Cevahir AYDIN
Köşe Yazarı
Cevahir AYDIN
 

*Kuyu'nun Yusuf'a Kavuşması* Yusuf daha derindi, atıldığı kuyudan.

Yalnızlığı, içinde bulunduğu karanlıklar, maruz kaldığı muamele.. Hepsi Yusuf'un (as) engin derinliğinde kayboldu. Hiçbir kuyu, koparmaya yetmedi Rabbinden, bilakis Rabbinden gelen inayeti aynel yakîn müşahedeye sevk etti. Tanımak, Sevmek önemliydi. İlâhi kulp'un uzandığını, kulp'un kendisini içinde bulunduğu kuyudan çıkarıp Mısır'a Sultanlığa götürdüğünü görmesi/yaşaması sadece şükrünü ve mahcubiyetini arttırmıştı. Dünyalık imkân ve makamların ayağına serilmesi, içindeki derinlikte hiçbir mânâ ifade etmiyordu. Sevgiye, hürmete, alkışlara şahit oluşu tevazu ve mahviyetini arttırıyordu sadece. O kadar derinden sadakat gösterdi ki lütfun sahibine (cc), İffet gömleği hiç önden yırtılmadı. Gömleğinin arkadan yırtılması sonrası, zindan imtihanını yaşayacaktı elbet. Sadakat, vefa ile karşılık görürdü ancak. Sevdiği kulu, peygamberi Yusuf'un iffetine göz dikip gömleğine el uzatanlardan korumak için gerekirse zindanda misafir ederdi Mahfûz olan (cc). Zindan, onların beni çağırdığından daha hayırlıdır deyip hıfz-u emniyet içerisinde inzivasını yaşadı. İmtihan içinde bile kirlenmiş ruhları arındırma, hakikat cilası ile paklama gayretini hiç bırakmadı. Ondandır, Yusuf'un (as) daha derin olması, atıldığı kuyudan. ... Kuyu açısından bakalım bir de; karanlıktı, suyu tuzlu diye yalnızlığa terk edilmişti. Kervanların tercih sebebi değildi. Kim bilir, misafirlerine tatlı su değilde neden tuzlu su veriyordu? Beklediği kutlu bir misafir, kendisinden daha derin bir mânâ erine bir hakikat tellaline mi saklıyordu tatlı suyunu? Değilse Hak ve hakikatin, ulvî davanın yaşayan numunesi Yâkup'(as)un ehlinden olan; fakat kalbi katılaşmış olanların kendisinden gıdalanmasını mı istemiyordu? Yâkup'u (as) ve kıymetli emanetlerini kurt postuna bürünerek üzenleri mi yanıltmaya çalışıyordu? "Tuzlu bir kuyuyum, siz planınızı yapın, beğenmediğiniz, tuzludur kimse uğramaz dediğiniz, küçümsediğiniz ben (tuzlu kuyu) yarınlarda öyle biri için kendimi saklıyorum ki kapısında el pençe divan duracağınız, bir Sultanı bekliyorum." "İffet abidesi, Hakkın hatırını koruyarak adaletle hükmeden, imtihan olarak girdiği zindanı medrese-i yusufiye olarak ilelebed isimlendirecek kutlu elçiyi bekliyorum. Hem ilk vazifesini benim misafirliğimde alacak. Kendisiyle birlikte Cibrîl-i Emini misafir etme bahtiyarlığı benim olacak. Sizin isimleriniz, şanınız unutulacak; fakat ben ve Yusuf (as) kıyamete kadar hem ilâhi kelâmda hem de hakka müştak dillerde birlikte zikredileceğiz. Elhamdülillahi alâ külli hâl." Ya Yusuf (as) Ol Ya da Kuyu.. Sakın ikisine düşman olma ki zilletten korunasın vesselam.. Cevâhir / Küçük Dünyam
Ekleme Tarihi: 13 Şubat 2021 - Cumartesi

*Kuyu'nun Yusuf'a Kavuşması* Yusuf daha derindi, atıldığı kuyudan.

Yalnızlığı, içinde bulunduğu karanlıklar, maruz kaldığı muamele.. Hepsi Yusuf'un (as) engin derinliğinde kayboldu. Hiçbir kuyu, koparmaya yetmedi Rabbinden, bilakis Rabbinden gelen inayeti aynel yakîn müşahedeye sevk etti. Tanımak, Sevmek önemliydi. İlâhi kulp'un uzandığını, kulp'un kendisini içinde bulunduğu kuyudan çıkarıp Mısır'a Sultanlığa götürdüğünü görmesi/yaşaması sadece şükrünü ve mahcubiyetini arttırmıştı. Dünyalık imkân ve makamların ayağına serilmesi, içindeki derinlikte hiçbir mânâ ifade etmiyordu. Sevgiye, hürmete, alkışlara şahit oluşu tevazu ve mahviyetini arttırıyordu sadece. O kadar derinden sadakat gösterdi ki lütfun sahibine (cc), İffet gömleği hiç önden yırtılmadı. Gömleğinin arkadan yırtılması sonrası, zindan imtihanını yaşayacaktı elbet. Sadakat, vefa ile karşılık görürdü ancak. Sevdiği kulu, peygamberi Yusuf'un iffetine göz dikip gömleğine el uzatanlardan korumak için gerekirse zindanda misafir ederdi Mahfûz olan (cc). Zindan, onların beni çağırdığından daha hayırlıdır deyip hıfz-u emniyet içerisinde inzivasını yaşadı. İmtihan içinde bile kirlenmiş ruhları arındırma, hakikat cilası ile paklama gayretini hiç bırakmadı. Ondandır, Yusuf'un (as) daha derin olması, atıldığı kuyudan. ... Kuyu açısından bakalım bir de; karanlıktı, suyu tuzlu diye yalnızlığa terk edilmişti. Kervanların tercih sebebi değildi. Kim bilir, misafirlerine tatlı su değilde neden tuzlu su veriyordu? Beklediği kutlu bir misafir, kendisinden daha derin bir mânâ erine bir hakikat tellaline mi saklıyordu tatlı suyunu? Değilse Hak ve hakikatin, ulvî davanın yaşayan numunesi Yâkup'(as)un ehlinden olan; fakat kalbi katılaşmış olanların kendisinden gıdalanmasını mı istemiyordu? Yâkup'u (as) ve kıymetli emanetlerini kurt postuna bürünerek üzenleri mi yanıltmaya çalışıyordu? "Tuzlu bir kuyuyum, siz planınızı yapın, beğenmediğiniz, tuzludur kimse uğramaz dediğiniz, küçümsediğiniz ben (tuzlu kuyu) yarınlarda öyle biri için kendimi saklıyorum ki kapısında el pençe divan duracağınız, bir Sultanı bekliyorum." "İffet abidesi, Hakkın hatırını koruyarak adaletle hükmeden, imtihan olarak girdiği zindanı medrese-i yusufiye olarak ilelebed isimlendirecek kutlu elçiyi bekliyorum. Hem ilk vazifesini benim misafirliğimde alacak. Kendisiyle birlikte Cibrîl-i Emini misafir etme bahtiyarlığı benim olacak. Sizin isimleriniz, şanınız unutulacak; fakat ben ve Yusuf (as) kıyamete kadar hem ilâhi kelâmda hem de hakka müştak dillerde birlikte zikredileceğiz. Elhamdülillahi alâ külli hâl." Ya Yusuf (as) Ol Ya da Kuyu.. Sakın ikisine düşman olma ki zilletten korunasın vesselam.. Cevâhir / Küçük Dünyam
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.