Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Bediüzzaman Said Nursi’nin Memuriyet Hizmeti

<p>Bedi&uuml;zzaman Said Nursi, Doğuda bir &uuml;niversite kurulması maksadı ile 1907 yılında İstanbul&rsquo;a gelmişti. Medreset&uuml;z Zehra adını verdiği bu eğitim kurumu i&ccedil;in gayret ediyordu. Bu maksatla Van Valisi Tahir Paşa&rsquo;nın mektubu ile birlikte Padişah 2. Abd&uuml;lhamid&rsquo;e m&uuml;racaat etmişti.</p> <p>&ldquo;Şarkı ayağa kaldıracak dindir&rdquo; diyerek manevi değerlerin &ouml;nemine işaret ediyor bu maksatla eğitim kurumlarının a&ccedil;ılması i&ccedil;in b&uuml;y&uuml;k &ccedil;aba sarf ediyordu. İnşa edilmesini arzu ettiği &uuml;niversitede fen ilimleri ile beraber din ilimlerinin de beraber okutulmasını gerekli g&ouml;r&uuml;yordu.</p> <p>Fakat Padişahın &ccedil;evresinde bulunan bazı zatlar, Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ın Abd&uuml;lhamid ile g&ouml;r&uuml;şmesine m&uuml;saade etmeyip dilek&ccedil;esini de işleme sokmadılar. Bu g&ouml;r&uuml;şme arzusunu haddini aşmak olarak g&ouml;ren devlet erkanı &ouml;nce Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ı hapse atar daha sonra da &ldquo;hapisteki insanlara siyasi dersler verebilir&rdquo; endişesi ile daha zararsız bir yer olarak g&ouml;rd&uuml;kleri tımarhaneye g&ouml;nderirler. Doktorun sağlam şeklindeki raporu ile serbest kalan Bedi&uuml;zzaman, bu sefer de başka y&ouml;ntemler kullanılarak etkisizleştirilmeye &ccedil;alışılır.</p> <p>&Uuml;niversite teklifinden vazge&ccedil;sin diye kendisine maaş teklif edilir ve Doğudaki eğitimle ilgili dilek&ccedil;esinin ilerde g&ouml;r&uuml;ş&uuml;leceği s&ouml;ylenir. Hatta ısrarcı olmaması i&ccedil;in bizzat Zaptiye Nazırı Şefik Paşa ricacı olur. Aralarındaki konuşma şu şekilde ge&ccedil;er:</p> <p>Zaptiye Nazırı: &ldquo;Padişah sana sel&acirc;m etmiş, bin kuruş da maaş bağlamış. Sonra da bu maaşı yirmi-otuz lira yapacak&rdquo; der. Bedi&uuml;zzaman cevap verir: &ldquo;Ben maaş dilencisi değilim, bin lira da olsa kabul edemem. Kendim i&ccedil;in gelmedim, milletim i&ccedil;in geldim. Hem de bu bana vermek istediğiniz r&uuml;şvet ve hakk-i s&uuml;k&ucirc;ttur&rdquo;</p> <p>Zaptiye Nazırı: &ldquo;Neticesi vahimdir&rdquo;</p> <p>Bedi&uuml;zzaman: &ldquo;Neticesi deniz olsa geniş bir kabirdir. İdam olunsam bir milletin kalbinde yatacağım. Hem de İstanbul&rsquo;a geldiğim vakit hayatımı r&uuml;şvet getirmişim, ne ederseniz ediniz&rdquo;</p> <p>Zaptiye Nazırı: &ldquo;Senin dilek&ccedil;en ve nesr-ı maarif olan maksadın Meclis-i V&uuml;kel&acirc;&rsquo;da derdest-i tezekk&uuml;rd&uuml;r&rdquo; (Yani Mecliste g&ouml;r&uuml;ş&uuml;lmek &uuml;zere sıraya alınmıştır)</p> <p>Bedi&uuml;zzaman: &ldquo;Acaba maarifi (eğitimi) tehir (geciktirip), maaşı tacil (acele) edersiniz, ne kaide iledir? Menfaat-i şahsiyemi menfaat-i umumiye-i millete tercih ediyorsunuz&rdquo;.</p> <p>İşte Medreset&uuml;z Zehra girişimi maalesef bu şekilde engellenmişti. Bunun &uuml;zerine Bedi&uuml;zzaman, Fatih Camiinin hemen yanında bulunan Şekercihan da bir medreseye yerleşir. Kaldığı odasının &uuml;zerine şu levhayı asar: &ldquo;Burada her m&uuml;şk&uuml;l halledilir, her suale cevap verilir; soru sorulmaz&rdquo;.</p> <p>Bunun &uuml;zerine İstanbul&rsquo;daki meşhur alimler gurup gurup Şerkercihan&rsquo;a gelerek sualler soruyor ve hepsinin de cevaplarını doğru bir şekilde alıyorlardı. İşte M&uuml;sl&uuml;manlar arasında &ccedil;ok az sayıda bulunan &ldquo;Bedi&uuml;zzaman&rdquo; ismi, kendisinin bu &ouml;zelliğinden dolayı verilmiştir.</p> <p>Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ın maksadı g&ouml;steriş yapmak ve kendisini b&uuml;y&uuml;k g&ouml;stermek değildi. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; herkes &ccedil;ok iyi biliyordu ki enaniyet ve kendini beğenmekten, riyak&acirc;rlık diyerek; nefret ederdi. Onun gayesi, o tarihlerde &ccedil;ok k&uuml;&ccedil;&uuml;msenen Şarki Anadolu&rsquo;daki ilim ve irfan derecesini g&ouml;stermek ve &uuml;niversite a&ccedil;ılmasına teşvik etmekti.</p> <p>G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde bu tarihi Şekercihan&rsquo;ın hemen yanında &ldquo;Şekercihan Eğitim K&uuml;lt&uuml;r ve Yardımlaşma Derneği&rdquo; adı altında hayatını Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ın eserlerini neşretmek adına kurulmuş bir sivil toplum &ouml;rg&uuml;t&uuml; bulunmaktadır. Devletten hi&ccedil;bir maddi destek almadan yıllarca iman ve Kuran eğitimi vermeye devam etmektedir.</p> <p>Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ın kimseye karşı minnet etmemesi ve doğru bildiklerini her ortamda dile getirmesi, sırtını belirli makam ve mevkiye dayamış olanları rahatsız etmiştir. Bu nedenle kendilerine pek benzemeyen Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ı yanlış anlamışlardır. H&acirc;lbuki Abd&uuml;lhamid Han&rsquo;ın yapmış olduğu icraatları kendisine yapılan saygısızca tutumlara rağmen daima &ouml;vm&uuml;ş olan Bedi&uuml;zzaman&rsquo;a g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde dahi hala h&uuml;cum edilebilmektedir.</p> <p>Bedi&uuml;zzaman, Sultan Reşat padişah olunca da eski tavrını s&uuml;rd&uuml;rm&uuml;şt&uuml;r.&nbsp; Bu hususla ilgili olarak ilgin&ccedil; bir olayı arz edeyim:</p> <p>Saray&rsquo;da bir t&ouml;ren d&uuml;zenlenmişti. D&ouml;nemin padişahı Sultan Reşat, t&ouml;rene zamanın diğer &acirc;limleriyle birlikte Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ı da davet etmişti.</p> <p>Bedi&uuml;zzaman, bu davete, yerel kıyafetiyle katılmak istemişti. Ayağında &ccedil;izmesi, belinde kuşağı ve han&ccedil;eri, başında da ucunu omuzlarına kadar sarkıttığı sarığı vardı.</p> <p>Mabeyn makamı yani padişahın &ouml;zel kalemi; hi&ccedil; olmazsa bu t&ouml;ren s&uuml;resince diğer &acirc;lim ve hocalar gibi c&uuml;bbe giymesini rica etmiş bu ısrarlar &uuml;zerine, bir c&uuml;bbe giyerek Saray&rsquo;a &ouml;yle gitmişti.</p> <p>Şeyh&uuml;lisl&acirc;m, &acirc;limler, bakanlar, y&uuml;ksek r&uuml;tbeli komutanlar ve &uuml;st d&uuml;zey memurlar &ldquo;sa&ccedil;ak&rdquo; &ouml;peceklerdi. Padişahın oturduğu tahtın yan tarafından ipekten yapılmış bir kumaş sarkıtılmıştı. Sa&ccedil;ak &ouml;pme merasimi başladığında, kimi bu sa&ccedil;ağı, kimi padişahın eteğini &ouml;p&uuml;yor, kimi de baş eğip gerisin geri &ccedil;ekiliyordu.</p> <p>Sıra Bedi&uuml;zzaman&rsquo;a gelmişti. Bedi&uuml;zzaman yerinden &ccedil;ıkmış, dik ve vakur adımlarla y&uuml;r&uuml;yerek Padişahın &ouml;n&uuml;ne kadar geldikten sonra eli g&ouml;ğs&uuml;nde &ldquo;Essel&acirc;m&uuml; aleyk&uuml;m&rdquo; diyerek sel&acirc;m vermiş ve Sultan Reşat&rsquo;ın &ouml;n&uuml;nden ge&ccedil;erek gitmişti.</p> <p>Padişah şaşırmıştı. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; b&ouml;yle bir tavır; eşi benzeri g&ouml;r&uuml;lmemiş bir şeydi. Yanındaki paşaya sorar: &ldquo;Kim bu adam paşa? Beni mahalle muhtarı mı sandı? Ni&ccedil;in b&ouml;yle sel&acirc;m etti?&rdquo;</p> <p>Paşa eli &ouml;n&uuml;nde bağlı bir halde: &ldquo;Efendim, bu z&acirc;tın lakabı Bedi&uuml;zzaman, ismi Said&rsquo;dir. &Ccedil;ok y&uuml;ksek bir ilmi vardır. &Ccedil;ok da izzetlidir. Feleğe baş eğmeyen biridir.&rdquo;</p> <p>Sultan Reşat kısa bir s&uuml;re d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;. Durumu kavramıştı. Zaten &acirc;limlere b&uuml;y&uuml;k saygısı ve sevgisi olan biriydi. B&ouml;yle bir &acirc;lim ise onun daha &ccedil;ok ilgisini &ccedil;ekmiş, takdirini kazanmıştı. Herkesin duyabileceği bir şekilde şunları s&ouml;ylemişti: &ldquo;Ben şimdiye kadar ilmin izzetini koruyan pek az insan g&ouml;rd&uuml;m ve tanıdım. Ger&ccedil;ek &acirc;lim, işte b&ouml;yle olmalıdır.&rdquo;</p> <p>Bu olaydan sonra Bedi&uuml;zzaman&rsquo;la Sultan Reşat samimi iki dost oldu. Hatta Kosava&rsquo;ya ziyaret i&ccedil;in aynı trende yolculuk ettiler. Hatta Medreset&uuml;z Zehra projesi i&ccedil;in belirli bir tahsisat da ayrıldı. Fakat Birinci D&uuml;nya savaşı başlayınca proje temeli atılmasına rağmen yarım kaldı.</p> <p>Bu yazıyı yazmaktan maksat; Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ı devlete d&uuml;şman olarak g&ouml;stermeye &ccedil;alışan bazı tarih&ccedil;ilerin kanaatlerini d&uuml;zeltmek, devlet ve millet i&ccedil;in &ccedil;alışan Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ı daha iyi tanımaktır.</p> <p>İslam ve vatan i&ccedil;in Birinci D&uuml;nya Savaşına G&ouml;n&uuml;ll&uuml; Alay komutanı olarak katılan ve ordu temsilcisi olarak Dar&uuml;l Hikmet il İslamiye azası olmuş Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ın, bu kuruma girişte vermiş olduğu &ouml;zge&ccedil;miş aşağıda olduğu gibidir:</p> <p>&ldquo;Me&rsquo;murin Ve Ketebe Ve M&uuml;stehdemin-İ Devlet-İ Aliyyenin Terc&uuml;me-İ Hallerinin Tahliline Mahsus Varakadır.</p> <p><strong>Sual: 1)</strong>&nbsp;Terc&uuml;me-i hal sahibinin isim ve mahlası ve ş&ouml;hret ve lakabı, bir s&uuml;lale-i ma&rsquo;rufeye mensub ise keyfiyet-i nisbeti, mezhebi, ecnebi ise tabiiyyeti, pederinin isim ve meslek ve ş&ouml;hreti?</p> <p><strong>Cevap: 1)</strong>&nbsp;İsmim Said, ş&ouml;hretim Bedi&uuml;zzaman, pederimin ismi Mirza&rsquo;dır. Bir s&uuml;lale-i ma&rsquo;rufeye nisbetim yoktur. Mezhebim Şafiidir. Devlet-i Aliyyeyi Osmaniye tabiiyyetindeyim.</p> <p><strong>Sual: 2)</strong>&nbsp;Tarih ve mahall-i veladeti?</p> <p><strong>Cevap: 2)</strong>&nbsp;Tarih i veladetim 1293&rsquo;t&uuml;r. Mahall-i veladetim. Bitlis vilayeti dahilinde Hizan kazası m&uuml;lhakatından. İsparit nahiyesinin Nurs Karyesidir.</p> <p><strong>Sual: 3)</strong>&nbsp;Memalik-i Osmaniyye ve ecnebiyyenin resmi ve hususi hangi mekteb ve medreselerinde, yahut muallim-i mahsustan hangi ilim ve fen ve san&rsquo;at ve lisanları ne dereceye kadar tahsil eylediği, şehadetname ve tasdikname ve icazetname alıp almadığı, almış ise tarihleri. Hangi lisanlarla kitabet yahut yalnız tekell&uuml;m ettiği tab ve neşrolunmuş eser ve telifi var ise neye dair olup ne zaman ve nerede tab ve neşrolduğu ihtiraati fenniyye ve hususat-ı saireye dair bir imtiyaz ve ruhsatı haiz ise mahiyeti bir memuriyete ait intihabname veya ehliyetnamesi varsa o me&rsquo;muriyetin ka&ccedil;ıncı sınıfı i&ccedil;in hangi mabalden ne tarihte verildiği?</p> <p><strong>Cevap: 3)</strong>&nbsp;Bidayet-i tahsilimde mezkur İsparit nahiyesinde biraderim nezdinde mebadi-i ulumu iki sene kadar okudum. Sonra Erzurum&rsquo;a tabi Bayezit kasabasında Şeyh Muhammed Celali hazretlerinin halka-i tedrisinde tederr&uuml;s-&uuml; mutad olan d&uuml;rusu bi&rsquo;l-ikmal itmam-ı n&uuml;sah eyledim. Harb-ı hazırın ilanı &uuml;zere g&ouml;n&uuml;ll&uuml; olarak alay kumandanı namıyla harbe iştirak eyledim. Bitlis&rsquo;te Ruslara esir d&uuml;şt&uuml;m. Esaretten firar ederek İstanbul&rsquo;a geldim. Bidayete-i teşekk&uuml;l&uuml;nden beri Dar-&uuml;l Hikmet-il İslamiye&rsquo;de aza olarak bulunuyorum. M&uuml;şar&uuml;n ileyh Muhammed Celali Efendi hazretlerinden almış olduğum icazetnameyi zaman-ı esaretimde zayi eyledim. On yedi adet te&rsquo;lifatım vardır. Birinci Arabiy&uuml;&rsquo;l-ibare olarak te&rsquo;lif gerdem olan İşarat-&uuml;l İ&rsquo;caz nam tefsir-i şerif ve mantıkta Talikat ve Kızıl İ&rsquo;caz nam risalelerle El Hutbet-&uuml;ş Şamiye nam risale-i Arabi&hellip; Nokta, Şuaat, S&uuml;nuhat, M&uuml;nazarat, Muhakemat, Tuluat, Lemaat, Rumuz, İşaret, Hutuvat-ı Sitte, İki Musibetin Şehadetnamesi ve Hakikat &Ccedil;ekirdekleri gibi diğer te&rsquo;lifatım T&uuml;rkiyy&rsquo;&uuml;l-ibaredir. Te&rsquo;lifatımın ekserisi irşad-ı M&uuml;slimin ve ikaz-ı gafilin i&ccedil;in yazılmış m&uuml;nebbihattandır. T&uuml;rk ve K&uuml;rd lisanıyla tekell&uuml;m ettiğim gibi Arabi ve Farisi lisanlarıyla yazar ve okurum.</p> <p>Te&rsquo;lifatımdan Rumuz, İşarat, Hutuvat-ı Sitte, İki Musibetin Şehadetnamesi, El Hutbet-&uuml;ş Şamiye, M&uuml;nazarat, Muhakemat ve Talikat&rsquo;ın n&uuml;shaları kalmamıştır. İhtiraat-ı fenniye ve hususat-ı saire dair bir imtiyaz ve ruhsatı haiz değilim.</p> <p><strong>Sual: 4)</strong>&nbsp;Evvelce hizmet-i devlete dahil olup da hen&uuml;z terc&uuml;me-i hal varakası vermemiş olanların muvazzaf veya m&uuml;lazim olarak ne tarihte ve nerede dahil olduğu ve sırasıyla nasıl me&rsquo;muriyetlere hangi tarihlerde tayin olunup ne miktar maaş veya &uuml;cret ve aidat aldığı, her me&rsquo;muriyette ne zaman ifa-yı vazifeye ve istifa-yı maaşa m&uuml;başeret edip o maaşın ne vakte kadar ahzeylediği arada mazul kalmış ise m&uuml;ddeti ve mazuliyet maaşı almış ise miktarı me&rsquo;muriyet ve mazuliyetinde muhassesatınca daimi ve muvakkat zamaim ve tenzilat olup olmadığı, ne r&uuml;tbe ve nişan ve madalyaları hangi tarihlerde ihraz eylediği ecnebi nişan ve madalyaları varsa ne sebeble ve ne zaman verildiği hidemat-ı gayr-ı resmiyede bulunmuş ve me&rsquo;muriyet-i mahsusa ile bir tarafa i&rsquo;zam kılınmış ise keyfiyeti?</p> <p><strong>Cevap 4)</strong>&nbsp;G&ouml;n&uuml;ll&uuml; ve bir hizmet-i m&uuml;ftehire olarak harb-ı umumi ilanı esnasında evvela alay m&uuml;ft&uuml;s&uuml; namıyla ordu-yu humayuna dahil olup saniyen alay kumandanı vazifesini ifa etmekte iken Bitlis&rsquo;te Ruslara esir d&uuml;şt&uuml;m. Bu hizmetlerim hep fahri idi. Yalnız esaretten avdetimde İstanbul&rsquo;a geldiğimde Harbiye Nezareti ikramiye olarak bana &uuml;&ccedil; ay ellişer liradan y&uuml;z elli lira verdi. Bir adet harb madalyası vardır. Başka r&uuml;tbe ve nişanım yoktur. Ecnebi nişan ve madalyam yoktur. 26/Şevval/1334 tarihli irade-i seniye ile ve beş bin kuruş maaşla Dar-&uuml;l Hikmet-il İslamiye azalığına tayin ve 18/Zilkade/1336 tarihli İrade-i Seniye mucibince (mahre&ccedil;) payesiyle taltif olundum.</p> <p><strong>Sual: 5)</strong>&nbsp;Bulunduğu me&rsquo;muriyetlerden infisalı vuku bulmuş ise esbab-ı hakikiyesi ve bilahare cevaz-ı istihdam kararı alıp alamadığı, gerek bunlardan ve gerek vazife-i me&rsquo;muriyetine taalluk etmiyen ahvalden dolayı taht-ı muhakemeye alınmış ise neticede ne h&uuml;k&uuml;m sadır olduğu ve ceza g&ouml;r&uuml;p g&ouml;rmediği?</p> <p><strong>Cevap: 5)</strong>&nbsp;Şimdiye kadar hi&ccedil;bir ve&ccedil;hile taht-ı muhakemeye alınmadım. Diğer suallere cevaptan veresteyim.</p> <p>17/Teşrin-i evvel/1337&nbsp; Dar-&uuml;l Hikmet-il İslamiye azasından Bedi&uuml;zzaman Said&rdquo;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Dr. Vehbi KARA&nbsp;</p> <p>&nbsp;</p>
Ekleme Tarihi: 17 Nisan 2020 - Cuma

Bediüzzaman Said Nursi’nin Memuriyet Hizmeti

<p>Bedi&uuml;zzaman Said Nursi, Doğuda bir &uuml;niversite kurulması maksadı ile 1907 yılında İstanbul&rsquo;a gelmişti. Medreset&uuml;z Zehra adını verdiği bu eğitim kurumu i&ccedil;in gayret ediyordu. Bu maksatla Van Valisi Tahir Paşa&rsquo;nın mektubu ile birlikte Padişah 2. Abd&uuml;lhamid&rsquo;e m&uuml;racaat etmişti.</p> <p>&ldquo;Şarkı ayağa kaldıracak dindir&rdquo; diyerek manevi değerlerin &ouml;nemine işaret ediyor bu maksatla eğitim kurumlarının a&ccedil;ılması i&ccedil;in b&uuml;y&uuml;k &ccedil;aba sarf ediyordu. İnşa edilmesini arzu ettiği &uuml;niversitede fen ilimleri ile beraber din ilimlerinin de beraber okutulmasını gerekli g&ouml;r&uuml;yordu.</p> <p>Fakat Padişahın &ccedil;evresinde bulunan bazı zatlar, Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ın Abd&uuml;lhamid ile g&ouml;r&uuml;şmesine m&uuml;saade etmeyip dilek&ccedil;esini de işleme sokmadılar. Bu g&ouml;r&uuml;şme arzusunu haddini aşmak olarak g&ouml;ren devlet erkanı &ouml;nce Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ı hapse atar daha sonra da &ldquo;hapisteki insanlara siyasi dersler verebilir&rdquo; endişesi ile daha zararsız bir yer olarak g&ouml;rd&uuml;kleri tımarhaneye g&ouml;nderirler. Doktorun sağlam şeklindeki raporu ile serbest kalan Bedi&uuml;zzaman, bu sefer de başka y&ouml;ntemler kullanılarak etkisizleştirilmeye &ccedil;alışılır.</p> <p>&Uuml;niversite teklifinden vazge&ccedil;sin diye kendisine maaş teklif edilir ve Doğudaki eğitimle ilgili dilek&ccedil;esinin ilerde g&ouml;r&uuml;ş&uuml;leceği s&ouml;ylenir. Hatta ısrarcı olmaması i&ccedil;in bizzat Zaptiye Nazırı Şefik Paşa ricacı olur. Aralarındaki konuşma şu şekilde ge&ccedil;er:</p> <p>Zaptiye Nazırı: &ldquo;Padişah sana sel&acirc;m etmiş, bin kuruş da maaş bağlamış. Sonra da bu maaşı yirmi-otuz lira yapacak&rdquo; der. Bedi&uuml;zzaman cevap verir: &ldquo;Ben maaş dilencisi değilim, bin lira da olsa kabul edemem. Kendim i&ccedil;in gelmedim, milletim i&ccedil;in geldim. Hem de bu bana vermek istediğiniz r&uuml;şvet ve hakk-i s&uuml;k&ucirc;ttur&rdquo;</p> <p>Zaptiye Nazırı: &ldquo;Neticesi vahimdir&rdquo;</p> <p>Bedi&uuml;zzaman: &ldquo;Neticesi deniz olsa geniş bir kabirdir. İdam olunsam bir milletin kalbinde yatacağım. Hem de İstanbul&rsquo;a geldiğim vakit hayatımı r&uuml;şvet getirmişim, ne ederseniz ediniz&rdquo;</p> <p>Zaptiye Nazırı: &ldquo;Senin dilek&ccedil;en ve nesr-ı maarif olan maksadın Meclis-i V&uuml;kel&acirc;&rsquo;da derdest-i tezekk&uuml;rd&uuml;r&rdquo; (Yani Mecliste g&ouml;r&uuml;ş&uuml;lmek &uuml;zere sıraya alınmıştır)</p> <p>Bedi&uuml;zzaman: &ldquo;Acaba maarifi (eğitimi) tehir (geciktirip), maaşı tacil (acele) edersiniz, ne kaide iledir? Menfaat-i şahsiyemi menfaat-i umumiye-i millete tercih ediyorsunuz&rdquo;.</p> <p>İşte Medreset&uuml;z Zehra girişimi maalesef bu şekilde engellenmişti. Bunun &uuml;zerine Bedi&uuml;zzaman, Fatih Camiinin hemen yanında bulunan Şekercihan da bir medreseye yerleşir. Kaldığı odasının &uuml;zerine şu levhayı asar: &ldquo;Burada her m&uuml;şk&uuml;l halledilir, her suale cevap verilir; soru sorulmaz&rdquo;.</p> <p>Bunun &uuml;zerine İstanbul&rsquo;daki meşhur alimler gurup gurup Şerkercihan&rsquo;a gelerek sualler soruyor ve hepsinin de cevaplarını doğru bir şekilde alıyorlardı. İşte M&uuml;sl&uuml;manlar arasında &ccedil;ok az sayıda bulunan &ldquo;Bedi&uuml;zzaman&rdquo; ismi, kendisinin bu &ouml;zelliğinden dolayı verilmiştir.</p> <p>Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ın maksadı g&ouml;steriş yapmak ve kendisini b&uuml;y&uuml;k g&ouml;stermek değildi. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; herkes &ccedil;ok iyi biliyordu ki enaniyet ve kendini beğenmekten, riyak&acirc;rlık diyerek; nefret ederdi. Onun gayesi, o tarihlerde &ccedil;ok k&uuml;&ccedil;&uuml;msenen Şarki Anadolu&rsquo;daki ilim ve irfan derecesini g&ouml;stermek ve &uuml;niversite a&ccedil;ılmasına teşvik etmekti.</p> <p>G&uuml;n&uuml;m&uuml;zde bu tarihi Şekercihan&rsquo;ın hemen yanında &ldquo;Şekercihan Eğitim K&uuml;lt&uuml;r ve Yardımlaşma Derneği&rdquo; adı altında hayatını Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ın eserlerini neşretmek adına kurulmuş bir sivil toplum &ouml;rg&uuml;t&uuml; bulunmaktadır. Devletten hi&ccedil;bir maddi destek almadan yıllarca iman ve Kuran eğitimi vermeye devam etmektedir.</p> <p>Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ın kimseye karşı minnet etmemesi ve doğru bildiklerini her ortamda dile getirmesi, sırtını belirli makam ve mevkiye dayamış olanları rahatsız etmiştir. Bu nedenle kendilerine pek benzemeyen Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ı yanlış anlamışlardır. H&acirc;lbuki Abd&uuml;lhamid Han&rsquo;ın yapmış olduğu icraatları kendisine yapılan saygısızca tutumlara rağmen daima &ouml;vm&uuml;ş olan Bedi&uuml;zzaman&rsquo;a g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde dahi hala h&uuml;cum edilebilmektedir.</p> <p>Bedi&uuml;zzaman, Sultan Reşat padişah olunca da eski tavrını s&uuml;rd&uuml;rm&uuml;şt&uuml;r.&nbsp; Bu hususla ilgili olarak ilgin&ccedil; bir olayı arz edeyim:</p> <p>Saray&rsquo;da bir t&ouml;ren d&uuml;zenlenmişti. D&ouml;nemin padişahı Sultan Reşat, t&ouml;rene zamanın diğer &acirc;limleriyle birlikte Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ı da davet etmişti.</p> <p>Bedi&uuml;zzaman, bu davete, yerel kıyafetiyle katılmak istemişti. Ayağında &ccedil;izmesi, belinde kuşağı ve han&ccedil;eri, başında da ucunu omuzlarına kadar sarkıttığı sarığı vardı.</p> <p>Mabeyn makamı yani padişahın &ouml;zel kalemi; hi&ccedil; olmazsa bu t&ouml;ren s&uuml;resince diğer &acirc;lim ve hocalar gibi c&uuml;bbe giymesini rica etmiş bu ısrarlar &uuml;zerine, bir c&uuml;bbe giyerek Saray&rsquo;a &ouml;yle gitmişti.</p> <p>Şeyh&uuml;lisl&acirc;m, &acirc;limler, bakanlar, y&uuml;ksek r&uuml;tbeli komutanlar ve &uuml;st d&uuml;zey memurlar &ldquo;sa&ccedil;ak&rdquo; &ouml;peceklerdi. Padişahın oturduğu tahtın yan tarafından ipekten yapılmış bir kumaş sarkıtılmıştı. Sa&ccedil;ak &ouml;pme merasimi başladığında, kimi bu sa&ccedil;ağı, kimi padişahın eteğini &ouml;p&uuml;yor, kimi de baş eğip gerisin geri &ccedil;ekiliyordu.</p> <p>Sıra Bedi&uuml;zzaman&rsquo;a gelmişti. Bedi&uuml;zzaman yerinden &ccedil;ıkmış, dik ve vakur adımlarla y&uuml;r&uuml;yerek Padişahın &ouml;n&uuml;ne kadar geldikten sonra eli g&ouml;ğs&uuml;nde &ldquo;Essel&acirc;m&uuml; aleyk&uuml;m&rdquo; diyerek sel&acirc;m vermiş ve Sultan Reşat&rsquo;ın &ouml;n&uuml;nden ge&ccedil;erek gitmişti.</p> <p>Padişah şaşırmıştı. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; b&ouml;yle bir tavır; eşi benzeri g&ouml;r&uuml;lmemiş bir şeydi. Yanındaki paşaya sorar: &ldquo;Kim bu adam paşa? Beni mahalle muhtarı mı sandı? Ni&ccedil;in b&ouml;yle sel&acirc;m etti?&rdquo;</p> <p>Paşa eli &ouml;n&uuml;nde bağlı bir halde: &ldquo;Efendim, bu z&acirc;tın lakabı Bedi&uuml;zzaman, ismi Said&rsquo;dir. &Ccedil;ok y&uuml;ksek bir ilmi vardır. &Ccedil;ok da izzetlidir. Feleğe baş eğmeyen biridir.&rdquo;</p> <p>Sultan Reşat kısa bir s&uuml;re d&uuml;ş&uuml;nd&uuml;. Durumu kavramıştı. Zaten &acirc;limlere b&uuml;y&uuml;k saygısı ve sevgisi olan biriydi. B&ouml;yle bir &acirc;lim ise onun daha &ccedil;ok ilgisini &ccedil;ekmiş, takdirini kazanmıştı. Herkesin duyabileceği bir şekilde şunları s&ouml;ylemişti: &ldquo;Ben şimdiye kadar ilmin izzetini koruyan pek az insan g&ouml;rd&uuml;m ve tanıdım. Ger&ccedil;ek &acirc;lim, işte b&ouml;yle olmalıdır.&rdquo;</p> <p>Bu olaydan sonra Bedi&uuml;zzaman&rsquo;la Sultan Reşat samimi iki dost oldu. Hatta Kosava&rsquo;ya ziyaret i&ccedil;in aynı trende yolculuk ettiler. Hatta Medreset&uuml;z Zehra projesi i&ccedil;in belirli bir tahsisat da ayrıldı. Fakat Birinci D&uuml;nya savaşı başlayınca proje temeli atılmasına rağmen yarım kaldı.</p> <p>Bu yazıyı yazmaktan maksat; Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ı devlete d&uuml;şman olarak g&ouml;stermeye &ccedil;alışan bazı tarih&ccedil;ilerin kanaatlerini d&uuml;zeltmek, devlet ve millet i&ccedil;in &ccedil;alışan Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ı daha iyi tanımaktır.</p> <p>İslam ve vatan i&ccedil;in Birinci D&uuml;nya Savaşına G&ouml;n&uuml;ll&uuml; Alay komutanı olarak katılan ve ordu temsilcisi olarak Dar&uuml;l Hikmet il İslamiye azası olmuş Bedi&uuml;zzaman&rsquo;ın, bu kuruma girişte vermiş olduğu &ouml;zge&ccedil;miş aşağıda olduğu gibidir:</p> <p>&ldquo;Me&rsquo;murin Ve Ketebe Ve M&uuml;stehdemin-İ Devlet-İ Aliyyenin Terc&uuml;me-İ Hallerinin Tahliline Mahsus Varakadır.</p> <p><strong>Sual: 1)</strong>&nbsp;Terc&uuml;me-i hal sahibinin isim ve mahlası ve ş&ouml;hret ve lakabı, bir s&uuml;lale-i ma&rsquo;rufeye mensub ise keyfiyet-i nisbeti, mezhebi, ecnebi ise tabiiyyeti, pederinin isim ve meslek ve ş&ouml;hreti?</p> <p><strong>Cevap: 1)</strong>&nbsp;İsmim Said, ş&ouml;hretim Bedi&uuml;zzaman, pederimin ismi Mirza&rsquo;dır. Bir s&uuml;lale-i ma&rsquo;rufeye nisbetim yoktur. Mezhebim Şafiidir. Devlet-i Aliyyeyi Osmaniye tabiiyyetindeyim.</p> <p><strong>Sual: 2)</strong>&nbsp;Tarih ve mahall-i veladeti?</p> <p><strong>Cevap: 2)</strong>&nbsp;Tarih i veladetim 1293&rsquo;t&uuml;r. Mahall-i veladetim. Bitlis vilayeti dahilinde Hizan kazası m&uuml;lhakatından. İsparit nahiyesinin Nurs Karyesidir.</p> <p><strong>Sual: 3)</strong>&nbsp;Memalik-i Osmaniyye ve ecnebiyyenin resmi ve hususi hangi mekteb ve medreselerinde, yahut muallim-i mahsustan hangi ilim ve fen ve san&rsquo;at ve lisanları ne dereceye kadar tahsil eylediği, şehadetname ve tasdikname ve icazetname alıp almadığı, almış ise tarihleri. Hangi lisanlarla kitabet yahut yalnız tekell&uuml;m ettiği tab ve neşrolunmuş eser ve telifi var ise neye dair olup ne zaman ve nerede tab ve neşrolduğu ihtiraati fenniyye ve hususat-ı saireye dair bir imtiyaz ve ruhsatı haiz ise mahiyeti bir memuriyete ait intihabname veya ehliyetnamesi varsa o me&rsquo;muriyetin ka&ccedil;ıncı sınıfı i&ccedil;in hangi mabalden ne tarihte verildiği?</p> <p><strong>Cevap: 3)</strong>&nbsp;Bidayet-i tahsilimde mezkur İsparit nahiyesinde biraderim nezdinde mebadi-i ulumu iki sene kadar okudum. Sonra Erzurum&rsquo;a tabi Bayezit kasabasında Şeyh Muhammed Celali hazretlerinin halka-i tedrisinde tederr&uuml;s-&uuml; mutad olan d&uuml;rusu bi&rsquo;l-ikmal itmam-ı n&uuml;sah eyledim. Harb-ı hazırın ilanı &uuml;zere g&ouml;n&uuml;ll&uuml; olarak alay kumandanı namıyla harbe iştirak eyledim. Bitlis&rsquo;te Ruslara esir d&uuml;şt&uuml;m. Esaretten firar ederek İstanbul&rsquo;a geldim. Bidayete-i teşekk&uuml;l&uuml;nden beri Dar-&uuml;l Hikmet-il İslamiye&rsquo;de aza olarak bulunuyorum. M&uuml;şar&uuml;n ileyh Muhammed Celali Efendi hazretlerinden almış olduğum icazetnameyi zaman-ı esaretimde zayi eyledim. On yedi adet te&rsquo;lifatım vardır. Birinci Arabiy&uuml;&rsquo;l-ibare olarak te&rsquo;lif gerdem olan İşarat-&uuml;l İ&rsquo;caz nam tefsir-i şerif ve mantıkta Talikat ve Kızıl İ&rsquo;caz nam risalelerle El Hutbet-&uuml;ş Şamiye nam risale-i Arabi&hellip; Nokta, Şuaat, S&uuml;nuhat, M&uuml;nazarat, Muhakemat, Tuluat, Lemaat, Rumuz, İşaret, Hutuvat-ı Sitte, İki Musibetin Şehadetnamesi ve Hakikat &Ccedil;ekirdekleri gibi diğer te&rsquo;lifatım T&uuml;rkiyy&rsquo;&uuml;l-ibaredir. Te&rsquo;lifatımın ekserisi irşad-ı M&uuml;slimin ve ikaz-ı gafilin i&ccedil;in yazılmış m&uuml;nebbihattandır. T&uuml;rk ve K&uuml;rd lisanıyla tekell&uuml;m ettiğim gibi Arabi ve Farisi lisanlarıyla yazar ve okurum.</p> <p>Te&rsquo;lifatımdan Rumuz, İşarat, Hutuvat-ı Sitte, İki Musibetin Şehadetnamesi, El Hutbet-&uuml;ş Şamiye, M&uuml;nazarat, Muhakemat ve Talikat&rsquo;ın n&uuml;shaları kalmamıştır. İhtiraat-ı fenniye ve hususat-ı saire dair bir imtiyaz ve ruhsatı haiz değilim.</p> <p><strong>Sual: 4)</strong>&nbsp;Evvelce hizmet-i devlete dahil olup da hen&uuml;z terc&uuml;me-i hal varakası vermemiş olanların muvazzaf veya m&uuml;lazim olarak ne tarihte ve nerede dahil olduğu ve sırasıyla nasıl me&rsquo;muriyetlere hangi tarihlerde tayin olunup ne miktar maaş veya &uuml;cret ve aidat aldığı, her me&rsquo;muriyette ne zaman ifa-yı vazifeye ve istifa-yı maaşa m&uuml;başeret edip o maaşın ne vakte kadar ahzeylediği arada mazul kalmış ise m&uuml;ddeti ve mazuliyet maaşı almış ise miktarı me&rsquo;muriyet ve mazuliyetinde muhassesatınca daimi ve muvakkat zamaim ve tenzilat olup olmadığı, ne r&uuml;tbe ve nişan ve madalyaları hangi tarihlerde ihraz eylediği ecnebi nişan ve madalyaları varsa ne sebeble ve ne zaman verildiği hidemat-ı gayr-ı resmiyede bulunmuş ve me&rsquo;muriyet-i mahsusa ile bir tarafa i&rsquo;zam kılınmış ise keyfiyeti?</p> <p><strong>Cevap 4)</strong>&nbsp;G&ouml;n&uuml;ll&uuml; ve bir hizmet-i m&uuml;ftehire olarak harb-ı umumi ilanı esnasında evvela alay m&uuml;ft&uuml;s&uuml; namıyla ordu-yu humayuna dahil olup saniyen alay kumandanı vazifesini ifa etmekte iken Bitlis&rsquo;te Ruslara esir d&uuml;şt&uuml;m. Bu hizmetlerim hep fahri idi. Yalnız esaretten avdetimde İstanbul&rsquo;a geldiğimde Harbiye Nezareti ikramiye olarak bana &uuml;&ccedil; ay ellişer liradan y&uuml;z elli lira verdi. Bir adet harb madalyası vardır. Başka r&uuml;tbe ve nişanım yoktur. Ecnebi nişan ve madalyam yoktur. 26/Şevval/1334 tarihli irade-i seniye ile ve beş bin kuruş maaşla Dar-&uuml;l Hikmet-il İslamiye azalığına tayin ve 18/Zilkade/1336 tarihli İrade-i Seniye mucibince (mahre&ccedil;) payesiyle taltif olundum.</p> <p><strong>Sual: 5)</strong>&nbsp;Bulunduğu me&rsquo;muriyetlerden infisalı vuku bulmuş ise esbab-ı hakikiyesi ve bilahare cevaz-ı istihdam kararı alıp alamadığı, gerek bunlardan ve gerek vazife-i me&rsquo;muriyetine taalluk etmiyen ahvalden dolayı taht-ı muhakemeye alınmış ise neticede ne h&uuml;k&uuml;m sadır olduğu ve ceza g&ouml;r&uuml;p g&ouml;rmediği?</p> <p><strong>Cevap: 5)</strong>&nbsp;Şimdiye kadar hi&ccedil;bir ve&ccedil;hile taht-ı muhakemeye alınmadım. Diğer suallere cevaptan veresteyim.</p> <p>17/Teşrin-i evvel/1337&nbsp; Dar-&uuml;l Hikmet-il İslamiye azasından Bedi&uuml;zzaman Said&rdquo;</p> <p>&nbsp;</p> <p>Dr. Vehbi KARA&nbsp;</p> <p>&nbsp;</p>
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.