Ravza ZEYBEK
Köşe Yazarı
Ravza ZEYBEK
 

                                    Kapımıza Dayanan Tehlike

                                     Kapımıza Dayanan Tehlike   Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…   Yazı yazmaya istemeden uzun bir ara vermek zorunda kaldık. Bu bir aylık sürede neler neler olmadı ki değil mi? Ülke gündemi her saat her dakika değişirken, en çok toplumsal olaylarda ve insan  ilişkilerinde ki bozulmalar dikkatimizi çekiyor.  Bu ara vermek bana pek yaramadı daha duygusal oldum sanki, okuduklarım ve şahit olduklarım karşısında daha bir endişeli olmaya başladığımı düşünüyorum, sonrasında ise ‘Allah var! Ve Allah kendisine güvenenleri yarı yolda bırakan değil!’ diyor ve rahatlıyorum...  Olayları uzaktan izlemek etliye sütlüye karışmadan durmak ne rahatmış aslında!  Ama işin ne kadar ciddi ve ne kadar önemli olduğunu’ Nasıl anlatsam’ demekten alıkoyamıyor insan. Gerçi bu süre içinde birçok usta simler buna benzer olayları çok güzel yorumladılar.   Bu süreç içinde  biraz içe dönük biraz hayata farklı çerçevelerden bakmayı da öğrendik aslında. Buna tecrübe diyoruz. İnsana ve hayata dair son yaşadıklarımız ders niteliğindeydi. Mesela ne kadar önemsiyoruz ‘Yarını’. Bu günü yaşamadan ve yaşayamadan ne kadar çok yarınlara yatırım yapma telaşındayız.  Buda insan olmanın sırlarından olsa gerek. Büyüklerimizin diline pelesenk ettiği ‘Her an ölecek gibi ahrete hiç ölmeyecek gibi dünya işlerine çalış’ derlerdi. Bizler ise bu sözün her an ölecek kısmını çıkarıp ölümü ve ahreti unuttuk ve hiç ölmeyecekmiş gibi tüm gücümüz ve yatırımlarımızı dünyaya yapar olduk.   Dünya ise vefasız bir yârdır  seversen, hakikatini anlayana bir uzak gurbet , hikmet ehlinin zindanı… Ahir zaman dediğimiz bizim için şimdi ki zaman dilimi belki seneler sonra gelecek olanlarında ahiri olacak zamanda yaşamak zorlaştı daha da bir zorlaşacağa benziyor.  Dünyayı saran bu malum salgınla beraber tüm insanlığı etkinsine alan bir karamsarlık ve gelecek kaygısı oluştu. Bir saniye sonra ne olacağını bilemediğimiz dünya hayatının yarın kaygısı bir buçuk yıldır insanlığın yorgun düşen kalbini ağırlaştırdı. Aynı zamanda ‘Bu dünyanın tadını çıkar çıkara bildiğin kadar!’ gibi bir düşünce hasıl olmuş zihinlerde!    Özellikler takip ettiğim bir uzman psikoloğa sorulan soruları gördükçe  çok büyük şaşkınlık ve endişe duymaya başladım. Ailenin korunmasına yönelik adımların ne kadar yetersiz kaldığını görüyoruz. Gençlerin sadece akademik başarısı düşünüldüğü kadar manevi hayatlarını da ihya edecek yatırımlar yapılması gerekir. Ülkemiz insanlarının yüzde doksan dokuzu Müslüman diyoruz ama toplumun geldiği nokta gelecek kuşaklar için endişe verir boyuta dayanmış bir durumda. Tabi ki bu  durum insanın kendi iradesiyle ve tercihleriyle geldiği bir noktadır. Dünya sevgisi aldananların en büyük aldanışıdır.  Toplumların gizliden  altını oyan ve  Batıda önünü alamadıkları enses, sapkın ilişkiler toplumun tüm ayarlarını bozmuş durumda. Türk aile yapısının ve Türk toplumunu temelini oluşturan İslam esaslarını göz ardı ettikçe İslam’ı hayatın merkezine koymadan bir hayat düzeni oluşturmaya çalışınca sonuçlar çok korkutucu bir boyutlara varmış olacak ki  zaten varmış durumda! ‘Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendi. Kaldı ki Allah birçoğunu bağışlar.’ (Şûrâ 30)    Dünya hayatının en büyük imtihanı Hak ve Batılın savaşıdır. Bu savaşta Hak  tarafında olan  ve yerini belli edenlerin,  sabırları karşılığında her şekilde kazanacağına inandığımız bir imtihandır. Bu aynı zamanda mücadeleyi de beraberinde getirir. Biz üzerimize düşeni yeteri kadar yapıyor muyuz? Eşcinsellik ve sapkın eğilimler her geçen gün önü alınmaz bir şekilde büyüyor. Nikâhsız birliktelikler sadece iç güdülerin yönettiği eğilimlerle toplumun tüm ayarları bozulması için bunu destekleyen şer güçler ellerinden geleni çok ustaca  yaparken,  öğretmenler, imamlar kuran kurslarında ki öğreticiler ve toplumsal alanda görev yapan herkes ve tüm Müslümanlar ‘Bana ne!’ dediği müddetçe bu tehlike kapımıza kadar dayanacak. Bu vebal hepimizin boynundadır…   Ülke olarak gelişelim ve gelişmek zorundayız. İstanbul Sözleşmesini iptal edildiği için ülkeye ödetilecek faturayı kesenlere karşın nasıl bir korunma planı çıkardık?  Müslüman Toplumların üzerine oynanan en büyük ve sinsi oyunlardan bir tanesi de ahlak sorunudur. Yüce Allah’ın Lût ve kavminin başına geleni bize anlatması boşuna değildir. Bizim ve tüm insanlığın kurtuluşu yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimin bize sunduğu reçeteleri uygulamaktır. Rabbimiz Yüce kitabında: ‘Ey kavmim! Sakın bana karşı muhalefetiniz sizi, Nuh kavminin veya Hud kavminin,  yahut Salih kavminin başlarına gelenlerin benzeri bir musibet başınıza gelmesine sebep olacak günahlar işlemeye sürüklemesin! Lût kavmi zaten sizden uzak değildir!’ (Hud 89) ‘ Rabbinizden bağışlamayı dileyin, sonra O’na tövbe edin. Muhakkak ki Rabbimin merhameti ve sevgisi boldur’ dedi.’ (Hud 90) Ravza Zeybek  
Ekleme Tarihi: 26 Haziran 2021 - Cumartesi

                                    Kapımıza Dayanan Tehlike

                                     Kapımıza Dayanan Tehlike   Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…   Yazı yazmaya istemeden uzun bir ara vermek zorunda kaldık. Bu bir aylık sürede neler neler olmadı ki değil mi? Ülke gündemi her saat her dakika değişirken, en çok toplumsal olaylarda ve insan  ilişkilerinde ki bozulmalar dikkatimizi çekiyor.  Bu ara vermek bana pek yaramadı daha duygusal oldum sanki, okuduklarım ve şahit olduklarım karşısında daha bir endişeli olmaya başladığımı düşünüyorum, sonrasında ise ‘Allah var! Ve Allah kendisine güvenenleri yarı yolda bırakan değil!’ diyor ve rahatlıyorum...  Olayları uzaktan izlemek etliye sütlüye karışmadan durmak ne rahatmış aslında!  Ama işin ne kadar ciddi ve ne kadar önemli olduğunu’ Nasıl anlatsam’ demekten alıkoyamıyor insan. Gerçi bu süre içinde birçok usta simler buna benzer olayları çok güzel yorumladılar.   Bu süreç içinde  biraz içe dönük biraz hayata farklı çerçevelerden bakmayı da öğrendik aslında. Buna tecrübe diyoruz. İnsana ve hayata dair son yaşadıklarımız ders niteliğindeydi. Mesela ne kadar önemsiyoruz ‘Yarını’. Bu günü yaşamadan ve yaşayamadan ne kadar çok yarınlara yatırım yapma telaşındayız.  Buda insan olmanın sırlarından olsa gerek. Büyüklerimizin diline pelesenk ettiği ‘Her an ölecek gibi ahrete hiç ölmeyecek gibi dünya işlerine çalış’ derlerdi. Bizler ise bu sözün her an ölecek kısmını çıkarıp ölümü ve ahreti unuttuk ve hiç ölmeyecekmiş gibi tüm gücümüz ve yatırımlarımızı dünyaya yapar olduk.   Dünya ise vefasız bir yârdır  seversen, hakikatini anlayana bir uzak gurbet , hikmet ehlinin zindanı… Ahir zaman dediğimiz bizim için şimdi ki zaman dilimi belki seneler sonra gelecek olanlarında ahiri olacak zamanda yaşamak zorlaştı daha da bir zorlaşacağa benziyor.  Dünyayı saran bu malum salgınla beraber tüm insanlığı etkinsine alan bir karamsarlık ve gelecek kaygısı oluştu. Bir saniye sonra ne olacağını bilemediğimiz dünya hayatının yarın kaygısı bir buçuk yıldır insanlığın yorgun düşen kalbini ağırlaştırdı. Aynı zamanda ‘Bu dünyanın tadını çıkar çıkara bildiğin kadar!’ gibi bir düşünce hasıl olmuş zihinlerde!    Özellikler takip ettiğim bir uzman psikoloğa sorulan soruları gördükçe  çok büyük şaşkınlık ve endişe duymaya başladım. Ailenin korunmasına yönelik adımların ne kadar yetersiz kaldığını görüyoruz. Gençlerin sadece akademik başarısı düşünüldüğü kadar manevi hayatlarını da ihya edecek yatırımlar yapılması gerekir. Ülkemiz insanlarının yüzde doksan dokuzu Müslüman diyoruz ama toplumun geldiği nokta gelecek kuşaklar için endişe verir boyuta dayanmış bir durumda. Tabi ki bu  durum insanın kendi iradesiyle ve tercihleriyle geldiği bir noktadır. Dünya sevgisi aldananların en büyük aldanışıdır.  Toplumların gizliden  altını oyan ve  Batıda önünü alamadıkları enses, sapkın ilişkiler toplumun tüm ayarlarını bozmuş durumda. Türk aile yapısının ve Türk toplumunu temelini oluşturan İslam esaslarını göz ardı ettikçe İslam’ı hayatın merkezine koymadan bir hayat düzeni oluşturmaya çalışınca sonuçlar çok korkutucu bir boyutlara varmış olacak ki  zaten varmış durumda! ‘Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendi. Kaldı ki Allah birçoğunu bağışlar.’ (Şûrâ 30)    Dünya hayatının en büyük imtihanı Hak ve Batılın savaşıdır. Bu savaşta Hak  tarafında olan  ve yerini belli edenlerin,  sabırları karşılığında her şekilde kazanacağına inandığımız bir imtihandır. Bu aynı zamanda mücadeleyi de beraberinde getirir. Biz üzerimize düşeni yeteri kadar yapıyor muyuz? Eşcinsellik ve sapkın eğilimler her geçen gün önü alınmaz bir şekilde büyüyor. Nikâhsız birliktelikler sadece iç güdülerin yönettiği eğilimlerle toplumun tüm ayarları bozulması için bunu destekleyen şer güçler ellerinden geleni çok ustaca  yaparken,  öğretmenler, imamlar kuran kurslarında ki öğreticiler ve toplumsal alanda görev yapan herkes ve tüm Müslümanlar ‘Bana ne!’ dediği müddetçe bu tehlike kapımıza kadar dayanacak. Bu vebal hepimizin boynundadır…   Ülke olarak gelişelim ve gelişmek zorundayız. İstanbul Sözleşmesini iptal edildiği için ülkeye ödetilecek faturayı kesenlere karşın nasıl bir korunma planı çıkardık?  Müslüman Toplumların üzerine oynanan en büyük ve sinsi oyunlardan bir tanesi de ahlak sorunudur. Yüce Allah’ın Lût ve kavminin başına geleni bize anlatması boşuna değildir. Bizim ve tüm insanlığın kurtuluşu yüce kitabımız Kur’an-ı Kerimin bize sunduğu reçeteleri uygulamaktır. Rabbimiz Yüce kitabında: ‘Ey kavmim! Sakın bana karşı muhalefetiniz sizi, Nuh kavminin veya Hud kavminin,  yahut Salih kavminin başlarına gelenlerin benzeri bir musibet başınıza gelmesine sebep olacak günahlar işlemeye sürüklemesin! Lût kavmi zaten sizden uzak değildir!’ (Hud 89) ‘ Rabbinizden bağışlamayı dileyin, sonra O’na tövbe edin. Muhakkak ki Rabbimin merhameti ve sevgisi boldur’ dedi.’ (Hud 90) Ravza Zeybek  
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.