MESELE KADIN MI?
<p> Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…</p>
<p> Hazreti Peygamber Efendimiz(9 Zilhicce l0 H./8 Mart 632 M. Cuma) 124 Bin Müslüman’ın şahsında tüm insanlığa seslendiği veda Hutbesinde;</p>
<p> ‘Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır…’ Buyurmuşlardır.</p>
<p> Dün gece saatlerinde birçok tartışmalara konu olan İstanbul Sözleşmesi, Resmi Gazetede Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye bu Sözleşmeden ayrıldı. İstanbul Sözleşmesi 11 Mayıs 2011’de imzalanmış olup 1 Ağustos 2014 yılında yürürlüğe girmiştir. Ayrıca bazı Avrupa ülkeleri bu sözleşmenin içeriğinin gelecekte doğuracağı olumsuz neticelerini göz önünde bulundurup bu sözleşmeden ayrılmışlardır. </p>
<p> Polonya Adelet Bakanı Ziobro ‘İstanbul Sözleşmesi kabullenemeyeceğimiz sakıncalı ideolojik dayatmalar içeriyor. Mesela bunlardan biri ’ Toplumsal Cinsiyet’ düşüncesi. Buna göre cinsiyet doğuştan değil herkesin sosyo- kültürel kararına göre belirleniyor…’ açıklamasını yaparak bu sözleşmeden ayrıldıklarını söyledi.</p>
<p> Tolumda öyle bir algı oluşturmaya çalışıldı ki bu sözleşme olmazsa sanki ülkede ki tüm kadınlar şiddet mağduru olacaklar. Halbuki 2012 Yılında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin önlenmesine dair kanunun yürürlüğe girmesiyle evli olmayan kadınlarında kanundan yararlanma hakkı tanınmıştı. Adalet Bakanlığı verilerine göre yasanın yürürlüğe girdiği ilk yılda koruma taleplerinde iki kattan fazla artış yaşanmış.2012’den bu yana korunma talebinde bulunan kadınların sayısı beş kat artmıştır.(Verilerle Türkiye’de ki kadına şiddetin anatomisi-NTV.com tr) Yani İstanbul Sözleşmesi kadını koruyamamıştır.</p>
<p>7 Aralık 2010’da Ayşe Paşalı’nın, eski eşi tarafından öldürülmesinin ardından 4320 sayılı kanunun yetersizliği eleştirilmeye başlandı, sivil toplum kuruluşlarının çabasıyla yeni bir kanun talebinde bulunuldu. 6284 sayılı kanun 8 Mart 2012 tarihinde oy birliğiyle TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. 6284 sayılı kanun büyük ölçüde İstanbul Sözleşmesi’ne göre oluşturuldu.4320 sayılı Ailenin Korunmasına İlişkin Kanun’da tartışmalı olsa da 6284 sayılı kanun evli olmayan bireyleri de kapsar.</p>
<p>Bu yasaya göre korunma talep eden kişi, tedbir için aile mahkemesine veya savcılık ya da kolluk birimlerine delil olmadan talepte bulunabilir. Tedbir kararı için delil aranmaz. Talep olmasa veya şikâyet olmasa da bazı suçlar için savcı doğrudan soruşturma yapabilir. Buna göre 6284 Sayılı Kanun hala aktiftir. Buna göre : </p>
<p>1-Şiddet gören kadın kalacak ve sığınacak yer talep edebilir.</p>
<p>2-Şiddet gören ya da tehdit altında olan kadınlar geçici koruma (yakın koruma) talep edebilirler.</p>
<p>3- Şiddet mağduru veya tehlikede olan kadın şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılmasını, kendisine yaklaşmasının engellenmesini, adres kimlik veya diğer tüm bilgilerinin değiştirilmesini isteyebilir.</p>
<p>4-Şiddet uygulayanın silahını polise teslim etmesini, geçici velayet ve tedbir nafakası, geçici maddi yardım, oturduğu eve aile konutu şerhi konulmasını talep edebilir.</p>
<p> Bu kanun maddeleri geçerliliğini devam ettirmektedir. Toplumu şimdiden infiale sürüklemek isteyenlerin maksatlarının sadece kadın veya kadın şiddeti olduğu inandırıcılığını da yitirmiştir! Meselenin Kadın Hakları ve kadına şiddeti önlenmesi olmadığı da anlaşılmış olmaktadır. </p>
<p>Kadın hakları ve kadın şiddetinin önüne geçmeye çalışan veya bir şekilde bunu ayaklanma vesilesi yapmaya çalışan sözde ‘Kadın Hakları Savunucuları’ bir yılı aşkındır Diyarbakır ve bazı illerimizde terör örgütlerinin kandırması veya kaçırması sonucunda ailelerinden uzakta olan kadınların ve genç kızlarını geri isteyen anne ve babaların seslerine kulak tıkamaları neyle izah edilebilir bu savundukları değere ihanet değil midir? </p>
<p> Muhalefet partilerin içinde patlak veren kadına taciz ve tecavüzlere gözlerini ve kulaklarını kapayanlar ‘Kadın Hakları veya Kadına Şiddet’ edebiyatını en son yapacak olanlar değil midir? </p>
<p> Kusura bakmayın ortada bir şiddet var! Bu bir insanlık sorunudur, bu sorun cinsiyetleri birbirine düşman ederek çözemezsiniz. Bu sözleşme kadını ve erkeği birbirine düşman edip üçüncü bir cinsi ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. </p>
<p>Sorun şiddet önlemekse, oluşturulacak bir platformlarda, İstanbul Sözleşmesinden çok daha güzel, kadını, çocuğu ve hatta hayvanları dahi korumak için ne yapılabilir görüşülebilir. Devletimiz bu konu hakkında gerekeni yapmakta olup taraflarda ki endişeleri gidermeye muktedirdir. </p>
<p> Sorun bir insanlık sorunu olup insani değerlere dönüp fıtrî özellikler koruma altına alınmazsa bu kopuş büyük bir bozulmaya doğru gidecektir.</p>
<p>Ravza Zeybek </p>
Ekleme
Tarihi: 22 Mart 2021 - Pazartesi
MESELE KADIN MI?
<p> Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…</p>
<p> Hazreti Peygamber Efendimiz(9 Zilhicce l0 H./8 Mart 632 M. Cuma) 124 Bin Müslüman’ın şahsında tüm insanlığa seslendiği veda Hutbesinde;</p>
<p> ‘Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır…’ Buyurmuşlardır.</p>
<p> Dün gece saatlerinde birçok tartışmalara konu olan İstanbul Sözleşmesi, Resmi Gazetede Cumhurbaşkanı Kararı ile Türkiye bu Sözleşmeden ayrıldı. İstanbul Sözleşmesi 11 Mayıs 2011’de imzalanmış olup 1 Ağustos 2014 yılında yürürlüğe girmiştir. Ayrıca bazı Avrupa ülkeleri bu sözleşmenin içeriğinin gelecekte doğuracağı olumsuz neticelerini göz önünde bulundurup bu sözleşmeden ayrılmışlardır. </p>
<p> Polonya Adelet Bakanı Ziobro ‘İstanbul Sözleşmesi kabullenemeyeceğimiz sakıncalı ideolojik dayatmalar içeriyor. Mesela bunlardan biri ’ Toplumsal Cinsiyet’ düşüncesi. Buna göre cinsiyet doğuştan değil herkesin sosyo- kültürel kararına göre belirleniyor…’ açıklamasını yaparak bu sözleşmeden ayrıldıklarını söyledi.</p>
<p> Tolumda öyle bir algı oluşturmaya çalışıldı ki bu sözleşme olmazsa sanki ülkede ki tüm kadınlar şiddet mağduru olacaklar. Halbuki 2012 Yılında 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin önlenmesine dair kanunun yürürlüğe girmesiyle evli olmayan kadınlarında kanundan yararlanma hakkı tanınmıştı. Adalet Bakanlığı verilerine göre yasanın yürürlüğe girdiği ilk yılda koruma taleplerinde iki kattan fazla artış yaşanmış.2012’den bu yana korunma talebinde bulunan kadınların sayısı beş kat artmıştır.(Verilerle Türkiye’de ki kadına şiddetin anatomisi-NTV.com tr) Yani İstanbul Sözleşmesi kadını koruyamamıştır.</p>
<p>7 Aralık 2010’da Ayşe Paşalı’nın, eski eşi tarafından öldürülmesinin ardından 4320 sayılı kanunun yetersizliği eleştirilmeye başlandı, sivil toplum kuruluşlarının çabasıyla yeni bir kanun talebinde bulunuldu. 6284 sayılı kanun 8 Mart 2012 tarihinde oy birliğiyle TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. 6284 sayılı kanun büyük ölçüde İstanbul Sözleşmesi’ne göre oluşturuldu.4320 sayılı Ailenin Korunmasına İlişkin Kanun’da tartışmalı olsa da 6284 sayılı kanun evli olmayan bireyleri de kapsar.</p>
<p>Bu yasaya göre korunma talep eden kişi, tedbir için aile mahkemesine veya savcılık ya da kolluk birimlerine delil olmadan talepte bulunabilir. Tedbir kararı için delil aranmaz. Talep olmasa veya şikâyet olmasa da bazı suçlar için savcı doğrudan soruşturma yapabilir. Buna göre 6284 Sayılı Kanun hala aktiftir. Buna göre : </p>
<p>1-Şiddet gören kadın kalacak ve sığınacak yer talep edebilir.</p>
<p>2-Şiddet gören ya da tehdit altında olan kadınlar geçici koruma (yakın koruma) talep edebilirler.</p>
<p>3- Şiddet mağduru veya tehlikede olan kadın şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılmasını, kendisine yaklaşmasının engellenmesini, adres kimlik veya diğer tüm bilgilerinin değiştirilmesini isteyebilir.</p>
<p>4-Şiddet uygulayanın silahını polise teslim etmesini, geçici velayet ve tedbir nafakası, geçici maddi yardım, oturduğu eve aile konutu şerhi konulmasını talep edebilir.</p>
<p> Bu kanun maddeleri geçerliliğini devam ettirmektedir. Toplumu şimdiden infiale sürüklemek isteyenlerin maksatlarının sadece kadın veya kadın şiddeti olduğu inandırıcılığını da yitirmiştir! Meselenin Kadın Hakları ve kadına şiddeti önlenmesi olmadığı da anlaşılmış olmaktadır. </p>
<p>Kadın hakları ve kadın şiddetinin önüne geçmeye çalışan veya bir şekilde bunu ayaklanma vesilesi yapmaya çalışan sözde ‘Kadın Hakları Savunucuları’ bir yılı aşkındır Diyarbakır ve bazı illerimizde terör örgütlerinin kandırması veya kaçırması sonucunda ailelerinden uzakta olan kadınların ve genç kızlarını geri isteyen anne ve babaların seslerine kulak tıkamaları neyle izah edilebilir bu savundukları değere ihanet değil midir? </p>
<p> Muhalefet partilerin içinde patlak veren kadına taciz ve tecavüzlere gözlerini ve kulaklarını kapayanlar ‘Kadın Hakları veya Kadına Şiddet’ edebiyatını en son yapacak olanlar değil midir? </p>
<p> Kusura bakmayın ortada bir şiddet var! Bu bir insanlık sorunudur, bu sorun cinsiyetleri birbirine düşman ederek çözemezsiniz. Bu sözleşme kadını ve erkeği birbirine düşman edip üçüncü bir cinsi ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. </p>
<p>Sorun şiddet önlemekse, oluşturulacak bir platformlarda, İstanbul Sözleşmesinden çok daha güzel, kadını, çocuğu ve hatta hayvanları dahi korumak için ne yapılabilir görüşülebilir. Devletimiz bu konu hakkında gerekeni yapmakta olup taraflarda ki endişeleri gidermeye muktedirdir. </p>
<p> Sorun bir insanlık sorunu olup insani değerlere dönüp fıtrî özellikler koruma altına alınmazsa bu kopuş büyük bir bozulmaya doğru gidecektir.</p>
<p>Ravza Zeybek </p>
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.