Halil MERT
Köşe Yazarı
Halil MERT
 

PAKİSTAN-HİNDİSTAN GERİLİMİ: NERESİ, NEDEN, KİM SUÇLU?

PAKİSTAN-HİNDİSTAN GERİLİMİ: NERESİ, NEDEN, KİM SUÇLU? Pakistan-Hindistan hattında süregelen çatışmalar, yalnızca iki ülkeyi değil, tüm İslam coğrafyasını ilgilendiren köklü tarihsel, siyasal ve kültürel dinamikleri içinde barındırmaktadır. Ne yazık ki günümüz medyasında bu gelişmeler, sığ yorumlarla geçiştirilmekte, ciddi bir analiz yapılmaktan kaçınılmaktadır. Oysa bu mesele, tarihî bağlamda büyük bir medeniyetin çöküşü, günümüzde ise emperyal stratejilerin sonucu olarak okunmalıdır. Tarihî Arka Plan: Medeniyetin Kırılma Noktaları Hindistan ve Pakistan coğrafyası, bir zamanlar Türk-İslam dünyasının önemli devletleri olan Gazneliler, Timurlular ve Babürler'in hüküm sürdüğü topraklardır. Bu topraklar, sadece siyasi değil aynı zamanda bilimsel ve kültürel anlamda da büyük bir medeniyetin merkeziydi. Osmanlı, Safevî-Afşar-Kaçar ve Babür gibi büyük Türk-İslam devletleri aynı anda bu geniş coğrafyada hüküm sürmekteydi. Ne oldu da bu büyük eller, dağlar gibi ordular, sessizliğe büründü? Modern Dönem: Batı'nın Yükselişi ve İslam Dünyasının Dağılması Rönesans ve reform süreciyle Avrupa'da başlayan bilimsel atılımlar, sanayi devrimiyle birleşerek Batı'yı teknolojik ve askeri olarak üstün kıldı. Bu süreçte İslam dünyası ise ilim ve fenne “gavur icadı” diyerek içine kapandı, taassup içinde geriledi. Bu zihinsel tutsaklık, halkları kolayca manipüle edilebilir hâle getirdi. İngiltere, bu avantajı kullanarak Babür Devleti'ni 1858’de yıktı ve bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirdi. Bölünme ve Kaosun Başlangıcı Bağımsızlık sürecinde Hindistan, İngiltere tarafından üç parçaya bölündü: Batı Pakistan, Hindistan ve Doğu Pakistan (bugünkü Bangladeş). Bu yapay sınırlar, farklı inanç ve etnik grupların iç içe yaşadığı bir coğrafyada kanlı çatışmaların fitilini ateşledi. 15 milyon insan evini terk etmek zorunda kaldı, en az 200 bin kişi hayatını kaybetti. Kadınlara tecavüz, köylerin yakılması, insanlık dışı pek çok olay yaşandı. Keşmir ve Güncel Gerginlik 22 Nisan 2025’te Hindistan’ın Keşmir bölgesinde gerçekleşen bir saldırı, iki ülkeyi yeniden savaşın eşiğine getirdi. Hindistan, saldırının arkasında Pakistan’ın olduğunu öne sürdü ve 6-7 Mayıs tarihlerinde Pakistan topraklarına füze saldırısı düzenledi. Bugün iki ülke, halklarının açlıktan kırıldığı bir dönemde, milyarlarca dolarlık silahlarla karşı karşıya. Medyanın Rolü ve Algı Savaşları Türk medyasında ise bu gelişmeler, çoğunlukla Türk savunma sanayiinin başarısı ekseninde ele alınıyor. Asıl mesele göz ardı ediliyor: Terörün, mezhepçiliğin ve etnik bölücülüğün kimlerin eliyle kışkırtıldığı sorusu cevapsız bırakılıyor. Ne yazık ki İslam dünyasında entelijansiya da bu oyunlara farkında olmadan hizmet edebiliyor. İslam Dünyası ve Türkiye Ne Yapmalı? Pakistan bizim öz kardeşimizdir. Ancak mezhepçilik, etnikçilik ve cemaatçilik belâları sadece Pakistan’ı değil, Türkiye’yi de esir almış durumdadır. Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri bile bu atmosferden uzaklaşmaya çalışmakta, Türkiye’den kaçmaktadır. Türkiye, tıpkı Bosna Cihadı’nda olduğu gibi, hukuk ve insanlık çerçevesinde barışçıl müdahalelerde bulunmalıdır. Terör hiçbir dinin savunması olamaz. Müslümanlık adına yapılan her terör faaliyeti, İslam’a en büyük zararı verir. Sonuç Pakistan-Hindistan gerilimi, sadece bölgesel değil, küresel ölçekte dikkatle takip edilmesi gereken bir gelişmedir. Türkiye ve İslam dünyası, bu çatışmalarda sadece seyirci kalmamalı, insani ve adil bir barış için ortak çaba göstermelidir. Emperyal oyunların arkasındaki gizli eller iyi tahlil edilmeli, kardeş halklar arasındaki düşmanlıkların sürmesine izin verilmemelidir. Halil Mert – Strateji ve Yönetim Uzmanı, Emekli Yarbay
Ekleme Tarihi: 10 May 2025 - Saturday

PAKİSTAN-HİNDİSTAN GERİLİMİ: NERESİ, NEDEN, KİM SUÇLU?

PAKİSTAN-HİNDİSTAN GERİLİMİ: NERESİ, NEDEN, KİM SUÇLU? Pakistan-Hindistan hattında süregelen çatışmalar, yalnızca iki ülkeyi değil, tüm İslam coğrafyasını ilgilendiren köklü tarihsel, siyasal ve kültürel dinamikleri içinde barındırmaktadır. Ne yazık ki günümüz medyasında bu gelişmeler, sığ yorumlarla geçiştirilmekte, ciddi bir analiz yapılmaktan kaçınılmaktadır. Oysa bu mesele, tarihî bağlamda büyük bir medeniyetin çöküşü, günümüzde ise emperyal stratejilerin sonucu olarak okunmalıdır. Tarihî Arka Plan: Medeniyetin Kırılma Noktaları Hindistan ve Pakistan coğrafyası, bir zamanlar Türk-İslam dünyasının önemli devletleri olan Gazneliler, Timurlular ve Babürler'in hüküm sürdüğü topraklardır. Bu topraklar, sadece siyasi değil aynı zamanda bilimsel ve kültürel anlamda da büyük bir medeniyetin merkeziydi. Osmanlı, Safevî-Afşar-Kaçar ve Babür gibi büyük Türk-İslam devletleri aynı anda bu geniş coğrafyada hüküm sürmekteydi. Ne oldu da bu büyük eller, dağlar gibi ordular, sessizliğe büründü? Modern Dönem: Batı'nın Yükselişi ve İslam Dünyasının Dağılması Rönesans ve reform süreciyle Avrupa'da başlayan bilimsel atılımlar, sanayi devrimiyle birleşerek Batı'yı teknolojik ve askeri olarak üstün kıldı. Bu süreçte İslam dünyası ise ilim ve fenne “gavur icadı” diyerek içine kapandı, taassup içinde geriledi. Bu zihinsel tutsaklık, halkları kolayca manipüle edilebilir hâle getirdi. İngiltere, bu avantajı kullanarak Babür Devleti'ni 1858’de yıktı ve bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirdi. Bölünme ve Kaosun Başlangıcı Bağımsızlık sürecinde Hindistan, İngiltere tarafından üç parçaya bölündü: Batı Pakistan, Hindistan ve Doğu Pakistan (bugünkü Bangladeş). Bu yapay sınırlar, farklı inanç ve etnik grupların iç içe yaşadığı bir coğrafyada kanlı çatışmaların fitilini ateşledi. 15 milyon insan evini terk etmek zorunda kaldı, en az 200 bin kişi hayatını kaybetti. Kadınlara tecavüz, köylerin yakılması, insanlık dışı pek çok olay yaşandı. Keşmir ve Güncel Gerginlik 22 Nisan 2025’te Hindistan’ın Keşmir bölgesinde gerçekleşen bir saldırı, iki ülkeyi yeniden savaşın eşiğine getirdi. Hindistan, saldırının arkasında Pakistan’ın olduğunu öne sürdü ve 6-7 Mayıs tarihlerinde Pakistan topraklarına füze saldırısı düzenledi. Bugün iki ülke, halklarının açlıktan kırıldığı bir dönemde, milyarlarca dolarlık silahlarla karşı karşıya. Medyanın Rolü ve Algı Savaşları Türk medyasında ise bu gelişmeler, çoğunlukla Türk savunma sanayiinin başarısı ekseninde ele alınıyor. Asıl mesele göz ardı ediliyor: Terörün, mezhepçiliğin ve etnik bölücülüğün kimlerin eliyle kışkırtıldığı sorusu cevapsız bırakılıyor. Ne yazık ki İslam dünyasında entelijansiya da bu oyunlara farkında olmadan hizmet edebiliyor. İslam Dünyası ve Türkiye Ne Yapmalı? Pakistan bizim öz kardeşimizdir. Ancak mezhepçilik, etnikçilik ve cemaatçilik belâları sadece Pakistan’ı değil, Türkiye’yi de esir almış durumdadır. Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri bile bu atmosferden uzaklaşmaya çalışmakta, Türkiye’den kaçmaktadır. Türkiye, tıpkı Bosna Cihadı’nda olduğu gibi, hukuk ve insanlık çerçevesinde barışçıl müdahalelerde bulunmalıdır. Terör hiçbir dinin savunması olamaz. Müslümanlık adına yapılan her terör faaliyeti, İslam’a en büyük zararı verir. Sonuç Pakistan-Hindistan gerilimi, sadece bölgesel değil, küresel ölçekte dikkatle takip edilmesi gereken bir gelişmedir. Türkiye ve İslam dünyası, bu çatışmalarda sadece seyirci kalmamalı, insani ve adil bir barış için ortak çaba göstermelidir. Emperyal oyunların arkasındaki gizli eller iyi tahlil edilmeli, kardeş halklar arasındaki düşmanlıkların sürmesine izin verilmemelidir. Halil Mert – Strateji ve Yönetim Uzmanı, Emekli Yarbay
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.