MİSAFİR KALEM
Köşe Yazarı
MİSAFİR KALEM
 

İSTANBUL İLE BERABER TÜRKİYE VE İNSANLIK İŞGALDEN KURTULMALIDIR! Bugün 6 Ekim. İstanbul'un kurtuluşunun 98. yılı. İstanbul 13 Kasım 1918’de işgal edildi ve bu işgal İngilizlerin HİLAFETİn kaldırılması ve Lozan'ın imzalanması şartıyla çarpışmasız gitmesiyle son buldu. İngiliz subay ve askerleri 2 Ekim 1923 günü İstanbul’u 18 Mart zaferi kumandanlarından Selahaddin Adil Paşa'nın etkisiyle terk etmişlerdi. ancak resmen 6 Ekim 1923 de sona erdiği duyuruldu.. Ülkemizin Kuruluş Beyannamesi olan Misakı-Milli 28 Ocak 1920'de Meclis'te imzalandı. 17 Şubat 1920'de ise Meclisi Mebusan kürsüsünden tüm dünyaya ilân edildiği için aslında İstanbul 16 Mart 1920 de tekrar işgal edildi. İstanbul ve Meclisi Mebusan işgal edildiği için çalışamayan İstanbul Meclisi 12 Nisan da fiilen çalışmalarına son değil ara verdi. Meclisi Mebusan'da çıkarılmaya çalışılan içkinin yasaklanması kanunu 23 Nisan'da Ankara'da Meclisin açılışında devam etti. Tarihte demokratik ilk Meclis olarak biliniyordu. Milletin iradesinin tecelligahı Büyük Türkiye Meclisi Lozan Sözleşmesini ret ettiği için Sevr, Mondros, Lozan Dayatmaları için Nisan 1923'te fesh edilerek millete ilk darbe yapılarak gizli işgal devam etmiş oldu. Hatta Hindistan hilafet fonundan İstanbul'u ve hilafeti İngiliz işgalinden kurtarmak için gönderilen paralara el koyarak hukuksuzca ile faizci İşbank kuruldu. Şimdi işgalci İMF’yi kovduk ama NATO 15 Temmuzda yeniden Türkiye’yi işgale yeltendi… Yetmedi insanlığa karşı soykırım suçu olan eşcinselliğin teşvikçisi Dünya Siyonizm Örgütlerinin emrindeki DSÖ Dünya Sağlık Örgütü marifetiyle sadece İstanbul, Türkiye değil tüm insanlık işgal/iğfal ediliyor mankurtlaştırılıyor, BM tarafından dayatılan CEDAW ve AB eliyle dayatılan İstanbul Sözleşmesi lafta kalktığı iddia edilse de dayattığı Toplumsal Cinsiyet Adaleti/Eşitliği maskesiyle eşcinsellik/sapkınlık yasal koruma altında olmaya devam etmesiyle ailesiz cinsiyetsiz ahlaksız toplum projesiyle sadece vatanımız değil, tüm beyinler işgal ve iğfal ediliyor, mankurtlaştığımız için de karşı çıkacak bir asımın nesli yetişemiyor… Taksim anıtı İşgal kuvvetlerinden İtalyan Pietro Canonica ve Giulio Mongeri tarafından yapıldı 2,5 yılda . 8 Ağustos 1928 de açıldı. Anıtta 3 kişiyi tanıyoruz: Mustafa Kemal, İnönü, Çakmak, peki ya diğerleri Mihail Frunze ve Kliment Voroşilov. 2 komünist Rus general. Anıtın inşasında en yüksek bağışçılardan biri bir İtalyan Bankası, diğerleri İsviçre Çikolata şirketi Nestle, Ermeni iş adamı Berç Keresteciyan. İngilizler savaşmadan 4 Ekim 1923’de İstanbul’dan ayrılırken, Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolorduya bağlı bir birlik 6 Ekim 1923’de İstanbul'a girerek göndere bayrak çektiler. Aslında İşgalin 202., kurtuluşun 98. Yılındayız. Taksim anıtının yapımına 1925 te başlanmış. Yani İngilizlerin İstanbul’dan ayrılışından 2 yıl sonra. Bağımsızlık temalı anıtta Komünist Rus generaller var, İtalyanlar var, Ermeniler var, İsviçreliler, Amerikalılar, Fransızlar var yardım eden, yeni Cumhuriyet, 2 yıl öncesi işgalcileri ile dost olmuş. Türk Dil Kurumu Agop Dilaçara emanet edilmiş, Türk Ocağının arkasında Lazaro Franco var, Yeni Türk Ulusçuluğunun fikir babası, “Tekinalp” kod adlı Mozi Kohen. Zaten az sonra Yunanla kardeş olacağız, İngiltere ile dostuz. Amerikan basını yeni Cumhuriyete övgüler dizer. Bugüne geldiğimizde, işgal damarlarımızda. Midemizde, kalbimizde, beynimizde. Muhtaç olduğumuz kudret artık damarlarımızdaki asil mRNA’larda gizli. Bilimin aydınlığı bu gidişle beynimize takılan Chiplerde olacak. Ve önümüzdeki on yılda 15 milyon, TransHumanizm sonrası Biyolojik son insan neslinin, Z kuşağının ardından, din, tarih, ahlak ve gelenekten, hatta biyolojik cinsiyetinden bağımsız, Gender diye tanımlanan Genom, biyonik robot, Siborgler ülkeyi işgal edecek. Artık midemizde sadece Amerikan süttozu ve Margarin yok. Fulbright standartlarından bir eğitimle uyuşturulmuş beyinlere sahip biyonik robotlar Bill’in adamı olarak köşe başlarını tuttular bile. Onları Siyaset, Büğrokrasi, Akademi, STK, Media her yerde görmek mümkün. Biz işgal ordularının sınırlarımıza dayanmasını beklerken, onlar sessizce Starlinklerle uzayı işgal ettiler. Akıllı şehirler ve akıllı evler diye 5G üzerinden geliyorlar. Aşı, ilaç, gıda, kozmetik maskesi ile bedenimizi işgal ediyorlar. Sahte hocalarla kalbimizi, sahte bilgilerle beynimizi işgal ettiler farkında olmadan. Bitkilerin ve hayvanların geni ile oynadılar. Klonoid canlılardan söz ediyorlar. Sentetitk etten söz ediyorlar. Şimdi sırada Humanodiler var. CEDAW’la geldiler, İstanbul Sözleşmesi GRAVİO ile geldiler, Lanzarotte ile geldiler, DSÖ, IMF, FAO, FDA, GAVİ diye geldiler. Ağuyu altın tas içre sundular, bal da onun suç ortağı idi. Biz otomatik silahları ile geleceklerini sanıyorduk, doktor, hemşire, politikacı, bürokrat, bilim adamı, hoca, STK temsilcisi, gazeteci kılığı ile geldiler. Ellerinde, dillerinde sadece ne idüğü belirsiz o sıvılar olan iğneleri ile geldiler. DSÖ talebasının altında onlar hertürlü imtiyaza sahip, sanki duyunu umumiye komiseri gibi, la Yüs’en, denetlenemez, sorgulanamaz bir güce dönüştüler. Turist olmak bile bu ülkede, bu ülkenin halkında daha imtiyazlı hale getirildi bu lobi tarafından. İnsanlara zorunlu tutuldukları bir işlem hakkında, sorumluluğunun kendilerine ait olduğu onamı imzalatıldı. İngilizlerin İstanbul'daki işgalinin sona ermesinin ardından 98 yıl geçmiş ve işte bugün geldiğimiz nokta... Toplumsal Cinsiyet Eşitliği maskesiyle LGBTİ+QP Eşcinsel Sapkınlığı teşvik eden bir belediye başkanı İstanbul'un ve Gazi/Antep'in başında... hatta tam maskeleme için sapkınlığın adına adalet eklediler... Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yerine Toplumsal Cinsiyet Adaleti algısıyla ailesiz cinsiyetsiz ahlaksız aile projesine; MEB YÖK, TBB Türkiye Belediyeler Birliği, Diyanet, Aile Bakanları, İçişleri Bakanlığı destek verdi. İstanbulun, Türkiye'nin ve insanlığın işgalden kurtulması için; erkek erkeğe kadın-kadına evlilikten çoğalma olmaması sebebiyle bu sapkınlık bir soykırım ve terör suçu ilan edilmeli. Eğer milli güvenliğimizi tehdit eden sapkınlığı Macaristan, Rusya gibi yasaklamaz isek ailemiz de devletimizde kademe kademe çökecek ve hiç bir zaman işgalden kurtulamayacaktır. SAVAŞ DÜŞMANA BENZEYİNCE KAYBEDİLİR!!! Siyonist feminist emperyalizm işgalinden kurtulmak için yasalarımızın fıtrata hukuka inancımıza uygun yerli ve milli olması gerekir. Kaldırıldığı iddia edilen İstanbul İfsat Sözleşmesinin dayattığı yasaları ve uygulamaları da kaldırılmalıdır. Casusluk faaliyetleri de yapan sapkın cemiyetlerin kapatılması mal varlıklarına el konulması ve sapkınlığı savunmayı terör suçu kapsamına alınması mecburiyettir.. Bu mihvalde fıtrata, hukuka, inancımıza aykırı olmayan önce adalet ve önce insan şiarıyla adil bir anayasa ve bin yıllık devletin kuruluş felsefesinde yazdığı ve uygulandığı gibi “devletin dini İslamdır” ilk maddesiyle yerli milli anayasa yapılmalıdır. İSTANBUL İLE BERABER TÜRKİYE VE İNSANLIK İŞGAL'DEN KURTULMALIDIR! Âdem ÇEVİK Adalet Platformu Başkanı, Türkiye AİLE Meclisi Sözcüsü https://t.me/TurkiyeAileBirligi
Ekleme Tarihi: 05 Ekim 2021 - Salı

İSTANBUL İLE BERABER TÜRKİYE VE İNSANLIK İŞGALDEN KURTULMALIDIR! Bugün 6 Ekim. İstanbul'un kurtuluşunun 98. yılı. İstanbul 13 Kasım 1918’de işgal edildi ve bu işgal İngilizlerin HİLAFETİn kaldırılması ve Lozan'ın imzalanması şartıyla çarpışmasız gitmesiyle son buldu. İngiliz subay ve askerleri 2 Ekim 1923 günü İstanbul’u 18 Mart zaferi kumandanlarından Selahaddin Adil Paşa'nın etkisiyle terk etmişlerdi. ancak resmen 6 Ekim 1923 de sona erdiği duyuruldu.. Ülkemizin Kuruluş Beyannamesi olan Misakı-Milli 28 Ocak 1920'de Meclis'te imzalandı. 17 Şubat 1920'de ise Meclisi Mebusan kürsüsünden tüm dünyaya ilân edildiği için aslında İstanbul 16 Mart 1920 de tekrar işgal edildi. İstanbul ve Meclisi Mebusan işgal edildiği için çalışamayan İstanbul Meclisi 12 Nisan da fiilen çalışmalarına son değil ara verdi. Meclisi Mebusan'da çıkarılmaya çalışılan içkinin yasaklanması kanunu 23 Nisan'da Ankara'da Meclisin açılışında devam etti. Tarihte demokratik ilk Meclis olarak biliniyordu. Milletin iradesinin tecelligahı Büyük Türkiye Meclisi Lozan Sözleşmesini ret ettiği için Sevr, Mondros, Lozan Dayatmaları için Nisan 1923'te fesh edilerek millete ilk darbe yapılarak gizli işgal devam etmiş oldu. Hatta Hindistan hilafet fonundan İstanbul'u ve hilafeti İngiliz işgalinden kurtarmak için gönderilen paralara el koyarak hukuksuzca ile faizci İşbank kuruldu. Şimdi işgalci İMF’yi kovduk ama NATO 15 Temmuzda yeniden Türkiye’yi işgale yeltendi… Yetmedi insanlığa karşı soykırım suçu olan eşcinselliğin teşvikçisi Dünya Siyonizm Örgütlerinin emrindeki DSÖ Dünya Sağlık Örgütü marifetiyle sadece İstanbul, Türkiye değil tüm insanlık işgal/iğfal ediliyor mankurtlaştırılıyor, BM tarafından dayatılan CEDAW ve AB eliyle dayatılan İstanbul Sözleşmesi lafta kalktığı iddia edilse de dayattığı Toplumsal Cinsiyet Adaleti/Eşitliği maskesiyle eşcinsellik/sapkınlık yasal koruma altında olmaya devam etmesiyle ailesiz cinsiyetsiz ahlaksız toplum projesiyle sadece vatanımız değil, tüm beyinler işgal ve iğfal ediliyor, mankurtlaştığımız için de karşı çıkacak bir asımın nesli yetişemiyor… Taksim anıtı İşgal kuvvetlerinden İtalyan Pietro Canonica ve Giulio Mongeri tarafından yapıldı 2,5 yılda . 8 Ağustos 1928 de açıldı. Anıtta 3 kişiyi tanıyoruz: Mustafa Kemal, İnönü, Çakmak, peki ya diğerleri Mihail Frunze ve Kliment Voroşilov. 2 komünist Rus general. Anıtın inşasında en yüksek bağışçılardan biri bir İtalyan Bankası, diğerleri İsviçre Çikolata şirketi Nestle, Ermeni iş adamı Berç Keresteciyan. İngilizler savaşmadan 4 Ekim 1923’de İstanbul’dan ayrılırken, Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolorduya bağlı bir birlik 6 Ekim 1923’de İstanbul'a girerek göndere bayrak çektiler. Aslında İşgalin 202., kurtuluşun 98. Yılındayız. Taksim anıtının yapımına 1925 te başlanmış. Yani İngilizlerin İstanbul’dan ayrılışından 2 yıl sonra. Bağımsızlık temalı anıtta Komünist Rus generaller var, İtalyanlar var, Ermeniler var, İsviçreliler, Amerikalılar, Fransızlar var yardım eden, yeni Cumhuriyet, 2 yıl öncesi işgalcileri ile dost olmuş. Türk Dil Kurumu Agop Dilaçara emanet edilmiş, Türk Ocağının arkasında Lazaro Franco var, Yeni Türk Ulusçuluğunun fikir babası, “Tekinalp” kod adlı Mozi Kohen. Zaten az sonra Yunanla kardeş olacağız, İngiltere ile dostuz. Amerikan basını yeni Cumhuriyete övgüler dizer. Bugüne geldiğimizde, işgal damarlarımızda. Midemizde, kalbimizde, beynimizde. Muhtaç olduğumuz kudret artık damarlarımızdaki asil mRNA’larda gizli. Bilimin aydınlığı bu gidişle beynimize takılan Chiplerde olacak. Ve önümüzdeki on yılda 15 milyon, TransHumanizm sonrası Biyolojik son insan neslinin, Z kuşağının ardından, din, tarih, ahlak ve gelenekten, hatta biyolojik cinsiyetinden bağımsız, Gender diye tanımlanan Genom, biyonik robot, Siborgler ülkeyi işgal edecek. Artık midemizde sadece Amerikan süttozu ve Margarin yok. Fulbright standartlarından bir eğitimle uyuşturulmuş beyinlere sahip biyonik robotlar Bill’in adamı olarak köşe başlarını tuttular bile. Onları Siyaset, Büğrokrasi, Akademi, STK, Media her yerde görmek mümkün. Biz işgal ordularının sınırlarımıza dayanmasını beklerken, onlar sessizce Starlinklerle uzayı işgal ettiler. Akıllı şehirler ve akıllı evler diye 5G üzerinden geliyorlar. Aşı, ilaç, gıda, kozmetik maskesi ile bedenimizi işgal ediyorlar. Sahte hocalarla kalbimizi, sahte bilgilerle beynimizi işgal ettiler farkında olmadan. Bitkilerin ve hayvanların geni ile oynadılar. Klonoid canlılardan söz ediyorlar. Sentetitk etten söz ediyorlar. Şimdi sırada Humanodiler var. CEDAW’la geldiler, İstanbul Sözleşmesi GRAVİO ile geldiler, Lanzarotte ile geldiler, DSÖ, IMF, FAO, FDA, GAVİ diye geldiler. Ağuyu altın tas içre sundular, bal da onun suç ortağı idi. Biz otomatik silahları ile geleceklerini sanıyorduk, doktor, hemşire, politikacı, bürokrat, bilim adamı, hoca, STK temsilcisi, gazeteci kılığı ile geldiler. Ellerinde, dillerinde sadece ne idüğü belirsiz o sıvılar olan iğneleri ile geldiler. DSÖ talebasının altında onlar hertürlü imtiyaza sahip, sanki duyunu umumiye komiseri gibi, la Yüs’en, denetlenemez, sorgulanamaz bir güce dönüştüler. Turist olmak bile bu ülkede, bu ülkenin halkında daha imtiyazlı hale getirildi bu lobi tarafından. İnsanlara zorunlu tutuldukları bir işlem hakkında, sorumluluğunun kendilerine ait olduğu onamı imzalatıldı. İngilizlerin İstanbul'daki işgalinin sona ermesinin ardından 98 yıl geçmiş ve işte bugün geldiğimiz nokta... Toplumsal Cinsiyet Eşitliği maskesiyle LGBTİ+QP Eşcinsel Sapkınlığı teşvik eden bir belediye başkanı İstanbul'un ve Gazi/Antep'in başında... hatta tam maskeleme için sapkınlığın adına adalet eklediler... Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yerine Toplumsal Cinsiyet Adaleti algısıyla ailesiz cinsiyetsiz ahlaksız aile projesine; MEB YÖK, TBB Türkiye Belediyeler Birliği, Diyanet, Aile Bakanları, İçişleri Bakanlığı destek verdi. İstanbulun, Türkiye'nin ve insanlığın işgalden kurtulması için; erkek erkeğe kadın-kadına evlilikten çoğalma olmaması sebebiyle bu sapkınlık bir soykırım ve terör suçu ilan edilmeli. Eğer milli güvenliğimizi tehdit eden sapkınlığı Macaristan, Rusya gibi yasaklamaz isek ailemiz de devletimizde kademe kademe çökecek ve hiç bir zaman işgalden kurtulamayacaktır. SAVAŞ DÜŞMANA BENZEYİNCE KAYBEDİLİR!!! Siyonist feminist emperyalizm işgalinden kurtulmak için yasalarımızın fıtrata hukuka inancımıza uygun yerli ve milli olması gerekir. Kaldırıldığı iddia edilen İstanbul İfsat Sözleşmesinin dayattığı yasaları ve uygulamaları da kaldırılmalıdır. Casusluk faaliyetleri de yapan sapkın cemiyetlerin kapatılması mal varlıklarına el konulması ve sapkınlığı savunmayı terör suçu kapsamına alınması mecburiyettir.. Bu mihvalde fıtrata, hukuka, inancımıza aykırı olmayan önce adalet ve önce insan şiarıyla adil bir anayasa ve bin yıllık devletin kuruluş felsefesinde yazdığı ve uygulandığı gibi “devletin dini İslamdır” ilk maddesiyle yerli milli anayasa yapılmalıdır. İSTANBUL İLE BERABER TÜRKİYE VE İNSANLIK İŞGAL'DEN KURTULMALIDIR! Âdem ÇEVİK Adalet Platformu Başkanı, Türkiye AİLE Meclisi Sözcüsü https://t.me/TurkiyeAileBirligi
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.