Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Sabetay Sevi'yi Tanımadan Tarihi Bilemeyiz

<p>Bu coğrafyada doğup b&uuml;y&uuml;m&uuml;ş ve Osmanlı Devleti ile beraber T&uuml;rkiye Cumhuriyetinin kaderini etkilemiş en &ouml;nemli kişilerden bir tanesi Sabetay Sevi&rsquo;dir. Fakat ne &uuml;niversitelerimizde ne d&uuml;ş&uuml;nce ve araştırma kurumlarında bu kişi ile ilgili doğru d&uuml;r&uuml;st bir tek &ccedil;alışma bile yoktur.</p> <p>Bunun sebebi ise aynı Masonlukta olduğu gibi Sabetay Sevi; faaliyetlerini gizli olarak yapmış ve bunu kendine bağlı olan kişilerinde aynı şekilde yapmasını istemiş olması nedeniyledir. &Ouml;yle ki; Sabetay Sevi&rsquo;nin yolunda gidenler; M&uuml;sl&uuml;man olmadıkları halde M&uuml;sl&uuml;man ismi alıp hatta Cuma namazlarına giderek kendilerini gizlemeye &ccedil;alışmışlardır.</p> <p>Sayıları y&uuml;z binleri bulmuş bu topluluk Yahudi olarak kabul edilmemektedir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; kendisini ve inan&ccedil;larını gizlemek Yahudi dininde de yoktur. Bu nedenle Sabetaycıların İsrail&rsquo;e gitmeleri engellenmektedir.&nbsp; &ldquo;G&uuml;nd&uuml;z k&uuml;lahlı gece silahlı&rdquo; deyiminde olduğu gibi &ccedil;ift kişilikli bir yapıda doğup b&uuml;y&uuml;yen bu insanlar ger&ccedil;ekten de araştırılması gereken &ccedil;ok &ouml;nemli bir insan topluluğudur.</p> <p>Fakat en başta Sabetaycıların liderleri buna izin vermemektedirler. Zira y&uuml;z kızartıcı tutum ve davranışları nedeniyle neredeyse d&uuml;nyanın b&uuml;t&uuml;n toplumları arasında ayıplanıp aşağılanmaktadırlar. H&acirc;lbuki gizlilik ve kendi ararında kurdukları işbirliği sayesinde hem olağan&uuml;st&uuml; bir g&uuml;&ccedil; kazanmış hem de devlet y&ouml;netiminde &ccedil;ok &uuml;st d&uuml;zey noktalara kadar y&uuml;kselebilmişlerdir. &Ouml;rneğin Osmanlı ve T&uuml;rkiye devletinde hariciyede &ccedil;ok ağırlıklı olarak bulunurlar. Generallerin bir &ccedil;oğu bunlar arasından se&ccedil;ilip askeri darbe gibi her t&uuml;rl&uuml; fitne fesat işlerinde kullanılırlar.</p> <p>FET&Ouml; &ouml;rg&uuml;t&uuml; de Sabetaycıların &ccedil;alışma usul ve y&ouml;ntemlerini benimsemiştir. Sinsi ve gizli bir şekilde &ccedil;alışırlar. Bir&ccedil;ok fitne ve suikastın altında hep bu grubun imzası vardır. Sadece insanları &ouml;ld&uuml;rmekle kalmazlar aynı zamanda itibar suikastı da yaparlar.&nbsp;</p> <p>Sabetaycılar hakkında en &ouml;zg&uuml;n ve ciddi &ccedil;alışmayı yapanlar arasında Ilgaz Zorlu vardır. Şemsi Efendi okullarının kurucusu Şimon Zivi&rsquo;nin torunlarından olan bu araştırmacı hakkında &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k baskılar yapılmıştır. Sonunda Yahudi dinine giren Zorlu, bu sayede Sabetaycıların hışmından kısmen de olsa kurtulabilmiştir. Zorlu&rsquo;nun en b&uuml;y&uuml;k su&ccedil;u Sabetaycılar hakkında &ccedil;alışmalar yapıp bunları yayınlamış olmasıdır.</p> <p>Sabetaycılar; Kapani, Karakaşi ve Yakubi olarak &uuml;&ccedil; gruba ayrılmıştır. Her bir grubun kendine ait farklı bir yapılanması hatta Mason Locası vardır. Bunlar arasındaki kavgalar ise inanılmaz derecede şiddetlidir. G&uuml;&ccedil; ve makam elde etmek i&ccedil;in acımasızca birbirlerini &ouml;ld&uuml;rm&uuml;şlerdir. &ldquo;Karakaşi-Kapani Kavgaları&rdquo; başlıklı makalem belki de bunlar arasındaki kanlı bı&ccedil;aklı savaşlardan bahseden tek &ccedil;alışmadır.</p> <p>Umarım T&uuml;rkiye tarihi &uuml;zerinde bilimsel &ccedil;alışma yapan kişi ve kurumlar bu &ccedil;alışmalardan istifade ederek &ouml;zg&uuml;n eserler &uuml;retirler. Eğer bunu yapmıyor veya yapamıyorlar ise tarih&ccedil;i olarak ortada g&ouml;r&uuml;nmemeli ve kendilerini bu sıfatla tanıtmamalıdırlar.&nbsp;</p> <p>Hem tarih kurumu ve inkılap tarihi enstit&uuml;s&uuml; olacaksın hem de Sabetaycılık hakkında bir tek &ccedil;alışma yapmayacaksın. Bu ne derece &ccedil;irkin ve onursuz bir durumdur? Buna anlam vermekte g&uuml;&ccedil;l&uuml;k &ccedil;ekiyorum. Evet, belki bazı kişi ve gruplar engel olabilir. Lakin onurlu ve haysiyetli bilim adamları ve tarih&ccedil;ileri bu kişiler korkutup yıldırmamalıdır.</p> <p>Sabetaycılık hakkında &ouml;lmez kalırsam daha &ccedil;ok makale yazmaya devam edeceğim. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; maalesef bunu yapan neredeyse bir elin parmakları kadar az kişi vardır. Konuya ilgi duyanları Yeni Akit gazetesi arşivlerinde yayınlanmış sayısız makaleme havale ederek Cumhuriyet Tarihindeki ilk Sabetaycı ve M&uuml;sl&uuml;man evliliği ile ilgili bir hik&acirc;yeyi aktarmak istiyorum.</p> <p>Selahattin Galip&rsquo;in &ldquo;T&uuml;rkiye&rsquo;de D&ouml;nmeler ve D&ouml;nmelik&rdquo; isimli kitabından aktaracağım bazı b&ouml;l&uuml;mler Sabetaycıların &uuml;lkemizde daha yakından tanınabilmesi i&ccedil;in olduk&ccedil;a g&uuml;zel bilgiler sunmaktadır.&nbsp;</p> <p>Kitaptaki bu b&ouml;l&uuml;m&uuml;n kahramanları, T&uuml;rkiye&rsquo;nin meşhur kom&uuml;nistlerden Zekeriya ve Sabiha Sertel&rsquo;dir. 1950 yılında T&uuml;rkiye&rsquo;yi terk etmek zorunda kalan bu ailenin evliliği ger&ccedil;ekten de ilgin&ccedil;tir.&nbsp;</p> <p>Kitapta ge&ccedil;en bazı bilgileri d&uuml;zeltmek gerekiyor zira bu evlilik Osmanlı ve T&uuml;rkiye Cumhuriyetinde bir ilk değildir. Her ne kadar Kapani ve Karakaşi gruplar aile dışından evliliklere izin vermezken Yakubi gruplar &ccedil;ok farklı etnik k&ouml;kenden kişilerle evlenerek Sabetaycılığın katı kuralları yıkmışlardır. Fakat sonunda Yakubi kolu neredeyse tamamen asimile olmuştur.&nbsp;</p> <p>Yabancılarla evliliğin neden yasaklandığı ve ni&ccedil;in engel olunduğu konusunda yazının baş kısmındaki bilgiler elbette yeterli değildir. Bunu bir başka yazıma bırakma ihtiyacı hissediyorum. Aksi takdirde yazı hacmi &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k olacaktır. Fakat kitaptan yaptığım alıntılar yine de okuyuculara bir par&ccedil;a fikir verebilir.</p> <p>Selahattin galip&rsquo;e g&ouml;re Sabetaycıların başka ailelerle evlilik yapmaması an&#39;anesini ilk defa Zekeriya-Sabiha Sertel &ccedil;ifti bozmuştur. Bunun nasıl olduğunu kitaptan takip edelim:</p> <p>&ldquo;Sanırım, bir&ccedil;ok kimsemin aklının ucundan dahi ge&ccedil;meyecektir. Konuyu fazla uzatmadan hemen bildirelim. Bir M&uuml;sl&uuml;man T&uuml;rk ilk ile ilk defa evlenen d&ouml;n&shy;me şimdi mezarı Rusya&#39;da olan tanınmış aşırı solcu&shy;lardan yazar Sabiha Zekeriya Sertel&#39;dir. Evet. Sa&shy;biha Sertel bir d&ouml;nme idi... Ve kendisiyle aynı fikirleri ilerde paylaşacak olan, bu satırların ka&shy;leme alındığı sırada halen sağ bulunan, T&uuml;rk h&uuml;k&uuml;&shy;metinin merhameti sayesinde Fransa&#39;da yaşadığı men&shy;f&acirc; hayatından yurda d&ouml;nen meşhur solcu Zekeriya Sertel, şimdi mezarı Rusya topraklarında olan Sabiha Zekereya&#39;nın bir d&ouml;nme olduğunu, kendisinin de bu z&uuml;mreden kız alabilen ilk M&uuml;sl&uuml;man T&uuml;rk oldu&shy;ğunu &quot; &quot;Hatırladıklarım&quot; adlı kitabının 77 ila 81 . sayfalarında, &lsquo;Nasıl Evlendim&rsquo; başlığı altında aynen ş&ouml;yle yazıyor:</p> <p>G&uuml;nlerden bir g&uuml;n, Selanik&#39;te hukukta okurken evinde kaldığım pansiyon sahibi kadın geldi. Hoşbeş&shy;ten sonra evlenip evlenmediğimi sordu. İhtiyar kadın&shy;ların &ouml;n&uuml;ne ge&ccedil;ilmez bir merakıdır bu. Gen&ccedil;leri ev&shy;lendirmek isterler. Sanki kendileri evlilik hayatında mutlu olmuşlar gibi, başkalarının da başını yakmak&shy;tan zevk alırlar.&nbsp;</p> <p>Hala bek&acirc;r olduğumu &ouml;ğrenince, ş&ouml;y&shy;le y&uuml;z&uuml;me baktı:</p> <p>-Sen, dedi, vaktiyle Sel&acirc;nik&#39;li bir kızı istemiştin, bug&uuml;n o kızı bulsam, onunla evlenmeğe razı mısın?</p> <p>Bu, damdan d&uuml;şer&middot; gibi yapılan teklifi beklemiyordum. Zaten ben o kızı &ccedil;oktan unutmuştum. Ara&shy;dan seneler ge&ccedil;mişti, şimdi onun nerede olduğunu, ne yapıp ne ettiğini bilmiyordum. Meğer, Selanik&#39;in Yu&shy;nanlılar tarafından işgalinden bir s&uuml;re sonra onlar da ailece İstanbul&rsquo;a g&ouml;&ccedil;m&uuml;şler, şimdi buradaymış. O da hala evlenmemiş. Bu bilgiyi verdikten sonra,</p> <p>- Eğer istersen bir aralık soruşturayım, dedi. &Ouml;nem vermeyerek &lsquo;olur&rsquo; dedim.</p> <p>&Uuml;zerinden bir hafta ge&ccedil;ti ge&ccedil;medi, bizim &lsquo;Anne hanım&rsquo; (Bu kadına biz b&uuml;t&uuml;n pansiyonerler anne der&shy;dik) &ccedil;ıkageldi. B&uuml;y&uuml;k bir iş yapmış gibi sevin&ccedil;li bir hali vardı.</p> <p>- M&uuml;jde, dedi, kız hazır!</p> <p>- Yani? dedim.</p> <p>- Yani, kızla g&ouml;r&uuml;şt&uuml;m, o seni hala unutmamış. Senden s&ouml;z a&ccedil;ılınca heyecanlandı, sevindi, kızardı. Sonra fikrimi a&ccedil;tım, &ouml;nce utanıp &ouml;n&uuml;me baktı, sonra boynuma sarıldı. Şimdi s&ouml;z senin.</p> <p>Şaka derken iş ciddiye binmişti.</p> <p>D&uuml;ş&uuml;nd&uuml;m. O zaman İstanbul&rsquo;da bek&acirc;rlık canıma tak demişti. Ben derli toplu bir adamdım. İ&ccedil;kiye d&uuml;şk&uuml;n değildim. K&uuml;f kokan yabancı pansiyonlarda s&uuml;r&uuml;nmekten bıkmış&shy;tım. Yalnızlık ve bek&acirc;rlık &ccedil;ekilir şey değildi. İşte &ouml;n&uuml;&shy;me bir fırsat &ccedil;ıkmıştı, bu fırsattan yararlanmalıydım</p> <p>Fakat ben daha kızı g&ouml;rmemiştim. O zamanki koşul&shy;lar da buluşup g&ouml;r&uuml;şmemize pek elvermiyordu. Piyan&shy;go &ccedil;eker gibi tanımadığım bir kızla evlenmek de hoşuma gitmiyordu. Anne hanımın verdiği bilgiye g&ouml;&shy;re kız g&uuml;zeldi, okumaya meraklıydı, babası annesin&shy;den ayrıldığı i&ccedil;in ağabeylerinden birinin yanında ya&shy;şıyordu.</p> <p>- Anne hanım, dedim, bu kızı g&ouml;rmek, g&ouml;r&uuml;ş&uuml;p, tanışmak m&uuml;mk&uuml;n değil mi? Sen b&ouml;yle bir tanışma sağlayamaz mısın?</p> <p>&middot; Kadın g&uuml;ld&uuml;:</p> <p>- &Ouml;yle şey olmaz, namuslu bir aile kızı tanımadığı bir erkekle g&ouml;r&uuml;şmez. Ama sen kızı istersin, ağa&shy;beyleriyle temas edersin. Belki onlar sizi buluşturma&shy;ya razı olurlar.</p> <p>Gene &ouml;nemsemeyerek pekiyi demiştim.</p> <p>Bizim anne hanım gidip kıza m&uuml;jdelemiş, o da ağabeylerine a&ccedil;ılmış benimle evlenmeğe razı oldu&shy;ğunu bildirmiş.</p> <p>G&uuml;n&uuml;n birinde telefon &ccedil;aldı:</p> <p>- Ben avukat Celal Derviş, sizinle g&ouml;r&uuml;şmek istiyorum.</p> <p>- Buyrun efendim, dedim.</p> <p>- Yok, sizinle &ouml;nemli bir meseleyi konuşmak zorundayım. Bug&uuml;n saat beşte filan yerde buluşabilir miyiz?</p> <p>- Hay hay!</p> <p>Telefon kapandı. iş ilerliyordu. Celal Derviş, gen&ccedil; kızın b&uuml;y&uuml;k ağabeyi idi. Demek işe o el koymuştu.</p> <p>Kararlaştırılan saatte buluştuk. Karşılıklı oturduk.</p> <p>Celal Derviş bir yandan beni s&uuml;z&uuml;yor, bir yandan da y&uuml;z&uuml;nden, tebess&uuml;m&uuml; eksiltmeyerek konuşuyordu:</p> <p>- Siz kardeşimle evlenmek istiyormuşsunuz. Bu konuda ne dereceye kadar ciddi olduğunuzu &ouml;ğren&shy;mek istiyorum.</p> <p>Meğer hakkımda bilgi toplamışlar, bir defa be&shy;nimle g&ouml;r&uuml;şmeğe ve beni yakından g&ouml;rmeğe karar vermişler. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; verecekleri karar &ccedil;ok &ouml;nemliydi. Hatta tarihi bir nitelik taşıyordu. Kız bir D&ouml;nme ailesine mensuptu. D&ouml;nmeler orta&ccedil;ağda İspanya&rsquo;daki engizisyon zulm&uuml;nden Osmanlı imparatorluğuna sı&shy;ğınan ve Selanik&#39;e yarleşen bir avu&ccedil; Yahudi idi. Bun&shy;lar Osmanlı imparatorluğuna d&ouml;nd&uuml;kten sonra M&uuml;s&shy;l&uuml;man olmuşlardı. Dinlerini değiştirmekle beraber M&uuml;sl&uuml;manlığı da tam benimsemiş sayılmazlardı.</p> <p>&Ccedil;evrelerinden de mukavemet g&ouml;rm&uuml;şlerdi. ls&shy;lamlığın hi&ccedil; bir kuralına uymazlardı. Namaz kılmaz, oru&ccedil; tutmaz, İslamlarla ve T&uuml;rklerle kaynaşmazlardı.</p> <p>Bir kast halinde yaşarlardı. Zeki, becerikli ve sevimli insanlardı. Fakat kendi kabukları i&ccedil;inde yaşar, T&uuml;rk topluluğuna girmez, T&uuml;rklerle kız alıp vermez, kendi dar varlıklarını &ouml;ylece s&uuml;rd&uuml;r&uuml;p giderlerdi. Daha &ccedil;ok ticaretle uğraşırlardı. Bu nedenle Avrupa ile sıkı iliş&shy;kileri vardı.&nbsp;</p> <p>Bu durum, onların yaşayışları &uuml;zerinde de etkisini g&ouml;steriyordu. Kazan&ccedil;ları iyi, yaşama d&uuml;zey&shy;leri &ouml;teki topluluklarınkinden y&uuml;ksekti. Selanik&rsquo;ten İstanbul&rsquo;a g&ouml;&ccedil; ettikten sonra &ccedil;oğunlukla Nişantaşı ve Şişli semtlerine yerleşmiş, yine kendi topluluk hayatlarını kurmuşlardı.</p> <p>&Ccedil;ocuklarını da T&uuml;rk okullarına vermemiş olmak i&ccedil;in Feyziye Lisesi ve Şiş&shy;li Terakki Lisesi adında iki okul a&ccedil;mışlardı. &Ccedil;o&shy;cuklarını resmi okullara g&ouml;ndermez, bu okullarda okuturlardı. İşte benim evlenmek istediğim kız, bu topluluğa mensuptu. Ailesi razı olursa, ilk kez bir d&ouml;nme kızı bir T&uuml;rk&rsquo;le evlenecekti.</p> <p>Celal Derviş, İstanbul&rsquo;da hukuk &ouml;ğrenimi yapmış, ufku genişlemiş, bu eski geleneklerin gereksizliği&shy;ni anlamış bir adamdı. Zaten İstanbul&rsquo;a g&ouml;&ccedil;t&uuml;kten sonra D&ouml;nme topluluğunda sarsıntılar başlamıştı. Kast, birliğini az &ccedil;ok yitirmişti. Şimdi T&uuml;rklere karış&shy;mağa karar vermeleri, kastın kabuğunu kıracak ve bu topluluğun tamamını bozacaktı.</p> <p>G&ouml;r&uuml;şmemizden bir hafta sonra, Celal Derviş, be&shy;ni evine yemeğe davet etti. Ben, g&ouml;r&uuml;c&uuml;ye &ccedil;ıkmış bir kız durumundaydım. İleride hayat arkadaşım olacak kızla ilk defa o g&uuml;n tanıştım. &Ouml;nce fotoğrafını bile g&ouml;rmemiştim. O g&uuml;n beraber yemek yedik. Bu, bir bi&ccedil;im nişanlanma sayıldı. O g&uuml;nden sonra haftada bir g&uuml;n ziyaretlerine giderdim. Fakat bizi yalnız bırak&shy;mazlardı. Yanımıza mutlaka aileden bir kadın takar&shy;lardı. Benim bir D&ouml;nme kızıyla evlenmek &uuml;zere bulunduğumu İttihad ve Terakki Genel Merkez Komitesine duyurmuşlar. Bir g&uuml;n bu komite&shy;nin &uuml;nl&uuml; &uuml;yesi sayılan Doktor Nazım beni &ccedil;ağırdı. Tebrik etti. Yaptığım işin &ouml;nemini bilip bilmediğimi sor&shy;du:</p> <p>- Sen belki farkında değilsin, dedi, fakat y&uuml;z&shy;yıllardan beri birbirine yan bakan iki toplumun birle&shy;şip kaynaşmasına yol a&ccedil;ıyorsun. D&ouml;nmelik kastına &ouml;l&uuml;m yumruğu indiriyorsun. Biz bu olayı gereği gibi değerlendirmeli ve T&uuml;rklerle D&ouml;nmelerin birleşmesi&shy;ni bu vesile ile kutlamalıyız. Bunu milli ve tarihi bir olay gibi değerlendirmek gerek.</p> <p>Şaşırdım.&nbsp;</p> <p>- Yani ne yapalım, efendim, dedim.</p> <p>- Yani, nik&acirc;hınızı biz kıyacağız. İşi gazetelere duyuracağız. Bu nik&acirc;hı bir aile olayından &ccedil;ıkarıp milli olay haline getireceğiz.</p> <p>Nik&acirc;hımız Şehzadebaşında Suphi Paşa Konağın&shy;da yapıldı. O vakit yalnız dini nik&acirc;hı yapılırdı. Nik&acirc;hı bir hoca kıyardı. Nik&acirc;h sırasında dahi kızla erkek yanyana gelmezlerdi. Nik&acirc;h i&ccedil;in her iki taraf kendi&shy;lerine birer vekil se&ccedil;erlerdi. Bizim nik&acirc;hımızda da kız tarafının vekili ve zamanın Başbakanı İttihat ve Terakki&#39;nin en n&uuml;fuzlu adamı Talat Paşa idi. Benim ve&shy;killiğimi de Atat&uuml;rk&#39;&uuml;n dışişleri bakanlığını yapan Tev&shy;fik R&uuml;şt&uuml; Aras &uuml;zerine almıştı. İttihat ve Terakkinin belli başlı kodamanları da nikahta hazır bulunuyor&shy;lardı. Kız harem dairesinde, ben erkeklerin yanınday&shy;dım. Talat Paşa g&uuml;lerek ve şakalaşarak,</p> <p>-Biz kızımızı bedava vermeyiz, bin lira isteriz, dedi.</p> <p>O vakit nik&acirc;h i&ccedil;in b&ouml;yle bir ağırlık, para, vaat etmek adetti. Bana sordular:</p> <p>-Kız tarafı bin lira istiyor ne dersin?</p> <p>O dakikada cebimde 10 lira bile yoktu. B&uuml;t&uuml;n nik&acirc;h masrafını ittihat&ccedil;ılar g&ouml;rm&uuml;şlerdi. Bol&shy; keseden &lsquo;veririm&rsquo; dedim. İmam, duasını okudu. Biz&shy;leri tebrik ettiler. Lokumlar yenildi, resmen nik&acirc;hlanmış olduk. Ertesi g&uuml;n b&uuml;t&uuml;n gazeteler bu haberi &ouml;&shy;nemle verdiler. O g&uuml;nden sonra bizim evlenmemiz &lsquo;D&ouml;nme&rsquo; toplumu arasında bir &ouml;rnek oldu. Arkamız&shy;dan kız-erkek T&uuml;rklerle evlenenler &ccedil;oğaldı. Ve b&ouml;y&shy;lelikle d&ouml;nmelik kastı yıkılıp tarihe karıştı&rdquo;.</p> <p>İşte kitapta ge&ccedil;en &ldquo;d&ouml;nmelik ger&ccedil;ekten tarihe karıştı mı?&rdquo; sorusuna cevap vermek i&ccedil;in &ccedil;ok sayıda &ccedil;alışma yapılması gerekiyor.&nbsp;</p> <p>&Uuml;sk&uuml;dar Bağlarbaşındaki d&ouml;nme mezarlığında acaba kimler yatıyor? M&uuml;sl&uuml;manlar mı? Haşa... Hıristiyanlar mı? Olamaz? Yahudiler mi? Kafalarını kes&shy;seniz yatmazlar orada! O halde kimler yatıyor ve kimler g&ouml;m&uuml;l&uuml;yor bu mezarlığa?</p> <p>Bunun gibi &ccedil;ok sayıda soruya hala ikna edici cevaplar verilememiştir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Sabetaycılar arasında bilgi sızdırmak &ccedil;ok ağır bir su&ccedil;tur. &Ouml;zellikle M&uuml;sl&uuml;manlara her ne suretle olsun bilgi verilmemelidir.</p> <p>Kitabın i&ccedil;eriği; Sabetaycılar hakkında olduk&ccedil;a &ouml;nemli bilgiyi verirken bir&ccedil;ok konuda ise sınırlıdır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; yazar d&acirc;hil bir&ccedil;ok araştırmacıda aile sırlarını a&ccedil;ıklayacak bilgi ve belge yoktur. Bunlar hala &ccedil;ok sıkı bir bi&ccedil;imde saklanmaktadır. Fakat g&ouml;z&uuml; pek ve ger&ccedil;eklerin peşinde koşan araştırmacıları hi&ccedil;bir g&uuml;&ccedil;l&uuml;k yıldıramaz, vesselam&hellip;&nbsp;&nbsp;</p> <p>&nbsp;Dr. Vehbi KARA</p>
Ekleme Tarihi: 16 Şubat 2021 - Salı

Sabetay Sevi'yi Tanımadan Tarihi Bilemeyiz

<p>Bu coğrafyada doğup b&uuml;y&uuml;m&uuml;ş ve Osmanlı Devleti ile beraber T&uuml;rkiye Cumhuriyetinin kaderini etkilemiş en &ouml;nemli kişilerden bir tanesi Sabetay Sevi&rsquo;dir. Fakat ne &uuml;niversitelerimizde ne d&uuml;ş&uuml;nce ve araştırma kurumlarında bu kişi ile ilgili doğru d&uuml;r&uuml;st bir tek &ccedil;alışma bile yoktur.</p> <p>Bunun sebebi ise aynı Masonlukta olduğu gibi Sabetay Sevi; faaliyetlerini gizli olarak yapmış ve bunu kendine bağlı olan kişilerinde aynı şekilde yapmasını istemiş olması nedeniyledir. &Ouml;yle ki; Sabetay Sevi&rsquo;nin yolunda gidenler; M&uuml;sl&uuml;man olmadıkları halde M&uuml;sl&uuml;man ismi alıp hatta Cuma namazlarına giderek kendilerini gizlemeye &ccedil;alışmışlardır.</p> <p>Sayıları y&uuml;z binleri bulmuş bu topluluk Yahudi olarak kabul edilmemektedir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; kendisini ve inan&ccedil;larını gizlemek Yahudi dininde de yoktur. Bu nedenle Sabetaycıların İsrail&rsquo;e gitmeleri engellenmektedir.&nbsp; &ldquo;G&uuml;nd&uuml;z k&uuml;lahlı gece silahlı&rdquo; deyiminde olduğu gibi &ccedil;ift kişilikli bir yapıda doğup b&uuml;y&uuml;yen bu insanlar ger&ccedil;ekten de araştırılması gereken &ccedil;ok &ouml;nemli bir insan topluluğudur.</p> <p>Fakat en başta Sabetaycıların liderleri buna izin vermemektedirler. Zira y&uuml;z kızartıcı tutum ve davranışları nedeniyle neredeyse d&uuml;nyanın b&uuml;t&uuml;n toplumları arasında ayıplanıp aşağılanmaktadırlar. H&acirc;lbuki gizlilik ve kendi ararında kurdukları işbirliği sayesinde hem olağan&uuml;st&uuml; bir g&uuml;&ccedil; kazanmış hem de devlet y&ouml;netiminde &ccedil;ok &uuml;st d&uuml;zey noktalara kadar y&uuml;kselebilmişlerdir. &Ouml;rneğin Osmanlı ve T&uuml;rkiye devletinde hariciyede &ccedil;ok ağırlıklı olarak bulunurlar. Generallerin bir &ccedil;oğu bunlar arasından se&ccedil;ilip askeri darbe gibi her t&uuml;rl&uuml; fitne fesat işlerinde kullanılırlar.</p> <p>FET&Ouml; &ouml;rg&uuml;t&uuml; de Sabetaycıların &ccedil;alışma usul ve y&ouml;ntemlerini benimsemiştir. Sinsi ve gizli bir şekilde &ccedil;alışırlar. Bir&ccedil;ok fitne ve suikastın altında hep bu grubun imzası vardır. Sadece insanları &ouml;ld&uuml;rmekle kalmazlar aynı zamanda itibar suikastı da yaparlar.&nbsp;</p> <p>Sabetaycılar hakkında en &ouml;zg&uuml;n ve ciddi &ccedil;alışmayı yapanlar arasında Ilgaz Zorlu vardır. Şemsi Efendi okullarının kurucusu Şimon Zivi&rsquo;nin torunlarından olan bu araştırmacı hakkında &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k baskılar yapılmıştır. Sonunda Yahudi dinine giren Zorlu, bu sayede Sabetaycıların hışmından kısmen de olsa kurtulabilmiştir. Zorlu&rsquo;nun en b&uuml;y&uuml;k su&ccedil;u Sabetaycılar hakkında &ccedil;alışmalar yapıp bunları yayınlamış olmasıdır.</p> <p>Sabetaycılar; Kapani, Karakaşi ve Yakubi olarak &uuml;&ccedil; gruba ayrılmıştır. Her bir grubun kendine ait farklı bir yapılanması hatta Mason Locası vardır. Bunlar arasındaki kavgalar ise inanılmaz derecede şiddetlidir. G&uuml;&ccedil; ve makam elde etmek i&ccedil;in acımasızca birbirlerini &ouml;ld&uuml;rm&uuml;şlerdir. &ldquo;Karakaşi-Kapani Kavgaları&rdquo; başlıklı makalem belki de bunlar arasındaki kanlı bı&ccedil;aklı savaşlardan bahseden tek &ccedil;alışmadır.</p> <p>Umarım T&uuml;rkiye tarihi &uuml;zerinde bilimsel &ccedil;alışma yapan kişi ve kurumlar bu &ccedil;alışmalardan istifade ederek &ouml;zg&uuml;n eserler &uuml;retirler. Eğer bunu yapmıyor veya yapamıyorlar ise tarih&ccedil;i olarak ortada g&ouml;r&uuml;nmemeli ve kendilerini bu sıfatla tanıtmamalıdırlar.&nbsp;</p> <p>Hem tarih kurumu ve inkılap tarihi enstit&uuml;s&uuml; olacaksın hem de Sabetaycılık hakkında bir tek &ccedil;alışma yapmayacaksın. Bu ne derece &ccedil;irkin ve onursuz bir durumdur? Buna anlam vermekte g&uuml;&ccedil;l&uuml;k &ccedil;ekiyorum. Evet, belki bazı kişi ve gruplar engel olabilir. Lakin onurlu ve haysiyetli bilim adamları ve tarih&ccedil;ileri bu kişiler korkutup yıldırmamalıdır.</p> <p>Sabetaycılık hakkında &ouml;lmez kalırsam daha &ccedil;ok makale yazmaya devam edeceğim. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; maalesef bunu yapan neredeyse bir elin parmakları kadar az kişi vardır. Konuya ilgi duyanları Yeni Akit gazetesi arşivlerinde yayınlanmış sayısız makaleme havale ederek Cumhuriyet Tarihindeki ilk Sabetaycı ve M&uuml;sl&uuml;man evliliği ile ilgili bir hik&acirc;yeyi aktarmak istiyorum.</p> <p>Selahattin Galip&rsquo;in &ldquo;T&uuml;rkiye&rsquo;de D&ouml;nmeler ve D&ouml;nmelik&rdquo; isimli kitabından aktaracağım bazı b&ouml;l&uuml;mler Sabetaycıların &uuml;lkemizde daha yakından tanınabilmesi i&ccedil;in olduk&ccedil;a g&uuml;zel bilgiler sunmaktadır.&nbsp;</p> <p>Kitaptaki bu b&ouml;l&uuml;m&uuml;n kahramanları, T&uuml;rkiye&rsquo;nin meşhur kom&uuml;nistlerden Zekeriya ve Sabiha Sertel&rsquo;dir. 1950 yılında T&uuml;rkiye&rsquo;yi terk etmek zorunda kalan bu ailenin evliliği ger&ccedil;ekten de ilgin&ccedil;tir.&nbsp;</p> <p>Kitapta ge&ccedil;en bazı bilgileri d&uuml;zeltmek gerekiyor zira bu evlilik Osmanlı ve T&uuml;rkiye Cumhuriyetinde bir ilk değildir. Her ne kadar Kapani ve Karakaşi gruplar aile dışından evliliklere izin vermezken Yakubi gruplar &ccedil;ok farklı etnik k&ouml;kenden kişilerle evlenerek Sabetaycılığın katı kuralları yıkmışlardır. Fakat sonunda Yakubi kolu neredeyse tamamen asimile olmuştur.&nbsp;</p> <p>Yabancılarla evliliğin neden yasaklandığı ve ni&ccedil;in engel olunduğu konusunda yazının baş kısmındaki bilgiler elbette yeterli değildir. Bunu bir başka yazıma bırakma ihtiyacı hissediyorum. Aksi takdirde yazı hacmi &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;k olacaktır. Fakat kitaptan yaptığım alıntılar yine de okuyuculara bir par&ccedil;a fikir verebilir.</p> <p>Selahattin galip&rsquo;e g&ouml;re Sabetaycıların başka ailelerle evlilik yapmaması an&#39;anesini ilk defa Zekeriya-Sabiha Sertel &ccedil;ifti bozmuştur. Bunun nasıl olduğunu kitaptan takip edelim:</p> <p>&ldquo;Sanırım, bir&ccedil;ok kimsemin aklının ucundan dahi ge&ccedil;meyecektir. Konuyu fazla uzatmadan hemen bildirelim. Bir M&uuml;sl&uuml;man T&uuml;rk ilk ile ilk defa evlenen d&ouml;n&shy;me şimdi mezarı Rusya&#39;da olan tanınmış aşırı solcu&shy;lardan yazar Sabiha Zekeriya Sertel&#39;dir. Evet. Sa&shy;biha Sertel bir d&ouml;nme idi... Ve kendisiyle aynı fikirleri ilerde paylaşacak olan, bu satırların ka&shy;leme alındığı sırada halen sağ bulunan, T&uuml;rk h&uuml;k&uuml;&shy;metinin merhameti sayesinde Fransa&#39;da yaşadığı men&shy;f&acirc; hayatından yurda d&ouml;nen meşhur solcu Zekeriya Sertel, şimdi mezarı Rusya topraklarında olan Sabiha Zekereya&#39;nın bir d&ouml;nme olduğunu, kendisinin de bu z&uuml;mreden kız alabilen ilk M&uuml;sl&uuml;man T&uuml;rk oldu&shy;ğunu &quot; &quot;Hatırladıklarım&quot; adlı kitabının 77 ila 81 . sayfalarında, &lsquo;Nasıl Evlendim&rsquo; başlığı altında aynen ş&ouml;yle yazıyor:</p> <p>G&uuml;nlerden bir g&uuml;n, Selanik&#39;te hukukta okurken evinde kaldığım pansiyon sahibi kadın geldi. Hoşbeş&shy;ten sonra evlenip evlenmediğimi sordu. İhtiyar kadın&shy;ların &ouml;n&uuml;ne ge&ccedil;ilmez bir merakıdır bu. Gen&ccedil;leri ev&shy;lendirmek isterler. Sanki kendileri evlilik hayatında mutlu olmuşlar gibi, başkalarının da başını yakmak&shy;tan zevk alırlar.&nbsp;</p> <p>Hala bek&acirc;r olduğumu &ouml;ğrenince, ş&ouml;y&shy;le y&uuml;z&uuml;me baktı:</p> <p>-Sen, dedi, vaktiyle Sel&acirc;nik&#39;li bir kızı istemiştin, bug&uuml;n o kızı bulsam, onunla evlenmeğe razı mısın?</p> <p>Bu, damdan d&uuml;şer&middot; gibi yapılan teklifi beklemiyordum. Zaten ben o kızı &ccedil;oktan unutmuştum. Ara&shy;dan seneler ge&ccedil;mişti, şimdi onun nerede olduğunu, ne yapıp ne ettiğini bilmiyordum. Meğer, Selanik&#39;in Yu&shy;nanlılar tarafından işgalinden bir s&uuml;re sonra onlar da ailece İstanbul&rsquo;a g&ouml;&ccedil;m&uuml;şler, şimdi buradaymış. O da hala evlenmemiş. Bu bilgiyi verdikten sonra,</p> <p>- Eğer istersen bir aralık soruşturayım, dedi. &Ouml;nem vermeyerek &lsquo;olur&rsquo; dedim.</p> <p>&Uuml;zerinden bir hafta ge&ccedil;ti ge&ccedil;medi, bizim &lsquo;Anne hanım&rsquo; (Bu kadına biz b&uuml;t&uuml;n pansiyonerler anne der&shy;dik) &ccedil;ıkageldi. B&uuml;y&uuml;k bir iş yapmış gibi sevin&ccedil;li bir hali vardı.</p> <p>- M&uuml;jde, dedi, kız hazır!</p> <p>- Yani? dedim.</p> <p>- Yani, kızla g&ouml;r&uuml;şt&uuml;m, o seni hala unutmamış. Senden s&ouml;z a&ccedil;ılınca heyecanlandı, sevindi, kızardı. Sonra fikrimi a&ccedil;tım, &ouml;nce utanıp &ouml;n&uuml;me baktı, sonra boynuma sarıldı. Şimdi s&ouml;z senin.</p> <p>Şaka derken iş ciddiye binmişti.</p> <p>D&uuml;ş&uuml;nd&uuml;m. O zaman İstanbul&rsquo;da bek&acirc;rlık canıma tak demişti. Ben derli toplu bir adamdım. İ&ccedil;kiye d&uuml;şk&uuml;n değildim. K&uuml;f kokan yabancı pansiyonlarda s&uuml;r&uuml;nmekten bıkmış&shy;tım. Yalnızlık ve bek&acirc;rlık &ccedil;ekilir şey değildi. İşte &ouml;n&uuml;&shy;me bir fırsat &ccedil;ıkmıştı, bu fırsattan yararlanmalıydım</p> <p>Fakat ben daha kızı g&ouml;rmemiştim. O zamanki koşul&shy;lar da buluşup g&ouml;r&uuml;şmemize pek elvermiyordu. Piyan&shy;go &ccedil;eker gibi tanımadığım bir kızla evlenmek de hoşuma gitmiyordu. Anne hanımın verdiği bilgiye g&ouml;&shy;re kız g&uuml;zeldi, okumaya meraklıydı, babası annesin&shy;den ayrıldığı i&ccedil;in ağabeylerinden birinin yanında ya&shy;şıyordu.</p> <p>- Anne hanım, dedim, bu kızı g&ouml;rmek, g&ouml;r&uuml;ş&uuml;p, tanışmak m&uuml;mk&uuml;n değil mi? Sen b&ouml;yle bir tanışma sağlayamaz mısın?</p> <p>&middot; Kadın g&uuml;ld&uuml;:</p> <p>- &Ouml;yle şey olmaz, namuslu bir aile kızı tanımadığı bir erkekle g&ouml;r&uuml;şmez. Ama sen kızı istersin, ağa&shy;beyleriyle temas edersin. Belki onlar sizi buluşturma&shy;ya razı olurlar.</p> <p>Gene &ouml;nemsemeyerek pekiyi demiştim.</p> <p>Bizim anne hanım gidip kıza m&uuml;jdelemiş, o da ağabeylerine a&ccedil;ılmış benimle evlenmeğe razı oldu&shy;ğunu bildirmiş.</p> <p>G&uuml;n&uuml;n birinde telefon &ccedil;aldı:</p> <p>- Ben avukat Celal Derviş, sizinle g&ouml;r&uuml;şmek istiyorum.</p> <p>- Buyrun efendim, dedim.</p> <p>- Yok, sizinle &ouml;nemli bir meseleyi konuşmak zorundayım. Bug&uuml;n saat beşte filan yerde buluşabilir miyiz?</p> <p>- Hay hay!</p> <p>Telefon kapandı. iş ilerliyordu. Celal Derviş, gen&ccedil; kızın b&uuml;y&uuml;k ağabeyi idi. Demek işe o el koymuştu.</p> <p>Kararlaştırılan saatte buluştuk. Karşılıklı oturduk.</p> <p>Celal Derviş bir yandan beni s&uuml;z&uuml;yor, bir yandan da y&uuml;z&uuml;nden, tebess&uuml;m&uuml; eksiltmeyerek konuşuyordu:</p> <p>- Siz kardeşimle evlenmek istiyormuşsunuz. Bu konuda ne dereceye kadar ciddi olduğunuzu &ouml;ğren&shy;mek istiyorum.</p> <p>Meğer hakkımda bilgi toplamışlar, bir defa be&shy;nimle g&ouml;r&uuml;şmeğe ve beni yakından g&ouml;rmeğe karar vermişler. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; verecekleri karar &ccedil;ok &ouml;nemliydi. Hatta tarihi bir nitelik taşıyordu. Kız bir D&ouml;nme ailesine mensuptu. D&ouml;nmeler orta&ccedil;ağda İspanya&rsquo;daki engizisyon zulm&uuml;nden Osmanlı imparatorluğuna sı&shy;ğınan ve Selanik&#39;e yarleşen bir avu&ccedil; Yahudi idi. Bun&shy;lar Osmanlı imparatorluğuna d&ouml;nd&uuml;kten sonra M&uuml;s&shy;l&uuml;man olmuşlardı. Dinlerini değiştirmekle beraber M&uuml;sl&uuml;manlığı da tam benimsemiş sayılmazlardı.</p> <p>&Ccedil;evrelerinden de mukavemet g&ouml;rm&uuml;şlerdi. ls&shy;lamlığın hi&ccedil; bir kuralına uymazlardı. Namaz kılmaz, oru&ccedil; tutmaz, İslamlarla ve T&uuml;rklerle kaynaşmazlardı.</p> <p>Bir kast halinde yaşarlardı. Zeki, becerikli ve sevimli insanlardı. Fakat kendi kabukları i&ccedil;inde yaşar, T&uuml;rk topluluğuna girmez, T&uuml;rklerle kız alıp vermez, kendi dar varlıklarını &ouml;ylece s&uuml;rd&uuml;r&uuml;p giderlerdi. Daha &ccedil;ok ticaretle uğraşırlardı. Bu nedenle Avrupa ile sıkı iliş&shy;kileri vardı.&nbsp;</p> <p>Bu durum, onların yaşayışları &uuml;zerinde de etkisini g&ouml;steriyordu. Kazan&ccedil;ları iyi, yaşama d&uuml;zey&shy;leri &ouml;teki topluluklarınkinden y&uuml;ksekti. Selanik&rsquo;ten İstanbul&rsquo;a g&ouml;&ccedil; ettikten sonra &ccedil;oğunlukla Nişantaşı ve Şişli semtlerine yerleşmiş, yine kendi topluluk hayatlarını kurmuşlardı.</p> <p>&Ccedil;ocuklarını da T&uuml;rk okullarına vermemiş olmak i&ccedil;in Feyziye Lisesi ve Şiş&shy;li Terakki Lisesi adında iki okul a&ccedil;mışlardı. &Ccedil;o&shy;cuklarını resmi okullara g&ouml;ndermez, bu okullarda okuturlardı. İşte benim evlenmek istediğim kız, bu topluluğa mensuptu. Ailesi razı olursa, ilk kez bir d&ouml;nme kızı bir T&uuml;rk&rsquo;le evlenecekti.</p> <p>Celal Derviş, İstanbul&rsquo;da hukuk &ouml;ğrenimi yapmış, ufku genişlemiş, bu eski geleneklerin gereksizliği&shy;ni anlamış bir adamdı. Zaten İstanbul&rsquo;a g&ouml;&ccedil;t&uuml;kten sonra D&ouml;nme topluluğunda sarsıntılar başlamıştı. Kast, birliğini az &ccedil;ok yitirmişti. Şimdi T&uuml;rklere karış&shy;mağa karar vermeleri, kastın kabuğunu kıracak ve bu topluluğun tamamını bozacaktı.</p> <p>G&ouml;r&uuml;şmemizden bir hafta sonra, Celal Derviş, be&shy;ni evine yemeğe davet etti. Ben, g&ouml;r&uuml;c&uuml;ye &ccedil;ıkmış bir kız durumundaydım. İleride hayat arkadaşım olacak kızla ilk defa o g&uuml;n tanıştım. &Ouml;nce fotoğrafını bile g&ouml;rmemiştim. O g&uuml;n beraber yemek yedik. Bu, bir bi&ccedil;im nişanlanma sayıldı. O g&uuml;nden sonra haftada bir g&uuml;n ziyaretlerine giderdim. Fakat bizi yalnız bırak&shy;mazlardı. Yanımıza mutlaka aileden bir kadın takar&shy;lardı. Benim bir D&ouml;nme kızıyla evlenmek &uuml;zere bulunduğumu İttihad ve Terakki Genel Merkez Komitesine duyurmuşlar. Bir g&uuml;n bu komite&shy;nin &uuml;nl&uuml; &uuml;yesi sayılan Doktor Nazım beni &ccedil;ağırdı. Tebrik etti. Yaptığım işin &ouml;nemini bilip bilmediğimi sor&shy;du:</p> <p>- Sen belki farkında değilsin, dedi, fakat y&uuml;z&shy;yıllardan beri birbirine yan bakan iki toplumun birle&shy;şip kaynaşmasına yol a&ccedil;ıyorsun. D&ouml;nmelik kastına &ouml;l&uuml;m yumruğu indiriyorsun. Biz bu olayı gereği gibi değerlendirmeli ve T&uuml;rklerle D&ouml;nmelerin birleşmesi&shy;ni bu vesile ile kutlamalıyız. Bunu milli ve tarihi bir olay gibi değerlendirmek gerek.</p> <p>Şaşırdım.&nbsp;</p> <p>- Yani ne yapalım, efendim, dedim.</p> <p>- Yani, nik&acirc;hınızı biz kıyacağız. İşi gazetelere duyuracağız. Bu nik&acirc;hı bir aile olayından &ccedil;ıkarıp milli olay haline getireceğiz.</p> <p>Nik&acirc;hımız Şehzadebaşında Suphi Paşa Konağın&shy;da yapıldı. O vakit yalnız dini nik&acirc;hı yapılırdı. Nik&acirc;hı bir hoca kıyardı. Nik&acirc;h sırasında dahi kızla erkek yanyana gelmezlerdi. Nik&acirc;h i&ccedil;in her iki taraf kendi&shy;lerine birer vekil se&ccedil;erlerdi. Bizim nik&acirc;hımızda da kız tarafının vekili ve zamanın Başbakanı İttihat ve Terakki&#39;nin en n&uuml;fuzlu adamı Talat Paşa idi. Benim ve&shy;killiğimi de Atat&uuml;rk&#39;&uuml;n dışişleri bakanlığını yapan Tev&shy;fik R&uuml;şt&uuml; Aras &uuml;zerine almıştı. İttihat ve Terakkinin belli başlı kodamanları da nikahta hazır bulunuyor&shy;lardı. Kız harem dairesinde, ben erkeklerin yanınday&shy;dım. Talat Paşa g&uuml;lerek ve şakalaşarak,</p> <p>-Biz kızımızı bedava vermeyiz, bin lira isteriz, dedi.</p> <p>O vakit nik&acirc;h i&ccedil;in b&ouml;yle bir ağırlık, para, vaat etmek adetti. Bana sordular:</p> <p>-Kız tarafı bin lira istiyor ne dersin?</p> <p>O dakikada cebimde 10 lira bile yoktu. B&uuml;t&uuml;n nik&acirc;h masrafını ittihat&ccedil;ılar g&ouml;rm&uuml;şlerdi. Bol&shy; keseden &lsquo;veririm&rsquo; dedim. İmam, duasını okudu. Biz&shy;leri tebrik ettiler. Lokumlar yenildi, resmen nik&acirc;hlanmış olduk. Ertesi g&uuml;n b&uuml;t&uuml;n gazeteler bu haberi &ouml;&shy;nemle verdiler. O g&uuml;nden sonra bizim evlenmemiz &lsquo;D&ouml;nme&rsquo; toplumu arasında bir &ouml;rnek oldu. Arkamız&shy;dan kız-erkek T&uuml;rklerle evlenenler &ccedil;oğaldı. Ve b&ouml;y&shy;lelikle d&ouml;nmelik kastı yıkılıp tarihe karıştı&rdquo;.</p> <p>İşte kitapta ge&ccedil;en &ldquo;d&ouml;nmelik ger&ccedil;ekten tarihe karıştı mı?&rdquo; sorusuna cevap vermek i&ccedil;in &ccedil;ok sayıda &ccedil;alışma yapılması gerekiyor.&nbsp;</p> <p>&Uuml;sk&uuml;dar Bağlarbaşındaki d&ouml;nme mezarlığında acaba kimler yatıyor? M&uuml;sl&uuml;manlar mı? Haşa... Hıristiyanlar mı? Olamaz? Yahudiler mi? Kafalarını kes&shy;seniz yatmazlar orada! O halde kimler yatıyor ve kimler g&ouml;m&uuml;l&uuml;yor bu mezarlığa?</p> <p>Bunun gibi &ccedil;ok sayıda soruya hala ikna edici cevaplar verilememiştir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; Sabetaycılar arasında bilgi sızdırmak &ccedil;ok ağır bir su&ccedil;tur. &Ouml;zellikle M&uuml;sl&uuml;manlara her ne suretle olsun bilgi verilmemelidir.</p> <p>Kitabın i&ccedil;eriği; Sabetaycılar hakkında olduk&ccedil;a &ouml;nemli bilgiyi verirken bir&ccedil;ok konuda ise sınırlıdır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; yazar d&acirc;hil bir&ccedil;ok araştırmacıda aile sırlarını a&ccedil;ıklayacak bilgi ve belge yoktur. Bunlar hala &ccedil;ok sıkı bir bi&ccedil;imde saklanmaktadır. Fakat g&ouml;z&uuml; pek ve ger&ccedil;eklerin peşinde koşan araştırmacıları hi&ccedil;bir g&uuml;&ccedil;l&uuml;k yıldıramaz, vesselam&hellip;&nbsp;&nbsp;</p> <p>&nbsp;Dr. Vehbi KARA</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.