Özlem Gürbüz
Köşe Yazarı
Özlem Gürbüz
 

ANNELİK – BABALIK GÖREV Mİ, DUYGU MU?

Her acıyı kaldırabilecek ve kaldıramayacak yaşlar vardır. Annesini veya babasını, veya her ikisini  birden kaybeden çocuklardan tutun; aile içi psikolojik veya fiziksel şiddete maruz kalan nice  çocuklar var ve bu çocuklar, yetişkinlik dönemlerine gelseler de yaşadıkları bu travmalar onlarda  kalıcı bir hasara sebep olabiliyor. Burada anne ve babalara düşen görev, çocuklarına değil psikolojik veya fiziksel şiddet uygulamak; onların yanında kendi aralarında dahi tartışmamaları gerekiyor.  Fakat ne yazık ki bazı ebeveynler, buna dikkat etmemekle kalmayıp, sadece kendilerini düşünerek  bencilce hareket etmektedirler.  Sadece doğurmakla, onları yedirip içirip giydirmekle anne-baba olunmuyor; çünkü bunlar zaten  biyolojik özellik olmakla beraber her anne- baba için yapılması gereken zorunlu birtakım  görevlerdir. Günümüzde anneliği ve babalığı bir meslek veya kariyermiş gibi görenler bile var. Sırf  annelik - babalık görevlerini yapıyorlar diye bunları dillendirip insanlara anlatarak veya sosyal  medyada paylaşarak çevreye karşı iyi anne ve iyi baba imajı oluşturmayı hedeflemektedirler. Oysa  her şeyden daha önemli bir şey var ki o da sevgidir. Çünkü bir bebek dünyaya gelirken ağladığında  O'nu kucağınıza alıp O'na sevgi gösterirseniz ağlamayı bırakır, acıktığında da yine sevgi göstererek  O'nun karnını doyurduğunuzda mutlu ve huzurlu olur. Uykusundan korkarak uyandığı zaman bile  O'nu sevgi ile uyutursanız sizin O'na verdiğiniz sevginin güveni ile tekrar uyur. Sevgi duygusu  hepimizin bilip de birçoğumuzun ne yazık ki farkında olmadığı yüce bir duygudur ve bu duyguya  erişip mazhar olmak da hiç şüphesiz farkındalıktan geçer, yani bilinçten.  ''Biz çocuklarımızı ne öperdik ne de onlara sarılırdık; ama onları hep uzaktan severdik'' cümlesini  belki birçoğunuz bazı eski kuşaklardan duymuşsunuzdur. Peki ama o kuşakların bunu  yapmalarındaki amaçları ne olabilirdi? Ben merak edip nedenini bazı yaşlılara sorduğumda bana şu  cevabı verdiler: ''Çünkü çocuklarımız şımarmasınlar diye ve bize karşı çekingen olup saygılı  olsunlar diye.'' Bir genç olarak bu konu hakkındaki genel düşüncelerimi soracak olursanız; saygının yolu sevgiden  geçer. Sevgi olmazsa saygı tek başına emiraltı olarak kalır geriye. Sevgi, çocuklarınıza uzaktan  bakışlarla gösterilmez; sevgi evvela yürekten hissedilir, dokunuşla... Dokunarak sevgiyi  hissetiremeyen ebeveynler, ne yazık ki kuru bir kütük tanesinden ibarettirler. Çünkü bir kütüğün, bir ağaç gibi faydası olmaz; ama ağaç, gölgesini hissettirerek ona sığınan kim olursa güneşin aşırı  sıcağından korumakla birlikte, meyvesi ile de sağlığa fayda ve katkı sağlar.  Gelelim anne-babalığı kariyermiş gibi görenlere... Anne-babalık kariyer değil; bir hikmettir. O evladı da anne - babalara bahşeden Allah'tır. Allah  veriyor o canı. İnsanlar, onların dünyaya gelmesi için sadece birer vesiledir. Hepimiz vesileler  aracılığıyla dünyaya gelmiş varlıklarız. Sanmayın sakın Hz. Adem (as.) Babamız ve Hz. Havva  Anamız vesilesiz yaratıldılar. Onları hem yaratan hem de onlara vesile olan da yine Allah'tır.  Çocuklarımızı dinleyelim, onları anlayalım. Eğer bugün onları dinleyip anlayamazsak, gün gelir  onlar başkaları tarafından itilip kakılmakla kalmayıp ezilirler. Sevgimizi onlara göstermezsek, onlar  doğru mu yanlış mı olduğunu test etmeden sevgiyi yanlış insanlarda aramaya başlarlar. Sevgi açlığı  ne kötüdür, aslında en acı derttir sevgi açlığı çekmek... Aşk acısından bile daha derin ve daha can  yakıcıdır. Unutmayalım! Her güzel başlangıç 'sevgi' yolundan geçer. Yunus Emre Hazretlerinin de dediği gibi: ''Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz.'' Sevgi ile yaşayıp sevgi ile kalalım...  Saygılarımla...
Ekleme Tarihi: 26 Nisan 2023 - Çarşamba

ANNELİK – BABALIK GÖREV Mİ, DUYGU MU?


Her acıyı kaldırabilecek ve kaldıramayacak yaşlar vardır. Annesini veya babasını, veya her ikisini 
birden kaybeden çocuklardan tutun; aile içi psikolojik veya fiziksel şiddete maruz kalan nice 
çocuklar var ve bu çocuklar, yetişkinlik dönemlerine gelseler de yaşadıkları bu travmalar onlarda 
kalıcı bir hasara sebep olabiliyor. Burada anne ve babalara düşen görev, çocuklarına değil psikolojik
veya fiziksel şiddet uygulamak; onların yanında kendi aralarında dahi tartışmamaları gerekiyor. 
Fakat ne yazık ki bazı ebeveynler, buna dikkat etmemekle kalmayıp, sadece kendilerini düşünerek 
bencilce hareket etmektedirler. 
Sadece doğurmakla, onları yedirip içirip giydirmekle anne-baba olunmuyor; çünkü bunlar zaten 
biyolojik özellik olmakla beraber her anne- baba için yapılması gereken zorunlu birtakım 
görevlerdir. Günümüzde anneliği ve babalığı bir meslek veya kariyermiş gibi görenler bile var. Sırf 
annelik - babalık görevlerini yapıyorlar diye bunları dillendirip insanlara anlatarak veya sosyal 
medyada paylaşarak çevreye karşı iyi anne ve iyi baba imajı oluşturmayı hedeflemektedirler. Oysa 
her şeyden daha önemli bir şey var ki o da sevgidir. Çünkü bir bebek dünyaya gelirken ağladığında 
O'nu kucağınıza alıp O'na sevgi gösterirseniz ağlamayı bırakır, acıktığında da yine sevgi göstererek 
O'nun karnını doyurduğunuzda mutlu ve huzurlu olur. Uykusundan korkarak uyandığı zaman bile 
O'nu sevgi ile uyutursanız sizin O'na verdiğiniz sevginin güveni ile tekrar uyur. Sevgi duygusu 
hepimizin bilip de birçoğumuzun ne yazık ki farkında olmadığı yüce bir duygudur ve bu duyguya 
erişip mazhar olmak da hiç şüphesiz farkındalıktan geçer, yani bilinçten. 
''Biz çocuklarımızı ne öperdik ne de onlara sarılırdık; ama onları hep uzaktan severdik'' cümlesini 
belki birçoğunuz bazı eski kuşaklardan duymuşsunuzdur. Peki ama o kuşakların bunu 
yapmalarındaki amaçları ne olabilirdi? Ben merak edip nedenini bazı yaşlılara sorduğumda bana şu 
cevabı verdiler: ''Çünkü çocuklarımız şımarmasınlar diye ve bize karşı çekingen olup saygılı 
olsunlar diye.''
Bir genç olarak bu konu hakkındaki genel düşüncelerimi soracak olursanız; saygının yolu sevgiden 
geçer. Sevgi olmazsa saygı tek başına emiraltı olarak kalır geriye. Sevgi, çocuklarınıza uzaktan 
bakışlarla gösterilmez; sevgi evvela yürekten hissedilir, dokunuşla... Dokunarak sevgiyi 
hissetiremeyen ebeveynler, ne yazık ki kuru bir kütük tanesinden ibarettirler. Çünkü bir kütüğün, bir
ağaç gibi faydası olmaz; ama ağaç, gölgesini hissettirerek ona sığınan kim olursa güneşin aşırı 
sıcağından korumakla birlikte, meyvesi ile de sağlığa fayda ve katkı sağlar. 
Gelelim anne-babalığı kariyermiş gibi görenlere...
Anne-babalık kariyer değil; bir hikmettir. O evladı da anne - babalara bahşeden Allah'tır. Allah 
veriyor o canı. İnsanlar, onların dünyaya gelmesi için sadece birer vesiledir. Hepimiz vesileler 
aracılığıyla dünyaya gelmiş varlıklarız. Sanmayın sakın Hz. Adem (as.) Babamız ve Hz. Havva 
Anamız vesilesiz yaratıldılar. Onları hem yaratan hem de onlara vesile olan da yine Allah'tır. 
Çocuklarımızı dinleyelim, onları anlayalım. Eğer bugün onları dinleyip anlayamazsak, gün gelir 
onlar başkaları tarafından itilip kakılmakla kalmayıp ezilirler. Sevgimizi onlara göstermezsek, onlar 
doğru mu yanlış mı olduğunu test etmeden sevgiyi yanlış insanlarda aramaya başlarlar. Sevgi açlığı 
ne kötüdür, aslında en acı derttir sevgi açlığı çekmek... Aşk acısından bile daha derin ve daha can 
yakıcıdır.
Unutmayalım! Her güzel başlangıç 'sevgi' yolundan geçer. Yunus Emre Hazretlerinin de dediği gibi:
''Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz.''
Sevgi ile yaşayıp sevgi ile kalalım... 
Saygılarımla...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.