Modern çağın kalabalığı, teknolojiyle iç içe geçen günlerimiz ve koşuşturmayla dolu yaşam tarzımız, bizleri çoğu zaman sağlığımızın gerçek kaynağından uzaklaştırır: huzurdan. Sağlık yalnızca bedenin değil, ruhun ve zihnin de dengede olmasıdır. Ne yazık ki bu dengeyi sağlamanın en temel yolu olan huzuru, çoğu zaman göz ardı ederiz. Oysa sağlığın temel taşlarından biri, hatta belki de en önemlisi huzurdur. Gerçek anlamda sağlıklı bir yaşam, içsel dinginlik ve ruhsal tatminle mümkündür. Huzur, insanın iç dünyasında barışı sağlamasıdır. Kendiyle, çevresiyle ve yaşamla barışık bir insan, ruhsal olarak daha dayanıklıdır. Stresin, kaygının ve yoğun duygusal dalgalanmaların hüküm sürdüğü bir zihinde beden de zamanla yorulur, direnci düşer. Huzurlu bir insan ise bağışıklık sisteminden uyku düzenine, kalp sağlığından sindirimine kadar her yönüyle daha sağlıklı bir beden taşır. Çünkü vücut ve zihin bir bütündür; biri huzursuzken diğeri de tam anlamıyla sağlıklı olamaz. Huzur sadece dış koşulların iyiliğiyle oluşmaz. Asıl huzur, içsel bir farkındalıkla, sade ve şükür dolu bir yaşamla ortaya çıkar. Kendini olduğu gibi kabul etmek, hayatı kontrol etme çabasını bırakmak, affetmeyi öğrenmek ve sevdiklerinle derin bağlar kurmak; tüm bunlar huzura açılan kapılardır. Huzur, yalnızca sessizlikte değil; kalabalığın içinde bile içsel bir dinginliği sürdürebilmekte gizlidir. Sağlıklı yaşamak isteyen bir insan öncelikle huzuru aramalıdır. Uykusuzluğu tedavi eden bir ilaç olabilir ama huzursuz bir kalbi, gergin bir zihni, içsel çatışmaları çözebilecek en etkili ilaç huzurdur. Yoga yapmak, doğada yürümek, sevdiklerinle zaman geçirmek ya da sadece bir fincan çay eşliğinde derin bir nefes almak bile bazen şifa kaynağı olabilir. Sonuç olarak; sağlık, sadece fiziksel bir durum değil; ruhun, zihnin ve bedenin ahenk içinde çalışmasıdır. Bu ahengin anahtarı ise huzurdur. Gerçek sağlığı arıyorsak, önce içsel huzurumuzu inşa etmeli ve korumalıyız. Unutmamalıyız ki, sağlıklı olmak istiyorsak önce huzurlu olmalıyız. Çünkü “Sağlık, huzurda gizlidir."