Aydın BENLİ
Köşe Yazarı
Aydın BENLİ
 

TÜRKMEN ALEVİLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI: ARTIK GÖRÜNME ZAMANI

TÜRKMEN ALEVİLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI: ARTIK GÖRÜNME ZAMANI Bu ülkede bazı gerçekler vardır ki ne kadar üzeri örtülse de gün gelir kendini hatırlatır. Türkmen Aleviler de işte böyle bir hakikatin adıdır. Anadolu’nun kapıları 1071’de açılırken Sultan Alparslan’ın ordusunda en ön saflarda vuruşan, yeri geldiğinde canını yollara seren bu boylar, bu toprağın hem askerî hem de kültürel temel taşlarıydı. Bir zamanlar devlet kuran omuz, bugün kendi ibadethanesini ibadethane olarak kabul ettirme çabasında. Tarihin ironisi dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Alevilik, İslam’ın mezheplere ayrıldığı dönemde siyasi iktidarların kıyısında bırakılmış, çoğu kez anlaşılmamış, çoğu kez de ötekileştirilmiş bir inanç geleneği. Oysa Anadolu’nun irfanını yoğuran, kardeşliği, dayanışmayı, eşitliği öğreten damar tam da buradadır. Hacı Bektaş-ı Veli’den Pir Sultan’a uzanan bir çizgi… Sözün özü, bu memleketin vicdanı. Bugün Alevi toplumunun karşılaştığı sorunlara bakınca, aslında talep edilen şeyin bir ayrıcalık değil, basit bir “eşit yurttaşlık” olduğunu görmek zor değil. Cem evleri… Adı üstünde bir ibadet mekânı. İnsanlar bir araya geliyor, ibadet ediyor, kültürünü yaşatıyor. Fakat hukuken hâlâ “ibadethane” sayılmıyor. Dolayısıyla elektrik, su, ısınma gibi en temel giderleri devlet tarafından karşılanmıyor. Oysa aynı devlet, tüm vatandaşlarına eşit mesafede durmakla yükümlü. Cem evlerinin statüsü artık siyasi tartışmaların değil, hakkaniyetin konusu olmalı. Bir diğer mesele, Alevi dedelerinin konumu. Yüzyıllardır toplumun manevi rehberleri olan bu insanlar devlet gözünde hâlâ din adamı sayılmıyor. Oysa diğer inanç gruplarının din görevlileri maaş alırken Alevi dedelerinin bu haktan yararlanamaması eşitlik ilkesine gölge düşürüyor. Talep edilen şey yalnızca adaletin terazisini doğru tutmak. Belki de en önemlisi görünürlük. Alevi kültürü bu ülkenin en zengin damarı olmasına rağmen eğitimden medyaya kadar birçok alanda yeterince temsil edilmiyor. Bu görünmezlik beraberinde önyargıları, yanlış bilgileri, hatta zaman zaman nefret söylemlerini getiriyor. Bu da toplumsal barışa zarar veriyor. Türkmen Aleviler yüzyıllardır bu topraklarda kardeşlikten yana oldular. Devlet kurarken canla başla savaştılar, bugün de bu ülkenin onurlu yurttaşları olarak yaşamaya devam ediyorlar. Fakat artık bir şey net: Bu ülke, bu kadim topluluğa karşı görevini tamamlamadı. Cem evleri ibadethane olarak tanınmalı. Alevi dedeleri din görevlisi statüsüyle hak ettikleri değeri görmeli. Cem evlerinin temel giderleri devlet tarafından karşılanmalı. Alevi kültürü eğitimde, sanatta ve kamusal alanda görünür olmalı. Bu talepler imtiyaz değildir; bin yıllık bir emeğin, alın terinin, fedakârlığın karşılığıdır. Bugün bu adımlar atılırsa kazanan yalnızca Aleviler değil, Türkiye olacaktır. Çünkü adalet bir kez tesis edildiğinde, en çok huzur büyür bu topraklarda. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı son kale Haymana’da, Zeytin Dalı Harekâtı’nda ve dahi mevzu vatan olduğu her cephede Türkmen Alevileri vardı ve hep olacaklar. Allah’a ısmarladık, hoşça kalın… Aydın Benli
Ekleme Tarihi: 27 Kasım 2025 -Perşembe

TÜRKMEN ALEVİLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI: ARTIK GÖRÜNME ZAMANI

TÜRKMEN ALEVİLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI: ARTIK GÖRÜNME ZAMANI Bu ülkede bazı gerçekler vardır ki ne kadar üzeri örtülse de gün gelir kendini hatırlatır. Türkmen Aleviler de işte böyle bir hakikatin adıdır. Anadolu’nun kapıları 1071’de açılırken Sultan Alparslan’ın ordusunda en ön saflarda vuruşan, yeri geldiğinde canını yollara seren bu boylar, bu toprağın hem askerî hem de kültürel temel taşlarıydı. Bir zamanlar devlet kuran omuz, bugün kendi ibadethanesini ibadethane olarak kabul ettirme çabasında. Tarihin ironisi dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Alevilik, İslam’ın mezheplere ayrıldığı dönemde siyasi iktidarların kıyısında bırakılmış, çoğu kez anlaşılmamış, çoğu kez de ötekileştirilmiş bir inanç geleneği. Oysa Anadolu’nun irfanını yoğuran, kardeşliği, dayanışmayı, eşitliği öğreten damar tam da buradadır. Hacı Bektaş-ı Veli’den Pir Sultan’a uzanan bir çizgi… Sözün özü, bu memleketin vicdanı. Bugün Alevi toplumunun karşılaştığı sorunlara bakınca, aslında talep edilen şeyin bir ayrıcalık değil, basit bir “eşit yurttaşlık” olduğunu görmek zor değil. Cem evleri… Adı üstünde bir ibadet mekânı. İnsanlar bir araya geliyor, ibadet ediyor, kültürünü yaşatıyor. Fakat hukuken hâlâ “ibadethane” sayılmıyor. Dolayısıyla elektrik, su, ısınma gibi en temel giderleri devlet tarafından karşılanmıyor. Oysa aynı devlet, tüm vatandaşlarına eşit mesafede durmakla yükümlü. Cem evlerinin statüsü artık siyasi tartışmaların değil, hakkaniyetin konusu olmalı. Bir diğer mesele, Alevi dedelerinin konumu. Yüzyıllardır toplumun manevi rehberleri olan bu insanlar devlet gözünde hâlâ din adamı sayılmıyor. Oysa diğer inanç gruplarının din görevlileri maaş alırken Alevi dedelerinin bu haktan yararlanamaması eşitlik ilkesine gölge düşürüyor. Talep edilen şey yalnızca adaletin terazisini doğru tutmak. Belki de en önemlisi görünürlük. Alevi kültürü bu ülkenin en zengin damarı olmasına rağmen eğitimden medyaya kadar birçok alanda yeterince temsil edilmiyor. Bu görünmezlik beraberinde önyargıları, yanlış bilgileri, hatta zaman zaman nefret söylemlerini getiriyor. Bu da toplumsal barışa zarar veriyor. Türkmen Aleviler yüzyıllardır bu topraklarda kardeşlikten yana oldular. Devlet kurarken canla başla savaştılar, bugün de bu ülkenin onurlu yurttaşları olarak yaşamaya devam ediyorlar. Fakat artık bir şey net: Bu ülke, bu kadim topluluğa karşı görevini tamamlamadı. Cem evleri ibadethane olarak tanınmalı. Alevi dedeleri din görevlisi statüsüyle hak ettikleri değeri görmeli. Cem evlerinin temel giderleri devlet tarafından karşılanmalı. Alevi kültürü eğitimde, sanatta ve kamusal alanda görünür olmalı. Bu talepler imtiyaz değildir; bin yıllık bir emeğin, alın terinin, fedakârlığın karşılığıdır. Bugün bu adımlar atılırsa kazanan yalnızca Aleviler değil, Türkiye olacaktır. Çünkü adalet bir kez tesis edildiğinde, en çok huzur büyür bu topraklarda. Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı son kale Haymana’da, Zeytin Dalı Harekâtı’nda ve dahi mevzu vatan olduğu her cephede Türkmen Alevileri vardı ve hep olacaklar. Allah’a ısmarladık, hoşça kalın… Aydın Benli
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.