Bedriye ÇAMBEL
Köşe Yazarı
Bedriye ÇAMBEL
 

KURBAN EDİLEN IŞIK

KURBAN EDİLEN IŞIK Hayatın adil olmadığını hepimiz erken öğreniyoruz; ama kimse bize bunun tam anlamını anlatmıyor. Zamanla fark ediyorsun ki seni özel yapan ne varsa, hayatta kalabilmek için ilk onlardan vazgeçiyorsun. İyi kalpliliğini, güvenini, saf enerjini, merhametini… Bir noktadan sonra hayat, senden onları değil, onların bedelini istiyor. Başarının ya da gücün kapısı hiçbir zaman huzurla açılmıyor. O kapı, kayıplarla, şüphelerle, uykusuz gecelerle açılıyor. Ve o kapıdan geçtiğinde geriye bakıyorsun; gülümsemeni bir pazarlıkta, sevme biçimini bir ihanette, vicdanını bir zor kararda bırakmışsın. İnsanın en parlak yönleri genellikle onu en kolay kurban eden yönleri olur. Çünkü bu dünya, parlayanla ilgilenmez; işe yarayanla ilgilenir. Duygusal olmak artık bir erdem değil, bir risk faktörüdür. İçtenlik bir meziyet değil, bir açık zafiyettir. Ve çoğu insan, bunu anlayana kadar zaten tükenmiştir. Bir süre sonra anlıyorsun: seni “iyi biri” yapan şeyler, bu sistemde seni savunmasız bırakıyor. O yüzden hayatta kalmak sadece güçlü olmak değil — duygularını susturmayı öğrenmektir. Gerçek büyüme, kendini kandırmadan soğumayı başarabilmektir. Kimse bunu itiraf etmez ama herkes bilir: Bir şeyleri kazanırken, bir yanımız hep eksilir. Kendini kanıtlamaya çalışırken aslında kendini kaybedersin. Daha az gülen, daha az güvenen, daha az seven biri olursun. Ve insanlar seni “başarılı” diye alkışlar; oysa sen sadece daha soğuk bir insana dönüşmüşsündür. Hayatın ironisi de burada gizlidir: İnsanı yücelten ne varsa, onu yavaşça öldürür. Ama bunu fark ettiğinde artık geri dönemezsin. Çünkü o ışık çoktan senin için yanmayı bırakmıştır. Bedriye Arık Çambel
Ekleme Tarihi: 12 Kasım 2025 -Çarşamba

KURBAN EDİLEN IŞIK

KURBAN EDİLEN IŞIK Hayatın adil olmadığını hepimiz erken öğreniyoruz; ama kimse bize bunun tam anlamını anlatmıyor. Zamanla fark ediyorsun ki seni özel yapan ne varsa, hayatta kalabilmek için ilk onlardan vazgeçiyorsun. İyi kalpliliğini, güvenini, saf enerjini, merhametini… Bir noktadan sonra hayat, senden onları değil, onların bedelini istiyor. Başarının ya da gücün kapısı hiçbir zaman huzurla açılmıyor. O kapı, kayıplarla, şüphelerle, uykusuz gecelerle açılıyor. Ve o kapıdan geçtiğinde geriye bakıyorsun; gülümsemeni bir pazarlıkta, sevme biçimini bir ihanette, vicdanını bir zor kararda bırakmışsın. İnsanın en parlak yönleri genellikle onu en kolay kurban eden yönleri olur. Çünkü bu dünya, parlayanla ilgilenmez; işe yarayanla ilgilenir. Duygusal olmak artık bir erdem değil, bir risk faktörüdür. İçtenlik bir meziyet değil, bir açık zafiyettir. Ve çoğu insan, bunu anlayana kadar zaten tükenmiştir. Bir süre sonra anlıyorsun: seni “iyi biri” yapan şeyler, bu sistemde seni savunmasız bırakıyor. O yüzden hayatta kalmak sadece güçlü olmak değil — duygularını susturmayı öğrenmektir. Gerçek büyüme, kendini kandırmadan soğumayı başarabilmektir. Kimse bunu itiraf etmez ama herkes bilir: Bir şeyleri kazanırken, bir yanımız hep eksilir. Kendini kanıtlamaya çalışırken aslında kendini kaybedersin. Daha az gülen, daha az güvenen, daha az seven biri olursun. Ve insanlar seni “başarılı” diye alkışlar; oysa sen sadece daha soğuk bir insana dönüşmüşsündür. Hayatın ironisi de burada gizlidir: İnsanı yücelten ne varsa, onu yavaşça öldürür. Ama bunu fark ettiğinde artık geri dönemezsin. Çünkü o ışık çoktan senin için yanmayı bırakmıştır. Bedriye Arık Çambel
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.