Murat GÜLŞAN
Köşe Yazarı
Murat GÜLŞAN
 

NASİBULLAH DAİRESİ.

NASİBULLAH DAİRESİ. Nefse iyilik ve kötülük [isyan ve itaat kabiliyeti yani bunlardan birini seçme hakkı, irade-i cüziyye] veren Allahü teâlâya ant olsun ki, nefsini tezkiye eden, küfür ve isyandan temizleyen, kurtuldu. Nefsini bunlarda bırakanda, ziyan etti. [Şems suresi 7. Ve 10. ayetleri] Geçtiğimiz zaman içerisinde, Ayasofya camii kebirdeki programda eski imam Mustafa Demirkan, Erdoğan’ın da dinlediği sırada "Ayasofya gibi mabetler, mabet olarak kalması için inşa edildi. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir? Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma" ifadelerini kullanmıştı. Şimdi arkadaşlar olaya din açısından ele alalım önce. Camiler beddua yerleri değildir. BED Türkçe anlamı kötü, çirkin demektir. Yukardaki kelimeler yerine şöyle denilebilirdi. “Allah’ım bir daha bu güzel mabedimizi, ibadethanemizi elimizden çıkmasına sebep verme, bizleri de iman aşkıyla böyle güzel yerlere sahip çıkmayı nasip et. Toprağımızın her karışının kıymetini bilenlerden eyle, düşman işgalinden kurtaran, alnımızı secdelere değdiren, ezanı minarelerden okutma sebebini bizlere canı kanı ile sağlamış olanlarda şanlı ecdadımıza ne kadar teşekkür etsek azdır. Onlar ruhlarına edeceğimiz duaları kabul eyle Allah’ım.” Ayrıca mabedin içinde kafir diye bahsedilen zat kafir değilse, ona kafir diyenin vay haline. Kafir ne demek onu da bilelim sözlük anlamı, tanrıya inanmayan ve inançsız olan kişiler için kullanılan bir isimdir. İslam dini yaşanan süreler içerisinde daha vahim vukular bulmuş, hepsi kaderullah dairesi içine bırakılmıştır. Fitne ve fesad Müslümanı, Müslümana kırdırmıştır. Müslüman kaybetmiştir. Bunlardan bir Hz. Ali Muaviye savaşı yani Sıffin savaşı. Onlarca Müslüman, Müslümanı öldürmüştür. Bir de nasibullah dairesi var. Yani Allah’ın takdiri. Birçok dindar alim olan dönemde, Vatanı kurtarma Osmanlı paşası olan, Mustafa Kemal’e nasip oluyor. Sizce de takdiri ilahi değil mi bu? Bence hoca efendiler camilerde kürsülerde şu konuya önem arz etseler daha makbule geçer diye düşünüyorum. 1Fitne fesad, 2 yalan, aldatma, kandırma, 3 devletin malını zimmetine geçirme, rüşvet, torpil, adamcılık. Devletin malını ve parasını meşru olmayan yollarla zimmete geçirmek haram olduğu gibi, Devlete ait mal ve eşyaya zarar vermek de dinimizce yasaklanmıştır. Çünkü kamu malı milletin malıdır. Bu malda herkesin hakkı vardır. Şahsın malına zarar vermek haram olduğu gibi halkın ortak malı olan kamu malına zarar vermek de kul hakkına tecavüzdür ve haramdır. Her Müslümanın, kamu malını kendi malı gibi koruması, zarar vermekten ve zarara yol açacak fiil ve davranışlardan kesinlikle sakınması gerekir. Devlet malını zimmetine geçirenler hakkında Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Kim emanete (kamu malına) hıyanet ederse, kıyamet günü hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir ve onlara haksızlık edilmez.” (Ali İmran 161) Bu ayet, devlet malına el uzatanların yaptıklarının karşılığı olarak layık oldukları cezaya çarptırılacağını göstermektedir. Çekicin çiviyi çakmak için defalarca aynı noktaya vurması gibi hocalar kürsülerde bunları işlemeli. İbadet halindeyken bir cami nasıl müzeye dönüştürülüp bir yanlış yapılmışsa tekrar camiye çevirdik diye sevinç şaşkınlığı içinde beddua ile başka yanlış yapmamızda yanlıştır. Müslüman daha ılıman düşünebilir örneğin bugünümüze şükrederek, şöyle de diyebiliriz. Bak müze olmuş olsa da senin hür topraklarında olduğu için açabildin. Camiye çevirdin, ya ikinci fetih yaşanmasaydı. Müzeden çevirecek Ayasofya bile olamayacaktı. Allah ikinci kez fetheden ordumuzdan razı olsun denilmeliydi bence. Peygamberimizin hadisi şerifi ile cevap verelim bu konuya. Rivayete göre, sahabelerden Ebu'd-Derda, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) yanına gelir ve şöyle sorar "Ey Allah'ın Resulü! Müslüman içki içebilir mi? Hz. Peygamber (sav) "İçebilir (yanılabilir, günaha girmiş olabilir)" der. "Müslüman hırsızlık yapabilir mi?" diye sorar. Peygamberimiz (s.a.v.); "Yapabilir" der. "Müslüman zina yapabilir mi?" diye sorar. Efendimiz "Evet yapabilir" buyurur. Bunun üzerine adam sorar "Peki, yalan söyler mi?" der. İşte o anda sırtını dayamış olan Allah Resulu Hz. Muhammed (s.a.v.) Peygamber doğrulur ve hiddetle şu cevabı verir; "Müslüman yalan söylemez. Alnı secdeye giden imanlı siyasetçilerimizin Müslümanlığı temsil makamı oldukları için daha adil daha adaletli ince eleyip sık dokuyan yaşam çizgisi ve ağızlarından çıkan sözler olması gerekmektedir. Yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur" Yalan söylemeyi zina kadar, içki kadar, hırsızlık kadar ağır sayıyor peygamberimiz. Zira yalan, "doğruluk üzerine kurulan" Peygamberlik müessesesinin bütün ilkeleriyle çatışır. Onun için "asla" der. Doğruluk mutlaka kazandırır. Çünkü doğrunun sahibi ve ortağı Allah'tır. Yine benim için günümüzde daha ağır olan unsurlardan biri de kumar alışkanlığının cezbettirilmesi. Bundan 3-5 sene evvel at yarışları haftada iki veya üç gün koşulurken şimdi her gün koşuluyor. Ve at yarışı kuponları oynanıyor. Milli piyango vardı sadece şimdi kazı kazan, şans topu, sayısal loto, on numara, süper loto adı altında ve iddia içinde onlarca oyun günümüzde her an dakikada oynanabiliyor. Yani kıymetli hocalarımız daha çok bu yönde de telkinler verse tehlikenin çanlarını duysa diyorum. Ayasofya konusunda bir yanlış yapılmış olabilir yanlış yıllar sonra düzeltildi konu kapandı. Demek isteriz lakin yanlış yanlışla devam ettirilmekte. Günümüzde bir çok yanlışlar yapılmış on binlerce insanımız mağdur olmuş, devlet çok büyük yaralar almış bir çokta şehit vermişizdir. Sonra siyasetçilerimiz kandırıldık, aldatıldık diyerek konuyu kapatmışlardır. Belki Ayasofya konusu da aynıdır. O dönem için kandırılmışlardır. “Konstantiniyye elbet bir gün feth olunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onun askeri ne güzel askerdir.” -Hz.Muhammed (s.a.v) Şüphesiz Fatih sultan Mehmet han ve askerleri bu müjdeyle nasiplenmişler daha sonraları İstanbul’a sahip çıkılmadığı için 4 yıl düşman işgalinde kalmış yine yüce Allah’ın takdiri ile muzafferiyet Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına nasip olmuştur. Bu saat’ en sonra Vatan, Bayrak birliğimiz içinde mukedesiyatlarımıza tam sahip çıkarak, aklı selim ve istişarelerle iyi olaylara hizmet etmek, İslam’a ve Vatanımıza sahip çıkarak bizler emaneti daha da yukarlara taşımamızın gerekliliğine inanmaktayım. Fitne ve fesada yer açacak her türlü cümlelerden kaçınılmalı vurgularımızı daha çok bu yönde yapmalıyız diye düşünüyorum. Saygılarımla. Araştırmacı yazar: Murat Gülşan
Ekleme Tarihi: 14 Haziran 2021 - Pazartesi

NASİBULLAH DAİRESİ.

NASİBULLAH DAİRESİ. Nefse iyilik ve kötülük [isyan ve itaat kabiliyeti yani bunlardan birini seçme hakkı, irade-i cüziyye] veren Allahü teâlâya ant olsun ki, nefsini tezkiye eden, küfür ve isyandan temizleyen, kurtuldu. Nefsini bunlarda bırakanda, ziyan etti. [Şems suresi 7. Ve 10. ayetleri] Geçtiğimiz zaman içerisinde, Ayasofya camii kebirdeki programda eski imam Mustafa Demirkan, Erdoğan’ın da dinlediği sırada "Ayasofya gibi mabetler, mabet olarak kalması için inşa edildi. Öyle bir zaman geldi ki bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi. Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir? Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma" ifadelerini kullanmıştı. Şimdi arkadaşlar olaya din açısından ele alalım önce. Camiler beddua yerleri değildir. BED Türkçe anlamı kötü, çirkin demektir. Yukardaki kelimeler yerine şöyle denilebilirdi. “Allah’ım bir daha bu güzel mabedimizi, ibadethanemizi elimizden çıkmasına sebep verme, bizleri de iman aşkıyla böyle güzel yerlere sahip çıkmayı nasip et. Toprağımızın her karışının kıymetini bilenlerden eyle, düşman işgalinden kurtaran, alnımızı secdelere değdiren, ezanı minarelerden okutma sebebini bizlere canı kanı ile sağlamış olanlarda şanlı ecdadımıza ne kadar teşekkür etsek azdır. Onlar ruhlarına edeceğimiz duaları kabul eyle Allah’ım.” Ayrıca mabedin içinde kafir diye bahsedilen zat kafir değilse, ona kafir diyenin vay haline. Kafir ne demek onu da bilelim sözlük anlamı, tanrıya inanmayan ve inançsız olan kişiler için kullanılan bir isimdir. İslam dini yaşanan süreler içerisinde daha vahim vukular bulmuş, hepsi kaderullah dairesi içine bırakılmıştır. Fitne ve fesad Müslümanı, Müslümana kırdırmıştır. Müslüman kaybetmiştir. Bunlardan bir Hz. Ali Muaviye savaşı yani Sıffin savaşı. Onlarca Müslüman, Müslümanı öldürmüştür. Bir de nasibullah dairesi var. Yani Allah’ın takdiri. Birçok dindar alim olan dönemde, Vatanı kurtarma Osmanlı paşası olan, Mustafa Kemal’e nasip oluyor. Sizce de takdiri ilahi değil mi bu? Bence hoca efendiler camilerde kürsülerde şu konuya önem arz etseler daha makbule geçer diye düşünüyorum. 1Fitne fesad, 2 yalan, aldatma, kandırma, 3 devletin malını zimmetine geçirme, rüşvet, torpil, adamcılık. Devletin malını ve parasını meşru olmayan yollarla zimmete geçirmek haram olduğu gibi, Devlete ait mal ve eşyaya zarar vermek de dinimizce yasaklanmıştır. Çünkü kamu malı milletin malıdır. Bu malda herkesin hakkı vardır. Şahsın malına zarar vermek haram olduğu gibi halkın ortak malı olan kamu malına zarar vermek de kul hakkına tecavüzdür ve haramdır. Her Müslümanın, kamu malını kendi malı gibi koruması, zarar vermekten ve zarara yol açacak fiil ve davranışlardan kesinlikle sakınması gerekir. Devlet malını zimmetine geçirenler hakkında Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır: “Kim emanete (kamu malına) hıyanet ederse, kıyamet günü hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir ve onlara haksızlık edilmez.” (Ali İmran 161) Bu ayet, devlet malına el uzatanların yaptıklarının karşılığı olarak layık oldukları cezaya çarptırılacağını göstermektedir. Çekicin çiviyi çakmak için defalarca aynı noktaya vurması gibi hocalar kürsülerde bunları işlemeli. İbadet halindeyken bir cami nasıl müzeye dönüştürülüp bir yanlış yapılmışsa tekrar camiye çevirdik diye sevinç şaşkınlığı içinde beddua ile başka yanlış yapmamızda yanlıştır. Müslüman daha ılıman düşünebilir örneğin bugünümüze şükrederek, şöyle de diyebiliriz. Bak müze olmuş olsa da senin hür topraklarında olduğu için açabildin. Camiye çevirdin, ya ikinci fetih yaşanmasaydı. Müzeden çevirecek Ayasofya bile olamayacaktı. Allah ikinci kez fetheden ordumuzdan razı olsun denilmeliydi bence. Peygamberimizin hadisi şerifi ile cevap verelim bu konuya. Rivayete göre, sahabelerden Ebu'd-Derda, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) yanına gelir ve şöyle sorar "Ey Allah'ın Resulü! Müslüman içki içebilir mi? Hz. Peygamber (sav) "İçebilir (yanılabilir, günaha girmiş olabilir)" der. "Müslüman hırsızlık yapabilir mi?" diye sorar. Peygamberimiz (s.a.v.); "Yapabilir" der. "Müslüman zina yapabilir mi?" diye sorar. Efendimiz "Evet yapabilir" buyurur. Bunun üzerine adam sorar "Peki, yalan söyler mi?" der. İşte o anda sırtını dayamış olan Allah Resulu Hz. Muhammed (s.a.v.) Peygamber doğrulur ve hiddetle şu cevabı verir; "Müslüman yalan söylemez. Alnı secdeye giden imanlı siyasetçilerimizin Müslümanlığı temsil makamı oldukları için daha adil daha adaletli ince eleyip sık dokuyan yaşam çizgisi ve ağızlarından çıkan sözler olması gerekmektedir. Yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur" Yalan söylemeyi zina kadar, içki kadar, hırsızlık kadar ağır sayıyor peygamberimiz. Zira yalan, "doğruluk üzerine kurulan" Peygamberlik müessesesinin bütün ilkeleriyle çatışır. Onun için "asla" der. Doğruluk mutlaka kazandırır. Çünkü doğrunun sahibi ve ortağı Allah'tır. Yine benim için günümüzde daha ağır olan unsurlardan biri de kumar alışkanlığının cezbettirilmesi. Bundan 3-5 sene evvel at yarışları haftada iki veya üç gün koşulurken şimdi her gün koşuluyor. Ve at yarışı kuponları oynanıyor. Milli piyango vardı sadece şimdi kazı kazan, şans topu, sayısal loto, on numara, süper loto adı altında ve iddia içinde onlarca oyun günümüzde her an dakikada oynanabiliyor. Yani kıymetli hocalarımız daha çok bu yönde de telkinler verse tehlikenin çanlarını duysa diyorum. Ayasofya konusunda bir yanlış yapılmış olabilir yanlış yıllar sonra düzeltildi konu kapandı. Demek isteriz lakin yanlış yanlışla devam ettirilmekte. Günümüzde bir çok yanlışlar yapılmış on binlerce insanımız mağdur olmuş, devlet çok büyük yaralar almış bir çokta şehit vermişizdir. Sonra siyasetçilerimiz kandırıldık, aldatıldık diyerek konuyu kapatmışlardır. Belki Ayasofya konusu da aynıdır. O dönem için kandırılmışlardır. “Konstantiniyye elbet bir gün feth olunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onun askeri ne güzel askerdir.” -Hz.Muhammed (s.a.v) Şüphesiz Fatih sultan Mehmet han ve askerleri bu müjdeyle nasiplenmişler daha sonraları İstanbul’a sahip çıkılmadığı için 4 yıl düşman işgalinde kalmış yine yüce Allah’ın takdiri ile muzafferiyet Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına nasip olmuştur. Bu saat’ en sonra Vatan, Bayrak birliğimiz içinde mukedesiyatlarımıza tam sahip çıkarak, aklı selim ve istişarelerle iyi olaylara hizmet etmek, İslam’a ve Vatanımıza sahip çıkarak bizler emaneti daha da yukarlara taşımamızın gerekliliğine inanmaktayım. Fitne ve fesada yer açacak her türlü cümlelerden kaçınılmalı vurgularımızı daha çok bu yönde yapmalıyız diye düşünüyorum. Saygılarımla. Araştırmacı yazar: Murat Gülşan
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.