Bursa Nutku ve Askerî Darbeler
Bursa Nutku ve Askerî Darbeler
15 Temmuz 2016 darbesi ile ilgili olarak bir okuyucum kısa ve öz bir yorum yapmış; benzeri bir yazıyı da gazeteci Mehmed Göktaş kaleme almıştır. Şöyle diyorlar:
“15 Temmuz darbesi kaçınılmaz bir darbeydi. Bunun önüne geçilmesi ise imkânsızdı. Çünkü orduda yönetim kademesinde olan general ve amirallerin yarısı FETÖ örgütüne mensuptu. Bunları yargılaması ve tutuklaması gereken yargı ve emniyet teşkilatı da FETÖ’nün etkisi altına girmişti. Üniversiteler, kamu kurumları ve iş dünyası da ABD’nin güdümündeki FETÖ’den talimat almaktaydı. İşte devlet yönetimi, bu tehlikeli durumdan kurtulabilmek için darbeyi önlemekten ziyade, en hafif şekilde atlatılması için çalışmıştır.”
Bu ifadelere katıldığım için 15 Temmuz’u, FETÖ’nün suçüstü yakalandığı ve iç yüzünün açığa çıkarıldığı bir darbe olarak ifade etmeye çalışıyorum. Elbette bu darbe ile ilgili olarak çok daha derinlemesine analizler yapılmalı ve darbelerin gerçek sebepleri araştırılmalıdır. Meseleyi sadece İslam düşmanlığı ile meşhur FETÖ’ye indirgemek kolaycılığa kaçmaktır. Konunun sosyolojik ve tarihî yönden analiz edilmesi şarttır.
İşte bu çalışmalara katkıda bulunmak maksadıyla “Bursa Nutku” olarak ifade edilen ve CHP Genel Başkanına ait olduğu söylenen bir metinden bahsetmek gereklidir. Zira bu metin, eğitim sistemimizde kutsal metinler gibi kabul edilmiş ve tartışılmasına müsaade edilmeyen ifadeler taşımaktadır.
Türkiye’de askerî darbeler ve şiddete dayalı terörün kaynaklarını anlamak istiyorsak, bir dönem gençliğe Kur’an sureleri gibi ezberletilen metinlere bakmak önemlidir. Bunlardan biri de 5 Şubat 1933 tarihinde söylendiği ifade edilen bu nutuktur. Bu nutuk ve konuşmanın, Türkçe ezan protestolarına karşı yapıldığı söylenmektedir. 1966 yılında İzmir’de bir mahkeme, bu nutkun bildiri hâlinde dağıtılmasını yasaklamıştır. Fakat Türk Tarih Kurumu Yönetim Kurulu, bu nutkun gerçek olduğuna karar vermiştir. Daha sonra, 1975 yılında Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi de bu nutkun yargısal bir gerçek olduğuna dair kararını açıklamıştır.
İşte “hastalığın teşhisi, tedavinin yarısıdır” gerçeğinden yola çıkarsak; askerî darbe ve şiddetin temeline inilecek analizlerde bu metnin önemli bir katkısı olacaktır. Bu nutuk, özellikle solcu gençler arasında sadeleştirilmiş bir biçimde aşağıdaki şekilde kullanılmış ve dağıtılmıştır:
“Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine ve doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.’ diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ‘Demek adalet örgütünü düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek.’ diyecektir. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve Meclise telgraflar yağdırıp haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesini, kayırılmasını istemeyecek. Diyecek ki: ‘Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’”
Bu metni yorumlamaya gerek yoktur; her şey gayet açık bir şekilde ifade edilmiştir. Dünyada emsali olmayan askerî darbeler ve terör olaylarının ülkemizde akıl almaz boyutlara yükselmesinin önemli sebeplerinden biri, bu taşlı, sopalı ve silahlı anlayıştır. Medenî ülkelerin hiçbirinde şiddete açık bir şekilde çağrı yapan bu ifadeler kabul edilemez.
Bazı faşist yazarlar, Bursa Nutku’nu inkâr edenlere şu sözlerle karşılık vermişlerdir: “1933 Bursa Nutku’nun içerik ve üslubuyla 1927 Gençliğe Hitabesi’nin içerik ve üslubu birebir örtüşmektedir. Her iki nutukta da gençlere seslenilmekte, cumhuriyetin ve devrimlerin korunmasının altı çizilmekte ve gençlerin direnişinden söz edilmektedir.” Ayrıca “Galip gelmek için mutlaka ve mutlaka o gayeye varacağız.” cümlesi, CHP Başkanının söylev ve demeçlerinde de geçmektedir. Bu söz, “amaca ulaşmak için her yol mubahtır” diyen darbeci askerlerin ve şiddet taraftarı insanların şiarı olmuştur.
Elbette Meclis kürsüsünde dile getirilen “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” anlayışı da birçok nutuk ve söyleve yansımıştır. Buna karşı ancak ciddi bir eğitimle mücadele edilebilir. Yapılacak analizlerde bu tutum ve davranışlar ele alınmalı, cesaretli bir şekilde tartışılmalıdır. Zira FETÖ ve teröristleri de aynı silahlı yöntemi kullanmaktadır. Her türlü kutsal değeri ayaklar altına almaktan çekinmeyen bu dehşetli terör örgütüne karşı devletin ve sivil toplum kuruluşlarının daha fazla çalışması gereklidir, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Ekleme
Tarihi: 22 Aralık 2025 -Pazartesi
Bursa Nutku ve Askerî Darbeler
Bursa Nutku ve Askerî Darbeler
15 Temmuz 2016 darbesi ile ilgili olarak bir okuyucum kısa ve öz bir yorum yapmış; benzeri bir yazıyı da gazeteci Mehmed Göktaş kaleme almıştır. Şöyle diyorlar:
“15 Temmuz darbesi kaçınılmaz bir darbeydi. Bunun önüne geçilmesi ise imkânsızdı. Çünkü orduda yönetim kademesinde olan general ve amirallerin yarısı FETÖ örgütüne mensuptu. Bunları yargılaması ve tutuklaması gereken yargı ve emniyet teşkilatı da FETÖ’nün etkisi altına girmişti. Üniversiteler, kamu kurumları ve iş dünyası da ABD’nin güdümündeki FETÖ’den talimat almaktaydı. İşte devlet yönetimi, bu tehlikeli durumdan kurtulabilmek için darbeyi önlemekten ziyade, en hafif şekilde atlatılması için çalışmıştır.”
Bu ifadelere katıldığım için 15 Temmuz’u, FETÖ’nün suçüstü yakalandığı ve iç yüzünün açığa çıkarıldığı bir darbe olarak ifade etmeye çalışıyorum. Elbette bu darbe ile ilgili olarak çok daha derinlemesine analizler yapılmalı ve darbelerin gerçek sebepleri araştırılmalıdır. Meseleyi sadece İslam düşmanlığı ile meşhur FETÖ’ye indirgemek kolaycılığa kaçmaktır. Konunun sosyolojik ve tarihî yönden analiz edilmesi şarttır.
İşte bu çalışmalara katkıda bulunmak maksadıyla “Bursa Nutku” olarak ifade edilen ve CHP Genel Başkanına ait olduğu söylenen bir metinden bahsetmek gereklidir. Zira bu metin, eğitim sistemimizde kutsal metinler gibi kabul edilmiş ve tartışılmasına müsaade edilmeyen ifadeler taşımaktadır.
Türkiye’de askerî darbeler ve şiddete dayalı terörün kaynaklarını anlamak istiyorsak, bir dönem gençliğe Kur’an sureleri gibi ezberletilen metinlere bakmak önemlidir. Bunlardan biri de 5 Şubat 1933 tarihinde söylendiği ifade edilen bu nutuktur. Bu nutuk ve konuşmanın, Türkçe ezan protestolarına karşı yapıldığı söylenmektedir. 1966 yılında İzmir’de bir mahkeme, bu nutkun bildiri hâlinde dağıtılmasını yasaklamıştır. Fakat Türk Tarih Kurumu Yönetim Kurulu, bu nutkun gerçek olduğuna karar vermiştir. Daha sonra, 1975 yılında Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi de bu nutkun yargısal bir gerçek olduğuna dair kararını açıklamıştır.
İşte “hastalığın teşhisi, tedavinin yarısıdır” gerçeğinden yola çıkarsak; askerî darbe ve şiddetin temeline inilecek analizlerde bu metnin önemli bir katkısı olacaktır. Bu nutuk, özellikle solcu gençler arasında sadeleştirilmiş bir biçimde aşağıdaki şekilde kullanılmış ve dağıtılmıştır:
“Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine ve doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır.’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir.’ diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ‘Demek adalet örgütünü düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek.’ diyecektir. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve Meclise telgraflar yağdırıp haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesini, kayırılmasını istemeyecek. Diyecek ki: ‘Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’”
Bu metni yorumlamaya gerek yoktur; her şey gayet açık bir şekilde ifade edilmiştir. Dünyada emsali olmayan askerî darbeler ve terör olaylarının ülkemizde akıl almaz boyutlara yükselmesinin önemli sebeplerinden biri, bu taşlı, sopalı ve silahlı anlayıştır. Medenî ülkelerin hiçbirinde şiddete açık bir şekilde çağrı yapan bu ifadeler kabul edilemez.
Bazı faşist yazarlar, Bursa Nutku’nu inkâr edenlere şu sözlerle karşılık vermişlerdir: “1933 Bursa Nutku’nun içerik ve üslubuyla 1927 Gençliğe Hitabesi’nin içerik ve üslubu birebir örtüşmektedir. Her iki nutukta da gençlere seslenilmekte, cumhuriyetin ve devrimlerin korunmasının altı çizilmekte ve gençlerin direnişinden söz edilmektedir.” Ayrıca “Galip gelmek için mutlaka ve mutlaka o gayeye varacağız.” cümlesi, CHP Başkanının söylev ve demeçlerinde de geçmektedir. Bu söz, “amaca ulaşmak için her yol mubahtır” diyen darbeci askerlerin ve şiddet taraftarı insanların şiarı olmuştur.
Elbette Meclis kürsüsünde dile getirilen “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” anlayışı da birçok nutuk ve söyleve yansımıştır. Buna karşı ancak ciddi bir eğitimle mücadele edilebilir. Yapılacak analizlerde bu tutum ve davranışlar ele alınmalı, cesaretli bir şekilde tartışılmalıdır. Zira FETÖ ve teröristleri de aynı silahlı yöntemi kullanmaktadır. Her türlü kutsal değeri ayaklar altına almaktan çekinmeyen bu dehşetli terör örgütüne karşı devletin ve sivil toplum kuruluşlarının daha fazla çalışması gereklidir, vesselam…
Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
