Mehmet Bozkurt
Köşe Yazarı
Mehmet Bozkurt
 

HZ. MUHAMMED (S.A.V)'E HAYASIZCA SALDIRANLARA CEVAPTIR..! HZ. MUMAMMED (S.A.V) VE HZ. ZEYNEP (R. ANHA) EVLİLİĞİ..!?

♦️ HZ. MUHAMMED (S.A.V)'E HAYASIZCA SALDIRANLARA CEVAPTIR..! HZ. MUMAMMED (S.A.V) VE HZ. ZEYNEP (R. ANHA) EVLİLİĞİ..!? ● Alemlere rahmet olarak gönderilen, yüce bir ahlâk üzere olan, bütün insanlığa Allah'ın örnek ilan ettiği, müslümanların tek örneğı ve ulu önderidir Hz. Muhammed (s.a.v)! ● Cahş kızı Hz. Zeynep (r.anha), Zeynap bin Cahş, Hz. Peygamber (s.a.v)’in halası Ümeyye binti Abdülmüttalib’in kızıydı ve İslam’a ilk iman edenlerdendir. Evlilik çağına geldiğinde Hz. Peygamber (s.a.v) onu, evlatlığı Zeyd bin Harise ile evlendirmek istemişti. Hz. Zeynep, bu evliliğe razı değildi, fakat Hz. Peygamber (s.a.v)’in verdiği itaati emreden Ahzab suresinin 36. Ayeti’nin inmesi üzerine Zeyd ile evlenmeyi kabul etti. Bu evliliği emreden ve onaylayan Kur’an-ı Kerim, konu ile ilgili olarak; “Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. (iman dairesinden çıkmış olur)." Ahzab, 33/36 ● Hz. Zeyd (r.a) eskiden köleydi. Hz. Peygamber (s.a.v) O'nu alarak hürriyetine kavuşturdu, O’nu evlatlık edindi ve yetiştirdi. Böylece Kur’an-ı Kerim, köle-hür ayırımını ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Bu ayetin inişi ile Hz. Zeynep, Hz. Zeyd (r.a) ile evlenmeyi kabul ettiğini bildirdi. Bu sayede soy üstünlüğü kavramı yerle bir ediliyor ve insanların eşit oldukları ilan ediliyordu! Ancak iman sahipleri bu evlilikte ilahi hikmeti anlayabilir..! ● Fakat bu evlilikten kısa bir süre sonra Hz. Zeynep ile Hz. Zeyd (r.a) arasında uyumsuzluk ve geçimsizlik kendisini gösterdi. Hz. Zeyd (r.a), geçimsizlik nedeniyle Hz. Peygamber (s.a.v)’e başvurarak Hz. Zeynep ile uyuşamadıklarını ve boşanmak istediğini defalarca bildirdi. Hz. Peygamber (s.a.v) ise Hz. Zeyd (r.a)’e sabretmesini öğütlüyordu. Bu evlilik uzun sürmedi ve sonunda boşandılar. ● Hz. Peygamber (s.a.v), "manevi geçimsizlik” nedeniyle Hz. Zeyd (r.a) ile Hz. Zeynep arasındaki evliliğin son bulmasından son derece üzüldü. Çünkü bu evliliği kendisi arzu etmişti. Durumun düzeltilmesi, Hz. Zeynep ile olaydan dolayı üzülen akrabalarının gönlünün alınması gerekiyordu. Bu aşamadan sonra Allah, Hz. Peygamber (s.a.v)’e Hz. Zeynep ile evlenmesini emretti. “Ey Peygamber! Hani hatırlarsan, Allah’ın lütufta bulunup iman nimetine kavuşturduğu, senin de gözetip kolladığın kişiye (Zeyd’e), “Karını boşama, (evlilik hukukunu gözetme konusunda) Allah’tan kork ve sorumlu davran.” demiştin. Ama bu sözü söylerken Allah’ın açıklayacağı bir düşünceyi içinde saklamıştın. Çünkü halkın, (Muhammed evlatlığı Zeyd’in boşadığı kadınla evlendi.) diye dedikodu edecek olmasından çekinmiştin. Oysa asıl çekinilmesi gereken halk değil, Allah’tı! Zeyd karısını (Zeyneb’i) boşayıp onunla ilişkisini kesince biz de senin o kadınla evlenmeni sağladık ve bunu evlatlıklar, zevcelerini boşayıp onlarla ilişkilerini kestikten sonra, o kadınlarla evlenme hususunda mü’minler için bir engel bulunmadığını göstermek için yaptık. İşte böylece Allah’ın emri/hükmü gerçekleşmiş oldu." Ahzab, 33/37 ● Bu emir Hz. Peygamber (s.a.v) için çok ağırdı. Çünkü münafıklar ve İslam düşmanları bu durumda “Muhammed, oğlunun (evlatlığının) eşiyle evlendi” şeklinde yaygara yapacaklardı. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v), Hz. Zeynep ile evlenince, her konuda fırsat kollayıp Müslümanlar arasında fitne ve fesat çıkarmaya can atan münafıklar, bu konuda da ileri geri konuşmaya başladılar..! Oysa bu Allah'ın emriydi. Allah'ın emrini dinlemeyen bir Peygamber olabilir mi? Hayır! ● Cahiliye devri inancına göre, evlatlığın boşadığı eşini almayı haram sayıp, bunu Hz. Peygamber (s.a.v) aleyhinde dedikodu ve­silesi yapıyorlardı. Bunun üzerine Allah: “(Ey mü’minler!) Muhammed, evladın ka­rısıyla evlenmeyi haram kıldı, kendisi ise oğlu Zeyd’in boşadığı karısıyla evlendi” diyerek yaygaraya başladılar. Tirmizi, Sünen, c. 5, s. 352 ● Gelen vahiy bu konuda da cevap verdi: “Muhammed, içinizden hiç kimsenin babası değildir. (Dolayısıyla Zeyd’in de babası değildir). O ancak Allah’ın Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir." Ahzab, 33/40 ● Yukarıda arz etmeye çalıştığımız Ahzab suresinin 37. Ayet’i, Hz. Peygamber (s.a.v)’in Hz. Zeynep ile evlenmesini emrediyordu. Bu evlilikle amaçlanan ise, evlatlıklar Arap toplumunda öz evlat kabul ediliyordu. Bu yanlış anlayış, bu uygulama ile ortadan kaldırıldı. Bunun yanında, bu evlilikle Hz. Zeynep (r.anha)’e Allah’ın emrine itaatinin mükafatı olarak verildi. O’nun kırılmış olan gururu tamir edildi..! Biraz olsun haysiyet sahibi olan herkes bu inceliği, hasasiyeti anlar..! ● Bizzat Allah’ın emri ile gerçekleşen bu evlilik, Hz. Peygamber (s.a.v)in evlilikleri arasında gerekçesi bakımından en farklı evlilik oldu. ● Peygamberler dünyevi haz ve isteklerin peşinde değillerdir. Allah, bazı hükümlerini Peygamberin örnekliğinde icra edilmesini dilemiştir..! Eğer Peygamber ilahi bir müdahale olmasaydı böyle bir yola tutarlılığının halel görmemesi için girmezdi. İlahi irade buyurunca görevini icra etmiştir. Bu durum vahyin Peygamber iradesinden bağımsız olduğunu Peygamberin vahye uyduğunu göstermektedir. Bir nevi nübüvvetin delili gibidir. Normal insan toplumsal baskılardan vs. çekinir fakat vahiy gelince ve Peygamberin bunu başlatması istenince uygulamaktan başka seçeneği yoktur. Aksi takdirde Peygamberi normal insanlar gibi bazı nefsani şeylerle ilişkilendirmek Peygamberlerin İsmet sıfatına ters düşer. Mehmet Bozkurt, "İnsanlık Tarihinde Kadın!" (Dinlerde Milletlerde Medeniyetlerde!) s. 237-238-239 ■ NOT: ● Bu olay aslında Peygamberliğin işareti olarak bile sayılabilir. Köle olarak satılan Zeyd, Peygamberimizin onu yanına almasıyla Peygamberimizin evlatlığı oluyor..! Ancak o bölgede Zeyd hala "köle" olarak görünen biridir. Hz. Zeynep ise asaletiyle ve güzelliğiyle bilinen biridir. O halde Peygamberimizin Hz. Zeyd'i, Hz Zeynep ile evlendirmesinin sebebi şudur: ● Hz Muhammed (s.a.v), Hz. Zeyd ile Hz. Zeynep'in evliliğinde kast sistemini kaldırmak ve insanların eşit olduğunu göstermek istiyordu. Köle olarak bilinen bir insanı asalet ve güzelliği ile tanınan bir kadınla evlendirmesi çok uç bir örnek olmuştur. Bununla insanların eşitliğinin tam olduğunu göstermek istemiştir. ● Ancak evlilikte Hz. Zeynep'in üstünlük anlayışı evliliği zor yürütmekteydi. Hatta bir Hadis'te bu olay şöyle anlatılır: Zeyd bin Harise geldi ve eşi Zeynep’ten şikayet etti. Allah Rasulü (s.a.v) O’na şöyle demeye başladı: "Allah’tan kork/sakın ve eşini yanında tut!" Bunun üzerine evlilik bir süre daha devam etti ve Hz. Zeyd ile Hz Zeynep sonunda ayrıldı. ● Bu durum sonunda: Hz Zeynep ve ailesi büyük bir sadakat imtihanından geçirilmiş ve bu imtihanı geçmişlerdi. Allah’a ve Resulü'ne olan sadakatlarını, kendilerine çok ağır gelen bir olayda göstermişlerdi. Fakat bu durum neticesinde duygusal ve psikolojik anlamda yıpranmışlar ve kimseye layık görmedikleri kızları artık köle birinin dul bıraktığı kadın olarak tanınmıştı. ● Böyle bir kadının da o dönemde artık yeniden normal bir evlilik yapması mümkün değildi. Bu durumda iken, Hz. Peygamber (s.a.v) ile evlenmesi ise onu böyle zor bir durumdan çıkaracak ve diğer insanlar tarafından tekrar hürmet edileceği bir konuma yerleştirecekti. Onun sabrının mükafatı da bu oldu. Böylece bir azadlı köleyle evlenmenin kadının değerini düşürmeyeceğini de insanlar öğrenmiş oldu! ● Bir olayı bulunduğunuz zamandan ve kültürden bakıp değerlendirirseniz, değerlendirdiğiniz konu sizin kültürünüze ve zamanınıza göre ya ahlaklı ya da ahlaksız gelir. Yani bir olayı sizin bakış yeriniz, zamanınız ve kültür birikiminize değer yükler. Asıl olan, olayın Allah nazarında nasıl olduğudur. Arap kültüründe ve bizim kültürümüzde evlatlıklara bakışımız; Biz evlatlıklara öz evlat gibi bakıyoruz ve bunun sonucunda da neseblerde karışıklıklar meydana geliyor. Allah ise evlatlıklara bakmamızı bir iyilik olarak onaylıyor ama onlara ve olaya bir din kardeşinin ötesinde bir anlam yüklememize onay vermiyor. İşte bu evlatlık kurumununu evlat konumundan çıkarmak için Peygamber üzerinden fiili bir eylem gerçekleştiriyor. Peygambere bu nikahı kıyarak evlatlık kurumununu tam istediği yere oturtuyor ki, insanların yanlış düşüncesini tamamen yıkabilsin. Yoksa olay evlenmek değil, olay evlatlıklara yüklenen öz evlat anlamını yıkıp bir daha eskiye dönmemektir! ● Hz. Peygamber (s.a.v)'in içinde sakladığı ise Tefsirlede yazıldığı gibi hoşlanması falan değildir. Hz. Peygamber (s.a.v), evlatlıklara yönelik ayetler gelince ve bu arada olayın diğer failleri de evliliklerini bitirmek için bastırınca Peygamber basireti ve vahye olan hakimiyeti sayesinde ileride olacak boşanmanın sonucu bu olayın faili olabileceğini düşünmesi ve bunun da toplumda iyi karşılanmıyacağını bilmesi ona sıkıntı vermiş ve içinde sakladığı da budur!? Ne Hz. peygamber (s.a.v)'in bir sevgisi var ve ne de asıl olan şeyin evlilik olması vardır!? Buradaki asıl mesele evlatlığa yüklenen fazladan ve yanlış olan anlamdır. Allah bu yanlışa kökten bir çözüm olarak bu nikahla nokta koyuyor ve neşteri vuruyor diyebiliriz! ● Bizim Türk kültüründen bakıp da yanlış gördüğümüz şey, sadece kültürün bize yüklemiş olduğu normlardan dolayı, yoksa bir şeyin yanlış veya doğruluğu her kültüre göre değişir. Mesele olayın Allah nazarında nasıllığıdır. Her şeyin doğrusunu sadece Allah bilir, biz sadece zan ile birlikte yorumlarız! ● Hz. Muhammed (s.a.v)'in yaşayan bir oğlu olmadı! Evlat edindiği (günümüzdeki gibi nüfusa geçirme şeklinde değil) kişininn hanimi idi. Ayette de zaten bu hareket, ileride evlatlıkların hanımının alınmasına engel olmadığı bilinsin diyedir. O dönemki evlillikler şimdiki gibi kaşını gözünü beğendim, evleneyim diye nefse dönük değildir. Eşini savaşta kaybetmiş evladı ile kalmış kadınlara sahip çıkmak için olabildiğinden tütün bir çok farklı nedenle olabiliyordu. ● Maturidi der ki: Din, gökten gelen yağmurun yeryüzüne inip arazide şekillendikten sonraki halidir..! ● Kur'an ayetleri 7. yüzyıl Arap yarımadasındaki bir halk üzerinden verilen mesajla diğer insanlara da geldi. İnsanoğlu tekamül ettikçe bazı şeyleri kabullenmekte zorlanıyor. Onun için bazı ekoller sürekli Kur'an'daki kelimelerin yerine, sözlükteki aynı başlıktaki başka kelimeleri koyarak yanlış bir te'vil işine girmişlerdir. Halbuki o günkü toplumun değer yargıları ile bugünkü toplumun değer yargıları ve kabullenme katsayıları aynı değildir. Onu zamanın örfündeki kabuller olarak okumakta fayda vardır. Tarih kitapları ne diyor..!? Muhacir'ler Medine'ye gidince ev sahipleri olan ensar onlara baktı ve dedi ki: Acınacak bir haliniz var, işlerinizi görecek kimse de yok! Şu benim eşlerimden hangisini beğendiyseniz söyleyin, ben onu boşayayım, sen onu nikahla..!? Bu durum da bir fedakarlık ve insanlık örneği olarak anlatılır! Halbuki insan mal mı ki ben boşayayım sen al densin..!? Onun fikri yok mu..!? Durum, tarihsel ve konjonktürel kabul anlayışı ile ilgilidir. ● Kaldı ki, Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hz. Zeyd arasında 4 yaş fark var, yani akranlar..! Akran olan kimseler nasıl evlatlık, babalık statüsünde olur..!? Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hz. Zeyd'in münasebeti; Hz. Muhammed (s.a.v) 25, Hz. Zeyd ise 21 yaşında iken başlar. ● Hz Muhammed (s.a.v) Hz. Hatice ile evlenir, Hz. Hatice'nin köle veya işçisi olan Hz. Zeyd bu dönemde Hz. Muhammed (s.a.v)'in hayatına girer! ● Arapça'da evlatlık kelimesi TEBENNA ile ifade edilir. Bu evlatlık edinilen kimselere, yani koruma altına alınan kimselere özgü bir kavramdır. ● İYYUN ve çoğulu olan EDİYA ise evlatlık dahil köleler, koruma altına alınan yetimler, güçsüz ve kimsesizleri de ifade eder. Türkçe'de bunlara "BESLEME" denir, Arapçası da Ediya'dır. Bunlar felan kişinin .... sı diye çağırılır ve sınıfsal bir yapının hastalıklı tezahürüdür! Sonuç olarak Hz. Muhammed (s.a.v) evlatlık edinmedi desek daha doğru olur. Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hz. Zeyd'in hayatları kesiştiğinde ikisi de yetişkin insanlardır. Yetişkin insanlar arasında ise babalık evlatlık ilişkisi olduğunu söyleyenler; bence ne dediklerine yeniden baksınlar..! ● Kaldı ki, Hz. Zeyd, Hz. Muhammed (s.a.v)'in mirasçısı değildir..! Ed'iya, aile içerisinde birinci dereceden akraba olmayan/miras düşmeyen kimseler dahil büyük küçük herkesi kapsayan ve ailenin işlerini gören tüm kişileri kapsar. ● Zeyd olsa olsa Hz. Muhammed (s.a.v)'in ilk eşi olan Hz. Hatice'nin evlatliği olabilir ama Hz. Hatice, onu evlatlik değil, köle aldığı tüm kaynaklarda ifade edilir. ● Konu ile ilgili Ayetlerde hukuki sorun yok! Bu konu ile ilgili rivayetlerin etkisinden kurtulmak gerek! Ahlâk anlayışı değerlendirmek, zamana ve mekana göre olmalıdır..! Kur'an ancak erdemlilere rehberdir, eğer evlenmeye Allah izin vermişse, buna itiraz etmek ve bunu tartışmak korkunç vebaldır..! Israr ise küfürdür! Mehmet Bozkurt, Eğitimci İlahiyatçı Araştırmacı Yazar
Ekleme Tarihi: 06 Ocak 2022 - Perşembe

HZ. MUHAMMED (S.A.V)'E HAYASIZCA SALDIRANLARA CEVAPTIR..! HZ. MUMAMMED (S.A.V) VE HZ. ZEYNEP (R. ANHA) EVLİLİĞİ..!?

♦️ HZ. MUHAMMED (S.A.V)'E HAYASIZCA SALDIRANLARA CEVAPTIR..! HZ. MUMAMMED (S.A.V) VE HZ. ZEYNEP (R. ANHA) EVLİLİĞİ..!? ● Alemlere rahmet olarak gönderilen, yüce bir ahlâk üzere olan, bütün insanlığa Allah'ın örnek ilan ettiği, müslümanların tek örneğı ve ulu önderidir Hz. Muhammed (s.a.v)! ● Cahş kızı Hz. Zeynep (r.anha), Zeynap bin Cahş, Hz. Peygamber (s.a.v)’in halası Ümeyye binti Abdülmüttalib’in kızıydı ve İslam’a ilk iman edenlerdendir. Evlilik çağına geldiğinde Hz. Peygamber (s.a.v) onu, evlatlığı Zeyd bin Harise ile evlendirmek istemişti. Hz. Zeynep, bu evliliğe razı değildi, fakat Hz. Peygamber (s.a.v)’in verdiği itaati emreden Ahzab suresinin 36. Ayeti’nin inmesi üzerine Zeyd ile evlenmeyi kabul etti. Bu evliliği emreden ve onaylayan Kur’an-ı Kerim, konu ile ilgili olarak; “Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. (iman dairesinden çıkmış olur)." Ahzab, 33/36 ● Hz. Zeyd (r.a) eskiden köleydi. Hz. Peygamber (s.a.v) O'nu alarak hürriyetine kavuşturdu, O’nu evlatlık edindi ve yetiştirdi. Böylece Kur’an-ı Kerim, köle-hür ayırımını ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Bu ayetin inişi ile Hz. Zeynep, Hz. Zeyd (r.a) ile evlenmeyi kabul ettiğini bildirdi. Bu sayede soy üstünlüğü kavramı yerle bir ediliyor ve insanların eşit oldukları ilan ediliyordu! Ancak iman sahipleri bu evlilikte ilahi hikmeti anlayabilir..! ● Fakat bu evlilikten kısa bir süre sonra Hz. Zeynep ile Hz. Zeyd (r.a) arasında uyumsuzluk ve geçimsizlik kendisini gösterdi. Hz. Zeyd (r.a), geçimsizlik nedeniyle Hz. Peygamber (s.a.v)’e başvurarak Hz. Zeynep ile uyuşamadıklarını ve boşanmak istediğini defalarca bildirdi. Hz. Peygamber (s.a.v) ise Hz. Zeyd (r.a)’e sabretmesini öğütlüyordu. Bu evlilik uzun sürmedi ve sonunda boşandılar. ● Hz. Peygamber (s.a.v), "manevi geçimsizlik” nedeniyle Hz. Zeyd (r.a) ile Hz. Zeynep arasındaki evliliğin son bulmasından son derece üzüldü. Çünkü bu evliliği kendisi arzu etmişti. Durumun düzeltilmesi, Hz. Zeynep ile olaydan dolayı üzülen akrabalarının gönlünün alınması gerekiyordu. Bu aşamadan sonra Allah, Hz. Peygamber (s.a.v)’e Hz. Zeynep ile evlenmesini emretti. “Ey Peygamber! Hani hatırlarsan, Allah’ın lütufta bulunup iman nimetine kavuşturduğu, senin de gözetip kolladığın kişiye (Zeyd’e), “Karını boşama, (evlilik hukukunu gözetme konusunda) Allah’tan kork ve sorumlu davran.” demiştin. Ama bu sözü söylerken Allah’ın açıklayacağı bir düşünceyi içinde saklamıştın. Çünkü halkın, (Muhammed evlatlığı Zeyd’in boşadığı kadınla evlendi.) diye dedikodu edecek olmasından çekinmiştin. Oysa asıl çekinilmesi gereken halk değil, Allah’tı! Zeyd karısını (Zeyneb’i) boşayıp onunla ilişkisini kesince biz de senin o kadınla evlenmeni sağladık ve bunu evlatlıklar, zevcelerini boşayıp onlarla ilişkilerini kestikten sonra, o kadınlarla evlenme hususunda mü’minler için bir engel bulunmadığını göstermek için yaptık. İşte böylece Allah’ın emri/hükmü gerçekleşmiş oldu." Ahzab, 33/37 ● Bu emir Hz. Peygamber (s.a.v) için çok ağırdı. Çünkü münafıklar ve İslam düşmanları bu durumda “Muhammed, oğlunun (evlatlığının) eşiyle evlendi” şeklinde yaygara yapacaklardı. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v), Hz. Zeynep ile evlenince, her konuda fırsat kollayıp Müslümanlar arasında fitne ve fesat çıkarmaya can atan münafıklar, bu konuda da ileri geri konuşmaya başladılar..! Oysa bu Allah'ın emriydi. Allah'ın emrini dinlemeyen bir Peygamber olabilir mi? Hayır! ● Cahiliye devri inancına göre, evlatlığın boşadığı eşini almayı haram sayıp, bunu Hz. Peygamber (s.a.v) aleyhinde dedikodu ve­silesi yapıyorlardı. Bunun üzerine Allah: “(Ey mü’minler!) Muhammed, evladın ka­rısıyla evlenmeyi haram kıldı, kendisi ise oğlu Zeyd’in boşadığı karısıyla evlendi” diyerek yaygaraya başladılar. Tirmizi, Sünen, c. 5, s. 352 ● Gelen vahiy bu konuda da cevap verdi: “Muhammed, içinizden hiç kimsenin babası değildir. (Dolayısıyla Zeyd’in de babası değildir). O ancak Allah’ın Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir." Ahzab, 33/40 ● Yukarıda arz etmeye çalıştığımız Ahzab suresinin 37. Ayet’i, Hz. Peygamber (s.a.v)’in Hz. Zeynep ile evlenmesini emrediyordu. Bu evlilikle amaçlanan ise, evlatlıklar Arap toplumunda öz evlat kabul ediliyordu. Bu yanlış anlayış, bu uygulama ile ortadan kaldırıldı. Bunun yanında, bu evlilikle Hz. Zeynep (r.anha)’e Allah’ın emrine itaatinin mükafatı olarak verildi. O’nun kırılmış olan gururu tamir edildi..! Biraz olsun haysiyet sahibi olan herkes bu inceliği, hasasiyeti anlar..! ● Bizzat Allah’ın emri ile gerçekleşen bu evlilik, Hz. Peygamber (s.a.v)in evlilikleri arasında gerekçesi bakımından en farklı evlilik oldu. ● Peygamberler dünyevi haz ve isteklerin peşinde değillerdir. Allah, bazı hükümlerini Peygamberin örnekliğinde icra edilmesini dilemiştir..! Eğer Peygamber ilahi bir müdahale olmasaydı böyle bir yola tutarlılığının halel görmemesi için girmezdi. İlahi irade buyurunca görevini icra etmiştir. Bu durum vahyin Peygamber iradesinden bağımsız olduğunu Peygamberin vahye uyduğunu göstermektedir. Bir nevi nübüvvetin delili gibidir. Normal insan toplumsal baskılardan vs. çekinir fakat vahiy gelince ve Peygamberin bunu başlatması istenince uygulamaktan başka seçeneği yoktur. Aksi takdirde Peygamberi normal insanlar gibi bazı nefsani şeylerle ilişkilendirmek Peygamberlerin İsmet sıfatına ters düşer. Mehmet Bozkurt, "İnsanlık Tarihinde Kadın!" (Dinlerde Milletlerde Medeniyetlerde!) s. 237-238-239 ■ NOT: ● Bu olay aslında Peygamberliğin işareti olarak bile sayılabilir. Köle olarak satılan Zeyd, Peygamberimizin onu yanına almasıyla Peygamberimizin evlatlığı oluyor..! Ancak o bölgede Zeyd hala "köle" olarak görünen biridir. Hz. Zeynep ise asaletiyle ve güzelliğiyle bilinen biridir. O halde Peygamberimizin Hz. Zeyd'i, Hz Zeynep ile evlendirmesinin sebebi şudur: ● Hz Muhammed (s.a.v), Hz. Zeyd ile Hz. Zeynep'in evliliğinde kast sistemini kaldırmak ve insanların eşit olduğunu göstermek istiyordu. Köle olarak bilinen bir insanı asalet ve güzelliği ile tanınan bir kadınla evlendirmesi çok uç bir örnek olmuştur. Bununla insanların eşitliğinin tam olduğunu göstermek istemiştir. ● Ancak evlilikte Hz. Zeynep'in üstünlük anlayışı evliliği zor yürütmekteydi. Hatta bir Hadis'te bu olay şöyle anlatılır: Zeyd bin Harise geldi ve eşi Zeynep’ten şikayet etti. Allah Rasulü (s.a.v) O’na şöyle demeye başladı: "Allah’tan kork/sakın ve eşini yanında tut!" Bunun üzerine evlilik bir süre daha devam etti ve Hz. Zeyd ile Hz Zeynep sonunda ayrıldı. ● Bu durum sonunda: Hz Zeynep ve ailesi büyük bir sadakat imtihanından geçirilmiş ve bu imtihanı geçmişlerdi. Allah’a ve Resulü'ne olan sadakatlarını, kendilerine çok ağır gelen bir olayda göstermişlerdi. Fakat bu durum neticesinde duygusal ve psikolojik anlamda yıpranmışlar ve kimseye layık görmedikleri kızları artık köle birinin dul bıraktığı kadın olarak tanınmıştı. ● Böyle bir kadının da o dönemde artık yeniden normal bir evlilik yapması mümkün değildi. Bu durumda iken, Hz. Peygamber (s.a.v) ile evlenmesi ise onu böyle zor bir durumdan çıkaracak ve diğer insanlar tarafından tekrar hürmet edileceği bir konuma yerleştirecekti. Onun sabrının mükafatı da bu oldu. Böylece bir azadlı köleyle evlenmenin kadının değerini düşürmeyeceğini de insanlar öğrenmiş oldu! ● Bir olayı bulunduğunuz zamandan ve kültürden bakıp değerlendirirseniz, değerlendirdiğiniz konu sizin kültürünüze ve zamanınıza göre ya ahlaklı ya da ahlaksız gelir. Yani bir olayı sizin bakış yeriniz, zamanınız ve kültür birikiminize değer yükler. Asıl olan, olayın Allah nazarında nasıl olduğudur. Arap kültüründe ve bizim kültürümüzde evlatlıklara bakışımız; Biz evlatlıklara öz evlat gibi bakıyoruz ve bunun sonucunda da neseblerde karışıklıklar meydana geliyor. Allah ise evlatlıklara bakmamızı bir iyilik olarak onaylıyor ama onlara ve olaya bir din kardeşinin ötesinde bir anlam yüklememize onay vermiyor. İşte bu evlatlık kurumununu evlat konumundan çıkarmak için Peygamber üzerinden fiili bir eylem gerçekleştiriyor. Peygambere bu nikahı kıyarak evlatlık kurumununu tam istediği yere oturtuyor ki, insanların yanlış düşüncesini tamamen yıkabilsin. Yoksa olay evlenmek değil, olay evlatlıklara yüklenen öz evlat anlamını yıkıp bir daha eskiye dönmemektir! ● Hz. Peygamber (s.a.v)'in içinde sakladığı ise Tefsirlede yazıldığı gibi hoşlanması falan değildir. Hz. Peygamber (s.a.v), evlatlıklara yönelik ayetler gelince ve bu arada olayın diğer failleri de evliliklerini bitirmek için bastırınca Peygamber basireti ve vahye olan hakimiyeti sayesinde ileride olacak boşanmanın sonucu bu olayın faili olabileceğini düşünmesi ve bunun da toplumda iyi karşılanmıyacağını bilmesi ona sıkıntı vermiş ve içinde sakladığı da budur!? Ne Hz. peygamber (s.a.v)'in bir sevgisi var ve ne de asıl olan şeyin evlilik olması vardır!? Buradaki asıl mesele evlatlığa yüklenen fazladan ve yanlış olan anlamdır. Allah bu yanlışa kökten bir çözüm olarak bu nikahla nokta koyuyor ve neşteri vuruyor diyebiliriz! ● Bizim Türk kültüründen bakıp da yanlış gördüğümüz şey, sadece kültürün bize yüklemiş olduğu normlardan dolayı, yoksa bir şeyin yanlış veya doğruluğu her kültüre göre değişir. Mesele olayın Allah nazarında nasıllığıdır. Her şeyin doğrusunu sadece Allah bilir, biz sadece zan ile birlikte yorumlarız! ● Hz. Muhammed (s.a.v)'in yaşayan bir oğlu olmadı! Evlat edindiği (günümüzdeki gibi nüfusa geçirme şeklinde değil) kişininn hanimi idi. Ayette de zaten bu hareket, ileride evlatlıkların hanımının alınmasına engel olmadığı bilinsin diyedir. O dönemki evlillikler şimdiki gibi kaşını gözünü beğendim, evleneyim diye nefse dönük değildir. Eşini savaşta kaybetmiş evladı ile kalmış kadınlara sahip çıkmak için olabildiğinden tütün bir çok farklı nedenle olabiliyordu. ● Maturidi der ki: Din, gökten gelen yağmurun yeryüzüne inip arazide şekillendikten sonraki halidir..! ● Kur'an ayetleri 7. yüzyıl Arap yarımadasındaki bir halk üzerinden verilen mesajla diğer insanlara da geldi. İnsanoğlu tekamül ettikçe bazı şeyleri kabullenmekte zorlanıyor. Onun için bazı ekoller sürekli Kur'an'daki kelimelerin yerine, sözlükteki aynı başlıktaki başka kelimeleri koyarak yanlış bir te'vil işine girmişlerdir. Halbuki o günkü toplumun değer yargıları ile bugünkü toplumun değer yargıları ve kabullenme katsayıları aynı değildir. Onu zamanın örfündeki kabuller olarak okumakta fayda vardır. Tarih kitapları ne diyor..!? Muhacir'ler Medine'ye gidince ev sahipleri olan ensar onlara baktı ve dedi ki: Acınacak bir haliniz var, işlerinizi görecek kimse de yok! Şu benim eşlerimden hangisini beğendiyseniz söyleyin, ben onu boşayayım, sen onu nikahla..!? Bu durum da bir fedakarlık ve insanlık örneği olarak anlatılır! Halbuki insan mal mı ki ben boşayayım sen al densin..!? Onun fikri yok mu..!? Durum, tarihsel ve konjonktürel kabul anlayışı ile ilgilidir. ● Kaldı ki, Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hz. Zeyd arasında 4 yaş fark var, yani akranlar..! Akran olan kimseler nasıl evlatlık, babalık statüsünde olur..!? Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hz. Zeyd'in münasebeti; Hz. Muhammed (s.a.v) 25, Hz. Zeyd ise 21 yaşında iken başlar. ● Hz Muhammed (s.a.v) Hz. Hatice ile evlenir, Hz. Hatice'nin köle veya işçisi olan Hz. Zeyd bu dönemde Hz. Muhammed (s.a.v)'in hayatına girer! ● Arapça'da evlatlık kelimesi TEBENNA ile ifade edilir. Bu evlatlık edinilen kimselere, yani koruma altına alınan kimselere özgü bir kavramdır. ● İYYUN ve çoğulu olan EDİYA ise evlatlık dahil köleler, koruma altına alınan yetimler, güçsüz ve kimsesizleri de ifade eder. Türkçe'de bunlara "BESLEME" denir, Arapçası da Ediya'dır. Bunlar felan kişinin .... sı diye çağırılır ve sınıfsal bir yapının hastalıklı tezahürüdür! Sonuç olarak Hz. Muhammed (s.a.v) evlatlık edinmedi desek daha doğru olur. Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hz. Zeyd'in hayatları kesiştiğinde ikisi de yetişkin insanlardır. Yetişkin insanlar arasında ise babalık evlatlık ilişkisi olduğunu söyleyenler; bence ne dediklerine yeniden baksınlar..! ● Kaldı ki, Hz. Zeyd, Hz. Muhammed (s.a.v)'in mirasçısı değildir..! Ed'iya, aile içerisinde birinci dereceden akraba olmayan/miras düşmeyen kimseler dahil büyük küçük herkesi kapsayan ve ailenin işlerini gören tüm kişileri kapsar. ● Zeyd olsa olsa Hz. Muhammed (s.a.v)'in ilk eşi olan Hz. Hatice'nin evlatliği olabilir ama Hz. Hatice, onu evlatlik değil, köle aldığı tüm kaynaklarda ifade edilir. ● Konu ile ilgili Ayetlerde hukuki sorun yok! Bu konu ile ilgili rivayetlerin etkisinden kurtulmak gerek! Ahlâk anlayışı değerlendirmek, zamana ve mekana göre olmalıdır..! Kur'an ancak erdemlilere rehberdir, eğer evlenmeye Allah izin vermişse, buna itiraz etmek ve bunu tartışmak korkunç vebaldır..! Israr ise küfürdür! Mehmet Bozkurt, Eğitimci İlahiyatçı Araştırmacı Yazar
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.