Prof.Dr Cahit KURBANOĞLU
Köşe Yazarı
Prof.Dr Cahit KURBANOĞLU
 

KUTLU DOĞUM 11 İNSAN, İMAN, KULLUK NEYMİŞ

KUTLU DOĞUM 11 İNSAN, İMAN, KULLUK NEYMİŞ Hem küllî ubûdiyetiyle (kapsamlı kulluğu ile) rububiyet-i İlâhiyeye (Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurmasına) âyinedarlık ediyor (yansıtıyor). Hem mahiyetinin câmiiyetiyle (özelliğinin kapsamıyla, genişliğiyle) bütün esmâ-i İlâhiyeye (Allah’ın isimlerine) bir mazhar-ı etemm ( tam ve eksiksiz bir ayna) olmuştur. Elbette bunun için denilebilir ki, Cemîl-i Zülcelâl (sınırsız yücelik ve haşmetiyle beraber, sonsuz güzellik sahibi olan Allah), kendi cemâlini (güzelliğini) sevmesiyle, o cemâlin en mükemmel âyine-i zîşuuru (şuur sahibi aynası) olan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı sever. (Mektubat, s. 229.) Hem kendi esmâsını (isimlerini) sevmesiyle, o esmânın en parlak âyinesi olan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı sever ve Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâma benzeyenleri dahi derecelerine göre sever. Hem san'atını sevdiği için, elbette Onun san'atını en yüksek bir sadâ (ses) ile bütün kâinata neşreden (yayan) ve semâvâtın (göklerin) kulağını çınlatan, ber ve bahri (kara ve denizi) cezbeye getiren (kendisinden geçiren) bir velvele-i zikir (zikir sesleri) ve tesbihle (Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anmakla) ilân eden Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı sever ve ona ittibâ edenleri de (tabi olanları da) sever. Hem masnuatını (sanat eserlerini) sevdiği için, o masnuatın en mükemmeli olan zîhayatı (canlıları) ve zîhayatın en mükemmeli olan zîşuuru (şuur sahiplerini) ve zîşuurun en efdali (en faziletlisi) olan insanları ve insanların bil'ittifak (ittifakla) en mükemmeli olan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı elbette daha ziyade (çok fazla) sever. Hem kendi mahlûkatının (varlıklarının) mehâsin-i ahlâkiyelerini (ahlaki güzelliklerini) sevdiği için, mehâsin-i ahlâkiyede bil'ittifak (ahlaki güzellikte ittifakla) en yüksek mertebede bulunan Muhammed-i Arabîaleyhissalâtü vesselâmı sever ve derecâta (derecelere) göre ona benzeyenleri dahi sever. Demek, Cenâb-ı Hakkın (şeref ve yücelik sahibi Allah’ın) rahmeti (merhamet ve şefkati) gibi, muhabbeti (sevgisi) dahi kâinatı ihata etmiş (kuşatmıştır). İşte, o hadsiz mahbuplar (sınırsız sevgililer) içindeki mezkûr beş vechinin (adı geçen beş yönünün) herbir vechinde en yüksek makam, Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâma mahsustur (hastır) ki, "Habîbullah" lâkabı ona verilmiş (Allah’ın en sevdiği kul olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (a.s.m.) mükemmel ismi ona verilmiş). Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu 17.12.2023
Ekleme Tarihi: 17 Aralık 2023 - Pazar

KUTLU DOĞUM 11 İNSAN, İMAN, KULLUK NEYMİŞ

KUTLU DOĞUM 11 İNSAN, İMAN, KULLUK NEYMİŞ Hem küllî ubûdiyetiyle (kapsamlı kulluğu ile) rububiyet-i İlâhiyeye (Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurmasına) âyinedarlık ediyor (yansıtıyor). Hem mahiyetinin câmiiyetiyle (özelliğinin kapsamıyla, genişliğiyle) bütün esmâ-i İlâhiyeye (Allah’ın isimlerine) bir mazhar-ı etemm ( tam ve eksiksiz bir ayna) olmuştur. Elbette bunun için denilebilir ki, Cemîl-i Zülcelâl (sınırsız yücelik ve haşmetiyle beraber, sonsuz güzellik sahibi olan Allah), kendi cemâlini (güzelliğini) sevmesiyle, o cemâlin en mükemmel âyine-i zîşuuru (şuur sahibi aynası) olan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı sever. (Mektubat, s. 229.) Hem kendi esmâsını (isimlerini) sevmesiyle, o esmânın en parlak âyinesi olan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı sever ve Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâma benzeyenleri dahi derecelerine göre sever. Hem san'atını sevdiği için, elbette Onun san'atını en yüksek bir sadâ (ses) ile bütün kâinata neşreden (yayan) ve semâvâtın (göklerin) kulağını çınlatan, ber ve bahri (kara ve denizi) cezbeye getiren (kendisinden geçiren) bir velvele-i zikir (zikir sesleri) ve tesbihle (Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anmakla) ilân eden Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı sever ve ona ittibâ edenleri de (tabi olanları da) sever. Hem masnuatını (sanat eserlerini) sevdiği için, o masnuatın en mükemmeli olan zîhayatı (canlıları) ve zîhayatın en mükemmeli olan zîşuuru (şuur sahiplerini) ve zîşuurun en efdali (en faziletlisi) olan insanları ve insanların bil'ittifak (ittifakla) en mükemmeli olan Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâmı elbette daha ziyade (çok fazla) sever. Hem kendi mahlûkatının (varlıklarının) mehâsin-i ahlâkiyelerini (ahlaki güzelliklerini) sevdiği için, mehâsin-i ahlâkiyede bil'ittifak (ahlaki güzellikte ittifakla) en yüksek mertebede bulunan Muhammed-i Arabîaleyhissalâtü vesselâmı sever ve derecâta (derecelere) göre ona benzeyenleri dahi sever. Demek, Cenâb-ı Hakkın (şeref ve yücelik sahibi Allah’ın) rahmeti (merhamet ve şefkati) gibi, muhabbeti (sevgisi) dahi kâinatı ihata etmiş (kuşatmıştır). İşte, o hadsiz mahbuplar (sınırsız sevgililer) içindeki mezkûr beş vechinin (adı geçen beş yönünün) herbir vechinde en yüksek makam, Muhammed-i Arabî aleyhissalâtü vesselâma mahsustur (hastır) ki, "Habîbullah" lâkabı ona verilmiş (Allah’ın en sevdiği kul olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (a.s.m.) mükemmel ismi ona verilmiş). Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu 17.12.2023
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.