Emine AYDEMİR
Köşe Yazarı
Emine AYDEMİR
 

HAKKIN HATIRI ÖNDE OLMALI

HAKKIN HATIRI ÖNDE OLMALI Geleneksel misallerden biri olarak Nasreddin Hoca ile oğlunun başından geçtiği aktarılan bir misali paylaşmak istiyorum. Kadim kaynaklarda bu misalin Hz Lokman ve oğlunun yaşadığı nakledilir. Misal şöyledir; Hz Lokman bir merkebe binmişti. Oğlu yanında yürüyerek gidiyorlardı. Çarşıya vardıklarında halk onları görünce: "Bu masum çocuğa nasıl kıyıp da yürütüyorsun? Hiç olmazsa arkana oturtsaydın!" deyip Lokman hazretlerini şefkatsizlik ile suçlayıp ayıpladılar. Bunun üzerine o da çocuğu hayvanın arkasına bindirdi. Bu sefer: "Bir merkebe iki adam az gelir, birisi de hayvanın önüne binseydi daha iyi olurdu...." diye alay ettiler. Hazreti Lokman da merkepten inip, oğlu üzerinde olan eşeği önden çekerek yürümeye başladı. Bazıları bunu görüp: "İhtiyar adam yürürken çocuğun eşeğe binmesi ne saygısızlık!.." diyerek kabahat buldular. Bunun üzerine artık çocukta merkepten indi, babasıyla birlikte eşeğin arkasında yürümek zorunda kaldı. Boşboğazlar buna da kusur bulup dediler ki: "Allah Allah, şunlara bakın! Biri ihtiyar, biri küçük çocuk... önlerinde merkepleri yüksüz olduğu halde yine de binmemişler." Cenab-ı Lokman bu sefer oğluna dönüp: "Böyle çeşitli tabiatlarda ve düşüncede olan insanların hoşnut olmaları hiç bir zaman mümkün olmaz. Onun için hâl ve harekatının daima Hakk rızasına uygun olmasını gözet. Dedikoduya, halkın övmelerine, yermelerine aldırış etme!" diye nasihat etti. Kendisine hikmet ve ilim verilmiş olan Hz.Lokman'dan enfes bir öğüt.. Hiç bir zaman insanların tümünü aynı anda memnun etmek mümkün değilken, neyin telâşındayız?  Herhangi bir karar alırken, düşündüğümüz: "El-alem ne der? Akrabalar ne der? Komşular ne der? ...." mi yoksa "Rabbim bu konuda benden ne bekler? Ne söylememi ister? Nasıl davranmamı ister?" mi? Mümin, hayatı boyunca aldığı kararlarda yaptığı işlerde, kimin rızasını gözettiğine çok dikkat etmeli ve bunun hesabını vereceğini de unutmamalıdır. Hz. Aişe (r.a.)'den rivayetle Resulullah (s.a.v.): "Bir kimse halk kızdığı halde Allah’ın rızasını isterse Allah ondan razı olur, sonra halkı da ondan razı eder. Kim de Allah’ı gadap ettirerek insanların rızasını isterse, Allah ona gadap eder ve halkı da ona hasım kılar." buyuruyor. Başka bir hadisi şerifte Rasûlullah (sav): “Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah'ta seni gözetip korusun. Allah’ın (rızâsını) her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile!...” (Tirmizî) Bazen sevdiklerimizi kırmamak ve üzmemek için onların talepleri doğrultusunda yanlış yollara girebiliriz. Halbuki insan, bu imtihan aleminde muhabbet ettiği varlığın buna liyakati nisbetinde bir netice elde eder. Fıtrî olan sevme vasfını ancak Cenab-ı Hakk'a yönelttiği takdirde muhabbette kemale ulaşabilir: Cenab-ı Hakk'ı sevme, Cenab-ı Hakk'ın sevdiklerini sevme, Cenab-ı Hakk için sevme.. Nitekim insanın tâbî tutulduğu imtihanlar bir nevi muhabbeti nasıl kullandığı ile alakalıdır. Bir Hak dostu anlatır: Geniş ve ıssız bir ovadan geçiyordum. Garip bir çobana rastladım. Gördüm ki, derin bir huşu için de namaz kılıyor, sürüsünü de kurtlar koruyordu, şaşırdım. Merakla namazın bitmesini bekledim ve: Ey çoban! Kurtlar nasıl oldu da koyunlarınla dost oldu? diye sordum. Allah'a secdenin alameti simasını nura bürümüş olan salih çoban, şöyle dedi: Ey garip yolcu! Kurtların kuzulara olan şu dostluğundaki sır, çobanın, sürünün asıl sahibine olan dostluğuna bağlıdır. Yani bu hâl, muhabbetteki bir sırdır.. Rabbim rızayı ilahiden ayırmasın. Bir an dahi bizi bize bırakmasın, vesselam.. Katre / Hakikat Damlaları
Ekleme Tarihi: 11 Ağustos 2021 - Çarşamba

HAKKIN HATIRI ÖNDE OLMALI

HAKKIN HATIRI ÖNDE OLMALI Geleneksel misallerden biri olarak Nasreddin Hoca ile oğlunun başından geçtiği aktarılan bir misali paylaşmak istiyorum. Kadim kaynaklarda bu misalin Hz Lokman ve oğlunun yaşadığı nakledilir. Misal şöyledir; Hz Lokman bir merkebe binmişti. Oğlu yanında yürüyerek gidiyorlardı. Çarşıya vardıklarında halk onları görünce: "Bu masum çocuğa nasıl kıyıp da yürütüyorsun? Hiç olmazsa arkana oturtsaydın!" deyip Lokman hazretlerini şefkatsizlik ile suçlayıp ayıpladılar. Bunun üzerine o da çocuğu hayvanın arkasına bindirdi. Bu sefer: "Bir merkebe iki adam az gelir, birisi de hayvanın önüne binseydi daha iyi olurdu...." diye alay ettiler. Hazreti Lokman da merkepten inip, oğlu üzerinde olan eşeği önden çekerek yürümeye başladı. Bazıları bunu görüp: "İhtiyar adam yürürken çocuğun eşeğe binmesi ne saygısızlık!.." diyerek kabahat buldular. Bunun üzerine artık çocukta merkepten indi, babasıyla birlikte eşeğin arkasında yürümek zorunda kaldı. Boşboğazlar buna da kusur bulup dediler ki: "Allah Allah, şunlara bakın! Biri ihtiyar, biri küçük çocuk... önlerinde merkepleri yüksüz olduğu halde yine de binmemişler." Cenab-ı Lokman bu sefer oğluna dönüp: "Böyle çeşitli tabiatlarda ve düşüncede olan insanların hoşnut olmaları hiç bir zaman mümkün olmaz. Onun için hâl ve harekatının daima Hakk rızasına uygun olmasını gözet. Dedikoduya, halkın övmelerine, yermelerine aldırış etme!" diye nasihat etti. Kendisine hikmet ve ilim verilmiş olan Hz.Lokman'dan enfes bir öğüt.. Hiç bir zaman insanların tümünü aynı anda memnun etmek mümkün değilken, neyin telâşındayız?  Herhangi bir karar alırken, düşündüğümüz: "El-alem ne der? Akrabalar ne der? Komşular ne der? ...." mi yoksa "Rabbim bu konuda benden ne bekler? Ne söylememi ister? Nasıl davranmamı ister?" mi? Mümin, hayatı boyunca aldığı kararlarda yaptığı işlerde, kimin rızasını gözettiğine çok dikkat etmeli ve bunun hesabını vereceğini de unutmamalıdır. Hz. Aişe (r.a.)'den rivayetle Resulullah (s.a.v.): "Bir kimse halk kızdığı halde Allah’ın rızasını isterse Allah ondan razı olur, sonra halkı da ondan razı eder. Kim de Allah’ı gadap ettirerek insanların rızasını isterse, Allah ona gadap eder ve halkı da ona hasım kılar." buyuruyor. Başka bir hadisi şerifte Rasûlullah (sav): “Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah'ta seni gözetip korusun. Allah’ın (rızâsını) her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile!...” (Tirmizî) Bazen sevdiklerimizi kırmamak ve üzmemek için onların talepleri doğrultusunda yanlış yollara girebiliriz. Halbuki insan, bu imtihan aleminde muhabbet ettiği varlığın buna liyakati nisbetinde bir netice elde eder. Fıtrî olan sevme vasfını ancak Cenab-ı Hakk'a yönelttiği takdirde muhabbette kemale ulaşabilir: Cenab-ı Hakk'ı sevme, Cenab-ı Hakk'ın sevdiklerini sevme, Cenab-ı Hakk için sevme.. Nitekim insanın tâbî tutulduğu imtihanlar bir nevi muhabbeti nasıl kullandığı ile alakalıdır. Bir Hak dostu anlatır: Geniş ve ıssız bir ovadan geçiyordum. Garip bir çobana rastladım. Gördüm ki, derin bir huşu için de namaz kılıyor, sürüsünü de kurtlar koruyordu, şaşırdım. Merakla namazın bitmesini bekledim ve: Ey çoban! Kurtlar nasıl oldu da koyunlarınla dost oldu? diye sordum. Allah'a secdenin alameti simasını nura bürümüş olan salih çoban, şöyle dedi: Ey garip yolcu! Kurtların kuzulara olan şu dostluğundaki sır, çobanın, sürünün asıl sahibine olan dostluğuna bağlıdır. Yani bu hâl, muhabbetteki bir sırdır.. Rabbim rızayı ilahiden ayırmasın. Bir an dahi bizi bize bırakmasın, vesselam.. Katre / Hakikat Damlaları
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haber111.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.