Cevahir AYDIN
Köşe Yazarı
Cevahir AYDIN
 

YORMA KALBİNİ

YORMA KALBİNİ Çağın gürültüsü içerisinde susmayı başarabilenlere ne mutlu. Konjonktürün gerekliliği diye, aktüaliteye uyum diye hayat boyu gürültüye teslim edilmiş bir yaşamı elinin tersiyle itebilenler, iç huzuru en çok yakalayanlar onlardır. Ruhunu dinlendirmek için tıpkı biyolojik bedenimizde yaptığımız gibi ruhun gerekli olan ihtiyaçlarını görmeli insan. Nasıl ki yorulan bedeni bir süre dinlendirmek, ek takviyelerle veya besinlerle güçlendirmek, uykuya yatarak diğer güne hazırlanmak gerekiyorsa ruhun da ihtiyaçlarını görmezden gelmemek gerekir. En önemli durum ruhumuza kulak vermektir. Eğer ruhumuzu dinlersek, bizimle irtibata geçtiğine şahit oluruz. Bu vesileyle ihmal ettiğimiz durumlar bize açılır, o durumların yalnızca bizimle değişebileceği bize fısıldanır. Sevgili dostlar unutmamak gerekiyor ki; Ruhumuz bağırarak konuşmaz. Susarsak fısıldar. Dinlersek kendisini açar. ... Duruşu olmalı her bireyin. Birey olarak söyleyecek bir sözü, savunacak bir hakikati olmalı. O hakikat erleri; Rüzgarın nereden estiğine bakmadan ötelerde mahcup olmamak adına iç sesini dinleyebileceği sekineti yakalamış ve mümince duruş sergilemiştir. El ne der elalem ne düşünür tabularını yıkmış, haz ve hız çağının kışkırtıcı cazibesine aldanmamış, duracağı yeri bilmiş bir sineye hangi batıl zihniyet tahakküm kurabilir? Onlar ki teslimiyet ve tevekkülde zirveye talip, Rehber-i Ekmel efendisinin (sav) örnekliğini hayatına hayat kılan, beyhude kaygıya, yasa, kedere, gama boğulmayı kaderin sahibine saygısızlık addeden bir şahsiyet olarak kalbi sekinet halindedirler. Zira bilir ve tüm kalbi ruhuyla canı gönülden inanırlar ki gündüzü kovalayan gece, geceyi kovalayan gündüz gibi tüm haller geçicidir. Kaliteli bir yaşamı, hakiki bir kulluğu arzulayan ve mücadelesini veren herkes gibi duracağı yeri bilirler. Nezaketi elden bırakmadan, sınır çizeceği yerlerde bunu öz saygısı için yapma cesaretini gösterebilirler. Görünürde aleyhindeki tüm istenmeyen şartlara rağmen bu vakarlı duruşu sayesinde korunmaya alınacağını görür. Oyunu kuralına göre oynayacaklardır. Zira böyle bir şahsiyet, sahada her daim teste tabi tutulmaktadır. Yaşadığı imtihanlarda, durduğu yere ve kalbî olarak hangi konumda olduğuna üstad Sezai Karakoç'un şu dizelerine kendisini şahit tutacaktır: ''Ateş yakacak bir şey bulamayacak sende; İşte İbrahim olmak bu!'' ... Söz tesir etmeyecekken susup, hakikate hücumların olduğu bir atmosferde hâl ve kâl fonksiyonlarını hakikatin emrine amade kılanlar elbet kazanacaktır. Doğruyu bulacak ve asrın idrakine sunacak olanlar onlardır. Mücadelelerinde görünürde yalnız olabilir, tecrit altında bırakılmış olabilir, en yakınları en uzakları da olabilir... Lakin unutmamak gerekiyor ki herkesin şahsi menfaatini düşündüğü bir dünyada ömrünü, imkânlarını nefsin ve neslin ıslahına adayanlar bugün değilse yarın mutlaka kazanacaktır. Yaratılan mevcudatı yokluk karanlığında bırakmayan, ayetin ifadesi ile “üç karanlıktan çıkaran” ve imansızlık karanlığında bırakmayan Rabbimiz elbette ümitsizlik karanlığında kalmamıza da razı olmaz. Bu mücadele ömür boyu devam edecek madem; öyleyse ara ara Ruhumuzu bakıma alıp dinlendirmeli ve kalbimizi malayaniden koruyarak beslemeliyiz. Yaşam tarzını, inancını, azimle icra ettiğin mesleğini, diğergamlığını eleştiren küçümseyen zihin fukarası ehli dünyaya aldırma, yorma kalbini.. Sadece bunlarla da değil, mesul olmadığın şeylerle meşgul olarak da kalbini, zihnini, bedenini yorma.. Dünya ve ukbaya dair seni bir adım öteye taşımayacak meşguliyetlerle vaktini yorma.. Ömrü hayatında dünya zevki namına bir şey tatmayan manevi büyüklerin tersine, geldiği makamla, ulaştığı imkanlarla dünya ve dünyalık tüm zevklerin dibini sıyıranlara takılıp mücadele azmini yorma.. 'Önce insan' düsturunu öne almayan, birey olarak seni onarmayan, dünya ve ukbada kaliteli bir birey olma yolunda hayatına katkı sunmayan destek olmayan; bunun aksine kullanışlı bireyler arayan parti, takım, cemaat, stk gibi oluşumlarla vaktini yorma.. Entelektüel görünümü, cilalı sözleri, sözüm ona canlı yaşamını savunup mazlum ve mağdur hiçbir canlıya merhamet etmeyen, her fırsatta kutsal değerlere saldıran zihniyetle seni sen yapan değerlerini yorma. Ve şu hakikatlerle sevin, bu güzel muştularla yüreğini serinlet: "İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hâdiselerin baskısından kurtulabilir." “İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder.” "Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyi davrananlarla beraberdir." İstikamet üzere bir hayat temennisiyle... Cevâhir Aydın/Küçük Dünyam
Ekleme Tarihi: 14 Ocak 2022 - Cuma

YORMA KALBİNİ

YORMA KALBİNİ Çağın gürültüsü içerisinde susmayı başarabilenlere ne mutlu. Konjonktürün gerekliliği diye, aktüaliteye uyum diye hayat boyu gürültüye teslim edilmiş bir yaşamı elinin tersiyle itebilenler, iç huzuru en çok yakalayanlar onlardır. Ruhunu dinlendirmek için tıpkı biyolojik bedenimizde yaptığımız gibi ruhun gerekli olan ihtiyaçlarını görmeli insan. Nasıl ki yorulan bedeni bir süre dinlendirmek, ek takviyelerle veya besinlerle güçlendirmek, uykuya yatarak diğer güne hazırlanmak gerekiyorsa ruhun da ihtiyaçlarını görmezden gelmemek gerekir. En önemli durum ruhumuza kulak vermektir. Eğer ruhumuzu dinlersek, bizimle irtibata geçtiğine şahit oluruz. Bu vesileyle ihmal ettiğimiz durumlar bize açılır, o durumların yalnızca bizimle değişebileceği bize fısıldanır. Sevgili dostlar unutmamak gerekiyor ki; Ruhumuz bağırarak konuşmaz. Susarsak fısıldar. Dinlersek kendisini açar. ... Duruşu olmalı her bireyin. Birey olarak söyleyecek bir sözü, savunacak bir hakikati olmalı. O hakikat erleri; Rüzgarın nereden estiğine bakmadan ötelerde mahcup olmamak adına iç sesini dinleyebileceği sekineti yakalamış ve mümince duruş sergilemiştir. El ne der elalem ne düşünür tabularını yıkmış, haz ve hız çağının kışkırtıcı cazibesine aldanmamış, duracağı yeri bilmiş bir sineye hangi batıl zihniyet tahakküm kurabilir? Onlar ki teslimiyet ve tevekkülde zirveye talip, Rehber-i Ekmel efendisinin (sav) örnekliğini hayatına hayat kılan, beyhude kaygıya, yasa, kedere, gama boğulmayı kaderin sahibine saygısızlık addeden bir şahsiyet olarak kalbi sekinet halindedirler. Zira bilir ve tüm kalbi ruhuyla canı gönülden inanırlar ki gündüzü kovalayan gece, geceyi kovalayan gündüz gibi tüm haller geçicidir. Kaliteli bir yaşamı, hakiki bir kulluğu arzulayan ve mücadelesini veren herkes gibi duracağı yeri bilirler. Nezaketi elden bırakmadan, sınır çizeceği yerlerde bunu öz saygısı için yapma cesaretini gösterebilirler. Görünürde aleyhindeki tüm istenmeyen şartlara rağmen bu vakarlı duruşu sayesinde korunmaya alınacağını görür. Oyunu kuralına göre oynayacaklardır. Zira böyle bir şahsiyet, sahada her daim teste tabi tutulmaktadır. Yaşadığı imtihanlarda, durduğu yere ve kalbî olarak hangi konumda olduğuna üstad Sezai Karakoç'un şu dizelerine kendisini şahit tutacaktır: ''Ateş yakacak bir şey bulamayacak sende; İşte İbrahim olmak bu!'' ... Söz tesir etmeyecekken susup, hakikate hücumların olduğu bir atmosferde hâl ve kâl fonksiyonlarını hakikatin emrine amade kılanlar elbet kazanacaktır. Doğruyu bulacak ve asrın idrakine sunacak olanlar onlardır. Mücadelelerinde görünürde yalnız olabilir, tecrit altında bırakılmış olabilir, en yakınları en uzakları da olabilir... Lakin unutmamak gerekiyor ki herkesin şahsi menfaatini düşündüğü bir dünyada ömrünü, imkânlarını nefsin ve neslin ıslahına adayanlar bugün değilse yarın mutlaka kazanacaktır. Yaratılan mevcudatı yokluk karanlığında bırakmayan, ayetin ifadesi ile “üç karanlıktan çıkaran” ve imansızlık karanlığında bırakmayan Rabbimiz elbette ümitsizlik karanlığında kalmamıza da razı olmaz. Bu mücadele ömür boyu devam edecek madem; öyleyse ara ara Ruhumuzu bakıma alıp dinlendirmeli ve kalbimizi malayaniden koruyarak beslemeliyiz. Yaşam tarzını, inancını, azimle icra ettiğin mesleğini, diğergamlığını eleştiren küçümseyen zihin fukarası ehli dünyaya aldırma, yorma kalbini.. Sadece bunlarla da değil, mesul olmadığın şeylerle meşgul olarak da kalbini, zihnini, bedenini yorma.. Dünya ve ukbaya dair seni bir adım öteye taşımayacak meşguliyetlerle vaktini yorma.. Ömrü hayatında dünya zevki namına bir şey tatmayan manevi büyüklerin tersine, geldiği makamla, ulaştığı imkanlarla dünya ve dünyalık tüm zevklerin dibini sıyıranlara takılıp mücadele azmini yorma.. 'Önce insan' düsturunu öne almayan, birey olarak seni onarmayan, dünya ve ukbada kaliteli bir birey olma yolunda hayatına katkı sunmayan destek olmayan; bunun aksine kullanışlı bireyler arayan parti, takım, cemaat, stk gibi oluşumlarla vaktini yorma.. Entelektüel görünümü, cilalı sözleri, sözüm ona canlı yaşamını savunup mazlum ve mağdur hiçbir canlıya merhamet etmeyen, her fırsatta kutsal değerlere saldıran zihniyetle seni sen yapan değerlerini yorma. Ve şu hakikatlerle sevin, bu güzel muştularla yüreğini serinlet: "İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hâdiselerin baskısından kurtulabilir." “İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder.” "Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücahede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah iyi davrananlarla beraberdir." İstikamet üzere bir hayat temennisiyle... Cevâhir Aydın/Küçük Dünyam
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.