimizin insana kendi ruhundan üflemesi neticesinde, beklentiside bi o kadar mühim ve manidar. “Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki; gökyüzündekiler size rahmet etsin“ hadisiyle de pazarlık edercesine vurgu yapılmakta. Her zaman üzerinde vurgu yaptığımız öncelikle herşeyin en mükemmelini bahşeden biricik Rabbimiz Cebrail vasıtasıyla Peygamberine, Peygamberi aracılığıyla da insanoğluna ulaştırdığı vahiyle mükemmel olanı bildirip fıtrata uygunluğu hasebiyle karşılığını da mükemmel olanıyla bekliyor. "O Allah ki yaptığını sağlam yapan, yaptığında hikmet olandır." ayeti çok yerde zikredilir. Bu yazımızda Rabbimizin komşuluğa verdiği kıymet ve sorumluluğumuzu aktarmaya gayret edeceğiz. Yine Kur’an ve sünnet ışığında. Hz Ali (r.a) Şöyle tarif etmiştir komşuyu; birbirlerinin sesini duyacak kadar yakın olan kimseler komşudurlar. Hz Aişe validemiz ise daha uzaklara taşımış; "evin her köşesinden kırkar hanenin komşuluk hakkı bulunduğunu" rivayet etmiştir. Üzerimizde hakları olma bakımından derecelendirecek olursak üçe ayrılıyor. Üzerimizde bir hakkı olanlar: Bunlar gayrimüslimlerdir ve sadece komşuluk hakları vardır. Üzerimizde iki hakkı olanlar: Bunlar Müslümanlardır, hem din kardeşliği, hemde komşuluk hakları vardır. Üzerimizde üç hakkı olanlar. Bunlar akraba olan müslümanlardır, hem din kardeşliği, hem akrabalık, hemde komşuluk hakları mevcuttur. Efendimiz Buyuruyor ki: "Allaha yemin ederim ki bir kimse kendisi için sevdiği şeyi, komşusu ve arkadaşı için sevmedikçe iman etmiş olmaz." İmanımızla sınayan bir imtihan vesilesi. “Kontrol edelim” ne durumdayız. Örneklerini Kur'an kıssalarında okuduk. Peygamberimiz (s.a.v) nin yaşantısından öğrendik. Sahabenin ve tarihte birçok yaşanmışlıkları tevatür yoluyla da olsa duyduk. Hani bir defasında Sevgili Peygamberimiz ( s.a v)ihtiyaç sahibi bir komşusuna verdiği kelleyi benden daha çok ihtiyacı var denilerek yedi komşu dolaşıp tekrar ilk verilene geri gelmesi imanlarının derecesini tescillemekte. Yine Efendimizin Yahudi komşularıyla münasebeti keza öyle. Komşu, arkadaş insan için büyük nimet ve fırsattır elbette. Evi, ocağı, bineği kadar mühim. İyi komşular, iyi komşuluk bulunduğu yeri mamur eder ve birbirinin cennetine vesile olur Allah’ın izniyle. Bir kimse komşusundan beklediğini öncelikle kendisi yapmalı ki hem ecir bakımından, hem de örneklik açısından amaç hasıl olsun. Sorumluluğumuzun ve yükümüzün ağırlığı konusunda bu hadisi şerifi aktarmada da yarar var. Resulümüz, "Komşusunu üzen beni üzmüş olur. Bana eziyet eden Allah'a eziyet etmiş olur. Komşusuyla dövüşen benimle dövüşmüş olur. Benimle dövüşen Allah ile dövüşmüş olur" buyuruyor. Olayın basit bir ilişkiden ibaret olmadığı aşikar. Daha başka Resulumüzün hadislerde de komşuya eziyetin Allah'a yeminle aktardığını görmekteyiz. Yukarıda ayette de zikredildiği üzere komşu, yakın komşu, uzak komşu diye farklı boyutta inceleniyor, üzerimizde en fazla hakkı olanda ayette sayılan özelliklerden en fazlasına sahip olan komşulardır. Hz Aişe annemiz, "Ya Rasulallah bir hediye vereceğim, hangi komşuma vereyim" dediğinde yakın komşuyu işaret etmiştir. Davet edildiği konusunda da, önce davet eden ve yakın komşuyu tavsiye etmiştir. Hani hep söyler dururuz Hz. Ali (r.a) sözünü Kur’an ve sünnet kapı çalmayıda devlet kurmayıda öğretir insana... Komşuluk ilişkilerine de geniş geniş yer verilmiş doğal olarak. Yalnız yine Hz. Ali R.A Rivayetinden "komşu sesinin duyulabildiği yerdir" ifadesiyle bugün yaşadığımız coğrafyada, gerek basın yayın organları gerek sınırların kaldırılması uzak komşuluğuda yakınlaştırmış evimizin içine kadar sesleri çığlıkları girmiştir. Yüreğimizi dağlayıp yangın yerine çevirmekte . Aynı derecede sorumluluğumuz olduğunu düşünecek olursak nicedir halimiz... Gerek siyasi tutarsızlıklar gerek insani yozlaşmalar insanımızı hatta doğa ve tüm canlıları işgal altına almış, her ne kadar çığlıkları duysakta başka bir felaketle üzeri örtülüp, adeta alıştıra alıştıra duyarsızlaştırılıp elimizden hiçbir şey gelmiyor safsatasına inandırılıyoruz. Maalesef ki. Tekvir suresinin kıyamet sahnelerini şiirsel bir dille tasvir ettiği ilk yedi ayetten sonraki, sekiz ve dokuzuncu ayetler konunun önemini bir kez daha ortaya koymakta ve ilk yedi ayetten daha da manidardır sorumluluk açısından ”Diri diri gömülen kıza hangi suçtan gömüldüğü sorulduğu zaman” Onun hesabını soracak olan Rabbimiz günümüzde yaşananların “hiç birgün yok ki vahşet yaşanmasın." “hesabını soracak elbette ve muhatabı bizler olacağız o günün dehşetinden korusun. Kaldı ki yanıbaşımızdaki komşularımızla ilgili sorumluluğumuzun da yerine getirilebilmiş olduğunu söylemek ne kadar çare çözüm üretebiliyoruz tartışılır. En duyarlı olanlardan olduğumuz kanaati ağır bassa bile. Hele ki apartmanlara mahkum edilmişseniz, birde geçim sıkıntısından komşularınız yaşlısı, genci çalşıyorsa vardiyeli, vardiyesiz; apartmanda kimlerin yaşadığını dahi bilemiyorsunuz bu acı tablo yaşanıyor günümüzde. Dolayısıyla komşuluk ilişkileriniz sorumluluklarınız da asrın tuzaklarından nasibini alıyor. Yaygın yerleşimin yerini alan sefertası yerleşim; kabın içinde nelerin olduğunu bal mı, zehir mi taşındığını kamufle ediyor malesef ki.., Aişe annemizin bahsettiği ve bizlerinde çocukluğumuzu tadı damağımızda kalarak yaşadığımız bahçeli komşulu evlerimizi mumla arar olduk; Hatıralar film şeridi gibi geçiyor önümüzden; hep geçmişe özlem duyarak yaşıyoruz. Ah o komşuluklar!!! diye diye. Birbiri için malı canı ortada olan akrabalıklar komşuluklar çıkmıyor aklımızdan. Amcamın henüz yeni doğmuş torunu havale geçiriyor diye rahmetli anneciğimin sıhhıye olan amca oğluna yalınayak haber vermek için koşmasından bahseder büyüklerimiz. Bizler yeni nesillere eli kolu bağlanmış çaresizliğimizi mi anlatacağız, nasıl moral motivasyon olacağız; Velevki ehlimiz evladımızla çırpındık çabaladık karınca misali... Gelecek nesiller neyi yapıp edip aktaracak kendilerinden sonrakilere. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" hadisini nasıl tefsir edeceğiz etrafımızda milyonların aç açık, sokaklarda barınan evsiz barksızlar varken... Kuran ve sünnetten uzak kalışımızın faturasını ümmetçe ödüyoruz; Oysa İslam beş değerin korunmasına büyük önem vermiştir. Kur’an ve sünnete birçok hüküm, talimat ve tavsiyelere yer vermiştir. Bunlar: YAŞAMA HAKKI, DİN, MAL, NESİL VE AKLIN KORUNMASI gereken değerlerdir. Kendi değerlerimizi haklarımızı koruduğumuz gibi etrafımızdaki hak sahiplerinin “komşularımızın” değerlerinide koruyup gözetmeliyiz ki bu Rabbinizin bize yüklediği sorumluluklardır imtihan vesilesidir ve imani bir konudur. Rabbimiz Kur'an ve sünnet ışığında bir hayat nizamı kurmayı, yaşamayı ve yaşatmayı lutfetsin. Vesselam ... Nazile Şanal
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.