Edanur İsmail
Köşe Yazarı
Edanur İsmail
 

Jose Saramago / Körlük Üzerine

Jose Saramago / Körlük Üzerine Trafikte kırmızı ışıkta bekleyen bir adamın kör olması ile başlayan kitapta körlüğün bir hastalık gibi her yere yayılması ve insanların birbirinden soyutlanarak son bulunacağı sanılan bir salgın yaşanması... Sanki bu bir yerden tanıdık geliyor değil mi? Biraz Covid-19’u çağrıştırıyor sanki. Acaba Jose Saramago bu kitapta bize insanların yüzyıllardır süregelen salgınlarda kendinden bile korkması ve insanların karantina altında tutulmasının insan yapısına aykırı olduğuna mı dikkat çekmek istemiş? Acaba bu salgınlara karantinadan daha iyi bir çözüm bulunabilir mi? Bunu bilebilmemiz şuan mümkün görünmüyor ama yakın gelecekte mümkün olabilir. Kitapta ilginç bir şekilde bu kadar körün arasında bulunarak görme yetisini kaybetmeyen bir ana karakterimiz var: DOKTORUN KARISI. Bence yazar bu karakterle bize unuttuğumuz bazı değerleri hatırlatmak istemiş. Bu kadının davranışları insanın özünü oluşturan davranışlardı. Aslında bu karakter kitap boyunca hastalığa o kadar yakındı ki yani böyle bir durumda genellikle uzak kalmak tercih edilirken. Peki neden yazar reel olamayacak bir karakter kullandı? Bize anlatmak istediği bir şey mi var? Bu karakter herkesten görebildiğini sakladı ve körlerin arasında olmayı seçti. Hayatta hep bir karar alıyoruz ve onun bize dönecek risklerini analiz ediyoruz. Ama burada bir analiz yok insani bir duygu var. Jose Saramago burada insanlığın özüne inmeyi mi denemiş yani o saf halimize inmeyi? Ayrıca bu salgınla bize küçültülmüş bir dünya manzarasını da çiziyor. Göremediği için en temel ihtiyaçlarında bile aciz kalan insanlar ve bu insanların çevrelerindeki bazı insanların kötü davranışlarından haberdar olmamasının anlatılması var bir de. Bir akıl hastanesine kapatılarak ülkeye yayılmasının engelleneceği ve bu sayede bütün insanların güvende olacağının düşünülmesi var. Ve sonunda bütün insanlığın kör olması var. Böyle bakınca körlük bir sembol ya da bir distopya gibi durmuyor mu? İnsanlığın kendi özünü kaybedip bunun farkına varmaması gibi. Sonunda ise körler ancak önlerindeki aşılamayacağını sandıkları duvarları yıkma cesaretini bulduklarında körlükten kurtuluyorlar. Peki ya biz insanlar önümüzdeki duvarları ne zaman yıkacağız? İşte bu soruyu kendimize sorup sadece kendimiz cevaplayabiliriz. Jose Saramago’nun kendine özgü anlatımı ve karakterlere bir isim vermeyişi ile farklı bir konuya sahip ilgi çekici bir kitap. Umarım faydalı bir yazı olmuştur. Bir kitap her okuyuşta farklı yorumlanabilir. Okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar... Edanur İsmail
Ekleme Tarihi: 01 Ağustos 2022 - Pazartesi

Jose Saramago / Körlük Üzerine

Jose Saramago / Körlük Üzerine Trafikte kırmızı ışıkta bekleyen bir adamın kör olması ile başlayan kitapta körlüğün bir hastalık gibi her yere yayılması ve insanların birbirinden soyutlanarak son bulunacağı sanılan bir salgın yaşanması... Sanki bu bir yerden tanıdık geliyor değil mi? Biraz Covid-19’u çağrıştırıyor sanki. Acaba Jose Saramago bu kitapta bize insanların yüzyıllardır süregelen salgınlarda kendinden bile korkması ve insanların karantina altında tutulmasının insan yapısına aykırı olduğuna mı dikkat çekmek istemiş? Acaba bu salgınlara karantinadan daha iyi bir çözüm bulunabilir mi? Bunu bilebilmemiz şuan mümkün görünmüyor ama yakın gelecekte mümkün olabilir. Kitapta ilginç bir şekilde bu kadar körün arasında bulunarak görme yetisini kaybetmeyen bir ana karakterimiz var: DOKTORUN KARISI. Bence yazar bu karakterle bize unuttuğumuz bazı değerleri hatırlatmak istemiş. Bu kadının davranışları insanın özünü oluşturan davranışlardı. Aslında bu karakter kitap boyunca hastalığa o kadar yakındı ki yani böyle bir durumda genellikle uzak kalmak tercih edilirken. Peki neden yazar reel olamayacak bir karakter kullandı? Bize anlatmak istediği bir şey mi var? Bu karakter herkesten görebildiğini sakladı ve körlerin arasında olmayı seçti. Hayatta hep bir karar alıyoruz ve onun bize dönecek risklerini analiz ediyoruz. Ama burada bir analiz yok insani bir duygu var. Jose Saramago burada insanlığın özüne inmeyi mi denemiş yani o saf halimize inmeyi? Ayrıca bu salgınla bize küçültülmüş bir dünya manzarasını da çiziyor. Göremediği için en temel ihtiyaçlarında bile aciz kalan insanlar ve bu insanların çevrelerindeki bazı insanların kötü davranışlarından haberdar olmamasının anlatılması var bir de. Bir akıl hastanesine kapatılarak ülkeye yayılmasının engelleneceği ve bu sayede bütün insanların güvende olacağının düşünülmesi var. Ve sonunda bütün insanlığın kör olması var. Böyle bakınca körlük bir sembol ya da bir distopya gibi durmuyor mu? İnsanlığın kendi özünü kaybedip bunun farkına varmaması gibi. Sonunda ise körler ancak önlerindeki aşılamayacağını sandıkları duvarları yıkma cesaretini bulduklarında körlükten kurtuluyorlar. Peki ya biz insanlar önümüzdeki duvarları ne zaman yıkacağız? İşte bu soruyu kendimize sorup sadece kendimiz cevaplayabiliriz. Jose Saramago’nun kendine özgü anlatımı ve karakterlere bir isim vermeyişi ile farklı bir konuya sahip ilgi çekici bir kitap. Umarım faydalı bir yazı olmuştur. Bir kitap her okuyuşta farklı yorumlanabilir. Okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar... Edanur İsmail
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.