Prof.Dr Cahit KURBANOĞLU
Köşe Yazarı
Prof.Dr Cahit KURBANOĞLU
 

İSLAM BİLİM ADAMLARI   Bediüzzaman Said Nursi 35

İSLAM BİLİM ADAMLARI   Bediüzzaman Said Nursi 35   Yirmi Sekizinci Mektup, Üçüncü meselede Bediüzzaman Hazretleri diyor ki:  "Benim şahsımdan bir himmet (yardım) beklemeyiniz ve şahsımı mübarek tanımayınız. Ben makam sahibi değilim. Âdi (sıradan) bir neferin (askerin), müşir (mareşal) makamının evâmirini tebliği (emirlerini bildirmek) gibi, ben de mânevî bir müşiriyet makamının  evâmirini tebliğ ediyorum. ” Mektubat 493. diyerek insanların teveccühünden şiddetle kaçmaktadır.    Diğer taraftan da Allah’ın emirlerini tebliğ noktasında ise yetki ve salahiyetini detaylı bir şekilde misallerle nazarımıza sunmaktadır.    “Kur'ân-ı Hakîmin (her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân’ın) sadık (dürüst) bir hizmetkârı, ne kadar âdi (sıradan) olursa olsun, Kur'ân namına, en büyük insanlara emirlerini çekinmeyerek tebliğ eder (ulaştırır) ve en zengin ruhlu olanlara Kur'ân'ın âli (yüksek) elmaslarını, yalvararak, mütezellilâne (alçakçasına, ezilip alçaklık göstererek) değil, belki müftehirâne (övünerek) ve müstağniyâne (ihtiyaç duymayarak, muhtaç olmayarak) satar. Onlar ne kadar büyük olursa olsun, o âdi hizmetkâra, vazife başında iken tekebbür edemezler (kibirlenip, büyüklenemezler).” Mektubat 494.     Yirmi Sekizinci Mektup, Beşinci Risale olan Beşinci Mesele, Şükür Risalesi olup, Hâlık-ı Rahmân'ın (rahmeti herşeyi kaplayan, yaratıklarını esirgeyip koruyan, şefkat eden ve rızıklandıran yaratıcı, Allah’ın), ibâdından istediği en mühim iş şükür olduğunu, içtimai hayatın temel kurallarını çok güzel bir şekilde işlenmektedir.    “Evet, Kur'ân-ı Hakîm (hikmetli Kur’an), nasıl ki şükrü netice-i hilkat (yaratılışın sonucu) gösteriyor. Öyle de, Kur'ân-ı kebîr (Büyük Kur’an) olan şu kâinat (yaratılan her şey) dahi gösteriyor ki, netice-i hilkat-i âlemin (alemin yaratılış gayesinin) en mühimi şükürdür. Çünkü, kâinata dikkat edilse görünüyor ki, kâinatın teşkilâtı (bütün alemlerin meydana gelmeleri) şükrü intaç  edecek bir surette (sonuç verecek bir şekilde), herbir şey bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih (yönelik) oluyor. Güya şu şecere-i hilkatin (kâinat ağacının) en mühim meyvesi şükürdür. Ve şu kâinat  (evren) fabrikasının çıkardığı mahsulâtın (ürünlerin) en âlâsı (üstünü) şükürdür.” Mektubat 506. Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu 06.07.2023
Ekleme Tarihi: 11 Temmuz 2023 - Salı

İSLAM BİLİM ADAMLARI   Bediüzzaman Said Nursi 35

İSLAM BİLİM ADAMLARI   Bediüzzaman Said Nursi 35   Yirmi Sekizinci Mektup, Üçüncü meselede Bediüzzaman Hazretleri diyor ki:  "Benim şahsımdan bir himmet (yardım) beklemeyiniz ve şahsımı mübarek tanımayınız. Ben makam sahibi değilim. Âdi (sıradan) bir neferin (askerin), müşir (mareşal) makamının evâmirini tebliği (emirlerini bildirmek) gibi, ben de mânevî bir müşiriyet makamının  evâmirini tebliğ ediyorum. ” Mektubat 493. diyerek insanların teveccühünden şiddetle kaçmaktadır.    Diğer taraftan da Allah’ın emirlerini tebliğ noktasında ise yetki ve salahiyetini detaylı bir şekilde misallerle nazarımıza sunmaktadır.    “Kur'ân-ı Hakîmin (her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân’ın) sadık (dürüst) bir hizmetkârı, ne kadar âdi (sıradan) olursa olsun, Kur'ân namına, en büyük insanlara emirlerini çekinmeyerek tebliğ eder (ulaştırır) ve en zengin ruhlu olanlara Kur'ân'ın âli (yüksek) elmaslarını, yalvararak, mütezellilâne (alçakçasına, ezilip alçaklık göstererek) değil, belki müftehirâne (övünerek) ve müstağniyâne (ihtiyaç duymayarak, muhtaç olmayarak) satar. Onlar ne kadar büyük olursa olsun, o âdi hizmetkâra, vazife başında iken tekebbür edemezler (kibirlenip, büyüklenemezler).” Mektubat 494.     Yirmi Sekizinci Mektup, Beşinci Risale olan Beşinci Mesele, Şükür Risalesi olup, Hâlık-ı Rahmân'ın (rahmeti herşeyi kaplayan, yaratıklarını esirgeyip koruyan, şefkat eden ve rızıklandıran yaratıcı, Allah’ın), ibâdından istediği en mühim iş şükür olduğunu, içtimai hayatın temel kurallarını çok güzel bir şekilde işlenmektedir.    “Evet, Kur'ân-ı Hakîm (hikmetli Kur’an), nasıl ki şükrü netice-i hilkat (yaratılışın sonucu) gösteriyor. Öyle de, Kur'ân-ı kebîr (Büyük Kur’an) olan şu kâinat (yaratılan her şey) dahi gösteriyor ki, netice-i hilkat-i âlemin (alemin yaratılış gayesinin) en mühimi şükürdür. Çünkü, kâinata dikkat edilse görünüyor ki, kâinatın teşkilâtı (bütün alemlerin meydana gelmeleri) şükrü intaç  edecek bir surette (sonuç verecek bir şekilde), herbir şey bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih (yönelik) oluyor. Güya şu şecere-i hilkatin (kâinat ağacının) en mühim meyvesi şükürdür. Ve şu kâinat  (evren) fabrikasının çıkardığı mahsulâtın (ürünlerin) en âlâsı (üstünü) şükürdür.” Mektubat 506. Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu 06.07.2023
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.