Sema KOCA 
Köşe Yazarı
Sema KOCA 
 

ACININ TERAZİSİ YOKTUR

ACININ TERAZİSİ YOKTUR Hayatın alt üst oldu, öyle mi? Nereden biliyorsun altının üstünden daha kötü olduğunu? Hiç ummadığın anda hayatın değişebilir. Kimse değişikliği ummaz, hele ki ters yüz oluşları... Hayatımız olağan akışında giderken aniden burnumuzun ucunda en büyük nasihat olan ölüm belirir. Her gün dokunduğumuz, sevdiğimiz, kokladığımız, güzel muhabbetlerin daha fazla olduğu ancak nadiren de kırılganlık, üzüntü, öfke nöbetleri geçirdiğimiz en yakınımıza gelen ölüm... Oysa daha söylenecek çok söz, beraber yapılacak çok iş vardı. Keşke gelmeden haber verseydi hazırlıklı olurduk diyorsanız, yanılıyorsunuz. Ölüm, aniden gelir, hiç beklemediğiniz bir anda. Öylece kalakalırsınız far görmüş tavşan gibi. Hayat bir anda durur. Sesler kaybolur. Dışarıda olan biteni ne duyar ne hissedersiniz. Artık sadece o ve sen varsın. Bir de film şeridi gibi geçen yıllar, anılar... Onun elinin değdiği yerler, gezdiği yollar, dinlediği şarkılar tutar yüreğinden. Sevdiği yemekleri uzun bir süre yiyemezsin. Sanırsın ki ona ihanet ediyorum. Kıyafetlerini hemen veremezsin çünkü üzerinde hâlâ onun kokusu vardır. Ona ait ne varsa geride kalan elin titrer vermeye kalksan, versen de sanki yüreğinden de bir parçan kopar. Dönüşü olmayan bir yolculuğa uğurladın onu. Nihayet sen de gideceksin er ya da geç. Bir süre sevdiklerin yanında olur, yalnız bırakmazlar. Lakin ne kadar olursa olsun sonuçta yalnızlık bekler seni. Seni aylarca karnında taşıyan annen, gece uykularından fedakarlık yapmasına rağmen gündüz iş başında olmak zorunda olan baban, ortak batından olup birlikte büyüyüp yetiştiğin kardeşin, okul hayatına başladığından beri hep yanında olan ilk arkadaşın, sırlarının baş veziri derttaşın dostun,  sevgiyi huzuru sükûnu kendisinde bulduğun eşin veya bu sevginin meyvesi olan yavrun... Ölüm hangisinden olsa fark etmez, acı büyüktür. Acının terazisi yoktur, hiçbir kefeye sığmaz. Eğer bu acılar bizi hakikate ulaştırmıyorsa, yüktür. Anıları, iyi ya da kötü olsun, güzeldir hatırlamak. Lakin saplanıp kalmak insanı çürütür. Bizi büyüten, olgunlaştıran acılarımızdır. Hiç mutluluktan olgunlaşan insan gördünüz mü? Acılar ise ancak sabırla aşılabilir. Ama öyle böyle bir sabır değil; Yakub as'ın sabr-ı cemiliyle. O ki evlatlarının evladına yaptıkları karşısında öfke nefret krizlerine girmemiş sükûnetle beklemeyi tercih ederek bize bir duruş sergilemiştir: “Bundan sonra bana düşen güzel bir sabırdır(sabr-ı cemil).” Görünen o ki insanı Allah bazı imtihanlar için hazırlıyordur. Tabiri caizse imtihana girecek öğrencinin harıl harıl konulara çalışması gibi. Karşısına çıkan sorulara ancak daha önceden konulara çalışmış olan cevap verebilir. Hiç çalışmayan insan ne biliyor ki hatırlasın. Hayatın bize getirdiklerini okumak, okuyabilmektir asıl marifet. Teoriden pratiğe geçince belli olur insanın kendini ne kadar iyi donatıp donatmadığı. Bilgi edinmekle, bilgiyi yaşamak arasında dağlar kadar fark vardır. Ama bu fark rotayı bilir ve pusulayı iyi kullanırsan kapanacaktır. Allah, Rabb sıfatıyla her an bizi eğitmektedir. Bize sürekli bir şeyler öğretip gelişmemiz, bağışlanmamız için yollar göstermektedir. Ne kadarının farkındayız? Hayatımızın tersi, yüzünden daha çok değer katacaksa... Hayatımızda olan hiçbir şey sebepsiz ve amaçsız değildir. Belki de ters olduğunu sandığımız şeyde bizim için saklanmış müjdeler vardır, bilemeyiz. Öyleyse, bu dargınlık niye? Kime? Sema KOCA 24 Kasım 2021  
Ekleme Tarihi: 24 Kasım 2021 - Çarşamba

ACININ TERAZİSİ YOKTUR

ACININ TERAZİSİ YOKTUR Hayatın alt üst oldu, öyle mi? Nereden biliyorsun altının üstünden daha kötü olduğunu? Hiç ummadığın anda hayatın değişebilir. Kimse değişikliği ummaz, hele ki ters yüz oluşları... Hayatımız olağan akışında giderken aniden burnumuzun ucunda en büyük nasihat olan ölüm belirir. Her gün dokunduğumuz, sevdiğimiz, kokladığımız, güzel muhabbetlerin daha fazla olduğu ancak nadiren de kırılganlık, üzüntü, öfke nöbetleri geçirdiğimiz en yakınımıza gelen ölüm... Oysa daha söylenecek çok söz, beraber yapılacak çok iş vardı. Keşke gelmeden haber verseydi hazırlıklı olurduk diyorsanız, yanılıyorsunuz. Ölüm, aniden gelir, hiç beklemediğiniz bir anda. Öylece kalakalırsınız far görmüş tavşan gibi. Hayat bir anda durur. Sesler kaybolur. Dışarıda olan biteni ne duyar ne hissedersiniz. Artık sadece o ve sen varsın. Bir de film şeridi gibi geçen yıllar, anılar... Onun elinin değdiği yerler, gezdiği yollar, dinlediği şarkılar tutar yüreğinden. Sevdiği yemekleri uzun bir süre yiyemezsin. Sanırsın ki ona ihanet ediyorum. Kıyafetlerini hemen veremezsin çünkü üzerinde hâlâ onun kokusu vardır. Ona ait ne varsa geride kalan elin titrer vermeye kalksan, versen de sanki yüreğinden de bir parçan kopar. Dönüşü olmayan bir yolculuğa uğurladın onu. Nihayet sen de gideceksin er ya da geç. Bir süre sevdiklerin yanında olur, yalnız bırakmazlar. Lakin ne kadar olursa olsun sonuçta yalnızlık bekler seni. Seni aylarca karnında taşıyan annen, gece uykularından fedakarlık yapmasına rağmen gündüz iş başında olmak zorunda olan baban, ortak batından olup birlikte büyüyüp yetiştiğin kardeşin, okul hayatına başladığından beri hep yanında olan ilk arkadaşın, sırlarının baş veziri derttaşın dostun,  sevgiyi huzuru sükûnu kendisinde bulduğun eşin veya bu sevginin meyvesi olan yavrun... Ölüm hangisinden olsa fark etmez, acı büyüktür. Acının terazisi yoktur, hiçbir kefeye sığmaz. Eğer bu acılar bizi hakikate ulaştırmıyorsa, yüktür. Anıları, iyi ya da kötü olsun, güzeldir hatırlamak. Lakin saplanıp kalmak insanı çürütür. Bizi büyüten, olgunlaştıran acılarımızdır. Hiç mutluluktan olgunlaşan insan gördünüz mü? Acılar ise ancak sabırla aşılabilir. Ama öyle böyle bir sabır değil; Yakub as'ın sabr-ı cemiliyle. O ki evlatlarının evladına yaptıkları karşısında öfke nefret krizlerine girmemiş sükûnetle beklemeyi tercih ederek bize bir duruş sergilemiştir: “Bundan sonra bana düşen güzel bir sabırdır(sabr-ı cemil).” Görünen o ki insanı Allah bazı imtihanlar için hazırlıyordur. Tabiri caizse imtihana girecek öğrencinin harıl harıl konulara çalışması gibi. Karşısına çıkan sorulara ancak daha önceden konulara çalışmış olan cevap verebilir. Hiç çalışmayan insan ne biliyor ki hatırlasın. Hayatın bize getirdiklerini okumak, okuyabilmektir asıl marifet. Teoriden pratiğe geçince belli olur insanın kendini ne kadar iyi donatıp donatmadığı. Bilgi edinmekle, bilgiyi yaşamak arasında dağlar kadar fark vardır. Ama bu fark rotayı bilir ve pusulayı iyi kullanırsan kapanacaktır. Allah, Rabb sıfatıyla her an bizi eğitmektedir. Bize sürekli bir şeyler öğretip gelişmemiz, bağışlanmamız için yollar göstermektedir. Ne kadarının farkındayız? Hayatımızın tersi, yüzünden daha çok değer katacaksa... Hayatımızda olan hiçbir şey sebepsiz ve amaçsız değildir. Belki de ters olduğunu sandığımız şeyde bizim için saklanmış müjdeler vardır, bilemeyiz. Öyleyse, bu dargınlık niye? Kime? Sema KOCA 24 Kasım 2021  
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.