Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Büyük balık küçük balığı yutar felsefesi

Büyük balık küçük balığı yutar felsefesi İnsanoğlu, İkinci Dünya Savaşının sona ermesi ile birlikte korkunç bir sonuçla karşılaşmıştı. Çoğu masum çocuklardan, yaşlı ve kadınlardan meydana gelen 60 milyon insan öldürülmüştü. Birinci Dünya Savaşında kullanılan biyolojik ve kimyasal silahlara ilave olarak bu savaşta termo nükleer silahlar da kullanılmıştı. Kitlesel imha araçlarının da kullanıldığı utanç verici dünya savaşlarının kökenine baktığımızda; Batı dünyasının vahşi yüzünün saklandığını rahatlıkla görebiliriz. İşte şimdi de bu savaşlara benzer bir durum hem de aynı topraklarda yeniden devam ediyor. Bütün dünyanın gözü önünde sivil insanların acımasızca öldürüldüğü vahşi ve kirli bir savaş Ukrayna’da ikinci haftasına girmiştir. Ne ilginçtir ki bundan kısa bir süre önce Rusya’nın bombardıman uçakları Şam’ın hemen yakınında Doğu Guta’da ve Halep’te sivillere karşı daha acımasız bir cinayet işlemişti. Nedense bütün dünya bu Müslüman soykırımına engel olmayıp seyirci kalmıştı. Şimdi ise bütün insanlık ayağa kalkmış bir şekilde Rusya’yı durdurmaya çalışıyor. İşte yaşanan bu cinayetlerin kaynağına inmeye çalışarak gerçek suçluları bulup ortaya çıkarmaya çalışacağız. Bu vahşi ve acımasız cinayetlerin kaynağı; Yunan ve Roma felsefesinin günümüz yansıması olan Batı kültürüdür. Zira “büyük balık daima küçük balığı yutar” diyerek yapılan her türlü zulmü meşrulaştırmaya çalışırlar. Bu kültürün mimarları, savaşların acımasız yıkımlarını dahi görmek istememektedirler. Peki, nasıl oluyor da küçücük çocukları dahi acımasızca katleden bu vahşi anlayış hâlâ devam ediyor? Ayrıca savaşlarda açıkça gördüğümüz bu yıkım, ilânihaye böyle devam edecek mi? Batı emperyalizminin kana doymak bilmeyen vahşi felsefesini sorgulayarak sorularımıza cevap bulabiliriz. Burada tahrif etmeye çalıştıkları İslam’ın değerlerini ortaya koyup cilalandırdıkları Batı felsefesinin esaslarını gün yüzüne çıkarmaya çalışalım. Zira bu sayede savaşın gerçek sebepleri de ortaya çıkacaktır. Umulur ki; bütün olayları ve savaşları materyalist bakış açısıyla değerlendiren siyaset bilimcilerin bir parça gözü açılmış olsun. Batı felsefesi; beş menfi ve olumsuz esas üzerine kurulmuştur. Bu zalim ve acımasız anlayışa göre “hakkın üstünlüğü” yerine daima “kuvvetli olanın haklı olduğunu” öne süren bir kural vardır. Sonra her türlü işin ucunda bir menfaat olması gerekir. Menfaat olmadan bir işe kalkışmak örneğin yardımlaşma; bunlara göre akılsızlıktır. Kurmuş oldukları zalim ve acımasız devletlerin ayakta kalması için güçlü bir orduya ve bu ordunun silahlarını geliştirmek için devamlı surette savaşmak gerektiğine inanırlar. Çünkü savaş olmadan zulme sebep olan güçlerini korumaları ve sömürdükleri insanları elde tutmaları imkânsızdır. Kendi ülkeleri içindeki düzeni; ırkçılık bağı ile sürdürmeye çalışırlar. Yaşamaya hakkı olanların kendi üstün ırkından olmasını, yok eğer bu mümkün değilse güçlü olan ırkın hegemonyası altında yaşamak gerektiğini bütün herkese utanmadan belletmeye çalışırlar. İşte bizde de benzer şekilde yürütmeye çalıştıkları “ulus devlet” kavramının adı altında yatan itici güç; bu ırkçılıktır. Batı felsefesinin bir başka gayesi ise bitmek tükenmek bilmeyen heves ve arzuları tatmin etmektir. Bu heves ve arzular bazen insanlık dışı bir şekil alabilir. Bu nedenle cinsel sapkınlık da dâhil olmak üzere adeta bir hayvan gibi yaşamayı göze alacak kadar iğrençleşebilirler. Bundan 1443 yıl önce Hazreti Muhammed (asm) ile gönderilen İslamiyet dininde ise bu olumsuz esaslar yerine insanlığın onurunu kurtaracak müspet ve olumlu kaideler getirilmiştir. Bunların en önemlisi ise “kuvvetli olmak yerine haklı olmayı” ilke edinmesi ve haklı olanın isterse karşısındaki padişah olsun; haksız olanın önünde ezilmemesidir. İslam medeniyetinin maksadı ise Allah rızasını kazanmak için faziletli bir insan olmaya çalışmaktır. Bir Müslüman şahsi menfaatinden çok toplumun menfaatini önemser. Çünkü karşılığını kısa bir dünya hayatında almak yerine sonsuz bir hayatta görmek ister. İslam dini savaşmayı ve insan öldürmeyi reddeder. Ancak kendisine saldırıp İslam’ı ortadan kaldırmak isteyenlere karşı cihat etmeyi kabul eder. Kimsenin Müslüman olmasını dayatmaz. “Dinde zorlama yoktur” ayeti, Allah’ın bir emridir. Müslüman olmayanın cezasını ancak Allah verecektir. Müslüman dahi olsa hiç bir insana bu yetki verilmemiştir. İslam dini, insan öldürmeyi en büyük günahlardan sayar. Savaşmak yerine ticaret ve sanat gibi insanların daha rahat ve kolay yaşamasına yarayan yardımlaşmayı ileri sürer. Toplum içindeki rabıtası ise asla ırkçılık değildir. Cahiliye âdeti olarak gördüğü ırkçılığı reddeder. Bunun yerine kardeşliği esas alır. Çünkü her insanın Allah’ın kulu olduğunu bildiği için bütün insanlara karşı sevgi besler. İslam kelimesinde olduğu gibi barış, esenlik, mutluluk ve huzuru önemser. İslâmiyet’in insanlara kazandırdığı en güçlü duygulardan bir tanesi; ruhun ulvî hislerini besleyerek insanı olgunlaştırmak ve ahlâkî erdemlere eriştirmektir. Bu sayede nefsin, hevâ ve hevesin tecavüzlerine mâni olmaya çalışır, vesselam… Dr. Vehbi Kara
Ekleme Tarihi: 08 Mart 2022 - Salı

Büyük balık küçük balığı yutar felsefesi

Büyük balık küçük balığı yutar felsefesi İnsanoğlu, İkinci Dünya Savaşının sona ermesi ile birlikte korkunç bir sonuçla karşılaşmıştı. Çoğu masum çocuklardan, yaşlı ve kadınlardan meydana gelen 60 milyon insan öldürülmüştü. Birinci Dünya Savaşında kullanılan biyolojik ve kimyasal silahlara ilave olarak bu savaşta termo nükleer silahlar da kullanılmıştı. Kitlesel imha araçlarının da kullanıldığı utanç verici dünya savaşlarının kökenine baktığımızda; Batı dünyasının vahşi yüzünün saklandığını rahatlıkla görebiliriz. İşte şimdi de bu savaşlara benzer bir durum hem de aynı topraklarda yeniden devam ediyor. Bütün dünyanın gözü önünde sivil insanların acımasızca öldürüldüğü vahşi ve kirli bir savaş Ukrayna’da ikinci haftasına girmiştir. Ne ilginçtir ki bundan kısa bir süre önce Rusya’nın bombardıman uçakları Şam’ın hemen yakınında Doğu Guta’da ve Halep’te sivillere karşı daha acımasız bir cinayet işlemişti. Nedense bütün dünya bu Müslüman soykırımına engel olmayıp seyirci kalmıştı. Şimdi ise bütün insanlık ayağa kalkmış bir şekilde Rusya’yı durdurmaya çalışıyor. İşte yaşanan bu cinayetlerin kaynağına inmeye çalışarak gerçek suçluları bulup ortaya çıkarmaya çalışacağız. Bu vahşi ve acımasız cinayetlerin kaynağı; Yunan ve Roma felsefesinin günümüz yansıması olan Batı kültürüdür. Zira “büyük balık daima küçük balığı yutar” diyerek yapılan her türlü zulmü meşrulaştırmaya çalışırlar. Bu kültürün mimarları, savaşların acımasız yıkımlarını dahi görmek istememektedirler. Peki, nasıl oluyor da küçücük çocukları dahi acımasızca katleden bu vahşi anlayış hâlâ devam ediyor? Ayrıca savaşlarda açıkça gördüğümüz bu yıkım, ilânihaye böyle devam edecek mi? Batı emperyalizminin kana doymak bilmeyen vahşi felsefesini sorgulayarak sorularımıza cevap bulabiliriz. Burada tahrif etmeye çalıştıkları İslam’ın değerlerini ortaya koyup cilalandırdıkları Batı felsefesinin esaslarını gün yüzüne çıkarmaya çalışalım. Zira bu sayede savaşın gerçek sebepleri de ortaya çıkacaktır. Umulur ki; bütün olayları ve savaşları materyalist bakış açısıyla değerlendiren siyaset bilimcilerin bir parça gözü açılmış olsun. Batı felsefesi; beş menfi ve olumsuz esas üzerine kurulmuştur. Bu zalim ve acımasız anlayışa göre “hakkın üstünlüğü” yerine daima “kuvvetli olanın haklı olduğunu” öne süren bir kural vardır. Sonra her türlü işin ucunda bir menfaat olması gerekir. Menfaat olmadan bir işe kalkışmak örneğin yardımlaşma; bunlara göre akılsızlıktır. Kurmuş oldukları zalim ve acımasız devletlerin ayakta kalması için güçlü bir orduya ve bu ordunun silahlarını geliştirmek için devamlı surette savaşmak gerektiğine inanırlar. Çünkü savaş olmadan zulme sebep olan güçlerini korumaları ve sömürdükleri insanları elde tutmaları imkânsızdır. Kendi ülkeleri içindeki düzeni; ırkçılık bağı ile sürdürmeye çalışırlar. Yaşamaya hakkı olanların kendi üstün ırkından olmasını, yok eğer bu mümkün değilse güçlü olan ırkın hegemonyası altında yaşamak gerektiğini bütün herkese utanmadan belletmeye çalışırlar. İşte bizde de benzer şekilde yürütmeye çalıştıkları “ulus devlet” kavramının adı altında yatan itici güç; bu ırkçılıktır. Batı felsefesinin bir başka gayesi ise bitmek tükenmek bilmeyen heves ve arzuları tatmin etmektir. Bu heves ve arzular bazen insanlık dışı bir şekil alabilir. Bu nedenle cinsel sapkınlık da dâhil olmak üzere adeta bir hayvan gibi yaşamayı göze alacak kadar iğrençleşebilirler. Bundan 1443 yıl önce Hazreti Muhammed (asm) ile gönderilen İslamiyet dininde ise bu olumsuz esaslar yerine insanlığın onurunu kurtaracak müspet ve olumlu kaideler getirilmiştir. Bunların en önemlisi ise “kuvvetli olmak yerine haklı olmayı” ilke edinmesi ve haklı olanın isterse karşısındaki padişah olsun; haksız olanın önünde ezilmemesidir. İslam medeniyetinin maksadı ise Allah rızasını kazanmak için faziletli bir insan olmaya çalışmaktır. Bir Müslüman şahsi menfaatinden çok toplumun menfaatini önemser. Çünkü karşılığını kısa bir dünya hayatında almak yerine sonsuz bir hayatta görmek ister. İslam dini savaşmayı ve insan öldürmeyi reddeder. Ancak kendisine saldırıp İslam’ı ortadan kaldırmak isteyenlere karşı cihat etmeyi kabul eder. Kimsenin Müslüman olmasını dayatmaz. “Dinde zorlama yoktur” ayeti, Allah’ın bir emridir. Müslüman olmayanın cezasını ancak Allah verecektir. Müslüman dahi olsa hiç bir insana bu yetki verilmemiştir. İslam dini, insan öldürmeyi en büyük günahlardan sayar. Savaşmak yerine ticaret ve sanat gibi insanların daha rahat ve kolay yaşamasına yarayan yardımlaşmayı ileri sürer. Toplum içindeki rabıtası ise asla ırkçılık değildir. Cahiliye âdeti olarak gördüğü ırkçılığı reddeder. Bunun yerine kardeşliği esas alır. Çünkü her insanın Allah’ın kulu olduğunu bildiği için bütün insanlara karşı sevgi besler. İslam kelimesinde olduğu gibi barış, esenlik, mutluluk ve huzuru önemser. İslâmiyet’in insanlara kazandırdığı en güçlü duygulardan bir tanesi; ruhun ulvî hislerini besleyerek insanı olgunlaştırmak ve ahlâkî erdemlere eriştirmektir. Bu sayede nefsin, hevâ ve hevesin tecavüzlerine mâni olmaya çalışır, vesselam… Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.