Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Allah’tan Başkasına Yalvarmamak Lazım

  Allah’tan Başkasına Yalvarmamak Lazım Mübarek Ramazan ayına yaklaştık. Fakat maalesef son iki yıldır camilerde teravih namazı kılamıyoruz. Namaz konusu gelmişken bazı tecrübelerimden edindiğim hususları okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Ramazan ayının en önemli meyvesi oruçtur. Orucun faydaları saymakla bitmez. Lâkin Ramazan ayının bir başka güzelliği de teravih namazlarıdır. Ramazanda camilerimiz boş yer kalmayacak kadar dolardı. Dillerimiz Kur’ân’la, namaz tesbih ve duâları ile hatta teravih namazı aralarında okunan ilâhilerle coşardı. Oruçlu insanlar adeta bir melek vaziyetine girerlerdi. Namazlarını kılamayan bazen ancak Cuma’lara gidebilen kardeşlerimiz, bu ayda teravih namazlarını kaçırmamaya dikkat ederlerdi. Özellikle cami ve mescidler bir başka şenlik görüntüsü içine girer. Bu camilerde adım atacak, secde edecek yer bulamazdınız. Son iki yıldır teravih namazının camilerde yasaklanmasının şüphesiz bazı hikmetleri vardır. Konu üzerinde biraz düşünmek gerekiyor. Allah böyle bir hastalığı ve teravih namazı gibi güzel bir ibadeti cemaatle kılamamayı neden verdi? Hangi kusurlarımız vardı ki bunları anlamak için böyle üzücü durumlarla karşılaşıyoruz? Her şeyden önce şu hususu hatırlamamız gerekiyor: “Namaz dinin direğidir”. En az oruç kadar hatta ondan bile daha önemli bir farzdır. Kur’ân’da 88 ayet direkt namaza emretmektedir. Sağlık durumu elverişli olmayanlar oruç için fidye verebilirler. Lakin namazın yerine fidye falan da verilmez. Her Müslüman, kadın olsun erkek olsun namaz kılmak zorundadır zira farz-ı ayn’dır. Namaz ise baştan sona bir duadır. Unutmamalıdır ki yeryüzünden Allah katına ulaşan tek bir şey vardır. O da duadır. Arş-ı Ala’ya duadan başka bir şey gitmez. Dua eden bir kimse bilir ki; her şeyin dizgini elinde olan Allah bize şah damarımızdan daha yakındır. Sıkıntılarımızı hafifletecek kötü yanlarımızı düzeltecek olan Allah’tır. Bu nedenle dilimizden ve kalbimizden duayı eksik etmememiz gerekiyor. Bugün namazımı kılmayayım veya akşama hepsini birden kılarım gibi toptancılık da olmaz. Zira namaz vakti farzlardan bir tanesi olup mazereti olmadan terk edilmez. Namaz, vakti girilince kılınmak zorundadır. Aslında biz insanlar için kaçırılmaması gereken bir fırsattır. Bu sayede en makbul bir vakitte yani namaz zamanı dua edebiliriz. Eğer uyumuş kalmış isen işte o zaman kaza edilebilir. Lakin “dur şu işi bitireyim sonra kılarım” diye düşünmek dahi büyük bir aldanıştır. İnsanın önüne açılmış en büyük vesile kaçırılmıştır çünkü. Eğer hayatî derecede önemli bir sebep varsa veya seferî durumlarda bazı kolaylıklar vardır. Meselâ öğle-ikindi ile akşam-yatsı namazlarını birleştirmek gibi. Gerçi Hanefi mezhebinde, buna dahi cevaz yoktur. Lâkin diğer hak mezhepleri taklit ederek mesuliyetten kurtulabiliriz. Şimdi, “Dinde zorlama yoktur, biz insanlara namaza başlamaları için böyle kolaylıklar gösteriyoruz” diye söyleyenlere birkaç sözüm var. Evet, “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız” sözü Peygamberimize (a.s.m.) aittir. Baş göz üstüne… Elbette itiraz edilmez lâkin bu şekilde yaklaşanlar namazı kolaylaştırdıklarını zannederken aslında zorlaştırdıklarının farkında değiller. İnsan beş vakit namazını kılmaya başladı mı, tövbe billah bir daha kolay kolay bırakamaz. Namazın içindeki büyük ruhanî lezzetten başka öyle büyük bir güç ve iman vardır ki, insanı namaz kılmaya adeta zorlar. Düzenli namaz kılan bir insana yapılabilecek en büyük işkence onu namazdan alıkoymaktır. Namaza alışkın bir insan bunu yapamaz ise neredeyse boğulacak gibi olur. Bunun detayına girmeyelim, zira düzenli namaz kılan hemen hemen herkes bu konuda hemfikirdir. Biz sadece yanlışlığa değinelim. Evet yanlışlık, namazın önemini kavrayamamaktan doğuyor. Namaz dinin direğidir. Dolayısı ile namazın önemini anlatan dini kitapları ve özellikle de bununla ilgili kitapları bol bol okumalıyız. Biz istediğimiz kadar teravih kılalım, bir vakit namazımızı kılmadı isek büyük bir zimmet suçu işlemiş oluruz. (Zimmet, bir çeşit hırsızlık demektir) İmanlı insanlar için bu durum büyük bir ayıptır. Çocuklarımızı namaza alıştırmak, hatta onu sevdirmek en büyük görevlerimizden birisi olmalıdır. Ramazan vesilesi ile Teravih namazına gelen çocuklara güzellikle örnek olmalı ufak tefek yaramazlıklarına göz yummalıyız. Çünkü camiye ve cemaate alışmak özellikle Ramazan aylarında pekiştirilmektedir. Unutmamak gerekir ki 5 vakit farz namazın yerini hiçbir sünnet dolduramaz. Kaldı ki çocuk ruhlu o kadar yetişkin insan var ve namazın kıymetini bildiği halde onu eda edemeyen o kadar gafiller var ki, bu halden herkesin utanması gereklidir. Ülkemizde namaz kılanların sayısı bütün Müslüman ülkelere göre çok azdır. Maalesef 20 civarındadır. Elbette farz olan beş vakit namazı kast ediyorum. Hâlbuki bu oran Müslüman ülkelerde çok daha fazladır. Özellikle Arap ülkelerinde namaz kılanların oranı 90’ın üzerindedir. Peki, bu ayıbımız nereden kaynaklanıyor? Sebebini arz edeyim: Bu ülkede çok Deccal çarpığı denilen İslam düşmanı vardır. Müslüman ismi taşıdığı halde İslam’ın her türlü emrine karşı gelmek bunların öncelikli vazifesidir. Çoğu gayri Müslim kökenli yani dönme olan bu kişiler her fırsatta İslam’a saldırmaktan çekinmezler. Diğer sebep ise tembellik ve cehaletimizdir. Farz olan namazlarımızı kılmayıp sünnet olan teravih namazını kılar ise k böyle musibetlere hazır olmak gerekiyor. Hükümetimizde yanlış bir karar alıp teravih namazını camide kılmayı işte böyle yasaklayabiliyor. Elbette hükümeti eleştirirken kendi hatalarımızı da görmeye çalışmamız gerekiyor. Nursuz pirsiz insani erdemlerden uzak insanlardan kurtulmak istiyor isek yapmamız gereken işlerin başında camiye gitme zorunluluğu vardır. Sadece ramazan ayında ve Cuma namazlarında camiye gider isek büyük bir yanlış yaptığımızı bilmemiz gerekiyor. Günde her beş vakitte müezzinlerin yaptığı çağrıya kulak vermeli felaha ve kurtuluşa koşmalıyız. Elbette ev ve işyerlerimizde de namazlarımızı kılmamız gerekiyor. Lakin cemaatle kılınan namazın sevabı 27 kat daha fazladır. Namaz kıldığımız takdirde ister farkında olalım ister olmayalım bazı üstün değerlere ve ahlaka sahip oluruz. İşte bunlardan sadece bir tanesi şudur: Allah’a secde eden insanlar kula kulluk etmezler. Üç kuruşluk dünya menfaati için zelil olup insanlara yalvarmazlar. Çünkü bilirler ki daima Allah’a yalvarmak gereklidir. Çünkü Allah bir isteğimizi verirse bu bir nimettir. Vermez ise hikmettir. Zira daha iyisini murat etmiştir. İnsanlara ise asla yalvarmamak gerekir. Çünkü verdikleri zaman minnetle vermiş olurlar. Yok eğer bir de vermezler ise bu durum tam bir zillettir, aşağılanmadır. O halde sadece ve sadece Allah’a yalvarmalıdır. Bunun en güzel vesilesi de namazlardır. En güzel mekan camiler ve en güzel vakit ise günde beş defa emredilen namaz zamanıdır, vesselam… Dr. Vehbi KARA  
Ekleme Tarihi: 10 Nisan 2021 - Cumartesi

Allah’tan Başkasına Yalvarmamak Lazım

  Allah’tan Başkasına Yalvarmamak Lazım Mübarek Ramazan ayına yaklaştık. Fakat maalesef son iki yıldır camilerde teravih namazı kılamıyoruz. Namaz konusu gelmişken bazı tecrübelerimden edindiğim hususları okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Ramazan ayının en önemli meyvesi oruçtur. Orucun faydaları saymakla bitmez. Lâkin Ramazan ayının bir başka güzelliği de teravih namazlarıdır. Ramazanda camilerimiz boş yer kalmayacak kadar dolardı. Dillerimiz Kur’ân’la, namaz tesbih ve duâları ile hatta teravih namazı aralarında okunan ilâhilerle coşardı. Oruçlu insanlar adeta bir melek vaziyetine girerlerdi. Namazlarını kılamayan bazen ancak Cuma’lara gidebilen kardeşlerimiz, bu ayda teravih namazlarını kaçırmamaya dikkat ederlerdi. Özellikle cami ve mescidler bir başka şenlik görüntüsü içine girer. Bu camilerde adım atacak, secde edecek yer bulamazdınız. Son iki yıldır teravih namazının camilerde yasaklanmasının şüphesiz bazı hikmetleri vardır. Konu üzerinde biraz düşünmek gerekiyor. Allah böyle bir hastalığı ve teravih namazı gibi güzel bir ibadeti cemaatle kılamamayı neden verdi? Hangi kusurlarımız vardı ki bunları anlamak için böyle üzücü durumlarla karşılaşıyoruz? Her şeyden önce şu hususu hatırlamamız gerekiyor: “Namaz dinin direğidir”. En az oruç kadar hatta ondan bile daha önemli bir farzdır. Kur’ân’da 88 ayet direkt namaza emretmektedir. Sağlık durumu elverişli olmayanlar oruç için fidye verebilirler. Lakin namazın yerine fidye falan da verilmez. Her Müslüman, kadın olsun erkek olsun namaz kılmak zorundadır zira farz-ı ayn’dır. Namaz ise baştan sona bir duadır. Unutmamalıdır ki yeryüzünden Allah katına ulaşan tek bir şey vardır. O da duadır. Arş-ı Ala’ya duadan başka bir şey gitmez. Dua eden bir kimse bilir ki; her şeyin dizgini elinde olan Allah bize şah damarımızdan daha yakındır. Sıkıntılarımızı hafifletecek kötü yanlarımızı düzeltecek olan Allah’tır. Bu nedenle dilimizden ve kalbimizden duayı eksik etmememiz gerekiyor. Bugün namazımı kılmayayım veya akşama hepsini birden kılarım gibi toptancılık da olmaz. Zira namaz vakti farzlardan bir tanesi olup mazereti olmadan terk edilmez. Namaz, vakti girilince kılınmak zorundadır. Aslında biz insanlar için kaçırılmaması gereken bir fırsattır. Bu sayede en makbul bir vakitte yani namaz zamanı dua edebiliriz. Eğer uyumuş kalmış isen işte o zaman kaza edilebilir. Lakin “dur şu işi bitireyim sonra kılarım” diye düşünmek dahi büyük bir aldanıştır. İnsanın önüne açılmış en büyük vesile kaçırılmıştır çünkü. Eğer hayatî derecede önemli bir sebep varsa veya seferî durumlarda bazı kolaylıklar vardır. Meselâ öğle-ikindi ile akşam-yatsı namazlarını birleştirmek gibi. Gerçi Hanefi mezhebinde, buna dahi cevaz yoktur. Lâkin diğer hak mezhepleri taklit ederek mesuliyetten kurtulabiliriz. Şimdi, “Dinde zorlama yoktur, biz insanlara namaza başlamaları için böyle kolaylıklar gösteriyoruz” diye söyleyenlere birkaç sözüm var. Evet, “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız” sözü Peygamberimize (a.s.m.) aittir. Baş göz üstüne… Elbette itiraz edilmez lâkin bu şekilde yaklaşanlar namazı kolaylaştırdıklarını zannederken aslında zorlaştırdıklarının farkında değiller. İnsan beş vakit namazını kılmaya başladı mı, tövbe billah bir daha kolay kolay bırakamaz. Namazın içindeki büyük ruhanî lezzetten başka öyle büyük bir güç ve iman vardır ki, insanı namaz kılmaya adeta zorlar. Düzenli namaz kılan bir insana yapılabilecek en büyük işkence onu namazdan alıkoymaktır. Namaza alışkın bir insan bunu yapamaz ise neredeyse boğulacak gibi olur. Bunun detayına girmeyelim, zira düzenli namaz kılan hemen hemen herkes bu konuda hemfikirdir. Biz sadece yanlışlığa değinelim. Evet yanlışlık, namazın önemini kavrayamamaktan doğuyor. Namaz dinin direğidir. Dolayısı ile namazın önemini anlatan dini kitapları ve özellikle de bununla ilgili kitapları bol bol okumalıyız. Biz istediğimiz kadar teravih kılalım, bir vakit namazımızı kılmadı isek büyük bir zimmet suçu işlemiş oluruz. (Zimmet, bir çeşit hırsızlık demektir) İmanlı insanlar için bu durum büyük bir ayıptır. Çocuklarımızı namaza alıştırmak, hatta onu sevdirmek en büyük görevlerimizden birisi olmalıdır. Ramazan vesilesi ile Teravih namazına gelen çocuklara güzellikle örnek olmalı ufak tefek yaramazlıklarına göz yummalıyız. Çünkü camiye ve cemaate alışmak özellikle Ramazan aylarında pekiştirilmektedir. Unutmamak gerekir ki 5 vakit farz namazın yerini hiçbir sünnet dolduramaz. Kaldı ki çocuk ruhlu o kadar yetişkin insan var ve namazın kıymetini bildiği halde onu eda edemeyen o kadar gafiller var ki, bu halden herkesin utanması gereklidir. Ülkemizde namaz kılanların sayısı bütün Müslüman ülkelere göre çok azdır. Maalesef 20 civarındadır. Elbette farz olan beş vakit namazı kast ediyorum. Hâlbuki bu oran Müslüman ülkelerde çok daha fazladır. Özellikle Arap ülkelerinde namaz kılanların oranı 90’ın üzerindedir. Peki, bu ayıbımız nereden kaynaklanıyor? Sebebini arz edeyim: Bu ülkede çok Deccal çarpığı denilen İslam düşmanı vardır. Müslüman ismi taşıdığı halde İslam’ın her türlü emrine karşı gelmek bunların öncelikli vazifesidir. Çoğu gayri Müslim kökenli yani dönme olan bu kişiler her fırsatta İslam’a saldırmaktan çekinmezler. Diğer sebep ise tembellik ve cehaletimizdir. Farz olan namazlarımızı kılmayıp sünnet olan teravih namazını kılar ise k böyle musibetlere hazır olmak gerekiyor. Hükümetimizde yanlış bir karar alıp teravih namazını camide kılmayı işte böyle yasaklayabiliyor. Elbette hükümeti eleştirirken kendi hatalarımızı da görmeye çalışmamız gerekiyor. Nursuz pirsiz insani erdemlerden uzak insanlardan kurtulmak istiyor isek yapmamız gereken işlerin başında camiye gitme zorunluluğu vardır. Sadece ramazan ayında ve Cuma namazlarında camiye gider isek büyük bir yanlış yaptığımızı bilmemiz gerekiyor. Günde her beş vakitte müezzinlerin yaptığı çağrıya kulak vermeli felaha ve kurtuluşa koşmalıyız. Elbette ev ve işyerlerimizde de namazlarımızı kılmamız gerekiyor. Lakin cemaatle kılınan namazın sevabı 27 kat daha fazladır. Namaz kıldığımız takdirde ister farkında olalım ister olmayalım bazı üstün değerlere ve ahlaka sahip oluruz. İşte bunlardan sadece bir tanesi şudur: Allah’a secde eden insanlar kula kulluk etmezler. Üç kuruşluk dünya menfaati için zelil olup insanlara yalvarmazlar. Çünkü bilirler ki daima Allah’a yalvarmak gereklidir. Çünkü Allah bir isteğimizi verirse bu bir nimettir. Vermez ise hikmettir. Zira daha iyisini murat etmiştir. İnsanlara ise asla yalvarmamak gerekir. Çünkü verdikleri zaman minnetle vermiş olurlar. Yok eğer bir de vermezler ise bu durum tam bir zillettir, aşağılanmadır. O halde sadece ve sadece Allah’a yalvarmalıdır. Bunun en güzel vesilesi de namazlardır. En güzel mekan camiler ve en güzel vakit ise günde beş defa emredilen namaz zamanıdır, vesselam… Dr. Vehbi KARA  
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.