Dr. Vehbi KARA
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi KARA
 

Karamollaoğlu 28 Şubat Mağdurlarından Özür Dilemelidir

Karamollaoğlu 28 Şubat Mağdurlarından Özür Dilemelidir Yunus Emre’nin güzel bir deyişidir. Bakın hele nasıl demiş:. Söz ola kese savaşı. Söz ola kestire başı. Söz ola ağulu aşı. Bal ile yağ ede bir söz. Evet, söz ok gibidir ağızdan çıktı mı bir daha geri dönmez. Bazen güzel bir söz, düşmanı dost eder. Lakin yanlış ve vicdansızca sarf edilen bir söz insanı hem bu dünyada hem de ruz-i mahşerde mahcup ve mesul eder. İşte Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, öylesine ağulu ve zehirli bir söz söylemiştir ki; bunu hamiyetperver Türk milletinin kabul etmesi mümkün değildir. Zira vatanperver insanların kalbine saplanan bu kurşun yarasına benzeyen söze cevap vermek gerekiyor. Karamollaoğlu’na söylediği çirkin sözleri kendisine yedirmek önemli bir vazifedir. Lakin daha önce bir şans tanıyıp özür dilemesini beklemek gerekiyor. Bu nedenle makalemde elimden geldiğince hafif kelimeler kullanarak, nezaket sınırları içinde açıklama yapacağım. Peki! Karamollaoğlu, son bir ay içinde kamuoyu önünde ve Müslüman Türk toplumun değerlerine savaş açan Halktv’de neler söyledi. Hayatını İslam’a feda etmiş kahraman Türk milletinin içine kolayca hazmedemeyeceği bu sözleri dikkatlice inceleyelim. Şöyle diyor: "Ben diyorum ki helalleşme bu noktada, ordunun bu kademesine gelmiş insanların bu şekilde cezalandırılmasını, Türk ordusunun başındaki bu insanları içime sindiremiyorum. 28 Şubat'la ilgili olarak söylüyorum bunu, Bizi rencide etti" ifadelerini kullanmıştır. Sözünü ettiği 28 Şubat’ın darbecilikten hüküm giymiş ve rütbesi sökülmüş generalleridir. 10 binden fazla askerin ordudan atılmasına sebep olmuş kişileri savunmaya başladılar. Hâlbuki bu darbeciler, kurmuş oldukları yasadışı Batı Çalışma Örgütü (BÇG) tarafından bu büyük darbe operasyonu ile vatanperver askerlerin çok sevdikleri ordudan atılmasına sebep olmuşlardır. İşte Karamollaoğlu, bu darbe emirlerini veren generalleri savunmaya kalkıyor. TBMM Araştırma Komisyonu ve bağımsız kuruluşlar tarafından yapılan incelemelerde ülkemizin 250 ile 450 milyar dolar zarara uğratıldığı ve sadece hortumlanan bankaların kurtarılması için 60 milyar dolar halkımızın cebinden çıktığını Karamollaoğlu bilmiyor, sanırım. Zira bunlara sebep olan generallerin hapse atılmasını içine sindiremiyormuş. 28 Şubat 1997 Sürecinde halkın oyları ile seçilerek hükümet kuran Necmettin Erbakan’a kan kusturan, emri altındaki generaller aracılığı ile küfür ettiren ve bu küfür nedeni ile tümgenerallik rütbesine yükselten darbecilere verilen cezalardan; rencide olmuş beyefendi. Benim anlayamadığım daha önemli bir husus Karamollaoğlu’nun sözlerinden çok onun bu çirkin sözlerine karşı hiçbir tepki göstermeyen Saadet Partisi yöneticileri ve parti teşkilatlarıdır. Bu partililer yarın bir gün seçim olduğunda halkın yüzüne nasıl bakacaklar? Parti genel başkanlarının verdiği demeçlerden dolayı yüzlerine tükürülmeyeceğini mi zannediyorlar? Başlarına gelecekleri hiç düşünmüyorlar mı? Bu iğrenç konuşmadan iki hafta önce de benzer sözler sarf edip imam hatiplerde okuyan öğrencilere de dil uzatan Karamollaoğlu’na “dur” diyecek bir partili yok mu? İşin bir başka tuhaf olan kısmı ise bütün bu çirkin sözler Saadet Partisine yakın medya araçlarında yer almıyor. Çünkü utanıyorlar. Milletin karşısına bu ikiyüzlü tavır ile çıkmaktan çekiniyorlar. Sanki hiç söylenmemiş gibi kör-sağır-dilsiz tavrını takınıyorlar. Karamollaoğlu, askerlerimiz eli kanlı terör örgütünün saldırılarında şehitler verirken, “Artık birinci tehlike PKK değil, irtica” başlıklarını attıran darbeci basını unutmuş anlaşılan. Darbeci generallerin “Gerekirse silah bile kullanırız” şeklinde manşet atmasını ise içine sindirebilmiş besbelli… Hâlbuki bu Saadet Partili yönetici ve yazarlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “28 Şubat’çılarla işbirliği yapıyor” diyen insanlar değil miydi? 28 Şubat’ın darbeci generalleri hala kendilerinin cezaevine konulması nedeni ile hükümete tehditler savururken bu şekilde kamuoyu önünde konuşan bir siyasetçiyi ikaz etmek gerekmez mi? Umarım yapılan hatanın ne derece büyük olduğunu Saadet Partili yazar ve yöneticiler anlayıp Karamollaoğlu’nun geri adım atarak özür dilemesine vesile olurlar. Kapatılan Refah Partisi’nin Adalet Bakanı olarak görevlendirdiği Şevket Kazan’ın, 28 Şubat duruşmasına gidip, şikâyetçi olmamasının halkımızın ne kadar tepkisini çektiğinin de farkında değiller, besbelli. Özellikle benim gibi darbeci generaller tarafından ordudan ayrılmak zorunda kalan askerlerin, Şevket Kazan hakkında neler düşündüğümüzü bilmedikleri kesindir. Tansu Çiller gibi bir kadın kadar cesareti dahi olmayan bir de hukukçu geçinen böyle insanlarla elbette o dehşetli mahşer gününde hesaplaşacağız. Karamollaoğlu’nun izinden gidenler bunu unutmasınlar. Yazımın son kısmında değerli bir asker arkadaşım olan Sadık Güray Balatekin’in yazmış olduğu “Madem O Var Her Şey Var” kitabından bahsetmek istiyorum. Umulur ki; bahse konu siyasetçi ve yazarların gittiği yolun çıkmaz sokak olduğu; anlaşılmış olur. Balatekin, 28 Şubat sürecinde yapılmış olan darbe ve vicdansızlıkları kitabında dile getiriyor. Kendisi bir konudan yeterince bahsetmemiş lakin ben yazayım: Özellikle dini inançları bir kenara bırakın “Hipokrat Yemini” eden doktor, hekim ve diğer sağlık çalışanlarının mesleklerini onurla uygulayacaklarına dair bir yemin vardır. İşte bu and ve söze karşı bir çeşit ihanet içine girmiş bir askeri hastanedeki sağlık çalışanları vardır. Balatekin’in eşi Aliye Hanım’ın tedavisi devam ederken hastaneden çıkarılmasına sebep olmuşlardır. Bu yasadışı ve onursuz emri isterse Cumhurbaşkanı versin uygulamamaları gerekiyordu. İşte yapılan bu çirkin tutum ve hareket sonrasında hasta bir kadının vefat etmesi, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir vicdansızlık ve skandaldır. Darbeci generaller, bu olay gerçekleşirken sırf eşi başörtülü diye Balatekin’i “disiplinsizlik” gerekçesi ile ordudan atmışlardır. Yetmedi, kanser hastalığına yakalanmış eşi Aliye Hanım’ın tedavisini keserek askeri hastaneden çıkarmışlardır. Ey vicdansızlar ve ey katiller! Meslek hayatında bir defa dahi ceza almamış buna mukabil 21 kere ödül ve tak almış bir yüzbaşıyı hangi yüzle ordudan atıyorsunuz? Bu nasıl ve ne çeşit bir anlayıştır? Namuslu ve vatanperver bir subayı ne cesaretle disiplinsiz diyerek suçluyorsunuz? Bunun bu dünyada olmasa bile mahşerde sizden sorulacağını bilmiyor musunuz? Darbeci generallerde hakperestlik ve sıradan insanlarda dahi bulunan vicdandan eser olmadığını düşünüyorum. Fakat hiç olmaz ise meslek ahlakı dahi olmaz mı? Bir çalışkan ve başarılı meslektaşına karşı dahi küçük bir vefa olmaz mı? Komünist Rus ordusunda bile böylesine canavarca insan hayatına kast edildiği bir dönemin olmadığını düşünüyorum. Elbette bu çirkin ve affedilmesi imkânsız suçları işleyenlere karşı Türkiye Cumhuriyeti ağır ceza mahkemeleri ve temyiz mahkemelerinin kararlarını “beni rencide etti” diyerek cevaplayanlara daha çok söyleyeceklerim vardır. Fakat şimdilik sadece bir özür bekliyorum. Aksi takdirde bu meselenin daha çok üzerine gideceğimin özellikle Saadet Partisi yetkililerince bilinmesini isterim, vesselam… Dr. Vehbi Kara
Ekleme Tarihi: 02 Aralık 2021 - Perşembe

Karamollaoğlu 28 Şubat Mağdurlarından Özür Dilemelidir

Karamollaoğlu 28 Şubat Mağdurlarından Özür Dilemelidir Yunus Emre’nin güzel bir deyişidir. Bakın hele nasıl demiş:. Söz ola kese savaşı. Söz ola kestire başı. Söz ola ağulu aşı. Bal ile yağ ede bir söz. Evet, söz ok gibidir ağızdan çıktı mı bir daha geri dönmez. Bazen güzel bir söz, düşmanı dost eder. Lakin yanlış ve vicdansızca sarf edilen bir söz insanı hem bu dünyada hem de ruz-i mahşerde mahcup ve mesul eder. İşte Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, öylesine ağulu ve zehirli bir söz söylemiştir ki; bunu hamiyetperver Türk milletinin kabul etmesi mümkün değildir. Zira vatanperver insanların kalbine saplanan bu kurşun yarasına benzeyen söze cevap vermek gerekiyor. Karamollaoğlu’na söylediği çirkin sözleri kendisine yedirmek önemli bir vazifedir. Lakin daha önce bir şans tanıyıp özür dilemesini beklemek gerekiyor. Bu nedenle makalemde elimden geldiğince hafif kelimeler kullanarak, nezaket sınırları içinde açıklama yapacağım. Peki! Karamollaoğlu, son bir ay içinde kamuoyu önünde ve Müslüman Türk toplumun değerlerine savaş açan Halktv’de neler söyledi. Hayatını İslam’a feda etmiş kahraman Türk milletinin içine kolayca hazmedemeyeceği bu sözleri dikkatlice inceleyelim. Şöyle diyor: "Ben diyorum ki helalleşme bu noktada, ordunun bu kademesine gelmiş insanların bu şekilde cezalandırılmasını, Türk ordusunun başındaki bu insanları içime sindiremiyorum. 28 Şubat'la ilgili olarak söylüyorum bunu, Bizi rencide etti" ifadelerini kullanmıştır. Sözünü ettiği 28 Şubat’ın darbecilikten hüküm giymiş ve rütbesi sökülmüş generalleridir. 10 binden fazla askerin ordudan atılmasına sebep olmuş kişileri savunmaya başladılar. Hâlbuki bu darbeciler, kurmuş oldukları yasadışı Batı Çalışma Örgütü (BÇG) tarafından bu büyük darbe operasyonu ile vatanperver askerlerin çok sevdikleri ordudan atılmasına sebep olmuşlardır. İşte Karamollaoğlu, bu darbe emirlerini veren generalleri savunmaya kalkıyor. TBMM Araştırma Komisyonu ve bağımsız kuruluşlar tarafından yapılan incelemelerde ülkemizin 250 ile 450 milyar dolar zarara uğratıldığı ve sadece hortumlanan bankaların kurtarılması için 60 milyar dolar halkımızın cebinden çıktığını Karamollaoğlu bilmiyor, sanırım. Zira bunlara sebep olan generallerin hapse atılmasını içine sindiremiyormuş. 28 Şubat 1997 Sürecinde halkın oyları ile seçilerek hükümet kuran Necmettin Erbakan’a kan kusturan, emri altındaki generaller aracılığı ile küfür ettiren ve bu küfür nedeni ile tümgenerallik rütbesine yükselten darbecilere verilen cezalardan; rencide olmuş beyefendi. Benim anlayamadığım daha önemli bir husus Karamollaoğlu’nun sözlerinden çok onun bu çirkin sözlerine karşı hiçbir tepki göstermeyen Saadet Partisi yöneticileri ve parti teşkilatlarıdır. Bu partililer yarın bir gün seçim olduğunda halkın yüzüne nasıl bakacaklar? Parti genel başkanlarının verdiği demeçlerden dolayı yüzlerine tükürülmeyeceğini mi zannediyorlar? Başlarına gelecekleri hiç düşünmüyorlar mı? Bu iğrenç konuşmadan iki hafta önce de benzer sözler sarf edip imam hatiplerde okuyan öğrencilere de dil uzatan Karamollaoğlu’na “dur” diyecek bir partili yok mu? İşin bir başka tuhaf olan kısmı ise bütün bu çirkin sözler Saadet Partisine yakın medya araçlarında yer almıyor. Çünkü utanıyorlar. Milletin karşısına bu ikiyüzlü tavır ile çıkmaktan çekiniyorlar. Sanki hiç söylenmemiş gibi kör-sağır-dilsiz tavrını takınıyorlar. Karamollaoğlu, askerlerimiz eli kanlı terör örgütünün saldırılarında şehitler verirken, “Artık birinci tehlike PKK değil, irtica” başlıklarını attıran darbeci basını unutmuş anlaşılan. Darbeci generallerin “Gerekirse silah bile kullanırız” şeklinde manşet atmasını ise içine sindirebilmiş besbelli… Hâlbuki bu Saadet Partili yönetici ve yazarlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “28 Şubat’çılarla işbirliği yapıyor” diyen insanlar değil miydi? 28 Şubat’ın darbeci generalleri hala kendilerinin cezaevine konulması nedeni ile hükümete tehditler savururken bu şekilde kamuoyu önünde konuşan bir siyasetçiyi ikaz etmek gerekmez mi? Umarım yapılan hatanın ne derece büyük olduğunu Saadet Partili yazar ve yöneticiler anlayıp Karamollaoğlu’nun geri adım atarak özür dilemesine vesile olurlar. Kapatılan Refah Partisi’nin Adalet Bakanı olarak görevlendirdiği Şevket Kazan’ın, 28 Şubat duruşmasına gidip, şikâyetçi olmamasının halkımızın ne kadar tepkisini çektiğinin de farkında değiller, besbelli. Özellikle benim gibi darbeci generaller tarafından ordudan ayrılmak zorunda kalan askerlerin, Şevket Kazan hakkında neler düşündüğümüzü bilmedikleri kesindir. Tansu Çiller gibi bir kadın kadar cesareti dahi olmayan bir de hukukçu geçinen böyle insanlarla elbette o dehşetli mahşer gününde hesaplaşacağız. Karamollaoğlu’nun izinden gidenler bunu unutmasınlar. Yazımın son kısmında değerli bir asker arkadaşım olan Sadık Güray Balatekin’in yazmış olduğu “Madem O Var Her Şey Var” kitabından bahsetmek istiyorum. Umulur ki; bahse konu siyasetçi ve yazarların gittiği yolun çıkmaz sokak olduğu; anlaşılmış olur. Balatekin, 28 Şubat sürecinde yapılmış olan darbe ve vicdansızlıkları kitabında dile getiriyor. Kendisi bir konudan yeterince bahsetmemiş lakin ben yazayım: Özellikle dini inançları bir kenara bırakın “Hipokrat Yemini” eden doktor, hekim ve diğer sağlık çalışanlarının mesleklerini onurla uygulayacaklarına dair bir yemin vardır. İşte bu and ve söze karşı bir çeşit ihanet içine girmiş bir askeri hastanedeki sağlık çalışanları vardır. Balatekin’in eşi Aliye Hanım’ın tedavisi devam ederken hastaneden çıkarılmasına sebep olmuşlardır. Bu yasadışı ve onursuz emri isterse Cumhurbaşkanı versin uygulamamaları gerekiyordu. İşte yapılan bu çirkin tutum ve hareket sonrasında hasta bir kadının vefat etmesi, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir vicdansızlık ve skandaldır. Darbeci generaller, bu olay gerçekleşirken sırf eşi başörtülü diye Balatekin’i “disiplinsizlik” gerekçesi ile ordudan atmışlardır. Yetmedi, kanser hastalığına yakalanmış eşi Aliye Hanım’ın tedavisini keserek askeri hastaneden çıkarmışlardır. Ey vicdansızlar ve ey katiller! Meslek hayatında bir defa dahi ceza almamış buna mukabil 21 kere ödül ve tak almış bir yüzbaşıyı hangi yüzle ordudan atıyorsunuz? Bu nasıl ve ne çeşit bir anlayıştır? Namuslu ve vatanperver bir subayı ne cesaretle disiplinsiz diyerek suçluyorsunuz? Bunun bu dünyada olmasa bile mahşerde sizden sorulacağını bilmiyor musunuz? Darbeci generallerde hakperestlik ve sıradan insanlarda dahi bulunan vicdandan eser olmadığını düşünüyorum. Fakat hiç olmaz ise meslek ahlakı dahi olmaz mı? Bir çalışkan ve başarılı meslektaşına karşı dahi küçük bir vefa olmaz mı? Komünist Rus ordusunda bile böylesine canavarca insan hayatına kast edildiği bir dönemin olmadığını düşünüyorum. Elbette bu çirkin ve affedilmesi imkânsız suçları işleyenlere karşı Türkiye Cumhuriyeti ağır ceza mahkemeleri ve temyiz mahkemelerinin kararlarını “beni rencide etti” diyerek cevaplayanlara daha çok söyleyeceklerim vardır. Fakat şimdilik sadece bir özür bekliyorum. Aksi takdirde bu meselenin daha çok üzerine gideceğimin özellikle Saadet Partisi yetkililerince bilinmesini isterim, vesselam… Dr. Vehbi Kara
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.